Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/953 E. 2022/915 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/953
KARAR NO: 2022/915
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2022
ESAS NO: 2020/383
KARAR NO: 2022/63
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 20/04/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/01/2022 tarih ve 2020/383 Esas – 2022/63 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalının … Danışmanlık Sanayi ve Ticaret LTD ŞTİ’nin %50 şer hissedarı olduklarını, … … Vergi Dairesi’nin şirketin …sayılı yasa kapsamında 127.587,00 TL borcunun şirketten tahsil edilememesi nedeni şirket ortaklarından tahsile gidilmesi ile davacının banka hesabından borcun tahsil edilmesi nedeni ile davalıya hissesi oranında rücuen tahsilat yoluna gidildiğini, davalı hakkında bu nedenle takip başlatıldığını, her iki takibin dayanağının aynı olduğunu, davalının haksız yere takibe itiraz ettiğini, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının vekili olduklarının bilinmesine rağmen usulsüz tebligat yapıldığını, davacının dava dışı şirkete borcu olduğunu, şirket tarafından davacı hakkında açılmış derdest dava olduğunu, davacının davalıya rücu hakkı olmadığını, davacının yaptığı ödemelerin şirkete olan borcuna mahsuben yapılan ödemeler olduğunu, davacının şirket müdürlüğü esnasında yapmış olduğu işlemler nedeni ile kendisi hakkında açılan Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/740 E sayılı dosyanın bulunduğunu, davalının davacıdan alacaklı olduğunu, Kayseri … İcra Darise’nin …sayılı dosyasında davacının şirketi 938.719,00 TL borçlandırdığına dair bilirkişi raporu bulunduğunu, davacının yapmış olduğu ödemeyi öncelikle şirketten talep etmesi gerektiğini, davacının şirketten alacağı varsa da tahsil imkanı olduğunu, şirkete ait … plakalı aracın halen davacının uhdesinde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar davalı tarafça davacının dava dışı şirkete borcu olduğu ve ödemelerin bu borca mahsuben yapıldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş ise de, Kayseri … İcra Dairesi’nin… ile … sayılı dosyalarında dava dışı … Danışmanlık Sanayi ve Ticaret LTD ŞTİ’nin ortağı olmaktan kaynaklı 6183 sayılı yasa kapsamında davacının yapmış olduğu vergi ödemeleri nedeni ile davalı hakkında hissesi oranında takip başlattığı görülmekle davacının bu takiplerden dolayı alacaklı olup olmadığının tespiti için delillerin toplanmasından sonra bilirkişiden 07/10/2021 tarihli rapor alınmıştır. İlgili raporda, davacının ödeme yaptığı tarihte ortağı olduğu şirketin borca batık ve gayrıfaal olduğu ve şirketin ortaklardan 21.900 TL alacağı olup bunun diğer dava konusu olduğunun belirtildiği görülmekle, bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu anlaşılarak bu şekilde davacının davasında haklı olduğu ” gerekçesiyle DAVANIN KABULÜ İLE, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına davalı tarafça yapılmış olan itirazın iptali ile takibin 52.608,00 asıl alacak üzerinden devamına, Kabul edilen alacak bedeli olan 52.608,00 TL’nin %20 si oranında icra inkar tazminatının İİK madde 67 gereğince davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına davalı tarafça yapılmış olan itirazın iptali ile takibin 11.185,50 asıl alacak üzerinden devamına, Kabul edilen alacak bedeli olan 11.185,50 TL’nin %20 si oranında icra inkar tazminatının İİK madde 67 gereğince davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı … unvanlı şirkete büyük meblağlarda borcu bulunduğunu, şirket tarafından davacı hakkında açılmış derdest bir dava da bulunması nedeniyle, davacının şirket vergi borçlarını ödemesi nedeniyle davalıya rücu hakkı