Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1379 E. 2023/1407 K. 19.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1379
KARAR NO: 2023/1407
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/03/2023
ESAS NO: 2021/297
KARAR NO: 2023/236
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:19/09/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:19/09/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2023 tarih ve 2021/297 Esas 2023/236 Karar sayılı ilamına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden davalılar aleyhine cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, davacının edimini ifa ettiğini, davalı borçluların davacının alacağına kavuşmasını engellemeye çalıştığını, her iki tarafın ticari defterlerinin incelenmesi durumunda davacı alacağının haklılığının ortaya çıkacağını, davalıların ticari faaliyetini adi ortaklık olarak sürdürdüğünü, ortaklık borçlarından ortakların şahsen sorumlu olduğunu, tarafların 2014-2021 dönemine ait Ba/Bs formlarının dosyaya getirtilmesi gerektiğini, davalıların itirazının yerinde olmadığını ve kötü niyetli olduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİNİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Davacının alacağa dayanak yaptığı belgeleri dosyaya sunmadığını, taraflar arasında cari hesap ilişkisine yönelik davacı tarafından sunulmuş bir sözleşme olmadığını, davacının davasını ispatla yükümlü olduğunu, davacının iddiasının aksine davalılar tarafından dava konusu edilmiş faturalara ilişkin bedelin ödendiğini, söz konusu ödemeye ilişkin çekler ve banka bilgilerini dosyaya sunduklarını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının takip talebinde 17.01.2019 şeklinde açıklamada bulunduğunu, bu tarihten sonraki faturaları davaya konu etmediğinin anlaşıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….takip tarihi itibariyle davacının ticari defterlerinde borcun eksiksiz olarak gözüktüğü davalı defterlerinin ise bu durumu teyit etmediği, ancak FORM BA-BS uyarınca tarafların aralarındaki ticari ilişkiyi vergi dairesine beyan ettikleri bu beyana göre net satış tutarının 497.307,60 TL olduğu davalının ödemelerini çekle yaptığı ve bu ödemeler düşüldükten sonra davacının bakiye alacağının 77.637,60 TL olduğu ancak davacının takip talebindeki alacak tutarının 57.251,48 TL olduğu gözetildiğinde davacının dava ve takip konusu alacağını kanıtlamış olduğu gözetilerek itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir. Davalının kendi ticari defterlerine kayıt ettiği ve FORM BA ile vergi dairesine bildirdiği takip konusu alacak yönünden, alacağın likit nitelikte olduğu anlaşılmakla yasal koşulları oluşan icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmiştir.1-Davanın KABULÜ ile, Davacının davalı hakkında başlatmış olduğu Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya kapsamında davalı borçlunun yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin devamına, 2-Davacının icra inkar tazminatının kabulü ile, alacağın (57.251,48TL) %20’si tutarında olmak üzere 11.450,29-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” dair hüküm kurulmuştur.İş bu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili’nin istinaf başvuru dilekçesinden özetle; yerel mahkemece icra dosyasına yapılan itirazda faiz ve faiz oranına itiraz edilmesine karşın her hangi bir suretle bu hususta yerel mahkemece karar verilmediğini, takibin dayanağı olarak cari hesap ilişkisi gösterildiğini, ancak her hangi bir yazılı cari hesap ilişkisi sunulmamasına karşın daha sonradan sunulan faturalara itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından dava konusu icra takibinin dışında dava dilekçesi ile ileri sürülen iddia ve savunmaların genişletilmesi mümkün olmadığını, davacı yan tarafından müvekkiller aleyhine başlatılan icra takibi incelendiğinde davacı alacaklının takip talebinde borcun sebebi olarak “57.251,48 TL asıl alacak (Tarih:17.01.2019)” şeklinde açıklamada bulunduğunu, takip dayanak belgesi olarak ise her hangi bir belgenin takip dosyasına sunulmadığını, bilindiği üzere yüksek mahkemenin yerleşik içtihatları gereğince itirazın iptali davalarında icra takibinde dayanılmayan veyahut sunulmayan bir belgenin açılan davada iddia ve savunmasını genişletmek suretiyle başka belgelere dayanması ve bunları eldeki davada ileri sürmesi mümkün olmadığın, bu suretle davacı yanın takip talebinde belirtmemesine karşın taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğuna ilişkin beyanlarına itibar edilmesi ve iddialarını ispatlamak maksadıyla yeni delil ikame etmesi de mümkün olmadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/19-617 E., 2011/749 K. Sayılı kararında, Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.02.2020 tarihinde vermiş olduğu 2017/2076 E. ve 2020/117 