Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/921 E. 2022/955 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/921
KARAR NO: 2022/955
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2021
NUMARASI: 2019/743 E. 2021/1147 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 20/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 20/04/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/12/2021 tarih ve 2019/743 E – 2021/1147 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, Kayseri’de faaliyet gösteren konut yapı kooperatifi olduğunu, 2010 hesap yılına ilişkin olarak 20.02.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul kararı gereğince üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyeti çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, Kooperatif genel kurulu tarafından şimdiye kadar usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesi ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını, davalı üye ve kooperatiften dairesini alan diğer 196 üyeden yalnızca geçici maliyet bedelleri alındığını, o zamanki bilirkişi maliyet raporu incelendiğinde kesin maliyet raporunda bulunması gereken özelliklerin bulunmadığı ve hesaplamaların yapılmadığı, eksik ve hatalı olduğu, geçici maliyet raporu niteliğinde olduğunu, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetleri kooperatif ortaklarına pay edilmediğini, arsa sahiplerine teslim edilen dairelerin maliyetleri kooperatif üzerine yani halihazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, yine maliyet hesabında kat, cephe ve şerefiye bedeli farkları da gerçeği yansıtmadığını, ayrıca o zamanki yönetim tarafından bilinçli bir şekilde fahiş (%50-%60) oranlarla kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapıldığını kooperatifin büyük maddi zarara uğratıldığını, Müvekkili Kooperatif tarafından bugüne kadar 196sı kooperatif üyesi, 197si arsa sahibi olmak üzere toplam 393 daire teslim edildiğini, halihazırda 309 daire de (152 koop. üyesi + 157 arsa sahibi) yarım kaldığını, daireler teslim edilemediğini, kooperatif tarafından yapılan/yapılacak olan toplam 702 daire mevcut olduğunu, kooperatifin mevcut 305 üyesi bulunduğunu, bunlardan 196sı davalı gibi dairesini ve tapusunu aldığını 109 üye henüz dairesini alamadığını, eksik ve hatalı maliyetlerle kooperatif ortaklarına kat mülkiyet tapuları ferdileştirme ile verildiğini, daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetleri hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim almış üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti (teslim edilen 197 arsa sahibi dairesi, devam eden 152 üye dairesi ve devam eden 157 arsa sahibi dairesi) geriye kalan 109 üyeye yüklendiğini, yapılan geçici/kesin maliyet hesapları doğru olarak üyelere pay edilmiş olsa idi dairesini teslim alan üye başına ortalama 220.000-240.000TL maliyet düşecek iken, arsa sahiplerinin daire maliyetleri üyelere yansıtılmadığı için 90.000-140.000TL arası bedellerle daireler üyelere teslim edildiğini, evini teslim alan üyelerden aylık aidat miktarının %40ı oranında kira bedeli alınması yönünde genel kurul kararı olmasına rağmen bu bedeller üyelerden talep ve tahsil edilmediğini, kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, sgk vs. borçlar dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçlar dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, yapılan bu fahiş hatalar müvekkil kooperatifin halihazırda yönetiminde olanlar tarafından görev başına geldikleri zaman kooperatif kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde tespit edildiğini, bu nedenlerle 21.04.2019 tarihinde yapılan kooperatif olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini, bu hesap hatalarında o zamanki kooperatif yönetiminin ve ilgililerin kasten hareket ettiği düşünülerek Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, şüpheliler hakkında 2019/18630 Sor. no ile soruşturma başlatıldığını ve yargılama halen devam ettiğini, kooperatif tarafından yapılan 21.