Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1368 E. 2023/1526 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1368
KARAR NO: 2023/1526
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2023
ESAS NO: 2022/256
KARAR NO: 2023/138
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/09/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 02/10/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/03/2023 tarih ve 2022/256 Esas – 2023/138 sayılı kararı davacılar vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin Niğde ilinde müteahhitlik yaptığını, diğer davacı …’ın ise bu şirketin ortağı ve temsilcisi olduğunu, davacıların davalı taraftan inşaat işleri için çeşitli tarihlerde faturalarda belirtilen malzemeler satın aldıklarını, açık hesap şeklinde bir süre devam eden alımlar sonucu davacı tarafından kendi şirketi üzerinden davacıya fatura düzenlendiğini ve çeşitli tarihlerde değişik yöntemlerle davalıya ödendiğini, davalıya ödenen borcu karşılar ödemeler toplamının 139.266,94-TL olduğunu, davalı tarafından Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine konu edilen senedin teminat senedi niteliğinde olduğunu, taraflar arasında güven ilişkisi bulunduğundan boş olarak imzalı olarak davalıya verildiğini, senedin diğer unsurlarını davalı tarafından doldurulduğunu, davacının tüm fatura bedellerini ödemiş olmasına rağmen kötü niyetli olarak teminat senedi üzerinden icra takibi başlatılmasının kötü niyetli olduğunu, bu nedenle icra takibinden dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesi talebi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların davalıya olan borcuna ilişkin olarak 23/02/2018 tanzim 12/07/2018 vade tarihli bonoyu tanzim edip davalıya teslim edildiğini, vadesinin gelmesine rağmen borcun ödenmediğini ve icra takibi başlatıldığını, davacının ödemesine konu ettiği fatura ve ödeme belgelerinin söz konusu takip dayanağı senetle ilgisinin bulunmadığını, davacıların senede ilişkin borç yükünden kurtulmak üzere bu davayı açtıklarını, kötü niyetli olduklarını, dava konusu edilen senedin teminat senedi olarak verilmediğini, bono üzerinde buna ilişkin ibare veya bu hususa ilişkin sözleşme bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini, kötü niyet tazminatı talebinin reddini, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter ve belgelerin de davacı şirketin davalıya borç kaydı bulunmadığı yapılan bilirkişi incelemesinden anlaşılmakla birlikte davalı tarafın ticari defter ve belgelerinin dosyaya sunmadığı ve fakat davacının münhasıran davalının ticari defter ve belgelerindeki kayıtlara delil olarak dayanmadığı (HMK m.222/5), kambiyo senetlerinin mücerretliği ve bonoda ispat soyutluğu ilkeleri çerçevesinde davalı kambiyo alacaklısının kambiyo senedinin ticari defter ve kayıtlarının işlemekle yükümlü olmadığı, davacıların senede karşı tanıkla ispat yasağı çerçevesinde senedi hükümden düşürecek muteber delil ve belge sunamadığı, davalı vekilinin duruşmadaki beyanında alacağın müvekkili davalının şahsi alacağı olduğunu, ticarethanesi ile bir ilgisi bulunmadığını, bononun illetten mücerret olduğunu savunmuş olup dava ve takip konusu senedin davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde dahi kayıtlı olmadığı alınan bilirkişi raporu ile sabit olup davacının dava dilekçesinde sözünü ettiği faturaların davalı ile bir ilgisi olmadığı ayrı bir tüzel kişiliği bulunan dava dışı … ait olduğu bu şirketin dosyanın taraflarından olmadığı, davalı ile ilişkilendirilerek dava dışı bu şirkete yapılan ödemelerin davalıya yapılmış ödeme olarak kabul edilebilmesinin davacının sunduğu delil ve belgeler karşısında olanaklı olmadığı anlaşılmakla” gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine, yargılama