Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/611 E. 2022/604 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/611
KARAR NO: 2022/604
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2021
NUMARASI: 2020/189 E. 2021/993 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 16/03/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/11/2021 tarih ve 2020/189 E – 2021/993 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalıya ait …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … plakalı araçlar ile 01.09.2016-10.10.2017 tarihleri arasında davalı tarafça ücret ödemeksizin işletme hakkı davacı şirkette olan … Köprüsü ve bağlı otoyolundan ihlalli geçişler gerçekleştirildiğini, bu yüzden ihlal edilen geçiş ücretlerinin faizi ile davalıdan tahsiline ilişkin icra takibi başlatıldığını, davalının ise icra takibinde ödeme emrinde takibe konu dayanak belgelerin gösterilmediği, ihlalli geçişe sebebiyet veren araçlarda HGS/OGS etiketinin bulunduğunu, ödeme konusunda bankaya otomatik ödeme talimatının bulunduğunu, kaçak geçişe ilişkin taraflarına herhangi bir bilgilendirme olmadığını, araç sahibinin kendileri olsa da aracı kullananın kendileri olmadığından bahisle takibe itiraz ettiklerini, bu konuda karar verilen emsal kararların bulunduğunu, işbu kararların dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunulduğunu, tüm bu nedenlerle açılan davanın kabulünü, icra dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Davacının icra takibine ve eldeki davaya konu ettiği alacakları varsa bile zamanaşımına uğradığını, bu nedenle zamanaşımı itirazında bulunduklarını, dosyaya dava dilekçesi ile birlikte sunulmayan delillerin bu aşamadan sonra sunulmasına muvafakatlerinin bulunmadığını ve dikkate alınmaması gerektiğini, eksik yatırılan harcın davacıya tamamlattırılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, dava haksız olduğundan ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminatının reddini talep ettiklerini, haksız takip başlatan davacıya kötü niyet tazminatı yükletilmesini talep ettiklerini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Dava, davalı tarafından geçiş ücretleri ödenmeksizin yapılan ihlalli geçişler nedeniyle, geçiş ücreti, para cezası, faiz ve KDV’nin tahsili için davacının başlattığı icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunun “Geçiş ücretini ödememe ve güvenliğin ihlali” başlıklı 30/5.maddesi gereğince; 4046, 3465 ve 3996 sayılı kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin on katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (on katı ibaresi 16/5/2018 tarih ve 7144/18 maddesi ile 4 katına düşürülmüştür.) Anılan özel kanun uyarınca işlettiği köprü ve otoyoldan ücret ödemeden geçiş nedeniyle 15 gün içinde HGS/OGS hesabından tahsil edilemeyen ücreti talep hakkı olan davacı şirketin, kanunda düzenlenen ve idari para cezası değil özel kanundan kaynaklanan ceza niteliğindeki 4 katı cezayı talep hakkı bulunduğu, ihlalli geçişe ilişkin muhataba ayrıca bir tebliğ yapılması gerektiğine dair kanunda bir hüküm de bulunmadığı, borcun ödeme zamanının kanunda düzenlendiği anlaşılmakla, davacının alacak talep hakkı bulunduğu, davalının işlettiği araçlara ilişkin HGS/OGS bakiyelerinin mevcudiyetini ve yeterliliğini kontrol ve ödeme yükümlülüğü bulunduğu,alınan bilirkişi raporunda davalının sorumlu olduğu araçların 198 adet ihlalli geçiş yaptığının tespit edildiği,ancak 23 adet geçiş ihlaline ilişkin sistem tarafından gecikme cezasının uygulanmamış olduğu,bu nedenle bu geçişler için ceza hesaplanmadığı, davalının ödenmemiş geçiş ücretinden dolayı 1.839,55 TL asıl alacak ve 6.999,60 TL gecikme cezası borcunun bulunduğu yönünde rapor düzenlemiş ise de davacı tarafından bilirkişi tarafından ceza hesaplaması yapılmayan 23 adet ihlalli geçiş yönünden de geçiş cezası talep edilebileceği, Mahkememizce yapılan hesaplamada davalının geçiş ücretininin 4 katı olan ( 1.839,55 