Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1217 E. 2023/1228 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/1217
KARAR NO: 2023/1228
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2022
ESAS NO: 2021/453
KARAR NO: 2022/520
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/07/2023
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 05/07/2023
Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2023 tarih ve 2021/453 E. – 2022/520 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın … tarafından … tarihlerini kapsayan trafik sigorta poliçesi ile müvekkili şirketine sigortalı olduğunu, 20/09/2019 günü saat 16:00 sıralarında sigortalı aracın … sevk ve idaresinde iken … idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, kaza nedeniyle … plaka sayılı araçta meydana gelen hasarın ZMMS kapsamında müvekkili şirketçe ödendiğini, müvekkili şirkete sigortalı olan ve kazaya karışan aracın otobüs olduğunu, araç sürücüsü … ‘in otobüs kullanabilmek için gerekli D sınıf ehliyeti kazadan 5 gün sonra 25/09/2019 tarihinde aldığını, kaza tarihi olan … tarihinde sigortalı aracı kullanmak için yeterli ehliyete sahip olmadığını, bu nedenle davalının müvekkilinin zararını karşılaması gerektiğini, rücu borcunun tahsili amacıyla borçlu aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, yapılan takibe borçlu tarafından itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, davalı borçludan %20’den aşağı olmamak üzere müvekkiline icra inkar ve kötü niyet tazminatı ödemesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; kazada sürücünün hiçbir kastı ve kusuru bulunmadığı halde kazaya karışan araçta meydana gelen hasara karşın ödenilen 23.091,41-TL olan ekspertiz bedelinin müvekkilinden rücu talebinin kabul edilemeyeceğini, müvekkiline husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu, kazanın meydana gelişinde ve olay yerinde müvekkilinin bulunmadığını, davanın reddine, alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Toplanan deliller yapılan yargılama sonunda; 20.09.2019 tarihinde meydana gelen kazada davalıya ait aracı kullanan sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu, aracı kullanan … ‘in yeterli sürücü belgesine sahip olmadığı, TTK 1472/1,KTK 95/2,42/11, ZMMS poliçe şartları B4 maddesi uyarınca davacının ödediği tutarın ve faizini kendi sigortalısına rücu edebileceği, yapılan hesaplamaya icra takibine konulan asıl alacak 39.000,00TL işlemiş faiz 798,16 TL olmak üzere toplam 39.798,16 TL’nin davalıya rücu edilebileceği, alacağın yargılama başında belirlenebilir mahiyette likit bir alacak olması ve itiraz nedeniyle davacının alacağına geç kavuşacak olması nedeniyle icra inkar tazminatı yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla ….” gerekçesiyle Açılan davanın KABULÜ ile, davalının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, Hüküm altına alınan 39.000,00-TL asıl alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; “Yerel mahkemece tarafımıza 06.05.2022 tarihinde tebliğ edilen 30.05.2022 tarihli raporda müvekkile her ne kadar tam kusur yüklenilerek hesaplamalar yapılmış ise de YUNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDE HALEN DERDEST OLAN KAZAYI YAPAN SÜRÜCÜ … VE … ARASINDA İŞBU KAZAYA İLİŞKİN DEVAM EDEN DAVADA KEŞİFE GİDİLEREK RAPOR DÜZENLENİLMİŞ VE İŞBU RAPOR TARAFIMIZA 20.06.2022 TARİHİNDE TEBLİĞ EDİLMİŞTİR. EKTE SUNULAN RAPORDA DA GÖRÜLECEĞİ ÜZERE KEŞFE GİDİLEREK KAZA MAHALLİ GÖRÜLMÜŞ VE KAZANIN İNSAN GÖZÜNDE CANLANDIRMA OLANAĞI BULUNARAK