Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/1065 E. 2023/1105 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1065
KARAR NO: 2023/1105
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2023
ESAS NO: 2021/846
KARAR NO: 2023/21
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ:08/06/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:08/06/2023
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/01/2023 tarih ve 2021/846 Esas 2023/21 Karar sayılı ilamına karşı ,taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirketten … plakalı … marka aracı sıfır km olarak satın aldığını, araç satış aşamasında 5000 km sürüşün ardından bakım için yetkili servise gelmesi gerektiği müvekkiline bildirildiğini, müvekkilinin de yapılan ihtara uygun olarak yetkili servise gider rutin kontrolleri yaptırdığını, servis aşamasında herhangi bir arıza ada hasar bilgisi verilmediğini, müvekkilinin servise gitmesinin ardından 1 ay dahi geçmeden aracın motor lambasının yandığını, müvekkilinin aracı … Servisi’ne bıraktığını, davalı şirketin arızanın kullanım hatası olduğunu ve garanti kapsamında olmadığını bildirdiğini, dalı … A.Ş.’ye hitaben Kayseri … Noterliği’nden ihtar çekildiğini, davalının cevabi ihtarında ödeme veya değişime ilişkin taleplerinin reddedildiğini, Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/62 D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını, bilirkişinin ekli herhangi bir parça olmadığını, aracın orijinal parçalarıyla durduğunu tespit ettiğini, motor bloku ile soğutma suyu genleşme kabını birbirine bağlayan hortumun uç kısmının boşta olduğunun tespit edildiğini, mevcut durumun ya araçtan ya da hizmet kusurundan meydana geldiğini, müvekkilinin araçtaki arızayı saptayacak motor bilgisi olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mevcut durumun garanti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunarak; davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla aracın hatasız benzeri ile aynen iadesine mümkün olmadığı halde araç bedelinin taraflarına iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİ’NİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Müvekkilinin 9 büyük markanın Kayseri ve bölge yetkili bayii olarak ticaret yaptığını, müvekkilinin bahse konu otomobilin ne imalatçısı ne de ithalatçısı olmaması bakımından husumet düşmediğini, dosya arasına sunulan tespit raporunu delil olarak kabul etmediklerini, araç 5000 km bakımına geldiğine bu şikayetlerden bahsedilmediğini, sadece park sensörü ve kapı eşiği takımına ilişkin yapılan işlemlerin mevcut olduğunu bu işlemlerin de hortumlarla ilgisi olmadığını, aracın müvekkili servisten çıktığında 5000 km’de arıza verdiğinde ise 7635 km’de olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DAVALI … VEKİLİ’NİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Ayıp varlığını kabul anlamına gelmemekle birlikte olayda arıza anına kadar yaptırılmış bir ayıp ihbarı veya ayıp ihbarı yerine geçecek bir servis başvurusu olmadığını, delil tespiti için alınan raporu kabul etmediklerini, davaya konu araçta ürün üretim kaynaklı bir sorun olmamakla birlikte her halükarda delil tespit raporunda hortum gevşekliği ile motorda oluşan nihai zarar arasında sorumluluk yönünden doğrudan bir illiyet bağı kurulmuş olmasıyla bilirkişinin yetkinliğini ve yeterliliği konusunda şüphe oluştuğunu, hortumlar üretim kaynaklı veya serviste yapılan işlemler sırasında gevşetildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını aracın servise 5000 km de geldiğini, arızanın 7635 kmde meydana geldiğini, aracın arıza lambası yandıktan sonra 35 km daha sürüldüğünü, araç arızalı şekliyle kullanılmamış olsaydı kabaca 2.000,00 – 3.000,00 TL civarı bir zarar maliyeti çıkabilecekken 30 km kullanımla aracın hasarının 40.000,00 TL civarına ulaştığını, ayıbın varlığını kabul etmemekle birlikte her halükarda zararın artmasında davacı ihmalininin doğrudan sebebiyet verdiğini savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türk Borçlar Kanununun 219-231 maddelerinde düzenlenen, ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Satım sözleşmesinde satıcının ayıba karşı tekeffül borcunu düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 219. Maddesinde, satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki yada ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. TBK 219. maddesinde satıcı bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2015/1900 E., 2016/7367 K. Sayılı ilamında bu husus ayrıca zikredilmiştir.) Somu olayda satıcı … ….A.