Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2715 E. 2022/2702 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2715
KARAR NO: 2022/2702
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2022
ESAS NO: 2021/396
KARAR NO: 2022/701
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 14/12/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2022 tarih ve 2021/396 Esas – 2022/701 sayılı kararı davacılar vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların mülkiyeti kendisine ait olan … plakalı Özel Halk Otobüsü ile Kayseri sınırları içerisinde yolcu taşımacılığı yaptığını, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Yönetmeliği 34/1. Maddesi gereğince davalı şirkete devredilen yetki ve aynı Yönetmeliğin 33. maddesi gereğince hak edişler için taşıma sözleşmesi yapmak üzere Noterden vekaletname çıkartılarak vekil sıfatıyla Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası Başkanı ile davalı… A.Ş. arasında 10.05.2017 tarihli Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, bu sözleşme ile Özel Halk Otobüsü sahiplerinin hak edişlerinin nasıl hesaplanıp ne şekilde ödeneceğinin düzenlendiğini, akabinde birçok ek sözleşme ile hesaba esas birim bedellerin yeniden değerlendirilerek düzenlemeler yapılmış olduğunu, davacılar tarafından önceki başkan …’a vekalet verilmiş olduğunu ve bu sözleşme ve ek sözleşmeler yapıldığını, daha sonrasında Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası başkanının değiştiğini ve yeni başkan …’e vekaletname verilmemiş olduğunu, oda başkanının vekaletname olmadığını bildiği halde ve davalı tarafın da basiretli tacir gibi gerekli araştırmayı yapmadan tamamen davalı şirketin menfaatine uygun, kişilerin sözleşme serbestisini ihlal eden 07.01.2020 tarihli ek sözleşmenin akdedilmiş olduğunu, hukuka uygun olmayan bu sözleşme ile müvekkilinin ciddi zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, mezkur ek sözleşmenin 4. maddesi ile hak ediş ödemelerinde taahhütlü km bedellerinin hesabı ve ödenmesine ilişkin tüm hükümlerin askıya alındığını, 2. maddesinde ödemeye esas 11 kalem alacak türünün belirsiz bir zamana kadar ortadan kaldırılıp yalnızca yakıt bedeli, diğer gider bedeli ve ek kilometre bedeli adı altında 3 kalem üzerinden ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını, yapılan bu sözleşmenin davacıları bağlayıcı nitelikte olmadığını, bu ek sözleşmenin Covid-19 salgını nedeniyle mücbir sebep olduğundan bahisle yapıldığını ancak davalı… A.Ş.’nin dürüstlük kurallarına aykırı davranarak, Özel Halk Otobüslerinin taahhüt edilen kilometrelerde çalıştırılmayıp, davalının kendi bünyesindeki otobüslerini çalıştırmaya devam etmiş olduğunu, Covid salgını döneminde şehirler arası seyahat yasaklarına rağmen S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifinin hak edişlerinde hiçbir kesinti yapılmadığını ve ek sözleşme yapılması ihtiyacının da duyulmadığını, Covid salgın döneminde seferlerin arttırlması gerekirken azaltılmış olduğunu, sözleşmede belirlenmiş olan alacak kalemlerinden “Diğer Yolculuk Bedeli” alacaklarının sözleşme akdedildiği tarihten bu yana Müvekkiline hiç ödenmediğini, bahsi geçen alacakların Sosyal Devlet İlkesi gereği Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca ihdas edilen Ücretsiz Veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliği’ne göre ya da Belediye’nin kendi tasarrufu ile ya da başkaca mevzuatlar ya da idari tasarruflar neticesinde bedeli ilgili idareden tahsil edilmek üzere