Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/762 E. 2022/786 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/762
KARAR NO: 2022/786
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/11/2021
ESAS NO: 2020/840
KARAR NO: 2021/1010
DAVANIN KONUSU: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/04/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 05/04/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 23/11/2021 tarih ve 2020/840 E – 2021/1010 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin böyle bir borcunun bulunmadığını, icra takibine konu borç, müvekkilce icra tehdidi altında ödenmek zorunda kaldığını, müvekkilinin ödemek zorunda kaldığı paranın tamamının davalıdan istirdadının gerektiğini, davalı … A.Ş tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde takip dayanağı olarak kullanılan senet 07/06/2017 tanzim tarihli 26/11/2019 vade tarihli ve 300.000,00-TL bedelli bir senet olduğunu, senette müvekkili … düzenleyen, üçüncü şahıs … ise lehdar olarak yer aldığını, daha sonra ise senedin … tarafından davalı bankaya ciro edildiğini, müvekkili ile … arasında hiç bir şekilde senet düzenlenmesini gerektirecek bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığını, senet aslı üzerinde yapılacak inceleme ile senette yer alan bedel, tarih ve ödeme tutarı gibi kısımların da müvekkilinin el ürünü olmadığının tespit edilebileceğini, ilgili banka şubesince müvekkili ile aynı şekilde birden fazla kişiye karşı sözleşme imzalanırken hileli olarak alınan imzalar ile gerçeğe aykırı senetlerin düzenlenmiş olduğu, icra tehdidi ile bu senet bedellerinin tahsil edilerek haksız kazanç sağlandığı ayrıca bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şikayetler doğrultusunda şube müdürü ve ilgililer hakkında soruşturma başlatıldığını haricen öğrenildiğini, İİK 72. Maddesinde takibe itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geri alınmasını isteyebilir hükmünün yer aldığını, buna göre müvekkilinin davalıya karşı borcu bulunmadığının tespiti ile sahte senet düzenleyerek veya geçersiz senet ile müvekkilden borçlu olmadığını parayı icra tehdidi ile tahsil ettiği parayı tamamıyla iade etmesinin gerektiğini, bunlardan bahisle; davanın kabulü ile davalıya icra tehdidi altında ödenmek zorunda kalınan bedelin istirdadı ile haksız şekilde tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile müvekkiline ödenmesine, davalının kötü niyetli olması sebebiyle takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından davaya konu icra dosyasının 3.Şahıslara Kayseri 1. Noterliği … yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki alacağın temliki sözleşmesi ile temlik edildiğini, alacağın temliki sözleşmesi sebebiyle davaya konu alacaklar müvekkili banka tarafından noterlikten alacağın temliki sözleşmesi ile temlik edildiğinden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, söz konusu senedin davacı … tarafından düzenlendiğini, … tarafından ciro edildiğini, müvekkiline teslim edildiğini, davacıların söz konusu senetteki imzaya ve borca ilişkin hiç bir itirazın da bulunmadığını, Zira İcra takibinden ve senetten haberdar olmalarına rağmen söz konusu icra takibi ve senet nedeniyle şikayette bulunulmadığını, müvekkili banka aleyhine ne de temlik alacaklıları aleyhine de bir dava açılmadığını, temlik tarihine kadar davacı tarafça ve icra dosyasına borca ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle yaptığı ödemelere ilişkin hiç bir somut belge ve delil sunmayan davacının bu iddialarının asılsız olduğunu, davacıların bonoyu ne zaman ve nasıl imzaladığını hatırlamadığını ileri sürmesi, bonodaki yazıların kendisine ait olmadığını doldurulduğunu iddia etmesi, bononun kredi sözleşmeleri imzalanırken müvekkil banka görevlileri tarafından bu esnada hileli şekilde kendisine imzalatıldığını ileri sürmesinin abesle ilişkili olduğunu, bunlardan