kapsamında ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına yahut veznedeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde bir karar verilmediği anlaşılmakla yasal koşulları oluşmayan davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacılar vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “Dava dilekçemizde de belirttiğimiz üzre; müvekkilim Niğde ilinde ikamet eden bir müteahhit, davalı ise Kayseri ilinde ikamet eden bir inşaat malzemeleri tedarikçisidir. Bu temel gerçekler üzerine kurulu olarak dönen olaylarda; Müvekkilim, yapmakta olduğu inşaatta kullanmak üzere bir takım inşaat malzemeleri satın almak için davalı ile anlaşmıştır. Bu malzemelerin dökümleri tam olarak müvekkil defterlerinde ve bilirkişi raporunda mevcuttur. Taraflar bu anlaşmayı bu iş kolunda yaygın uygulama olan AÇIK HESAP şeklinde ödemeler yapılacak şekilde yapmışlardır. Ve buna ek olarak yine yaygın uygulama gereği davalı, müvekkilimden TAMAMEN BOŞ, sadece imzalı olan bir TEMİNAT SENEDİ almıştır. TARAFLAR ARASINDA BUNUN DIŞINDA BİR ALIŞ VERİŞ İLİŞKİSİ YOKTUR.İş bu alışveriş neticesi müvekkil, davalıdan bir takım malzemeler almış, ve bunların bedelini kısım kısım (dava dilekçemizde açıkladığımız şekilde) davalıya ödemiştir. Davalı tarafından müvekkile kesilen faturalar toplamı 139.266,94 TL. Olup, müvekkillerce yapılan ödemeler de aynı şekilde 139.266,94 TL. dir.Taraflar arasında bu alış veriş ve ödemeler noktasında BİR İHTİLAF YOKTUR. BU ÖDEMELER DAVALININ DA KABULÜNDEDİR. Bu hali ile müvekkillerin davalıya BİR BORCU YOKTUR. BU HUSUS DAHİ DAVALININ KABULÜNDEDİR.İhtilaf bu noktadan sonra başlamaktadır. Şöyle ki;Davalı, müvekkilden aldığı teminat senedini tamamen kendisi doldurarak her hangi bir alacağı olmadığı halde müvekkilin saflığı ve rahatlığından yararlanarak icraya koymuştur. Borcumuz olmadığına dair yapılan yargılama sırasında davalı ödemeleri kabul etmekle birlikte, söz konusu senet borcunun başka bir borç olduğunu iddia etmiştir.Menfi tesbit davasında alacaklı davalı, alacağını ısbat etmekle yükümlü olduğu halde mahkemece bu hususa riayet edilmeyerek taraflar arasındaki alışverişin davalıya ait şirket üzerinden yürüdüğünü, ödemelerin de bu şirkete yapıldığını, senedin ise davalıya verilmiş olduğunu, şirkete yapılan ödemelerin davalıyı bağlamayacağını, senette mücerretlik ilkesi geçerli olduğunu ileri sürerek davamızı reddetmiştir. Mahkemece sebepten mücerretlik ilkesi, hiç borcu olmayan bir kişinin senetle borçlu hale geleceği şeklinde anlaşılmıştır ki böyle bir şey yoktur.Kaldı ki taraflar arasındaki ilişki tarafımızca açıklandıktan ve ıspat edildikten sonra, borcun başka bit sebepten kaynaklandığını açıklama ve ıspat yükü davalı alacaklıya geçer. Talebimiz üzerine mahkemece müvekkilin defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde müvekkil defterlerinin yasaya uygun tutulduğu, söz konusu faturaların ve ödeme belgelerinin defterde yer aldığı, bu haliyle müvekkillerin davalıya bir borcunun bulunmadığı rapor edilmiştir. Ancak mahkemece davalıya da defterlerini ibraz etmesi veya hazır bulundurması konusunda süre verildiği halde davalı defterlerini ibrazdan kaçınmıştır . Anlaşılması güç olan ise, davalının açıkça defterlerini sebepsiz olarak ibrazdan kaçınmasına rağmen mahkemenin bu hususu davalı lehine yorumlamış olmasıdır. HMK 222/2; Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun tutulmuş açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulmış olması gerekir. Tarafın defterini ibrazdan kaçınması hali ise; HMK 222/3; ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için,…. Veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi….gerekir. Hükmü mevcuttur. Bu hükme göre diğer taraf mazeretsiz olarak defterlerini ibrazdan kaçındığı