Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/128 E. 2023/314 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/128
KARAR NO: 2023/314
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2022
NUMARASI: 2021/641 E. 2022/747 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 28/02/2023
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/10/2022 tarih ve 2021/641 E – 2022/747 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından İstanbul 3. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış olduğunu, bu takip dosyası üzerinden davacıya 89/1 haciz ihbarnameleri vd. gönderilmiş olduğunu, anılan 3. Haciz ihbarnamesi davacı şirkete 14.09.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, davacı şirket …’ya tebliğ edilen 89/3 haciz ihbarnamesi ile yukarıda belirtilen icra dosyası borçlusu …’nın davacı şirketten alacağı yahut malı olduğu kabul edilerek davacı şirketin dosyaya borçlu olarak ekleneceğini öğrenmiş olduğunu, ne var ki davacı şirket ne dosya borçlusu …’ya borçludur ne de uhdesinde …’nın malı bulunmakta olduğunu, bu sebeple işbu davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olmuş olduğunu, davacı şirketin pay devrinin yakın bir tarihte yapılması hasebiyle evveliyetle gönderilen 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerinden şirket yetkililerinin haberi olamadığını, her ne kadar davacı şirketin tek pay sahibi … olsa da önceki yönetimin yanlış uygulamaları neticesinde şirketin halen kar edebilecek seviyede olmadığını, dolayısıyla davacı şirketin …’ya herhangi bir kar payı ödemesi, cari hesaptan kaynaklanan bir borcu yahut başkaca bir şekilde borcu mevcut olmadığını, şirket defterleri incelendiğinde bu hususun doğruluğu anlaşılacak olduğunu, açıklandığı üzere daha önceden gönderilmiş ihbarnameler şirket yetkilileri tarafından okunmamış olduğunu, zira şirketin bir önceki yönetimi UETS sistemi üzerinden gönderilen tebligatları kontrol etmemiş olduğunu, mahkemece takdir edilirse yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde bu hususun da doğruluğu sübuta erecek olduğunu, zira bilirkişi incelemesi ile şirkete gönderilen elektronik posta tebligatlarının açıldığı tarih tespit edilerek 89/1 vd.haciz ihbarnamelerine itiraz edilememesinin, davacı şirketin borçlu olduğunu kabul ettiği anlamına gelmeyeceği açık olduğunu, önceki yönetimin üzerine düşen kanuni sorumluluğu yerine getirmeyerek şirkete gönderilen elektronik postaları zamanında kontrol etmemesi ve devir tarihi itibariyle de geçmişe dönük olarak eski tarihli elektronik postaları yeni yönetime bildirmemesi sonucu önceki haciz ihbarnamelerine itiraz edilemediğini, bu nedenle davacı şirketin, davalı tarafça haksız ve kötüniyetli olarak, icra takibi yapılmaması amacıyla mahkemece tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, ayrıca 89/3 haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde işbu dosyayı ikame ettiklerinden teminatsız olarak takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmekte olduklarını, aksi halde; davacının hesabında telafisi olmayan zararlar meydana gelecek olduğunu, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle davacı şirketin dosya borçlusu …’ya herhangi bir borcu olmadığını, dolayısıyla dosyaya borçlu sıfatıyla eklenmesi usul, yasa ve hakkaniyete uygun düşmeyeceğini, bu nedenle davacı şirketin borçlu olmadığının tespitini ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu için davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin, dava dışı Sayın …dan olan alacağının tahsili amacı ile 11.05.2017 Tarihinde İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, icra dosyasından borçluya gönderilen ödeme emri tebliğ edilmiş olup, borçlunun itiraz etmemesi üzerine icra takibi kesinleşmiş olduğunu, icra takibinin kesinleşmesinin akabinde tüm kolaylıklar sağlanmasına rağmen, borçlunun ödeme yapmaması üzerine, davacı şirkete İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından birinci haciz ihtarnamesi gönderilmiş olup, tebliğ edildiğini, ancak davacı şirket birinci haciz ihbarnamesine cevap vermemesi sebebi ile , icra dosyasından ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmiş olup, davacı şirkete 25.08.