Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1377 E. 2023/1524 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1377
KARAR NO: 2023/1524
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2023
ESAS NO: 2022/373
KARAR NO: 2023/255
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 29/09/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/03/2023 tarih ve 2022/373 Esas – 2023/255 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirketin sahibi …, …Ltd. Şti.’ye yarı yarıya ortak iken, müvekkili davalı şirketteki hisselerine karşılık olmak üzere, hali hazırda ortaklıklarının bir parçası olan ve tasarruflarında bulunan … Mah. … Cad. … Ada, … Parsel, Talas/Kayseri adresindeki inşaat halindeki binadan, 13 Daire ve 1 Dükkan almaya razı olduğunu ve %50 hissesini taraflar arasında akdedilen 24/08/2017 tarihli şirket devri sözleşmesi şartları dahilinde …’ye devir ettiğini, bu devirle birlikte … davalı şirketin tek sahibi durumuna geldiğini, 28/04/2017 tarihli şirket hisse devri sözleşmesi incelendiğinde, tarafların artık bu devir sebebiyle birbirlerinden herhangi bir alacak iddialarının kalmadığı görüleceğini, müvekkilinin davalı şirketin hissedarı olduğu dönemlerde, … Mah. …Cad. …Ada, … Parsel, Talas/Kayseri adresinde bulunan inşaatin yapımı sebebiyle şirketin ihtiyacına bianen zaman zaman davalı şirkete nakit emanet paralar verdiğini, ve bu emanet paralar şirketin resmi defterlerine muhasebe tekniği 331 usulüne uygun işlendiğini, zaman içerisinde taraflar arasında ortaklığın son bulması ve müvekkilinin 28/04/2017 tarihinde sözleşme ile şirket hisselerini diğer hissedar …’ye devretmesinden bir müddet sonra, müvekkili ortaklığa getirmiş olduğu ve şahsi olarak alacaklısı konumunda bulunduğu para miktarını talep etmesi üzerine … 28/04/2017 tarihli sözleşmenin başlığının dahil şirket devri sözleşmesi olmasına rağmen ve sözleşmenin içeriğinin de tamamıyla müvekkilinin sahibi bulunduğu %50 hissesinin 13 daire 1 dükkan karşılığında daire hissedara devrinin şartlarını düzenliyor olmasına karşın bir başka ifade ile bahse konu sözleşme hiç bir şekilde tarafların ortaklığa getirmiş bulunduğu şahsi alacaklı kapsamıyor olmasına rağmen, davalı şirket sahibi iş bu sözleşmenin tüm alacak ve borçları kapsadığı bahanesi ile borcunu ödemeye yanaştığını, ayrıca müvekkilinin davalı şirkettik, hissesini 28/03/2017 tarihinde devretmiş olmasına rağmen ve şirket devir sözleşmesinin tarihinin de 28/04/2017 olmasına karşın müvekkilinin davalı şirketin muhasebe kayıtlarına göre 331 ortaklara borçlu hesabından olan şahsi alacağının, 2017 yılında devam eden aylar boyunca, 2018 yılında ve 2019 yılındaki ticari defter kayıtlarında devam etmesine rağmen, taraflarınca Kayseri 1. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile 408.511,85 TL alacaklarının olduğu zannı ile çekmiş oldukları ihtar üzerine, 2019 yılı ticari defter kayıtların da gözüken 408.511,85 TL alacağın 27/02 Tarihli sözleşme gereği açıklaması ile kapatmış olduğunun ve buna göre noter marifeti ile karşı cevap yazmasının takdirlerini de mahkemeye bıraktıklarını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, şimdilik 100,00 TL alacaklarının ödeme tarihi itibariyle işleyecek ticari reeskont faiziyle birlikte taraflarına ödenmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiş oldukları görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı dilekçesinde dava değeri olarak 100,00-TL belirttiğini ancak dilekçesinin içerisinde 675.011,85-TL olarak alacak tutarı belirtildiğini, dava dilekçesi ve harçlandırma evraklarından anlaşılacağı üzere davacı taraf iş bu davayı 100,00 TL üzerinden açtığını, Bu durumda davacının eksik harç ile dava açmış olduğunu, eksik harcın ikmali gerektiğini, eksik harç ikmal edilmeden davaya devam edilmesi mümkün olmadığını davanın usulden reddi gerektiğini, işbu davaya konu olan uyuşmazlık için zamanaşımı süresi geçmiş olduğunu bu hususun mahkemece dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı yan