Ş. ayıbın varlığını bilmese bile onlardan sorumlu olacağı olacağı ayıp nedeniyle oluşan zarardan sorumludur. Davalı üretici firma ise, Yargıtay HGK 27.11.1996 gün 1996/4-588 esas ve 1996/831 karar, 13.02.2002 gün 2002/4-114 esas ve 2002/84 karar, 15.04.2011 gün 2011/4-58 esas ve 2011/176 karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, üretici ile alıcı arasında bir sözleşme ilişkisi yoktur. Ancak öğretide ve uygulamada üretici ile zarar gören arasında böyle bir bağ olmasa bile üreticinin sözleşme dışı sorumlu tutulabileceği, Türk Hukukunda üreticinin sorumluluğuna ilişkin özel bir sorumluluk düzenlenmemişse de (Yasa koyucu bu konudaki yasa boşluğunu görerek 12.03.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile üreticinin sorumluluğu hüküm altına alınmış ve bu konudaki yasa boşluğu giderilmiştir.) 6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinin 1. fıkrasındaki hükmün uygulanabileceği kabul edilmiştir. Bu madde hükmü uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Üreticinin buradaki sorumluluğu kusur sorumluluğudur. Üretici bulunduğu faaliyet gereği hukuk düzenince gerekli olan ve kendisinden beklenebilen tüm özeni göstermesi, önleyici tedbirler alması gerekir. Üreticinin sorumlu tutulabilmesi için taraflar arasında akdi ilişki bulunması da zorunlu değildir. Üretici TBK’nun 49. madde hükmü uyarınca meydana gelen haksız fiilden sorumludur. Ürün ile üretici (Üreticinin fiili ile üründeki ayıp nedeniyle meydana gelen zarar.) arasında uygun illiyet bağı bulunduğu takdirde üretici meydana gelen zararı tazminle yükümlüdür. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 16.04.2015 gün, 2014/8733 esas ve 2015/5518 karar, 16.03.2011 gün 2010/9917 esas ve 2011/3356 karar, 11.10.2016 gün 2016/4075 esas ve 2016/13270 karar, 11. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2014 gün 2014/1814 esas ve 2014/2165 karar, 23.10.2014 gün 2013/14654 esas ve 2014/16363 karar, 4 Hukuk Dairesi’nin 11.04.2000 gün, 2000/517 esas ve 2000/3348 karar, 27.03.1995 gün 6256 esas 2596 karar sayılı kararlarında da üreticinin ayıplı maldan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir. TBK’nun 227/3 maddesi uyarınca alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Bu noktada ise tazminat miktarının ne suretle tespit edileceği hususu gündeme gelir. Bu konuda herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, gerçek anlamda zarar, mal varlığının irade dışı azalmasına neden olan zarar verici olaydan sonraki durumu ile bu olay gerçekleşmiş olmasaydı bulunacağı durum arasındaki fark olarak ortaya çıkan maddî zarardır ve sözleşmeye aykırılık, eksik veya ayıplı işler nedenleri ile ortaya çıkan bedel farkının (semen tenzilinin) ödetilmesi davalarında, indirime konu edilecek miktarın tespiti için doktrinde, “mutlak metot”, “nispi metot” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcut olmakla birlikte, somut olayda uygulanması gereken yöntem, Yargıtay uygulamaları ile de yerleşmiş bulunan “nispi metot” olarak adlandırılan hesaplama yöntemidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/03/2003 günlü ve 2003/19-184 Esas 2003/200 Karar sayılı ve 28.02.2018 tarihli ve 2017/13-603 E., 2018/414 K. sayılı emsal ilamında açıklandığı üzere satış bedelinden nisbi yöntem çerçevesinde indirilmesi gereken miktarın hesaplanması için öncelikle fatura (satış) tarihi itibari ile satılan aracın ayıplı ve ayıpsız bedellerinin ayrı ayrı belirlenmesi, taraflarca kararlaştırılan ve satış faturasında yazılı satış bedeli ile ayıplı değerin çarpılması sureti ile elde edilecek rakamın malın ayıpsız değerine bölünmek sureti ile ödenecek satış bedelinin bulunacağı, (satış bedeli X ayıplı satış bedeli (değeri) / ayıpsız satış değeri) metodundan hareketle semen indirimi yapılacak miktarın tespiti