bulunmadığını, buna rağmen davacının şirkete borçlarını incelemeyen ve mevcut davaları bekletici mesele yapmayan kararın kaldırılmasını, davacı tarafından davalı hakkında alacak iddiası ile başlatılan icra takipleri …Danışmanlık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına Vergi Dairesine yaptığı vergi borcu ödemesine dayandığını, yani bahse konu borcun kanuni borçlusu … unvanlı şirket olduğunu, davalıdan alacaklı olduğunu iddia eden davacının, … Danışmanlık San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne yüklü meblağlarda borcu bulunduğunu, şirket adına yaptığını iddia ettiği ödeme, şahsın şirkete olan borçlarına mahsuben ödeme yapmasından ibaret olduğunu, aynı şekilde davacı, 2011-2016 yılları arasında şirket müdürlüğü yapması nedeniyle bu görevi esnasında şirket malvarlığını yok etmek, şirket alacaklarını kendi adına tahsil ederek şirket hesaplarına geçirmemek ve şirketle rekabet yasağına uymamak suretiyle şirketi zarara uğratmak fiillerinden şirkete karşı hukuki ve cezai sorumluluğu da bulunduğunu, bu hususta Kayseri (2) inci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/740 E. sayılı dosyasında (yeni esası 2021/120) şirket tarafından açılan davanın derdest olduğunu, davalının da limited şirket ortağı olarak kanuni temsilcilik görevi yürüten davacının sebep olduğu zarar nedeniyle kendisinden alacaklı olduğunu, yine şirket ile davacı arasındaki uyuşmazlığa konu Kayseri (5) inci İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında alınan 11.07.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davacının ortak ve müdür olduğu dönemde şirkete 938.719.-TL borçlandığının ortaya konduğunu, dolayısıyla şirket vergi borçlarının davacı tarafından ödenmiş olması, davacının şirkete olan borçlarının ödenmesi anlamına gelmekte ve şirket adına yaptığı ödemeler nedeniyle davalıdan herhangi bir talep hakkı bulunmadığını, zira davacının öncelikle ödemiş olduğu tutarı şirketten talep etmesi zorunluluğunun, yerleşik yargı içtihatlarına göre (Yarg. (11) inci HD., 06.10.2016 t., 2015/9128 E., 2016/7852 K.) davacının, dava dışı şirkete olan borçları nedeniyle şirketten alacak talebinde bulunamadığı açık olmakla birlikte, gerçekte bir alacak var olsaydı da şirketten tahsili imkânı da bulunduğunu, Zira Kayseri (2) inci Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/740 E. sayılı dosyasındaki (yeni esası 2021/120) uyuşmazlığa da konu olan şirkete ait … plakalı aracın, hukuka aykırı şekilde hala davacının uhdesinde bulunmakta ve talep edilmesine rağmen şirkete iade edilmediğini, davacının bedelini ödemeden kullandığı aracı iade etmemek veya bu araçla ilgili vergi dairesi tarafından takibe geçilmesini önlemek amacıyla kamu borcunu ödediğini ve kötüniyetli ve haksız şekilde davalıya karşı takibe geçtiğini, buna rağmen yerel mahkeme tarafından davacının şirkete olan borçlarının incelenmediğini, derdest davanın sonuçlanmasının da beklenmediğini, kamu borcunun … şirketinden tahsili imkânı bulunduğunu, kanunda düzenlenen bu def’iyi vergi dairesine karşı ileri sürmeksizin şirketin vergi borcunu ödeyen davacının davalıdan talep hakkı bulunmadığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunun şirketin malvarlığının gerçek değerini tespit etmeksizin şirketin borca batık olduğunu iddia etmesi nedeniyle denetime elverişli olmadığını, dolayısıyla kamu borcunu ödeyip rücu etmek isteyen ortağın, kamu borcunun takip koşullarının oluşup oluşmadığını incelemekle yükümlü olduklarını, yani kamu alacağının limited şirketin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine ortak ödeme yapmış olması gerektiğini, aksi takdirde, kamu borcunu ödeyen ortağın diğer ortaklara rücu edemeyeceğini, zira müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olacağını, dava dışı … Şirketi’nin malvarlığının bulunduğunu, örneğin … plakalı Şirket aracının hala bedeli ödenmeden davacı tarafından kullanılmakta olduğu ve sadece bu araç nedeniyle de davacının şirkete borçlu olduğunun açık olduğunu, bu nedenlerle Vergi Dairesine karşı öncelikle bu def’iyi ileri sürmeyen davacının alacak iddiasında bulunmasının mümkün olmadığını, yerel mahkeme tarafından bu savunmaları dikkate alınmaksızın, alınan hatalı ve eksik bilirkişi raporuyla şirketin borca batık olduğunun ileri sürüldüğünü, şirket defter ve kayıtları ile şirket malvarlığı incelenmeden sadece 2018 yılı beyannameleri ile ortaya atılan dava dışı şirketin borca batık olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının müdür olduğu dönemde şirket defter ve kayıtlarının sıhhatli şekilde tutulmaması nedeniyle vergi beyannameleri ile değil, ancak yargılama sonunda anlaşılacak bu hususta sadece 2018 yılı beyannamelerinin rapora esas alınmasının eksik inceleme sonucunu doğuracağını, şirket malvarlığının gerçek değerinin tespiti için kıymet takdiri yapılmamasının bozma nedeni olduğunu, yerel mahkemenin kararına dayanak yaptığı 12.10.2021 tarihli bilirkişi raporunda, dava dışı Şirketin 2018 yılı Kurumlar Vergisi beyannamelerinden yola çıkılarak şirketin borca batık olduğu sonucuna varıldığını, bahse konu raporda, dosyaya 2019 yılı Kurumlar Vergisi beyannameleri getirilmemesine rağmen bilirkişi tarafından şirketin 2017 yılından bu yana gayrifaal olduğu iddiasının ortaya atıldığını, öncelikle şirket defter ve kayıtları incelenmeden, 2018 yılı vergi beyannameleri ile şirketin borca batık olduğu sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, zira davacının şirket müdürü olduğu dönemde şirket malvarlığını eksiltme işlemleri yaptığı ve bu beyannamelerin davacının usulsüz işlemlerinin ardından verildiğinin açık olduğunu, bu hususta Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/120 esas numaralı dosyasında yargılamaya devam edildiğini, davacının şirket malvarlığını eksiltmesinin ardından verilen vergi beyanlarının şirketle ilgili borç durumunu tespitte kullanılamayacağının ortaya koyduğunu, davacının yapmış olduğu ödemelerin tarihi 2019 yılı sonu ve 2020 yılı başı olması nedeniyle, sadece 2018 yılı vergi beyannameleri ile şirketin mevcut durumunu eksik gösteren raporun hükme esas alınamayacağını, zira 2018 yılında şirket aracının değerinin 29.104,29 TL olarak gösterilmişken, 2021 yılı itibariyle bu değerde araç bulunmadığını, aracın güncel 180.000 ila 220.000.- TL arasında satış değeri olduğunun görüldüğünü, yerel mahkemeden aracın kıymet takdirinin yapılmasının talep edilmişse de, bu talebin değerlendirilmediğini, bilirkişinin şirketi borca batık gösteren ve davacının malvarlığını eksiltmesinin ardından şirketin gerçek durumunu göstermeyen vergi beyannamelerine dayanan görüşün hükme esas alınamayacağını, öncelikle bilançoda şirkete borçlu olan ortağın, şirket defter ve kayıtlarının incelenmesi ile tespiti gerekirken, bilirkişinin ek raporda kök rapordaki tespitini inkar etmesi ve şirket defter ve kayıtlarına göre şirkete borçlu olan ortağı tespit etmemesinin çelişkili ve eksik incelemeye neden olduğunu, hatalı ve eksik kök rapor ve ek rapora dayalı Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.01.2022 tarih, 2020/383 E., 2022/63 sayılı kararının istinaf incelemesinin ardından kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, limited şirket ortağının şirketin kamu borcunu ödemiş olması nedeniyle yine ortak olan davalıya rücu istemine ilişkin itirazın iptali davasıdır.Sermaye şirketlerinden biri olarak tanımlanan limited şirkete