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararlar muhalefet şerhi olmaksızın oy birliğiyle alındığını, genel kurul toplantısının iptali amacı ile açılmış hiçbir dava bulunmamakta ve alınan tüm kararlar kesinleşmiş bulunduğunu, bu kapsamda verilen yetki uyarınca yönetim kurulu tarafından ilgili hazırlıklar yapıldığını ve alınan kararlar ile kesin maliyet bedeli hesaplanması süreci başlatıldığını, hesaplanan kesin maliyetler ana sözleşmenin 61. maddesindeki usule birebir uygun şekilde üyelere tebliğ edilldiğini ve 15 günlük itiraz süreci ve devamındaki prosedür de tüm üyelere tanınarak, ilgili sürecin 61. maddeye uygun olarak tamamlanması sağlandığını, tüm üyelerin paylarına düşen kesin maliyet bedeli borcu miktarı üyelere tebliğ ve ödeme yapmaları hususu talep edildiğini, verilen süre içerisinde ödemelerini yapmayan tüm üyelerle ilgili olarak yasal hukuki süreç başlatıldığını, davalının da verilen tüm bu sürelere rağmen borcunu ödemediğinin tespit edildiğini, kooperatif tarafından hesaplanan kesin maliyet bedellerinin tüm üyelere tebliğ edilmesine rağmen davalı ile birlikte bir kısım üyeler, verilen süre içerisinde borçlarını ödemediklerini ve bunun üzerine müvekkil kooperatif tarafından muaccel hale gelen işbu borçların tahsili amacı ile iş bu davayı ikame ettiklerini belirterek, kooperatifin genel kurul kararı ile şimdiye kadar belirlenen tüm geçici ve kesin maliyet bedellerini iptal etmesi ile yeniden kesin maliyet hesabı yaparak üyelerden talep etmesinde, yukarıda detaylı olarak izah ettiğimiz üzere dairesini teslim almamış üyeler ile teslim almış üyeler arasındaki eşitliğin sağlanabilmesi amaçlandığını, dava şartı olarak zorunlu Arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak davalı ile 25.10.2019 tarihinde yapılan 2019/115713 arabuluculuk numaralı arabuluculuk toplantısında anlaşma sağlanamadığını belirterek öncelikle telafisi mümkün olamayacak zararlarımızı önlemek maksadıyla davalının müvekkil kooperatiften almış olduğu Kayseri ili … ilçesi … mahallesi … Ada … Parsel … Blok Bağımsız Bölüm No:…’da kayıtlı bulunan mesken vasıflıtaşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine “davalıdır şerhi” konulmasına, davalının müvekkil kooperatifin halihazırda üyesi olduğunun kabulü ile, davalının kooperatife karşı kesin maliyet ve diğer hususlardan doğan edim borçları nedeniyle, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydı ile (kısmi dava olarak) şimdilik 5.000,00 TL kesin maliyet bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkil kooperatife ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafın eksik harcı tamamlaması gerektiğini, davacı tarafın bu şekilde belirsiz alacak davası açması hukuken mümkün olmadığını, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin kooperatifin üyesi olmadığını, müvekkilinin kooperatife olan borcunu ödeyip 2013 yılında kat mülkiyeti tapusunu aldığını, tapuyu aldıktan sonra kooperatif tarafından yapılan genel kurul toplantıları ve hazirun listesinde ismi bulunmadığını, genel kurula da davet edilmediğini, müvekkilin kooperatiften çıktığı, ilişiğinin kesildiğinin onaylandığını, müvekkili ve müvekkili gibi başka üyelerin de kötüniyetli olarak 21.04.2019 tarihinde yapılan genel kurul ile yeniden borç çıkarılmasının kötü niyetli olduğunu üye olmayan müvekkiline yıllar sonra haziruna eklenerek genel kurulda borç çıkarılması kanuna da aykırı olduğunu, davacı kooperatif tarafından her ne kadar 21.04.2019 tarihli genel kurul kararı ile müvekkil aleyhine kesin maliyet bedeli talep edilmiş olsa da 2019 yılından önce kesin maliyet hesabı yapıldığını, belirlenen kesin maliyet bedeli müvekkil tarafından ödendiğini, üyeliğinin yıllar önce 2013 yılında sona erdiğinden üyelikten kaynaklı olarak alacak talep edilmesi hukuka aykırı olduğunu, 21.04.2019 tarihli genel kurul tutanağında şimdiye kadar belirlenen