Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1365
KARAR NO: 2023/1637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/03/2023
ESAS NO: 2022/284
KARAR NO: 2023/238
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/10/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 12/10/2023
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2023 tarih ve 2022/284 Esas – 2023/238 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının davacı hakkında kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığını, takip süresinde itiraz edilmediği için icra takibinin kesinleştiği, borcun haciz tehdidi altında ödendiğini, davalının davacıdan sözde alacağını tahsil ettiğini, icra takibine konu borcun unsurlarını taşımadığından borç niteliği kazanmadığını, takibe konu kambiyo senedinin … ilinde faaliyet gösteren motorlu taşıt sürücü kursları ile … ile düzenlenmiş olan protokol gereğince düzenlendiğini, davacının davalıya borcu bulunmadığını, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanmadığını, bu nedenlerle davacının davalıya borçlu olmadığının tespîtı’ni, icra takibinin iptalini, davacının ödemek zorunda kaldığı 35.000,00 TL. asıl alacak, işlemiş faiz, icra vekalet ücreti, tahsil harcı kapsamında dosyaya yatan tüm paranın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ısıırdadını, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle;Dava dilekçesindeki aleyhe olan tüm hususları kabul etmediklerini, dava konusu icra takibinin halen derdest olduğunu, iddia edildiği gibi yapılan herhangi bir ödeme olmadığını, davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlanması gerektiğini, menfi tespit davasına ilerleyen aşamalarda istirdat davası olarak devam edilebilmesi mümkün iken istirdat davası olarak açılan bir davanın daha sonrasında menfi tespit davasına dönüşmesinin mümkün olmadığını, şartları oluşmayan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacınınm davalıya borcu bulunduğunu, haklılık payı oluşturabilmek için takibe konu senedin sözleşmeye istinaden verildiğini ve cezai şartın tahsiline yönelik olduğunu, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığına dair itirazı bulunmadığını, senedin zorla imzaladığına ilişkin iddiası bulunmadığını, imzalanmış senede karşı böyle bir itirazda bulunulması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, senette yazılı olduğu üzere nakden ahz olunduğunu, davalının alacaklı olmadığı bir bonoyu işleme koymasının söz konusu olmadığını, senedin herhangi bir sözleşmeye bağlı bulunmadığını, senet Üzerinde teminat olarak verildiğine dair herhangi bir ibare bulunmadığını, bu nedenle davanın bukuki yarar yokluğu sebebiyle reddini, davanın esastan reddini, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatı hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, tutulan ticari defter ve belgelerde davacı şirketin davalıya borç kaydı bulunmadığı gibi dava ve takip konusu bononun ticari kayıtlara işlenmediği yapılan bilirkişi incelemelerinden anlaşıldığı, kambiyo senetlerinin mücerretliği ve bonoda ispat soyutluğu ilkeleri çerçevesinde davacı ve davalı tarafların kambiyo alacaklısı ve borçlusu sıfatıyla kambiyo senedini ticari defterlerine işlemekle yükümlü olmadıkları, davacının senede karşı tanıkla ispat yasağı çerçevesinde senedi hükümden düşürecek muteber delil ve belge sunamadığı, davalı vekilinin savunma ve beyanlarında takip konusu alacağın müvekkili davalının alacağı olduğunu, davalının tek ortaklı olarak kurulan ve ticaret siciline tescile edilen dava dışı limited şirketin ticari faaliyetleri ile bir ilgisi bulunmadığını, bononun illetten mücerret olduğunu savunmuş olup dava ve takip konusu senedin davacı şirketin ticari defter ve belgelerinde dahi kayıtlı olmadığı, davalının tek ortaklı limited şirketi ticaret siciline tescil ettirdiği tarihin (03/12/2021) senedin tanzim tarihinden (01/10/2021) sonraki bir tarih olduğu alınan bilirkişi raporu ile sabit olup, davalının gerçek kişi tacir olarak tutmuş olduğu işletme defterindeki kayıtlarda alacak borç kaydı bulunmadığı ancak yukarıda da ifade edildiği üzere kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi gözetildiğinde yerleşik Yargıtay uygulamaları çerçevesinde kambiyo senetlerinin ticari defterlere kaydının zorunlu olmadığı, ticari defterlere kaydedilmiş olmasa dahi senedin kendi başına alacak doğurduğu, davacının söz konusu senedi ilişkilendirdiği sözleşme yahut protokol hükümlerinin ispatlanamadığı, senedin cezai şart (ceza koşulu) alacağı bakımından alacağın teminatını oluşturmak üzere davacıdan alındığı yönündeki iddiasının kabul edilebilmesinin davacının sunduğu delil ve belgeler karşısında olanaklı olmadığı anlaşılmakla” gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine, yargılama