Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/678 E. 2022/705 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/678
KARAR NO: 2022/705
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2022
ESAS NO: 2020/618
KARAR NO: 2022/95
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/03/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 29/03/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/02/2022 tarih ve 2020/618 Esas – 2022/95 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı kooperatifin ortağı iken 21.06.2015 tarihli genel kurulda devam eden konut inşaatlarının maliyeti ve kooperatifi giderlerinin karşılanması için her üyenin 9.500,00-TL ödeme yapmasına karar alındığını, davalının yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, genel kurulda alman kararların ortakları bağlayıcı nitelikte olduğunu, kooperatif inşaatlarının devam ettiğini ve yaklaşık 150 üyenin dairesinin inşaatının devam ettiğini, anılar genel kurul kararının tüm ortaklar bakımından kesinleştiğini, yargı kararı ile de genel kurul kararının yokluk sebebinin bulunmadığının anlaşıldığını, davacı talebinin bilanço açığının kapanması veya ortakların kişisel sorumluluğunun artırılmasına yönelik ek ödeme olmadığını, genel kurulda ödeme günü belirlenerek belirlenmemişse ayın son ödeme günü aidat bedelinin süresinde ödenmesine, ödenmezse temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin kararın kesinleşmesi halinde bu kararın tüm ortakları bağlayıcı olduğunu, davalının kesin hesap borcunu ödediğini iddia ettiğini, ancak kesin hesap üye borç tablosu belgesinde üyenin borcunun belirlendiği tarihin yazılı olduğunu, kooperatif inşaatlarının devam etmesi, belgede borç miktarının belirlendiği tarihin yazılı olması gözetildiğinde ana sözleşmenin 61. maddesindeki kesin hesabın somut olayda söz konusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğunu, davacı kooperatifin 18.11.2018 tarihli olağan genel kurulda 2012 yılında çıkarılan maliyet hesaplarının geçersiz olduğuna ve halihazırdaki yönetim kurulu tarafından çıkarılan maliyet hesabının geçerli olduğuna, bu maliyet hesaplarının onaylanmasına karar verildiğini, 2012 yılında yapılan geçici maliyet hesabını ödeyen üyelerin aidat ödemelerine ve tüm ödemelere karşı çıkması sebebiyle evini teslim alamayan üyeler ile evini teslim alan üyeler arasında eşitsizlik doğduğunu, nitekim davacı kooperatif tarafından aynı alacakla ilgili açılan davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin talep yönünde karar verdiğini ve kesinleştiğini, yine aynı alacak talepleri ile ilgili açtıkları davalarında Kayseri BAM 6. Hukuk Dairesi kararı ile talepleri yönünde kesinleştiği, davacı tarafından vaki itirazın öğrenilmesi ile arabulucuya başvurulmuş ise de anlaşılamadığını belirterek Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile yapılan takibe yapılan itirazın iptaline takibin devamına, davalı itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan %20’den aşağı olmayacak şekilde icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; üye olarak dairesini aldığını, konut kesin maliyet ibra sözleşmesi, kesin hesap neticesi üye borç tablosu, tapu senedi fotokopisi, Kayseri 4. Noterliği tarafından düzenlenen 08.07.2015 tarihli istifanameden de anlaşılacağı üzere dairesini aldığını, kooperatife borcu olmadığını, kendisinden başka kooperatifin para istediği üye sayısının çok fazla olduğunu, parasını verip tapusunu aldığını, davaya itiraz ettiğini ve borcu olmadığı halde hakkında bu davanın açıldığını, davayı kabul etmediğini ve davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda 21/06/2015 tarihli genel kurulunun 6 ve 7 nolu maddesi uyarınca icra takibi yapılmış ve yapılan itiraz neticesinde 9.500,00 TL asıl alacak ve 8.507,84-TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptali için iş bu dava açılmıştır. Genel kurul tarihi itibariyle kooperatif üyesi olan davalı yönünden 21/06/2015 tarihli genel kurul kararları bağlayıcıdır ve davacının uyması gerekmektedir. Davalının, kesinleşmiş genel kurul kararına dayalı olarak talep edilen, inşaat finansman gideri