için kesin olarak davamızı bizim defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi gereği ısbat etmiş sayılmaktayız. Ancak bu hükümler mahkemece gözden kaçırılmıştır.Mahkemenin HMK 222/5 e ilişkin büyük yanılgısı;Bu hükümde münhasıran diye bir kelime geçmemekte, aksine; Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa İBRAZI TALEP EDEN TARAF İDDİASINI ISPET EDİLMİŞ SAYILIR. Hükmünü amirdir. Yani bu açık hükümlere göre davamızı defalarca kazanmış ve ıspat etmiş durumdayız. HMK 220; İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ısbatı için zorunlu, ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği VEYA İLERİ SÜRÜLEN TALEP ÜZERİNE SÜKUT ETTİĞİ, YAHUT BELGENİN VAR OLDUĞU RESMİ BİR KAYITLA ANLAŞILDIĞI TAKDİRDE MAHKEME BU BELGENİN İBRAZI İÇİN KESİN SÜRE VERİR. 220/3; Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez, ve kabul edilebilir bir mazeret göstermezse mahkeme duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanının kabul edebilir. Sanırım davamız hakkında bundan daha açık hükümler olamazdı. Mahkemece 03.11.2022 tarihli duruşmada taraflara bu minvalde süreler verildiği halde, avalı tarafça defter ibraz edilmemesi ve mazeret de sunulmamasına karşın vermesi gerekenin taksine karar vermiştir. Yargıtay 15. HD. 2018/2696 E.-2018/3431 K. Sayılı kararında;…karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile, kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan engel olduğu sonucun varlığını KABUL ETMİŞ SAYILMALIDIR. Tacir olup, ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden, verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220.3 madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki kayıtların, karşı taraf defterlerindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki, bu HMK daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır..Benzer şekilde 23. HD. 2014/3003 E.-2014/8204 K. Ve 9. HD. 2015/3170 E.-2016/13742 K….” Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılarak yerine davamızın kabulüne, müvekkillerin davalıya Kayseri Genel İcra … E. Sayılı takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tesbitine, anılan icra takibinin iptaline, davalı açıkça kötü niyetli olmakla asıl alacağın %20 si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; “1-) Davaya konu senet alacağı müvekkile ödenmediğinden dolayı Kayseri 8.İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile 15.11.2018 tarihinde borçlular aleyhine icra takibi başlatılmış ve ödeme emri borçlulara tebliğ edilmiştir.2-) Davacılar takibe konu senet üzerinde ki imzanın kendisine ait olmadığı ve borcun olmadığı iddiasıyla Kayseri 3.icra Hukuk mahkemesinin 2018/924.E – 2019/379.K sayılı dosyasında imzaya ve borca itirazda bulunmuştur. İmza davacılara ait olması sebebiyle ve borcun varlığı kabul edildiğinden dolayı davaları reddedilerek dava aleyhlerine sonuçlanmış ve karar kesinleşmiştir.3-) İcra Takibinin kesinleşmesi sonrası borçluların adlarına kayıtlı mal varlıklarına 28.11.2018 tarihinde haciz konulmuştur.4-) Davacı … takibe konu borcunu kabul etmiş 12.03.2019 tarihinde borç ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Ayriyeten Davacı … … yetkilisi … şirket adına borcu kabul etmiş 14.03.2019 tarihinde borç ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Davacı borçlular ödeme taahhüdünde bulunmalarına rağmen borçlarını halen ödememişlerdir.5-) Davacılar icra müdürlüğüne vermiş olduğu taahhüt beyanında ise icra takibine ,Borca ,İmzaya hiçbir itirazlarının olmadığını ,borçlarını ödeyeceğini beyan ve taahhüt etmişlerdir.6-) Davacının ödemelere ilişkin konu ettiği fatura ve ödeme belgelerinin söz konusu takip dayanağı senetle hiçbir ilgisi ve alakası yoktur.Takibe konu senet müvekkilin şahsi alacağıdır.
