Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/826 E. 2022/853 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/826
KARAR NO: 2022/853
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2022
NUMARASI: 2021/690 E. 2022/96 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/04/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/02/2022 tarih ve 2021/690 E – 2022/96 K kararına karşı süresi içinde davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalılar arasında yapıları ticari alışverişler neticesinde davalılar muhtelif tarihlerde Müvekkilden aldığı ilişkin borcuna karşılık 2.930,00 USD bedelli 21.03,2016 tarihli senet vermiş arıcak söz konusu senedi ödemekten kaçınmıştır. Bunun üzerine davalılar aleyhine Kayseri genel icra daireleri … esas nolu dosya ile takip başlatılmıştır. Borçlular kötü niyetli olarak takibe itiraz etmişler takip durmuştur. Borçlular batıse konu icra dosyasına verilen itiraz dilekçesinde ilk olarak davalı … yönünden ödeme defi talebinde bulunmuşlar ancak ödemeye ilişkin hiçbir belgenin sunulmadığını, bu nedenlerle öncelikle davalılaraın ilgili icra takibine yaptığı kötü niyetli itirazın iptaline, devamla davalılar aleyhine Y.20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin 08.11.2021 tarihli vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilleri hakkında açılan davanın müvekkil … yönünden davanın husumetten reddinin gerektiğini, zira müvekkilimin takibe konu olan senette imzası bulunmadığını, sadece kaşe üstünde imzası bulunmakta olup bu imzayıda şirketi temsilen atmıştır. … nin senette kendini şahsi olarak baorçlandıracak bir açığa imzasınını olmadığını, davacı alacaklı şirketin senet ile ilamsız takip yapması zaten bu seriedin daha önce ödenmiş olması ve iade edilecek bir senet olması nedeniyle takibe konulmadığından senedin zamanaşımına uğramış olması nedeni ile elde kalan senet olduğunu, müvekkili şirket davacı şirkete verdiği müşteri senetleri sonrası işbu senedin iade edilmesi gerekirken iadesi unutulması sonrası haksız bir takip ile karşı karşıya geldiğini, … hakkında açılan davanın husumetten reddi ile müvekili şirket aleyhine açılan davanın zamanaşımı nedeniyle esasdan reddine karar verilmesini, haksız takip nedeniyle kötüniyet tazminatına karşı tarafın mahkum edilmesini dava masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Mahkememizce tüm dosya kapsamı ve davacı iddiası davalı savunması tarafların ticari defterlerinin incelenmesinde davacı tarafın davalılar aleyhine Kayseri 5. İcra Müdürlüğü … esas numaralı dosyada … düzenleme tarihli 21/03/2016 vade tarihli 2.930,00-USD asıl alacak üzerinden takip başlatıldığı, davalı borçluların takibe 07/05/2019 tarihinde yapmış oldukları itiraz sonucu takibin durmuş olduğu, dosyada davacının defter ve belgelerinin bulunmadığı, davalı tarafın defter incelemesinde anlaşıldığı üzere davacıya ait ticari defter ve belgelerin davalı defterlerinden yola çıkarak incelendiği, defter tasdikleri ile ilgili düzenleme 6102 sayılı TTK’nun 64 maddesinde düzenlendiği, yani buradan anlaşılacağı üzere davacı ticari defterlerinin noter onaylı tasdiklerinin usulüne uygun olduğu, davalının ise defterlerinin usulüne uygun olduğu ancak kendi lehine delil olma özelliği bulunmadığı, detaylı inceleme de ise davalı firmanın kayıtlarında davacı firmaya 2015 yılından 6.508,81-TL borçlu olarak 2016 yılına devir edildiği, 2016 yılında da davacı firmadan 63.919,12-TL tutarında mal almış olduğu, yani 6.508,81-TL + 63.919,12= 70.427,93-TL davacıya borçlanmış olduğu, bu borçlara karşılık davalı tarafın 44.698,08-TL ödeme yaptığı, davalının yapmış olduğu ödeme borcundan mahsup edildiğinde ise 70.427,93-TL – 44.698,08=25.729,85-TL borcunun kaldığı anlaşılmıştır. Takip dayanağı bono defterlerde gözükmemektedir defterler de gözükmemesi mücerret borç ilişkisi doğurduğundan senedin varlığını ortadan kaldırmaz. Davalı itirazında takibe konu olan borcun ödendiğini iddia etmiş fakat borca yönelik ödeme belgesi sunulmamıştır. Ödedim demiş olması nedeniyle ispat külfeti davalı borçludadır. Takip dayanağı bono zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle adi senet niteliğine dönüşür ve senet üzerinde iki imza olmuş olması nedeniyle de hem şirketi hem de …’yi şahsen bağlar, dosyaya takip dayanağı bono ile ilgili ödeme belgesi de sunulmadığından itirazın kaldırılmasına karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep etmiştir. İİK 67/1.