Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/396 E. 2022/436 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/396
KARAR NO: 2022/436
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2021
NUMARASI: 2020/164 E. 2021/1102 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 24/02/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 09/12/2021 tarih ve 2020/164 E – 2021/1102 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 2012 yılında gerçekleşen çelik hammadde alım satım akdi kurulduğunu, davalının siparişi üzerine çelik hammadde satıldığını, ilerleyen dönemde davalının aldığı malların ayıplı olması iddiası ile dava açtığını, Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde müvekkili açılan davayı kazandığını, 40.048,00 TL alacağın tahsiline karar verildiğini, davalı tarafın ilamı Kayseri 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile işleme koyduğunu, müvekkilinden aldığını iddia ettiği malları icra dairesine teslim ettiğini, 26/07/2018 günü teslim alındığını, tutulan tutanakta “…bu malların borçluya ait olup olmadığının tespiti mümkün olmadığı, bu malları alacaklı vekilinin resen depoya getirilmek sureti ile ibraz edldiği anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına… malların yedieminden alınarak borçluya teslimine” şeklinde zabıt altına alındığını, teslim alınan malların %80-90 oranında müvekkilinin davalı firmaya sattığı ürünler olmadığını, çakma tabir edilen bir kısım başkaca hurda çelik malzemenin kendisine iade edildiğini, Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/100 D.İş sayılı dosyasında tespit talep edildiğini ancak mahkemenin talebi reddettiğini, bahsi geçen malların daha önceden davalıya satılan mallar olmadığını, satın alınan mallar ile iade edilen mallar arasında ciddi farklar bulunduğunu, bu nedenlerle 10.000,00-TL tutarındaki tazminat alacağı taleplerinin kabulü ile belirlenecek tutarın davalının parayı icra dairesinden tahsil ettiği tarih olan … tarihinden itibaren işleyecek 3095 S. K.2/1 maddesi uyarınca yasal temerrüt faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin ve davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusuyla ilgili olarak İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/694 Esas sayılı dosyası ile davalarının kabulüne karar verildiğini, davacıya ait gizli ayıp niteliğindeki ayıplı ürünlerin teslimi ile aynı anda ifaya karar verildiğini, ayıplı ürünlerin icra dairesine teslim edildiğini, davacı tarafın söz konusu ürünleri teslim aldığını, davacı tarafı satın alınan ürünlerin teslim alınan ürünlerden farklı olduğuna ve çakma olduğuna ilişkin beyan ve itirazlarının asılsın olduğunu, dava konusu malzemelerin paslanmaya müsait malzemeler olduğunu, durduğu yerde zaman içinde paslandığını, bu paslanmanın, eskimenin bu ürünlerin aynı malzeme olmadığını göstermediğini, bu davada görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu mahkemenin 2014/694 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunun ortaya konulduğunu, bu nedenle hakkız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkeme kararında “…BAM kaldırma kararında belirtilen gerekçeler çerçevesinde davacının talepleri sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek davalı tarafça zamanaşımı defi bulunmadığı gözetilerek davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteminin yerinde olduğu, İstanbul Anadolu 1. ATM’nin 16/06/2016 tarihli ilamında belirtildiği üzere dosyamız davacısına ait ürünlerin iadesi suretiyle dosyamız davalısının alacak ve tazminat taleplerinin hüküm altına alındığı ve fakat bilirkişi kök raporu ve ek raporu ile tespit edildiği üzere davacıya iadesi icap eden malzemelerin taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesine konu olan ve … tarihinde davacıya teslim edilen ürünler olmadığı, başkaca malzemelerin davacıya teslim edildiği anlaşılmakla davacının bu teslim nedeniyle uğradığı zararların ise malzeme bedeli kadar olduğu ve bu bedelden fazlasını davacının talep edemeyeceği, benimsenen bilirkişi raporuna göre bu tutarın KDV dahil 41.445,14-TL olduğu, davacının ıslah dilekçesi ile dava değerini artırdığı, zararın ancak bilirkişi incelemesi ile birlikte anlaşılması nedeniyle davacının açmış olduğu belirsiz alacak davasında alacağın bilirkişi raporu ile tespit edilmesinden sonra artırıldığı ve bu suretle davacının tazminat alacağının değer arttırım dilekçesi doğrultusunda kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Her ne kadar hükmün tefhimi sırasında kısa kararda 41.445,17-TL üzerinden alacağa hükmedilmiş ise de alacağın bilirkişi raporu ve değer arttırım dilekçesi çerçevesinde 41.445,14-TL olduğu sabit olup kuruş hanesinde 4 yerine 7 belirtilmiş olmasının hükmün tefhimi sırasında yapılmış maddi hata olduğu değerlendirilerek ve bu durum hükmün gerekçesinin yazımı sırasında