ücretsiz veya indirimli seyahat imkanı sağlanmış kişiler için davacılara ödenmesi gereken bedellerden ibaret olduğunu, mezkur dönemde 10.05.2017 tarihli sözleşme ve kelerine göre ödenmesi gereken Tam Yolculuk Bedeli, Diğer Yolculuk Bedeli, Aktarma Yolculuk Bedeli, Sabit Gelir Bedeli, Kayıp Kilometre Bedeli, Performans Bedeli, Taahhütlü Kilometre Bedeli alacaklarının müvekkiline ödenmemiş olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Tam Yolculuk Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL, Diğer Yolculuk Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL, Aktarma Yolculuk Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL, Sabit Gelir Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL, Kayıp Kilometre Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL, Performans Bedeli Karşılığı şimdilik 50,00TL, Taahhütlü Kilometre Bedeli karşılığı şimdilik 50,00TL’nin sözleşme gereği belirlenen vade tarihlerinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde belirtilen hususların hukuki dayanağı olmadığını, iddia edildiği gibi 07.01.2020 tarihinde davalı tarafından imzalanmış hiçbir ek protokol bulunmadığını, iddia edilen protokolün pandemi sürecinde imzalanan ek protokollerden biri olma ihtimali üzerine beyanda bulunduklarını, davalı şirket ile Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası arasında imzalanan Yolcu Taşıma Hizmeti Sözleşmesi’nin 01.08.2017 tarihinde imzalanan ek protokol içeriğinde taraflar arasında akdedilen sözleşmenin ve ek sözleşmelerin davacı da dahil bağlayıcı olabilmesi için “odaya üyelik bağı olan veya vekalet yöntemi ile bağ kuran” ifadesine yer verildiğini, buna göre özel halk otobüsü işletmecilerinin sözleşmelerdeki haklardan çıkarım sağlayabilmesi için vekalet zorunluluğunun getirilmemiş olduğunu, sözleşmede muhatabın Oda olduğunu, davacının Oda’ya üye olup olmamasının veya vekalet verip vermemesinin sözleşme yapılmasını engellemediğini, davalı şirketin sözleşmeleri davacı taraf ile değil Oda ile yapmış olduğunu, Oda Başkanı’nın değişmesinin Oda’nın tüzel kişiliğini ortadan kaldırmayacağını, davacı tarafın vekaletsiz işlem yapıldığı iddiasının hukuki dayanağı bulunmadığını, bu hususun Oda ile davacının iç ilişkisi olduğunu, davalı firma tarafından Oda ile taşımacılar arasındaki vekalet ilişkisini aradığı tek hususun hak ediş ödemelerine İlişkin olduğunu, davalı tarafından tüm ödemelerin tek elden Oda’ya yapıldığını, Oda’nın da işletmecilere dağıttığını, davalı firma tarafından ileride iddia edilebilecek “Kötü Ödeme” iddiasının önüne geçmek için Oda’dan işletmeciler adına parayı tahsil edip edemeyeceği yönünde vekalet ilişkisinin arandığını, davacının kötü niyetli olduğunu, bugüne kadar lehine olan ek sözleşme ve düzenlemelere itiraz etmezken, aslında aleyhine olmayan ve pandemi sürecinde yine lehine düzenleme yapılan iş bu ek sözleşmeyi “vekaletim yok” bahanesiyle inkar etmesinin kabul edilemez bir yaklaşım olduğunu, Yolcu Taşıma Sözleşmesi 35. maddesi gereğince ek sözleşmelerin yapılmış olduğunu, davacının sözleşme kapsamında kaldığı sürece tüm maddelerden sorumlu olduğunu, Yolcu Taşıma Sözleşmesi’nin 20. maddesi gereğince davacının sözleşme kapsamına girip çıkabileceğini, davacının sözleşme şartları ile bağlı kalmak istememesi halinde yapması gerekenin sözleşmeden faydalanmayarak taşıdıkları yolcu gelirleri oranında pay almaları olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranmadığını ve kötü niyetli olduğunu, Oda ile daha önce