olduğu anlaşılan bedelden 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. Maddesindeki eşitlik ilkesi gereğince sorumlu olduğu anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın KABULÜ ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 9.500,00 TL asıl alacak ve 8.507,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 18.007,84 TL üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yasal faiz oranının %100’ünü aşmayacak oranda (yıllık %18) asıl alacağa faiz yürütülmesine, İtirazın iptaline karar verilen asıl alacak miktarı olan 9.500,00 TL’nin % 20’si oranında (1.900,00-TL) icra inkâr tazminatının davalı-borçludan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu icra takibinin dayanağı olan kayseri 1. ATM 2020/10 Esas sayılı dosyada alınan genel kurul kararının iptal edildiğini, dosyanın daha önce de Yargıtay’dan kooperatif üyeleri lehine bozulduğunu, Yargıtay’dan dönen dosyada ilk derece mahkemesi alınan genel kurul kararını iptal ettiğini, bu doğrultuda Yargıtay’dan gelecek kararın beklenmemesinin davalı aleyhine mağduriyet doğurduğunu, davalının kooperatife borcunun olmadığını ve üyeliğinin sona erdiğini, her ne kadar huzurdaki davada kooperatifin tamamlayacağı konut sayısının 150 olarak ifade olunsa da bu gerçekle bağdaşmamakta olup asıl sayının 78 olduğunu, bu 78 dairenin de %85’inin tamamlanmış durumda olduğunu, yaklaşık 4-5 seneden bu yana da inşaat faaliyetlerinin hiçbir şekilde devam etmediğini, davalıya teslim edilen daire yönünden kesin hesap yapıldığını, kesin hesap kapsamında davalıya borç çıkarıldığını ve davalının kooperatife karşı toplu ödemede bulunmuş olup ortaklık ilişkisinden doğan ana edimlerini yerine getirmiş durumda olduğunu, akabinde davalının kooperatif ile konut kesin hesabı ibra sözleşmesi imzalayarak kooperatif ile olan üyelik ilişkisini sonlandırdığını, gerekçeli kararda atıf yapılan “istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maaliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur.” şeklindeki Yargıtay kararının, ortaklara yükümlülük yükleyen genel kurul kararının usule uygun alındığı dava ile ilgili olouğunu, huzurdaki davanın bu şartları taşımamakla beraber yine emsal gösterilen kararda kooperatif üyesi tarafından ödenen konut kesin hesabı ibra sözleşmesi kapsamında toplu bir ödemede bulunmadığını, ancak huzurdaki davada davalının toplu ödemede bulunduğunu, Kooperatifçe, üyeliği sona eren davalı ve üyeliği sona eren birçok üye aleyhinde 21.06.2015 tarihli kooperatif genel kurulunda kararlar alındığını, bu genel kurulun toplanacağına ilişkin hiçbir tebligat/bildirimin davalıya yapılmadığını, hiçbir genel kurul kararından haberdar olmayan ve üyeliği sona eren davalının genel kurulda alınan yükümlülüğe katlanmasını beklemenin hakkaniyet ve iyiniyete aykırı olduğu gibi usul ve yasaya da aykırı olduğunu, Kooperatifin kendi genel kurul kararının batıl olduğunu iddia etmesinin iyiniyet kuralına aykırı olduğunu, davalının kooperatif ile olan ortaklık ilişkisinden doğan ana edimlerini yerine getirdiğini, kooperatif ile davalı arasındaki üyeliğin, konut kesin hesabı ibra sözleşmesi sonucu kooperatifçe sonlandırıldığı, ferdileştirme suretiyle tapusunun verildiğini, 21.06.2015 tarihli Genel Kurul’dan sonraki hiçbir genel kurula davalının davet edilmediğini, yokluğunda alınan genel kurul kararına karşı, oy kullanma ve itiraz etme hakkının kısıtlandığı hususları dikkate alındığında,huzurdaki davanın, Yargıtayca yine “iyiniyet ve hakkaniyet” olgusuna aykırı bulunacak olması ve kooperatifin haksız bulunacağının muhakkak olduğunu, Genel kurulunda kabul edilen 7. maddede incelendiğinde; maddeden de anlaşılacağı üzere 7. maddenin “aidat” maddesi olduğunu, söz konusu kararda “yaklaşık 9.500 TL”nin ne olduğu, ne amaçla istendiği anlaşılamamakla beraber likitte olmadığını, Kooperatifin talep ettiği bu miktarın “ek maliyet” olarak talep edilmekte ise bu husus aidat başlığı altında görüşülüp karara bağlanamayacağını, ne aidatın ne ek yükümlülüğün ne de toplu bir ödemenin genel kurul kararı ile üçüncü bir şahsa (müteahhide) devredilmesinin mümkün olmadığını, üyelerin