Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/819 E. 2022/857 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/819
KARAR NO: 2022/857
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2022
NUMARASI: 2020/57E. 2022/49 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/04/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 21/01/2022 tarih ve 2020/57 E – 2022/49 K kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı borçlu …’a defaten koltuk, kanepe, çestır takımı üretip gönderdiğini, bu kapsamda malların bedeli konusunda 05.02.2019 düzenleme tarihli, … nolu 5.778,00 TL tutarında fatura, 26.03.2019 düzenleme tarıhli, … no.lu 3.999,24-TL tutarında fatura, 02.03.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 12.841,20-TL tutarında fatura, 10.04.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 6 188,40-TL tutarında fatura, 10.05.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 2.449,44-TL tutarında fatura, 08.05.2019 düzenleme tarihli, … nolu 2 150,00-TL tutarında fatura, 20.06.2019 düzenleme tarihli. … nolu 3.510,00-TL tutarında faturaları tanzim ederek davalı-borçluya gönderdiğini, müvekkilinin ayrıca malların teslimine ilişkin olarak; 05.02.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 25.03.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 02.03.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 10.04.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 06.05.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 10.05.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyesi, 20.06.2019 tarih ve … numaralı sevk irsaliyelerini düzenlendiğini, fatura konusu malların teslim edilmesine rağmen davalı borçlunun borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ancak davalı borçlu tarafından takibe itiraz edilerek takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek, davalı borçlu tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinden özetle; Davanın yetkili mahkemede açılması gerektiğini, davacı ile aralarında dava konusu borca dayanak olacak bir mal alım satımı gerçekleşmediğini, davacı tarafından dava dilekçesinde tarihleri yazılı olan faturalara ilişkin malların hiçbirinin tarafından teslim alınmadığını, davacı şirket ile aralarında herhangi bir sözleşme kurulmadığını, davacının dürüstlük ilkelerine aykırı olarak sebepsiz zenginleme sağlamak amacıyla takip başlattığını, davacı şirket ile alış veriş ilişkisinin 2019 mayıs ayında sona erdiğini belirterek öncelikle yetki itirazının kabulü ile usulden reddine, haksız ve hukuksuz olarak açılan davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Dava,faturalara dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta; Davacı tarafından faturaya dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle dava açılmıştır. Davalı tarafından cevap dilekçesinde, teslim alınmayan ürünlerin parasının istendiği, davacı şirketle alış verişinin 2019 yılı Mayıs ayında sona erdiği beyan edilerek davanın reddi talep edilmiştir. Davacını defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda takibe dayanak faturalar davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının davalıdan faturalarda kayıtlı 32.325,88-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafın defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda ise takibe dayanak 4 adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu kasadan 16.840,44-TL ödeme yapıldığı kaydının bulunduğu tespit edilmiş ise de davalı defterleri HMK’nun 222/2 maddesi şartları taşımadığından davalı lehine delil olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmıştır. Takibe dayanak 4 adet fatura hem davacı hemde davalı tarafından vergi dairesine bildirilmiş olup 3 adet fatura yönünden davacının faturaya konu ürünün davalıya teslim edildiği olgusu ispatlanması gerekmektedir. Her ne kadar bu hususta davacı vekili tarafından sevk irsaliyesi sunulmuş ise de sevk irsaliyelerinde teslim olan kısmında imzaları bulunan … ve …’ın beyanından, davalının çalışanları olmadığı, nakliye işi yaptıkları anlaşıldığından faturaya konu ürünlerin davalıya teslim edilip edilmediği hususu bu yolla da ispat edilememiştir. İspata muhtaç olan 06/05/2019 , 10/05/2019 ve 20/06/2019 tarihli faturalara konu malların