Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/571 E. 2022/600 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/571
KARAR NO: 2022/600
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2021
ESAS NO: 2019/930
KARAR NO: 2021/820
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil-Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/03/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 16/03/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 04/10/2021 tarih ve 2019/930 E – 2021/820 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kayseri’de faaliyet gösteren konut yapı kooperatifi olduğunu, kooperatifin 2010 hesap yılına ilişkin olarak 20/02/2011 tarihinde yapılan genel kurul gündem maddeleri arasında yer alan biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi maddesi gereğince üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyetleri çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, kooperatif genel kurulu tarafından usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını davalı üye ve kooperatiften dairesini alan diğer 196 üyeden yalnızca geçici maliyet bedellerinin alındığını, komisyon tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetlerinin kooperatif ortaklarına pay edilmediğini, arsa sahiplerine teslim edilen dairelerin maliyetlerinin hali hazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, maliyet hesabında kat cephe ve şerefiye bedeli farklarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili kooperatif tarafından bu güne kadar 196’sı kooperatif üyesi 197’si arsa sahibinin olmak üzere 393 dairenin teslim edildiğini, hali hazırda 309 dairenin teslim edilmediğini, kooperatifin mevcut 305 üyesinin bulunduğunu, bunlardan 196’sının davalı gibi dairesini ve tapusunu aldığını, 109 üyenin ise henüz dairesini almadığını, daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetleri hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim almış üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti, geriye kalan 109 üyeye yüklendiğini, eğer yapıları maliyet hesapları doğru olarak üyelere pay edilmiş olsaydı dairesini teslim alan üye başına düşen ortalama bedellerin çok daha fazla olacağını, evini teslim alan üyelerden aylık aidat miktarının %40’ı oranında kira bedeli alınması yönünde genel kurul kararı olmasına rağmen bu bedelleri üyelerden talep ve tahsil edilmediğini, Kooperatiften istifa eden üyelere olan borçların evlerini teslim alan üyeler için yapılan İnşaatlerde kullanılanı banka kredisi borçları, vergi, SGK ve sair borçların dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmemiş ve bu borçların dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, tüm bu nedenlerle 21/04/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar yapılan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ve yeniden maliyet yapılmasına yönelik karar alındığını, bu kararının herhangi bir muhalefet şerhi olmadan oy birliğiyle alındığını, genel kurul kararının iptaline yönelik bir dava açılmadığını ve kararın kesinleştiğini, yönetim kurulu tarafından kesin maliyet hesabı yapılması için süreç başlatıldığını, davalının da verilen süreye rağmen borcunu ödemediğini, kooperatifin en yetkili organının genel kurul olduğunu ve aldığı kararların tüm üyeleri bağlayacağını, son genel kurulda alınan kararın amacının üyeler arasındaki eşitliği sağlanmak olduğunu, davacı kooperatifin henüz tasfiye aşamasına girmediğini, inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davacının tamamlamış olduğu daireleri ve tapusunu üyelere verdiğini, davalının üyeliğinin devam ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00-TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafıdan dosyaya sunulan arabuluculuk tutanağında anlaşamama tutanağına konu edilen talebin ticari uyuşmazlık olarak belirtildiğini, bu sebeple de anlaşmama tutanağının dava şartını kapsayıp kapsamadığı konusunda belirsizlik bulunduğunu, müvekkilinin kooperatife olan borcunu ödediğini ve 2011 yılında kat mülkiyeti tapusunu aldığını, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olmadığını, zira 2011 yılında tapuyu aldıktan sonra kooperatif tarafından yapıları genel kurul toplantıları ve hazirun listesinde isminin bulunmadığını, genel kurula davet edilmediğini, davacının da müvekkilinin genel kurula davet etmeyerek müvekkilinin kooperatiften çıktığını ve ilişiğinin kesikliğini onayladığını, müvekkilinin yeniden üye olmak gibi bir talebinin ve başvurusunun bulunmadığını, genel