gerekmektedir. Üretici firma ürünü ayıplı ürettiğinde dolayı oluşan zarardan sorumludur. Somut olayda, mahkememizce İTÜ bünyesinde 3 kişilik otomotiv mühendisi heyetinden rapor alınmıştır. Alınan raporun incelenmesinde dava konusu aracın motor soğutma suyu genleşme kabına bağlı olan hortumun yerinden çıkması neticesinde aracın su eksiltme suretiyle hararete bağlı olarak motor ağrızası meydana geldiği, arızanın meydana geldiği motor soğutma suyu genleşme kabının yüksek basınca maruz kalarak çalıştığı dikkate alındığında ilgili parçanın bu kriter ile üretilip monto edilmiş olması gerektiği ancak üretim bandında gerekli kontrolleri yapılarak satışa sunulan bir araçtan 7.000 km seviyelerinde bu şekilde bir arızanın meydana gelmemesi gerektiği, söz konusu arızanın bir ayıp niteliğinde olduğu ancak davacı tarafça arıza kaydı yani araç arıza gösterge lambası yanmasına rağmen 30 km yol yapıldığı bu şekilde aracın kullanılmamış olsaydı bu seviyede bir hasarın olmayabileceği aracın tamir bedelinin 49.678,00 TL olduğu, aracın 30 km arızalı olarak kullanılmış olmasında araç sürücüsünün hatası olması sebebiyle aracın misli ile değiştirilmesini ve aracın iadesi ile bedel iadesinin uygun olmadığı ancak aracın ayıplı olması nedeniyle Mahkememizce TBK’nun 227/3 maddesi uyarınca semen indiriminin yapılmasının uygun olduğu ve Yargıtay uygulaması gereği bilirkişiler için hesaplanan semen indiriminin 45.358,88 TL olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, 1-Davacının TBK’nun 227. Maddesi uyarınca sözleşmeden dönme suretiyle bedel iadesi ve ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebinin reddine, 2-Davacının sözleşmeden dönme suretiyle bedel iadesi talebi TBK’nun 227/4. Maddesi uyarınca haklı görülmediğinden satış bedelinden indirim yapılmasına, 3-Satış bedelinden 45.358,88 TL indirim yapılarak neticeten 45.358,88 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 4-İndirim bedeline davacıya ait … plakalı dava konusu araç üzerindeki haciz ve ipoteklerin yansıtılmasına…” dair karar verilmiştir.İş bu kararı taraf vekilleri süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı … A.ş vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; davacının huzurdaki dava ile kendi ihmalinden oluşan ve müvekkili servis işlemiyle bağdaşır olmayan ve müvekkilin fiili hiç bir sorumluluğu olmamasına rağmen arızanın sorumluluğunu müvekkili şirkete yüklemek istediğini, davacının kusuru olmasının ayıpsız misli ile değişim talebinin ve bedel iadesi talebinin reddi ile cezalandırıldığını, semenden, meydana gelmiş tüm zararın tarafların kusur oranı gözetmeksizin aynen irdelenerek karar verildiğini, davanın başından itibaren ısrarla yineledikleri üzere davacının otomobiline müvekkili şirkete yapılan hiçbir işlemin arızanın meydana geldiği genleşme kabına bağlı hortuma ilişkin olmadığını, yapılan işlemlerde bu parçaya en ufak bir müdahale yapılmasının dahi söz konusu olmadığını, davanın en başından beri önemle ve ısrarla belirttikleri ve yinelemek istedikleri davacının davaya konu otomobilde meydana gelen arıza sonucu otomobilini hareket ettirmeksizin derhal ücretsiz yol yardım hizmetini arayarak otomobilini yetkili servise çektirmiş olsa idi arızanın bu seviyelere varmayarak yapılacak inceleme sonucunda belki de garanti kapsamında ücretsiz bir şekilde ve ciddi bir maliyet tablosu çıkmadan otomobilin onarılarak davacıya verilebileceğini, buradan ve rapordan da anlaşılacağı üzere bu zarardan dolayı müvekkili şirketin sorumlu ve kusurlu tutulmasının hukuken ve vicdanen mümkün olmayacağını, bir yerde tüm sonuçları davalılar üzerinde bırakmak isteme iradesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, davacının bu ihmalkar tavırları sonrasında otomobilin müvekkili servise geldiğinde derhal detaylı kontrollerinin yapıldığını, yapılan incelemede aracın motor soğutma suyu tahliye hortumunun kırılmış olduğunun tespit edildiğini, aracın belirli bir km zarfında susuz bir şekilde yani hararete yüksek ısıya maruz bırakılarak kullanılmaya devam edildiğini, yüksek ısıdan dolayı oluşan arızanın doğrudan kullanıcı hatasının olduğunun tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararı ile müvekkili şirket aleyhine hüküm tesis edildiğini, ilgili kararda davacı tarafça Kayseri Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosya üzerinden icra takibine başlandığını, yerel mahkeme kararının icraen infazının ileride telafisi güç hatta imkansız zararlara sebep verilecek olduğunu, banka teminat mektubu karşılığında yerel mahkeme kararının icraen infazının istinaf temyiz aşamaları sona erene kadar durdurulması hususunda dilekçe üzerinden ivedi tehir-i icra kararı verilmesini ve bu hususta ilgili icra müdürlüğüne yazı gönderilmesini, davanın başından beri arz ve izah ettikleri istinaf sebepleri ile mahkeme heyetince yapılacak inceleme sırasında resen gözetilecek sair istinaf sebepleri doğrultusunda olmak üzere yerel mahkeme kararının TMK nun 2 ve 3 maddelerine aykırılık nedeniyle devamında ise usul yasa, hak hakkaniyet ve yüce Yargıtay yerleşik inanç birliği kararlarına açıkça aykırı olduğunu, davacının ihmalkar davranışı neticesinde özen yükümlülüğünü yerine getirmemesi ile gerçekleşen arızanın sonucunda müvekkili şirkete atfedilmek istenen müşterek sorumluluğu kabul etmemekle, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı yanın kusurlu davranışı sebebiyle de katlanması gereken semende indirim kusuru dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğini, bu nedenle istinaf kanun yoluna başvuru suretiyle kararın ortadan kaldırılmasını, haksız davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davalı … A.ş vekilinin dilekçesinden özetle; ürünün üretim kaynaklı ve yetkili servis hatasıyla radyatör hortumunun yerinden çıktığı hususunun sabit olmadığını, doğan zarar ve sorumluluğu açısından her halükarda hortumun yerinde çıkması sorunu ile ortaya çıkan nihai zarar arasında uygun illiyet bağı kalmadığı durumunda mezkur nihai zarardan sorumluluğunun her halükarda sorumluluk oranında hak ve hakkaniyetli bir şekilde paylaştırılması gerekirken motorun rektefiye ile onarım bedeline denk gelen 45.358,88 TL nin semenin tenzili kabilinden kayıtsız şartsız davalılardan tazminine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davaya dayanak yapılan bilirkişi raporunun sorun ve sorumluluğun kök nedeni olarak radyatör hortumunun yerinden çıkmasını göstermesinin taraflar arasında ihtilaflı olmadığını, karara dayanak rapordaki eksiklik hortumunun yerinden çıkmasının hangi tarafın sorumluluğundan olduğunun açıkça tespit edilmemiş olması ve daha önemli olan hatanın ise hortumunun yerinden çıkması ile davaya konu edilmiş nihai zarar arasında uygun illiyet bağının artık kalmamış ve buna da bizzat sebebiyet verdiğini, davacı fiilin irdelenmiş olduğunu, davaya konu vaka davaya konu aracın 7.000 km deyken radyatör hortumunun yerinden çıkması aracın derhal durdurularak sorunun büyümesini engelleyecekken ikaz lambası ile kullanıcının da uyarıldığı yerde aracın 30 km daha o halde kullanılması neticesinde kaçınılmaz ve nihai olarak motorun yatak sardığını, her halükarda ürün üretim kaynaklı hortum gevşekliği ve buna bağlı radyatördeki suyun boşaltıldığı durumun kabul edilse bile bunun doğrudan öngörülebilir sonucu aracın hararetinin yükselmesi, motor arıza ışığı yanması olacağını, tüm bu nedenlerle karşı istinaf başvurularının kabulü ile usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme ilamının istinafa başvuru sebeplerinin kabulü ile ortadan kaldırılmasını, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; müvekkilinin davalı şirketle yaptığı sözleşme ile … tarihinde … Şasi … Motor no’lu aracı fabrika çıkışlı ve sıfır km olarak satın aldığını, davaya konu aracın … plakalı, … marka ve model olduğunu, aracın satış aşamasında 5.000 Km sürüşün ardından bakım için yetkili servise getirilmesi gerektiğini müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin yapılan ihtara uygun olarak yetkili servise götürerek rutin kontrollerini yaptırdığını, servis aşamasında da müvekkiline herhangi bir arıza ya da hasar bilgisi bile geçmeden aracın motor lambasının yandığını, müvekkilinin aracı sağa çekerek davalı İnciroğlu şirketini aradığını, aracın servise getirmesini davalı şirketin çalışanları tarafından söylendiğini, aracın çekici ile davalı yetkili servise bırakıldığını, halen davaya konu aracın yetkili serviste durduğunu, davalı şirketin sonraki süreçte kullanım hatası olduğunu belirttiğini, garanti kapsamında olmadığını bildirdiğini, aracın kullanmaya başladıktan sonra kısa süre sonra mevcut arızanın meydana geldiğini, dava konusu uyuşmazlığın ayıba karşı tesadüfünden kaynaklandığını, müvekkilinin aracı hasarlandığı gün … A.