Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1389 E. 2023/1433 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1389
KARAR NO: 2023/1433
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2023
ESAS NO: 2022/1155
KARAR NO : 2023/263
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 20/09/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 30/03/2023 tarih ve 2022/1155 E – 2023/263 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Kooperatife üye iken üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 2010 yılında çıkartılan kesin maliyet hesaplamasındaki bedelin %10’luk risk payını da ödediğini, istifa dilekçesi vererek davalı Kooperatifle karşılıklı ibralaşmış ve ilişiği kesildiğini, müvekkilinin Kooperatif Ana Sözleşmesi’nin değişik 61. madde hükmü uyarınca kendisine tanınan hak ile tapusunu alarak üyeliğinin sona erdiğini, müvekkilinin maliyet hesabı borcunu ödeyip tapusunu aldığı halde davalı Kooperatifçe ek maliyet, maliyetin revizyonu, maliyetin güncellenmesi adı altında senelerce taciz edildiğini, sürekli davalı Kooperatif tarafından bir maliyet bedeli çıkartılıp müvekkil ve müvekkilin durumunda olanlardan muhtelif taleplerde bulunuldiğini, davalı Kooperatif tarafından Kayseri Genel İcra Müdürlüğünce kesin maliyet – ek maliyet hesabı adı altındaki alacaklar için ilamsız icra takipleri başlatıldığını, tüm dosyalara müvekkili tarafından itiraz edilip takiplerin durdurulduğunu, 15.06.2022 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 7410 sayılı Kanunun 2. maddesi ile Kooperatifler Kanunu’na eklenen geçici 11. Madde ile Kanunun yürürlüğe girdiğini, müvekkilinin Kooperatif Ana Sözleşmesi’nin değişik 61. madde hükmü uyarınca kendisine tanınan hak ile tapusunu alarak üyeliği sona erdiğini, dolayısıyla Kanunda belirtilen tüm şartların müvekkili için sağlanmakta olup, müvekkilin tapusunu da aldığını, bu nedenle Kanun maddesinde belirtilen şartları sağlayan müvekkil için kesin veya ek maliyet hesabı adı altında bir para istenemeyeceği bu nedenle de davalı Kooperatife hiçbir borcu bulunmadığını, dolayısıyla gerek güncel Yargıtay uygulamaları, gerekse Kooperatifler Kanununa eklenen madde ile müvekkilinin belirtilen şartları sağladığı ve davalı Kooperatife karşı herhangi bir borcu bulunmadığını, işbu davanın açılarak müvekkilinin davalı Kooperatife hiçbir borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yalnızca kayseri iline özgü düzenlenmiş kanun hükmü hukuka aykırı olup mahkemece somut norm denetimi itiraz yolunun uygulanması gerektiğini, anayasanın 10. maddesinde belirtilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” ne açıkça aykırılık teşkil ettiğini, hukuka aykırılığı bariz olan işbu kanun maddesinin uygulanması mümkün olmadığını, işbu kanunun uygulanması ile hukukun üstünlüğü çiğnenmiş ve hukuk hezimeti meydana geldiğini, açıkça anayasa’ya aykırı olan kooperatif kanunu geçici 11.madde hükmünün somut norm denetimi itiraz yoluna konu edilmesi için gerekli tüm koşullar mevcut olduğunu, anayasaya aykırılığı bariz olan , farklı şehirlere farklı kanun uygulanması ile eşitlik ilkesinin alenen aykırılığına sebebiyet veren işbu kanun hükmünün uygulanmasının kabul edilemez olduğunu, müflis kooperatif, etaplar halinde yapılmamış olup ilgili kanun maddesi sınırlı sorumlu esen şekerkent konut yapı kooperatifi hakkında uygulanamayacağını, kooperatif ana sözleşmesine göre; ” konutların etaplar halinde yapılarak ortaklara dağıtılması ancak bakanlıkça belirlenen usule uygun ana sözleşme değişikliği yapılması halinde mümkündür. “, müflis kooperatifin yapılaşması etap olarak değil, ana sözleşme ve kanuna uygun olarak yapıldığını, etap uygulaması yapılması, ana sözleşmede açıkça değişiklik yapılarak düzenlenmesi ve bu düzenlemenin ilgili bakanlık onayı alması ile yapılabilecek bir uygulama olduğunu, müflis kooperatifin ana sözleşmesinde böyle bir hüküm bulunmadığı gibi etap uygulamasına ilişkin herhangi bir değişiklik de yapılmadığını, yukarıda arz ve izah edildiği üzere anayasa aykırılığı açıkça ortada olan kooperatif kanunu geçici 11.madde hükmü hakkında somut norm denetimi itiraz yoluna başvurulmasını , anayasa mahkemesi kararı gelene kadar bekletici mesele yapılmasını, müflis kooperatifte etap uygulaması olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar ve