farkedilerek gerekli düzeltme yapılmıştır. Davanın KABÜLÜ İLE: 41.445,14-TL maddi tazminatın … tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Yerel mahkemenin vermiş olduğu 17/10/2019 tarihli karar hukuka uygun olup “Yasal düzenlemeler çerçevesinde tacir olan her iki taraf bakımından geçerli olan kurallar gereği davacının icra yoluyla teslim tarihi olan 26/07/2018’den bu yana -maldaki ayıbın açık değil gizli olduğu gözetilse dahi- 8 günlük ihbar süresinin 03/08/2018’de sona erdiği ve fakat davacının 28/08/2018 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak maldaki ayıpların tespitini talep ettiği ve yaklaşık 3 ay sonra bu davayı açtığından hak düşürücü süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunmayan davacının malın ayıplı olmasından kaynaklı alacak ve tazminat taleplerini yitireceğinin aşikar olduğunu, BAM kararında yerinde olarak “ayıp ihbarında bulunmak için öngörülen sürelerin niteliği itibariyle hak düşürücü süre olduğunu ve hakimce resen göz önünde tutulacağı” ndan bahsedildiğini, ancak devamında hiçbir dayanak gösterilmeksizin yalnızca yorum suretiyle “dava malzemesinin taraflarca hazırlanması ilkesi gereğince bu konuda karşı tarafın sürenin geçirildiğini savunması veya iddia etmesi halinde hâkim resen dikkate alacaktır.” şeklinde görüş bildirildiğini, bu yönde bir yorumun Türk hukuk mevzuatına, doktrin ve müstakar yargı içtihatlarına aykırı olduğunu, özellikle hukukta en temel hususlardan biri olan hak düşürücü süre ile ilgili olarak resen nazara alınması için bunun taraflarca ileri sürülmesi gerektiği yorumu yapılmasının çok büyük bir çelişki teşkil ettiğini, bilirkişi incelemesinin yalnızca davacı adresinde incelenen malzemeler (Kayseri 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki … Tarihli haciz tutanağından yer alan ürünler) ile davacı… San. ve Tic. A.Ş tarafından davalı müvekkili … San. ve Tic. Ltd. Şti firması adına düzenlenen faturalarda yer alan ürünleri adet, boy ve ağırlığından yola çıkılarak karşılaştırmak suretiyle aynı olup olmadığının tespiti yapılmaya çalışıldığını, fakat dosya kapsamında yer alan önceki beyanlarda da yer aldığı üzere faturalarda yer alan malzemelerin ham madde olarak alınıp işlenmek suretiyle yarı mamul haline dönüştürüldüğü ve tonaj kaybı, ölçü ve niteliklerinde değişimler olmasının işlem gereği zaten gerektiği öte yandan taraflar arasında yapılmış teslim ve sonrasında yapılan yargılamalar boyunca geçen sürede malzemeler üzerinde paslanma ve yıpranmanın meydana gelmesinin doğal olduğu beyanlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi incelemesinde 31/08/2012 Tarihli taraflar arasındaki siparişte yer alan malzemelerin 10’ar mm toleranslı olarak sipariş edildiği hususunda hukuki yorum yapıldığını, söz konusu yorumun yine görev ve yetkisi itibariyle bilirkişi tarafından yapılamayacak olup makinelerin aynı olup olmadığı hususunu çözmeye yarar da olmadığını, zira siparişte yer alan bu şekilde bir hüküm için bilirkişinin yaptığı gibi “Davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti firmasının 31/08/2012 Tarihli sipariş şartlarında “Malzemelerin 10’ar mm toleranslı verilmiştir, istenilen boy ve ölçü gelen malzeme ile aynı olmalı” denildiğini ve bu halde davacının müvekkili davalıya gönderdiği hammaddelerin davalı firmanın … tarihinde davacı firmaya teslim ettiği malzemeler ile en fazla 10 mm işlenmiş olarak yakın boyutta olması gerektiğini, zira davalının yukarıda alıntılanan ifadesinden aldığı ürünlerin dış ölçülerini fazla değiştirmeyeceği ve iç kısımlarını boşaltacağı çok net biçimde anlaşılmaktadır.” şeklinde bir yorumun huzurdaki davanın aydınlatılması bakımından yanlış bir yöntem olduğunu, müvekkilinin verdiği siparişte istediği özelliğin, bu ürünü daha sonrasında nasıl kullandığı, sipariş verirken nasıl kullanmayı düşündüğü hususlarının sipariş metninde normal olarak yer almadığını, bilirkişinin sipariş metninden ilgili bölümü deyim yerindeyse çekip alması ve üzerine yorum yapması tabiri caizse abesle iştigal mahiyetinde olduğunu, bilirkişi raporunun esasa etki edebilecek surette farklı yorumlara müsait maddi hatalar da barındırdığını, yerel mahkemece yapılan yargılamada yeniden ve farklı bir heyete bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken itirazların dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunun yetersizliği ile davacı… San. ve Tic. A.