ş servisine teslim ettiğini ve bu teslimin ayıp ihbarı niteliğinde olduğunu, ilk derece mahkemesince tespit edildiğini, meydana gelen arızada satıcı … A.ş ve üretici firma … A.ş nin müştereken kusurlu olduklarının ilk derece mahkemesince tespit edildiğini, müvekkilinin sorumluluğunu yerine getirdiğini, kendisinden beklenen özeni göstermiş olması sebebiyle ilk derece mahkemesi tarafından aracın 30 km arızalı olarak kullanılmış olmasında aracın sürücüsünün hatalı olması sebebiyle aracın misli ile değiştirilmesi ve bedel iadesinin reddine ilişkin verilen kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, tüm bu n edenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının müvekkili lehine kaldırılmasını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla aracın hatasız benzeri ile değiştirilmesini, mümkün olmaması halinde aracın bedelinin taraflarına iadesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Somut olayda dava konusu aracın 08.06.2021 tarihinde davalı … A.Ş’den satın alındığı, araç teslim alındıktan bir süre sonra motor arızası lambasının yandığı ve işbu motor arızası nedeniyle servise götürüldüğü, davalı şirketlerin araçtaki arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını savundukları, davacı şirketin ise araçta oluşan arızanın üretim kaynaklı ayıp dolayısıyla ortaya çıktığının ileri sürerek aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesini mümkün olmaması halinde sözleşmenin iptali ile araç bedelinin iadesini talep ettiği görülmüştür.Mahkemece hükme esas alınan 22.10.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda dava konu arızanın üretim hatası niteliğinde olduğu belirtilmiştir.Türk Borçlar Kanunda satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hallerde ”Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.( TBK.227/4 maddesinde)” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 6.12.2021 gün ve 2021/3054-12487 E.K. sayılı kararın da ”…….Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 5.851,89-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, dair verilen karar davacı ve davalılar tarafından istinaf edilmiştir.Bölge Adliye Mahkemesince, aldırılan 01.12.2020 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacı yanın istinaf başvurusunun kabulü ve davalı yanın istinaf başvurusunun reddi ile Muş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 27/11/2019 tarih, 2018/696 Esas ve 2019/714 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (b) bendinin 2. maddesi uyarınca yeniden karar verilmesi gerekmekle, davanın kısmen kabulü ile 30.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine; fazlaya dair istemin reddine, karar verilmiş ve söz konusu hüküm davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Eldeki davada; davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle ayıplı aracın misli ile değişimini, mümkün olmadığı takdirde bedel iadesini, söz konusu talebinde kabul edilmemesi halinde ayıp oranında bedelde indirim yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince, hükme esas teşkil eden 03.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “…dosya üzerinde yapılan incelemelerde aracın ayıplı olduğu, aracın ayıplı parçalarının değiştirilebileceği, üreticinin sözleşmeden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediğini, aracın değer kaybının 5.851,89 TL olarak hesaplandığı, aracın ayıpsız piyasa değerinin 152.037,00 TL olabileceği, aracın ayıplı durumundaki piyasa değeri 146.185,11 TL olabileceği…” mütalaa edilmiştir. Mahkemece, 03.05.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile bedel indirimine hükmedilmiştir. İlk derece mahkemesinin kararının taraflarca istinaf edilmesi sonucunda, Bölge Adliye Mahkemesince, bedel indirimine ilişkin nispi metoda göre hesaplama yapılması konusunda ek bilirkişi raporu aldırılmış ve 01.12.2020 tarihli ek bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. 