kurul tutanakları ve hazirun cetvellerinin resmi belge olduğunu, yıllarca hazirun listesinde yer almayan kooperatiften çıkan ve tekrar üye olma talebi de bulunmayan müvekkilinin davacı tarafından kendiliğinden hazirun listesine eklenerek genel kurulda borç çıkartılmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından kesin maliyetler tespit edilerek ve belirlenen kesin maliyet bedellerinin müvekkili tarafından ödenerek taahhütname ve ilişik kesme belgesi ve 02/06/2011 tarihinde kat mülkiyetinin tapusunun müvekkiline verildiğini, 21/04/2019 tarihli genel kurul tutanağında şimdiye kadar belirlenen tüm maliyetlerin iptaline karar verildiğini, ancak söz konusu kooperatif genel kurulunda neden daha önceki kesin hesapların hatalı olduğunun açıkça belirtilmesi ve resmi tespitlerle gösterilmesi gerektiğini, kooperatif ile ilişiği kesilen müvekkiline bu kadar yıl sonra bu kadar borç çıkartılmasının hukuka aykırı olduğunu, ana sözleşmenin 61. maddesi gereği ayrılmak isteyen ortakların ödemesi gereken kesin maliyet ve şerefiye ödeyerek borcu kalmayan ve ardından yapılan genel kurullara davet edilmeyen hazirunlarda yer almayan müvekkilinin kooperatiften çıktığını, kooperatifin de bunu kabul ettiğini, belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde;”…Toplanan delillerden davalının davacı kooperatifin üyesi olduğu, benimsenen bilirkişi raporunun içeriğine göre davalının daha önceden ödediği tutarın endeksleme yolu ile hesaplanması sonucu davalının ödemesi gereken kesin maliyet bedelinin189.647,00-TL olup davacının talebinin ise 172.997,00-TL olduğu anlaşılmıştır. İzah edilen tüm nedenlerle davacının davalıdan 172.997,00-TL talep edebileceği anlaşılmıştır. Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Davacı vekili 06/04/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile “davalı üyenin istifası bulunmamakla birlikte kooperatif üyesi olmadığı iddiası mahkemenizce geçerli kabul edilecek ise davalının ferdileştirme suretiyle kooperatiften elde etmiş olduğu dava dilekçesinde belirtmiş olduğumuz dairenin ilk talebimiz olan tapu iptali ile müvekkil kooperatif adına tesciline karar verilmesini, aksi takdirde davalının halen üyeliğinin devam ettiği kanaati hasıl olacak ise terditli ikinci talebimiz olan toplam 172.997,00-TL kesin maliyet bedeli alacağının 5.000,00-TL’na dava tarihi olan 17/12/2019 tarihinden, 167.997,00-TL’na ıslah tarihinden itibaren işleyecek yıllık %18 gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini müvekkilimiz adına saygılarımızla arz ve talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davacının ıslah ile arttırdığı tutar, daha önceden davacının tapu iptal tescili talebi nedeni ile taşınmazın değeri üzerinden tamamlanan harç sınırında kalmış, yani harç daha önceden tamamlanmıştır. Ancak alacak talebi yönünden ıslah iradesinin ortaya konulduğu yani ıslah dilekçesinin verildiği tarih 06/04/2021’dir. Terditli alacak talebi yönünden kısmi dava açılmasına yasa gereği engel bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının alacak davasının kısmi dava olarak açılamayacağına ilişkin itirazı mahkememizce kabul görmemiştir. Davalı vekili davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürmüştür. Yukarıda davalının istifasının hüküm ve sonuç doğurmadığı, üyeliğinin devam ettiği ayrıntısı ile açıklanmıştı. Davacı kooperatif tarafından davacıya karşı edimi yerine getirildiği, taşınmazın davalı adına tescil edildiği dosyadaki kayıtlar ile sabittir. Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata zamanaşımı işlemesi mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/8913 Esas 2020/237 Karar, 2017/391 Esas 2020/1615 Karar sayılı içtihatları bu yöndedir. İzah edilen nedenle davalının zaman aşımı def’i yerinde görülmemiştir. Yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre davacının üyesi olan davalıdan kooperatif üyeliğinden kaynaklı kesin maliyet bedeli alacağını talep edebileceği, benimsenen bilirkişi raporuna göre ve davacının talebi ile bağlı kalınarak davacının talep edebileceği kesin maliyet bedelinin 172.997,00-TL olduğu, bu alacağa genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oranı üzerinden gecikme faizi uygulanacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davacının terditli taleplerinden ikinci talebi olan alacak davasının kabulü ile toplam 172.997,00-TL kesin maliyet alacağının dava dilekçesinde talep edilen 5.000,00-TL’na dava tarihi olan 17/12/2019 tarihinden itibaren ve bakiye 