Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1401 E. 2023/1246 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1401
KARAR NO: 2023/1246
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/04/2023
NUMARASI: 2023/331 Esas
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/07/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM
TARİHİ: 18/07/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2023/331 Esas sayılı 07/04/2023 tarihli ara kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda ;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili 06/04/2023 tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkil ile … arasında gerçekleşen alım-satıma dayalı ticari ilişki sebebi ile müvekkilin cari alacağı oluşmuş olup iş bu alacağımızın tahsili hususunda defaten talepte bulunulmuş ise de davalı yanca herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Kayseri İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak iş bu takibe karşı yapılan haksız ve hukuka aykırı itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğundan sayın mahkemeye başvuru zorunluluğu doğduğunu, cari kayıtlar incelendiğinde müvekkilin alacağının sabit olduğu anlaşılacağını, karbon oranı incelemesi yapılmasına kadar dökülmeye sebep olabilecek birçok husus bulunduğunu, davalı ve değişik dosyasında inceleme yapan bilirkişi bu hususları göz ardı ederek karbon oranı üzerinden belirleme yapmaya çalışmıştır ki bu hususun kabulü mümkün olmadığını, tüm yüzey işlemlerinde olduğu gibi emaye kaplamalarda uygun ortam ve şartlarda kaplama yapılmasının zaruri olduğunu, ekte belirtilen akademik çalışmada emaye kaplamaların çelik üretiminden sonra 6-10 hafta içerisinde yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu ürünlerin saklama koşullarındaki uygunsuzluklar ve buna bağlı olarak dış etkenlere maruz kalması bu süreyi çok kısıtlı kılabileceğini, bu hususun raporda değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunda emaye kalınlığının tüm parçalarda benzer neticeler verdiğini ispat ettiğini, verimsiz bir kaplamada farklı noktalardan alınan kaplama kalınlık ölçümlerin değişeceğinin açık olduğunu, bu hususun değerlendirilmediğini, parlak fama ürün hangi sıcaklıkta ne kadar sürede bekletmeye bırakıldığını, müvekkil firma tarafından davalıya ayıplı yada hurda bir ürün satılmadığını, davalı yanca ödememe haline sebep olarak iddia edilen/ cevap dilekçesi ile iddia edilecek tüm hususlara peşinen itiraz ettiklerini, davalı yan set üstü ocak vs. Üreten bir firma olduğunu, müvekkil firma ve aynı sektörde faaliyet gösteren diğer firmalardan parlak kangal, parlak lama vs. Gibi ham ürünleri aldığını, bu ürünleri çeşitli üretim safhalarından geçirerek set üstü ocak ve sair ürünler haline getirdiğini, dolayısı ile aslen ham madde alan davalı bu ürünü doğrudan tüketici önüne çıkaracağı tüketim/ Endüstri malzemelerine dönüştürdüğünü, alacağa yönelik iddiaya ilişkin olayda da nereden satın alındığı dahi belli olmayan ürün birçok üretim aşamasından geçirildiğini, işlenmiş ve tüketiciye sunulduğunu, müvekkil yalnızca davalı firmaya değil davalı firma ile aynı sektörde veya bu ürünü işleyecek birçok firma ile ticari ilişkisini yürüttüğünü, hiçbirinden ayıplı ürün şikayeti almadığını, yalnızca bu husus bile davalının borçtan kurtulmaya yönelik iradesini ortaya koyduğunu, bilirkişi kendisinden istenen görevi ‘ … A.Ş. Den mutfak ocakları üzerinde ızgara seti olarak kullanılmak amacıyla; parlaklama ürünü satın alınan … A.Ş.’nin … MAH … CadNo: … … … adresinde bulunan, kendilerine göre ‘ayıplı ürün’ içindeki karbon oranı ve ürün üzerindeki emayenin dökülme sebeplerinin belirlenmesi’ şeklinde tanımladığını, karbon oranının ‘davalıya göre’ farklı olmasının müvekkil nezdinde bir hukuki sonucunun olması mümkün olmadığını, buna rağmen müvekkil ‘süreci iyi niyetle yürütmek adına’ numune ölçümlerini gerçekleştirdiğini, buna göre ‘uluslararası standartlar gereği üretime uygun ürün satıldığı, kullanılan ürünün Tüm dünyada emaye kaplama prosesinde kullanılan … olduğu ‘ ispatlanmış durumda olduğunu, davalının iddia ettiği emayenin dökülme hususunun ‘müvekkil tarafından satılan ürünle ilgisinin bulunmadığı açıkça ortada olduğunu, konusunda uzman bir bilirkişi vasıtası ile durumun tespit edileceği açık olduğunu, tüm yüzey kaplamalarına ilişkin akademik çalışmalar incelendiğinde bekleme süresinin kaplama kalınlığı, sertlik, kaplama adhezyon davranışı, aşınma dayanımı