Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/147 E. 2023/184 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/147
KARAR NO: 2023/184
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2022
ESAS NO: 2021/895
KARAR NO: 2022/905
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ:01/02/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:14/02/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2022 tarih ve 2021/895 Esas 2022/905 Karar sayılı ilamına karşı ,davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Müvekkili ile davalı arasında yapılan ticari alışverişler neticesinde müvekkili firmanın davalı taraftan birtakım hammadde ve ürün almış olup bunun karşılığı olarak da müvekkili firma tarafından davalının lehtar olduğu 3 adet çekin davalıya teslim edildiğini, çeklerin günü geldiğinde eksiksiz olarak davalı tarafa ödendiğini, müvekkili firmanın davalıyla aralarında kurulan alım satım ilişkisinde kendi üzeride düşen bedel ödeme yükümlülüğünü eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalının hammadde teslim borcunu ifadan kaçındığını, bunun üzerine davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına karar verildiğini, itirazın haksız olduğunu, davadan önce arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak olumlu bir sonuç alınamadığını ileri sürerek; davanın kabulü ile davalının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİNİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Davacı vekilinin beyan dilekçesinde ileri sürdüğü itirazların gerekçesiz, iyi niyet kuralları ve hukuka aykırı olduğunu, gerçeği yansıtmadığını, hiçbir ticari ve şahsı bağlantısı bulunmayan davacının kendi iradesi ile şahsı adına bilgisi dahilinde olmadan 3 adet çek düzenlediğini ve kendisini Kayseri’de ticaret hayatında olması kendisine ticari ve şahsi borçları bulunması sebebiyle tanıdığı … isimli şahsa teslim ettiğini, davada hukuki yarar olmadığını, çeklerin tarafına teslim edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, çeklerin borçlu olduğu alacaklılarına verildiğini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine, harca esas değerin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda “…Davacının davasına konu çeklerin incelenmesinde, keşidecisi davacı olan 05/06/2021 tarihli … numaralı 50.000,00-TL bedelli 05/04/2021 keşide tarihli … numaralı 50.000,00-TL bedelli çek ve 05/05/2021 tarihli…numaralı 50.000,00-TL bedelli çek olduğu görülmüştür. Çeklerin lehtarının davalı olduğu ve çeklerde davalının cirosunun bulunduğu görülmüştür. Mahkememizce çeklerdeki ciroların davalının kendisine ait olup olmadığı noktasında davalı vekiline süre verilmiştir. Kendileri beyan dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında çeklerin iyi niyetli olarak cirolandığını belirtmiştir. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesinde davacının çeklerden dolayı 150.000,00-TL davalıdan alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde davacı ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığı, çeklerin yer almadığı görülmüştür. Banka kayıtlarına göre dava konusu çeklerin 3. kişiler tarafından ibraz edilerek tahsil edildiği görülmüştür. Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı tarafça 150.000,00-TL asıl alacak, 73,97-TL işlemiş faiz olmak üzre 150.073,97-TL üzerinden takip yapıldığı, takibe karşı itiraz edildiği ve iş bu davanın ise süresinde açıldığı görülmüştür. Davalı cevap dilekçesinde “…Kayseri’de ticari hayatın olması ve bana ticari borçları bulunması sebebi ile tanıdığım … isimli şahsa teslim edilmiştir…” ve “…İşbu davaya konusu çekler … tarafından şahsıma teslim edilmiş olup borcuma karşılık senin adına …’den bu çekleri aldım şeklinde bir beyan ile tarafıma verilmiştir…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı savunmalarında çekleri ciroladığını ancak ticari hayat gereği bu çekleri iyi niyetli olarak ciroladığını, çekleri kendisinin almadığını beyan etmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir. Çek, 6102 sayılı TTK’nun üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nun 670. ve devamı düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. 6102 sayılı TTK’nun üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s.221). Çek, 6102 sayılı TTK’nda tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, Kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268). Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Çek düzenleyen, muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Ticarî hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir. Çeklerin devrinin nasıl yapılacağı 6102 sayılı TTK’nun 788. maddesinde poliçeden ayrı ve özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devredilebilir. Keza 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinin göndermesi ile aynı Kanun’un 684. maddesine göre, ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile çekten doğan bütün haklar devrolunur. Ciro ise 6102 sayılı TTK’nun 683. maddesine göre cironun, çek arka yüzüne veya çeke bağlı olan ve “alonj” denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması ile mümkündür. Bu nedenle cirantanın imzasını taşımayan ciro geçerli ciro sayılmaz. Böyle bir ciro çek üzerinde bulunan hakkın devrini sağlamaz. Ciro ile ciro eden ciro edilene ilgili senetteki alacağı tahsil etme; senet borçlusuna da ciro edilene ciro edilen senetten doğan borcunu ödeme yetkisi vermektedir. Yani ciro, çifte yetki veren bir hukuki işlemdir. TTK m. 684/1 uyarınca ciranta, ciro ve senet zilyetliğinin devri ile poliçeden doğan hakları devreder. Dikkat edilirse burada ciranta senetten dolayı sahip olduğu hakları değil; senetten doğan hakları devreder. Davalının çekleri ciro ederek bir hakkı bulunduğu ve bu hakkı üçüncü kişilere devrettiği ve çeklerin cirosu sebebiyle kendisinin çek miktarı ile borcundan kurtulduğu kabulü gerekir. 