167.997,00-TL’na ıslah tarihi olan 06/04/2021 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %18 (aylık %1.5) oranında gecikme faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davacının terditli ilk talebi olan tapu iptali ve tesciline yönelik talebinin reddine, davacının terditli ikinci talebi olan alacak davasının KABULÜ ile 172.997,00-TL kesin maliyet alacağının dava dilekçesinde talep edilen 5.000,00-TL’na dava tarihi olan 17/12/2019 tarihinden itibaren ve bakiye 167.997,00-TL’na ıslah tarihi olan 06/04/2021 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %18 (aylık %1.5) oranında gecikme faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Arabuluculuktaki talep ile mevcut talep farklı olduğunu, mevcut dava konusu tapu iptali ve tescil, talebi reddedildiği takdirde kesin maliyet bedelinin ödenmesi talebi olduğunu, söz konusu dava bir ticari dava olması hasebiyle arabuluculuk kurumuna başvuru yapılması zorunlu ve dahi arabuluculuk müessesesinde anlaşma gerçekleşmediği takdirde dava yoluna başvuru imkanı doğduğunu, davacının da bu yolu izlediğini, ne var ki arabuluculukta yapılan talep ile dava yolundaki başvuru içerik itibariyle örtüşmesi gerektiğini, mevcut durumda davacı kesin maliyet bedelini ödenmesini talep etmesine rağmen tapu iptal tescili ile ilgili herhangi bir talepte bulunmadığını, salt yargılama giderlerinden tasarruf amacıyla kısmi dava açılamayacağını, davacı taraf dava bedelini 5.000 TL üzerinden belirlediğini, somut dava ”kesin maliyet bedelinin” talep edilmesiyle ilgili bir dava olduğunu ve davacının sözde iddiası kesin maliyet hesabının yapılmış olduğunu, davacının, dava açmaktaki hukuki yararının bulunması, bugün için halen yasal çerçevede düzenlenmiş bir dava şartı konumunda olduğunu, dolayısıyla kısmi dava açmanın temel şartı halen hukuki yarar olduğunu, söz konusu davada salt yargılama giderlerinden tasarruf amacıyla kısmi olarak açıldığını, ekonomik yararla hukuki yarar özdeş kavramlar olmadığını, davacının da davaları ihtiyati tedbir talebi ile değil, davacıdır şerhi talebi ile açması da ekonomik yarar güdüldüğünün en bariz göstergesi olduğunu, müvekkilinin söz konusu kooperatif üyesi olmadığını, müvekkilinin; davacının mevcut iddiasının aksine, söz konusu kooperatif üyesi olmadığını, zira müvekkili ile davacı şirket S.S … Yapı Kooperatifi arasında yapılan ve cevap dilekçesi ile sunmuş olduğumuz ”Taahhütname ve İlişik Kesme Belgesi” başlıklı belge ile müvekkilimin kooperatifte olan tüm borcunun ödendiği o tarih itibariyle de borcu olmadığı, müvekkilimin o an itibariyle herhangi bir ad ve nam altında ödeme yapmayacağı, böylece kooperatif ile ilişiğinin kesildiği imza altına alındığını, Müvekkilimin ilişiği kesildiği tarihten itibaren de müvekkilimin sözde kesin hesabın yapıldığı belirtilen toplantı hariç toplantılara davet edilmemesi somut gerçeği bir kere daha gözler önüne sereceğini, bu konunun açıklığa kavuşturulabilmesi için müvekkilin ortaklığının sona erdiği tarih itibari ile 2018’e kadar genel kurula davet edilen kişilerin listelerini incelenmesinde fayda olacağını, zira bu tarihe kadar müvekkil genel kurullara davet edilmediğini, söz konusu kararda kooperatif üyesi olmayan müvekkili sadece son genel kurulda davacı tarafça genel kurul listesine ismi eklendi diye kooperatif üyesi kabul ettiğini, sözde alacak zamanaşımına uğradığını, davayı asla kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının iddiasının temelinde olan söz konusu miktarın zamanaşımına uğradığını, zira konut yapı kooperatifi ana sözleşmesi madde 20’de “Kooperatiften ilişkisi kesilen ortağın sorumluluğu, ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl devam eder.” Hükmü amil olduğunu, bununla birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar kanunu zamanaşımını düzenleyen maddelerinden olan 147. madde dördüncü fıkrasında” Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; ”Bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar.” İçin beş yıllık zamanaşımı öngördüğünü, müvekkilinin yine aynı evrakta gerekli işlemlerin yapılarak tapunun kendisine teslimini talep ettiğini ve netice itibariyle de taraflar birbirini ibra ettiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporu tamamen hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna karşı dosya kapsamında yapmış oldukları bütün itirazları aynen tekrarladıklarını, bilirkişi raporu bu konunun uzmanı olmayan kişi tarafından hazırlandığını, öte yandan iş bu rapor da son derece özensiz