ilişkin hususlar, TTK’nın 573 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Limited şirket, TTK’nın 602. maddesi uyarınca işlem ve fiilleri neticesinde doğan borçlardan dolayı sadece malvarlığıyla sınırlı olarak sorumlu olup bu husus, sınırlı sorumluluk ilkesi olarak adlandırılmaktadır. Bunun yanında limited şirket ortağı ise TTK’nın 573/2. maddesi gereği şirketin borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettiği esas sermaye payı oranında şirkete karşı sorumludur. Başka bir anlatımla ortağın, taahhüt ettiği sermayeyi koyma borcuyla sınırlı olan sorumluluğu şirkete karşı olup, şirket borçlarından dolayı alacaklılara karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. TTK’nın 573/2. maddesi uyarınca esas sözleşmede öngörülmesi şartıyla sermaye koyma borcu yanında limited şirket ortağı yönünden ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri de öngörülebilecek olup ek ödeme yükümlülüğüne dair şartlar aynı Kanun’un 603 ve devamındaki maddelerde, yan edim yükümlülüğüne dair şartlar ise 606 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Bu kapsamda limited şirket ortağı, ancak yukarıda anılan kanunî düzenlemelerde belirlenen şekil ve esaslar çerçevesinde, esas sözleşmede belirlenen ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri ile sorumlu tutulabilecektir. Bu durum, ortakların şirkete karşı koymayı taahhüt ettikleri sermaye borcuyla sınırlı olarak sorumlu olduklarına dair kuralın istisnasını teşkil eder. Limited şirket borçlarından şirket ortağının sorumsuzluğuna dair kuralın bir diğer istisnası ise; limited şirketin kamu borçlarına ilişkin olarak kaleme alınan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (6183 sayılı Kanun/AATUHK) 35. maddesidir. 6183 sayılı Kanun’un, kamu alacaklarının tahsilini güvence altına almak amacıyla ihdas edilen 35. maddesi; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmünü haiz olup buna göre limited şirket ortağı, şirketten tahsil imkânı bulunmayan kamu alacaklarından sermaye payı oranında sorumludur. Eş söyleyişle ortağın, limited şirketin AATUHK kapsamındaki kamu borçlarından, aynı Kanun’un yukarıdaki maddesinde sayılan şartlar dâhilinde ve şirketteki sermaye payı oranında sorumluluğu mevcut olup bu Kanun kapsamı dışındaki şirket borçlarından TTK’nın 573/2. maddesi gereği sorumluluğu bulunmamaktadır. 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında limited şirket ortağının kamu alacaklarından sermaye payı oranındaki sorumluluğunun ilk şartı; şirket hakkında 6183 sayılı Kanun kapsamındaki kamu alacağının mevcudiyetidir. 6183 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca kamu alacağı, aynı Kanun’un 1 ve 2. maddelerinde belirtilen alacakları ifade etmekte olup buna göre; devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ilişkin muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i kamu alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile bunların takip masrafları gibi alacaklar kamu alacağı olarak tanımlanabilir. Ayrıca muhtelif kanunlarda Tahsili Emval Kanunu’na göre tahsil olunacağı bildirilen her çeşit alacağın da kamu alacağı olduğu aynı Kanun’un 2. maddesinde belirtilmiştir. Bu manada 1. maddede sayılan kurumlar dışındaki bir kuruma ait bir alacak, kamu alacağı niteliği haiz olsa bile hakkında özel bir hükmün bulunmaması hâlinde AATUHK kapsamı dışında kalacaktır. Kamu alacağının büyük kısmını vergi alacağı oluşturmakla birlikte, kamu alacağı, vergi alacağını da kapsayan daha geniş bir kavramdır. Bunun yanında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (SSGSSK) 88. maddesinin yollamasıyla Sosyal Güvenlik Kurumunun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde de 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağı düzenmiş olup bu kapsamda anılan kurumun ödenmeyen prim ve diğer alacakları da kamu alacağı kapsamı içerisindedir. Dolayısıyla limited şirket ortağı, şirketin 6183 sayılı Kanun kapsamındaki tüm kamu borçlarından, aynı Kanun’un 35. maddesi gereği sermaye payı oranında şahsi malvarlığıyla sorumludur. 