müteahhide karşı yükümlülüğünün bulunamayacağını, ek maliyetin esas sözleşmede yer alan usul ile belirlenmesi gerektiğini, ancak bu usule göre belirlenmediğini, ek ödeme yükümlülüğünün kooperatifçe talep edildiği düşünülecek olursa; Koop. Kanunu amir hükmü gereğince “ek ödemelerin yalnız bilanço açıklarını kapatılmasında ve nitelikli çoğunlukla alınan bir karar” olması hasebiyle, genel kurulda alınan 9.500 TL’lik istemin her iki varsayımda da usul ve yasaya aykırı belirlenmesinden dolayı davalıyı bağlayıcılığının olmadığını, toplantı nisabının sağlanmadan genel kurulun toplandığını, Kooperatifin 21.06.2015 tarihinde gerçekleştirdiği G.K’da yeterli çoğunluk usule aykırı şekilde toplandığını, ancak usule uygun şekilde gösterildiğini, her ne kadar davalı bu toplantıya katılamayıp muhalefet şerhi koyduramasa da butlan yaptırımın mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir husus olup davalının muhalefet şerhi koymasına dahi gerek olmadığını, (HGK 16.01.2013 tarih ve 2012/3-665 E – 2013/63 K. Sayılı ilamı – Yargıtay 23. HD 26.09.2012 tarih ve 2012/3842 E. – 2012/5460 K) icra-inkar tazminatına hükmedilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, “yaklaşık 9.500 TL”nin ne amaçla istendiğinin, ne olduğunun belirli olmadığını, alacağın gerçek miktarının belirli, belirlenebilir olmadığını yaklaşık olarak ifade edildiğini, HGK’nın aradığı bu 3 koşul oluşmadığından likit bir alacaktan söz edilemeyip icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılması gerektiğini, (HGK. 14.07.2010 gün ve 2010/19-376 E, 2010/397 K)kooperatifin yapacağı inşaatlar devam ettiği sürece yapılacak olan her yeni genel kurulda önceki belirlenen kesin hesapları iptal ederek yeni bir kesin hesap belirlemesinin iyiniyete ve kooperatif ile ortaklar arasındaki ahde vefa ilkesine aykırı olacağının açık olduğunu belirterek; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/10 E. Sayılı dosyasında genel kurul kararının iptaline hükmedilmesinden dolayı bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerekirken yapılmamış olması dolayısıyla ve ayrıca usule ve yasaya aykırı olan Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/618E. – 2022/95 K. kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini, şayet bu talepleri yerinde değilse en azından hükmedilen %20 icra-inkar tazminatının, alacağın likit olmaması nedeniyle kaldırılmasına, yargılama giderleri ile ilam vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, kooperatif genel kurul kararı ile belirlenen inşaat finansman giderinin tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın İİK’nun 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta davacı, kooperatifin ortağı olan davalının 21/06/2015 tarihli genel kurulda, devam eden konut inşaatlarının maliyeti ve kooperatif giderlerinin karşılanabilmesi için kararlaştırılan miktarı ödememesi nedeniyle davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptalini talep ettiği, davacı kooperatife karşı olan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacı kooperatifle karşılıklı olarak ibralaştıklarını, bu nedenle açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu savunduğu görülmüştür. Uyuşmazlık, davalının takip konusu borçtan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Davacı kooperatifin 21.06.2015 tarihli genel kurulunda 6. gündem maddesinde, “…kooperatifin kalan inşaatların tespitinin yapılması, (kesin hesap) maliyetinin belirlenmesi, tahsilatının bir takvime bağlanmasını ve takvime bağlanan ve takvim süreci belirlenen tahsilat miktarlarının süresinde ödenmemesi durumun da geciken her bir ay için ayrıca aylık net %1,5 gecikme zammı alınması, kooperatif yönetim kurulu ile görüşüp kesin maliyeti belirlenen üyelerin kooperatiften izin almak kaydı ile borçlarının bir kısmının veya tamamının kooperatif yüklenicisi ile pazarlık yaparak borcunu ödemesi konusunda iş ve işlemleri yapmak üzere yönetim kuruluna yetki verilmesi” oy birliği ile kabul edilmiş; 7. gündem maddesinde de, “Ortaklık aidatlarının belirlenmesi maddesine geçildi. Yönetim kurulu üyesi … söz alarak ortakların kalan