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Anılan şartlar incelendiğinde takibe konu alacağın likit olduğu ve davalının itirazının haksız olduğu gözetilerek davalı aleyhine itirazın iptaline karar verilen toplam 17.400,99-TL alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. davanın kabulü ile, 2.930,00-USD alacak yönünden davalılar hakkında başlatılan Kayseri Kapatılan 5. İcra Müdürlüğü’nün … İcra sayılı dosyasında davalının vaki itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, itirazın iptaline karar verilen 17.400,99-TL’nin %20’si oranında olmak üzere icra inkar tazminatın davalı borçludan alınarak davacı alacaklıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalılar vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Yargılama aşamasında yazılı ve sözlü beyanlarında da belirtmiş oldukları usul ve süre yönünden itirazlarının değerlendirilmemiş olup eksik inceleme ile hatalı şekilde hüküm tesis edildiğini, dosya kapsamına husumete yönelik itirazlarının mevcut olmakla , dosyada davalı olan … yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken bu durumun gölz ardı edildiğini, davalı müvekkili …’nin takibe konu olan senette imzası bulunmamakta olup sadece kaşe üstünde imzası bulunmakta olup, bu imzayı da şirketi temsilen attığını, müvekkili …’nin senette kendini şahsi olarak borçlandıracak bir açıga imzası olmadığını, kaşe üzerinde iki imza atmasının sadece şirketi borçlandırdığını, şirketi tek başına temsile yetkili olan müvekkilinin şahsi olarak takibe ve davaya konu olan senede imza atmasının gerekmeyeceğini, zira bu senedin ticari ilişkinden kaynaklı olarak alacaklı görünün şirkete verilmiş bulunmakta olup, bu senet bedelinin de daha sonra müvekkili şirketin müşteri senetleri verilmek suretiyle ödendiğini, davacının , senet ile ilgili olarak ilamsız takip yapması zaten bu senedin daha önce ödenmiş olması ve iade edilecek bir senet olması nedeniyle takibe konulmadığından senedin zamanaşımına uğramış olması nedeni elde kalan senet olduğunu gösterdiğini, müvekkili şirketin, davacı şirkete verdiği müşteri senetleri sonrası iş bu senedin iade edilmesi gerekirken iadesinin unutulması sonrası haksız bir takip ile karşı karşıya kaldığını, davaya ilişkin zamanaşımı itirazının da göz ardı edildiğini, ayrıca yargılama kapsamında alınan bilirkişi raporunun hüküm kurumaya elverişli olmamasına rağmen ve taraflarınca rapora itiraz edilmiş iken rapora yönelik itirazlarını içerir ek rapor alınması gerekirken mahkemece yargılamanın sonlandırıldığını ve hüküm tesis edildiğini, müvekkili şirketin davacıya karşı bir borcu olmadığı gibi müvekkilu …’nin de davacıya karşı bir borcunun bulunmadığını, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler ve hesaplamaların yerinde olmadığını, dosya kapsamına sundukları muavin defterinden de görüldüğü üzere 01.01.2017 tarihinde yapılan açılış 31.12.2017 tarihinde kapandığını ve ödemelerin nakit yapıldığı için geriye davacı şirketten 739.46 TL alacak kaldığını, bu nedenle davacı şirketin de ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğini, davacı – alacaklı tarafça da kendi defterlerinin de incelenmesi talep edilmiş olup mahkemenin bu talebi de değerlendirmediğini, davacı – alacaklı tarafın da ticari defterlerinin incelenmesi gerektiğini, ayrıca icra inkar tazminatı için koşulların da oluşmamış olup icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının da hatalı olduğunu, davacının açmış olduğu davanın haksız ve yersiz olup davanın reddi gerekirken hatalı değerlendirme ile davanın kabulünün usule aykırı olduğunu, tüm bunları yanı sıra gerekçeli kararın gerekçe kısmı ve hüküm kısmının da hatalı olduğunu, gerekçede “davalının itirazının haksız olduğu, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilerek…”şeklinde ; hüküm kısmında “davalı” ibaresi yer almakla ve “davalının itirazının iptali”, “icra inkar tazminatının davalıdan alınarak…” şeklinde ibarelerin yer aldığını, dosyada 2 tane davalı olduğunu, gerekçe ve hüküm kısmının yeterince açık ve net olmadığını, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.maddesinde belirtildiğini, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğini, ne var ki yerel mahkeme kararında hükmün bu maddede belirtilen koşulları sağlamamakta olup kararın sırf bu yönü ile de kaldırılmasının zorunlu olduğunu, açıklamış oldukları tüm bu nedenler ile usul ve yasaya aykırı olan Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimliğinin 08.02.2022 karar tarihli 2021/690 Esas 2022/96 Karar sayılı kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olmuş olup, müvekkili … yönünden davanın husumetten reddi gerekirken kabul edilmesi yeterli incelemenin yapılmadığını gösterdiğini, kararda dahi davalıdan alınması şeklinde hüküm kurulduğunu, oysaki takipde ve davada iki ayrı borçlu ve taraf bulunduğunu, bu haliyle