RAPOR HAZIRLANMIŞTIR. BU RAPORDA MÜVEKKİLİN KUSURSUZ KARŞI TARAFIN İSE TAM KUSURLU OLDUĞU ORTAYA KONULMUŞTUR. Kusur oranları arasındaki fark aşikardır. ortada aynı kazaya ilişkin iki çelişkili rapor olduğu aşikar olduğundan kusur tespiti açısından dosyanın Adli Tıp’a sevkini talep etmişsek de bu talebimize yönelik herhangi bir yanıt verilmeden sanki görmezden gelir gibi karar verilmiştir. Yargıtay tarafından verilen bir kararda da raporlar arasındaki esası çelişkiler giderilmeden karar verilemeyeceği yönünde olup işbu kararda “Öte yandan alınan bilirkişi raporuna davalı vekili esaslı itirazlarda bulunmuş ve bu itirazlarına 6100 sayılı HMKnın 293. maddesi gereğince alınan uzman görüşünü dayanak olarak eklemiştir. Bilindiği üzere 6100 sayılı HMKnın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı içeren kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMKnın 27. Anayasanın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir. Dosyaya ibraz edilen uzman görüşünde bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerinin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşü ciddi şekilde çelişkiler içermektedir. Alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdii edilmesi yerine yetersiz ve esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/748 Esas,2019/3857 K.aynı yönde başka bir karar için Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2004/1351e. 2005/2k. 25.01.2005) denilerek çelişkili raporlara göre karar verilemeyecektir. İşbu raporda kazaya karışan araç sürücüsü … ‘in “geçme yasağı olan yerlerde geçme” müvekkilin aracını kullanan … ‘in ise herhangi bir kusur ihlali olmadığı yönünde rapor hazırlanmıştır. Yerel mahkeme dosyasında yer alan raporda ise müvekkile itham edilen “manevraları düzenleyen genel şartlara uymama ve şerit izleme ve değiştirme kuralını ihlal ettiği ve bu nedenle kazada %100 kusurlu olduğu” şeklindeki kusur tespiti açıkça hatalıdır. İsnat edilen kusurların kazanın oluşu ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Dava dosyasında bulunan rapor mahallinde keşif yapılmadan, taraflar mahallinde dinlenilmeden, kazanın nasıl olduğu mahallinde taraflara anlattırılmadan, dosya üzerinden aldırılan raporu usul yönünden kabul etmiyoruz. Davalının kendi kusuru göz ardı edilmiştir. KONUYLA ALAKALI BİR KARARDA ADİL YARGILANMA HAKKI GEREĞİ TARAFIMIZCA DİNLETİLMEK İSTENEN TANIKLARIN DİNLENİLMESİ GEREKTİĞİ VE SADECE KAZA TESPİT TUTANAĞINA DAYALI HÜKÜM KURULAMAYACAĞINDAN DA BAHİSLE YENİDEN KEŞİF YAPILMASI YÖNÜNDEKİ TALEBİMİZİN DİKKATE ALINMASI GEREKMEKTEYKEN TARAFIMIZCA … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN KEŞİF YAPARAK HAZIRLADIĞI RAPOR DA GEREKÇESİZ REDDEDİLMİŞTİR. Yargıtay, kazanın oluşuna ilişkin olarak keşif yapılıp tanıkları dinlenmek suretiyle kusur tespiti yapılması talebi bulunduğu, adil yargılama ilkesinin gereği olarak tarafların tüm iddia ve savunmalarının usulünce değerlendirilmesindeki zorunluluk gözetildiğinde; keşif yapılmadan ve davalı tanıkları dinlenilmeden kusur tespiti yapılmasının yerinde olmadığına hükmetmiştir. ŞÖYLE Kİ KARARDA;”31.05.2012 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; ceza soruşturmasındaki beyanlar ile kaza tespit tutanağındaki tespitlerden hareketle, kazada davalının tam kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği görülmektedir. Trafik kaza tespit tutanağının, aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge oluşu ve her zaman aksini ispatın mümkün oluşu, davalı araç maliki ve sürücüsünün kazanın