teslim alınıp almadığı hususunda davacı tarafından davalıya yemin teklif edilmiş olup, davalı tarafça faturaya konu ürünlerin teslim alınmadığı konusunda yeminin eda edildiği anlaşılmıştır . Neticeten takibe dayanak dört adet fatura tutarı olan 28.806,84-TL yönünden davacının davalıdan alacaklı olduğu, işbu tutardan davacı defterlerinde kayıtlı ödemeler (7.700,00-TL) düşüldüğünde davacının davalıdan 21.106,84-TL alacak olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulü ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali takibinin 21.106,84 asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verişmiştir. İİK 67/2.maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için İİK 67.maddesindeki itirazın iptaline özgü dava şartlarının yanında, davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Davacının icra inkar tazminat talebi olduğu ve alacağın likit olduğu gözetilerek hükmolunan alacağın %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davanın Kısmen Kabulü Kısmen Reddi ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali takibinin 21.106,84 asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, itirazın iptaline karar verilen asıl alacak miktarının % 20’si oranında (4.221,36-TL) icra inkâr tazminatının davalı-borçludan alınarak davacıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraf vekillerince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili … Mobilya Malz. İnş. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti., davalı-borçlu …’a defaten koltuk, kanepe, chester takımı üretip faturaları ile gönderdiğini, iş bu kapsamda bahsi edilen malların bedeli konusunda Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtıkları davada dava dilekçesi ekindeki faturaları tanzim ederek davalı-borçlu kişiye gönderdiğini, müvekkili malların teslimine ilişkin olarak sevk irsaliyelerini de düzenlediğini,, bahsi edilen malların davalı-borçluya teslim edilmesine rağmen borçlunun borcunu ödemediğini, faturalar ve irsaliyeler doğrultusunda, davalı tanıklarının beyanları ile malların davalıya teslim edildiğinin açık olduğunu, davalı tarafından müvekkiline iade yapılmadığını ve malların ayıplı olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunulmadığını, ayrıca davalı tarafından malların iade edildiği iddiasını da kanıtlanamadığını, davalının borcunu ödemediği için Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile müvekkilinin alacağını tahsil edebilmek maksadıyla taraflarınca icra takibi başlatılmış olup davalı-borçlunun borca itiraz ettiğini, daha sonra alacaklarını elde edebilmek ve icra takibine devam edebilmek amacıyla Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde taraflarınca itirazın iptali davası açıldığını, dosya kapsamında sunmuş oldukları delillerden de açıkça anlaşılacağı üzere davadaki haklılıkları neticesinde davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.01.2022 tarihli 2020/57 E. 2022/49 K. sayılı dosyasında davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, her ne kadar davalı-borçlu malları teslim almadığını söyleyip bu hususta yemin eda etse de, irsaliyelerdeki teslim eden ve teslim alan kısımlarındaki imzalardan malların teslim alındığının açık olduğunu, müvekkiline usulüne uygun tutulmuş olan (sahibi lehine delil teşkil eden) ticari defterlerden, dayanak belgelerden, faturalardan, sevk irsaliyelerinden ve davalı tanıklarının beyanlarından malların davalı-borçluya teslim edildiğinin açık olduğunu, ayrıca davalı-borçlunun malları iade ettiğini, iade ettiğine dair herhangi bir belge ve sair delil ile ispatlayamadığı gibi malların ayıplı olduğuna dair bildirimde de bulunmadığını, sevk İrsaliyelerinde imzaları bulunan her iki tanığın ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, dava dilekçesi ekinde sundukları sevk irsaliyeleri doğrultusunda davaya konu faturalardaki belirtilen malların davalıya teslim edildiğinin aşikar olduğunu, davaya konu fatura bedellerinin de davalı tarafından ödendiği yahut müvekkili şirkete iade edildiğini de ispatlayamadığına göre, yerel mahkemece davanın tam kabulüne karar verilmesi yerine davanın kısmen kabulü ve kısmen reddine yönelik kararında hukuka uygun bir yön bulunmadığını, davalı-borçlunun sunmuş olduğu ticari defter