TL X 4) 7.358,20 TL geçiş cezasını ödemesi gerektiği davacının davalıdan 1.839,55 TL ihlalli geçiş ücreti+ 7.358,20 TL geçiş ücreti cezası olmak üzere toplamda 9.197,55 TL alacak talebinde bulunabileceği ancak davacı tarafça geçiş ücret+ geçiş cezası olarak 9.177,65 TL için itirazın iptali isteminde bulunduğu görüldüğünden bu miktar alacak üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş,davacı vekili tarafından her ne kadar işlemiş faiz ve KDV talebinde de bulunulmuş ise de yanlar arasında, otoyol işletmecisi ile sürücü arasında sözleşme benzeri ilişki mevcut olup takipten önce işlemiş faizin istenebilmesi için temerrüt ihtarı zorunlu olup davalının temerrüde düşürüldüğüne dair dosyamızda delil bulunmadığından faiz talebi ile faiz üzerinden hesaplanacak KDV talebinin reddine karar verilmiş, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Davanın Kısmen Kabulü Kısmen Reddi ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali, 9.177,65 TL asıl alacak üzerinden takibinin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Davacı tarafın takibe koyduğu geçiş ihlal ve cezalarının kabulünün mümkün bulunmadığını, müvekkilinin, bugüne kadar OGS ve HGS sistemine tabi tüm geçişlerde gerekli ödemeleri yaptığını, yahut yapılmasını sağladığını, bu noktada aksini ispat külfetinin davacı tarafta bulunmasına rağmen davacıların dosya kapsamına bu kapsamda bir ispat sunamadığını, bu ceza ve ihlallere dayanak gösterilen İhlalli geçiş listesi sistem dökümünde yer alan bilgilerin doğruluğunun kabulünün de mümkün olmadığını, bu sistem nihayetinde elektronik olduğu için hata verme, bozulma ve yanlış bilgiler sunma ihtimalinin söz konusu olduğunu, ayrıca karara esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, 22 tane geçiş ihlali tespitinden bazılarında; “OGS’de tanımlı olmayan plaka”, “Referans no tekrar geldi.”, “Ürün kara listede”, “sistem hatası” şeklinde hata kodları verildiğinin tespit edildiğini, bu kodların hangi durumlarda verildiğinin karşı tarafça yahut bilirkişi tarafından açıklanmadığnı, ayrıca yine bu kodların da geçiş ihlaline konu ücret hesaplamasında dikkate alındığının anlaşıldığını, geçiş ücretleri ve cezaları bakımından müvekkili aleyhine kurulan hüküm nedeniyle karşı tarafın sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olabileceğini, açıklanan nedenlerle, sistemin geçiş ihlallerini neye, hangi sisteme ve koda göre tespit ettiğinin açık ve net şekilde ortaya koyulmaksızın doğrudan tüm ihlal tespitlerinin aleyhe değerlendirilerek müvekkilinin talep ve savunmalarının aksine hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, ilk derece mahkemesinin hükme esas almış olduğu bilirkişi raporunun sonuç ve kanaat kısmında, 6001 sayılı kanunda ve işletme protokolünde, ihlalli şekilde gerçekleştirilen geçişler hususunda araç sahiplerine tebligat, ihtarname, SMS, mail gibi herhangi bir yolla bildirim yapma yükümlülüğünün bulunmadığı belirtilerek, davacı yanlısı bir yorum ile eldeki davanın kabul edilmesi gerektiği yönünde bilirkişi tarafından kanaat bildirildiğini, bilirkişinin bu şekilde teknik yorum ve uzmanlık alanına giren tespitler hususundaki yetkisini aşarak, sadece Mahkeme hakiminin yapabileceği hukuki yorumlara soyunması, usul ve yasalarla, bilirkişilerin görev ve yetkilerine ilişkin halihazırda yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri ile bağdaşmadığını, bu nedenle, bu şekilde bilirkişinin tespit yetkisini aşarak Mahkemenin kanaatlerini etkiler şekilde taraflı raporuna göre hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, aksi düşünülse bile, ne bilirkişinin bu şekildeki tespitlerinin ne bu tespit ve kanaatlerinin baz alarak davacı tarafın herhangi bir bildirim yükümlülüğünün bulunmadığı yönündeki takdirlerle hüküm kuran ilk derece mahkemesinin gerekçesine katılabilmelerinin mümkün olmadığını, borçlar hukuku başta olmak üzere, her türlü borç ilişkisini düzenleyen tüm mevzuatlar