Davacının söz ettiği faturalar davalı müvekkil ile bir ilgisi olmadığı gibi ayrı bir tüzel kişiliği bulunan dava dışı … ‘ye aittir. Dava dışı şirkete yapılan ödemelerin davalı müvekkile yapılmış ödeme olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi dava dışı şirkete yapılan ödemeleri kabul etmiyoruz. 7-) Takibe Konu senet boş bir senet olmadığı gibi teminat senedi de değildir. Senedin müvekkile boş bir şekilde verildiğinin ve teminat senedi olarak verildiğini davacı yazılı bir şekilde ispat etmek zorundadır. Davacı yerel mahkemeye bu konu ile ilgili yazılı bir delil sunamamış olup, iddiasını ispatlayamamıştır. Senedin üzerine teminata ilişkin hiçbir ibare yoktur. Ayriyeten müvekkil ile yapılan bir teminat sözleşmesi dahi yoktur. Davacının teminat senedi iddialarını ve boş senet iddialarını kabul etmiyoruz.8-) Ayrıca Davacı istinaf dilekçesinde ödemelere ilişkin davalının kabulünün olduğunu iddia etmiş ise de ,böyle bir kabul tarafımızca mümkün değildir. Bu iddiasını da kesinlikle kabul etmiyoruz. Dava Konusu dışındaki ödemeleri de kabul etmemiz mümkün değildir. Dava dışı ödemeler davamız ile hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. Davacının ödemelere ilişkin iddialarını kabul etmiyoruz. Davacının müvekkile olan borcu halen devam etmektedir. Davacı borçlarını ödememekte direnmektedir.9-) En önemli bir konu ise davacılar icra takibine konu borca ve imzaya itiraz etmiş ve itirazları reddedilmiş olup, karar kesinleşmiştir. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından borçluların borcun varlığı kabul edilmiştir. Bunun üzerine aradan 3 yıl geçtik den sonra menfi tespit davasının açılması davacıların iyi niyetli olmadığını göstermektedir. 10-) Özetle ; Davacı borçtan kurtulmak amacıyla gerçeği yansıtmayan iddialarda bulunmaktadır. Ayrıca daha önce borca ilişkin açılan bir dava vardır. Borca İlişkin açılan davanın kesinleşmesinden sonra davacı 1 yıl içerisinde menfi tespit davası açması gerekirken 3 yıl sonra dava açması zaman aşımını doğurmaktadır. Davacı tarafından açılan menfi tespit davası süre yönünden zaman aşımına uğramıştır.İş bu Davanın süre yönünden de usulden reddi gerekmektedir.” şeklinde davacı vekilinin vermiş olduğu hukuki dayanağı olmayan ve gerçeği yansıtmayan iddialarına ilişkin istinaf dilekçesinin reddine, Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/256.Esas – 2023/18 Karar sayılı ilamının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, İİK.72 mad gereği açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı, bononun teminat olarak verildiğinden bahisle işbu davayı açmış, davalı nakden kaydı içeren bonoda talil edici bir beyanda bulunmamış, davalının teminat iddiasını kabul etmediği görülmüştür. Takibe konu bononun davacılar tarafından davalı lehine tanzim edildiği görülmüştür.
Kural olarak kambiyo senetleri, kayıtsız şartsız soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bu itibarla, dava konusu bononun teminat senedi olduğunu iddia eden davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlaması gerekmektedir.
Davacı taraf söz konusu senedin teminat olmak üzere verildiğini, senedin iade edilmediğini, teminat senedine dayalı olarak takip yapılamayacağını ileri sürmüştür. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için; ya senet metninde açık olarak teminatın hangi hususta verildiği belirtilmeli, ya da ayrı bir sözleşmeyle söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olması sağlanmalıdır. Senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi dahi tek başına senede teminat senedi olma hüviyetini kazandırmaz. “teminat senedidir,” “devredilemez”, “ciro edilemez”, ibareleri de tek başına geçersiz olup, hiç yazılmamış kabul edilir. Aynı yönde (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2014/11410 E. 2014/13843 K. sayılı ilamı), bir senedin teminat senedi olduğunu ileri süren taraf bunu yazılı bir belge ile ispatlamalıdır. Somut olayda takip konusu bononun teminat senedi olduğu yönündeki iddialar yönünden davacı tarafça dosyaya herhangi bir yazılı belge sunulamadığı, teminat senedi olduğuna dair ibare bulunmadığı, davacının sunduğu fatura ve ödemelerde de bonoya açık bir atıf bulunmadığı, bu hususun tanıkla ispatının mümkün olmadığı, kesin delille ispatı gerekirken davacının bunu ispat edemediği, HMK’nın 200. Maddesine göre senede karşı senetle ispat yükümlülüğü altında bulunan davacı tarafça senedin teminat amacıyla verildiği hususunun kanıtlanamadığı, davacıların açıkça dava dilekçesinde yemine dayanmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı görülmekle davacıların istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacılar tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 02/03/2023 tarih ve 2022/256 E. – 2023/138 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacılar tarafından peşin yatırılmış 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacılardan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.20/09/2023