Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2719 E. 2022/2736 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2719
KARAR NO: 2022/2736
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2022
ESAS NO: 2021/601
KARAR NO: 2022/691
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:15/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:28/12/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/09/2022 tarih ve 2021/601 Esas 2022/691 Karar sayılı ilamına karşı ,davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … T.C. Kimlik numaralı …’nın özel güvenlik görevlisi olarak 13.10.2010 – 06.03.2019 tarihleri arasında Kayseri Şube Müdürlüğünde özel güvenlik işlerini yürüten çeşitli özel güvenlik şirketlerinde çalıştığını, en son çalıştığı davalı … ve … Limited Şirketi tarafından 06.03.2019 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesi gereğince müvekkili kurumun sorumlu olduğu kıdem tazminatının Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımları Kapsamında İstihdam Edilen İşçilerin Kıdem Tazminatlarının Ödenmesi Hakkında Yönetmenlik hükümleri gereğince özel güvenlik görevlisi …’ya kurumumuzca 8 yıl 4 Ay 9 günlük hizmeti karşılığı 29.778,27-TL ile 227,75-TL damga vergisi olmak üzere toplam 30.006,02-TL kıdem tazminatı, 7.645,51-TL ile 58,47-TL damga vergisi olmak üzere toplam 7.703,98-TL kıdem tazminatı toplu iş sözleşmesi farkı ödendiğini, 01.06.2016-15.06.2016 tarihi arasında doğrudan temin ile hizmet alımı yapıldığından bu sürenin kıdem tazminatı hesaplamasına dahil edilmediğini, davalı şirketlere yaptıkları yazılı bildirime rağmen sorumlu oldukları parayı ödemediklerini, arabuluculuk faaliyetinden de sonuç alamadıklarını, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla dava dışı …’ya müvekkili kurum tarafından ödenen kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı TİS farkı olarak ödenen 37.710,00-TL’nin; 5.506,11-TL’sinin … Şirketinden, 932,19-TL’sının … Şirketinden, 16.170,30-TL’sinin … Şirketlerinden, 3.728,74-TL’sinin … Şirketlerinden, 9.073,26-TL’sinin …Şirketlerinden, 2.299,40-TL’sinin … Özel Güvenlik Şirketinden, (30.006,02-TL’nin 21.03.2019 tarihinden, 7.703,98-TL’nin 02.08.2019 tarihinden itibaren) uygulanacak sözleşme faizleri ile birlikte, faiz oranı belirlenmeyen sözleşmeler için ise ticari faiziyle birlikte sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen davalılardan rücuen tahsilini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
DAVALI … VE …. LTD. ŞTİ. VEKİLİ DOSYAYA SUNDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDE: Davanın tamamen mesnetsiz ve hukuka aykırı iddialara dayanmakta olduğunu, müvekkili şirketin merkezinin “…” adresinde olduğunu, dolayısıyla davaya bakmakla yetkili mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, faiz başlangıcının dava dışı işçiye yapılan ödeme tarihinin dikkate alınması yönündeki talebin hukuka aykırı olduğunu, dava dışı işçilerin davacı nezdinde çalıştığını, emir ve talimatlarını davacıdan aldığını, dolayısıyla davacı ile müvekkili şirket arasında bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu, …’nın tüm çalışmalarını davacıya ait iş yerinde gerçekleştirdiğini dava dışı …’ın asıl işvereninin her zaman davacı taraf olduğunu, işçinin müvekkili şirket nezdinde doğmuş kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı fark alacağı olmadığını, iş yerinin tasfiyesi sebebiyle davacının ihale kapsamındaki projesinin sona erdiğini ve davacının sözleşmesinin de bu sebeple konusuz kaldığını, dava dışı işçilerin maaş ödemelerinden başka müvekkili şirketin herhangi bir sözleşmesel yükümlülüğü bulunmadığından haksız ve kötü niyetli davanın reddinin gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin, davacının yapmış olduğu ödemeden sorumlu olduğu kanaatine varılacak olsa dahi davacı ile müvekkili şirketin ödemeden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edilmesi