irdelendiği takdirde; bir kişinin herhangi bir borç altına girebilmesi için öncelikle bu borcun muaccel olması ve daha sonra borçlu adayının temerrüde düşürülmesi gerektiğini temerrüde düşürülmeyen, hatta temerrüde konu olacak bir borcun varlığından dahi haberdar olmayan müvekkilinin geçiş ihlallerinden ve dahası buna yönelik cezai tutarlar ile faizlerden sorumlu tutulmasının usul ve yasalarla, hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığını, sosyal devlet ilkesinin hakim olduğu bir ülkede, (kabul anlamına gelmemek kaydı ile) geçiş ihlali yaptığının farkında olmayan birine bunun bildirimini yapmayıp üstüne üstlük bir de bu geçiş ihlallerine uzun bir müddet faiz ve ceza işletilmesini sağlayarak bunları toplu şekilde talep eden davacının bu kötü niyetli tutumları, ne sosyal devlet ilkesiyle ne de müvekkilinin hukuken koruma altına alınan hiçbir hak ve menfaati ile bağdaşmadığını, bilakis bu hususları ihlal ettiğini, bu şekilde bildirim yükümlülüğü bulunmaksızın taraflara borç yükleme hakkını doğuran birçok düzenlemenin Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuruya konu edildiğini, bunun sonucunda ise her halükarda bu tarz düzenlemelerin kaldırılması yönünde karara varıldığını, müvekkilinin borçlu olduğu iddia edilen eldeki durumda da, bu şekilde müvekkiline hiçbir bildirimde bulunulmaksızın gıyabında kesilen ihlal fişleri ve cezaların yüksek oranda faiz işletilerek biriktirilmiş, fahiş miktarlara vardıktan sonra müvekkilin önüne konularak ödenmesinin beklendiğini, bu durumun tarafları nezdinde, tabiri caizse, davacı şirketin 3 – 5 kuruşluk geçiş ücretlerini bir şekilde tahsile değer fahiş miktarlara vardırarak haksız ve kötü niyetli kazanç sağlama gayreti içerisinde olduğu intibası uyandırdığını, bilirkişinin vurguladığı bu bildirim yükümlülüğünün olmaması durumunu fırsata çevirmek isteyen birçok otoyol işletmesi, bildirim yükümlülüğü olmamasından dolayı geçiş ihlali gerçekleştiren ve bunun farkında olmayan birçok sürücünün gıyabında faturalar kestiğini, bunlara haksız yere cezai tutarlar ve fahiş oranda faizler işletmekte, bu faizlerin işletilmesini 1-2 sene hatta daha uzun zaman dilimlerine yayarak neticede yüksek tutarlara ulaştığı andan itibaren icraya koymak yahut ihtarda bulunmak suretiyle toplu olarak talep ettiğini, bu şekilde yüksek miktarda geçiş ücreti ve cezaları ile karşı karşıya gelen şoförlerin ise haliyle neye uğradığını şaşırmakta, çareyi bu cezalara itiraz etmekte bulduğunu, herhangi bir özel hukuk sözleşmesinde cezai şartın işletilebilmesi için temerrüt koşulunun gerçekleşmesi, idari nitelikteki para cezalarında muhatabın bundan haberdar edilerek itiraz imkanının tanınması mümkünken, bu şekilde yap-işlet tarzı şirketlere geçiş ücretleri hususunda niçin bildirim yükümlülüğünün tanınmadığının merak konusu olduğunu, bu düzenleme boşluğundan faydalanarak kötüye kullanmaya çalışan şirketlerin oldukça fazla sayıda olacağının apaçık ortada olduğunu, müvekkili gibi sıklıkla bu yolları ve köprüleri kullanmakta olan kişilerin mağdur olacağını, kaldı ki, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin geçiş ücretlerini ödemediğini kabul ettikleri ihtimalde dahi, müvekkilinin bir kastının bulunmadığını, nitekim müvekkilinin bu geçiş ücretleri bakımından otomatik ödeme talimatı vermiş olup, geçiş ücretleri banka kartlarından otomatik olarak tahsil edildiğini, bu nedenle müvekkilinin söz konusu ödemeyi nakit olarak eliyle yapmadığı ve kartından bu ücretlerin zaten kesiliyor olduğu zannıyla hareket ettiği için, aksi durumda kendisinin derhal bilgilendirilmesi halinde gerekli önlemleri alacağı, geçiş ücretlerine ceza tutarı ve 1 seneyi aşkın faiz işletilmeden derhal ödemede bulunacağı kuşkusuz olduğunu, ancak davacı şirketi bunu yapmak yerine, haksız şekilde tespit ettiği geçiş ücretlerine 1 sene boyunca faiz işletip ceza bedelini de ekleyerek toplu ve fahiş olarak talepte bulunma yolunu seçtiğini, bu