Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/296 E. 2022/329 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/296
KARAR NO: 2022/329
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2020/872E. 2021/796 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 17/02/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 29/09/2021 tarih ve 2020/872 E – 2021/796 K kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket müvekkil şirketten ekte sunduğumuz … Seri numaralı, 16/10/2018 düzenleme tarihli ve 175.199,04-TL tutarlı faturadan da anlaşılacağı üzere motorin aldığını, fatura alacağı, müvekkil şirkete ödenmediğini, bu sebeple müvekkil şirket faturadan kaynaklanan alacağının tahsili için Mersin 5. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından hem yetkiye hem de borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, yetki itirazı üzerine dosyanın Kayseri İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayısını aldığını, ödeme emri tekrardan tebliğe çıkarıldığını davalı şirket kendisine tebligatın yapılması ile söz konusu borca itiraz ederek takibin durdurulduğunu, davalı şirket dosya borcunu ödemediği gibi, borca itiraz ettiğini, borçlu tarafından yapılan itiraz haksız ve dayanaksız olduğunu, davalı tarafça alınan motorin, davalı şirket tarafından alındığını ve müvekkil şirketin ticari defterlerine işlendiğini, aynı şekilde söz konusu fatura davalı şirkete de gönderildiğini, faturaya ilişkin borcun ödenmediği sabit iken davalı şirket tarafından haksız itiraz ile müvekkil alacağına kavuşamadığını, alacağın muaccel ve likit bir alacak olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, davalının Kayseri Genel İcra Dairesinin … E. Sayılı icra dosyasına yapılan itirazının iptali ile takibin devamına, takibe konu alacağın işlemiş ve işleyecek reeskont faizi ve diğer tüm ferileri ile birlikte davalı borçludan tahsiline, dava konusu alacak ve borç miktarı likit olduğundan davalıdan tahsil edilmek üzere %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının iddia ettiği hususlar, tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkilin davacıya icra takibine konu ettiği 175.199,04 TL bedelli fatura nedeniyle borcu bulunmadığını, fatura içeriği malların müvekkil şirkete teslim edilmediğini, taraflar arasında defalarca kez görüşmeler yapılmış olmasına rağmen teslimin gerçekleşmediğini, davacı taraf ile müvekkil şirket arasında petrol alımı gerçekleştiğini müvekkili şirket ilk alımlarına istinaden ürünlerin teslim edileceğine inanarak faturaları işlemişse de davaya konu fatura da dahil alınan ürünler teslim edilmediğini, davacının 175.199 TL’lik motorini müvekkili şirkete teslim ettiğini ispat etmesi gerektiğini, faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğar, yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımayacağını, uyuşmazlık halinde, işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerektiğini, ayrıca davalıya tebliğ edilmiş olan fatura içeriğinin kesinleşmesi söz konusu olamayacağını, davacı tarafça dava dilekçesi ekine hiçbir delil sunulmadığını, malın teslim edildiğinin, teslim makbuzu, sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura ile ispat edilmesi gerektiğini, davacı şirket yetkilisi … adına davacı şirketin talebi ile taşınmaz devri gerçekleştirildiğini ve borçtan mahsup edildiğini, davacı ile müvekkil şirket yetkilileri ile aralarında geçmişe dönük alım-satım ilişkisi bulunduğundan ve şirket yetkilisi … ile devamlı görüştüklerinden kayseri ili … ilçesi …’da bulunan … ada … parsel’de bulunan … nolu bağımsız bölümü davacı şirkete devretmeyi kabul ettiklerini ancak davacı şirket yetkilisi şirkete taşınmaz alımlarında vergisel anlamda sıkıntılar yaşadıklarını, bu nedenle taşınmazın şirket alacağına istinaden şirket ortağı ve yetkilisi olan …’ya devredilmesini talep ettiğini, bunun üzerine … tarafından şirkete getirilen şirket imza ve kaşesi bulunan talep yazısı alınarak şirketin yetkilisi olan …’ya taşınmaz müvekkil şirket tarafından devredildiğini, taşınmazın değerinin en az 300.000,00 TL edeceğini ancak 200.000,00TL’lik fatura kesebildiklerini, …’nın kalan kısım için de motorin vermeyi sözlü olarak taahhüt ettiğini beyan ettiğini, taşınmaz üzerinde keşif yapılması suretiyle taşınmazın bedelinin gerekirse tespitinin yapılmasını, davacının müvekkil şirketten söz konusu fatura