ve korozyon dayanımına etki ettiği defalarca ispatlandığını, bilirkişi raporunda parlak lama ürünün hangi sıcaklıkta ne kadar süre tutulduğuna ilişkin olarak herhangi bir veriye yer vermediğini, çelik malzemelerde genel olarak kaplama sıcaklığının ve kaplama süresinin artması kaplama tabakasının kalınlığını artırıcı bir etkisi mevcut olduğunu, ancak bu değerler adeta bir çan eğrisi gibi belirli bir doyum noktasına ulaştığında kaplamalar verimsiz hale geldiğini, bu husus araştırılmadığını, kaplama bileşenlerinin kaplama verimliliğine doğrudan etkisi olduğu genel bir kural olduğunu, kaplama bileşenlerinin detaylı ve açıkça belirtilmesi artık zaruridir. Bilirkişi raporunda balık pulu dökülmenin karbon oranı ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Ancak bu ifade ekte tarafınıza iletilen akademik çalışma ile çürütülmüştür. Bu çalışmada bilirkişinin iddia ettiği balık pulu dökülmenin Fırın atmosferindeki su buharı ve emayenin kurutulmadan pişirilmesi bu hata türünün oluşumuna sebep olan etmenler olarak açıklandığını, hidrojen çıkışı, emaye öncesi yüzey hazırlama gibi hususlar hiç değerlendirme dahi alınmadığını, icra inkar tazminatı talebimiz yönünden: huzurda görülmekte olan iş bu uyuşmazlığın niteliği itibarıyla; davalı tarafın ayrıca alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmek gerektiğini, ihtiyati haciz talebi yönünden; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 1086 sayılı HUMK’yı iptal eden 6100 sayılı HMK’nın da 1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen düzenlemelerden ayrılacak değişik hükümlere yer verildiğini, bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanması olduğunu, izah edilen ve re’sen gözetilecek hususlar ışığında; Kayseri İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya nezdinde yapılan itirazın iptali ile, Sayın mahkemece yapılacak tensip ile birlikte İİK’nin m. 257 ve devamı maddeleri uyarınca (dava değeriyle sınırlı olacak şekilde) davalı/borçlu şirketin menkul-gayrimenkul ve 3.kisilerde bulunan hak ve alacaklan ile ilgili olarak İHTTYATI HACIZ-IHTIYATI TEDBIR kararı, alacağın likit/belirlenebilir olduğu da dikkate alınarak takip alacağın %20 sinden az olmamak Üüzere borçlu şirketin icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 Sayılı Kanun’la değişik 164/son fıkrası uyarınca karşı taraf vekalet ücretinin Avukat olarak hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :İlk derece Mahkemesi tarafından kararı ile; İhtiyati tedbir talebi yönünden yapılan incelemede; HMK’nın 389/1. maddesine göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’nın 390/2. maddesi göre de talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunan hallerde hakim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir. HMK 392 göre ise mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmaksızın ihtiyati tedbire karar verebilir. İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır. İhtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi için yaklaşık ispat yeterlidir yani çekişmeli vakanın gerçeğe yakın bir derecede kanıtlanması esastır. Mahkeme mevcut delillere göre tedbir isteyenin hakkını muhtemel görmeli ve tedbir verilmesini icap ettiren sebeplerinde varit görülmesi gerekir. Somut uyuşmazlık, yapılan genel açıklamalar ve bahse konu yasa maddeleri ile bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebine konu davalı üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkullerin bizatihi dava konusu olmadığı anlaşılmakla HMK’nın 389. maddesi uyarınca ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği kanaati ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati haciz talebine ilişkin yapılan incelemede; İİK’nun 257. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesi gelmesi halinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İİK’nun 257. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1- Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.” Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder. İİK’nun 258. maddesinin 1. fıkrası uyarınca “… Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiği veya alacağın vadesi gelmemişse, İİK’nun 257/2. maddesi hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır. Daha açık bir anlatımla, sadece alacağın varlığı, ihtiyati haciz kararı verilmesi için yeterli veya tek şart değildir. Somut uyuşmazlık, yapılan genel açıklamalar ve bahse konu yasa maddeleri ile bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ihtiyati haciz talep edenin, aleyhine talep ettiği kişiden alacağının mevcut olduğunu ve miktarını gösterir, daha geniş bir anlatımla İİK’nun 257. maddesinde sayılan yasal koşulların bulunduğu ispat etmeye elverişli, mahkemeye yaklaşık ölçüde kanaat verici delil bulunmaması, alacağın yargılamayı gerektirmesi ve davanın esasını çözümler mahiyette tedbir kararı verilemeyecek olması nedeniyle talebin reddine karar vermek gerekmiş “1-Davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davacı vekili işbu ara kararını süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; Alacağın varlığı sabit olup davalı yanca “kötü niyetli olarak” ödeme yapılmadığını, dava konusunun ‘para alacağı olduğu’ ve davalı yanca ödeme yapmaktan kaçınılması hali ivedilikle tedbir/haciz uygulanmasını zorunlu hale getirdiğini, mahkemece alacağın vadesi gelmediği şeklinde değerlendirme yapılarak bir takım kriterler sayılmış ise de iş bu somut durum açısından sayılan şartların geçerli olmadığının açık olduğunu, zira alacağın muaccel olduğu ve vadesinin geldiği dava dilekçesi ekinde sunulu kayıtlar ile sabit olup savalı yanca bırca itiraz dilekçesinde ‘muaccel olmayan bir alacak” dan da bahsedilmediğini, müvekkilin alacağı sabit olup vadesi geçmiş olmasına rağmen alacak tahsil edilemediğini, müvekkil ile … arasında gerçekleşen alım-satıma dayalı ticari ilişki sebebi ile müvekkilin cari alacağı oluşmuş olup iş bu alacağın tahsili hususunda defaten talepte bulunulduğu ise de davalı yanca herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Kayseri İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, iş bu takibe karşı yapılan haksız ve hukuka aykırı itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğundan sayın mahkemeye başvuru zorunluluğu doğduğunu, cari kayıtlar incelendiğinde müvekkilin alacağının sabit olduğunun anlaşılacağını, müvekkil firma alacağının bulunduğuna ilişkin hiçbir tereddüt bulunmamakta olup davalı yanca kötü niyetli olarak ödeme yapılmadığının açık olduğunu, bu hususta arabulucuk süreci de yürütülmüş olup anlamama şeklinde sona erdiğini, müvekkil firma tarafından davalıya ayıplı yada hurda bir ürün satılmadığını, davalı yanca ödememe haline sebep olarak iddia edilen/ cevap dilekçesi ile iddia edildiğini, davalı yan set üstü ocak vs. Üreten bir firma olduğunu, müvekkil firma ve aynı sektörde faaliyet gösteren diğer firmalardan parlak kangal, parlak lama vs. Gibi ham ürünleri aldığını, bu ürünleri çeşitli üretim safhalarından geçirerek set üstü ocak ve sair ürünler haline getirdiğini, dolayısı ile aslen hammadde alan davalı bu ürünü doğrudan tüketici önüne çıkaracağı tüketim/Endüstri malzemelerine dönüştürdüğünü, alacağa yönelik iddiaya ilişkin olayda da nereden satın alındığı dahi belli olmayan ürün birçok üretim aşamasından geçirildiğini, işlendiğini ve tüketiciye sunulduğunu, davalı maillerinden anlaşıldığı üzere; Tüketici tarafından gelen şikayetler üzerine ‘müvekkilden alınan ürünün ayıplı olduğu/ karbonlu çıktığı!’ iddiası ile sürecin yürütülmeye başlandığını, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünün ‘müvekkil firmadan alınan ürün’ olup olmadığının dahi şüpheli olduğunu, davalının satın aldığı ürünü işlediğini, sattığını ve akabinde satış yaptığı kişilerden olumsuz dönüşler aldığı gerekçesi ile “müvekkilden aldığını varsaydığı ürünün” ayıplı olduğunu iddia ettiğini, karbon oranının ‘ ayıp iddiası’ ile herhangi bir ilgisinin bulunması mümkün olduğunu, zira müvekkil tarafından karbon oranının ne olacağı yönünde davalıya verilmiş taahhüt bulunmadığını, dolayısı ile karbon oranının ‘davalıya göre’ farklı olmasının müvekkil nezdinde bir hukuki sonucunun olması mümkün olduğunu, buna rağmen müvekkil ‘süreci iyi niyetle yürütmek adına’ numune ölçümlerini gerçekleştirdiğini, buna göre ‘uluslararası standartlar gereği üretime uygun ürün satıldığı, kullanılan ürünün tüm dünyada emaye kaplama prosesinde kullanılan … olduğu ‘ ispatlanmış durumda olduğunu, davalının iddia ettiği emayenin dökülme hususunun ‘müvekkil tarafından satılan ürünle ilgisinin bulunmadığı açıkça ortada olduğunu, İcra İflas Kanunu uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını doğrudan mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardan olduğunu, ayrıca alacağın likit ve muayyen olması gerektiğini , bu tazminat, işin itiraz ederek çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olup