kapsamında ihtiyati tedbir yoluyla icra takibinin durdurulmasına yahut veznedeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde bir karar verilmediği anlaşılmakla yasal koşulları oluşmayan davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ” Yerel Mahkemece eksik inceleme neticesinde hüküm kurulmuştur. Dava dilekçemizin içeriği ve duruşma beyanlarımızdan da anlaşılacağı üzere, davanın esasını etkileyen nokta, davalının takibe konu ettiği senedin dayanağı olan borcun müvekkilin de aralarında bulunduğu sürücü kursları arasında imzalanan hukuka aykırı olduğu için geçersiz protokolden kaynaklanmasıdır. Bu husus göz önüne alınmadan yerel mahkemece, eksik inceleme sonucu karar verilmesi usul ve yasalara aykırıdır. Yerel Mahkeme ret kararını; “…davacının söz konusu senedi ilişkilendirdiği sözleşme yahut protokol hükümlerinin ispatlanamadığı, senedin cezai şart (ceza koşulu) alacağı bakımından alacağın teminatını oluşturmak üzere davacıdan alındığı yönündeki iddiasının kabul edilebilmesinin davacının sunduğu delil ve belgeler karşısında olanaklı olmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş” şeklinde gerekçelendirmiştir. Davalının dedektiflik, araştırma ve denetim bürosu sahibi olduğu ve müvekkilim ile davalının şirketi arasında yapılan protokol göz önüne alındığında, müvekkilim aleyhine başlatılan icra takibinin hukuka aykırı şekilde akdedilen protokolden kaynaklandığı hususu sabittir. Taraflar arasındaki protokolün 11. Maddesinde; “…11) iş bu protokol maddelerinden herhangi birine aykın davranılması durumunda; taban fiyat uygulamasını doğrudan veya dolaylı olarak ortadan kaldırmaya yönelik eylemde bulunan; denetime giden personeli karşılayan bilgi ve fiyat veren kim olduğuna bakılmaksızın kurum çalışanı veya sahibi sertifika sınıfı için belirlenen taban fiyatın altında fiyat vermesi, denetim amaçlı konuşma, adaylarla görüşme ya da telefon ile aramalarda taban fiyatın altında fiyat vermesi durumunda veya farklı yöntemlerle indirmeye yönelik kelime oyunları gibi vb. sesli veya görüntülü cihazlarla tespiti halinde kursun sahibi/yetkilisi, aşağıda belirlenen cezai şartı, tespit tarihinden sonraki 15 gün içinde %50 sini … …’na kalan %50 sini tespit tarihinden 45 gün içinde kurumlara dağıtılmak üzere 2.tarafa ödemekle yükümlüdür. a) 1. Tespitte 25 000,00 (yirmi beşbin) TL, b) 2. Tespitte 35.000,00 (otuz beş bin)TL olarak cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. c) 2.Tespitten sonra aynı kurumda tespit yapılması durumunda her tespitte ayrı ayrı 70.000 TL ceza ödemekle yükümlü olacaktır. Ayrıca tespiti yapılan kurumun tespit tarihînden 3 gün sonra dahi tekrar aykırılığın tespiti halinde 2.tespit sayılacaktır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Müvekkilim aleyhine başlatılan dava konusu icra takibi takip çıktısı olan 35.000TL bu protokolün 11.maddesinin b bendini ihlalden kaynaklanmaktadır. Davalı, protokolü düzenlerken taraflara teminat amaçlı ve boş olarak senet imzalatarak uhdesine almış ve günü geldiğinde de huzurdaki davada olduğu gibi kötüniyetli olarak kullanmakla kendisine maddi menfaat sağlamaktadır. Keza yine protokolde, protokolün 10.02.2022 tarihine kadar geçerli olduğu düzenlenmiş olmasına rağmen davalı tarafından huzurdaki davaya konu takip sonrasında ve protokolün kapsamadığı döneme ilişkin alınan senetlerle birlikte yine müvekkilim aleyhine 70.000TL bedel ile takibe girişilmiştir.Medeni Kanunumuzun “Dürüst Davranma” başlıklı 2. Maddesinde: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Huzurdaki davada davalı, kanunlarımızda lehine olan düzenlemelerden faydalanarak kendisine tanınan hakları açıkça kötüye kullanmakla maddi menfaat sağlamaktadır. Bu nedenle başvurumuza konu Yerel Mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep ederiz. Dosya mündericatında yer alan sunmuş olduğumuz belgeler ile icra dosyasına konu borç zorunlu unsurları taşımadığından borç niteliği kazanmamıştır. Sözde borcun tahsili de yasaya ve usule aykırıdır. Yukarıda izah ettiğimiz şekilde var olduğu iddia edilen borcun haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu hususu sabittir. Takibe konu kambiyo senedinin taraflar arasında yapılan geçersiz bir sözleşmeye dayandığı göz önüne alındığında pozitif hukuk normlarınca korunmayacağı aşikardır. Takibe konu borç hiç var olmamış bir alacağa ilişkindir. Bu nedenle Yerel Mahkeme kararının yapılacak inceleme neticesinde kaldırılmasını talep ederiz. Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …Esas sayılı dosyası müvekkil tarafından icra baskısı altında olması nedeniyle kapatılmış bulunmaktadır. Dosya infazen kapatılmış olup buna ilişkin kayıtlar icra dosyasından alınabilir.