tarafından ikame edilmiş olan eldeki dosya yetkili yerde ikame edilmediğini, davanın usulden reddini talep ettiklerini, Davacının müvekkiline ait şirketten, şirket devir sözleşmesinde yer alan 13 daire ve 1 dükkan dışında başkaca bir alacağının bulunmadığını, davacı … tarafından kabul ve beyan edildiğini ve bu sözleşmenin tanıklar huzurunda akdedildiğini, taraflar arasındaki ortaklığın sona ermesine ilişkin tüm hususları tek tek ihtiva eden bir sözleşme hazırlandığını, taraflar taşınmazın devrindeki tapu masrafları dahil olmak üzere bir çok hususu belirlemişlerken davacının şahsi alacaklarına ilişkin düzenlemeye yer verilmemesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tapu devri gibi toplamda bir kaç bin lira tutacak olan masrafların dahi taraflarca belirlenmesi ve sözleşmeye derç edilmiş olması karşısında yalnızca 675.011,85-TL olan alacağın hiçbir şekilde sözleşmede yer almaması mümkün olmadığını. Davacının müvekkili şirketten böyle bir alacağı var idi ise bunun hayatın olağan akışına göre sözleşmenin akdedildiği esnada belirtilmesi ve sözleşmeye ilave edilerek karşı tarafın yükümlü hale getirtilmesi gerekeceğini, davacı yan tamamen kötü niyetli olduğunu, işbu davayı açmış olup hukuk düzeninin kötü niyeti korumayacağı gerçeğini göz ardı ettiğini, müvekkili şirket yetkilisi … ile davacı taraf arasında tarafların birbirlerinden emanet para alacağından kaynaklı olarak Kayseri 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/399 Esas Sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini (kaldırma sonrası yeni esas 2022/57) iş bu davada alınmış olan bilirkişi raporu ile açıkça davacı yanın şirketten herhangi bir alacağı kalmadığı tespit edildiğini, Davacının 30.01.2020 tarih ve … yevmiye nolu ihtarına cevaben 10.02.2020 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamelerinde belirttikleri üzere davacı müvekkili şirketi her türlü şahsi ve ticari alacaklar bakımından ibra ettiğine dair müvekkili şirketle ibranameler düzenlendiğini davacı yanın müvekkil şirketten herhangi bir nam adı altında alacağı bulunmadığını, Davanın öncelikle harç eksikliği nedeniyle usulden reddini, Mahkememiz aksi kanaatte ise taraflarınca sunulan bilgi ve belgeler doğrultusunda gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile davacının müvekkilinden alacaklı olduğunun tespiti ile açılmış olunan işbu haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….her ne kadar davacı tarafça davalıdan şahsi alacaklı olunduğu belirtilerek dava açılmış ise de, delillerin toplanmasından sonra bilirkişi heyetinden 28/11/2022 tarihli rapor alınmış olup raporda, davacının davalıyı ibra etmesi nedeni ile sözleşme gereğince davacı alacağının kalmadığı, hisse devri anlaşmasında tapu devirlerinden sonra başka alacağın bulunmadığına ilişkin kaydın olduğu belirtilmiş olmakla raporun denetime elverişli ve hükme esas alınabilecek nitelikte olması nedeni ile rapora itibar edilmiş ….” gerekçesiyle Davanın REDDİNE karar verilmiştir.İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bilirkişilerce ortaya, konan ve yerel mahkemenin tek gerekçesi olan bu metindeki somut yanlışlar şu şekilde olduğunu, Taraflar arasında akdedilen 27.02.2017 tarihli her hangi bir sözleşme olmadığını, doğru sözleşmenin tarihi 28.04.2017 olup, sözleşmenin başlığı “Şirket Hisse Devri Sözleşmesi” olduğunu, ” Şirket Hisselerinin devri tarihinden sonra, davacı tarafından davalıya yapılan herhangi bir ödeme kaydına rastlanmamıştır” cümlesi zaten konunun bilirkişiler tarafından anlaşılamadığını ortaya koyduğunu, keza davaya konu somut olayda, alacak iddiasında bulunan, davacı taraf olduğuna göre, şirket hisse devirlerinden sonra, davacının davalıya her hangi bir ödeme yapması zaten beklenemeyeceği, Bu durumda alacaklı müvekkilin, niçin ve hangi sebeple davalı şirkete ödeme yapsı beklendiğini, Bilirkişinin bu tespitinde mantıksal bir çelişkinin olduğunu, davaya konu olayda, doğru tarihi ile 28.04.2017 tarihli sözleşmeden sonra, iddia edildiği