K. sayılı karar ile alacaklının ilamsız haciz takibini başlatırken dayanmadığı belgelere, açacağı itirazın iptali davasında da dayanamayacağını belirtildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.09.2013 tarihinde vermiş olduğu 2013 / 19-142 E. ve 2013 / 1371 K. sayılı karar ile alacaklının ilamsız haciz takibini başlatırken dayanmadığı belgelere, açacağı itirazın iptali davasında da dayanamayacağını belirtildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun istikrar kazanan kararlarında da açıkça görüleceği üzere davacı alacaklının icra takibinde dayanma imkanı olan faturalara dayanmadığı açık olup bu suretle eldeki davada davacı tarafından takip dayanağı yapılmayan ancak dava ve delil dilekçesinde belirttiği bilgi ve belgelerin yerel mahkemece dikkate alınmaması gerekirken hatalı şekilde davanın kabulüne karar verilmesine hukuki isabet bulunmadığını, taraflar arasında cari hesap ilişkisine ilişkin davacı tarafından sunulmuş yazılı bir sözleşme bulunmadığını, Türk Ticaret Kanunun 89. maddesi gereğince davacının davasını ispat edemediğini, davanın reddi gerektiğini, davacı yanın iddialarının aksine müvekkiller tarafından dava konusu edilmiş faturalara ilişkin bedeller ödendiğini, bildirilen çekler dışında davacı yana ödeme mahiyetinde verilen başkaca çeklerin bilgileri de elde edildiğini, ödeme hususundaki bilgi ve belgeler davanın her aşamasında sunulacak belgeler olduğunu, müvekkillere ait işletmenin gayri faal olması hasebiyle ilgili çeklere dair bilgiler yakın zamanda ellerine geçtiğini, işbu sebeple yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, müvekkillerin ödeme aracı olarak kullandığı ve daha sonradan istinaf aşamasında sunulan çeklerin banka, keşide yeri, seri numaraları, vade tarihi ve bedel bilgileri sıralandığını, istinaf aşamasında sunulan ve ödemeye ilişkin yukarıda belirtilen çeklerin ödenip ödenmediğini, ödenmiş ise kime ödendiği, ayrıca çek suretlerinin arkalı önlü birer örneğinin sayın dairenizce ilgili bankalara müzekkere yazılarak dosya arasına alınmasını talep ettiklerini, ilgili banka kayıtları dosyaya eklendiğinde davacı yana iddia etmiş olduğu alacağının çok üzerinde ödemelerin yapıldığı hususu ortaya çıkacağını, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi konuya ilişkin olarak 23.12.2013 tarihli bir kararında, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi benzer konuda 07.03.2012 tarihli kararında yüksek mahkemenin süreklilik kazanan emsal kararları gereğince fatura tek başına bir borcun varlığını ispata yeterli olmadığını, müvekkillerin ticari kayıtları ve yukarıda belirtilen çekler nazara alındığında müvekkilin davacı yana her hangi bir borcu olmadığı da sabit olduğunu, ancak yerel mahkemece eksik inceleme neticesinde hatalı olarak davanın kabulüne karar verildiğini, envanter defter kayıtları ile muavin defterinin uyumlu olup olmadığının incelenmesi gerekirken davacı tarafından envanter defterini incelemeye sunulmaması sebebiyle davacının ticari defter ve kayıtlarına itibar edilmesi mümkün olmadığını, nitekim bu hususta daha evvel alınan bilirkişi tarafından sunulan raporda da “ancak, envanter defterlerinin bilirkişi incelemesine sunulmaması nedeniyle, kayıtların birbirlerini destekleyip desteklemediği yönünde bir inceleme yapılması ise teknik olarak mümkün olamamıştır. ” denildiğini,hülasa bilirkişi tarafından taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmamasına karşın ilgili tutara kdv dahil edilmesi hatalı olduğunu, davacı yanın dava dilekçesi incelendiğinde de taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğunu ve bu cari hesap ilişkisine istinaden de alacaklı olduğu iddiasında bulunulduğunu, lakin cari hesap sözleşmesi sunulmadığını, bu husus bilirkişi raporunda da tespit edildiğini, bilirkişi tarafından bu hususun değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu, diğer taraftan bilirkişi tarafından bir takım çekler dikkate alınırken diğer çeklerin salt davacının ticari defterlerinde belirtilmemesinden dolayı dikkate alınmaması usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim çeklerin davacı yana verildiği sabit olduğunu, davacının ticari defterine bu kaydetmemesi tek başına çeklerin hesap ve inceleme dışı bırakılmasına sebep olamayacağını, bilirkişi tarafından raporda 31.08.2017 vade tarihli, bedeli bildirilmeyen Akbank çeki ile, 30.09.2018 vade tarihli 5.500 TL bedelli Albaraka çeki değerlendirmeye alınmadığını, bu suretle her iki çekin akıbetinin yeniden araştırılmasını, eksiklikler giderildikten sonra yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken hatalı şekilde bilirkişi raporuna itirazların reddine karar verilmesini, hatalı bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasında isabet bulunmadığını, yine alacağın yargılamayı gerektirmesi ve likit