kayıtlarının da sahibi lehine delil oluşturamayacak nitelikte olduğunu, noter kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığının dosya kapsamında yapılmış olan bilirkişi raporunda sabit olduğunu beyan ederek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, ıslah dilekçesinin aksine, davanın kısmen reddine yönelik Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21.01.2022 tarih ve 2020/57 E. 2022/49 K. sayılı kararının bozulmak suretiyle ortadan kaldırılarak; davanın tam kabulüne, davalı-borçlunun Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazının iptali ile takibin devamına, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, her türlü yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İş bu davada Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Bingöl Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olması nedeniyle süresinde yetki itirazında bulunduklarını, yetki itirazı hakkında Yerel Mahkemenin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, yetki İtirazı hakkında verilen kararın 6100 sayılı HMK.m.6 ve m.10 hükümlerine aykırı aykırı olduğunu, davacı tanığı … adlı şahsın 09.07.2021 tarihinde mahkeme huzurunda dinlendiğini, Vatandaş Uyap sisteminden dava dosyasını incelediğimde … adlı davacı tanığının 09.03.2022 tarihinde dilekçe vererek 09.07.2021 tarihli ifadesini davacı tarafın baskı ve yönlendirmesi ile verdiğini açıkça ifade ettiğini, 09.03.2022 havale tarihli dilekçesinde davacı tanığı … : “Ben daha önceden davacı şirket için mahkemenizde tanıklık yapmıştım, tanık ifadelerim doğru değildir. Davacı şirketin baskısı ve yönlendirmesi ile tanıklık yaptım. Davacı şirket adına davalıya 2019 yılı Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında herhangi bir mal teslimi yapmadım. Davacı şirketin önceki ortakları olan … ve …, … arasında hesap anlaşmazlığı yani ortakların kendi arasında alacak verecek sorunu olduğu için davacı şirketin davalıya karşı dava açtığını biliyorum. Benim bildiğim kadarıyla davacı şirketin davalıdan herhangi bir alacağı bulunmamaktadır.” şeklindeki ifadelerin davacı şirket tarafından herhangi bir alacağının olmadığını, açılan davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu açıkça ispatlamış bulunduğunu, baskı ve yönlendirme ile verilen tanık ifadesine itibar edilemeyeceğini, hükme esas alınan … adlı tanığın ifadesi geçersiz olduğundan kararın bozulması gerektiğini, tanığın yazılı beyanına göre davacı şirket ortakları arasındaki hesap anlaşmazlığından dolayı şahsından haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, bu durumun açıkça Medeni Kanun m.2 ve 6100 sayılı HMK’nun 29.maddesine aykırı olduğunu, davacı şirketin davasının haksız olduğunu, davacı şirkete kendisinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, en başından bu yana istikrarlı olarak savunmasının davacı tarafa borçlu olmadığı yönünde olduğunu, 31.01.2020 – tarihli dilekçemde … isimli şahsı tanık olarak bildirmesine rağmen mahkeme tanığının dinlenmesi yönünde herhangi bir çalışma yapmadığını, savunmalarımı ıspatlanması yönündeki tanık delili doğrultusunda bildirdiği tanığın dinlenmemesinin verilen kararın bozulmasını gerektirdiğini beyan ederek Kayseri 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.01.2022 tarih, 2020/57 Esas ve 2022/49 Karar sayılı ilamının istinaf incelemesi neticesinde aleyhe olan kısmının bozulmasına/ortadan kaldırılmasına, lehe olan kısma karşı davacı tarafın yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının verdiği cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuşsa da, yetki itirazında yetkili mahkemeyi açıkça göstermediğinden dolayı, yetki itirazı yerel mahkemece haklı olarak reddedildiğini, davalının bu durumu istinaf başvuru dilekçesinde tekrarlamasının açıkça kötüniyetli olup bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, yerel mahkemede dinlenen … isimli şahsın, güya müvekkili firma tarafından baskı kurularak ifade verdiğinden ve bu ifadesinin yalan olduğundan bahisle davalı tarafça istinaf sebebi olarak iddia edildiğini, … isimli şahsın, taraflarınca tanık olarak yerel mahkemeye bildirilmediğini, Yerel mahkemedeki yargılamanın 13.03.2020 tarihli celsesinin 9 numaralı ara kararı gereğince, “davacı vekiline sevk irsaliyelerinde