durumun kötü niyetten başka bir izahının bulunmadığını, tüm bu nedenlerle, adeta bu şirketin kötü niyetli bu tutumunu ödüllendirircesine hem geçiş ihlali olarak belirttikleri ücretlerin tamamına, hem ceza tutarına hem de faizine karar verilmesinin yerinde olmadığını, esasen eldeki davanın tümden reddedilmesi gerektiği kanaatini taşımak ve hiçbir şekilde davacının talep ve iddialarını kabul ettikleri şeklinde yorumlanmamak kaydıyla, eğer geçiş ihlallerine hükmedilecekse dahi faiz ve ceza miktarlarına hükmedilmeyip en azından sadece geçiş ücreti kadar kısım yönünden kabul hükmü kurulmasının daha yerinde olacağı kanaatini taşıdığını, kararın tüm bu yönlerden kaldırılmasını talep ettiklerini, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, nitekim davaya cevap dilekçelerinde de belirtildiği üzere, hükmedilen alacak kalemleri likit alacak olmadığını, likit alacak kavramı ile hukukta tutarı belli veya bilinebilir olan alacakların kastedildiğini, ayrıca bu alacakların sadece alacaklı tarafından bilinmesi yahut hesaplanabilmesinin yeterli olmayıp, borçlunun da elindeki bilgi ve belgelerle borç miktarını hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde net olarak tespit edebilmesinin arandığını, müvekkilinin elinde borç miktarını tespit edebileceği hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, hatta ihlalli geçişleri gösteren sistem ve çıkan listede bile hata kodları ve anlamı bilinmeyen, geçiş ihlali teşkil ettiği net olmayan kodlar da varken, alacaklının dahi şu aşamada sağlıklı bir tespit yapmasının mümkün bulunmadığını, kaldı ki, bu ihlalli geçiş listesi müvekkiline tebliğ edilmediği gibi, müvekkilinin ceza olarak 4 kat mı alınacak 10 kat mı alınacak, faiz ne şekilde hangi tarihten itibaren hesaplanacak müvekkilinin hiçbirini kendisinin hesaplayabilecek durumda da olmadığını, alacağın likit alacak olduğundan söz edebilmek için, müvekkilinin tek başına tüm borç tutarını hesaplayabilir durumda olmasının arandığını, oysa müvekkilinin elindeki bilgi ve belgelerle bunu hesaplayabilmesinin de mümkün bulunmadığını beyan ederek istinaf talepleri doğrultusunda Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.11.2021 tarih ve 2020/189 E. 2021/993 K. sayılı kararının kaldırılmasına, istinaf yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının istinaf talebinin haksız ve dayanaksız olup reddi gerektiğini, zira davalıya ait araçların müvekkili şirketin işletmekte olduğu ücretli köprü ve otoyollardan ücret ödemeksizin ihlalli geçiş gerçekleştirdiğinin sarihen ortada olduğunu,müvekkili şirketin, 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun hükümlerine göre … Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu’nun işletme hakkı sahibinin; davalı ise, işletme hakkı müvekkili şirkette bulunan köprü ve otoyolları kullanmış bulunan gerçek kişi olan tacir olduğunu, işletme hakkının müvekkili şirkette bulunan köprü ve otoyollardan geçişler 6001 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunun 30/5 maddesi kapsamında ücretlendirilmekte ve aynı düzenleme kapsamında ücret ödemeksizin yapılan geçişlerde; 15 günlük sürede geçiş ücretinin ödemesini yapmayan araç maliklerine, geçiş ücretinin dört katı tutarında ceza uygulaması yapıldığını, davalının, muhtelif plakalı araçları ile ücret ödemeksizin, işletme hakkının müvekkili şirkette olan … Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu’ndan ihlalli geçişlerin gerçekleştirdiğini, herhangi bir ödeme olmaması üzerine Kayseri İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiğini, davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğini ve taraflarınca itirazın iptali davasının ikame edildiğini, yerel mahkemece; davalı borçluya ait araçların müvekkilinin işletmekte olduğu köprü ve otoyollardan ihlalli geçiş gerçekleştirdiğinin bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini ve davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, davalının