gerektiğini, öncelikle haksız ve yersiz açılan davanın reddine, kabul anlamına gelmemek kaydı ile faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak kabul edilmesine, toplu iş sözleşmesi kıdem tazminatı fark ödemesinden müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığından kıdem tazminatı fark ödemesi talebinin reddine, dava dışı işçinin iş akdi davacının emir ve talimatları sonucu feshedildiğinden kıdem tazminatı ödemesinden müvekkilinin bir sorumluluğu olmadığının kabulü ile kıdem tazminatı ödemesi talebinin reddine, talep edilen alacaklardan müvekkili şirketin sorumlu olduğu kanaatine varılacak olsa dahi müvekkili ile davacının alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; 4857 sayılı yasanın 112. maddesi gereğince dava dışı işçinin hakettiği 30.006,02-TL kıdem tazminatı davacı kurum tarafından ödenmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve teknik şartname hükümlerine göre; kıdem tazminatı tutarı sözleşme bedeli içerisinde olup yüklenici istihdam edilen özel güvenlik görevlisinin işvereni olarak kabul edilecek, mevzuattan doğan bütün borç ve yükümlülükler ile istihdam edilen özel güvenlik görevlisinin tüm özlük, yıllık ücretli izne ilişkin hakları ile ilgili kanun ve bunlara ilişkin tüzük, yönetmelik ve tebliğlerle belirlenmiş tüm yükümlülükler yüklenici tarafından yerine getirilecektir. Kıdem tazminatı da belirlenen yükümlülükler arasına girmektedir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve teknik şartname hükümleri dikkate alındığında; davalıların müştereken ya da münferiden bünyelerinde çalıştırdıkları işçinin kıdem tazminatından çalıştırdıkları süre kadar sorumlukları bulunmaktadır. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 13.01.2020 tarihli 2019/316 esas 2020/31 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) Mahkememizce de denetime elverişli kabul edilen bilirkişi raporunda belirtildiği şekliyle ve tarafların tacir olmaları nedeniyle avans faiz isteminin de yerinde olduğu gözetilerek hüküm kurulmuştur. Açılan davanın KABULÜ ile, (tefrik edilen dosyalar bakımından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) 1-21/03/2019 tarihinde ödenen 30.006,02-TL yönünden; a-4.831,23-TL’nin 21/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte … … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, b-1.829,64-TL’nin 21/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte … ve … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, 2-02/08/2019 tarihinde ödenen 7.703,98-TL yönünden, a-1.124,87-TL’nin 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte … … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, b-469,75-TL’nin 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte … ve … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davalı …. Ltd. Şti. vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, haksız davanın reddi gerekmekteyken kabulüne karar verilmiş olmasın hukuka aykırı olduğunu, ortadan kaldırılması gerektiğini, zamanaşımı süresinin davacının ödemeyi yaptığı anda başlamakta olduğunu, davacı kurumun alt işverenlerin tamamını ve işçilerin hangi kurumda ne kadar çalıştığını bilmekte olduğunu, ayrıca SGK bilgilerine dahi haiz olduğunu, bu durumun dava dilekçesinde de açıkça belirtildiğini, dava dışı …’nın, davacı nezdinde çalışmış, emir ve talimatlarını davacıdan almış olduğunu, dava dışı işçinin alacaklarından müvekkili şirketin sorumlu olmaması sebebiyle davanın reddi gerekmekte olduğunu, kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı bir hüküm olup ortadan kaldırılması gerektiğini, dava dışı işçilerin davacı nezdinde çalışmış olduğunu, emir ve talimatlarını davacıdan almış olduğunu, dolayısıyla davacı ile Müvekkili Şirket arasında bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu, somut olayda dava dışı işçinin, davacının emir ve talimatları doğrultusunda Müvekkili Şirket ile davacı arasında akdedilen