gibi, eğer davalı tarafın sözleşme gereği müvekkile (ticari ve Şahsi bütün borçları bakımından) herhangi bir borcu kalmamışsa, davalının artık müvekkile her hangi bir ödeme yapmamış olması gerekir ki, halin böyle olmadığını, bizzat yerel mahkemenin hükme gerekçe yaptığı 28.11.2022 tarihli bilirkişi raporunun 3. sayfasında yer alan tabloya göre, 28.04.2017 tarihli sözleşmeye göre davalının 13 daire ve 1 dükkan devretme edimini yerine getirmesinden sonra, bütün borçlarının sıfırlanmış olması gereken davalı şirket, müvekkile, sözleşmeden sonraki bir tarih olan 20.10.2017 tarihinde 300.000,00 TL. ödeme yaptığını, üstelik, bu ödemeden sonra, yine aynı tabloya göre, müvekkil …’nın davalı şirketten olan 708.511,85 TL. alacağını 300.000,00 TL. azaltarak tamda bizim davada talep edilen miktar olan 408.511,85 TL. ye düştüğünü, müvekkil …’nın ortak olmadığını, dolayısıyla, davalı şirketin ticari defterlerine hiç bir şekilde müdahale etme şansının olmadığı ödemenin yapıldığı 20.10.2017 tarihinde, zaten hiç bir borcu kalmamış olması gereken davalı şirketin ticari defterlerindeki bu durumun hükme esas alınan bilirkişi raporundaki yorumla izahı nasıl mümkün olacağını, hal böyle iken, yani, 28.04.2017 tarihli sözleşmeye göre 13 daire ve 1 dükkanın devri ile birlikte, güya müvekkile artık hiçbir borcu kalmaması gereken davalı şirketin, sözleşme tarihinden tam 6 ay sonra 300.000,00 TL’yi müvekkile ödeyip, bu ödemeyi de ticari defterinde bulunan müvekkilin alacak kaleminden (o tarih itibariyle ticari defterlerde gözüken 708.511,85 TL. şahsi alacak mikatrından) düştükten sonra, müvekkilin bakiye kalan 408.511,85 TL. alacağını 1yıl sonra gerek sözlü gerekse dosyada delil olarak bulunan noter ihtarı ile talep ettikten sonra, tamda muhasebe kayıtlarının devredildiği yıl başında (02.01.2019 tarihinde) tek taraflı ve kendi insiyatifi ile ticari defter kayıtları üzerinde, taraflar arasındaki tarihini dahi yanlış yazdığı sözleşmeyi gerekçe göstererek, borcunu sıfırlamış olmasının MK madde 2 anlamında iyiniyet kuralları, dürüstlük kuralları, hakkaniyet ilkeleriyle izahı nasıl mümkün olacağını, bahsedilen olayların mantıklı bir çerçeveye oturabilmesini, çelişkilerin giderilebilmesinin tek hukuki izahı, aslında başlığından da anlaşılacağı üzere, dava konusu uyuşmazlığın temelini oluşturan, 28.04.2017 tarihli “şirket hisse devri sözleşmesi”nin, içerik ve kapsamının, sadece şirket hisse devri nedeniyle oluşmuş/oluşacak alacak-borç ilişkisi ile sınırlı olduğu, ortakların bunun dışında, şirketten ortaklık sebebi ile olan şahsi alacaklarını kapsamadığı gerçeğini kabul etmekten geçtiğini, aksinin kabulü, bahsedilen ve bizzat gerekçeye dayanak yapılan bilirkişi raporunun 3. Sayfasında muhasebeci bilirkişinin ortaya koyduğu tablodaki inkarı mümkün olmayan somut tespitlerin izahından uzak, bu verileri görmezden gelen, hukukçu bilirkişinin sözleşmenin içerik ve kapsamını kendine göre yorumlaması neticesinde oluşan subjektif kanaatten hareketle ortaya konmuş bir hükümden başka bir sonucu ortaya koymayacağını, yerel mahkeme ilamın gerekçesini oluştururken, sadece dosyada bulunan Bilirkişi raporunda yer alan Hukukçu bilirkişinin subjektif kanaatine dayandığını, muhasebeci bilirkişinin dava konusu olayın çözümünü ortaya koyduğu somut verileri göremediğini, yerel mahkemenin ilama gerekçe yaptığı bahse konu bilirkişi raporundaki bilirkişi kanaati, somut hukuki verilere dayanmayan, başka davalarda aynı sözleşmenin içeriğini yorumlayan başkaca bilirkişi kanaatleri ile çelişen, 28.04.2017 tarihli sözleşmenin yapılış saikini ortaya koymaktan uzak, son derece göreceli ve tartışmalı bir yoruma dayandığını, sözleşmenin başlığından da anlaşılacağı üzere sözleşme sadece ve sadece … Ltd. Şti.’ye yarı yarıya ortak olan iki ortaktan birinin yani müvekkil …’nın yüzde 50 hissesini 13 daire ve 1 dükkan karşılığında devredecek olmasının usul ve şartlarının belirlendiğini, davalı defterin ticari defterlerinde 28.04.2017 tarihli hisse devrinden önceki