oluşuna ilişkin bilgi sahibi olduğunu iddia ettiği tanıklarının da yer aldığı tanık listesini 03.11.2011 tarihli dilekçesiyle sunduğu, davalı yanın kazanın oluşuna ilişkin olarak keşif yapılıp tanıkları dinlenmek suretiyle kusur tespiti yapılması talebinde bulunduğu, adil yargılama ilkesinin gereği olarak tarafların tüm iddia ve savunmalarının usulünce değerlendirilmesindeki zorunluluk gözetildiğinde; keşif yapılmadan ve davalı tanıkları dinlenilmeden kusur tespiti yapılmasının yerinde olmadığı görülmektedir. Bu …mda mahkemece, davalının oluşa ilişkin savunmalarının karşılanması bakımından, konusunda uzman bilirkişi refakatiyle kaza mahallinde keşif yapılması ve bilgisi bulunan davalı tanıklarının keşif mahallinde dinlenilmesi suretiyle, tarafların kazadaki kusur oranlarının ne olduğu konusunda ayrıntılı, denetime elverişli, gerekçeli rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.”( “17. Hukuk Dairesi 2014/14409 E. , 2016/11146 K. ) Bunun dışında kusura ilişkin daha önceki beyanlarımız ve müvekkilimizin ceza davasındaki savunmaları dikkate alınmaksızın rapor düzenlenmiş olup, mevcut rapordaki kusur durumunu kabul etmiyor, itiraz ediyoruz. Dava konusu kazanın oluşumunda müvekkilin bir kural ihlali bulunmamakta olup zaten bu durumda … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/118 E. Sayılı dosyasındaki bilirkişi raporu ile de netlik kazanmıştır. Yerel mahkemenizin dosyasındaki rapor denetime elverişli değildir. Bilirkişi raporu hükme esas alınabilecek durumda değilken dikkate alınmıştır. Şöyle ki bilindiği üzere söz konusu raporun istinaf ve yargıtay incelemesine açık ve kolaylık sağlar şekilde olmalıdır. Söz konusu rapor istinaf ve yargıtay denetlenmesine açık değildir. Bilirkişi kendince mukayese ile rapor düzenlemiştir. Mukayese yaptığı el ürünü yazı imza örneklerini dosyaya sunulmamıştır. Bilirkişi söz konusu raporda dayanak ve kanıtlarını ortaya koymadığından söz konusu rapor tek taraflı bi rapor haline gelmiş ve hükme esas alınması imkansız hale gelmiştir.Ayrıca müvekkile ehliyetsiz olduğundan bahisle sigorta şirketinin sorumluluğu olmayacağından bahsedilerek karar verilmişse de bu durumda tamamen hatalıdır. Şöyle ki;Araç sürücüsü … D sürücü belgesi sahip olmak için gerekli eğitimleri almış ve sertifikalara sahip olup zaten araç kullanmak için yeterli donanıma da sahiptir. Sadece ehliyetsizlikten bahisle … ‘e kusur atfedilmeye çalışılması usul ve yasaya aykırıdır. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 27.03.1989 gün ve 1988/5021 E. 1989/1920 sayılı kararında “amatör ehliyetine sahip bir kişinin ticari amaç dışında kamyonet sürmesi sırasında kazaya neden olması halinde bu kaza nedeniyle oluşan hasarın sigorta güvencesi altında olduğu” sonucuna varılmıştır. Yine Yüksek Yargıtay bir kararında, alkol konusunda olduğu gibi, sürücü belgesi konusunda da aynı görüşü benimsemiş, kazanın nedeni sürücünün yeterli ehliyete sahip olmaması değilse, zararın sigorta teminatı kapsamında olduğu ve sigortacının zararı ödemesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.07.1967 tarih E.1967/2121 K.1967/2860 sayılı bu kararında, sigortalı araçta meydana gelen zararın , sadece KTK’nun öngördüğü ehliyetnameye sahip olmayan kişinin kullanması sonucunda gerçekleşmesinin teminat dışı sayılmasını uygun bulmamış; kararda” Ehliyetname farkının teknik yönden sonuca etkili olmadığının anlaşılmasına göre, araçta meydana gelen zararın Kasko teminatı kapsamında kaldığının kabulü gerekir” denilerek, rizikonun sigorta teminatı