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında limited şirket ortağının sorumluluğunun bir diğer şartı ise; kamu alacağının asli borçlu olan limited şirketten tamamen yahut kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmasıdır. Bu kapsamda kamu alacağından dolayı limited şirket ortağının sorumluluğu, ancak alacağın şirketten tahsil imkânının bulunmaması hâlinde doğacaktır. Tahsil edilemeyen kamu alacağı kavramı; 6183 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca; kamu borçlusunun aynı Kanun hükümlerine göre yapılan malvarlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir malvarlığının bulunmaması, haczedilen malvarlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin kamu alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen kamu alacaklarını, tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağı ise; kamu borçlusunun haczedilen mal varlığına 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin kamu alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen kamu borçlusundan aranılan kamu alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan kamu alacaklarını ifade eder. Bu kavramlardan anlaşılacağı üzere tahsil edilemeyen kamu alacağından söz edebilmek için limited şirkete karşı 6183 sayılı Kanunun 54 ve devamındaki maddelerinde yer alan bütün cebren tahsil yollarının tüketilmiş olması ve buna rağmen tahsilâtın yapılamamış olması gerekir. Tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağında ise bütün cebren tahsil yollarının tüketilmesi gerekmez. Takip sırasında yapılan malvarlığı araştırması sonucunda kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması yeterlidir. Buradan hareketle limited şirket ortağının, şirketin kamu borçlarına ilişkin sorumluluğu fer’i niteliği haiz ikinci derece bir sorumluluk olup kamu alacağının tahsilinde öncelikle asli borçlu olan limited şirketin malvarlığına müracaat edilmesi gerekir. Kamu alacağının şirketin malvarlığından karşılanamaması veya karşılanamayacağının anlaşılması durumunda ortakların şahsi malvarlıklarına başvurulabilecektir. Ancak belirtilmelidir ki; ortakların kamu alacağına ilişkin sorumlulukları müşterek nitelikte olup her bir ortak, şirketin kamu borcundan sermaye payı oranında, doğrudan doğruya ve kusursuz sorumluluk esasına dayalı şekilde sorumluluk altındadır.Limited şirketin kamu borcunu ödeyen ortağın rücu hakkı bakımından 6183 sayılı Kanun’da bir düzenleme bulunmamakla beraber ortak, ödediği borcun tamamı için asli borçlu olan şirkete başvurabilir. Zira kamu alacağının asıl borçlusu limited şirkettir. Öte yandan şirketin kamu borcunu ödeyen ortağın, kendi malvarlığından yaptığı ödeme nedeniyle sermaye payını aşan kısım bakımından diğer ortaklardan rücuen talepte bulunabilmesi için ödediği kamu borcunun, asıl yükümlü olan limited şirketten rücuen tahsilinin imkân dâhilinde bulunmaması gerekir. Zira kamu borcunun şirketten tahsili mümkün olmasına ve 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesindeki şartların mevcut olmaması nedeniyle herhangi bir sorumluluk altında bulunmamasına rağmen bu borcu ödeyen ortak, ödemiş olduğu miktarı asıl yükümlü olan limited şirketten talep edebilecek olup bu kapsamda diğer ortaklardan rücuen talepte bulunamaz. Aksinin kabulü, limited şirketten tahsil imkânı bulunmasına rağmen, 