borçlu tarafından alacağın miktarı belli, sabit veya belirlemek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün ise hükmedilmesi gerektiğini , borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu bilebilecek durumda ise/ tespit edebiliyor ise –ki huzurdaki davada borçlunun borcunu bilmemesi mümkün olmadığını, kötüniyetli olmasa dahi icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu bilebilecek durumda ise/tespit edebiliyor ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunlu olduğunu, bu durumda takibe konu alacak ile bilirkişi incelemesi neticesinde hesaplama sonucu bulunan miktar aynı ise icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, ihtiyati haciz talebimiz yönünden; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 1086 sayılı HUMK’yı iptal eden 6100 sayılı HMK’nın da 1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen düzenlemelerden ayrılacak değişik hükümlere yer verildiğini, bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanması gerektiğini, ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki koruma olduğunu, 6100 sayılı HMK’nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında “geçici hukuki korumalar” olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür olarak belirtildiğini, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/331 Esas sayılı dosyası kapsamında 07.04. 2023 tarihli “ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin ayrı ayrı REDDINE ” şeklinde verilen ara kararın sayın dairenizce yapılacak inceleme sonucunda KALDIRILMASINA karar verilmesini talep etmiştir.
H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu Düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ :Derdest dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Davacı, takip ve dava konusu para alacağı yönünden ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep etmiştir.Mahkeme 07/04/2023 tarihli gerekçeli ara kararı ile davacının ihtiyati tedbir talebinin HMK 389 vd. Maddeleri gereğince, ihtiyati haciz talebinin de İİK 257. Vd maddeleri gereğince aranan gerekli ve yaklaşık ispata yeterli koşulları bulunmadığından bahisle ayrı ayrı reddine karar vermiş, davacı vekili işbu ara kararını süresinde istinaf etmiştir.
İstinaf dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebepleri, mahkemece verilmiş ve istinaf edilmiş olan gerekçeli ara kararda yazılı açıklamalar ile bu aşamadaki mevcut derdest dava dosyası kapsamı birlikte incelenip değerlendirildiğinde ; Derdest işbu bir miktar para alacağının tahsili için başlatılmış ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin davada , takip ve dava konusu para alacağı yönünden istenen ihtiyati tedbir talebinin kabulü için HMK 389 vd mad. Gereğince aranan gerekli (üzerine ihtiyati tedbir konulması istenen mal varlığının bizzat kendilerinin, ayınlarının yani mülkiyetlerinin doğrudan işbu davanın/uyuşmazlığın konusu olmamaları nedeniyle) koşullarının bulunmaması , ihtiyati haciz talebinin ise İİK 257 vd. Gereğince kabulü için yasaca aranan gerekli ve alacağın varlığı ile miktarı yönlerinden olmak üzere yaklaşık ispata dair yeterli koşulların , bu aşamadaki mevcut derdest dava dosyası kapsamına göre bulmadığından ayrı ayrı reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle , istinaf edilen ara kararda usul, yasa ve mevcut dosya kapsamı yönlerinden bir isabetsizlik ve aykırılığın bulunmadığı , ara kararının hukuka uygun olduğu , bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 gereğince reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 2023/331 Esas sayılı 07/04/2023 tarihli ara kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması nedeniyle davacının istinaf başvurusunun H.M.K. ‘nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin olarak alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 89,95 TL harcın istinaf eden davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına ,
Davacı tarafından yapılan istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve istinaf posta giderlerinin derdest dava sonunda ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ,
HMK 302/5 maddesi gereğince işbu ilamın kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin , harç tahsil işlemlerinin, HMK 359/4 Maddesi gereğince bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile İİK 258/son , HMK 362/1-f , 391/3 maddeleri uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 18/07/2023