de ek sözleşmeler yapıldığını, davacının bunlara sessiz kaldığını, davacının işine gelen sözleşmeye uyduğunu, işine gelmeyene itiraz ettiğini, örneğin 27.08.2019 tarihinde yapılan ilk ek sözleşme ile davacının da dahil olduğu tüm otobüs işletmelerinin lehine ciddi kazanımlar olduğunu, davacının bunu kabul ederken, pandemi dönemi ek sözleşmesine itiraz etmesinin kötü niyetli olduğunu, davacının ek sözleşmeye uygun olarak hak edişlerini aldığını, bu şekilde fatura keserek yaklaşık 1 seneyi aşkın süredir alacaklarını aldığını, davacının zımni şekilde ek sözleşmeye başından beri muvafakat etmiş olduğunu, davacının iddia ettiği diğer yolculuk bedelinin Yolcu Taşıma Hizmet Sözleşmesi maddelerinde yer alan hak ediş bedeli olduğunu, bunun herhangi bir kanun veya mevzuat çerçevesinde ödenmesi gereken bir bedel olmadığını, hak ediş metodunda yer alan diğer yolculuk bedelinin, pandemi dönemi ek sözleşmesinde hak ediş metodunun değişmesinden kaynaklı hesaplanmamış olduğunu ve Oda ile uzlaşılan yöntemlerle hak ediş uygulandığını, Oda ile yolcu gelirine değil, tamamen sabit gelir ve kilometre başı yakıt giderlerine odaklı bir ek sözleşme hususunda anlaşıldığını ve buna göre hesaplama yapılmış olduğunu, bu durumunda pandemi döneminde otobüs işletmecilerinin lehine olduğunu beyan ederek, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Somut olaya bakıldığında, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin … tarih ve … sayılı meclis kararına istinaden davalı Şirket ile dava dışı KBB arasında 28.12.2015 tarihinde imzalarının protokol kapsamında kent İçi toplu taşıma hizmeti yönünden yetkinin davalı şirkete verilmiş olduğu, davalı şirket ile dava dışı Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası arasında 10.05.2017 tarihli Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesi akdedilmiş olduğu, bu sözleşmenin akabinde değişen Şartlar doğrultusunda muhtelif tarihlerde ek sözleşmeler yapıldığı, ek sözleşmeler ile ödemeye esas hesaplama yöntemlerinde değişiklikler meydana geldiği görülmüştür.
Ana sözleşmeye bakıldığında, Oda’nın üyeleri veya vekalet varan taşımacılar adına davalı Şirket ile sözleşme ve ek sözleşmeler akdetmiş olduğu, Oda’nın burada taşımacıların (otobüs işletmecilerinin) temsilcisi olduğu, Oda’nın Şirket ile yapmış olduğu sözleşme ve ek sözleşmelerin taşımacıları da bağlayıcı nitelikte olduğu anlaşılmakla, bu doğrultuda davacı tarafını 07.01.2020 tarihti ek sözleşme ile bir kısım hakların elinden alındığından bahisle ödenmeyen alacak talebinde bulunmasının mümkün olmayacağı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Davacı taraf, ilk sözleşme sırasında, Oda yönetimine vekalet vermiş olduğunu, daha sonrasında Oda yönetiminin değiştiğini ve yeni yönetime vekalet vermemiş olduğunu, Oda yönetiminin vekaletsiz iş görerek davalı Şirket İle ek sözleşme yapmış olduğunu, 07.01.2020 tarihli sözleşmenin tarafını bağlayıcı nitelikte olmadığını beyan etmiş ise de Oda ve Şirket arasında akdedilmiş olan ana sözleşmenin 20. maddesine bakıldığında, vekalet şartının sadece ilk hak ediş öncesine kadar verilmesi halinde taşımacıların bu sözleşme kapsamında çalışmasının mümkün olacağının belirtildiği ve birinci hak edişten sonraki dönemde bu uygulamanın bir daha yapılmayacağının belirtildiği, yani vekalet şartının bir kereye mahsus arandığı, hatta ana sözleşmenin 8.2.maddesinde Oda üyesi olanların vekalet verme zorunluluğunun da bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde, davacının, bağlı