inşaatlar için inşaat maliyeti olarak yaklaşık 9.500.00 tl’nin bir önceki madde de görüşülerek kabul edilen hususlar doğrultusunda ortaklarımızın ödemesi gereken kesin maliyet bedellerinin yönetim kurulumuzun alacağı ödeme planı kararı doğrultusunda ortaklarımızın yükümlülüklerini yerine getirmesi veya yönetim kurulumuzdan görüşerek izin almak kaydı ile yükümlülüklerini müteahhide karşı yerine getirmesi kaydı ile üyelik aidatı alınmamasını teklif etti bunu üzerine oylamaya geçildi.Yapılan oylamada teklif oy birliği ile kabul edildi.” şeklinde karar alınmıştır.Davacı kooperatifin 21.06.2015 tarihli genel kurulunun 6. ve 7. gündem maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, kooperatifin inşaatlarının tamamlanması için her bir üyeden, yaklaşık olarak belirlenen 9.500,00 TL’nin kooperatife veya kooperatif yönetim kurulunun izni ile yükleniciye avans olarak ödenmesine oybirliğiyle karar verildiği anlaşılmaktadır.Anılan genel kurulun 7. gündem maddesinin iptali talebiyle, bir kısım davacı tarafından Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1113 E. sayılı dosyası ile dava açıldığı, mahkemece 25.04.2016 tarihli kararla davacıların tamamının kooperatif üyeliğinden dava tarihinden önce istifa ettikleri, dava koşulu bulunan hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarih ve 2016/6318 E., 2019/4277 K. kararı ile, genel kurul kararının iptali davalarında üyenin yargılamanın sonuna kadar kooperatif üyeliğinin devam etmesinin dava şartı olduğu, mahkemenin bu konudaki tespitinin doğru olduğu ancak iptali istenen genel kurul kararı davacıları bizzat ilgilendirdiğinden ve istifadan sonra dahi genel kurulda tespit edilen bu bedel kendisinden isteneceğinden davacıların genel kurul kararının iptalini istemekte hukuki yararları bulunduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği, dosyanın bozma sonrası mahkemenin 2020/10 E. sayısına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 53. maddesindeki, genel kurul kararları aleyhine “pay sahipleri”nin dava açabilecekleri yolundaki hükmü dikkate alınarak, söz konusu maddenin uygulaması tedbiren durdurulmadığından bu dosyanın bekletici sorun yapılmasına gerek görülmemiştir.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır.İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceği, ayrıca, bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir.
Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölümünün adına tescili öncesinde, o tarih itibariyle borçları belirlenmiş, bu borçların ödenmesi üzerine ibra edilmiş ve tapu kaydı adına tescil edilmiştir. İbra sözleşmesi malikin tapu tescili öncesi borcuna yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermediği, kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, henüz tasfiye aşamasına da geçmemiş olması, belgede borç miktarının belirlendiği tarihin yazılı olması gözetildiğinde, ana sözleşmenin 61. maddesindeki kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın ve istenen bedelin tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. (aynı yönde Ankara Bam 23. HD’sinin 07.02.2020 tarih ve 2019/2730 E-2020/207 K sayılı kararı)Kooperatif üyesi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur. Ancak satış sonrası genel gider aidatlarından taşınmazı alan kişi sorumlu olacaktır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/6738 Esas 2019/4723 Karar) Bu durumda ilk derece mahkemesince, davalının genel kurul kararına dayalı olarak talep edilen, inşaat finansman gideri olduğu anlaşılan ödemeden/borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne, icra inkar tazminatına karar verilmesinde usul ve esas açısından herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılık bulunmadığı, kararın hukuka uygun olduğu, bu nedenlerle davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 04/02/2022 tarih ve 2020/618 E. – 2022/95 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 1.230,11 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 308,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 922,11 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.29/03/2022