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, davacı şirket, birinci haciz ihbarnamesinde olduğu gibi kendisine tebliğ edilmiş olan ikinci haciz ihbarnamesine de cevap vermediğini, bunun üzerine icra dosyasından davacı şirkete üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilmiş olup, davacı şirkete 14.09.2021 tarihinde tebliğ edilmiş olduğunu, davacı şirketin, haciz ihbarnamelerine cevap vermemesi üzerine, davacı şirketin huzurda bulunan davaya konu icra dosyasına borçlu olarak eklenmesi talep edilmiş olup, icra müdürlüğü işbu talebi kabul etmek sureti ile davacı şirketi borçlu olarak eklediğini, davanın arabuluculuğa tabi olduğunu, arabuluculuğa başvurulmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E. 2019/3048 K. 2020/1093 10.02.2020 tarihli ilamının dikkate alınması gerektiğini, her ne kadar sayın Davacı şirket dava dilekçesinde önceki yönetimin yanlış uygulamaları sebebi ile şirketin halen kar edebilecek durumda olmadığını iddia etmiş ise de; işbu iddia ispata muhtaç olduğunu, davacı şirket 24.08.2020 tarihinde … yevmiye numaralı ana sözleşmesi ile kurulmuş olup, işbu husus 10146 Sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi 26.08.2020 tarihli sayısında ilan olunmuş olduğunu, dava dışı sayın …, davacı şirketin 04.09.2020 tarih ve … sayılı yönetim kurulu kararı ile aksi karar alınıncaya kadar temsile yetkili müdür olarak seçilmiş olup, işbu husus 08.09.2020 tarihinde ticaret siciline şerh edilmiş ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 10156 Sayı ve 09.09.2020 tarihli baskısında ilan olunmuş olduğunu, yine Sayın …, davacı şirketin genel kurul kararı ile yönetim kurulu başkanlığına seçilmiş ve işbu husus ticaret siciline şerh edilmiş olduğunu, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 24.09.2021 Tarih ve 10416 Sayılı baskısında dava dışı Sayın …’nın şirketin tek sahibi olduğu hususu tescil ve ilan edilmiş olduğunu, yukarıda detaylı olarak belirtmiş oldukları üzere davacı şirketin kuruluşundan 8 gün sonra şirketi temsile yetkili müdür olarak görevlendirilmiş olan dava dışı Sayın … şirketin kuruluşundan yaklaşık olarak bir yıl sonra yönetim kurulu başkanlığına seçilmiş ve Yönetim kurulu başkanlığına seçilmesinden yaklaşık 2 ay sonra şirketin tüm hisselerini satın almak sureti ile tek ortak olmuş olduğunu, hayatın olağan akışı değerlendirildiğinde, zarar eden bir şirketin temsile yetkili müdürünün 1 yıl içerisinde terfi alarak şirketin en önemlisi getirmesi basiretli bir tacirden beklenemeyeceğini, ayrıca şirketin tüm hesaplarını bilebilecek konumda olan yönetim kurulu başkanının zarar eden ve halen kar edebilecek durumda olmayan bir şirketi satın alması hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmekte olduğunu, ispat külfetinin davacıya ait olduğunu, huzurda bulunan davanın ikame edilmesinin sebebi davacı şirketin, dava dışı …’ya herhangi bir borcunun olmadığının Mahkemen aracılığı ile tespit edilmesi olup, huzurda bulunan dava bir menfi tespit davası olduğunu, Mahkemece de bilindiği üzere; menfi tespit davalarında ispat külfeti borcun bulunmadığını iddia eden davacıda olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin E. 2016/12215 K. 2017/7293 ve 25.10.2017 tarihli ilamının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, davacı şirketin borçlu olup olmadığı ancak bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilebileceğini, sayın davacı şirket, her ne kadar dava dilekçesinde şirketin kar etmediğini iddia etmiş ise de; bu husus ancak Mahkemece yapılacak olan yargılama esnasında yaptırılacak olan bilirkişi incelemesi