isim ve imzası bulunan kişilerin kimlik ve adres bilgilerini bildirmek üzere iki hafta süre verilmesine” karar verildiğinden … isimli şahsın, davaya konu sevk irsaliyelerinde imzası olması nedeniyle, yerel mahkeme tarafından beyanlarına başvurulduğunu, dolayısıyla bahsi edilen şahsın müvekkili firmanın tanığı olmadığını, tanığın davalı tarafından baskı altına alınabileceği düşüncesinde olduklarını, zira adı geçen şahsın yerel mahkemede 09.07.2021 tarihinde beyanda bulunduğunu, yerel mahkemenin 21.01.2021 tarihinde nihai kararını verdiğini, akabinde, icra takibi devam ettiğinden davalı borçlunun bankalarına haciz konulduğu tarih olan 07.03.2022 tarihinden sonra, … isimli şahsın Elazığ mahkemelerine bizzat kendisinin yalan tanıklık yaptığından bahisle yazılı beyan verdiğini, bahsi edilen şahsın yerel mahkemedeki beyan tarihi, yerel mahkemenin karar tarihi dikkate alındığında, … isimli şahsın bu tarz bir beyanda bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, tam tersi davalı tarafça baskı altında yalan tanıklık yaptığı izlenimini verdiğini, davalı-borçlunun sunmuş olduğu ticari defter kayıtlarının da sahibi lehine delil oluşturamayacak nitelikte olduğu, noter kapanış tasdiklerinin mevcut olmadığı dosya kapsamında yapılmış olan bilirkişi raporunda sabit olduğunu, yerel mahkemenin, sundukları davaya konu faturaların davalıya teslim edilmesine yönelilk sevk irsaliyelerindeki tanıkları da dinlemesine, tanıklarca da davaya konu malların davalıya teslim edildiği açıkça ifade edilmesine rağmen, davanın kısmen reddine karar vermesinin, açıkça hukuka aykırı olduğundan, yerel mahkemenin hukuka aykırı kararının bozularak ortadan kaldırılmak suretiyle, davanın dava dilekçemiz doğrultusunda tam kabulüne karar verilmesini davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava faturaya dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür.Kayseri İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasını incelenmesinde, davacı tarafından davalı hakkında 05.02.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 5.778,00 TL tutarında fatura, 26.03.2019 düzenleme tarihli, … no lu 3.999,24 TL tutarında fatura, 02.03.2019 düzenleme tarihli, … no lu 12.841,20 TL tutarında fatura, 10.04.2019 düzenleme tarihli, … no lu 6.188,40 TL tutarında fatura, 10.05.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 2.449,44 TL tutarında fatura, 06.05.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 2.160,00 TL tutarında fatura, 20.06.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 3.510,00 TL tutarında fatura dayanak yapılarak 32.000 TL asıl alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından ödeme itirazında bulunulduğu bunun üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Davacının takibe dayanak yaptığı faturalar incelendiğinde;Davacı tarafından davalı adına düzenlendikleri 05.02.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 5.778,00 TL tutarında , 26.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 3.999,24 TL tutarında, 02.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 12.841,20 TL tutarında, 10.04.2019 düzenleme tarihli, … no lu 6.188,40 TL tutarında, 10.05.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 2.449,44 TL tutarında, 06.05.2019 düzenleme tarihli, … nolu 2.160,00 TL tutarında, 20.06.2019 düzenleme tarihli, … nolu 3.510,00 TL tutarında faturalar oldukları faturada teslim alan kısmında imza bulunmadığı görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı cevap dilekçesinde; “faturalardaki malları teslim almadığını, davacı şirket ile alış veriş ilişkisinin 2019 Mayıs ayında sona erdiğini, bu tarihe kadar olan tüm faturaların tarafından ödendiğini, davacı ile ticaretinin 2019 Mayıs ayında sona ermesi nedeniyle 20.06.2019 tarihli faturadaki malın kendisine teslim edilmesinin imkansız olduğunu ” iddia ettiği görülmüştür. Davalı Mayıs 2019 tarihine kadar olan faturaları ödediğini ikrar etmiş olup bilindiği üzere ikrar eden, kural olarak ondan dönemez (rücu edemez, cayamaz); yani ikrarı ile bağlıdır. Yalnız, ikrar eden, ikrarın maddi bir hatadan (TBK m. 30) doğduğunu ispat ederek ikrarından dönebilir (m. 188/2)