istinaf talebinin tamamen kötü niyetli olup haksız ve dayanaksız nitelikte olduğunu, davalı tarafın iddia ettiği gibi müvekkili şirketin bilişim ve teknik donanımına herhangi bir kusur atfında bulunulmasının imkânı olmadığını, 15 günlük süre içerisinde müvekkili şirketçe tahsilat yapılamaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, borçlunun aracında HGS/OGS yeterli bakiye bulunduğu, müvekkil işletmeci şirketin sistemlerinde bozulma ve hatalar olabileceği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira HGS/OGS bankası ile müvekkili şirketin herhangi bir organik bağı bulunmamakta olup, HGS/OGS bankası bakımından müvekkili şirketin yalnızca bir “üye işyeri” olduğunu, HGS/OGS Bankası çok çeşitli nedenlerden dolayı araç sahiplerinin geçiş ücretlerinde ödeme yapmayabildiklerini, müvekkili şirketin sistemlerinin sorunsuz çalıştığını, ancak borçlu ile HGS/OGS bankası arasındaki otomatik ödeme talimatının yerine getirilmesi noktasında bir problem olduğunun aşikâr olduğunu, bunun da müvekkiline yüklenemeyecek bir kusur olduğunun aşikâr olduğunu, hgs/ogs sistemine sahip olmak veya banka hesabında para bulundurmanın bir borcun ödendiği anlamına gelmediğini, hgs/ogs bankası ile müvekkili şirketin herhangi bir bağının bulunmadığını, araç sahibinin, HGS/OGS hizmetini sunan kurum ile yapmış olduğu “otomatik ödeme sözleşmesi”, işletmeci müvekkili şirketi ilgilendirmeyeceğini, ihlalli geçişi izleyen 15 günlük süre içerisinde, “ödeme yapmak” araç sahibinin sorumluluğu olduğunu, provizyon cevaplarına, bankalarca verilen yanıtlarla, işletmeci şirketlerin bağlı olduğunu, işletmeci şirketlerin, kimsenin hesabına, ihlalli geçişin ardından defalarca kere provizyon (ödeme isteği) gönderilmesi sorumluluğu bulunmadığı gibi, “hesaba girip zorla para çekme” yetkisinin de bulunmadığını, kaldı ki, HGS/OGS otomatik ödeme sözleşmelerine, işletmeci şirketlerni taraf da olmadığını, borcu ödemesi gereken araç sahibinin 3. Bir tarafı, otomatik olarak borcunu ödemesi için görevlendirdiğinde, gerekli ödemenin gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol etme yükümlülüğünün de altında olduğunu, 6001 sayılı kanun ve işletme protokolü gereği, işletmeci konumunda olan müvekkili şirketin sorumluluğunun, ihlalli geçiş esnasında, provizyon göndermek ve ödeme talep ettiğini, eğer ödeme talebine, yani provizyon talebine olumsuz yanıt alırsa, bankanın vermiş olduğu bu yanıt ile bağlı olduğunu, zorla para çekme yetkisinin olmadığını, müvekkili şirketin sunduğu Provizyon sistem kayıtlarıyla, gerekli talepte bulunduğunu, hiçbir tereddüte yer kalmaz şekilde ispat etmiş vaziyette olduğunu, bu konuda herhangi bir itilaf da bulunmadığını, HGS/OGS otomatik ödeme ürünü etiketi / kartı, aynı bir kredi kartı gibi, provizyon talebi gönderildiğinde, olumsuz yanıt veriyorsa, artık restoranın / köprü tünel otoyol işletmecisi şirketin, ödemeyi zorla tahsil etme şansı olmadığını, teknik olarak bu durumun imkansız olduğu gibi, hukuken de böyle bir yükümlülük veya imkan bulunmadığını, davalı tarafın alacağın likit olmadığını ve bu sebeple icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği yönünde yapmış olduğu itirazın yersiz olduğunu, davaya konu ceza tahakkuku, 6001 sayılı kanunun m.30/5 hükmü gereğince bir idari para cezası olmayıp, ifade edilen ilgili kanunu uyarınca doğan genel hükümler tahtında değerlendirilmesi gereken özel bir alacak olduğunu, nitekim ifade edilen m.30/5 hükmünde de bu husus kanun koyucu tarafından açıkça ifade edilmiş vaziyette olduğunu, müvekkili şirketin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş, ortakları yine özel hukuk hükümlerine tabi ticaret şirketler olan bir özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, müvekkili şirketin özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş bir anonim şirket olması ve ilgili mevzuatta böyle bir şartın aranmaması nedeniyle idari para cezası düzenleme ya da resmi