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Yapılan yargılama, sunulan delil ve belgeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının davasının dava şartları bakımından noksansız olduğu, davacının dava açmakta korunmaya değer güncel bir hukukî menfaati bulunduğu, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata göre davanın yasal dayanağı olduğu, yukarıda yapılan genel açıklamalar ve emsal nitelikte kararlar gereğince davanın konusuz kaldığı ve konusuz kalan dava hakkında esasa dair bir karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmakla esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir. Yargılama giderleri bakımından yapılan değerlendirmede; esas hakkında bir karar verilmeyen hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre bir karar verilmesi gerektiği fikri mahkememizce de benimsenmiş olup; Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce ve iptal edilen yasal düzenleme dayanak gösterilerek eldeki davanın açıldığı, davacının davasını dayandırdığı olguların mevcut olduğu, diğer bir deyimle iptal edilen 1163 sayılı Koop. Kanunu’nun Geçici 11. maddesindeki şartların gerçekleştiği, davacıya konutun tapuda devrinin yapılmasından sonraki dönemler için davalı yapı kooperatifi tarafından yönetim giderleri hariç olmak üzere borçlandırmalar yapıldığı, ilamsız icra takibi ve ardından itirazın iptali davası açıldığı, davanın, davalı yapı kooperatifi lehine sonuçlandığı, takibin kesinleştiği ve ilamsız olarak başlatılan icra takibinin ilâmlı icra takibine dönüştüğü, Geçici 11. madde çerçevesinde hukuksal koruma talep eden davacının yasal süresi içerisinde bu davayı açtığı ve fakat dava devam ederken davaya dayanak teşkil eden yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, davanın bu suretle konusuz kaldığı, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu, dolayısıyla iptal edilen yasal düzenleme gereğince hukuksal koruma talep eden ve iptal edilen yasada aranan şartların eksiksiz olarak gerçekleştiği somut olay bakımından, davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine, kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekâlet ücreti taktir olunarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.1-Davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı tarafından yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, kooperatif borcundan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. Davacı tarafça 15.500,87TL miktar üzerinden menfi tespit davası açıldığı ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, davalı tarafından istinaf edilen dava değerinin toplam 15.500,87 TL olduğu anlaşılmıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” 4. Fıkrasında :”(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” şeklinde düzenlenmiştir.02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükmü getirilmiştir.Mahkemece 30/03/2023 tarihinde nihai karar verilmiş olup, hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik (İstinaf edilebilme) sınırı 17.800,00 TL’dir.Davalı tarafından istinaf kanun yoluna konu edilen karara ilişkin dava değerinin ise 15.500,87 TL’ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/2-4 maddesi gereğince hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri 17.800,87 (on yedi bin sekizyüz ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olduğundan, mahkemece her ne kadar ilgili istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346/1. maddesi uyarınca reddine karar verilmemiş ise de; aynı Kanun hükme ve 352. madde hükmü uyarınca, istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle kesin olan bir karara ilişkin olması sebebiyle davalının istinaf dilekçesinin/başvurusunun HMK 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiştir.HMK 352/1-b maddesine göre kesin olan kararların istinafı halinde Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk dairesince ön incelemede öncelikle gerekli karar verilir.Açıklanan nedenlerle davacının istinaf ettiği karara ilişkin dava değerinin/miktarının kesinlik (istinaf edilebilme) sınırının altında olması nedeniyle kesin sayılan kararla ilgili işbu istinaf dilekçesinin/talebinin HMK 341/4 ve HMK 352/1-b maddeleri gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinafa konu dava değerinin karar tarihi itibari ile kesinlik (istinaf edilebilme) sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2-4 ve 352/1-b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalının peşin yatırdığı istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvuru harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023