olmadığını iddia ettiği sözleşme kapsamında fatura tanzim ederek 2020 Mart ayı ve sonrasında hak edişlerini davalı şirketten tahsil etmiş olduğu, tahsil edilen bedeller yönünden herhangi bir ihtirazı kaydın bulunmadığı, davacının davalıdan herhangi bir alacağının olmadığı tespit edilmiştir. (Uygulamada, davacı otobüs işletmecisinin, davalı şirket adına fatura tanzim etmekte olduğu, davalı şirket tarafından dava dışı Oda’ya ödeme yapıldığı, ilgili ödemelerin Oda tarafından otobüs işletmecilerine aktarılmakta olduğu anlaşılmıştır). Yapılan tüm açıklamalar, taraflar arasındaki sözleşmeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, Borçlar Hukuku’nun en temel ilkelerinden olan ahde vefa ilkesi uyarınca davacının itiraz ettiği sözleşme ve ek sözleşmelerle bağlı olduğu, kaldı ki itiraz edilen sözleşmeler kapsamında davacının fatura düzenleyip hak edişler aldığı, söz konusu hak edişlere karşı herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediği, davacının serbest iradesi ile bu sözleşmeler kapsamına çıkarak otobüs işletmeciliğini yapmasının mümkün olmasına rağmen bu yolu seçmediği, tarafların karşılıklı ticari defter ve kayıtlarında davacının davalıdan alacağının görünmediği anlaşılmakla sübut bulmayan dava.” gerekçesiyle 1-Davacıların davasının ve tüm taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacılar vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemesinin TBK m.42 ve m.47’ye ilişkin gerekçeleri tamamen yersiz olduğunu, zira müvekkilinin vekaletnameyi ve vekalet yetkisini Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odasına değil o odanın o dönemdeki başkanı olan bir gerçek kişiye, …’a, verdiğini, o vekaletnamenin hala geçerli olduğunu, yetkisinin alınmadığını, yani bahsi geçen ek sözleşmenin, … tarafından yapılmış olsa idi müvekkilinin bu hususa itiraz etmesinin zaten mümkün olmadığını, ancak davalı… AŞ şirketinin müvekkilinin noterden sadece ahzu kabz yetkisi verdiğini, … isimli şahısla sözleşme yapmasının yetkisiz temsile girmekle birlikte yetki verildiğinin duyurulmamış ve zaten böyle bir yetki de verilmemiş kişiyle sözleşme yapılması davalının basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, vekaletname yetkilerini kontrol etmediğine açıkça delalet ettiğini, bu vesileyle istinaf mahkemesinin sanki bir tüzel kişi temsilcisi tayin edilmiş gibi oluşa aykırı yersiz gerekçelerle verdiği kararın hatalı olduğunu, mahkemece delillerin toplanmamış; iddiaların irdelenmediğini, her şeyden önce yapılması gereken sözleşmelerin irdelenmesi iken bu hususun dahi göz ardı edildiğini, müvekkilinin… AŞ ile sözleşme yapmak üzere önceki Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası Başkanı …’a vekaletname verdiğini, 10/05/2017 tarihli Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesini vekili aracılığıyla kabul ettiğini, bu sözleşmede yapılan hesaplamalar ve yine sözleşmede öngörülen yeniden belirlenecek ücret artışları için ek sözleşmeler akdedilmesini de kabul ettiğini, dava konusu ek sözleşme haricinde yapılan ek sözleşmelerin tamamı da buna uygun olarak 2017 tarihli sözleşmedeki hak ediş kat sayılarının ve baz fiyatlarının belirlenmesi ve taahhütlü kilometre miktarlarının artırılmasına ilişkin akdedildiğini, zaten Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesinin 35. Maddesinde de açıkça belirtildiği üzere ek sözleşme yapılmasının amacının da bu olduğunu, mahkemece uyuşmazlığın toplandığı yer olan vekaletsiz olarak sözleşme