Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/499 E. 2022/536 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/499
KARAR NO: 2022/536
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/01/2022
NUMARASI: 2020/280 E. 2022/60 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 09/03/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 25/01/2022 tarih ve 2020/280 E – 2022/60 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ile davalı …, dava dışı … ile … Mimarlık’ın ortağı iken müvekkilinin … Mimarlıkttaki hissesini ve …’daki hissesini üçüncü şahıslara devrettiğini, ancak müvekkilinin ve davalının ortağı olduğu her iki şirketin de kamuya olan borçlarından dolayı şirket ortaklarının sorumlu olması nedeniyle şirketlerin hissesi oranında ödendiğini, müvekkili kendi hissesine düşen payı ödediğini ancak davalının ödemesi gereken hissesine düşen ödemeyi yapmadığını, müvekkilinin halen dava dışı borçlu şirketlerin borcunu ödemeye devam ettiğini, somut olayda müvekkilinin kendi sermaye hissesini aşan kısım için şirketlerin kamu borçlarını ödediğini, şirketten tahsilat imkanı olmadığını şirketin %50 hisse sahibi ve müdürü olan davalının sorumlu olduğu 102.869,32-TL’nin ödeme tarihinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerine ödenmesine ayrıca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça açılan davada her iki davacının da alacağı olmaması karşısında dava dilekçesinde talep edilen meblağın hangi davacı için ne kadar talep edildiğinin açıklanmadığını, davada husumet itirazında bulunduklarını, davacının muhasebe mali müşavir olarak görev yaptığını, yapılan ödemeleri kendisinin yürüttüğünü, mesleği gereği yapılan veya yapılacak ödemeleri bildiğini, davalının veya şirketin ödemelerini de müvekkile gerek davacı belirtir gerekse müvekkilin tespiti ile müvekkilin üzerine düşen bir ödeme varsa bunları da fazlası ile ödediğini belirterek davacı tarafın müvekkilinde hiçbir alacağının olmadığını, müvekkilinin kamu alacakları vs. Karşı tarafın iddia ettiği rakamlardan daha fazla ödeme yaptığını bu nedenle davanın reddine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Somut davada, davacı …ve …’in … Mim. Müh. İnşaat Tah. Dış Tic. Nak. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. ile … Endüstri İnş. Taah. Teks. Mob. Dek. Naki. Gıda San. Tic. ve Ltd. Şti.’nin ortakları olduğu ve her iki ortağın da bu şirketlerde 250’şer hisse ve 250.000,00’er TL sermayelerinin olduğu dolayısıyla her iki ortağın da %50 paya sahip oldukları anlaşılmıştır. Dosya arasına celbedilen ticaret sicil kayıtlarından anlaşılacağı üzere her iki şirket de 31/08/2016 tarihinde ticaret sicilden terkin edilmiştir. Şirketlerin terkin edilmesinin ardından her iki şirketin kamuya olan borçlarının davacı … tarafından ödendiği, davalının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemesi üzerine davalının sorumlu olduğu miktarın da davacı … tarafından ödendiği davacı vekilince iddia edilmiş olup, şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede her ne kadar davacının iddia ettiği 32 kayıt ve 406.316,95-TL tutarında ödeme kaydı ticari defter ve kayıtları yer almıyor ise de, mahkememizce dosya arasına getirtilen SGK kayıtları ve vergi kayıtları ile davacı firma yetkilisi tarafından dosya arasına ibraz edilen ilgili kurumlara ödemenin yapıldığına ilişkin ödeme dekontları da dikkate alındığında ve dinlenen tanık beyanları da gözetilerek davacının kendi hissesi oranında yaptığı ödemeler dışında davalı …’in ödemekle sorumlu olduğu kısmın da davacı … tarafından ödendiği ödeme dekontları ile sabit olup, davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü ile, 102.869,31-TL’nin dava tarihi olan 06/04/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar vermek gerekmiştir. Davanın kabulü ile; 102.869,31-TL’nin dava tarihi olan 06/04/2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacılar tarafından açılan iş bu davanın yerel mahkemece hiç bir şekilde cevap ve itirazlarının nazara alınmadan kabul edildiğini, davacıların müvekkili ile ortak olduğu