( İcra dosyasının celbini talep ederiz) Savunma hakkı Anayasa’mızın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır. İddia ve savunma hakkı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesiyle usul hukukumuza yansıtılmıştır. İstinafını talep etmiş olduğumuz huzurdaki dava dosyasına konu borç, Anayasa’nın, Medeni Kanunun ve ilgili kanun maddelerinin amir hükümlerine aykırı bir şekilde yapılan sözleşmeden doğan ve davalı tarafından kötüniyetle doldurularak takibe konu edilen bir senetten kaynaklanmaktadır. Borcun tarafımızca kabulü mümkün olmadığı gibi verilen kararında da adil yargılanma hakkı çerçevesinde kabul edilmesi mümkün değildirç Yerel Mahkeme kararı bu yönüyle de usul ve esaslara aykırıdır ve kaldırılması gerekmektedir. Gerek dava dosyasına sunmuş olduğumuz tüm belge ve beyanlar, gerekse yukarıda arz ve izahına çalışmış olduğumuz gerekçeler göz önüne alınarak Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/284 Esas ve 2023/238 Karar sayılı ilamı ile verilen davanın reddi kararının kaldırılarak yapılan istinaf incelemesi neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini….” İstinaf başvurumuzun kabulüne, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/284 Esas ve 2023/238 Karar sayılı ilamı ile verilen ret kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak ve davanın kabulüne, Yargılama harç ve giderleri ile karşı vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; “Mahkemece verilen karar usul ve esas yönünden kanuna, hukuka uygun olmakla davacıların kararın kaldırılması talebi yerinde değildir. Tekrara düşmemek adına cevap dilekçemizi, yargılama aşamasındaki sözlü ve yazılı beyanlarımızı aynen tekrar ederiz. Yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin davacı tarafın tüm taleplerinin reddine karar verilmesini…” Mahalli ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacı tarafın istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, İİK’nın 72. Maddesi gereğince icra takibine konu bononun teminat olarak verildiğinden bahisle açılan menfi tespit talebine ilişkindir. Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından davacı aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin. … E sayılı icra takip dosyasında … tanzim tarihli, … vade tarihli, 35.000,00 TL bedelli nakden yazılı bono nedeniyle 20.01.2022 tarihinde takip başlatılmış olduğu görülmüştür. Bonoda ödeyecekler olarak davacı bulunduğu, lehdarın davalı olduğu görülmüştür. Davacının ileri sürdüğü sözleşmede takibe konu senede atıf yapılmadığı görülmüştür.
Davalı tarafından bonoya dayalı takip yapılmış, davacı taraf söz konusu bononun davalı ile arasındaki sözleşmeye binaen cezai şartın teminatı olmak üzere verildiğini, borçlu olmadığı iddiasıyla eldeki davayı açmıştır.
Kural olarak kambiyo senetleri, kayıtsız şartsız soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bu itibarla, dava konusu bononun teminat senedi olduğunu iddia eden davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlaması gerekmektedir.
Somut olayda imzası inkar edilmeyen bono takip konusu yapılmış olup, davacı taraf söz konusu senedin davalı tarafa cezai şartın teminatı olmak üzere verildiğini, teminat senedine dayalı olarak takip yapılamayacağını ileri sürmüştür. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için; ya senet metninde açık olarak teminatın hangi hususta verildiği belirtilmeli, ya da ayrı bir sözleşmeyle söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olması sağlanmalıdır. Senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi dahi tek başına senede teminat senedi olma hüviyetini kazandırmaz. “teminat senedidir,” “devredilemez”, “ciro edilemez”, ibareleri de tek başına geçersiz olup, hiç yazılmamış kabul edilir. Aynı yönde (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2014/11410 E. 2014/13843 K. sayılı ilamı), bir senedin teminat senedi olduğunu ileri süren taraf bunu yazılı bir belge ile ispatlamalıdır. Somut olayda takip konusu bononun teminat senedi olduğu iddiası yönünden davacı tarafça dosyaya herhangi bir yazılı belge sunulamadığı, icra müdürlüğü tarafından gönderilen senet suretinde herhangi bir şekilde teminat ibaresinin yazılı olmadığı, sözleşmede bonoya atıf olmadığı, davalının bu yönde bir kabulünün bulunmadığı, davacı tarafça dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığı gözönüne alınarak bu durumda HMK’nın 200. maddesine göre senede karşı senetle ispat yükümlülüğü altında bulunan davacı tarafça senedin teminat amacıyla verildiği hususunun kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı görülmekle davacının istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 23/03/2023 tarih ve 2022/284 E. – 2023/238 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 11/10/2023