Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/449 E. 2022/443 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/449
KARAR NO: 2022/443
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2021
NUMARASI: 2019/588 E. 2021/1105 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 25/02/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/12/2021 tarih ve 2019/588 E – 2021/1105 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 20.02.2011 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması, belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi yönünde karar aldığını, söz konusu karar gereğince 196 dairenin geçici maliyetleri çıkartılarak üyelerden tahsil edildiğini, genel kurul tarafından şimdiye kadar kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden tahsiline yönelik bir karar alınmadığını, sadece 196 üyeden geçici maliyet bedeli alındığını, söz konusu geçici maliyet raporu incelendiğinde kesin maliyet raporunda bulunması gereken özelliklerin bulunmadığını, hesaplamaların eksik ve hatalı olduğunu, geçici maliyet niteliğinde olduğunu, söz konusu hesaplamada arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetlerinin ortaklara pay edilmediğini, arsa sahiplerine verilecek dairelerin maliyetlerinin dairesini teslim almamış üyeler üzerine bırakıldığını, yapılan hesaplamada belirlenen kat, cephe ve şerefiye bedelinin de gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafından bugüne kadar 196 adedi üyelere, 197 adedi arsa sahiplerine olmak üzere 393 daire teslimi yapıldığını, halihazırda 152 kooperatif üyesi ve 157 arsa sahibi olmak üzere 309 dairenin imalatının yarım kaldığını ve tesliminin yapılamadığını, daire teslimi yapılan üyelere ferdileştirme suretiyle tapularının verildiğini, ancak hesaplamanın yanlış yapılması sebebiyle kooperatif borçlarının ve arsa sahiplerine verilecek konut maliyetlerinin dairesini henüz almamış üyelere kaldığını, bu hatanın ortadan kaldırılması için kooperatifin 21.04.2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar yapılan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ve yeniden maliyet yapılmasına yönelik karar alındığını, bu kararın herhangi bir muhalefet şerhi olmadan oybirliği ile alındığını, genel kurul kararının iptaline yönelik bir dava açılmadığını ve kararın kesinleştiğini, yönetim kurulu tarafından kesin maliyet hesabı yapılması için süreç başlatıldığını, hesaplanan kesin maliyetlerin ana sözleşmenin 61. Maddesindeki usule uygun şekilde üyelere tebliğ edildiğini, 15 günlük itiraz süreci ve devamındaki usul uygulanarak tüm üyelere paylarına düşen kesin maliyet borcunun tebliğ edilerek ödeme yapmalarının talep edildiğini, verilen süre içinde ödemelerini yapmayan üyelerle ilgili yasal süreç başlatıldığını, davalının da verilen süreye rağmen borcunu ödemediğini, kooperatifin en yetkili organının genel kurul olduğunu ve aldığı kararların tüm üyeleri bağlayacağını, son genel kurulda alınan kararın amacının üyeler arasındaki eşitliği sağlamak olduğunu, davacı kooperatifin henüz tasfiye aşamasına girmediğini, inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davacının tamamlamış olduğu daireleri ve tapusunu üyelere verdiğini, davalının üyeliğinin devam ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000 TL kesin maliyet bedeli alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Dava dilekçesinde davalı ile ilgili olarak somut bir açıklama yapılmadığını, davacı iddiasının önceki dönem yönetimleri tarafından yapılan hatalı işlemler olduğunu, davalı ile davacı arasında üye ilişkisi kalmadığını, yeniden kesin hesap çıkarılmak istenilen dairenin tapu bilgileri dahi verilmediğini, davalının davacı kooperatifin 150.01.0222 numaralı eski üyesi olduğunu, 20.02.2011 tarihli genel kurulunda alınan karar doğrultusunda ana sözleşmenin 61. Maddesinde belirtilen düzenlemeye uygun şekilde kesin maliyet komisyonu tarafından maliyet çıkardığını, hazırlanan raporun tebliğ edildiğini ve 15 gün içinde itiraz olmadığından kesinleştiğini ve davalıya 141.726,58 TL borç çıkarıldığını, davalının söz konusu bedeli son ödeme tarihinden 3 ay önce ödediğini, ortaklıktan kaynaklanan kat mülkiyeti tapusunu 20.12.2012 tarihinde şerh ve rehin olmadan aldığını, 21.02.2011 tarihli genel kurul kararına