nedeniyle hiçbir alacağının olmadığını, müvekkilin ticari defter ve kayıtları, cari hesap ekstresi, muavin defter kayıtları incelendiğinde durumun ortaya çıkacağını davacı tarafından alacak muaccel olmadan ve müvekkil temerrüde düşmediği halde alacak ve buna ilişkin faiz talep edilmesi hukuka aykırı olduğunu, talep edilen işlemiş faiz miktarının da fahiş olduğunu, likit bir alacağın söz konusu olmadığını, icra inkar tazminatı talebinin de yersiz olduğunu belirterek davanın reddine davacı tarafın kötü niyetli olduğunu bu nedenle davacının % 20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında”…Toplanan tüm deliller, dosya kapsamı alınan uzman bilirkişi raporları dikkate alındığında, davacı tarafından davalıya verilen motorin karşılığı davacı tarafından düzenlenen 16.10.2018 tarih ve … seri ve sıra numaralı 175.199,04TL’lik faturanın, davalı ve davacının muhasebe kayıtlarında yer aldığı, davalı tarafın uyuşmazlık konusu fatura münderecatına faturayı teslim aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itiraz etmemiş olması ve faturayı kendi yasal defterlerine işlemiş olması BA BS formlarının verilmiş olması fatura içeriği ürünlerin alındığına karine teşkil ettiği, fatura ve içeriğinin kesinleştiği, fatura tarihi itibarı ile şirket yetkilisi olduğu anlaşılan …’ya taşınmaz devrinin, davalının borcundan mahsup edilmek üzere devredilmiş olduğu, aksinin ispatlanamadığı, buna göre davalı şirketin 213,051,78TL lik borç bakiyesinden taşınmaz satış bedelinin düşülmesi sonucu, (213.051,78 – 200.000,00 = 13.051,78 TL) davalının davacıya borcunun 13.051,78TL olduğu sonucuna varılmakla, davalının bu miktar üzerinden, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile asıl alacak 13.051,78-TL yönünden takibin devamına, bu tutara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, hüküm altına alınan alacağın kayıtlara dayalı hesap edilebilir likit bir alacak olması nedeniyle 13.051,78-TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin takip başlatılmasında davacı alacaklının kötü niyetli olduğunun ispatlanamaması nedeniyle reddine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile asıl alacak 13.051,78-TL yönünden takibin devamına, bu tutara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı taraf vekillerince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, dosya aşamasında sundukları dilekçelerinde 09/10/2018 tarihli “… sanayi ve ticaret ltd. şti.ye ” başlıklı belgedeki imzanın ve kaşenin sahteliğine ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, taşınmazın alacağa karşılık …’ya devredildiği şeklinde bir durumun hiçbir zaman söz konusu olmadığını, belgedeki kaşenin müvekkili şirkete ait olmadığı gibi sunulan yazıda görünen imzanın da müvekkili şirket yetkilisi …’ya ait olmadığını, davalı şirket yetkililerinin müvekkili şirket yetkilisi … adına sahte imza atarak özel evrakta sahtecilik suçu işlemiş olup, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkili şirketin hiçbir surette iş bu davaya konu fatura alacağı karşılığında bahsi geçen taşınmazı devralmadığını, her ne kadar davalı cevap dilekçesinin ekinde 09/10/2018 tarihli “… sanayi ve ticaret ltd. şti.ye ” başlıklı belge sunduğunu ve bu sözde talimatta taşınmazın alacağa karşılık …’ya devredileceği yazılmışsa da iş bu yazıdaki kaşenin müvekkili şirkete ait olmadığı gibi sunulan yazıda görünen imzanın da müvekkili şirket yetkilisi …’ya ait olmadığını, müvekkili şirket yetkilisinin imzasının taklit edilerek imza atıldığını tespit etmiş bulunduklarını, müvekkili şirket yetkilisinin söz konusu belgeden ve imzadan haberi dahi bulunmadığını, iş bu davaya konu faturadaki imza ve kaşe ile, davalının sunduğu 09.10.2018 tarihli sahte talimattaki imza ve kaşenin çıplak göz ile dahi bakıldığında birbiri ile bağdaşmadığını ve müvekkili şirkete ait kaşe olmadığı ve imzanın müvekkili şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığının anlaşıldığını, sahte imza ile düzenlendiği için itibar edilebilecek bir belge olmaması nedeniyle davalı tarafından sunulan sahte belgenin dikkate alınmamasını talep ettiklerini, bu sahte talimattaki imza üzerinde imza incelemesi yaptırılarak, imzaların müvekkili şirket yetkilisinin eli ürünü olup olmadığının tespitini talep etmelerine rağmen iddialarını ispatlama imkanlarının elinden alındığını, ispat konusunda önem arz eden bu taleplerinin