01.12.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda ise “…dosya üzerinde yapılan incelemelerde aracın ayıplı olduğu, aracın ayıplı parçalarının değiştirilebileceği, üreticinin sözleşmeden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediğini, araç sıfır alındığından aracın misliyle değiştirilmesinin daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Yapılan piyasa araştırmalarında aracın Nispi Metot Yöntemi ile (ayıplı değer ile ayıpsız değer arasındaki farka göre) değer kaybının 30.000,00 TL olarak hesaplanmıştır. Davacının talep edebileceği tazminat tutarı 30.000,00 TL olarak hesaplanmıştır…” şeklinde görüş bildirilmiştir.6502 sayılı Yasanın 11/1. maddesinde, malın ayıplı olması durumunda tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiştir. Bu seçimlik haklarda tüketici; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici seçimlik haklarından herhangi birisini kullanabilecektir. Ne var ki tüketici bu hakkını kullanırken objektif iyiniyet kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. 6502 sayılı Yasa 11/3. maddesinde “Ücretsiz onarım veya ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması halinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedeldenindirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.” düzenlemesi mevcuttur. Yine aynı Yasanın 83/1. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda hüküm bulunmayan hållerde genel hükümlerin uygulanacağı düzenlemesi yapılmış olup, bu düzenleme ile paralel mahiyette olan Türk Borçlar Kanunu’nun 227/4. maddesi hükmü ile de sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.” düzenlemesi kanun koyucu tarafından öngörülmüş olup, birbirini tamamlayan bu iki hüküm ile yasa koyucu temel hukuk prensibi olarak iyiniyet kurallarının hayata geçirilmesini hedeflemekte ve her ne kadar seçimlik yasa ile sayılmış ve bu seçimlik hakların içerisinde herhangi birini tercih etme bakımından tüketici serbest bırakılmış ise de, bunun sınırı olarak iyiniyet kuralları ve tarafların hak ve menfaatler dengesi nazara alınmak suretiyle sözleşmenin ayakta tutulması sağlanırken varlığı tespit ve kabul edilen ayıp nedeniyle tüketicinin bir kayıp veya zarara uğramasının da önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Başka bir ifade ile, her iki düzenlemede de esas olarak, kullanılan seçimlik hakkın ortaya çıkaracağı sonucun karşı taraf için orantısızlık yaratması ve durumun bunu haklı göstermemesi gibi özünde Türk Hukuk sisteminin temelini oluşturan hakkaniyet ilkesine dayanmakta olup; somut olayın yapısı ve bu ilkenin uygulanırlığı noktasında takdir hakkını da hakime yüklemiştir. Somut olayda da dava konusu araç bedeli ile ayıp nedeniyle doğan değer kaybı dikkate alındığında, davacının seçimlik haklarından ayıpsız misli ile değişim ya da bedel iadesini içeren sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının TMK’nin 2 ve TBK’nin 227/4 maddeleri gözetilerek hakkaniyete ve taraflar arasındaki hak ve menfaatler dengesine aykırı olmadığı değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir……” yönünde değerlendirmede bulunulduğu, Dairemizin aynı tür olaylardaki uygulamalarının da aynı yönde olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen Yargıtay kararı ve uygulama doğrultusunda işlem ve değerlendirme yapılması, bu kapsamda dosyanın rapor veren bilirkişi heyetine tevdi ile Yargıtay emsal kararında yazılı olduğu şekilde ek rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmüştür.Mahkemece belirtilen hususlarda herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı, bu şekilde eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda hüküm tesis edildiği sonuç ve kanaatine varılarak, HMK’nun 353/1-a.6.maddesi gereğine Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı şirket vekili ile davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/01/2023 tarih ve 2021/846 E – 2023/21 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden taraflardan tahsil edilen istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 08/06/2023