sözleşmeye konu hizmeti ifa etmiş olduğunu, dava dışı işçinin çalıştığı, görevli olduğu bir başka deyişle iş görme edimini ifa ettiği yerin de davacıya ait yığın sahası/ ürün deposu olduğunu, nitekim dava dışı işçi …’nın yerine getirmiş olduğu işin gereğinin davacının yetkililerin emir ve talimatları doğrultusunda çalıştığının açık olduğunu, dava dilekçesinde de bahsedildiği üzere; dava dışı işçi …’nın tüm çalışmalarını Davacı’ya ait işyerinde gerçekleştirmiş olduğunu, müvekkili Şirket’in güvenlik hizmeti alımına ilişkin ihaleyi kazanması akabinde …’nın bordrosunun Müvekkili Şirket’e geçtiğini, dolayısıyla …’nın Müvekkili Şirket’in ihaleyi kazanmasının ardından Davacı’nın işyerinde ifa edilecek güvenlik hizmetine ilişkin olarak görevlendirilmediğini, …’nın, halihazırda Müvekkili Şirket ihaleyi kazanmadan önce de Davacı’nın işyerinde ve Müvekkili Şirket’ten önceki yüklenicilerin bordrosunda güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, görüleceği üzere davacının asıl işverenin her zaman Davacı taraf olduğunu, müvekkili Şirket’in ihaleyi kazanmasının ardından işyeri devri müessesine dayanarak …’nın bordrosunun Müvekkili Şirket’e geçtiğini, dava dışı işçinin müvekkili şirket nezdinde doğmuş kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı fark alacağının da olmadığını, işbu sebeplerle Davacı’nın iddiasının aksine, işyerinin tasfiyesinin ardından dava dışı işçinin Müvekkili Şirket’e iadesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, iş yerinin tasfiyesi sebebiyle Davacının ihale kapsamındaki projesinin sona ermiş olup davacının sözleşmesinin de bu sebeple konusuz kaldığını, Somut olayda dava dışı işçinin, iş görme ediminin davacı nezdinde yerine getirmiş ve davacının nezdinde çalışan yetkililerin emir ve talimatları doğrultusunda, onların gözetiminde çalışmış olduğunu, huzurdaki rücuen tazminat davasında Müvekkili Şirketin rücu edilen alacaklardan sorumluluğunun olmadığını, bu davanın Müvekkili Şirket yönünden pasif husumet yokluğunu usulden reddine karar verilmesi gerekmekteyken kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olup ortadan kaldırılması gerektiğini, müvekkili şirket ile davacı arasında akdedilen sözleşme ve eki şartnamelerde, işçilik alacaklarından müvekkili şirketin sorumlu olduğu yönünde bir hükmün bulunmadığını, bu nedenle; huzurdaki davanın haksız ve dayanaksız olduğunu Huzurdaki davanın; davacı tarafından, dava dışı işçi …’ya ödenen kıdem tazminatı ve TİS ücret farkından kaynaklı kıdem tazminatı farkından Müvekkili Şirketten tahsili talebi ile ikame edildiğini, davacı ile Müvekkili Şirket arasında akdedilen sözleşmede dava dışı işçilere ödenen işçilik alacağı ödemelerinden Müvekkili Şirketin sorumlu olduğuna ilişkin hükmün bulunmadığını, Davacı ile Müvekkili Şirket arasındaki rücu ilişkisi sözleşmesel ilişkiye dayanmakta olduğunu, Müvekkili Şirketten sözleşmesel sorumluluğu içinde olmayan bir yükümlülüğe katlanmasının beklenebilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında akdedilen Hizmet Alımına Ait Sözleşme’nin 1 numaralı eki olan Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin ilgili maddeleri incelendiğinde, Yüklenicinin çalışan personellerin çalıştıkları süre zarfında hak kazanmış olduğu aylık ücretlerinin ödenmesine ilişkin sorumluluğunun olduğunu, bundan başka bir sorumluluk düzenlemesinin yer almadığını, müvekkili şirket tarafından imzalanmış herhangi bir toplu iş sözleşmesinin bulunmadığını, bu nedenle dava dışı işçiye ödenen toplu iş sözleşmesi ödemelerinden müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından imzalanmış herhangi bir toplu iş sözleşmesinin bulunmadığını, birlikte davacı ile akdedilen hizmet alım sözleşmesi ve eki şartnamelerde TİS fark alacaklarından müvekkili şirketin sorumlu olduğuna yönelik herhangi bir maddenin de bulunmadığını, bu nedenle dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı farkının müvekkili