6183 sayılı Kanun kapsamındaki kamu borçlarından dolayı, doğrudan doğruya şirket ortaklarının sorumluluklarına gidilmesi sonucunu doğuran ve aynı Kanun’un 35. maddesinin ihdasında amaçlanan ilkelere aykırı bir durum ortaya çıkarır.Sonuç itibariyle limited şirketin 6183 sayılı Kanun kapsamında kalan ve şirketten tahsil imkânı bulunmayan kamu borçlarını ödeyen ortak, yaptığı ödemelerden kendi sermaye pay oranını aşan tutar yönünden diğer ortaklardan rücuen talepte bulunabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının dava dışı Ltd. Şti.’nin %50, davalının ise aynı şirkette %50 oranında pay sahibi olduğu, davacı tarafça, şirketin vergi borçlarının ödendiği iddia edilerek davalının yapılan harcamalardan sermaye payı oranındaki sorumluluğuna dayalı şekilde rücuen alacak talebinde bulunulmuştur. 6183 sayılı Kanun kapsamındaki kamu borcu niteliği haiz olmayan şirket borcu için yapılan ödemeler ancak limited şirketten talep edilebilir. Bu anlamda limited şirketin gayri faal durumda veya aciz içerisinde bulunup bulunmamasının, şirketin 6183 sayılı Kanun kapsamı dışında kalan ve davacı tarafından ödendiği iddia olunan borçları bakımından herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Zira limited şirket, bu tür borçlardan dolayı TTK’nın 602. maddesi uyarınca malvarlığıyla sınırlı şekilde sorumlu olup, ödendiği iddia olunan bu nitelikteki şirket borcuna dair rücuen alacak talebi ancak şirketin malvarlığına müracaatla tahsil edilebilir.Limited şirket borcunun 6183 sayılı Kanun kapsamındaki bir kamu borcu olduğunun tespiti hâlinde ise şirketin aciz içerisinde veya gayri faal durumda olup olmadığı önem kazanır. Zira 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında ödenen kamu borcunun sermaye payı oranında diğer ortak olan davalıdan rücuen tahsili için gereken koşullardan biri de; anılan kamu borcunun, bu borcun yükümlüsü olan limited şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmasıdır. Bu bağlamda ortaklardan biri tarafından ödenen ve aynı zamanda şirketten tahsil imkânı bulunan kamu borcunun, 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi çerçevesinde diğer ortaktan rücuen tahsili mümkün olmayıp bu yöndeki talebin yegâne muhatabı limited şirketin kendisidir. Ancak şirketten tahsil imkânı bulunmayan kamu borcunu ödeyen ortak, ödediği miktarın sermaye pay oranını aşan tutarı bakımından 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi çerçevesinde diğer ortaktan rücuen talepte bulunabilir. Bu sebeple, tarafların ortağı oldukları şirketin 6183 sayılı Kanun kapsamında kalıp davacı tarafça ödendiği iddia olunan kamu borçları bakımından davalıya karşı rücuen ileri sürülen alacak talebinin değerlendirilmesinde, anılan kamu borcunun şirketten tahsil imkânının belirlenmesi bağlamında, şirketin aciz içerisinde veya gayri faal durumda olup olmadığının somut bir biçimde tespiti önem arz etmektedir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/11-53 Esas 2021/611 Karar)
Tarafların dava dışı şirketin ortağı oldukları, davacının şirketin kamu borcunu ödediği hususları uyuşmazlık konusu değildir. Dava dışı şirketin borca batık ve gayrıfaal durumda olduğu, şirkete ait davalının belirttiği araç üzerinde kamu hacizlerinin bulunduğu, kamu borcunun şirketten tahsil imkanının bulunmadığı kanaatine varılmakla ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMES’nin istinafa konu edilen 26/01/2022 tarih ve 2020/383 E. – 2022/63 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 4.357,73 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 1.090,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.267,73 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 20/04/2022