6102 sayılı TTK’nun 788. maddesi koşullarında çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi halinde, cirantanın sorumluluğu doğar. Ciro ile ciro eden davalı ciro edilene ilgili senetteki alacağı tahsil etme; senet borçlusuna da ciro edilene ciro edilen senetten doğan borcunu ödeme yetkisi vermiştir. Yani davalı çekleri cirolayarak yukarıda belirlenen açıklamalar uyarınca çekleri aldığı ve çeklerden doğan alacağın kendi borcuna mahsuben 3. kişilere devrettiğinin anlamındadır. Davalıya yemin deliline dayandığından yemin teklifi hatırlatılmış, davacı şirket yetkilisi ise çeklerin ham madde karşılığında davacıya verildiğine ilişkin yemin ettiğinden davacının dava konusu çeklerin ham madde alımına ilişkin sözleşme kapsamında aldığı ve malı teslim etmediği anlaşılmakla çek bedellerini iade etmesi gerektiğinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacak likid olduğundan icra inkar tazminatı hükmedilmiştir.1-Davacının davasının kısmen kabulü ile; davalının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına konu vaki itirazın kısmen iptali ile, 150.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, işlemiş faize ilişkin istemin reddine, 2-Haksız itiraz sebebiyle 150.000,00 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:İyi niyet ve dürüstlük ilkelerinin yok sayıldığını, usul hükümleri uyarınca yerel mahkemece davanın reddedilmesi gerektiğini, yerel mahkememce ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafça eda edilen yemini hükme esas aldığını, mezkur davada davalı … için pasif husumet yokluğunun mevcut olduğunu, davanın esası bakımından yerel mahkemece davanın reddedilmesi gerektiğini, hukuki işlemler bakımından taraf sıfatının varlığı, her aşamada sorgulanıp doğrulanması gereken bir durum olduğunu, bir alım satım ilişkisine ya da sözleşmeye nasıl ve ne zaman taraf olunur, ticari hayatta nasıl alışveriş yapılır hususu ve bu usulün nasıl gerçekleştirildiğini, ticari alışkanlıkların önem arz ettiğini, huzurdaki davanın açılabilmesi, sürdürülebilmesi ve yerel mahkemece davanın kabulü yönünden davacının hem usul hem de esas bakımından bunca açıklanamaz ve ticari hayatla bağdaşmayan hareketlerin silsilesinin mevcut iken davanın yerel mahkemece kabulünün hukuki düzeni ile izah edilebilir bir yanının bulunmadığını, dürüstlük ve iyi niyet kavramlarının her somut olayda titizlikle irdelenmesi gerektiğini, yalnızca ticari hayatın değil sosyal hayat ve kamu düzeninin korunması açısından da temel taşlar olan iki ilkenin her zaman korunmalı ve kusurlu hareketi sebebi ile hiç bir suretle kimseye menfaat sağlanmaması gerektiğini, yaptıkları çıkarım ile söz konusu yerel mahkeme kararının bir bakıma kişilerin bilgisi dahilinde olmadan adlarına yüklü miktarlarda çekler yazılarak 3. Kişilere teslim edilebilir ve buna dair ticari defterlere tek taraflı işlemler yapılabileceğini, bu işlemleri yapan kişilerin bu hususta borçlu olduğuna dair yemin ederler ise artık kişinin borçlu duruma gelmiş olacağını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının öncelikle yargılama sonuna kadar icranın tehirini, istinaf incelemesi yapılarak kararın kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Somut olayda, davacı şirket davalıdan satın aldığı mallara karşılık avans olarak davaya ve takibe konu 3 adet çek verdiğini ancak malları teslim almadığından dolayı tahsil olunan çek bedellerinin iadesi için başlatılan takibe yönelik olarak davalı yanca yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf ise davacının kendisinden her hangi bir mal siparişi olmadığını dava dışı üçüncü bir şahıs tarafından kendisine teslim edilen işbu çekleri ciro ettiğini, davacı tarafından bu çeklerin direkt olarak kendisine teslim edilmediğini savunmuştur.
Çek bir ödeme vasıtası olduğundan davaya konu çeklerin avans olarak verildiğini iddia eden bu iddiasını ispatla yükümlü olup davalının dava konusu çekleri dava dışı üçüncü bir (… isimli) şahıstan aldığını ve ticari olarak borçlu olduğu alacaklılarına cirolayarak devrettiğini savunması ispat yükünü değiştirmeyecektir. Bu nedenle, davacı şirketin davaya ve takibe konu çeklerin bedelsiz kaldığını (avans olarak verdiğini ve çek karşılığı malların teslim alınmadığını ) yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlamaması durumunda ise dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görüldüğünden yemin teklif hakkının hatırlatılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6.maddesi gereğine Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.4-6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/11/2022 tarih ve 2021/895 E – 2022/095 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4.maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.01/02/2023