tebligat yapma ve bu tebligat ile karşı tarafı temerrüde düşürme yetkisini haiz olmadığının açık olduğunu, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği şekilde, davacı taraflarının ihtar ya da bildirim yükümlülüğü olmadığı konusunda bilirkişinin değerlendirmelerde bulunduğunu, ve bu hususu bilirkişinin takdir ettiği gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bilirkişinni zaten kanunda var olan bir hususu yani bildirim ve ihtar gibi bir yükümlünün olmadığı hususunu, hazırlamış olduğu raporda isabetli bir şekilde ifade ettiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin hiçbir şekilde 6001 sayılı kanun gereği tahakkuk eden cezaları tebliğ etmek gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, kendisine ayrıca tebligat yapılmadığı ve haber verilmediği gibi gerekçelerle borca itiraz edilmesinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, borçlunun tebligat yapılmadığı yönündeki itirazlarının mahkemece dikkate alınmaması gerekmekte olduğunun aşikâr olduğunu, davalı vekilinin belirttiği şekilde davalarında ilk derece mahkemesinin davanın tümden kabulüne değil kısmen kabulüne karar verdiğini, davalı vekili istinaf dilekçesinde ilk derece mahkemesinin hem geçiş ücretlerine ve cezasına hem de faize karar verildiğini belirttiğini, ancak ilk derece mahkemesinin, dava dilekçelerinde de belirttikleri ve talep ettikleri işlemiş faiz ve buna bağlı olarak tahakkuk ettirilen KDV taleplerini reddettiğini, İlk derece mahkemesinin bu kararının isabetsiz olduğunu, tüm bu sebeplerle öncelikle davalı tarafın haksız ve mesnetsiz istinaf başvurusunun reddi gerekmekte olup, usule ve hukuka uygun olarak tesis edilen yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini, zira yukarıda detaylı olarak açıkladıkları üzere ve davalı tarafın dilekçesinde bahsettiği üzere müvekkili şirket sistemlerinde herhangi bir arıza bulunmadığını, davalı tarafın HGS ürününü müsait tutmaması, banka tarafından kara listeye alınması, ürün bakiyesi yetersiz gibi nedenlerle, ödeme yapılmadığını, söz konusu hususun banka ile davalı taraf arasındaki sorun olduğunu, dilerse davalı tarafın HGS bankasına sorumluluk/kusur davası açabileceğini, davalı tarafın tamamen yargılamayı uzatmak amacıyla istinaf başvurusunda bulunmuş olup, başvurusunun reddi gerektiğini beyan ederek davalı tarafın istinaf başvurusunun reddi ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/189 E. 2021/993 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 30. maddesinde geçiş ücretini ödememe ve güvenliğin ihlali hali düzenmiş, 1. fıkrasında ” Genel Müdürlük işletimindeki otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen araç sahiplerine Genel Müdürlük tarafından, geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücretinin dört katı tutarında idarî para cezası verilir.
5. Fıkrasında; 4046, 3465 ve 3996 sayılı kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin dört katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/5/2018-7144/18 md.)
6. Fıkrasında; 4046, 3465 ve 3996 sayılı kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından ücretsiz geçiş yapan araçlar, işletici şirket tarafından bu maddenin yedinci fıkrasında öngörülen sürenin bitimini takip eden ilk iş gününde en yakın trafik kuruluşuna bildirilir.
(7) Geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapanlardan, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde yükümlü olduğu geçiş ücretini usulüne uygun olarak ödeyenlere, bu maddenin birinci fıkrası ile beşinci fıkrasında belirtilen cezalar uygulanmaz. (Ek cümle: 16/5/2018- 7144/18 md.) Otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen yabancı plakalı araçlara uygulanan idari para cezaları için bu fıkrada belirlenen on beş günlük süre beklenmez. (Ek cümle:23/7/2020- 7252/9 md.) Ancak, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde geçiş ücretinin ödenmesi halinde idari para cezası tahsil edilmez.”