olmaması sebebiyle yerel mahkemece aleyhimize icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka uyarlılık bulunmadığını, izah edilen sebeplerden dolayı istinaf talebin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi adına işbu istinaf başvurusunda bulunma zarureti tarafça hasıl olduğunu, izah edilen sebepler nazara alındığında istinaf gerekçelerin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak haksız, maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesini, aksi kabülde esastan davanın reddini, her bir müvekkil için ayrı ayrı olmak üzere lehimize takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili’nin istinaf cevap dilekçesinden özetle; yerel mahkeme dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda dava konusu haklı alacağın varlığı tarafça ticari defterleri uyarınca tespit edildiğini, böylelikle davalı tarafın yaptığı itirazın haksızlığı ortaya çıktığını, yerel mahkeme dosyası kapsamında alınan 19.12.2022 tarihli bilirkişi raporunda izah edildiği üzere; “Davacının ispatlanan 497.307,60 TL net satışlarından davalının yaptığı 419.679 TL ödeme mahsup edildiğinde takip tarihindeki davacı alacağı 77.637,60 TL olarak hesaplanmaktadır. Ancak davacının takip tarihindeki talebi 57.251,48 TL.” şeklinde tespitler ile haklı alacağın net bir şekilde kanıtlandığını, alacağın haklılığı konusunda tereddüte düşülmesi imkanı bulunmadığı gibi, bilirkişice yapılan incelemede fazlalık dahi tespit edildiğini, davalı yanların borca haksız ve haklı alacağımıza engel olmak amacıyla kötü niyetli olarak itiraz etmiş oldukları bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan tespit neticesinde; müvekkil şirketin alacağını tahsil etmek amacıyla Kayseri Genel İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin haklılığı ortaya çıktığını, davalının davanın reddi yönündeki istinaf isteminin reddi gerektiğini, cari hesaptan kaynaklanan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talepli işbu dava dosyasında davalı yan müvekkil şirkete ödemelerde bulunduğunu ileri sürse de bu iddia ispatlanamadığını, yerel mahkeme dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporlarında müvekkilin cari hesaptan kaynaklanan alacağın tespiti amacıyla şirketin yasal defter kayıtları incelendiğini, tutulan kayıtların hukuka ve dosya içeriğine uygun olduğunun tespiti yapıldığını, tutulan defterlerde müvekkil şirketin alacaklı olduğunun tespiti yapıldığını, işbu incelemelerle tarafça alacağın varlığı ispat edildiği izahtan vareste olduğunu, ispat edilen alacağın tarafça tekrar ispatı yine sağlanabilecek olsa da bu aşamada ispat külfeti karşı yana ait olduğu ise bilirkişice gözden kaçırıldığını, karşı yanın üzerinde bulunan ispat külfetinin tarafımıza yüklenmeye çalışılması hukuka aykırı olacağını, yapılan itirazda dava konusu borcun ödendiği savunulduğunu, işbu savunmaya dair davalı yanca delil sunulduğunu, dosyada mevcut deliller ile bilirkişice tespitler ve hesaplamalar yapılmış, yapılan hesaplamalar ile davalı yanın borçlu olduğu tespit edildiğini, karşı yanca borcun ödendiğine dair beyanda bulunulduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190.maddesi ile iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olduğu hüküm altına alındığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 01.11.2017 tarihli 2017/818 E. Ve 2017/1260 K. hasredildiği üzere, cari hesap özetine konu icra takibine yapılan itirazda karşı yanca borcun ödendiği beyan edilmesi halinde karşı yanca borcun ödendiğinin ispatı gerektiğini, davalı yanca cari hesaba konu borcun ödendiği iddia edildiğinden bu borcun da davalı yanca yapılması gerektiğini, müvekkil şirketin alacağının tahsili amacıyla tarafça Kayseri Genel İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası üzerinden davalı hakkında cari hesaptan kaynaklanan alacak sebebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu, borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz ettiğini, takibi durdurduğunu, işbu itiraz sadece takibi sürüncemede bırakarak müvekkilin haklı alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yapılmış olup haksız ve mesnetsiz olduğunu, edimini ifa etmeyen davalı borçlu bilinçli olarak müvekkilin haklı alacağına kavuşmasını engellemeye ve geciktirmeye çalıştığını, davalı, müvekkil şirkete hiçbir borcunun olmadığını ve borcun ödendiğini ileri sürmüş olsa da sunulan cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere davaya konu olan icra takibi taraflar arasındaki mal alım satım ilişkisi sebebiyle ikame edildiğini, işbu davada borcun ödendiği davalı yanca iddia edildiğini ancak, borcun ödendiği ispatlanamadığını, davalı yan taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin olmadığından bahisle istinaf yoluna başvurmuşsa da bu iddiaların da geçerliliği bulunmadığını, davalı, müvekkil