bahisle; temlik alıcısı ve dosya borçlusu tarafından yapılan kötüniyetli işlemlerden kaynaklı olarak açılan dava ile müvekkilinin telafisi güç zararlara uğrayabilecek olması nedeniyle, ayrıca rehinli araç için satış günü verildiği haricen öğrenildiğinden tedbiren icra dosyasındaki satış, ödeme ve haciz yakalama kaldırma işlemlerinin dava sonuna dek durdurulmasını, davanın temlik alacaklıları … ve Ahmet Haydar’a ihbar edilmesini, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddini, davanın esastan reddini, haksız ve kötü niyetli olarak açılan dava nedeniyle davacılar aleyhine ayrı ayrı dava miktarı üzerinden %20 oranındaki kötü niyet tazminatına hükmedilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Dava menfi tespitten kaynaklanan istirdat davası niteliğindedir. Senedin lehtarı … olup, davalı bankaya ciro etmiştir. Davalı bankanın davadan sorumlu olabilmesi için … ile birlikte hareket ederek davacıyı borçlu hale getirmeyi birlikte yapmayı ispatlaması gerekir. Dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından bu husus ispatlanmış değildir. İmzayı takip dayanağı bonodaki imzaya itiraz yoktur. Dosya içeriğine göre davalıya isnat edilen eylemin 523 sayılı TCK’nın 209/1 maddesi ile düzenleme altına alınan açığa imzanın kötüye kullanılması suçu bakımından değerlendirilebileceği, adı geçen suçun oluşabilmesi için senedi dolduranın belirli bir tarzda doldurup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurulması gerektiği, Yargıtayın yerleşik içtihatları uyarınca senedin aradaki anlaşmaya aykırı doldurduğu iddiasının olduğu ve senedin banka tarafından evrak imzalatılırken bireyle alındığı iddia edilmiş ise de senet doğrudan bankaya verilen bir senet olmayıp senet lehtarı …’dır. Bu nedenle bu hususta ispatlanmış değildir. Senetteki boşluk olan kısımlar lehtar tarafından anlaşmaya aykırı olmamak üzere doldurulabilir. Anlaşmaya aykırı olduğu hususunun yazılı ispatı gerekir. Takip dayanağı bononun banka tarafından hile ile alınmış olduğu ispatlanmış olmadığından davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; takip dayanağı senetin müvekkili tarafından düzenlenmediğini, müvekkilinin, anılan icra takibi başlatılana kadar böyle bir senedin varlığından dahi haberdar olmadığını, davalı tarafından icra takibinde takip dayanağı olarak kullanılan senetin, 07.06.2017 tanzim tarihli, 26.11.2019 vade tarihli ve 300.000-TL bedelli bir senet olduğunu, senette müvekkil … düzenleyen, üçüncü şahıs … ise lehdar olarak yer almış daha sonra ise senet … tarafından davalı bankaya ciro edilmiş göründüğünü, müvekkil ile … arasında hiçbir şekilde senet düzenlenmesini gerektirecek bir hukuki, ticari ilişki mevcut olmadığını, müvekkil yalnızca üçüncü şahıs …’ın kullandığı krediye ilişkin … Kayseri … Şubesi ile 2017 yılında imzalanan kredi sözleşmesine kefil olduğunu, müvekkil ile davalı banka arasında müvekkilin anılan üçüncü şahıs …’a kefil olması dışında yaptığı başkaca bir işlem veya hukuki ilişki mevcut olmadığını, aynı zamanda … da davalı bankaya herhangi bir senet ciro etmediğini, ayrıca müvekkil, davalı banka şubesinde kefalet sözleşmesi yaparken kendisine imzalatılan belgelerin tam olarak ne olduğuna dair bilgi sahibi olmadığını, varlığından icra takibi ile haberdar olunan senet, açıkça kefalet sözleşmesi sırasında müvekkil ve …’a hile ile imzalatıldığını, mahkemece gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan davanın reddi yönünde karar verilmesi açıkça hukuka aykırı olduğu gibi temel ve hak ve hürriyetlerden adil yargılanma hakkı ve mülkiyet hakkının ihlali boyutunda bir karar olduğunu, mahkemece talep ve iddiaların dikkate alınmadan …’ın davalı ile hareket etmesi gerektiği yönündeki kabulü hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, öyle ki dava dilekçesinin dahi okunmadığını, davalı tarafından müvekkile imzalatılan belgelerin ve senedin