istinaden kooperatifle ilişiği kesildiğini ve taşınmazın üçüncü kişiye devredildiğini, ana sözleşmenin 20. Maddesine göre ortağın sorumluluğunun ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl devam edeceğini, derdest davanın konusun oluşturan genel kurul kararının alınma tarihi ile davalının üyelikten ayrıldığı süre arasından yaklaşık 7 yıl geçtiğini ve zamanaşımına uğradığını, üyelik kooperatife tedbirden Diyarbakır 4. Noterliğinden 02.10.2017 tarihinde istifa tekraren bildirdiğini, ana sözleşmenin 61/e maddesine göre kesin maliyetin 410 oranındaki kısmını 28.3.2019 tarihinde ayrıca ödeyerek 28.3.2019 tarihli noter ihtarnamesi ile kooperatife bilgi verdiğini, üye sıfatı kalmayan davalıya borç çıkarılmasının hukuken mümkün olmadığını, her ortağın kooperatiften çıkma hakkı bulunduğunu, genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarının yasalara ve ana sözleşmeye aykırı olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “… alınan genel kurul kararının tüm üyeleri bağlayacağı,Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davalının ödemesi gereken kesin maliyet borcunun 187.582,00 TL olduğunun tespit edildiği,ancak bu bedel içerisinde kooperatif borç payının tüm üyelere eşit olarak olacak şekilde 77.682,00 TL olarak hesaplandığı, kooperatif borç miktarının üyelere düşen dairelerin m2’leri gözetilerek hesaplanması gerektiğinden yargılama aşamasında kooperatif borç payına ilişkin davacı vekili tarafından 04/03/2020 tarihli kesin maliyet ek raporunun dosyamıza sunulduğu ve davalının dairesinin m2’si gözetilerek yapılan hesaplamada 74.999,00 TL kooperatif borç payı ödemesi gerektiği iş bu bedel gözetilerek Mahkememizce yapılan hesaplamada davalının ödemesi gereken kesin maliyet borcunun 184.899,00 TL olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davalı vekili tarafından müvekkilinin kooperatif ana sözleşmesinin 61/e maddesi gereğince evini teslim aldığı tarihte kendisine bildirilen kesin maliyet bedeli olan 141.726,58 TL’nin %10 ‘u olan 14.250,00 TL’yi davacı kooperatife ödeyerek üyelikten ayrıldığını beyan etmiş ise de daha önce yapılan maliyet hesabı kesin maliyet niteliğinde olmayıp bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere ortağın tapu tescili öncesi borcunun belirlenmesine yönelik olduğu,bu nedenle davalının üyelikten ayrılmasının söz konusu olmayacağı kaldı ki kooperatif üyesi istifa etse dahi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde,Kooperatifler Kanununun 27/son cümlesi gereği, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumlu olacağı (bkz.Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/6738 esas 2019/4723 Karar sayılı ilamı) yine istifanın geçerli olması için üyelikten kaynaklanan tüm hakların kooperatife iade edilmiş olması gerektiği,aksi halde davalının kooperatif üyeliğinden kaynaklanan tüm hak ve yükümlülüklerinin devam edeceği,davaya konu taşınmazın kooperatife iade edilmediği,açıklanan nedenlerle davacı kooperatifin alacağının davalıdan tahsili istemi yerinde görüldüğünden davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davanın kabulü ile;…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bir kooperatifin kesin maliyet bedelini tespit edebilmesi için, ana sözleşmenin 61/A’da izahı yapılan “geçici ortalama konut maiyetinin”, 61/B’de izahı yapılan “endekslemenin” üzerine 61/C’de izahı yapılan “şerefiye bedelinin” eklenmesi ya da çıkarılması ile tespit edilmesi gerektiğini, Davacı kooperatif tarafından 21/02/2010 tarihli genel kurulda verilen yetkiye istinaden hazırlatılan kesin maliyet bedellerinin ana sözleşmenin 61/A izahı yapılan “geçici ortalama konut maliyetini”, 61/B’de izahı yapılan “endekslemeyi” ve bu bedellere 61/C’de izahı yapılan “şerefiye bedelinin”eklenmesi ile tespit edildiğinden dolayı, yani ana sözleşmeye uygun şekilde tespit içerdiğinden dolayı, söz konusu maliyetin bir kesin maliyet olduğunu, davacı kooperatif vekili tarafından müvekkilinin %10 unu ödeyerek kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, kesin maliyet bedelinin kesin maliyet olarak kabul edildiğini, davacı vekilinin de kabulünde olduğunu, 6100 sayılı HMK’nun 188/1 maddesinde izahı yapılan mahkeme içi ikrar niteliği taşıdığını, nitekim 188/1 maddesinde “tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” denildiğini, davacı kooperatif tarafından kısım üyelerinin vekiline, gönderilen Kayseri 13.Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamede, kooperatif ana sözleşmesinin 61/E maddesine göre kesin maliyetin %10 unu ödeyen üyelerin ilişiğinin kesileceği hususunun ihtar edildiğini, yani kooperatifçe de ana sözleşmenin 61/E maddesine göre üyelikten çıkabileceğinin kabul edildiğinin açıkça anlaşıldığını, müvekkilinin dairesine ait kesin maliyet hesabını davacı kooperatife ödeyerek 20/12/2012 tarihinde dairesinin tapusunu aldığını, ana sözleşme değişikliği kapsamında bankaya parayı yatırdıktan sonra da Diyarbakır 4.Noterliği aracılığı ile 28 Mart 2019 tarihinde Davacı S.S…. Yapı Kooperatifine bu hususun noter kanalı ile bildirildiğini, ihtarnamenin bizzat kooperatif başkanı Mustafa Hatipoğlu’na 01/04/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkilinin belirtilen bedeli ödediğine dair banka dekontunu gönderdiği ihtarname ve ihtarnamenin tebliği hususuna ilişkin belgelerin daha önce dava dilekçesine sunulduğunu, anasözleşmenin 61/E kapsamında yükümlülüklerini yerine getiren müvekkilinin davacı kooperatifin üyesi olmadığını, yerel mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden karar verildiğini, kooperatif tarafından açılan seri davalardan farklılık arzettiğini, davacı kooperatif tarafından müvekkilinden talep edilen ve kesin maliyet bedeli içerisine yansıtılan ve hükme alınan bilirkişi raporunda hatalı olduğu açıkça belirtilen 77.682,00 TL lik kooperatifin borç payı olarak isimlendirilen hangi yıllara ait olduğu husununu hiçbir şekilde dosyadaki evraklardan anlaşılamadığını, kooperatif genel gider payına ilişkin zaman aşımı süresinin 5 yıl olduğunu beyan ederek Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/588 Esas, 2021/1105 Karar sayılı ve 10/12/2021 tarihli ilamına karşı istinaf yoluna başvurma ve istinaf sebepleri gereğince söz konusu kararın kaldırılmasını ve yeniden hüküm kurularak davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili kooperatifçe 20.02.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul ile biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması, belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi kararının alındığını ve üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyeti çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetleri kooperatif ortaklarına pay edilmediğini, bu dairelerin maliyetleri kooperatif üzerine yani halihazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, yine geçici maliyetlerin hesabındaki kat, cephe ve şerefiye bedeli farklarının da gerçeği yansıtmadığını, eksik ve hatalı maliyet hesaplarıyla kooperatif ortaklarına kat mülkiyet tapuları ferdileştirme ile verildiğini ve daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetleri hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim almış üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti (teslim edilen 197 arsa sahibi dairesi, devam eden 152 üye dairesi ve devam eden 157 arsa sahibi dairesi) geriye kalan üyelere yüklendiğini, kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, sgk vs. borçlar dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçların dairesini teslim almamış üyelere bırakıldığını, tüm bu sebeplerle evini almamış kooperatif üyeleri açısından büyük mağduriyetler ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle 21.04.2019 tarihinde yapılan kooperatifin olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini, bu kararın değişen koşullar çerçevesinde daha önce alınan ve uygulanan kararın üyeler arasında eşitliği sağlamaması sebebiyle alındığını ve üyeler arasında eşitliği sağlama amacı taşıdığını, bu bakımdan geçerli olduğunu ve kazanılmış hakları ihlal etmeyeceğinin açıkça ortada olduğunu, davalının her ne kadar kendisine kesin maliyet bedelinin tebliğ edilmediğini, genel kurullara çağrılmadığını iddia etse de kooperatif tarafından üyenin bilinen en son adresine tebligat yapıldığını, Kooperatif ana sözleşmesinin kesin maliyet şerefiye bedeline ilişkin olan 61. maddenin c bendinde: müvekkili kooperatif tarafından üyelere taahhütlü posta yolu ile tebligat yapılması ile müvekkilinin tebliğ yükümlülüğünün sona erdiğini, davalı