Bu beyanlar ışığında davalı taraf 05.02.2019 düzenleme tarihli, … nolu 5.778,00 TL tutarlı , 26.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 3.999,24 TL tutarlı, 02.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 12.841,20 TL tutarlı, 10.04.2019 düzenleme tarihli, … no lu 6.188,40 TL tutarlı faturaları ödediğini davacı ise 10.05.2019 düzenleme tarihli, … no.lu 2.449,44 TL tutarlı, 06.05.2019 düzenleme tarih, … nolu 2.160,00 TL tutarlı 20.06.2019 düzenleme tarih, … nolu 3.510,00 TL tutarlı faturadaki malları davalıya teslim ettiğini ispat külfeti altındadır.
Davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 23.11.2020 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; davalı tarafından 08.03.2019 tarihinde 700 TL, 26.03.2019 tarihinde 1500 TL, 30.04.2019 tarihinde 5.500 TL olmak üzere toplam 7.700 TL ödeme yapıldığının belirtildiği görülmüştür.
Davalı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 16.02.2021 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; takibe konu 05.02.2019 düzenleme tarihli, … nolu 5.778,00 TL tutarlı, 26.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 3.999,24 TL tutarlı, 02.03.2019 düzenleme tarihli, … nolu 12.841,20 TL tutarlı, 10.04.2019 düzenleme tarihli, … no lu 6.188,40 TL tutarlı faturaların davalının defterlerinde kayıtlı oldukları, fatura tutarlarının toplam 28.806,84 TL olduğu, davalın ticari defterlerinin lehine delil olma vasfına haiz olmadıklarının belirtildiği görülmüştür.
Eldeki dava satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup davacı taraf takibe konu ettiği faturalarda belirtilen malları davalıya teslim ettiğini taraflar arasında bir anlaşmanın olduğunu ispat külfeti altındadır.
6100 sayılı HMK’nın189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287); “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir. Aynı Kanunun 200 maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288); bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. Senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir. Yine Aynı Kanun’un 201. maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … 2.500TL liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” denilmekte; takip eden HMK’nın 203. maddesinde ise hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmış olup,
“a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.
b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.
c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hallerde yapılan işlemler.
ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.
d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.
e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hali.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafından davalıya Mayıs 2019 tarihine kadar 28.806,84 TL tutarında fatura düzenlenmiş olunması ve davacı defterlerinde 7.700 TL ödeme yaptığının anlaşılması bunun haricinde davacının teslime dair davalının ise ödemeye dair dosyaya başkaca yazılı kesin delil sunamamış olmaları karşısında davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 21.106,84 TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlığın bulunmamaktadır. Davacı iş bu ilişkiden kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemine ilişkin talepte bulunmuş olup olup, Türk Borçlar Kanununun 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcunun alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiği belirtildiğinden, bir miktar para alacağının tahsili amacıyla açılan eldeki davada,TBK 89. ile HMK 10. Maddelerine göre davacının yerleşim yeri mahkemesi olan Kayseri Mahkemelerinin de yetkili olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Açıklamalar ışığında davalının yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu,bu nedenlerle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı davacı vekili ve davalı tarafça yapılan istinaf itirazlarının reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda tarafların söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 21/01/2022 tarih ve 2020/57 E – 2022/49 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Alınması gerekli olan 1.441,81-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 360,70 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 1.081,11 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13/04/2022