şirkete hiçbir borcunun olmadığını ileri sürmüş olsa da dosyada mübrez ü cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere davaya konu olan icra takibi taraflar arasındaki mal alım satım ilişkisi sebebiyle ikame edildiğini, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmuyor oluşu, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ortadan kaldırmadığını, müvekkil şirket ile davalı arasındaki ticari ilişki açık hesap ilişkisi olarak tanımlandığını, yerel mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde huzurdaki davadaki haklılığı ortaya çıkardığını, taraflar arasında bir borç ilişkisi bulunduğu ve borçlunun daha evvel bir kısım ödemeler yaptığı belirtilmekte, davacı davasını yalnızca iki adet faturaya dayandırmakta ve davalı da ödeme savunmasında bulunduğunu, eldeki davada, ispat yükünün davalı tarafta bulunduğu, yapılan ödeme savunmasının da yazılı delille ispatının gerektiği, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından aradaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak değerlendirilebileceği ve özel daire kararında belirtildiği gibi mahkemece sadece takip konusu faturalar ve ödeme savunması bakımından araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini, aksi yönde yapılacak araştırmanın ise itirazın iptali davasının niteliği ile bağdaşmayacağı hususları açık olduğundan, mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığını, talebin genişletilmesi gibi bir durum söz konusu olmayıp davalının iddiasının aksine var olan alacaktan daha düşük bir tutar icra takibine konu edildiğini, davalı yanca sunulan istinaf dilekçesinde huzurdaki davada, iddia ve savunmaların genişletildiği ileri sürülse de davalı yanın bu iddialarının geçerliliği bulunmadığını, Kayseri İcra Müdürlüğü …E. Sayılı dosyası ile davalılar aleyhinde başlatılan icra takibinde müvekkillerin davalılardan olan 57.251,48TL alacağının tahsili talep edildiğini, bu takibe yapılan itiraz üzerine ikame edilen huzurdaki davada; alacağın mevcudiyetinin tarafların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde ortaya çıkacağı beyan edildiğini, dellilerde ticari defter kayıtlarına dayanıldığını, yerel mahkemece de iddia ve talep doğrultusunda tarafların ticari defterleri üzerinde incelemelerde bulunulduğunu, davalılardan olan haklı alacağın ortaya çıktığını, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini iddia etse de işbu iddiaları sadece soyut beyanlardan ibaret olup somutlaştırılmadığını, bu sebeple işbu gerçeğe aykırı beyanlarının reddedilerek yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini, davalının istinaf taleplerinin reddini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/237 E. , 2023/236K. Sayılı kararının onanmasına karar verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı yan üzerine yükletilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
İstinaf incelemesine konu kararda davalı vekilinin istinaf sebeplerinin aşağıda belirtilen yönlerden yerinde olduğu görülmüştür. Buna göre somut uyuşmazlıkta;
1-Her ne kadar yargılama aşamasında ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz ise de davalı yanın borcu sona erdiren/söndüren ödemeye ilişkin savunması ve bu kapsamda sunduğu belgelerinin yargılamanın her safhasında nazara alınması gerektiğinden davalının istinaf dilekçesine konu ettiği ödemeye ilişkin belgeler/çekler ile dosyaya rapor ibraz eden bilirkişilerce akıbetinin ne olduğunun belirlenemediğini söylediği çeklerle ilgili olarak işbu çeklerin ayrıntılı bilgileri sorularak mahkemece bu çeklerin ödenip ödenmediği, ödenmişse hangi tarihte ve kime ödendiği ilgili bankalardan araştırılıp tespit edildikten sonra tüm dosya kapsamı itibariyle kanıtlanan ödemeler dikkate alınarak davacının asıl alacak ve takibe ilişkin alacak talepleri yönünden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği değerlendirilmeden eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi hatalı olmuştur.
2-Davalı vekilinin borca itiraz dilekçesinden işlemiş faize de itiraz edildiği anlaşıldığından davalının takipten önce usulüne uygun şekilde (ihtar vs. yollarla) temerrüde düşürülüp düşürülmediği araştırılmadan işlemiş faiz talebi yönünden de yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
3-Davalı yanın dava ve istinaf dilekçesinde yasal delilleri arasında açıkça “yemin” deliline de dayanmış olduğunun görülmüş olmasına göre mahkemece gerektiğinde davalı yana bu hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden davalının istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 23/03/2023 tarih ve 2021/297E – 2023/236K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf eden Davalı taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair,dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.19/09/2023