tüm geçici ve kesin maliyetlerin iptaline karar verildiği belirtilmiş ise de, söz konusu kooperatif genel kurulunda; neden daha önceki kesin hesapların hatalı olduğunun açıkça belirtilmesi ve resmi tespitlerle gösterilmesi gerektiğini, aksi bir durumun keyfiliğe yol açtığını ve kooperatif genel kurul kararları, yasalara ve ana sözleşmeye aykırı olamayacağını, müvekkilin 2013 yılında kat mülkiyeti tapusunu aldığını, kooperatif ile ilişiği kesilen müvekkile bu kadar yıl sonra yeniden borç çıkarılması hukuka aykırı olduğunu, kooperatif eşitlik ilkesine aykırı davrandığını, davacı kooperatif tarafından çıkarılan kesin maliyet bedeli ve diğer talepleri kesinlikle kabul etmemekle birlikte borcun kaynağı olan 21.04.2019 tarihli genel kurulun hazirun cetveli incelendiğinde bütün üyelerin hazirun cetvelinde yer almadığı üyelerin bir kısmı hazirun listesine dahil edilmişken bir kısmının hazirunda yer almadığı görüleceğini, müvekkilim kooperatifin üyesi olmadığını belirterek, davacının haksız ve hukuka aykırı davasının usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Toplanan delillerden davalının davacı kooperatifin üyesi olduğu, benimsenen bilirkişi raporunun içeriğine göre davalının daha önceden ödediği tutarın müteahhitlik karne katsayısı dikkate alınarak yeniden hesaplanması sonucu davalının ödemesi gereken kesin maliyet bedelinin 172.320,00 TL olduğu kooperatif ana sözleşmesinin 61.maddesinde endekslemenin müteahhitlik karne kat sayısı esas alınarak yapılması gerektiği anlaşılmıştır.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Davacı vekili 26/01/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 172.320,00 TL kesin maliyet alacağının, 5.000,00 TL’sine dava tarihi olan 30/10/2019 tarihinden ve 167.320,00 TL’sine ıslah tarihi olan 26/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacının ıslah ile arttırdığı tutar, daha önceden davacının tapu iptal tescili talebi nedeni ile taşınmazın değeri üzerinden tamamlanan harç sınırında kalmış, yani harç daha önceden tamamlanmıştır. Ancak alacak talebi yönünden ıslah iradesinin ortaya konulduğu yani ıslah dilekçesinin verildiği tarih 26/01/2021’dir. Davalı vekili davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürmüştür. Yukarıda davalının istifasının hüküm ve sonuç doğurmadığı, üyeliğinin devam ettiği ayrıntısı ile açıklanmıştı. Davacı kooperatif tarafından davacıya karşı edimi yerine getirildiği, taşınmazın davalı adına tescil edildiği dosyadaki kayıtlar ile sabittir. Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata zamanaşımı işlemesi mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/8913 Esas 2020/237 Karar, 2017/391 Esas 2020/1615 Karar sayılı içtihatları bu yöndedir. İzah edilen nedenle davalının zaman aşımı def’i yerinde görülmemiştir. Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının üyesi olan davalıdan kooperatif üyeliğinden kaynaklı kesin maliyet bedeli alacağını talep edebileceği, benimsenen bilirkişi ek raporuna göre davacının talep edebileceği kesin maliyet bedelinin 172.320,00 TL olduğu, itibaren genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oranı üzerinden gecikme faizi uygulanacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davacının terditli taleplerinden ikinci talebi olan alacak davasının kabulü ile toplam 172.320,00 TL kesin maliyet alacağının, 5.000,00 TL’sine dava tarihi olan 30/10/2019 tarihinden ve 167.320,00 TL’sine ıslah tarihi olan 26/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 18 (aylık % 1,5) oranında gecikme faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. İzah edilen tüm nedenlerle mahkememizce aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının, kesin maliyet alacağı talebinin kabulü ile, kesin maliyet alacağının 5.000,00-TL’sine dava tarihinden, ıslah ile artırılan 167.320,00 TL’sine ıslah tarihinden itibaren yıllık %18 oranındaki faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Toplamda 