gibi bir kısım üyelerin adreslerini güncellemedikleri ve yeni adreslerini kooperatife bildirmedikleri için ve yine bir kısım üyelerin gelen tebligatı bilerek ve kötü niyetli olarak iade ettikleri için bazı tebligatların kooperatife iade döndüğünü, kooperatifin kayıtlarında bulunan adreslerin, üyelerin kendilerinin bildirdikleri adresler olup, adreslerini güncelleme ve yeni adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğünün üyelere ait bulunduğunu, adreslerini güncelleyen üyelere tebligatlar yapıldığını, bir kısım üyelere yapılan tebligatların iade gelmesi üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 13.05.2019 Tarihli 999 sayılı karar ile tüm kooperatiflerin bağlı olduğu üst kuruluş olan Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak üyelerin mernis adreslerinin talep edildiğini, ancak kurumdan gelen 14.05.2019 Tarihli yazı cevabına göre kişilerin mernis adres bilgilerinin kooperatif ile paylaşılamayacağı cevabı alındığını, bunun üzerine kooperatif yönetim kurulunun almış olduğu 31.05.2019 Tarihli karar ile Melikgazi Kaymakamlığı Nüfus Müdürlğü’nden tebligatları iade gelen üyelerin mernis adreslerinin kooperatife verilmesinin yazılı olarak talep edildiğini, ancak nüfus müdürlüğü tarafından olumlu/olumsuz herhangi bir cevap verilmediğini, yapılan tüm işlemlerden anlaşılacağı üzere güncel adreslerini kooperatife bildirme yükümlülüğünün kooperatif üyelerine ait olup, kooperatifin üyelerin mernis adreslerine ulaşma imkanı bulunmadığını, müvekkili kooperatifin tüm bu araştırmalarına ve çabalarına rağmen mernis adreslerine ulaşılamayan üyelere 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve Kooperatif Anasözleşmesi hükümleri gereğince 25.07.2019 tarihli 1011 sayılı yönetim kurulu kararı ile ilanen tebligat yolu ile tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, 27.07.2019 tarihli … gazetesinde yapılan ilanen tebliğ ile tebliğ yapılamayan tüm üyelere tebliğ gerçekleştirildiğini, kooperatifin adres araştırma yükümlülüğünün olmadığını ve üyelerin güncel adreslerini kooperatife bildirmeleri gerektiğini, davalının kendisinin kooperatif üyesi olmadığını, ferdileştirme suretiyle evini aldıktan sonra kooperatif ile bir ilişkisinin kalmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkili kooperatifin henüz tasfiye aşamasına geçmemiş olup, halihazırda tamamlanması ve üyelere teslim edilmesi gereken birçok daire bulunduğunu ve bu amaçla inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerinden kura ile adına tahsis, teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olup, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini,Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kooperatiften dairesini teslim almış olmasının kooperatif üyeliğini sona erdiren sebepler arasında yer almadığını, ner ne kadar davalı tarafından davalıya ibraname ve ilişik kesme belgesi verildiği belirtilmiş olsa da benzer mahiyetteki müvekkili kooperatifin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/877 K. Sayılı dosyasında yapılan istinaf incelemesinde; yönetim kurulu tarafından verilen ilişik kesme belgesinin hüküm ifade edemeyeceğini, genel kurul kararının gerekli olduğuna hükmedildiğini, yine dava dışı başka bir kooperatifçe yine dava ile benzer mahiyette üyeden inşaat maliyeti istemine ilişkin görülen davalarda istinaf mahkemelerince; üyenin ibra edilmesinin ancak o tarih itibariyle borcunun olmadığı anlamına geleceğini, ileride doğacak olan borçlardan üyelenin sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, davalının istinaf dilekçesinde, her ne kadar kesin maliyet bedelinin %10’u oranında genel gider payı ödemesi yaptığını bu şekilde kooperatifle ilişiğinin kesildiğini iddia ettiyse de bu iddianın tamamen hayal ürünü olduğunu, davalının, yaptığı geçici maliyet ödemesini hayali bir ilişik kesme ödemesi olarak göstererek başkanlığımız nezdinde kafa karışıklığı yaratmaya çalıştığını, davalının yaptığı ödemenin kesin maliyet ödemesi olmadığını, keza kooperatifin inşaatlarının halen devam ettiğini, bu şekilde davalı tarafından yapılan ödemenin bir ön ödeme olduğu, henüz kesin maliyet ödemesini yapılmadan, üstelik kesin maliyet hesabı dahi ortada yokken, kısaca %10’luk miktarın taahhuk edileceği bir ödeme olmaksızın kesin