dışında olduğunun kabul edilebilmesi için, olayda, uygun nedensellik bağı (neden-sonuç ilişkisi) bulunması gerektiği sonucuna varılmıştır. Hal böyleyken kazaya neyin sebep olduğu iyice irdelenerek karar verilmelidir. Yerel mahkeme böyle bir değerlendirme de dahi bulunmamıştır. Hal böyleyken hüküm tüm bu sebepler göz önüne alındığında bozmayı gerektirmektedir.” belirterek; istinaf talebimizin kabulüne, belirtilen sebeplerle ve re’sen gözetilecek sebeplerle Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2021/453 E. 2022/520 K. Sayılı kararın usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılmasına ve yeniden incelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde; ” 1-) Öncelikle belirtmek isteriz ki davalının yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında ileri sürmediği hususları istinaf incelemesinde öne sürmesi hukuken mümkün değildir. Yine istinaf incelemesinin taleple bağlılık ilkesi çerçevesinde davalının istinaf dilekçesindeki taleplerle bağlı kalınmak suretiyle yapılması gerekmektedir. Zira istinaf mahkemesi istinaf dilekçesi çerçevesinde inceleme yapacağından (HMK md. 342/2, e; HMK md.355/1, c.1) vereceği kararın sınırları da istinaf dilekçesindeki talepler çerçevesinde belirlenmektedir. Buna göre istinaf incelemesinde taleple bağlılık ilkesi (HMK md. 26) asıl olup inceleme sonucunda verilecek olan kararlar bakımından da bu ilke esas alınmalıdır.2-) DAVALININ KUSUR VE BİLİRKİŞİ RAPORU KONULARINDAKİ İDDİALARI HUKUKİ MESNET VE DAYANAKTAN YOKSUN OLUP İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİ GEREKMEKTEDİR. Davalı istinaf dilekçesinde özetle; … Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden davada % 100 kusurun karşı tarafa verildiğini ve bu nedenle yerel mahkemece yapılan yargılamada alınan raporla bu raporun çeliştiğini, ATK dan kusur konusunda rapor alınması gerektiğini iddia etmiştir. Oysa Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince kusur durumu teknik bir konu olmayıp hukuki bir meseledir ve kusur durumunu belirlemek bilirkişilerin değil mahkemenin görevidir. Bilirkişi Bölge Kuruluda bilirkişilerin oransal kusur tespiti yapmalarını yasaklamıştır. Dolayısıyla … Asliye Hukuk Mahkemesince kusur oranı konusunda alınan bilirkişi raporu hukuken geçerliliği olmayan yok hükmünde bir rapordur. Yerel mahkemece yapılan yargılamada kusur durumu konusunda bir rapor alınmamış olup kusur oranı mahkemece tespit edilmiştir. Mahkemece davalının % 75 oranında kusurlu olduğuna karar verilmiştir. Kusur oranı hukuki bir konu olduğundan ve mahkeme hakimince tespit edilmesi gerektiğinden; davalının yerel mahkemece alınan raporun … Asliye Hukuk Mahkemesince alınan raporla çeliştiği, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiği ve kusur konusunda ATK dan rapor alınması gerektiği vs. tüm iddiaları hukuki mesnet ve dayanaktan yoksun olup istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmektedir. Kusur oranın hakim tarafından belirlenmesi gerektiği; YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ’nin 09/07/2020 tarih ve E. 2018/6414, K. 2020/4591 sayılı ilamında; “….BK.53.(TBK.74) maddesinde haksız eylemin “kusur” öğesi konusunda hukuk hakimine tanınan yetkiler iki bölüm olup, birincisi “kusur bulunup bulunmadığına”, öteki “kusurun derecesini ve zararın tutarını belirlemeye” ilişkindir. Maddenin ilk cümlesine göre “kusurun varlığını” araştırmada yetkileri sınırlı olan hukuk hakimi, maddenin ikinci cümlesine göre “kusurun derecesini ve zarar tutarını belirlemede” tam bağımsız kılınmıştır.HMK 266 madde (HUMK 275 md.) hükmüne göre kusur oranlarının belirlenmesi teknik değil hukuki bir konudur. Elde edilen teknik bulgulara göre hakim bu oranı belirlemede ihlal edilen kuralları gözönüne almalıdır….”YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ’nin 31/03/2016 tarih ve E. 2014/7912, K. 2016/4142 sayılı ilamında; “…BK.53.