166 kooperatif üyesine karşı iş bu davalar seri dava olarak açıldığını, hali hazırda 166 Üyeden fazla kooperatif üyesi olmasına rağmen kesin maliyet bedellerinin 166 kişiye göre eksik ve hatalı şekilde hesaplandığını, bu hususun eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğunu, bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere 166 kooperatif üyesinin taşınmazlarının metre karesine göre hesaplama yapıldığının ortada olduğunu, müvekkilinin taşınmazından metre kare olarak daha büyük olan diğer taşınmazlar ile müvekkilinin taşınmazının aynı oranda hesaplandığını, buna göre kesin maliyet bedelinin çıkarıldığını, raporlarda fazlaca hesaplama hatası bulunduğunu, davacı kooperatifin önceki kooperatif yöneticileri tarafından usulsüzlükler yapıldığından bahisle iş bu davayı açmış bulunduğunu, müvekkilinin borçlarının tamamını ödemiş kooperatife hiçbir borcu kalmadığını, hatta müvekkiline ilişik kesme belgesi dahi verildiğini, bunu da dosyaya sunduklarını, kooperatif yöneticileri tarafından usulsüzlük yapıldığını varsaysalar bile kooperatifin zararından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, bu zarardan sorumlu olan kooperatif üyesi değil kooperatifler kanunu gereği kooperatifin yöneticileri olduğunu, Kooperatifler Kanunu md 62/3 ‘e göre ”Yönetim Kurulu Üyeleri Kanun ve Ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kusurları nedeniyle gereği gibi yerine getirmemeleri halinde kooperatif ile aralarındaki sözleşmelerin ihalali söz konusu olduğundan yönetim kurulu üyelerinin kendi kusurlardan ileri gelen zararlardan sorumlu olduklarının hükme bağlandığını, Kooperatif ile ilişiği kesilen müvekkiline karşı bu davanın açılmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki dava dilekçesinden anlaşılacağı üzere yönetim kurulu üyelerinin kusuru nedeniyle zararların oluştuğunun ikrar edildiğini, yargılama aşamasında ise kesin maliyet bedeli çıkarılmadan önce keşif yapılarak gayrimenkul değerleme uzmanı vasıtası ile gayrimenkulün rayiç bedelinin de ortaya çıkarılması gerekmekte iken mahkeme tarafından eksik inceleme yapıldığını, davacının şu durumda müvekkiline lüks daire bedelinde bir daireyi satmış olduğunu, bilirkişi raporlarına karşı verdikleri itiraz dilekçelerinde de sözünü ettikleri üzere dosyadaki bilirkişiler ile kooperatif arasında organik bağ olduğu yönünde ciddi şüpheler bulunduğunu, bu şüphenin dahi bilirkişi raporlarının il dışından başka bir bilirkişi heyetine verilmesi taleplerini haklı göstermekte iken mahkeme tarafından bu taleplerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, bilirkişi raporları düzenlenirken kooperatif üyelerinin tamamından bu bedelin tahsil edilmemiş olup rastgele 166 kişiye karşı dava açıldığını, denkleştirici adalet yöntemine göre kooperatif üyelerinin tamamına karşı açılmamış olmasının usule aykırı olacağını, Davacılar vekilinin müvekkillerinin kooperatif üyesi olduğunu, devraldıkları taşınmazları hiçbir borcu olmaksızın devraldıklarını, konutların daha önce şerefiye bedeli ve kesin maliyetlerinin hesaplandığını, yeni yönetimin anasözleşmenin 61. maddesine açıkça aykırı şekilde yeniden konut maliyet ve şerefiye hesabı yaptığını ve öncekinden çok farklı borç çıkardığını, önceki kesin maliyet ve şerefiye bedelleri hesabının kesinleşmiş olduğunu ileri sürerek, yeniden şerefiye bedeli ve kesin maliyet hesabı yapılamayacağının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiğini, davalı vekilinin 2008 yılında yapılan kesin maliyet hesaplarının genel kurulca iptal edilerek, kesin maliyet hesaplarının yeniden tespiti için yönetim kuruluna yetki verildiğini, yeniden maliyet hesabı yapılmasının kanun ve anasözleşmeye aykırı bir yönü bulunmadığını, davacılarda bulunan ibranamelerin yetkili kişilerin imzasını taşımadığından geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini talep ettiğini, mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatifin 2009 