yerine getirilmeyerek ispat hakkını engellediğini, sahteliğini iddia ettikleri talimatta dahi, söz konusu taşınmazın, iş bu davaya konu fatura alacağına karşılık olarak ödendiğine dair ayırt edici, her türlü şüpheden uzak bir ibarenin de bulunmadığını, basiretli tacir olan davalı şirketin iddia ettiği taşınmazın devri ile ilgili herhangi sözleşme yapmaması iddiasının haksız olduğunu gösterdiğini, sunulan belgenin ayrıca her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğunu, bu iddianın yazılı delil ile kanıtlanması gerektiğini, ancak davalı şirketin, bu sahte belge dışında, yazılı hiçbir belge dosyaya sunamadığını, müvekkili şirketin farklı bir tüzel kişi, şahsı adına hareket eden müvekkili şirket yetkilisi …’nın farklı bir gerçek kişi olduğunu, davalı şirketin, …’nın şahsına, bir bedel karşılığında, sattığı taşınmazın, müvekkili şirkete olan borcundan mahsup edilemeyeceğini, gerçek kişi … ile davalı şirket arasında gerçekleşen taşınmaz alışverişi, davacı ve davalı şirketin alışverişlerinden ve alacağından bağımsız bir alışveriş olduğunu, kaldı ki taşınmazın devrindeki bedel ile iş bu davaya konu fatura alacağı birbirinden tamamen farklı olduğunu, taşınmazın devrinin müvekkili şirkete değil, müvekkili şirket yetkilisi olsa da, şahsı adına hareket eden …’nın şahsına yapıldığını, her ne kadar davalının, ticari hayatta bu tür işlemlerin vergi, kdv, stopaj gibi hususlardan kaçınmak amacıyla şirket adına işlem yapmaktan kaçınıldığını belirtilmişse de, böyle bir durumun müvekkili şirket açısından söz konusu olmadığını, adı geçen belgenin tarihinin 09/10/2018, fatura tarihi ise 16/10/2018 olduğunu, taşınmazın bedeli ile iş bu davaya konu faturaya ilişkin bedelin dahi farklı olduğunu, ayrıca davalı yararına hükmedilen vekalet ücretinin de hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde davada haklı olmalarına rağmen delillerinin toplanılmadan ve taleplerinin yerine getirilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/ 872 E.- 2021/796 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak “davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülerek davanın tam kabulüne ”, bu mümkün değilse, “hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Verilen karar hukuka ve kanununa, eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, davacı müvekkili aleyhinde dilediği gibi takip yapmakta kötü niyetli sayılmadığını, ancak müvekkilinin takibe itirazında alacağın büyük kısmı reddedildiği halde kötü niyetli sayılarak karar verildiğini,davacının icra inkar tazminatı taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit ve belirlenebilir olması gerektiğini, likit olmayan alacaklarda icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğinin Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 28.03.2007 tarihli, 2005/7673 E. 2007/1915 K. ilamında da vurgulandığını, davacının iddia ettiği alacak ve işleyecek faiz miktarı ve faiz başlangıç tarihinin belirlenebilir olmadığını, müvekkili ile davacı arasında cari hesap ilişkisinin olduğunu, söz konusu fatura nedeniyle müvekkilinin hiçbir borcu olmadığını tekrarla, müvekkilinin borcunun olduğu varsayımında da müvekkilinin ne kadar borcu olduğunu belirleyebilmesinin imkansız olduğundan ve kötü niyetli olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının hükmedilen alacaktan çok daha fazlasına icra takibi başlatmakta kötü niyetli görülmemesi ancak müvekkilinin kötü niyetli görülmesinin kabul edilemeyeceğini, her ne kadar yerel mahkeme kararında ”Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile asıl alacak 13.051,78-TL yönünden takibin devamına, bu tutara takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde karar verilmiş olsa da cevap dilekçelerinde de sunmuş oldukları üzere müvekkilinin icra takibine konu ettiği fatura nedeniyle borcunun bulunmadığını, davacı tarafça faturaya konu malın teslimi için müvekkilinden önce ödeme talep edildiğini, müvekkili şirket yetkilileri de aralarında geçmişe dönük alım-satım ilişkisi bulunduğundan ve şirket yetkilisi … ile devamlı görüştüklerinden … İli … İlçesi …’da bulunan … Ada … Parsel’de bulunan … nolu bağımsız bölümü davacı şirkete devretmeyi kabul ettiklerini, söz konusu taşınmazın gerçek değerinin 350.000TL civarında olmasına rağmen 200.000TL’lik fatura kesilebildiğini, taşınmazın gerçek değerinin tespiti ile bu bedelin alacaktan