karar eksik ve hatalı verildiğini, müvekkili … nin imzasının şirketi temsilen atılan bir imza olup, kendisini şahsi borçlandıracak bir imzası bulunmadığı halde davanın müvekkili … yönünden de kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimliğinin 08.02.2022 karar tarihli 2021/690 Esas 2022/96 Karar sayılı kararına karşı yapmış oldukları istinaf başvurularının kabulü ile istinaf incelemesi neticesinde , kararın istinaf dilekçesi içeriğinde belirtmiş oldukları sebep ve gerekçeler ile kaldırılmasına , davacının haksız ve yersiz davasının usulden ,süreden, esastan reddine ve davacı aleyhine alacağın %20 si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkeme nezdinde yargılaması yapılan dosyada, taraflarınca açılan davanın kabul edilmiş olup, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına yönelik davalıların yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına karar verildiğini, ayrıca itirazın iptaline karar verilen 17.400,99 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının da davalılardan alınıp davacıya verilmesine hükmedildiğini, önceki dilekçelerini tekrarla, taraflarınca tebliğ edilen yerel mahkeme kararının isabetli olduğu ve gerçek hak durumuna uygunluk teşkil ettiği kanaatinde olduklarını, davalı taraflarca istinaf dilekçesinde öne sürülen hususların açıkça dayanaktan yoksun olup, davalıların istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, davalı şirket ile müvekkili arasında yapılan ticari alışveriş neticesinde; davalıların çeşitli zamanlarda aldıkları ürünlere karşılık müvekkiline 2.930,00 USD bedelli, 21.03.2016 vade tarihli senet verdiklerini, fakat bu senetten doğan borçlarını ödemekten kaçındıklarını, bunun üzerine taraflarınca icra dosyası kapsamında ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrini tebliğ alan borçluların, sundukları itiraz dilekçesinde ilk olarak davalı … Metal Ve Ahşap San. Tic. Ltd. Şti. yönünden ödeme defi ileri sürdüklerini, fakat borcu ödediklerine yönelik bir ödeme belgesi sunmadıklarını, taraflarınca kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, davalılar tarafından ödeme definde bulunulmuş olup, davalıların bu iddiasını ispatla mükellef olduklarını, taraflarınca mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde dahi ispat külfetlinin karşı tarafta bulunduğunun belirtilmiş olup, davalılar tarafından yargılamanın hiçbir safhasında söz konusu iddialarını ispatlar nitelikte ödeme belgesi sunulmadığını, işbu nedenlerle, davalıların iddialarının haksız, borçtan kurtulmaya yönelik ve mesnetsiz olduğu izahtan vareste olduğunu, davalılar tarafından ödeme emrine yapılan ikinci itirazın ise, borçlu …’nin senette imzasının bulunmadığına yönelik olduğunu, fakat takibe konu senet incelendiğinde , davalı şirketin kaşesi, kaşenin üzerinde …’nin imzasının, kaşenin altındaki boşlukta ise yine …’nin imzasının mevcudiyetinin görüleceğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında da çift imzanın mevcudiyetinin kabul edildiğini, ayrıca senedin borçlu kısmında …’nin adı, soyadı ve TC kimlik bilgilerinin yer aldığını, TTK. 701/3’te belirtildiği üzere; ‘Muhatapın ve düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.’ Yargıtay’a göre de bono üzerine “kefil” ibaresi konulsa bile bu aval olarak nitelendirildiğini ve aval veren bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu,. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 Sayılı kararında: “Sorumluluk doğması için, keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından, şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilir” diyerek ikinci imzanın ayrı bir sorumluluk yarattığını açıkça ortaya koyduğunu, …’nin kaşe altındaki imzası sebebiyle, senetten sorumlu olduğunun sübut bulduğunu, nitekim yerel mahkeme kararının da bu yönde olup, gerçek hak durumuna ve hukuka uygun olduğunu beyan ederek davalılarca yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava zamanaşımına uğramış bonodan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … icra sayılı dosyasının UYAP sistemi üzerinden celbi ile yapılan tetkikinde; alacaklının … İnş. Dış Tic. Ve San. Ltd. Şti. Olduğu, borçluların … ve … Metal Ahş. San. Tic. Ltd. Şti. Olduğu, 2.930,00-USD vade tarihli senet alacağından dolayı bu miktar üzerinden takip başlatıldığını, borçluların senedin ödendiği yönünde takibe itiraz etmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu anlaşılmıştır. Davaya konu bononun incelenmesinde; … tarafından ödeyecek ve kefil kısımlarına ayrı ayrı iki kez kimlik numarası yazılmak suretiyle … Limited Şirketi kaşesinin altına iki imza atılmak suretiyle düzenlendiği görülmüştür.