yılında yapılan genel kurul toplantısında önceki şerefiye ve kesin maliyet hesaplarını ihlal ettiği ve ortaklar için yeni bir kesin maliyet ve şerefiye hesabı yapıldığını, ortaya çıkan bu hukuki durumun bütün ortakları bağlayacağı, genel kurul toplantısının iptali için dava açılmadığı, kooperatif ana sözleşmesinin 61. maddesine göre kooperatif ortaklarının maliyet bedellerinin tespiti yönündeki kooperatif işlemlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde itiraz edebilecekleri, davacıların 61. maddede yer alan prosedürü de işletmedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, kararın davacılar vekili tarafından temyiz edildiğini, davanın, önceki genel kurulda şerefiye bedelinin belirlenmesinden sonra yeniden belirlenen şerefiye bedellerinden sorumlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğunu, davalı kooperatif tarafından davacılara, 03.05.2009 tarihli genel kurulda yeni şerefiye bedelleri ile ilgili borçlarını ödemeleri ile ilgili ihtarname gönderildiğini ve belirlenen şerefiye bedelerini ödemeye davet edildiklerinin anlaşıldığını, bu durumda, davacıların davayı bu ihtarlar sonucu açtıkları nazara alınarak, davanın menfi tespit davası olduğu kabul edilerek davacıların bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğunun kabulü gerektiğini, kooperatifin en yetkili organının genel kurul olduğunu, Genel kurulda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi, daha önce alınan ve uygulanan kararların değişen koşullar ve eşitlik ilkesi gerektirdiğinde, değişen koşullarda eşitlik sağlanmak üzere değiştirilmesi mümkün ve geçerli olup, bu durumda kazanılmış hakların ihlalinden sözedilemeyeceğini, aksi halde bu ilkelere uyulmadan alınan sonraki genel kurul kararının, kazanılmış hakları ihlal edeceğinden yok hükmünde olduğunu, bu durumda mahkemece her davacıdan istenen miktar açısından ayrı ayrı 492 sayılı Harçlar Kanunu 24/11/2021 11:20 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü tarafından Oluşturulduğunu, eksik harçların tamamlattırılması, bu eksiklik tamamlandıktan sonra kooperatif defter, kayıt, belge, genel kurul ve yönetim kurulu varsa banka kayıtları üzerinde, önceki genel kurulda alınan şerefiye bedellerinin tüm üyelerden alınıp alınmadığı, alınmış ise sonraki genel kurul kararının tüm üyelere uygulanıp uygulanmadığı, Kooperatifler Kanununun 23. maddesindeki eşitlik kuralının ihlal edilip edilmediği hususlarında bir bilirkişi veya bilirkişi heyetinden açıklamalı, denetime elverişli rapor alınarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, soyut düşüncelere ve eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu esas alınarak yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediğini, kararın bozulması gerektiğini ileri sürerek Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin kararın kaldırılarak yeniden yapılacak yargılama neticesinde davanın reddi yönünde hüküm kurulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yan üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili kooperatifçe 20.02.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul ile biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması, belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi kararı alındığını ve üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyeti çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetleri kooperatif ortaklarına pay edilmemiş, bu dairelerin maliyetleri kooperatif üzerine yani halihazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, yine geçici maliyetlerin hesabındaki kat, cephe ve şerefiye bedeli farkları da gerçeği yansıtmadığını, eksik ve hatalı maliyet hesaplarıyla kooperatif ortaklarına kat mülkiyet tapuları ferdileştirme ile verildiğini ve daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetleri hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim almış üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti (teslim