25/05/2018 tarihli, 30431 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 18. maddesi ile 25/06/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 30. maddesine eklenen 9. fıkrada “Bu maddenin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, yedinci ve sekizinci fıkraları Bakanlık tarafından işletilen otoyolları ve erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için; beşinci, altıncı ve yedinci fıkraları ise Bakanlık tarafından 3996 sayılı Kanun ve diğer ilgili kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için de uygulanır.”,
25/05/2018 tarihli, 30431 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 19. maddesi ile 25/06/2010 tarihli ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 30. maddesine eklenen Geçici 3. maddesinde “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden yapılmış olan geçişlerde araç sahiplerine bu Kanunun 30 uncu maddesinin beşinci fıkrası uyarınca tahakkuk ettirilen ancak bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla tahsilatı yapılmamış olan para cezaları hakkında bu Kanunun 30 uncu maddesinde yer alan oranlar uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
İlk derece mahkemesince, tarafların beyanları alınmış, bildirmiş oldukları deliller celp edilerek dosya bilirkişi incelemesine sunulmuştur.07.07.2021 tarihli rapor incelendiğinde; 01.09.2016- 10.10.2017 tarihleri arasında davalı adına kayıtlı; … plakalı aracın 5 defa, … plakalı aracın 3 defa, … plakalı aracın 3 defa, … plakalı aracın 2 defa, … plakalı aracın 7 defa, … plakalı aracın 15 defa, … plakalı aracın | defa, … plakalı aracın 4 defa, … plakalı aracın 3 defa, … plakalı aracın 2 defa, … plakalı aracın 2 defa, … plakalı aracın 34 defa, … plakalı aracın 62 defa, … plakalı aracın 1 defa, … plakalı aracın 45 defa, … plakalı aracın 8 defa, ücret ödemeksizin ihlalli geçiş yaptığının belirtildiği, CD’ de yer alan Geçiş ihlalleri görüntüleri ile eşleşen İhlalli Geçiş Listesi ve Sistem Dökümü (Provizyon Sorgularını İçeren Tablo)’ne göre davacının, davalıdan ödenmemiş geçiş ücretlerinden dolayı 1.839,58 TL asıl atacak, 6.999,60 TL gecikme cezası olduğu, asıl alacak ile gecikme cezası toplamında davacının 8.839,15 TL toplam alacağı olduğu,bu alacağa ilişkin takip tarihine kadar bilirkişice hesaplanan faizin 598,46TL olduğu, ancak davacının talep ettiği faizin 587,49 TL olduğu için taleple bağlılık ilkesi gereğince bu tutarın baz alınması gerektiği, İhlalli geçişlere ilişkin faiz uygulanmasmın ve faize kdv tahakkuk ettirilmesinin uygun olduğu, bu doğrultuda faize eklenecek kdv’nin 105,75 TL olduğu, davacı ICA IC İçtaş Astaldi … Köprüsü ve … Yatırım ve İşletme A.Ş’ nin, davalı …’ den takip tarihinde toplam 9.532,39 TL alacağının bulunduğunun belirtildiği görülmüştür.Bilirkişi raporunda davalıya ait araçların geçiş ihlali yaptığı sayı belirlenmiş olunmasına rağmen hesapla hatası yapıldığının anlaşılması karşısında mahkemece resen ceza miktarının hesaplanması yapılarak, toplam geçiş sayısı ve ücretleri toplandığında 1.839,55 TL asıl alacağın bulunduğu bu ücrete 4 kat ceza uygulandığında davalının 9.197,55 TL ‘den (1.839,55 TL’ye 7.358,20 TL eklenmek suretiyle) sorumlu olduğu tespit edilmiştir.Somut olayda 07.07.2021 tarihli raporda davalıya ait araçların ihlalli geçiş sayılarına yönelik tespitler ve yasal düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle davacının yapmış olduğu ihlalli geçişlerden dolayı uygulanan idari para cezasının 4 katına çekilmek suretiyle verilen mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu görülmüştür.Bilindiği üzere İİK’nun 67/1. maddesine göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın “yüzde yirmisinden” aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Buna göre davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebi gerekir. Davacı vekili dava dilekçesinde icra inkar tazminatı talep ettiği, geçiş ücretleri ve uygulanan ceza davalı tarafından bilinebilir mahiyette olup takibe konu alacak likit kabul edildiğinden İİK’nun 67. maddesindeki %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/11/2021 tarih ve 2020/189 E – 2021/993 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 626,92-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 188,08 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 438,84 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/03/2022