Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2023/100 E. 2023/160 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/100
KARAR NO: 2023/160
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2022
ESAS NO: 2022/16
KARAR NO: 2022/732
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/01/2023
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 30/01/2023
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı hakkında Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, takibe konu bononun 21/03/2018 düzenleme tarihli 50.000,00 TL meblağlı ve 10/02/2019 vade tarihli bono olduğunu, takibe dayanak bononun davacı tarafından davalıya iyi niyet ve güven göstergesi olarak verildiğini, büyükbaş hayvan ticari yapan davacının davalının hayvanlarını satmak üzere aldığını, karşılığında davaya konu senedi verdiğini, hayvanları satıp parasını alan davalının sonradan çevreninde etkilemesi üzerine kendi kafasında kurduğu bir takım hesaplamalarla bu teminat senedini kötü niyetli olarak işleme koyduğunu, ileri sürerek; davanın kabulü ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında borçlu olunmadığının tespitine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Menfi tespit davasında ispat yükünün kural olarak davacı taraf üzerinde olduğunu, davacının mevcut olayda davacının borcu kabul etmekle ödediğini iddia ettiğini, davacının da ödemeye ilişkin herhangi bir belge sunmadığını, davacının yazılı delil ile ispatla mükellef olduğunu ileri sürerek; davanın reddine, dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Somut olayda mahkememizce tarafların beyanı dikkate alınarak altına çevrildiği iddiasına konu bedelle ilgili rapor alınmıştır. Davalı asil yeminli beyanında 25.000,00 TL aldığını kabul etmiştir. Davalı vekili ve davalının beyanları dikkate alındığında bakiye 25.000,00 TL’nin altına çevrildiğini beyan edilerek borçlu bulunmadığından alacaklarının devam ettiğini beyan etmiştir. Davacı taraf davalının 25.000,00 TL’lik kısmına karşılığında yemin etmesi karşılığında ilgili bonodan dolayı 25.000,00 TL ve buna ilişkin icra dosyasındaki işlemiş faize ilişkin kısmından sorumlu olmadığı anlaşılmıştır.İkrar tek taraflı bir irade açıklamasıdır. İkrarın bir çeşidi olan bileşik ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa, karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. Bağlantısız bileşik ikrarda; ikrar edenin ikrarına eklediği vakıa ile ikrar ettiği vakıa arasında bir bağlantı yoktur. Bunun sonucu olarak ikrar eden tarafın ikrarına eklediği yeni vakıanın o kişi tarafından ispatlanması gerekir. Başka bir değiş ile kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m. 6) İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190) Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/6213 E. 2022/1979 K. Sayılı ilamında belirtiği üzere yemin içi beyanlar ikrar mahiyetindedir. Bu kapsamında dosyanın bakiye 25.000,00 TL alacağın ise altına çevrildiği iddiası bir bağlantısız bileşik ikrar mahiyetindedir ve davalı tarafça ispatlanamadığından…” gerekçesiyle Davacının davasının kısmen kabulü ile; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında takip tarihi itibariyle asıl alacağın 25.000,00 TL’lik kısmı ve işlemiş faizin 12.866,80 TL’lik kısmı olmak üzere toplam 37.866,80 TL miktarında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili ile davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararına bakıldığında öncelikle irdelenmesi gereken hususun yeminin bölünüp bölünmeyeceği olduğunu, YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2017/1002 Esas 2018/494 Karar sayılı ilamında yemini eda eden tarafın, yemin edeceği hususa bazı ilaveler yaparak yemini eda etmiş olması nedeniyle yemin altında söylediği sözlerin bölünüp bölünemeyeceğin olduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/20676 Esas 2018/7584 Karar sayılı ilamında yukarıda yer alan Hukuk Genel Kurulu kararına da atıf yapıldığını, mahkemenin gerekçeli kararında Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/6213 Esas 2022/1979 Karar sayılı ilamını emsal olarak kabul edilmiş ise de bu kararın mevcut yargılamaya uygulanmasının mümkün olmadığını, zira anılan kararda davacının ispat yükü altında olduğu, davalıya yemin delilinin hatırlatılması ve davacının da yemin etmesi hatalı olduğu, bu nedenle yeminin dikkate alınmadığının belirtildiğini, davalının 71 yaşında olup mahkeme huzuruna çıkmaya alışık birisi olmadığını, 10/03/2022 tarihli ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık noktası davacının 50.000 TL bedelli 21/03/2018 tarihli bonodan borçlu olup olmadığının tespiti olmasına rağmen yemin esnasında sorulan sorulara iddia edilen hususların dışında da cevap verdiği olduğunu, ancak yemin metninin bir bütün olarak incelendiğinde davalının yeminin sonunda “Benim şu anda 80 gram altın alacağım vardır” diyerek alacağının miktarını belirttiğini, mahkemece de bu hususta bilirkişi raporu alındığını ve takip tarihinde 80 gram altının değeri 56.800,00 TL olarak belirlendiğini, bu davanın açılmasının tamamen kötü niyetli olduğunu, zira davacının uzun yıllar boyunca borcunu ödemediğini, bundan dolayı olarak yemin metni içeriğinde belirtildiği üzere “kendisi bana borcunu altına çevirmek istedi. Şimdi