edilen 197 arsa sahibi dairesi, devam eden 152 üye dairesi ve devam eden 157 arsa sahibi dairesi) geriye kalan üyelere yüklendiğini, Kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, sgk vs. borçlar dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçlar dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını tüm bu sebeplerle evini almamış kooperatif üyeleri açısından büyük mağduriyetler ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle 21.04.2019 tarihinde yapılan kooperatif olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini, bu kararın değişen koşullar çerçevesinde daha önce alınan ve uygulanan kararın üyeler arasında eşitliği sağlamaması sebebiyle alındığı ve üyeler arasında eşitliği sağlama amacı taşıdığını, bu bakımdan geçerli olduğu ve kazanılmış hakları ihlal etmeyeceğinin açıkça ortada olduğunu, davalının, her ne kadar kendisine kesin maliyet bedelinin tebliğ edilmediğini, genel kurullara çağırılmadığını iddia etse de kooperatif tarafından üyenin bilinen en son adresine tebligat yapıldığını, Kooperatif ana sözleşmesinin kesin maliyet şerefiye bedeline ilişkin olan 61. maddenin c bendinde: “…bu rapor yönetim kurulunca taahhütlü mektup veya elden imza karşılığında ortaklara tebliğ edilir…” şeklinde düzenlenmiş olup, kesin maliyet hesabı, kooperatif üyelerinin tamamı hakkında kooperatife bildirdikleri adrese iadeli taahhütlü posta ile tebliğe çıkarıldığını ve müvekkili kooperatif tarafından üyelere taahhütlü posta yolu ile tebligat yapılması ile müvekkilinin tebliğ yükümlülüğünün sona erdiğini, ancak davalı gibi bir kısım üyeler adreslerini güncellemedikleri ve yeni adreslerini kooperatife bildirmedikleri için ve yine bir kısım üyelerin gelen tebligatı bilerek ve kötü niyetli olarak iade ettikleri için bazı tebligatların kooperatife iade döndüğünü, kooperatifin kayıtlarında bulunan adresler, üyelerin kendilerinin bildirdikleri adresler olup, adreslerini güncelleme ve yeni adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğü üyelere ait bulunduğunu, adreslerini güncelleyen üyelere tebligatlar yapıldığını, bir kısım üyelere yapılan tebligatların iade gelmesi üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 13.05.2019 Tarihli … sayılı karar ile tüm kooperatiflerin bağlı olduğu üst kuruluş olan Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak üyelerin mernis adreslerinin talep edildiğini, ancak kurumdan gelen 14.05.2019 Tarihli yazı cevabına göre kişilerin mernis adres bilgilerinin kooperatif ile paylaşılamayacağı cevabı alındığını, bunun üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 31.05.2019 Tarihli karar ile … Kaymakamlığı Nüfus Müdürlğü’nden tebligatları iade gelen üyelerin mernis adreslerinin kooperatife verilmesi yazılı olarak talep edilmiş, ancak nüfus müdürlüğü tarafından olumlu/olumsuz herhangi bir cevap verilmediğini, yapılan tüm işlemlerden anlaşılacağı üzere güncel adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğünün kooperatif üyelerine ait olup, kooperatifin üyelerin mernis adreslerine ulaşma imkanı bulunmadığını, müvekkili kooperatifin tüm bu araştırmalarına ve çabalarına rağmen mernis adreslerine ulaşılamayan üyelere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve Kooperatif Anasözleşmesi hükümleri gereğince … tarihli … sayılı yönetim kurulu kararı ile ilanen tebligat yolu ile tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, 27.07.2019 tarihli … gazetesinde yapılan ilanen tebliğ ile tebliğ yapılamayan tüm üyelere tebliğ gerçekleştirildiğini, burada özellikle ve önemle üzerinde durulması gereken hususun, kooperatifin adres araştırma yükümlülüğünün olmaması ve üyelerin güncel adreslerini kooperatife bildirmeleri gerektiği olduğunu, davalı, kendisinin kooperatif üyesi olmadığını, ferdileştirme suretiyle evini aldıktan sonra kooperatif ile bir ilişkisinin kalmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkili kooperatifin henüz tasfiye aşamasına