(TBK.74) maddesinde haksız eylemin “kusur” öğesi konusunda hukuk hakimine tanınan yetkiler iki bölüm olup, birincisi “kusur bulunup bulunmadığına”, öteki “kusurun derecesini ve zararın tutarını belirlemeye” ilişkindir. Maddenin ilk cümlesine göre “kusurun varlığını” araştırmada yetkileri sınırlı olan hukuk hakimi, maddenin ikinci cümlesine göre “kusurun derecesini ve zarar tutarını belirlemede” tam bağımsız kılınmıştır. HMK 266 madde (HUMK 275 md.) hükmüne göre kusur oranlarının belirlenmesi teknik değil hukuki bir konudur. Elde edilen teknik bulgulara göre hakim bu oranı belirlemede ihlal edilen kuralları gözönüne almalıdır….” şeklinde verilen ve yerleşik hale gelen kararlarında açıkça hüküm altına alınmıştır. 3-) DAVALININ EHLİYET YETERSİZ OLSA DAHİ KAZANIN BU YETERSİZ EHLİYET NEDENİYLE MEYDANA GELMESİ GEREKTİĞİ YÖNÜNDEKİ İDDİALARIDA HUKUKİ MESNET VE DAYANAKTAN YOKSUN OLUP İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİ GEREKMEKTEDİR. Davalıya ait araç geçerli sürücü belgesi bulunmayan … sevk ve idaresinde iken kaza yapmıştır. Bu nedenle de müvekkilimizin 3. Kişiye ödemiş olduğu bedeli davalıya rücu etme hakkı vardır. Bu husus;2918 SAYILI KYT’nun Md. 95/2 – Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir. Kara Araçları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise, şeklindeki düzenlemeler ile açıkça hüküm altına alınmıştır. Kaza sırasında aracı kullanan … ‘in kazaya karışan aracı kullanmak için yeterli sürücü belgesi olmadığı açıkça ortadadır. Sürücünün kaza tarihi itibariyle OTOBÜS kullanmak için yeterli ehliyeti olmadığından davalı, müvekkilimizin üçüncü kişilere ödediği tazminatı müvekkilimize ödemekle yükümlüdür. Bu husus; YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ’nin 30.5.2018 tarih ve E. 2015/11152, K. 2018/5692 sayılı ilamında; “…Davacı vekili, davacı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı bulunan davalıya ait otobüsün, 31/03/2010 tarihinde dava dışı sürücü idaresinde iken karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya …’a çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, araç sürücüsünün E sınıfı ehliyete sahip olması gerekirken B sınıfı ehliyete sahip olduğunu, …’ın tedavi giderine dair olarak … Hekim Hastanesi’ne 19/08/2010 tarihinde 11.763,21 TL, 20/08/2010 tarihinde ambulans ve tıbbi yardım gideri olarak 130,15 TL, …’ın vefat etmesi sebebiyle davacı şirket aleyhine… 3.AHM’nin 2011/200 E sayılı dosyası ile açılan davada hüküm altına alınan miktarın … takibi sebebiyle 20/06/2012 tarihinde ödenen 11.721,16 TL olmak üzere toplam 23.614,50 TL ödendiğini, sürücünün kaza esnasında yetersiz ehliyet sahibi olması sebebiyle işletene rücu hakları doğduğunu beyanla ödenen tazminatların ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulüne, 16.506,27 TL tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, hüküm altına alınan tazminatın 11.721,16 TL’sine 20.06.2012 tarihinden itibaren, 4.733,10 TL’sine 19.08.2010 tarihinden itibaren, 52,01 TL’sinede 20.08.2010 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. SONUÇ : Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle, oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmış olmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA …” YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’nin 12.12.2005 tarih ve E. 2004/14866, K. 2005/12222 Sayılı ilamında; “….Davacı vekili, müvekkili şirkete trafik sigorta poliçesiyle sigortalı ve davalıya ait aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle müvekkilinin karşı araç malikine 750.000.000.