dönemde bir kısım kamu borcu ödendiği gerekçesiyle müvekkiline bu ödemelerin rücu edilmesi için bu davayı açmış ise de; davacı tarafça dosyaya sunulan ödeme makbuzlarının irdelenmediğini, araştırılmadığını, davacı tarafça sunulan makbuzlarda hiç bir şerh veya ihtirazi kayıt olmadığını, bu hususu davanın başından bu tarafa vurgulamarına rağmen hem dosya kapsamında tanzim edilen ve itiraz ettiğikleri bilirkişi raporlarında hem de mahkemece bu itirazlarının irdelenmediğini, gözden kaçtığını, zaten davacı tarafça sunulan makbuzların doğruluğu, makbuzlarda açıklama kayıt olup olmadığı ve tarafların kim olduğunun da teyit amaçlı araştırılmadığı gibi, sunulan ödeme makbuzlarında bu ödemenin sadece davacı tarafça yapıldığını, sonradan şirket pay sahiplerine rücu edilmek üzere yapıldığını, müvekkilinin bu ödemeye katılmadığını, müvekkilinin veya başkaca ortakların ödeme yapmadığını veya bu manaya gelen davacıları tarafından konulmuş hiç bir şerh veya ihtirazi kayıt makbuzunun açıklamalarında olmadığını, davadan önce müvekkiline gönderilen ihtar, bilgilendirme evrakı vs. hiç bir kanıtın da davacılar tarafından sunulmadığını, çünkü olmadığını, ayrıca davacılar tarafından bir kısım makbuzlar sunulduğundan bahsedilmiş ise de bu makbuzların dahi incelenmediğini, davacı tarafın bir kısım makbuzların davacının çalışanları tarafından ödendiğini bahsetmiş ise de bu iddianın da dahil hiç bir inceleme veya irdelemenin mahkemece yapılmadığını, buna rağmen davacı tarafça açılan davanın kabulünün kabul edilemeyeceğini, bu sebeplerle davanın reddi noktasında mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, yargılama aşamasında alınan tek kişiden oluşan bilirkişi raporlarında dahi davacılardan … Yapı İn. Dış Tic. Ltd. Şti’nin resmi defter ve kayıtlarında davacı tarafça sunulan ödeme belge ve makbuzların yer olmadığının yazdığını, bu sebeple sadece davacı tarafça sunulan ödeme makbuzlarının dökümünün yapılabildiğini, davaya cevap ve itirazları ile dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporlarına da itiraz ettiklerini, ancak davacı tarafça hiç bir şekilde kanıtlanamayan, dahacıların resmi kayıtlarında da görünmeyen davacı tarafça sunulan belgelerin salt dökümü yapılarak iş bu davanın kabul edilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, dosya kapsamında alanında uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetlerince tanzim edilmiş rapor olmadığını, dosyada alınan bilirkişi raporlarının da karar vermeye yeterli olmadığını, müvekkili tarafından da yapılan bir kısım ödemelere ilişkin makbuzların hiç bir şekilde irdelenmediğini, diğer beyan ve delilleri nin raporlarda hiç bir şekilde incelenmediğini, davacılardan …’ın mali müşavir olduğunu, yani meslek itibariyle de hem 1. Bendde belirttiğkleri şerh veya ihtirazi kayıtları ödemelere koymayı bilecek durumda olduğunu, hem de dosyada dinlenen tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere şirketin tüm gelir ve giderlerini kendisinin yürüttüğünü, yani tarafların ortak olduğu şirketin gelirlerinin de mevcut olduğunu, hiç bir şekilde rücu edilmek üzere veya kendi şahsı tarafından bu ödemelerin yapıldığı veya buna benzer kayıtların ödeme makbuzu açıklamasına kayıt olarak koymayan ancak mesleği gereği bu konulara da hakim olan ve olması gereken davacının, bu ödemeleri salt şahsının yaptığını iddia ederek bu davayı açması kabul edilemeyeceğini ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, ayrıca şirketin gelirlerinin de mevcutken bu husus da irdelenmeden verilen kararın bu yönden de ortadan kaldırlması gerektiğini, bu itirazlarının da nazara alınarak davanın reddi yönünde kararın ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, dosyada yargılama süreci incelendiğinde salt karşı tarafın sunduğu makbuzların dökümü yapılarak verilen kararın yerinde olmadığını karşı tarafın davasında haksız olduğunu ve davanın reddi gerektiğini beyan ve itirazlarını yinelemekle birlikte, dava aşamasında heyet tarafından oluşan bilirkişilerce yapılacak hesap ve inceleme raporunun alınmadığını, dosyada