geçmemiş olup, halihazırda tamamlanması ve üyelere teslim edilmesi gereken birçok daire bulunduğunu ve bu amaçla inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerinden kura ile adına tahsis, teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olup, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kooperatiften dairesini teslim almış olmanın kooperatif üyeliğini sona erdiren sebepler arasında yer almadığını, Kooperatifler kanunu madde 10’a göre “Her ortağın kooperatiften çıkma hakkı vardır. Çıkma keyfiyetinin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürmesi halinde ayrılmak istiyen ortağın, muhik bir tazminat ödenmesine dahi hüküm anasözleşmeye konulabilir.” Kanun maddesinde de belirtildiği üzere her ortak kooperatiften çıkabileceği ve ortağa tazminat ödeme yükümlülüğü getirilebileceğini, ancak bu durumun mutlak olmadığını, zira eşitlik ilkesine göre ortaklıktan çıkma işleminin ortaklığa bağlı hakların alınmasından önce ve hakların alınmasından sonra olmak üzere iki şekilde ele alınması gerektiğini, öyle ki yapı kooperatiflerinde ortak, kooperatiften ortaklık hakkına bağlı olarak konut veya iş yeri almadan çıkıyorsa bu durumda serbestçe çıkabileceğini, fakat konut ya da işyerini aldıktan sonra çıkıyorsa ortaklık hakkına bağlı olarak aldığı konutu veya iş yerini kooperatife iade etmesi gerektiğini, her ne kadar davalı tarafından davalıya ibraname ve ilişik kesme belgesi verildiği belirtilmiş olsa da benzer mahiyetteki müvekkili kooperatifin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/877 K. Sayılı dosyasında yapılan istinaf incelemesinde; yönetim kurulu tarafından verilen ilişik kesme belgesinin hüküm ifade edemeyeceği, genel kurul kararının gerekli olduğuna hükmedildiğini, yine dava dışı başka bir kooperatifçe yine dava ile benzer mahiyette üyeden inşaat maliyeti istemine ilişkin görülen davalarda istinaf mahkemelerince; üyenin ibra edilmesinin ancak o tarih itibariyle borcunun olmadığı anlamına geleceği, ileride doğacak olan borçlardan üyelenin sorumlu olacağının hüküm altına alındığını beyan ederek davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, davacı kooperatif tarafından, davalı aleyhine açılan kooperatif genel kurulu kararı uyarınca oluşturulan komisyon tarafından yapılan kesin maliyet hesabı doğrultusunda davalıdan talep edilen alacağa ilişkindir. Her ne kadar mahkemece davanın alacak talebi yönünden kabulüne karar verilmişse de, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2022 tarih ve 2021/6310 E – 2022/185 K sayılı ilamında belirtildiği üzere;Yapı kooperatiflerinin amacı ortaklarının konut ihtiyaçlarının karşılamaktır. Bu amaçla bir araya gelen ortaklar emeklerini ve birikimlerini birleştirerek amaçlarını gerçekleştirirler. Kooperatifler Kanunu 23.maddesine göre “kooperatif ortakları bu yasanın kabul ettiği ilkeler ışığında hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Kooperatif ana sözleşmesi kooperatif ortaklarının birbiri ve ortaklarla kooperatif tüzel kişiliği arasında özel hukuk sözleşmesindir. Ana sözleşmeye Kooperatifler Kanunu’na aykırı olmamak koşulu ile sözleşme serbestisi çerçevesinde istenilen hükümler konulabilir. Somut olayda; Kooperatif Ana Sözleşmesinin kesin maliyete ilişkin 61.maddesi ve kur’a çekimine ilişkin 62.maddesinde değişiklik yapılarak kooperatifin etap etap yapılacağı, inşaat sona erdikçe, biten binalar için kur’a çekileceği ve çıkarılan kesin maliyet hesabına göre %10 fazla ödeyenlerin bağımsız bölümlerin teslim edilerek kooperatiften istinaf edebilecekleri ana sözleşme hükmü olarak belirlenmiştir. Bu ana sözleşme hükmü; gerek kanunla belirlenen kooperatiflerin ana ilkesine, gerekse eşitlik ilkesine aykırıdır. Her ne kadar ana sözleşme değişikliği ile ilgili iptal davası açılmamış ise de kanuna aykırı kararlar yok hükmünde olacağından her zaman göz önünde bulundurulur. Ana sözleşmenin 61 ve 62.maddelerindeki değişiklikler Kooperatifler Kanununda