tarihte, muhasebe tekniği 331(ortakların şirketten olan şahsi alacakları kalemi) e göre alacağı 708.511,85 TL. İken, 28.04.2017 tarihli hisse devri sözleşmesinden sonrada, bahse konu bu alacak miktarı ticari defterlerde kayıtlı kalmaya devam ettiğini, hattı zatında sözleşme içeriğini çok iyi bilen davalı Şirketin diğer ortağı ve devirle birlikte artık tek sahibi olan …, müvekkil …’ya sözleşmeden 6 ay sonra bu sebeple 20.10.2017 tarihinde 300.000,00 TL. Ödeme yapıldığını, zaten, davalı şirketin artık tek sahibi olan …, sehven yatırılmış olması mümkün olmayacak miktardaki bu 300.000,00 TL. lik ödemeden sonra, bu miktardaki ödemeyi müvekkil’in ticari defterlerinde görülen 708.511,85 TL. alacağından mahsup ederek müvekkilin alacak miktarını 408.511,85 TL. ye düşürdüğünü, bu kayıtlar bu hali ile 2019 yılı sonuna kadar bu şekli ile kaldığını, ancak, ne zaman ki, müvekkil … ile davalı şirketin artık tek sahibi olan … arasında, ceza davalarına konu olacak şekilde husumetlerin doğmasından sonra, alacağın talep edilmesi üzerine, şirket sahibi tarafından borç tek taraflı ve kötü niyetli olarak ancak 2019 yılı sonunda ve muhasebe kayıtlarının bir sonraki yıla devir tarihi ile birlikte taraflar arasındaki sözleşme gerçek mahiyetinin hilafına olarak gerekçe yapıldığını, ticari defterlerde borç sıfırlandığını, 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/399 E. Ve 2021/355 K. Sayılı dosyada hukukçu bilirkişi Av. …, aynı 28.04.2017 tarihli Şirket Hisse Devri Sözleşmesini sadece taraflar arasındaki hisse değeri sebebiyle oluşacak olan alacak borç ilişkisini düzenlemekle sınırlı kalan bir sözleşme olduğu, şekliyle yorumlandığını, eğer eldeki davada, yerel mahkeme dosyayı hukukçu bilirkişi olarak Av. …’a değil de Av. …’a göndermiş olsaydı davanın lehe sonuçlanacağını, istinaf başvurusunun kabulünü ile istinaf talebinin duruşmalı yapılmasını, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.03.2023 tarih 2022/373 E. Ve 2023/255 K. Sayılı kararının istinafen incelenmesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talebimiz doğrultusunda davamızın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf cevap dilekçesinde özetle; Davacının müvekkil şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığına ilişkin Mahkeme kabulünün hukuka uygun olduğunu, bu meyanda mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve binnetice tanzim ettirilen bilirkişi raporu doğrultusunda davacının müvekkil şirketi ibra etmiş olması da gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olunmasında hukuka aykırılık bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen ve davacının da delil olarak dayandığı 28/04/2017 tarihli şirket devri sözleşmesi incelendiğinde bu sözleşme ile tarafların aralarındaki ortaklığı sona erdirdikleri, yine bu sözleşmeye göre davacının %50 hissesine karşılık olmak üzere yapımına birlikte başlanılan inşaattan 13 adet daire ve 1 adet dükkanın verilmesinin kararlaştırıldığını, bu edimlerin sözleşmede belirtilen şekilde yerine getirilmesi akabinde ise davacının müvekkil şirketten hiçbir hak ve alacağının kalmadığını kabul ettiğinin görüldüğünü, Dolayısıyla davacının müvekkil şirketten, şirket devir sözleşmesinde yer alan 13 adet daire ve 1 adet dükkan dışında başkaca hiçbir hak ve alacağının bulunmadığı bahse konu sözleşmede bizzat davacı … tarafından kabul ve beyan edildiğini, sözleşme tanıklar huzurunda imza altına alındığını, taraflar arasında akdedilen ve bahse konu 28/04/2017 tarihli şirket devir sözleşmesinde ortaklığın sona ermesine ilişkin tüm detaylar ayrıntılı bir şekilde belirlenmiş iken davacının dava konusu ettiği ve esasen var olmayan şahsi alacaklara ilişkin düzenlemeye yer verilmemesi ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne de son derece aykırılık teşkil ettiğini, mefhumu muhalifinden (kabul anlamına gelmemek üzere) şayet davacının müvekkil şirketten iddia ettiği türden bir alacağının mevcut olması durumunda bunu ticari hayatın olağan akışında sözleşmenin