alınan rapor ve ek raporda davada karar vermeye yeterli ve elverişli olmadığını, müvekkili yönünden husumet ve zamanaşımı itirazlarında bulunduklarını, karşı tarafın davasını kanıtlayamadığını, davayı kabul etmediklerini, davanın hem usul hem de esas noktalarının tamamı yönünden itiraz ettiklerini beyan ederek mahkemece verilen kararın kaldırılarak davanın reddi yönünde hüküm kurulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafça makbuzların yeterli incelenmediğini, müvekkili tarafından hiç bir şerh veya ihtirazi kayıt makbuz açıklamalarında belirtilmediği şeklindeki beyanlarının alenen hukukla bağdaşmadığını, mahkemece de takdir edileceği üzere makbuzda yer alan borcun karine olarak ifa edilmiş sayıldığını, iş bu hukuki karine karşısında müvekkili tarafından borçların ifa edilmediğini iddia eden davalının bu iddiasını ispatlaması gerektiğini, makbuz üzerine herhangi bir şerh veya kayıt konulması hususunda ne bir ticari teamül ne de bir yasal zorunluluk bulunduğunu, ayrıca söz konusu dosya kapsamındaki makbuzların bilirkişice incelendiğini ve bu inceleme neticesinde raporun tanzim edildiğini, dosya kapsamındaki tanık anlatımlarından da açıkça görüleceği üzere, şirketlere ait her türlü ödemelerin müvekkili tarafından yapılmakta olup, davalının ödeme yapmamış olduğunun sabit olduğunu, bu sebeple davalının istinaf sebeplerinin kabul edilemez nitelikte olduğunu, ayrıca ödeme yapılan dönemlerde şirketlerin ödeme gücünün bulunmadığı hususunun da bilirkişi raporu ve dosya kapsamı ile sabit olduğunu, müvekkili tarafından tutulan defter ve kayıtların usulüne uygun olduğunu, bu durumda müvekkili aleyhine delil teşkil etmesinin düşünülemeyeceğini, davalı tarafın bilirkişi raporunun karar vermeye elverişli olmadığını beyan etmiş ise de, davalının daha öncesinde bilirkişi raporuna karşı itirazları doğrultusunda ek rapor alındığını, ve davacının tüm itirazlarını açıklar nitelikte ek rapor düzenlendiğini, bu sebeple davacının bilirkişinin raporunun karar vermeye elverişli olmadığı hususundaki istinaf taleplerinin de reddedilmesi gerektiğini,davalı tarafça, yerel mahkemenin her iki davacı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesinin mümkün olmadığı yönündeki beyanlarına cevaplarının; yapılan ödemelerin müvekkili … ve müvekkilin ortağı bulunduğu … Yapı İnş. Şirketi ve çalışanları aracılığıyla yapılmış olunan ödemeler olduğunu, bu sebeple yerel mahkemece her iki davacının davasının kabul edilmesi hususunda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını,kaldı ki davalının iş bu beyanları dosya kapsamındaki diğer dilekçelerinde bulunmamakta olup, iddia ve savunmaların genişletilmesi yasağına takıldığını ve bu nedenle de itibar edilmemesi gerektiğini, davalı tarafça husumet ve zaman aşımı itirazlarında bulunulmuş ise bu iddiaları tamamen dayanaksız olup, mahkemece bu yönde de istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, yerel mahkemece yargılama giderleri ve vekalet ücreti belirlemesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, yerel mahkemece A.A.Ü.T. 13/1 maddesi uyarınca 13.722,58 TL nispi vekalet ücretine takdir edilmiş olup, yargılamanın mahiyeti gereği davanın nispi vekalet ücreti ödenmesi gereken davalardan olduğunun açık olduğunu, bu sebeple davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin istinaf taleplerinin de reddedilmesini talep ettiklerini beyan ederek davalının istinaf taleplerinin esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