çerçevesi çizilen ana ilkelere ve eşitlik ilkesine aykırı olduğundan yok hükmünde oldukları eldeki davada da gözetilmelidir. Konut sahibi olmak isteyen kooperatif ortakları son bağımsız bölüm bitip teslim edilene kadar kooperatif ortağı olmaya devam etmelidir. Kooperatif, inşaatlar bitmeden bağımsız bölümü teslim alıp istifa eden üyelerden bağımsız bölümü geri alma hakkına sahiptir. İnşaatlar devam ederken başkaca aidat alınmayacağını ilişkin taahhütlerin kooperatif açısından geçerli kabul edilemeyeceği, maliyetlerin artması halinde bu bedelin kooperatif ortaklarından talep edilebileceği yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir. Yine somut olaya gelindiğinde kooperatif yukarıda belirlenen gerekçeyle, geçersiz olan ana sözleşmenin 61 ve 62.maddesi uyarınca kesin maliyet hesabı çıkartıp, bu bedeli davalıdan talep etmiş ise de, henüz tüm inşaatlar bitmeden yapılacak kesin maliyet hesabı hiçbir zaman kesin maliyet sonucunu vermeyecek, her genel kurul sonrasında yapılacak hesaplamaya göre ortaklardan yeniden talepte bulunma zorunluluğu doğacaktır. Bu gerekçeler doğrultusunda kanuna aykırı olarak düzenlenen ana sözleşme uyarınca belirlenen bedelin davalıdan talep edilebilmesini kabul etmek mümkün değildir. Ancak kooperatif, inşaatlarının bitmesini müteakip yapılacak kesin hesap sonucunda belirlenen bedeli bağımsız bölüm teslim alan ortaktan kooperatiften istifa edip etmediğine bakılmaksızın talepte bulunabilecektir. Bu durumda yerel mahkemece eldeki davanın erken açılmış dava olduğu gerekçesiyle usulden reddi ile, masraf ve vekalet ücretinin de bu doğrultuda ve bu konudaki Yargıtay HGK nun 2013/385 Esas – 2014/100 Karar sayılı emsal içtihadı da gözetilmek suretiyle (Davanın erken açılmış olması nedeniyle usulden reddi halinde Davalı lehine, Maktu vekalet ücretini geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine dair) sonuçlandırılması gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü doğru görülmemiştir. Dava erken açılan dava niteliğinde olup Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır. Şu hale göre tarifenin açıklanan 7/2. maddesi hükmü gereğince; konusu para veya para ile değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeniyle usulden reddine ilişkin kararda, vekalet ücreti nispi tarifeye göre takdir edilir; ancak, bu nispi vekalet ücretinin miktarı, maktu vekalet ücretini geçemez. Bu düzenleme doğrultusunda davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince bu hususların düzeltilmesi suretiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne,belirtilen yönlerden yeniden yargılama yapılmasının da gerekmemesi nedeniyle, ilk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK 353/1-b.2 maddesi hükmü gereğince kaldırılarak bu yönden düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
2-HMK’nın 353/1-b.2.maddesi gereğice KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 22/12/2021 tarih ve 2019/743 E – 2021/1147 K sayılı nihai kararının KALDIRILMASINA,
Düzeltilerek yeniden karar verilmesine, buna göre;
3-“1-Davanın erken açılmış olması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 85,39 TL ve 2.857,41 TL ıslah harcından mahsubu ile bakiye artan 2.862,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yargılama boyunca yapılan başvuru harcı ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.nin 7/2 ve 13/1 maddeleri gereğince davalı lehine takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK 333 maddesi uyarınca,taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,”
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 2.942,79 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde istinaf başvurusunda bulunan davalıya iadesine,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan 19,50 TL tebligat gideri ve 83,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 103,10 TL’nin ve 220,70TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/04/2022