Ş tarafından davalı müvekkil … San. ve Tic. Ltd. Şti firması adına düzenlenen faturalarda yer alan ürünleri adet, boy ve ağırlığından yola çıkılarak karşılaştırmak suretiyle aynı olup olmadığının tespiti yapılmaya çalışılmasının sürekli ve yetkisi bulunmayan hususlarda yorum yapılmış olması ve farklı anlamlar çıkarılmasına sebebiyet verebilecek şekilde maddi hatalarla dolu olması gibi hususlar değerlendirilmeksizin raporun hükme esas alındığını, bu bakımdan da hükmün kaldırılması gerektiğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2021 tarih 2020/164 Esas 2021/1102 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini, akabinde açıklanan sebepler doğrultusunda yeniden karar verilmek üzere dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;Davalı tarafın tahkikat aşamasında giderilen itirazlarını tekraren istinaf safhasında ileri sürdüğünü, oysa ki davalı tarafın sunmuş olduğu tüm istinaf sebepleri, yargılama/tahkikat aşamasında değerlendirilip ona göre hüküm kurulduğunu, yerel mahkeme sonucunda verilen kararın doğru ve haklı olduğunu, dosya kapsamındaki tüm deliller ile dosya içine alınan bilirkişi raporlarının da, müvekkilinin haklı ve alacaklı olduğunu net olarak belirlediğini beyan ederek yerel Mahkemenin ususlen doğru, esasen de tamamen haklı ve doğru kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine, istinaf başvuru yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin başvuran taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunduğundan istinaf incelemesi istinaf yoluna başvuran tarafların istinaf dilekçelerinde belirttikleri sebeplerlerle sınırlı olarak yapılmak gerekmiştir. Dava, taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesinin feshinden dolayı mahkemece iaedesine karar verilen ürünlerin satım akdine konu ürünler olmadığı gerekçesiyle uğranılan maddi zararların tazmini istemine ilişkindir.
Somut olayda; taraflar arsında 2012 yılında çelik ham madde satımına ilişkin satış akdinin kurulduğu, davalı tarafından malların ayıplı olduğu gerekçesiyle Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı mahkemece 2014/694 Esas 2016/ 646 karar sayılı ilamı ile satılan ürünlerin bedeli olan 40.048,00 Tl’nin davalıya ödenmesine davalı tarafından alınan ürünlerin ise aynı anda ifa ilkesi gereği davacıya iaedesi yönünde karar verildiği, bahse konu mahkeme ilamının davalı tarafından Kayseri 2 İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında icraya konulduğu bu doğrultuda davalının bir kısım malzemeyi icra dosyasında tutanakla teslim ettiği davacı vekili tarafından 26.0.2018 tarihinde bahse konu malzemelerin itirazi kayıtla teslim alındığı sabittir. 6098 sayılı TBK 77. Maddesinde; Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kişinin, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olacağı, Bu yükümlülüğün, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda; davalı … şirketinin taraflar arasında 2012 yılında kurulan sözleşmeden ayıplı ifa gerekçesiyle döndüğü, bu durumun Anadolu 1. Asliye Ticarete Mahkemesinin 2014/694 Esas 2016/646 kararı ile de teyit edildiği sabit olup bu durumda davalının 6098 sayılı TBK 77. Maddesi uyarınca sebepsiz zenginleştiği ve almış olduğu şeyleri sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği geri vermek zorunda olduğu ortadadır.Davacı taraf, davalı tarafından kendilerine Kayseri 2 İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında iade edilen malların kendilerince davalıya fatura karşılığı satılan ve mahkemece aynen iadesine karar verilen ürünler olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Geri vermenin kapsamı başlıklı 6098 sayılı TBK 79. maddesinde; Sebepsiz zenginleşenin, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanını geri vermekle yükümlü olduğu, Zenginleşenin, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir. Mahkemece Dairemizin 2019/194 Esas 2020/26 Karar sayılı kaldırma kararı uyarınca akademik kariyere sahip üçlü bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış olunup bahse konu 08.02.2021 tarğihli raporda davacı tarafından davalıya fatura karşılığı gönderilip mahkemece aynen iadesine karar verilen ürünler ile keşif mahallinde incelenen ürünlerin aynı ürünler olmadığının belirtildiği görülmüştür. Somut olayda davalı tacir olup fatura karşılığı davacıdan aldığı ve Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/694 Esas 2016/646 karar sayılı ilamında yargılamaya konu olmuş ürünleri aynen iade edeceğini bilebilecek durumdadır. Dairemizin 2019/194 Esas 2020/26 Karar sayılı kaldırma kararı uyarınca aldırılan 08.02.2021 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler, raporun somut ve denetlenebilir mahiyette oluşu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu,bu nedenlerle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı davalı vekilince yapılan istinaf itirazlarının reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
Sonuç itibariyle; davalı taraf vekilinin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 09/12/2021 tarih ve 2020/164 E – 2021/1102 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2.831,11-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 708,00 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 2.123,11 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022