-Dava, dava dışı … Mimarlık Ltd şirketi ve … Endüstri Ltd Şirketi ortağı bulunan davacı …’ın ve … Yapı İnşaat Limited Şirketinin …’ın dava dışı şirketlerdeki hisselerini devrinden sonra, dava dışı şirketlere ait ödendiği belirtililen borçlarının limited şirket ortağı davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari davadır. Aynı yasanın 5. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu, 5/3. maddesinde de, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.( YARGITAY 11. Hukuk Dairesi 2019/1350 Esas 2019/3625 Karar) Açıklamalar ışığında eldeki davanın ticari dava olduğu sabittir.Somut olayda diğer dava şartlarının irdelenmesi gerekmektedir.Bilindiği üzere; dava şartı medeni usul hukukuna ait bir kurumdur. Bunun amacı bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek; böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. Dava şartları dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi (davanın esasına girebilmesi) için gerekli olan şartlardır. Buna davanın dinlenebilmesi şartları da denir. Mahkeme dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit ederse davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) red etmekle yükümlüdür. Dava şartlarının bulunup bulunmadığı davada hâkim tarafından re’sen gözetilir.6100 sayılı HMK’nun 114/1. maddesinde, dava şartları açıkça sayılmış ve yine HMK’nın 114/2. maddesi gereğince diğer kanunlarda sayılan dava şartlarına da atıfta bulunmuştur. 6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesinde (Ek:6/12/2018-7155/20 maddesi):”(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır…” şeklinde getirilen düzenleme ile arabuluculuk müessesesine başvurunun bir dava şartı olduğunu benimsenmiştir.7155 Sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 23. maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda dördüncü bölümden sonra gelmek üzere “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığıyla beşinci bölüm eklenmiş ve eklenen 18/A maddesi ile;
(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın,dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…” düzenlenmiştir. Dava 20.08.2019 tarihinde Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olunup dosyadaki arabuluculuk son tutanağının incelenmesinde; davacılar tarafından 25.12.2019 tarihinde ara bulucuya başvurulduğu yapılan görüşmeler neticesinde son tutanağın 10/01/2020 tarihinde taraflarca hep birlikte imzalanmak suretiyle imzalanarak düzenlendiği görülmüştür.Davacılar tarafından dava açılmadan önce usulüne uygun surette ara buluculuğa baş vurmamış olup, bu husus sonradan tamamlanabilen dava şartlarından değildir. Yargılamaya konu olayda dava şartlarının olup olmadığı hakim tarafından resen gözetilecek hususlardan olup mahkemece 6102 sayılı TTK’nun 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/A. maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden karar vermesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Açıklamalar ışığında davalının istinaf talebinin kabulü ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine şeklinde yeniden hüküm kurmak gerekmiştir. HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince bu hususların düzeltilmesi suretiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK 353/1-b.2 maddesi hükmü gereğince kaldırılarak bu yönden düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
2-HMK’nın 353/1-b.2.maddesi gereğice KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 25/01/2022 tarih ve 2020/280 E – 2022/60 K sayılı nihai kararının KALDIRILMASINA,
Düzeltilerek yeniden karar verilmesine, buna göre;
3-“1-Davanın zorunlu arabuluculuğa başvurulmadan önce açıldığının anlaşılması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nun 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/A. maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının davacılar tarafından dava açılırken yatırılan 1.756,76-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye artan 1.676,06 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan başvuru harcı ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 30,00 TL tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürüklükte bulunan AAÜT 7/2 uyarınca 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştikten sonra yatıran ilgili tarafa iadesine, “
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde istinaf başvurusunda bulunan davalıya iadesine,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan 83,60 TL istinaf posta giderinin ve 220,70TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
7-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.09/03/2022