hazırlandığını, yapılan hesaplamaların yanlış olduğu alenen görüldüğü gibi raporun sonuç kısmında dahi son derece tutarsız ifadeler kullanıldığıı, bu sebeple kurulan hükmün bu rapor neticesinde kurulduğunu yineliyor salt bu sebepten dahi yargılamanın hukuka aykırı olduğunu, davalıdır şerhi işlenmesi talebi haksız olduğunu, davacı, dava dilekçesinde müvekkilim adına kayıtlı dava konusu olan tapu üzerine davalıdır şeri işlenmesini talep ettiğini, bu talebin haksız olduğunu, zira müvekkil adına açılan bu dava reddi gerekirken buna ek olarak müvekkilin mülkiyet hakkının kısıtlanması da hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar bu şerh satış yapılmasına engel teşkil etmese de dava sürecinde olası satış durumunda bu şerh alıcı nezdinde olumsuz intiba uyandıracağını, bu sebeple söz konusu talebinde reddi gerektiğini, istinaf başvurusunun kabulü ile Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/930 E., 2021/820 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak taleplerimiz doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı taraf üzerine yükletilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa karşı cevap dilekçesinde özetle; Davalının, her ne kadar kendisine kesin maliyet bedelinin tebliğ edilmediğini, genel kurullara çağırılmadığını iddia etse de kooperatif tarafından üyenin bilinen en son adresine tebligatın yapıldığını, davalı gibi bir kısım üyelerin adreslerini güncellemedikleri ve yeni adreslerini kooperatife bildirmedikleri için ve yine bir kısım üyelerin gelen tebligatı bilerek ve kötü niyetli olarak iade ettikleri için bazı tebligatların kooperatife iade döndüğünü, kooperatifin kayıtlarında bulunan adreslerin, üyelerin kendilerinin bildirdikleri adresler olduğunu, adreslerini güncelleme ve yeni adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğünün üyelere ait bulunduğunu, adreslerini güncelleyen üyelere tebligatlar yapıldığını, bir kısım üyelere yapılan tebligatların iade gelmesi üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 13.05.2019 tarihli 999 sayılı karar ile tüm kooperatiflerin bağlı olduğu üst kuruluş olan Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak üyelerin mernis adreslerinin talep edildiğini, ancak kurumdan gelen 14.05.2019 tarihli yazı cevabına göre kişilerin mernis adres bilgilerinin kooperatif ile paylaşılamayacağı cevabının alındığını, bunun üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 31.05.2019 tarihli karar ile … Kaymakamlığı Nüfus Müdürlğü’nden tebligatları iade gelen üyelerin mernis adreslerinin kooperatife verilmesi yazılı olarak talep edildiğini, ancak nüfus müdürlüğü tarafından olumlu/olumsuz herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkili kooperatifin tüm bu araştırmalarına ve çabalarına rağmen mernis adreslerine ulaşılamayan üyelere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve Kooperatif Anasözleşmesi hükümleri gereğince 25.07.2019 tarihli 1011 sayılı yönetim kurulu kararı ile ilanen tebligat yolu ile tebligat yapılmasına karar verildiğini, 27.07.2019 tarihli … gazetesinde yapılan ilanen tebliğ ile tebliğ yapılamayan tüm üyelere tebliğin gerçekleştirildiğini, burada kooperatifin tüm bu adres araştırması ve ilanen tebligat yapmasındaki amacın üyelerinin hak kaybı yaşamaması ve kooperatife olan borçlarını taksitlendirme yolu ile ödemelerini sağlamak ve yapılan borçlandırma işleminden haberdar olmalarını sağlamak olduğunu, tamamen üyelerin menfaati ve hak kaybı yaşamamaları amacı ile yapılan işlemler olduğunu, kaldı ki kooperatif anasözleşmesinin 61/c maddesi gereğince yalnızca iadeli taahhütlü mektupla ya da elden tebliğ yolu ile kooperatifin kesin maliyet bedeline ilişkin tebliğ yükümlülüğünün sona erdiğini, müvekkili kooperatif tarafından yapılan ilanen tebligat işleminin de açıkladıkları nedenlerle kooperatif mevzuatına uygun olduğunu, davalının kendisinin kooperatif üyesi olmadığını, ferdileştirme suretiyle evini aldıktan sonra kooperatif ile bir ilişkisinin kalmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkili kooperatifin henüz tasfiye aşamasına geçmediğini, halihazırda tamamlanması ve üyelere teslim edilmesi gereken birçok daire bulunduğunu ve bu amaçla inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerinden kura ile adına tahsis, teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olduğunu, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam etmediğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kooperatiften dairesini teslim almış olmanın