akdedildiği esnada belirtmesinin ve sözleşmeye ilave etmesinini gerektiğini, yine müvekkil şirket yetkilisi olan … ile davacı … arasında tarafların birbirlerinden emanet para alacağından kaynaklı olarak ikame edilen Kayseri 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/399 esas (kaldırma sonrası 2022/57 esas) sayılı dosyasından alınan 09/08/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda da yapılan inceleme ve tespitler sonucunda davacının müvekkil şirketten hiçbir alacağının bulunmadığı açıkça tespit edildiğini, mahkemece yapılan yargılama, delillerin değerlendirilmesi ve hükme esas alınan bilirkişi raporu usul ve yasaya uygun olduğu gibi maddi hakikate ile de bağdaştığını, Mahkemece verilen karara dair gerekçe nazarı dikkate alındığında “her ne kadar davacı tarafça davalıdan şahsi alacaklı olunduğu belirtilerek dava açılmış ise de, delillerin toplanmasından sonra bilirkişi heyetinden 28/11/2022 tarihli rapor alınmış olup raporda, davacının davalıyı ibra etmesi nedeni ile sözleşme gereğince davacı alacağının kalmadığı, hisse devri anlaşmasında tapu devirlerinden sonra başka alacağın bulunmadığına ilişkin kaydın olduğu belirtilmiş olmakla raporun denetime elverişli ve hükme esas alınabilecek nitelikte olması nedeni ile rapora itibar edilmiş ve böylece davanın reddine karar verilerek..” şeklinde olduğunu, söz konusu gerekçe ile dosya münderecatındaki delil durumu ve taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi tamamen bağdaştığını, mahkemece hükme esas alınan 28/11/2022 tarihli bilirkişi raporu ile de açıkça davacının müvekkil şirketi ibra etmiş olması nedeniyle sözleşme nedeniyle davacının alacağının görülmediği hukuka uygun bir şekilde tespit edildiğini, diğer delillerin yanı sıra yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporu ile de davacının müvekkil şirketten herhangi bir alacağının kalmadığını, davacının müvekkili ibra ettiği isabetli bir şekilde tespit edildiğini, dosya münderecatındaki delil durumu, taraflar arasındaki şirket devri sözleşmesi, bilirkişi raporları ile yasal düzenlemeler ve yerleşik Yargıtay içtihatları birlikte nazarı dikkate alındığında Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/373 esas 2023/255 karar sayılı dosyasından 29/03/2023 tarihinde verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan dolayı davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı iddialar tazammun eden ve salt kötü niyetli bir şekilde haksız çıkar sağlama gayesi güden istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğinin açık olduğunu, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline dair karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Davacı, davalı şirkete ödünç olarak verdiği paranın iadesini talep etmektedir. Şirket hisse devir sözleşmesi başlıklı 28.04.2017 tarihli belgede şirket hisselerinin devri karşılığı tarafların yükümlülükleri belirlenmiş olup devir eden satıcı davacı, devir alan alıcı ise şirketin diğer hissedarı olup şirketi temsilen bu sözleşmeyi imzalamış olduğu görülmüştür. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme hükümleri tarafları bağlayıcı niteliktedir. Uyuşmazlığın bu sözleşme hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerekmiştir.28.04.2017 tarihli şirket devir sözleşmesinin ilave şartlar bölümünün 3.maddesine göre ” Alıcı ve satıcı (şirket ve şahsı adına) 26.04.2017 tarihinden önce davalı şirketin ve ortağı …’ın şahsı adına senetli ve emanet verilen ve alınan hiçbir borcu olmadığını kabul ve beyan etmişlerdir.” hükmü uyarınca ve sözleşmenin 4. Maddesinin son cümlesinde “davacının davalı şirketten hiçbir alacağı kalmamıştır” hükmü göz önüne alındığında davacının davalıdan talep edebileceği bir alacağının kalmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine dair karar isabetli, usul ve yasaya uygun bulunmuştur.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 29/03/2023 tarih ve 2022/373 E. – 2023/255 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023