düşülmesi gerekirken keşfe gidilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, açıklanan nedenle müvekkili şirketin borcu bulunmadığını, alacağının bulunduğunu, tanıklarının dinlenmiş olsaydı bu hususta beyanda bulunacaklarını, ancak tanıklarının dinlenmeksizin karar verildiğini beyan ederek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/872 E. – 2021/796 K. Sayılı kararında istinaf neticesinde kaldırılarak ”davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülerek davanın tam reddine”, bu mümkün değilse, ”Hükmün Bozulmasına ve Dosyanın Yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça reddedilen kısım üzerinden nispi istinaf karar harcı yatırılması gerekirken maktu yatırılmış olup istinaf taleplerinin usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin 09/10/2018 tarihli “… sanayi ve ticaret ltd. şti.ye ” başlıklı belgedeki imzanın ve kaşenin sahte olduğunu ve taşınmazın alacağa karşılık …’ya devredildiği şeklinde bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadığını, davacı şirketin farklı bir tüzel kişi, şahsı adına hareket eden şirket yetkilisi … farklı bir gerçek kişi olduğunu ve davalı müvekkilinin …’nın şahsına sattığı taşınmazın davacı şirketin borcundan mahsup edilemeyeceğini iddia ettiğini, davacı şirketin tek sahibi ve yetkilisi … olduğunu, müvekkili …’nın şirkete getirdiği talep dilekçesine dayanarak taşınmazı … adına tapuda verdiğini, davacının tamamen kötüniyetli olduğunu, bu sebeple davacı şirketin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;Davalının istinaf dilekçesindeki belirttiği hususları kabul etmediklerini, davalının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiğini, her ne kadar davalının hükmedilen icra inkar tazminatının hukuka uygun olmadığını belirtmişse de bu yöndeki talebinin yersiz olduğunu, davaya konu alacağın likid ve aynı zamanda belirlenebilir bir alacak olduğunu, davalının borcunun bulunmadığını belirtmişse de bu yöndeki itirazlarının da yersiz olduğunu, müvekkili şirketin farklı bir tüzel kişi, şahsı adına hareket eden müvekkili şirket yetkilisi …’nın farklı bir gerçek kişi olduğunu, davalı şirketin, …’nın şahsına, bir bedel karşılığında, sattığı taşınmaz, müvekkil şirkete olan borcundan mahsup edilemeyeceğini, gerçek kişi … ile davalı şirket arasında gerçekleşen taşınmaz alışverişinin, davacı ve davalı şirketin alışverişlerinden ve alacağından bağımsız bir alışveriş olduğunu beyan ederek davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava faturaya dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasını incelenmesinde, Mersin 5. İcra Müdürlüğün … Esas sayılı dosyasında 16.10.2018 tarihli … numaralı fatura dayanak yapılarak 175.199,04 TL asıl alacak 57.012,92 TL işlemiş faiz toplam 232.211,96 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından hem yetkiye hem de borca itiraz edilerek takibin durdurulduğu, yetki itirazı üzerine dosyanın Kayseri İcra Müdürlüğüne gönderildiğini, Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayısını aldığını, ödeme emri davalı şirkete tebliği üzerine söz konusu borca itiraz ederek takibin durdurulduğu anlaşılmıştır. Davacının takibe dayanak yaptığı fatura incelendiğinde;Davacı tarafından davalı adına düzenlendikleri 16.10.2018 tarihli … numaralı fatura toplam 175.199,04 TL meblağlı oldukları faturalarda teslim alan kısmında imza bulunmadığı görülmüştür.Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır. Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve … sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı tarafın takibe dayanak yaptığı faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu sunmamasından ötürü davalını ticari defterlerinde kayıtlı oldukları, , davalı tarafından vergi dairesine bildirildiği görülmüştür. Davalı taraf, faturadaki borcu davacı taraf ile olan anlaşma doğrultusunda şirketlerine ait taşınmazı, davacı şirket yetkilisi …’ya devredilmesi suretiyle ödediklerini beyan etmiş olup bu durumda davalı taraf takibe konu fatura borcunun davacı ile aralarında yapılan sözleşme gereği …’ya devir edildiğini ispat külfeti altındadır.Davacı, davalı ile aralarında takibe konu borcun davalı şirkete ait taşınmazın dava dışı …’ya devir edilmek suretiyle ödenmesi yönünde bir anlaşmanın bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.Davacı taraf dosyaya “… … Ltd Şti’ne” başlıklı belge