Davalıların cevap dilekçesinde …’nin şirketi temsilen bonoyu imzaladığını senedin keşidecisinin … Limited Şirketi olduğunu beyan etmişlerdir.
6102 sayılı TTK’nın 701. Maddesi incelendiğinde;
(1-) Aval şerhi, poliçe veya alonj üzerine yazılır.
(2) Aval “aval içindir” veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval
veren kişi tarafından imzalanır.
(3) Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her
imza aval şerhi sayılır.
(4) Kimin için verildiği belirtilmemişse aval, düzenleyici için verilmiş sayılır. Düzenlemesi bulunmaktadır.
Davalıların cevabı ve 6101 sayılı TTK 701/3-4 Madde hükümleri doğrultusunda davaya konu senette keşidecinin … Ltd. Şti. lehtarın davacı, davalı …’nin ise aval veren olduğu açıktır.
Senedin keşide tarihi 12.01.2016; vade tarihi 21.03.2016 tarihi olup eldeki takip 06.05.2019 tarihinde yapılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 749/ 1 hükmünde poliçeyi kabul edene karşı ileri sürülecek poliçeden doğan istemlerin, vadenin geldiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiş olup takibe konu senedin zaman aşımına uğramış yazılı delil başlangıcı vasfında olduğu sabittir.(YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME HUKUK GENEL KURULU 2019/1 Esas 2019/8 Karar 25.12.2019 Tarih)
Davacı ile davalı keşideci arasında temel ilişki olup davacının temel ilişkiye göre alacak talep etme hakkı vardır.
Davalı şirket ödeme beyanında bulunmuş olup taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu davacı tarafından davalıya mal teslim edildiği ve takibe konu yazılı delil başlangıcı mahiyetindeki bononun bu ilişki kapsamında düzenlendiği noktalarında ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davalı şirketin bono bedelini davacıya ödeyip ödemediği noktasında toplandığı anlaşılmakatadır. Mahkemece ispat külfetinin davalıda olduğu belirtilerek 07.12.2021 ve 08.12.2021 tarihli oturumlarda davalı şirkete ticari defterlerini sunması için süre verildiği ancak davacı tarafa defterlerini sunması için süre verilmediği görülmüştür.
Davacı 31.01.2022 tarihli dilekçesinde tarafların karşılıklı şekilde defterlerinin incelenmesini talep ettiği görülmüştür.Bununla birlikte 7251 sayılı yasanın 23 maddesi ile değişik 6102 sayılı HMK’nın 222/3 Maddesi incelendiğinde, İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. ” düzenlemesi bulunmakta olup mahkemece davacının defter inceletme talebi ve 6102 sayılı HMK 222/3 .madde hükmü göz ardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Yukarıda da açıklandığı üzere davacı ile davalı keşideci arasında temel ilişki olup davacının temel ilişkiye göre alacak talep etme hakkı vardır. Ancak zaman aşımına uğramış bono nedeniyle aval verene karşı temel ilişkiye dayanılarak başvurulması mümkün değildir. Mahkemece bu gerekçe ile … yönünden davanın reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 19 H.D 2018/2973 Esas 2018/6785 Karar)
Bununla birlikte Zaman aşımına uğramış olan bonodan dolayı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilir ve taraflar arasında temel ilişki bulunması halinde böyle bir senede yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabilir. Taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde ise hamilin TTK’nın 732. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde keşideciye başvurma hakkı bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden,HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 08/02/2022 tarih ve 2021/690 E – 2022/96 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 13/04/2022