kooperatif üyeliğini sona erdiren sebepler arasında yer almadığını, Yargıtay kararları ve doktrinde hakim olan görüşe göre üyenin kooperatiften elde etmiş olduğu menfaati iade etmeden istifasının geçerli olmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davaya konu üyenin kooperatife ulaşmış herhangi bir istifasının olmadığını, ortaklıktan çıkmaya yönelik irade beyanı ya da kooperatif üyeliğinden ihracına yönelik bir karar bulunmadığını, davalı vekilinin iddia ettiği şekilde bir üyenin genel kurula davet edilmemesinin üyelik sıfatını etkilemediğini, bu hususun da bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde değerlendirildiğini, bu sebeple davalının halen kooperatif üyesi olduğunu ve usulüne uygun şekilde hesaplanmış, tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş olan kesin maliyet bedelinden sorumlu olduğunu, bu bağlamda yerel mahkeme kararının usule, yasaya, kooperatif mevzuatı ve hukukuna, yerleşik Yargıtay ve İstinaf içtihatlarına uygun olduğunu, her ne kadar davalı tarafından, davalıya ibraname ve ilişik kesme belgesi verildiği belirtilmiş olsa da benzer mahiyetteki müvekkili kooperatifin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/877 K. sayılı dosyasında yapılan istinaf incelemesinde; yönetim kurulu tarafından verilen ilişik kesme belgesinin hüküm ifade edemeyeceği, genel kurul kararının gerekli olduğuna hükmedildiğini, yine dava dışı başka bir kooperatifçe yine davayla benzer mahiyette üyeden inşaat maliyeti istemine ilişkin görülen davalarda istinaf mahkemelerince; üyenin ibra edilmesinin ancak o tarih itibariyle borcunun olmadığı anlamına geleceği, ileride doğacak olan borçlardan üyelenin sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, davalının, her ne kadar kooperatifin usülsüz üye alımı yaptığını beyan ettiyse de söz konusu beyanın kabulünün mümkün olmadığını, keza görülmekte olan davanın, kooperatiften tapusunu alan üyelerin edindikleri taşınmazların kesin maliyet bedelinin talep ve tahsiline ilişkin olduğunu, bu ölçüde kooperatiften ayrılan veya yeni katılan üyelerin görülmekte olan davaya bir katkısı olmayacağını, kooperatif hukukunun ilkelerinden olan açık kapı ilkesi gereği isteyen kişilerin kooperatiften ayrılacağı gibi isteyen kişilerin de katılabileceğini, 2019 tarihli genel kurulunun usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını, davalının yaptığı ödemenin kesin maliyet ödemesi olmadığını, keza kooperatifin inşaatlarının halen devam ettiğini, bu şekilde davalı tarafından yapılan ödemenin bir ön ödeme olduğunu, henüz kesin maliyet ödemesini yapılmadan, üstelik kesin maliyet hesabı dahi ortada yokken, kısaca %10’luk miktarın taahhuk edileceği bir ödeme olmaksızın kesin maliyet bedelinin %10’unu ödemesinin mümkün olmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da davalının bu şekilde bir ödeme yapmadığı ve davalının üyelik durumunun devam ettiğinin sabit olduğunu belirterek; davalının soyut, mesnetsiz, usule, yasaya ve hukuka aykırı istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, davacı kooperatif tarafından terditli olarak açılan tapu iptal ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde 21/04/2019 tarihli genel kurulunda alınan kararlar gereğince belirlenen kesin maliyet bedelinin davalı kooperatif üyesinden tahsili talebine ilişkindir.Dosya kapsamında somut olayın özelliklerine uygun, denetlenebilir bilirkişi kök ve ek raporları, toplanan deliller, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında; davalının halen kooperatif üyesi olması ve daha önceki yıllarda kesin maliyet bedelinin ödenmesi nedeniyle genel kurul tarafından ibra edilmemiş bulunması ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun eşitlik prensibi gereğince belirlenen kesin maliyet bedelinin davalıdan talep edilebileceğine yönelik davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararında yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir isabetsizlik ve aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davalının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı,kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalının istinaf başvurusunun HMK nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 04/10/2021 tarih ve 2019/930 E – 2021/820 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 11.817,42 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 2.954,36 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.863,06 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/03/2022