Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1261 E. 2023/1332 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1261
KARAR NO: 2023/1332
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2023
NUMARASI: 2023/177 E. 2023/265 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/09/2023
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 17/04/2023 tarih ve 2023/177 E – 2023/265 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne … sicil numarasında kayıtlı olan … Limited Şirketi’nin 21/07/1998 tarihinde kurulduğunu son ortaklık yapısının …’nun 200 pay, …’nun 200 pay, …’nun 200 pay ve …’nun 200 pay şeklinde olduğunu, davalı şirketçe sunulan 05/01/2023 tarihli dilekçe ekinde yer alan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/394 Esas 2019/901 Karar sayılı karar ilamı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4813 Esas 2021/4709 Karar sayılı ilamı gereğince şirket ortaklarından … ve …’nun ortaklıktan çıkmalarına karar verildiğini ve bu bağlamda davalı şirket tarafından mahkeme ilamı doğrultusunda işlem yapılmasının talep edildiğini, ayrılma akçesinin ödeme usulünün Kanun’un 642. maddesinde düzenlendiğini, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca ayrılma akçesinin, şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa, esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa, ayrılma ile mauccel olduğunu, diğer taraftan Kanun’un 612. maddesinin birinci fıkrasında, şirketin kendi esas sermaye paylarını, sadece bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanılabileceği öz kaynaklara sahipse ve alacağı payların itibari değerlerinin toplamı esas sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebileceğini, ikinci fıkrasında ise şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir şirketten çıkma veya çıkarma dolayısıyla esas sermaye paylarının iktisabı halinde birinci fıkradaki üst sınırın yüzde yirmi olarak uygulanacağının hüküm altına alındığını, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/394 Esas 2019/901 Karar sayılı karar ilamı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4813 Esas 2021/4709 Karar sayılı ilamı ile şirket ortaklarından … ve …’nun ortaklıktan çıkmalarına karar verilmiş ise de çıkartılan ortakların şirket pay durumu hakkında herhangi bir hükme yer verilmediğini, bu nedenle ortaklıktan çıkmasına hükmedilen bu şahısların şirket paylarının akıbetinin tespitinin zorunlu hale geldiğini belirterek şirket ortaklarından olup da yargı kararı ile ortaklıktan çıkmalarına karar verilen … ve …’nun şirkette bulunan payların akıbetinin ne olacağının tespitine, verilecek karar doğrultusunda bu payların resen tescil ve ilan edilmesine, yargılama giderleri davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde mahkemeden şirketin feshi, davacı ortak fıkrasında düzenlendiğini, madde hükmünde ayrıca mahkemenin şirketin feshi yerine payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına ya da duruma uygun düşen kabul edilebilir bir başka çözüme hükmedebileceğine değinildiğini, mahkemeye şirketin feshi yerine ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verebilme imkânı, anılan maddede kabul edilebilir diğer çözümlere örnek olarak gösterildiğini, … ve …’nun çıkma payları karşılığında ortaklıktan çıkartılmasına dair verilen kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4813 Esas ve 2021/4709 Karar sayılı ilamı ile onandığını, hükmün 02/06/2021 tarihinde kesinleşmiş olması sebebiyle mahkeme ilamının gereğinin yerine getirilmesi gerektiğini, … ve … mirasçılarının şirkette bulunan paylarının akıbetinin tespitine müteakip müvekkili şirket ortaklığından cebren çıkarılması ve re’sen tescili için Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yetki verilmesi gerektiğini, eldeki davanın açılmasına kendilerinin hal ve davranışıyla sebebiyet vermediklerini ve davanın talep sonucunu kabul ettiklerini, bu nedenle müvekkilinin aleyhine yargıma gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne, … ve …’nun ticaret sicil kayıtlarında; müvekkili şirket ortaklığından cebren çıkarılması ve resen tesciline, müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin hükmedilmemesine, bu tutarların karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının davayı konu istemleri hakkında davalı şirketin ortaklar kurulunun karar almaya yetkili olduğu ve davacının istemlerinin yasal dayanağı bulunmadığından davanın reddine, davacı sicil müdürlüğünün ihya davasından farklı olarak re’sen tescil istemiyle açmış olduğu bu davada, yasal hasım konumunda bulunduğu kabul edilemeyeceğinden, kanunda aksine yazılı başka bir hüküm de bulunmadığından, HMK’nun 326/1. maddesi gereği davası reddolunan davacı ticaret sicil müdürlüğünün yargılama giderlerinden sorumlu olduğu, ancak davalının cevap dilekçesinde davayı kabul beyanında bulunması nedeniyle davalı lehine vekalet ücreti taktir edilmemesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır. Davanın reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Türk Ticaret Kanunu’nun 636. madde 3. fıkrasında “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini, mahkemenin istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ” şeklinde belirtildiğini, somut olayda … ve … tarafından 25/08/2015 tarihinde müvekkili şirketin haklı nedenle feshi ve tasfiyesi istemiyle dava açıldığını, işbu davanın reddedilmiş olup istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, bu başvuru neticesinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 21. Hukuk Dairesi 2019/901 Kara numaralı kararı ile davanın kabulüne, “Davalı şirketin piyasadaki varlığı ve ekonomik durumu gözetildiğinde şirketin varlığının devamında gerek ortaklar yönünden gerek ise üçüncü kişiler yönünden yarar görüldüğünden davalı şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacıların çıkma payı karşılığında ortaklıktan çıkartılmasına ” karar verildiğini, her ne kadar ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmişse de, bu hususun üçüncü kişiler açısından etki gösterebilmesi çıkmanın tescil ve ilanı ile mümkün olacağını, davacılar … ve …’nun şirketleri ile husumetli olduğunu, üstelik …’nun vefat etmiş olup; taraflarınca da mirasçılarına ulaşmanın mümkün olamadığını, bir kısım mirasçılarının da genel kurul yapmayı reddettiğini, bu nedenle genel kurul yapmak suretiyle ortaklıktan çıkarmanın fiilen mümkün olmadığını, Ankara BAM 21 Hukuk Dairesi’nin 2017/394 E: 2019/901 sayılı ilamı ve Yargıtay 11. HD’nin 2019/4813 E.2021/4709 K. Sayılı İlamı gereğince; davacılar … ve … Mirasçılarının müvekkili şirket – ortaklığından cebren çıkartılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurularının kabulü , davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı dava dilekçesinde ; şirket ortaklarından … ve …’nun Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/394 Esas 2019/901 Karar sayılı karar ilamı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4813 Esas 2021/4709 Karar sayılı ilamı ile ortaklıktan çıkmalarına karar verildiğini ancak kararda ortaklıktan çıkartılan ortakların şirket pay durumu hakkında herhangi bir hükme yer verilmediğini, bu nedenle ortaklıktan çıkmasına hükmedilen bu şahısların şirket paylarının akıbetinin tespitinin zorunlu hale geldiğini belirterek şirket ortaklarından olup da yargı kararı ile ortaklıktan çıkmalarına karar verilen … ve …’nun şirkette bulunan payların akıbetinin ne olacağının tespitine, verilecek karar doğrultusunda bu payların resen tescil ve ilan edilmesini talep etmiştir.6102 sayılı TTK’nun “Şirketin kendi esas sermaye paylarını iktisabı” başlıklı 612. Maddesi incelendiğinde; (1) Şirket kendi esas sermaye paylarını, sadece, bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanabileceği özkaynaklara sahipse ve alacağı payların itibarî değerlerinin toplamı esas sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebilir.
(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas sermaye paylarının iktisabı hâlinde, birinci fıkradaki üst sınır yüzde yirmi olarak uygulanır. Şirket esas sermayesinin yüzde onunu aşan bir tutarda iktisap edilen esas sermaye payları iki yıl içinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.6102 sayılı TTK ‘nun Genel Kurulun görevlerini düzenleyen 616/1 Maddesi incelendiğinde; Esas sermaye paylarının devirlerinin onaylanması ve Müdürün, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda yetkilendirilmesi veya böyle bir iktisabın onaylanması görevlerinin genel kurulda olduğu düzenlenmiştir.5995 sayılı Ticaret Sicili yönetmeliğinin “Başvuruya yetkili kişiler” başlıklı 22/2-e bendi incelendiğinde; Limited şirketlerde Genel kurul kararlarında tescile tabi olguların bulunması , Sermaye paylarının geçişinde müdürlerin, Sermaye paylarının geçişine genel kurulca onay verilmiş olmasına rağmen genel kurul tarihinden itibaren, üç ay içinde genel kurulun karar vermemesi üzerine devrin kabul edilmiş sayılması halinde bu tarihten itibaren müdürler tarafından otuz gün içinde başvurunun yapılmaması halinde, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için, ayrılan ortak. halinde müdürlerin tescil başvurusu yapabilecekleri düzenlendikten sonra bir olgunun tescilini istemeye birden çok kimse zorunlu ve yetkili olduğu takdirde, Kanunda ve bu Yönetmelikte aksine hüküm bulunmadıkça, bunlardan birinin talebi üzerine yapılan tescil tümü tarafından istenmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
“Mahkeme veya resmi kurumun kararına dayanan tescil” başlıklı 26. Maddesi incelendiğinde;
(1) Mahkemenin veya resmi bir kurumun, bir olgunun resen tesciline ilişkin kararını alan müdürlük, bu kararı resen tescil eder. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü saklıdır.
(2) Mahkeme veya resmi bir kurum, verdiği hüküm veya kararda tescil edilecek olgu ile ilgili olarak müdürlüğü resen tescil ile sorumlu tutmadığı hallerde tescil istemi başvuruya yetkili kişilerin başvurusu üzerine yapılır. Tescil yükümlülüğünün süresi içinde yerine getirilmemesi halinde, müdürlük 36 ncı madde gereğince işlem tesis eder.” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır.
Bahse konu yasal düzenlemeler dikkate alındığında; davalı şirket genel kurulunun ortaklıktan çıkarılan ortakların şirket payları konusunda şirket müdürünü, şirketin kendi paylarını iktisabı konusunda yetkilendirebileceği veya böyle bir iktisabın onaylayabileceği, bu genel kurul kararından sonra şirket müdürünce ticaret siciline baş vuru yapılabileceği ortadadır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün kaldırılmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde olmayan bütün isitnaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 17/04/2023 tarih ve 2023/177 E – 2023/265 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafça peşin yatırılan 179,90TL harcın mahsubuyla eksik kalan 89,95TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/09/2023