maliyet bedelinin %10’unu ödemesinin zaten mümkün olmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da davalının bu şekilde bir ödeme yapmadığı ve davalının üyelik durumunun devam ettiğinin sabit olduğunu beyan ederek davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, kooperatif ortağına karşı açılmış kesin maliyet bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı kooperatif ortağı olmadığını kooperatiften taşınmazı devr aldıktan sonra hiç bir genel kurula çağrılmadığını bu doğrultuda kesin maliyet adı altında kendisinden herhangi bir alacağın istenmeyeceğini beyan ederek karara karşı istinaf yasa yoluna baş vurduğu görülmüştür. Bilindiği üzere bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de talep halinde sorumlu olacaktır. Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin verilmesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir. (23. Hukuk Dairesi 2015/9334 Esas 2016/1573) Bununla birlikte Kooperatifler Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda davalının sabit ücretli üye olduğuna yada istifa ettiği ve bu istifanın kabul edildiğine dair dosyada delil bulunmadığı gibi davalını kooperatifçe kendisine teslim edilen taşınmazı kullandığı kooperatife iade etmediği sabit olup davacı kooperatifçe usulune uygun genel kurul kararı sonucu alınan kesin maliyet bedelinin istenebileceği yönündeki mahkeme kararı yerinde olup davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Yine bilindiği üzere Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurullarda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alındığı gibi daha önceden alınan kararlarda değiştirilebilir. Eşitlik ilkesi gereğince hak ve görevlerde ortakların eşit olması kuralı gözetilerek önceki genel kurul kararının değişen şartlar ve kooperatifin diğer ortaklarının durumları da nazara alınarak şartlarda eşitleme yapılmak üzere değiştirilmesine karar verilmesinde ilke olarak müktesep hak ihlali ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 23 H.D 2011/933 Esas 2011/936 Karar)Kooperatifler aidat toplayarak inşaatlarını yapar ve amaçlarını gerçekleştirir. Ayrıca kooperatiflerde eşitlik ilkesi geçerlidir. Kooperatiften bağımsız bölüm alınması aidat ödenmesine engel değildir. Davalı kooperatif inşaatlarının devam ediyor olması nazara alındığında kooperatifin aidat toplaması olağandır. Daha önceki genel kurulda alınan kesin maliyet ile ilgili kararın iptal edilmiş olması da aidat toplamaya engel teşkil etmez.( Yargıtay 23 HD 2016/7545 Esas 2019/5329 Karar)Davalı kooperatifçe adına tescil yapıldığını bundan dolayı ibar edildiğini iddia etmiş olup; Bilindiği üzer bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir. Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölüm davalı adına tescil edilmiştir. Kooperatifçe taşınmaz davalı adına tescil edilmiş ise de , kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, ana sözleşmede belirtilen kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. Böyle bir durumda kooperatifçe davalının borcu bulunmadığına yönelik yapılan işlemler, tapu tescili öncesi hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesine yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermemektedir. Bu açıklamalar ışığında davalının ibra edildiği yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir.
İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceği anlaşılmış olup davalının bekletici mesele yapılması yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Davalı alacağın zaman aşımına uğradığını iddia etmiş olup; Bilindiği üzere Kooperatif üyesinin bağımsız bölüm talep hakkı zamanaşımına uğramaz. Bununla birlikte Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata da zamanaşımı işlemesi mümkün değildir.(23. Hukuk Dairesi 2017/391 Esas 2020/1615 Karar) Bu durumda mahkemece davalının zaman aşımı itirazın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.Tüm bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/12/2021 tarih ve 2019/588 E – 2021/1105 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 12.630,45-TL TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 3.158,00 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 9.472,45 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/02/2022