yapılması hususunu aydınlatmaya matuf olarak deliller arasında belirttiği vekaletnameleril getirtilmemiş ve vekaletname olmaksızın yapılan ve müvekkilince de onanmayan sözleşmenin geçersiz olacağı yönündeki iddiaların göz ardı edildiğini, mahkemeye göre bir defa vekaletname verildiyse vekil değişse de ya da her ne olursa olsun müvekkillerinin itiraz etme ya da karşı çıkma hakkı yokmuşçasına yapılan değerlendirmelerin hukukla, sözleşme serbestisiyle ve hatta imzalanan işbu sözleşme ile dahi bağdaşmadığının açık olduğunu, … AŞ’nin kötü niyetli olduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesinin kendisine devrettiği kamu gücünü aynı konumda bulunan işletmecilere eşit olarak uygulamadığını ve haksızlık yaptığı yönünde dava dilekçede zikrettiği iddialarımızla dosya içerisindeki delillerin tamamen göz ardı edildiğini, şöyle ki; dilekçe ekinde mahkemenize ibraz ettiği, davalı şirketin yalnızca Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/376 Esas sayılı dosyasına gönderdiği 29/06/2021 tarihli dosyaya eklenecek evrak ismiyle kayıtlı olan belgeler arasında S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifinin Muavin Defter Kayıtlarının incelenmediğini, söz konusu kayıtlarda görüleceği üzere davalı şirketin dava dışı S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifinin hiçbir hak edişinde kesintiye gitmediği gibi bir de çalışmayan otobüslere zamlı ücret ödemesi yaptığını, S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifi davalı… AŞ ile yaptığı sözleşme gereği sadece Kayseri Otogarı ile belli başlı merkezler arasında taşımacılık yapmakta olup pandemi döneminde seyahat yasakları olmasına rağmen davalı şirket dava dışı kooperatifin hak edişinden 1 TL dahi kesintiye gitmediğini, söz konusu kooperatife 2019 yılında yekun 7.318.152,06 TL ödenirken pandemi dönemi olan ve seyahat yasakları olan 2020 yılında yekun 7.475.119,01 TL ödenmiş; 2021 yılının ilk 6 ayında ise 3.778.654,37 TL ödendiğini, (Ek Muavin Defterde Kayıtlar Mevcut) burada dikkat edilmesi gereken husus müvekkilin işlettiği özel halk otobüsünün pandemi döneminde fiilen çalışmasına, insanların hala işe gitmesine ve toplu taşımaya ihtiyaç duymasına, İçişleri Bakanlığı ve İl Hıfzısıhha Kurulunun toplu taşıma araçlarının yarım dolulukta çalışmasına karar verip insanlar işe gitmeye devam ettiği için sefer azaltmak bir yana sefer artırımına gidilmesi gerektiği halde davalı şirket geçersizliğini bile bile hiç de iyiniyetli olmayan saiklerle yetkisiz temsilcinin imzasını alarak müvekkilimizin hak edişleri azaltmış ancak davalı şirket kendisine devredilen yetkiyi kötüye kullanarak dava dışı kooperatifin istihkakında seyahat yasakları olmasına ve hiç çalışılmamasına rağmen bir azaltmaya gitme gereği bile duymadığını, bu şehrin tüm toplu taşıma yükünü çeken, pandemi döneminde dahi çalışan ve hatta yarım dolulukta çalışmaları gerektiği için şehrin toplu taşıma ihtiyacı gözetilerek ek seferlerle daha çok çalıştırılması gereken müvekkilinin hak edişinin kesilip zarar etmesine sebebiyet verildiğini, mahkemenin kararına gerekçe ettiği faturaların ihtirazi kayıtsız olması meselesini ise tartışmaya dahi gerek olmadığını, davalı şirketin fazla kesilen faturaları iade etmekte ve kendi istediği tutar kesilmediği takdirde hiç ödeme yapmamakta; dönemin zorlu koşulları içerisinde karşı çıkmaya ekonomik anlamda takati olmayan müvekkillerinin istediği miktarda fatura kesmeye icbar ettiğini, zaten müvekkillerinin sözleşme gereği daha fazlasını