şirketten talep edilmesinin mümkün olmayıp reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin, davacının yapmış olduğu ödemeden sorumlu olduğu kanaatine varılacak olsa dahi davacı ile müvekkili şirketin ödemeden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabul edilmeli olduğunu, kıdem tazminatının ve TİS’den kaynaklı kıdem farkından alt işveren konumundaki Müvekkili Şirketin sorumlu olduğu kanaatine varılacak olsa dahi Müvekkili Şirket’in asıl işverenle birlikte sorumlu olduğunun göz önüne alınarak kıdem tazminatının ve TİS’den kaynaklı kıdem farkının müştereken ödenmesi gerektiğine karar verilmesini, fazlaya ilişkin sair talebin, itiraz ve dava haklarının saklı kalmak kaydı ile açıklanan ve mahkemece resen dikkate alınacak nedenlerle; yerel Mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine, talep edilen alacaklardan Müvekkili Şirketin sorumlu olduğu kanaatine varılacak olsa dahi Müvekkili Şirket ile davacının alacaklardan (1/2 oranında) müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı …A.Ş. kararı istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde netice olarak istinaf yoluyla kaldırılarak düzeltilmesi istenen karardaki istinaf eden davalı şirket aleyhine verilen kabule konu karar miktarının (1.829,64+469,75) toplam= 2.299,39TL olduğu anlaşılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” düzenlemesine yer verilmiş olup, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.
(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.”hükmü getirilmiştir.
Mahkemece 28/09/2022 tarihinde nihai karar verilmiş olup, HMK 341/2 maddesi uyarınca hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik sınırı 8.000TL’dir. Dolayısıyla istinaf eden davalının istinaf talebine konu olan işbu nihai karar miktarı itibariyle 8.000 TL nin altında olduğundan karar tarihi itibariyle KESİN nitelikte bir karardır.
“Ön inceleme
MADDE 352- (Değişik: 20/7/2017-7035/28 md.)
(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:
a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması
b) Kararın kesin olması
c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması
ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi
d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi
(2) Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir.
(3) Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.” şeklindeki yasa hükmü gereğince dosya üzerinden yapılacak ön incelemede kararın kesin olduğunun tespiti halinde ön incelemede öncelikle gerekli kararın verilmesi gerekir.
Davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna konu edilen hükmün yani aleyhine kabul edilen karar miktarının toplam=2.299,39TL’ ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/2 maddesi gereğince hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri sekiz bin Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin verilmiş kararlar kesin olup istinaf kanun yoluna gidilemeyeceği hüküm altına alındığından, davalının istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346/1. maddesi uyarınca kararı veren mahkeme tarafından reddine karar verilmemiş ise de; aynı Kanun hükmü ve 352/1-b maddesi uyarınca, istinaf başvuru dilekçesinin kesin olan bir karara ilişkin olması sebebiyle davalının istinaf başvurusunun HMK 341/2 ve 352/1-b maddeleri gereğince usulden reddine dair dosya üzerinden yapılan ön incelemede karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş. vekilinin istinafa konu ettiği davaya ilişkin aleyhine kabul edilen karar miktarı toplam= 2.299,39TL olup, işbu miktarın karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından işbu davalının istinaf başvurusunun/dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2 ve 352/1-b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınan istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan ön inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 15/12/2022