neticesinde tespit edilebilecek olduğunu, kaldı ki Mahkeme tarafından yapılacak incelemede, dava dışı borçlu …’nın şirketten çektiği paraların da iş bu değerlendirmeye esas teşkil etmesi gerekmekte olduğunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin E. 2016/23967 K. 2017/14705 28.11.2017 tarihli ilamının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, UETS sistemine gönderilen tebligat, sisteme düşmesinin akabinde 5. gün okunmuş sayılacağını, Mahkemece de bilindiği üzere 7201 Sayılı Tebligat Kanunun 7/A maddesi ” Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” hükmüne şamil olduğunu, her ne kadar sayın Davacı şirket, dava dilekçesinde uets sistemi üzerinden gönderilen tebligatların kontrol edilmediğini ve bu hususun yapılacak olan bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacağını iddia etmişler ise, dilekçe ekinde Mahkemeye sunmuş olduğumuz uets görüntüsü tebligat parçalarında da icra müdürlüğü tarafından gönderilmiş olan haciz ihbarnamelerinin borçlu şirkete tebliğ edildiğinin aşikar olduğunu, davalı şirket aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için dava dışı …’nın davacı şirkette hiç bir hak ve alacağının bulunmadığı kabul edilse dahi; davalı şirket aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilemeyeceğini, davacı kendisine gönderilmiş olan haciz ihbarnamelerine cevap vermeyerek, kendisinin icra dosyasına taraf olarak eklenmesine sebebiyet vermiş olduğunu, huzurda bulunan davanın açılma sebebinin davacının, dava dışı …’ya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti olduğunu, huzurda bulunan davanın açılmasında herhangi bir kusuru bulunmayan davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesi hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin E. 2018/544 K. 2020/1162 09.03.2020 Tarihli İlamı ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin E. 2017/3342 K. 2017/6658 01.11.2017 tarihli ilamının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın usulden ve esastan reddi ile davacının kötüniyetli olduğu gerekçesiyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, her ne kadar davacı tarafça İstanbul 3. İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası nedeni ile davacının dosya borçlusu …’ya borcunun olmaması nedeni ile davalının kendilerinden talep edebileceği alacak bulunmadığı belirtilerek dava açılmış ise de, ticaret sicil kaydına göre davacı şirketin tek pay sahibinin dava dışı dosya borçlusu … olduğu görülmüş olup, davacı şirketin kesin süre içerisinde defterlerini sunmamakla birlikte beyannameler üzerinde inceleme yapılması ile alınan 21/02/2022 ve 01/06/2022 tarihli raporlarda davacı şirketin dava dışı …’ya borcu olup olmadığı hususunda tam olarak bir tespit yapılamaması ile İİK madde 89/3 kapsamında ispat yükünün davacıda olması ve bu hali ile davacının davasını yazılı delil ile ispat edemeyip yemine de başvurulamayacak olması nedeni ile davanın reddi karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiş ve böylece davanın reddine, İİK Mad. 89/4 kapsamında davalı tarafın tazminat talebinin Mahkememizin görevi kapsamında olmadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İcra takip dosyası olan İstanbul 3. İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası üzerinden yapılan takipte müvekkili şirkete gönderilen haciz ihbarnamelerinin usulüne uygun gönderilmediğini, zira 89/1 haciz ihbarnamesinin müvekkili şirketin elektronik tebligat adresine değil merkez adresine tebliğ edilmiş olup devamında tanzim edilen 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri ise şirketin UETS adresine çıkarıldığını, ancak 19 Ocak 2013 Tarih ve 28533 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği’ne göre; anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere, elektronik yolla tebligat yapılmasının zorunlu olduğunu, müvekkili şirketin elektronik tebligat adresinin 26.08.2020 tarihinden beri mevcut olduğunu, ancak müvekkiline çıkarılan 89/1 haciz ihbarnamesinin tarihi 25.05.2021 olduğunu, bu hususun ana icra dosyası olan İstanbul 3. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası incelendiği takdirde açıkça görüleceğini, bu anlatılardan özetle müvekkili şirketin mevcut bir UETS adresi varken 89/1 haciz ihbarnamesinin müvekkili şirketin merkez adresine yapılmasının açıkça usule ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay HGK ve özel daire kararlarından da anlaşılacağı üzere; Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik tebligat yapılmasının zorunlu olduğunun belirtildiğini, karardan açıkça anlaşılacağı üzere doğrudan kanun maddesine atıf yapıldığını, müvekkili şirketin anonim şirket olduğu nazara alınırsa şirkete yapılacak tebligatların e tebligat yolu ile yapılmasının zorunlu olduğunu, ancak tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması halinde kanunda belirtilen diğer usullerden birinin izlenebileceğini, müvekkili şirketin e tebligat adresinin 26/08/2020 tarihinden beri faal olduğunu, buna rağmen müvekkiline gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesi e-tebligat yoluyla değil doğrudan şirketin merkez adresine 25/05/2021 tarihinde yapıldığını, oysa ki tebligat kanununun amir hükümleri ve paylaşılan kararlar doğrultusunda gönderilen 89/1 haciz ihbarnamesinin müvekkilinin elektronik tebligat adresine gönderilmesi gerektiğinin ortada olduğunu, eğer bahse konu elektronik tebligatın zorunlu bir nedenle yapılamaması durumunda ise ancak bu halde Tebligat Kanununda belirtilen usullerden birisinin uygulanabileceğinin açık hüküm altına alındığını ve Yargıtay’ın süreklilik kazanmış içtihatlarında da yerini bulduğunu, anlatılan bu hususun dosya arasına yazılı olarak sunulan dilekçelerde de mevcut olmasına rağmen mahkemenin dikkatinden kaçmış olabileceği düşüncesinde olduklarını, zira ileri sürdükleri bu sebeplere ilişkin olarak gerekçeli kararda herhangi bir açıklama yapılmadığını, öte yandan arasına aldırılan bilirkişi raporlarında da davadaki haklılıklarının ortaya çıktığını, dava dışı şirket yetkilisi …’nın müvekkili şirketten alacağı olmadığı hususunun sabit olduğunu, buna rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece davanın reddine karar verilmesi hususunun usule ve yasaya aykırı olduğu kanaatinde olduklarından işbu istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesini kaleme alma zorunluluğunun taraflarına hasıl olduğunu, müvekkiline yapılan tebligatların usulsüz olması ve müvekkili şirketin hesabında dava dışı …’nın alacağı olmaması sebebiyle mahkemeden davanın kabulüne karar verilmesini talep etme gereğinin hasıl olduğunu, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/641 Esas 2022/747 Karar sayılı ilamının kaldırılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın istinaf başvuru dilekçesinde 89/1 ihbarnamesinin usulüne uygun gönderilmediğini, 19.01.2013 tarih ve 28533 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği’ne göre; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere, elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu olduğundan yapılan tebligatın usulsüz olduğunu iddia ettiğini, ancak işbu iddiaların içeriğinin gerçeği yansıtmadığını, davacının iddiasına dayanak yaptığı yönetmelik 06.12.2018 tarih ve 30617 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği’nin 31. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırıldığını, dolayısıyla davacının atıf yaptığı yönetmeliğin mülga yönetmelik olduğunu, halen yürürlükte olan yönetmeliğe bakıldığında ise anonim şirketlere e-tebligat zorunluluğu olmadığının görüleceğini, bu sebeple davacının mülga kanuna dayanarak bir hak talebinde bulunmasının mahkemece dikkate alınmaması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için davacının haklı olduğu varsayılsa ve tebligatın usulüne uygun yapılmadığı kabul edilse bile davacı tarafından tebligatın usulsüz olduğu öğrenildiği tarihin tebliğ tarihi olduğunu, usulsüz tebligatın öğrenildiği bir diğer tarihle tebliğ edildiği tarihten sonra da davacı tarafından icra müdürlüğü nezdinde herhangi bir itiraz yapılmadığını, mahkemece de bilindiği üzere usulsüz tebligatı öğrenen bir kişi tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiği tarihte tebligatı almış kabul edildiğini ve bu tebligata öğrenme tarihinden itibaren süresi içerisinde itiraz etmesi gerektiğini, ancak davacı işbu hususu göz ardı ederek -kabul anlamına gelmemek kaydıyla- usulsüz tebligatı öğrendiği tarihten sonra da süresi içerisinde itiraz etmeyerek tebligatın hukuki sonuçlarının doğmasına sebebiyet verdiğini, istinaf kanun yoluna başvuran davacı yanın her ne kadar dava dışı şirket yetkilisi …’ya borçlu olmadığının sabit olduğunu iddia etmişse de işbu hususun varlığının dosya kapsamında görülemediğini, ilk derece mahkemesi tarafından aldırılan bilirkişi kök ve bilirkişi ek raporundan da anlaşılacağı üzere davacının, dava dışı …’ya 135.735.-TL borçlu olduğunun sabit olduğunu, işbu hususun taraflarınca sunulan belgelerden değil, davacının kendi tuttuğu ticari defter ve kayıtlardan, resmi kurumlara verdiği beyannamelerden anlaşıldığını, o halde H.M.K. gereğince iddiasını kanıtlayamayan davacının davasının redde mahkum olduğunun aşikar olduğunu, huzurdaki dava dosyası da niteliği itibariyle davacının, dava dışı üçüncü kişiye borçlu olup olmadığının tespitine ilişkin olduğunu, İlk derece dava dosyasından alınan bilirkişi kök ve ek raporunda da davacının dava dışı üçüncü kişiye borçlu olduğunun tespit edildiğini, ilk derece mahkemesinin de bu yönde isabetli bir karar vererek iddiasını ispatlayamayan davacının davasını reddettiğini, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin kurduğu hükümde yasa ve usule aykırı bir husus olmadığı nazara alındığında davacının istinaf başvurusunun reddi gerektiğini ve taraflarınca talep edildiğini ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvuran davacının başvurusunun reddine, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E.2021/641-K.2022/747 ve 09.10.2022 tarihli ilamının kesin olarak onanmasına, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava, İİK’nun 89.maddesine dayanılarak açılmış menfi tespit isteğine ilişkindir. Anılan Kanun maddesinde “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir.” şeklinde ifade edildiği üzere, 3.haciz ihbarnamesine tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük sürede itiraz etmeyen üçüncü kişilerin 15 gün içinde açacağı menfi tespit davalarının genel mahkemelerde bakılacağı öngörülmüştür.Anılan Kanun maddesinin uygulanması için ön koşul haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olması ve haciz ihbarnamesinin usulüne uygun olarak düzenlenmesidir.Davacıya İstanbul Anadolu 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacıya normal tebligat yoluyla 01.06.2021 tarihinde İİK89/1 Hükmü uyarınca birinci haciz ihbarnamesi, elektronik tebligat yoluyla 25.08.2021 tarihinde İİK89/2 Hükmü uyarınca ikinci haciz ihbarnamesi elektronik tebligat yoluyla 14.09.2021 tarihinde İİK 89/3 hükmü uyarınca haciz ihbarnamesi gönderildiği, ihbarnamenin davacıya 14.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği davacı tarafından 29.09.2021 tarihinde eldeki davanın açıldığı görülmüştür.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun Elektronik Tebligat başlıklı 7/a maddesinin birinci fıkrasında. “Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur” Yine aynı maddenin 7. fıkrasına göre de;. Kanunla kurulanlar da dahil olmak üzere tüm özel hukuk tüzel kişilerinin bu kapsamda olduğu. 3 fıkrasında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması halinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılabileceği düzenlemeleri yer almaktadır.
Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere göre, tebligat yapılan kişinin anonim şirket olduğu nazara alındığında. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin birinci fıkrası tebligatın elektronik yolla yapılmasını zorunlu kılıp posta yolu ile yapılan tebligat yok hükmünde olduğundan davacıya İİK 89/1 hükmü uyarınca yapılan ihbarname yok hükmünde olacaktır. (Yargıtay 12. H.D 2019/13554 Esas 2019/18558 Karar) Eldeki davada ön koşul birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin üçüncü kişiye usule uygun olarak tebliğ edilmiş olmasıdır. Dairemizce PTT Başmüdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Anonim Şirketinin elektronik tebligat kullanmaya başladığı tarihin tespitinin istenildiği, PTT Başmüdürlüğünün cevabi yazısında şirketin 26/08/2020 tarihinde “aktivasyon bekliyor” olarak açıldığını ve Ticaret Bakanlığı’na ilgilisine teslim edilmek üzere iletildiği, şirkete ait tebligat adresinin şirketin işlem yetkilisi … tarafından sisteme e-imza ile giriş yapılarak 09/06/2021 tarihinde aktif hale getirilerek e-tebligat alımına açıldığının tespit edildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacının 26.08.2020 tarihinde elektronik tebligat adresi almasına rağmen 09.06.2021 tarihinde hesabını aktif hale getirdiği sabit olup bu durumda davacıya 01.06.2021 tarihinde normal tebligat yoluyla gönderilen 1. İhbarnamenin usulüne uygun olduğu anlaşılmakla davacının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı İstanbul Anadolu 3.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında dava dışı 3. Kişi hakkında kambiyo senetlerine dayanarak kambiyo senetlerin özgü takip başlatmış olup dava dışı …’nın davacı şirkette yönetici ve ortak olarak görev yaptığını, bundan dolayı şirketten alacağı olduğunu şirketin borçtan sorumlu olduğunu ileri sürdüğü görülmüştür.Dava dışı …’nın davacı Anonim Şirketin tek ortağı olduğu 24.00.2021 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinden anlaşılmaktadır.Sermaye şirketlerinden biri olarak tanımlanan Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığı ile sorumlu olan şirkettir. Pay sahipleri, taahhüt etmiş oldukları sermaye paylarıyla ve şirkete karşı sorumludurlar (TTK m. 329)
6102 sayılı TTK ‘nın “Ortakların kişisel alacaklıları” başlıklı 133. Maddesi incelendiğinde;
(1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir.
(2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.
(3) Bunun dışında, alacaklılar, tüm ticaret şirketlerinde alacaklarını, ortağın şirketten olan diğer alacaklarından da alabilme ve bunun için haciz yaptırabilme yetkisini de haizdir.
(4) Yukarıdaki hükümler borçlu ortakların şirket dışındaki mallarına alacaklıların başvurmalarına engel olmaz.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere anonim şirketlerde ortakların kişisel alacaklıları, TTK m. 133/2 uyarınca alacaklarını kâr veya tasfiye payından almak yanında borçlulara ait olan payı da haczettirebilir. Bunun dışında yine aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre alacaklılar borçlu ortağın şirketteki diğer mali haklarına başvurabilir. Mali haklar, anonim şirketin malvarlığından kaynaklanan ve para ile ölçülebilen bir değere sahip olan haklardır ve ortağa anonim şirketin malvarlığı üzerinde tasarruf hakkı vermeyip bu mallardan çeşitli şekillerde yararlanma imkânı sunar. Bunlar kâr payı hakkı, tasfiye payı hakkı, bedelsiz payları edinme hakkı, yeni payları edinmede rüçhan hakkı, tesislerden yararlanma hakkı ve hazırlık dönemi faizidir.
Somut olayda takibin dava dışı …’nın davalıya olan borcundan kaynaklandığı sabit olup bu durumda davalı dava dışı …’dan olan alacağını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilecektir.
Davacı şirket, dava dışı …’nın şirket ortağı olduğunu kabul etmiş olup dava dışı …’ın kişisel borçlarından dolayı 6102 sayılı TTK 133. Maddesi gereği sorumluluğu olacaktır. Davacı haciz borçlarından sorumluluğunun bulunmadığına dair dosyaya aksi delil sunmadığı görülmekle davanın reddi yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/10/2022 tarih ve 2021/641 E – 2022/747 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/02/2023