hak ettiği izahtan vareste olup kalanı ödendiğinde elbette faturanın kalanını da bugün bile kesebileceklerinin açık olduğunu, kaldı ki alacağın faturadan kaynaklı değil sözleşmeden kaynaklı olduğunu, bilirkişi raporunun hiçbir talebi karşılamadığı ve bilirkişilerin asli amacının dışına çıkıp kendini mahkeme yerine koyduğunu, alacağın hesaplamasının bilirkişiler eliyle yapılabileceğini, hukuki tasnifin hakime bırakılması gerektiğini, bilirkişilerin kendini mahkeme yerine koyup karar verir gibi rapor yazdığını, asli amacı olan hesaplamayı ise hiç yapmadığı yönünde itirazların olmasına karşın mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden yeniden rapor alınması taleplerin reddedildiğini, müvekkillerinin daha alacağı bile hesaplanmadığını, sonuç itibariyle toparlayacak olursak mahkemece meselenin esasının toplandığı şu noktalar hiç tartışılmamış ve delillerin toplanmadığını, müvekkilinin son sözleşmeye imza atan başkana böyle bir sözleşme yapma yetkisi tanıyıp tanımadığını, bunun davalı şirket tarafından basiretli bir tacir gibi araştırılıp araştırılmadığı ve delillerin toplanıp toplanmadığını, davalı şirketin Kayseri Büyükşehir Belediyesinin kendisine devrettiği yetkiyi benzer konumda olan kişilere eşit şartlarda uygulayıp uygulamadığını, dosya içerisindeki delilleri değerlendirip değerlendirmediğini, yapılan kesintilerin, pandemi döneminde insanların çalışmaya devam etmesi, tam bir kapanmanın asla olmaması, yetkili merciilerin toplu taşıma araçlarının yarım dolulukta çalışmasına karar vermesi hususları değerlendirilerek gerçekten gerekli olup olmadığı ve gerekli bile olsa benzer konumda olan kişilere aynı usulün uygulandığının tespit edilip edilmediğini, bilirkişi raporunun karar vermeye elverişli olup olmadığını, itirazları ve taraf taleplerini karşılayıp karşılamadığının değerlendirilip değerlendirilmediğinin araştırılarak; haklı istinaf başvurusunun kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Sözleşmeler ve defterler üzerinde yapılan inceleme neticesinde alınan bilirkişi raporu ile de davacının tüm mesnetsiz iddialarının çürüdüğünü, yerel mahkemece gerekçeli kararda uzunca bir şekilde anlatıldığı üzere sözleşmeler ve maddeleri yerel mahkemece de tek tek incelendiğini, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin 12.10.2015 tarih ve 904 sayılı meclis kararına istinaden davalı şirket ile dava dışı KBB arasında 28.12.2015 tarihinde imzalarının protokol kapsamında kent içi toplu taşıma hizmeti yönünden yetkinin davayı şirkete verilmiş olduğunu, davalı şirket ile dava dışı Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası arasında 10.05.2017 tarihli Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesi akdedilmiş olduğunu, bu sözleşmenin akabinde değişen şartlar doğrultusunda muhtelif tarihlerde ek sözleşmeler yapıldığını, ek sözleşmeler ile ödemeye esas hesaplama yöntemlerinde değişiklikler meydana geldiğinin tespit edildiğini, yerel mahkemece ana sözleşmeye bakıldığında, Oda’nın üyeleri veya vekalet veren taşımacılar adına davalı şirket ile sözleşme ve ek sözleşmeler akdetmiş olduğunu, Oda’nın burada taşımacıların (otobüs işletmecilerinin) temsilcisi olduğunu, Oda’nın davalı şirket ile yapmış olduğu sözleşme ve ek sözleşmelerin taşımacıları da bağlayıcı nitelikte olduğunun tespit edildiğini, bu doğrultuda davacı tarafın 07.01.2020 tarihli ek sözleşme ile bir kısım hakların elinden alındığından bahisle ödenmeyen alacak talebinde bulunmasının mümkün olmayacağı