-TL ödeme yaptığını, kaza sırasında sigortalı çekici TIR’ı kullanan sürücünün yeterli ehliyete sahip olmadığını ileri sürerek yetersiz ehliyetle araç kullanılması nedeniyle Karayolları Mecburi Mali mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın 4/c maddesi gereğince bu meblağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, D sınıfı sürücü belgesine sahip sürücü tarafından kullanılması gerekirken davalının maliki bulunduğu çekiciyi yetersiz E sınıfı sürücü belgesi sahibi … ‘ya kullandırdığı, bu şahsın kazada tamamen kusurlu olduğu, karşı araç sahibine davacının 06.10.2003 tarihinde 750.000.000.-TL tazminat ödediği, genel şartların 4/c maddesi gereğince davacının davalıya rücu edebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalının bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,…” şeklinde verilen karar ile açıkça hüküm altına alınmıştır.” belirterek; Davalının İstinaf Başvurusunun esastan reddine İle Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/453 -Esas 2022/520 karar sayılı ilamının onanmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, zorunlu mali sorumluluk poliçesinden kaynaklan rücuen tazminatın tahsiline yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi Genel Şartlarının (tazminatın azaltılması ve kaldırılması sonucunu doğuran haller) başlıklı B.4.c maddesinde tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetname haiz olmayan kimseler tarafından sevk edilmesi sonucunda vukua gelmiş ise sigortacının bu hususu zarar görenlere karşı ileri süremeyeceği ve fakat ödemede bulunduktan sonra tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Poliçede yer alan bu şart esasen Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür. Sigorta şirketinin rücu edebileceği tazminat tutarı, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına ve zarar görenlerin gerçek zararına göre belirlenir.(Yargıtay 17. H.D’nin 1102.2020 tarih 2019/711E, 2020/1195K sayılı kararı).Somut olayda, davacı sigorta vekili, zarar gören üçüncü kişiye yapılan ödemenin sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz olması nedeniyle akidi olan sigorta ettirenden rücuen tahsili için eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Davalı vekilinin 13.06.2022 tarihli dilekçesiyle kusur raporuna itiraz ettiği, bu itiraz dilekçesinde … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/118 Esas sayılı dosyasında keşif sonucu alınan tekli trafik bilirkişi raporunda sürücü belgesi bulunmayan … ‘in kusursuz, karşı araç sürücüsünün ise kusurlu bulunduğunun kabul edildiği belirtildiği görülmüştür. Mahkemece iş bu dava dosyasındaki tüm kusur raporları istenerek Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden raporlar arasındaki çelişkiyi giderir, rapora itirazları karşılar nitelikte kusur ve hasar bedeli hususunda rapor alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda istinaf eden davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ istinafa konu edilen 22/06/2023 tarih ve 2021/453 E. 2022/520 sayılı nihai kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 04/07/2023