düzenlenme tarihi aynı olduğunu, yani mahkemenin kabul ettiği gibi taraflar arasında daha önce senet düzenlenmediğini, dosya kapsamından açıkça görüleceği üzere senet tarihi 07.06.2017 tarihi iken, müvekkilimizin imzaladığı kefalet sözleşmesinin tarihi de 07.06.2017 tarihi olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereğince, senet üzerinde düzenleme tarihi olarak yer alan tarih ile müvekkile imzalatılan belgelerin tarihinin aynı olması bunun banka tarafından teminat senedi olarak alındığı şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini, taraflardan birinin diğerini aldatması sonucu bir borç ilişkisinin meydana gelmesi halinde aldatılan tarafın borca sebep olan senet/sözleşme vs. ile bağlı olması hukuken mümkün olmadığını, gerekçeli kararda, müvekkilin imzaya itirazı olmadığından bahisle eylemin ancak TCK kapsamında açığa imzanın kötüye kullanılması şeklinde değerlendirilebileceği, hukuk yargılaması açısındansa anlaşmaya aykırı doldurulan senedin yazılı ispatı gerektiği belirtildiğini, olayın oluş şekli göz önüne alındığında ne müvekkilin ne de …’ın hile iddiasını yazılı belge ile ispatlayamayacağını, buna rağmen mahkeme tarafından senet üzerinde inceleme yaptırılmadan, ihbar olunan … ve …’a temlik sözleşmesini neden imzaladıkları sorulmadan, senedin düzenleme tarihi ve kefalet sözleşmesinin imza tarihinin aynı olduğu dikkate alınmadan ve anılan senedin bankaya ne zaman ve hangi borç ilişkisi için ciro edildiğine ilişkin belgeler dosya kapsamına getirtilmeden ve banka yetkililerine açıklama yaptırılmadan verilen karar hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı taraf çalışanları ve vekillerince kişilerin hukuki bilgisizliği ve tecrübesizliğinden faydalanıldığını, birçok kişinin mağdur edildiğini, aynı şekilde mağdur olan birçok kişi mahkeme masrafları ve hakkaniyete uygun yargılamalar yapılmaması sebebiyle dava açma hakkını dahi kullanamadığını, mahkemece bahsi geçen soruşturma dosyalarının akıbetinin de beklenmesi ve buna göre bir karar verilmesi gerekmekteydi. Ancak ilk derece mahkemesince bu konuda da bir araştırma yapılmadığını, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.11.2021 tarih ve 2020/840 E. – 2021/1010 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi ile kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, icra tehdidi altında ödenen bedelin istirdadı talebine ilişkindir.HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre; Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında icra takibine konu edilen 300.000,00-TL bedelli senedin lehtarının dava dışı … olup, senedin lehtar tarafından davalı bankaya ciro edildiği, davalı bankanın hileli hareketlerle keşideci davacıya söz konusu bonoyu imzalatıp, onu borçlu hale getirdiğinin iddia edildiği, bu husustaki ispat yükünün davacı keşideci üzerinde olduğu, takip dayanağı bonodaki imzaya karşı davacının herhangi bir itirazın bulunmadığı, senedin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurduğu iddiasının yazılı delillerle kanıtlanması gerektiği, söz konusu senedin doğrudan bankaya verilen bir senet olmayıp, davalı bankanın senedi lehtardan ciro yoluyla devraldığı, dolayısıyla söz konusu senedin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu veya hile yoluyla davacının iradesi sakatlanarak alındığı hususlarının kanıtlanamadığı, bu gerekçeye dayalı yerel mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik veya usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak, HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda, yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nun 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerine görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 23/11/2021 tarih ve 2020/840 E – 2021/1010 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile,HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/04/2022