sunmuş olup bu belge incelendiğinde; … Petrol …Limited Şirketinden olan alacağımıza karşılık almayı kabul ettiğimiz … … ilçesi … mahallesi … ada … parselde bulunan bağımsız bölümde bulunan taşınmazın şirket ortaklarımızdan olan ve ekte kimlik fotokopisi verdiğimiz …’ya devrini talep ederiz.09.10.2018 ” şeklinde düzenlendiği belgenin … Limited Şirketinin isim ve kaşesi ile imzalandığı görülmüştür.Davalı taraf bu belgenin sahte olduğunu kaşenin şirkete ait olmadığını imzanında şirket Yetkilisi …’ya ait olmadığını, belge üzerinde imza incelemesi yaptırılarak imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının tespitini beyan ettiği, devamında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğu Başsavcılıkça 2021/51289 Sorusturma numarası ile soruşturma başlatıldığı görülmüştür.Dosya içerisine sunulan tapu kaydı incelendiğinde Davalıya adına kayıtlı olan … ili … ilçesi … mahallesi … pafta … ada … parsel bulunan … nolu bağımsız bölümün 09.10.2018 tarihinde dava dışı …’ya devir edildiği görülmüştür.Dosyada yer alan Mersin 4. Noterliğinin … yevmiye … tarihli vekaletnamesi incelendiğinde, …’nın Mersin 4. Noterliğinin … yevmiye … tarihinde tasdik edilen imza sürkülerine göre … Şirketini münferiden temsile yetkili olduğunun belirtildiği görülmüştür.Mahkemece davalı tarafından dosyaya sunulan ve davacı tarafından imzası inkar edilen bu belgedeki imzanın davacı şirket yetkilisine/yetkililerine ait olup olmadığı araştırılmadan, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmadaki bilgi ve belgeler değerlendirilmeden eksik inceleme ile davalının dilekçesinde belirtiği taşınmazın fatura borcu için …’ya devir edildiği kabul edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.O halde mahkemece Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmadaki bilgi ve belgeler istenmek ve incelenerek yine taşınmazın devir edildiği tarih itibariyle davacı şirketi temsile ve yönetime yetkili kişiler araştırılarak bu kişilerin imza incelemesine esas olmak üzere yeteri miktarda imza örneklerinin toplanarak uyuşmazlığa konu belgedeki imzanın davacı şirketi temsile yetkili kişilerce imzalanıp imzalanmadığı Adli Tıp Kurumu, Jandarma Kriminal, Emniyet Kriminal veya Güzel Sanatlar Fakültesinden rapor aldırılmak, raporda imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığının belirlenmesi halinde davalının cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.Kabule göre de;Dava davalı hakkında Mersin 5. İcra Müdürlüğün … Esas sayılı dosyasında 16.10.2018 tarihli … numaralı 175.199,04 TL bedelli faturaya dayanılarak başlatılan ilamsız takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Eldeki dava itirazın iptali davası olup yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere takip ile sıkı sıkıya bağlıdır.Mahkemece yukarıda belirilen eksiklikler giderilip tüm deliller toplandıktan sonra davalının taşınmazı davacı şirket alacağına karşılık dava dışı …’ya devir ettiği sonucuna varılması halinde dosyada yer alan bilgi ve belgeler ışığında öncelikle bu devirin 6098 sayılı TBK 102. Maddesi uyarınca takibe konu fatura için yapıldığının kabulü gerekecektir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde bu hüküm ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Davacı takip başlatmadan önce davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair dosyaya herhangi bir delil sunmamış olup bu durumda davacının takip öncesi fatura alacağı için faiz istenmesi de mümkün değildir.Takibe dayanak fatura 175.199,04 TL olduğuna, davalının taşınmazı tapuda dava dışı 3 kişiye 200.000 TL karşılığında devir ettiği sabit olduğuna, 6098 sayılı TBK 102. Maddesi uyarınca bu ödemenin takibe konu fatura için yapıldığı yönünde karine bulunmasına, davacının takip öncesi davalıyı temerrüde düşürdüğüne dair delil sunamamasına bu durumda takip öncesi faiz talebinde bulunamayacağına göre davacının takip tarihi itibariyle 13.051,78 TL alacağının bulunduğu yönündeki kabulde doğru görülmemiştir.Mahkemece yukarıda belirtilen eksiklikler giderilmeden delillerin toplanmadan karar verilmiş olunması nazara alınarak tarafların istinaf talebinin ayrı ayrı kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden taraf vekillerinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 29/09/2021 tarih ve 2020/872 E – 2021/796 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.17/02/2022