inkar etmektedir.” dediğini, yani altına endekslenme davacı tarafından sunulmuş bir teklif olduğunu, yemin, yemin edecek kişinin iradesine ve vicdanına bırakma, yani onun söyleyeceklerinin doğru olduğunu hâkimin kabul etmesine önceden rıza göstermek demek olduğu düşünüldüğünde borcun altına endekslendiği konusunda tarafların mutabık kaldığı kabul edilmesi gerektiğini, ancak davacı yemin delilini lehine haksız kazanç elde etmek için kullandığını, dürüstlük kuralına aykırı olarak açılan işbu davanın, mevcut enflasyon koşulları, artan emtia fiyatları, yemin metni içeriği göz önüne alındığında davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, mevcut durumda davacı borcunu ödemediği için haksız çıkması gerekirken yeminin yanlış yorumlanması neticesinde kısmen haklı konuma geçtiğini, borcunu ödemeyen tarafın ödüllendirildiğini belirterek; istinaf başvurusunun kabülü ile davacı tarafın taleplerinin tümden reddi gerekirken usul ve yasaya aykırı bir şekilde davanın kısmen kabulüne ilişkin Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/16 Esas 2022/732 Karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini, dava değerinin %20 sinden aşağı olmamak üzere lehimize tazminata hükmedilmesini, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesini, davacının istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde ve istinafa cevap dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin 10/03/2022 tarihli duruşmada miktar itibariyle tanık dinletme istemini reddettiğini, senetle ispat kuralının sadece hukuki işlemler için getirildiğini, buna karşı hukuki fiillerin tanıkla ispat edilebileceğini, örneğin bir hizmet sözleşmesinde, işçi edimi olan işi gördüğünü her türlü delille ispat edebilirken, işverenin ödemeyi senetle ispat etmesi gerektiğini, hukuki fiil açısından çelişkiler mevcut olduğunu, hukuki fiili netleştirmek adına mahkemede tanık dinletilmek istenildiğini, davalının 2019 yılına ait fiil olduğunu bahsetmesine rağmen 2018 düzenleme tarihli senedi icraya koyduğunu, yani bu senetin yemin konusu hukuki ilişkiye ait olmadığını, tanıkların 2019 yılında gerçekleşen olayı ve senedin verilmesi hususlarında tanıklık yapacaklarını, bunlar dinlenilmeyerek eksik araştırma neticesi hatalı karar verildiğini, borcu bulunmadığını, senede konu borcu ödediğini belirterek; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/10/2022 tarihli, 2022/16 Esas, 2022/732 Karar sayılı kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, İİK.72 mad gereği takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372). Kambiyo senedi ve bononun hukukî niteliğine değinmek gerekirse; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illî ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukukî işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir amaca ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda şekil şartları sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehtarından karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo hukuku yönünden bu kayıtların bir anlam ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehtar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’î nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehtarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nın 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı). Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir. Nihayet, “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Bu husus yasal karinedir. Alacaklının malı teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Bu durumda davacının borcu ödediğini ispat etmesi gerekmektedir.Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2015 tarihli ve 2013/19-1622 E., 2015/1238 K. sayılı kararında da değinilmiştir.Keşidecisinin davacı, lehtarın ise davalı olduğu, 50.000,00 TL bedelli olduğu, bonoda malen kaydının yer aldığı, icra takibinin yukarıda bahsi geçen bonoya dayalı olarak yapılması ve bononun malen kaydını içerdiği, davacı tarafından davaya konu bonoda imzanın inkar edilmediği, davacının ödediğini ileri sürüldüğü, bu durumun davacı tarafça yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği, bu hususta dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı, davalının yemininde senetteki borca karşılık davacının davalının oğluna 21.000,00 TL ödediğini, davacıdan hayvan satın aldığını, hayvanın bedelinin 3.500,00 TL’ sini ve kesim parası olan 400,00 TL’yi davacıya ödemediğini beyan ettiği, bu suretle davacının 25.000,00 TL ve faizi üzerinden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi yönündeki ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı ile davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/10/2022 tarih ve 2022/16 E. – 2022/732 K. sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekili ile davalı vekili vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2.413,14 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 646,67 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 1.766,47 TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-Alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 99,20 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı ile davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 26/01/2023