yerel mahkemece tüm dosya kapsamından anlaşıldığını, davacı tarafın, ilk sözleşme sırasında, Oda yönetimine vekalet vermiş olduğunu, daha sonrasında Oda yönetiminin değiştiğini ve yeni yönetime vekalet vermemiş olduğunu, Oda yönetiminin vekaletsiz iş görerek davalı şirket ile ek sözleşme yapmış olduğunu, 07.01.2020 tarihli sözleşmenin tarafını bağlayıcı nitelikte olmadığını beyan etmiş ise de Oda ve davalı şirket arasında akdedilmiş olan ana sözleşmenin 20. maddesine bakıldığında, vekalet şartının sadece ilk hak ediş öncesine kadar verilmesi halinde taşımacıların bu sözleşme kapsamında çalışmasının mümkün olacağının belirtildiği ve birinci hak edişten sonraki dönemde bu uygulamanın bir daha yapılmayacağının belirtildiğini yani vekalet şartının bir kereye mahsus arandığını, hatta ana sözleşmenin 8.2.maddesinde Oda üyesi olanların vekalet verme zorunluluğunun da bulunmadığı da yine yerel mahkemece tüm dosya kapsamından anlaşıldığını, yerel mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde, davacının, bağlı olmadığını iddia ettiği sözleşme kapsamında fatura tanzim ederek 2020 Mart ayı ve sonrasında hak edişlerini davalı şirketten tahsil etmiş olduğu, tahsil edilen bedeller yönünden herhangi bir ihtirazı kaydın bulunmadığını, bağlı olmadığını iddia ettiği sözleşme kapsamında fatura tanzim ederek 2020 Mart ayı ve sonrasında hak edişlerini müvekkili şirketten tahsil etmiş olduğunu, tahsil edilen bedeller yönünden herhangi bir ihtirazı kaydın bulunmadığını, davacının davalı firmadan herhangi bir alacağının olmadığı da yerel mahkemece tespit edildiğini, (Uygulamada, davacı otobüs işletmecisinin, davalı şirket adına fatura tanzim etmekte olduğunu, davalı şirket tarafından dava dışı Oda’ya ödeme yapıldığını, ilgili ödemelerin Oda tarafından otobüs işletmecilerine aktarılmakta olduğu da yerel mahkemece tespit edilmiştir.) yerel mahkemece tüm bu hususlar bir kül halinde değerlendirilmiş ve Borçlar Hukuku’nun en temel ilkelerinden olan ahde vefa ilkesi uyarınca davacının itiraz ettiği sözleşme ve ek sözleşmelerle bağlı olduğunu, kaldı ki itiraz edilen sözleşmeler kapsamında davacının fatura düzenleyip hak edişler aldığını, söz konusu hak edişlere karşı herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, davacının serbest iradesi ile bu sözleşmeler kapsamına çıkarak otobüs işletmeciliğini yapmasının mümkün olmasına rağmen bu yolu seçmediğini, tarafların karşılıklı ticari defter ve kayıtlarında davacının davalıdan alacağının görünmediğinin anlaşılmakla yerel mahkemece davanın reddine karar verildiğini, ayrıca bir noktayı da tekrar belirtmek isteriz ki, davacının dava dilekçesinde olduğu gibi istinaf dilekçesinde de yevmiye defterleri üzerinden kesinti yapılmadığına yönelik dava dışı S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifi ile ilgili bir takım asılsız isnatlarda bulunduğunu, bilirkişilerin zaten konu ile alakalı olmaması sebebiyle dava dışı üçüncü bir kooperatifin defterlerini incelemeye gerek duymadığını, davacının dilekçesinin bu bölümünde yazmış olduğu bu hususların dilekçelerinin diğer bölümlerinde olduğu gibi gerçekle uzaktan yakından alakası bulunmadığını, dosya ile alakalı olmamasına rağmen yine de bu konuya da cevap verecek olursak, davacı tarafından yevmiye defterinin yanlış yorumlandığını, Kayseri İli Mini Terminal Yolcu Taşımacılığı Hizmet Alım İşi İhalesi kapsamında yürütülen faaliyetlerde ek sözleşme ve benzeri herhangi bir ek tedbire ihtiyaç olmadan seyahat kısıtlaması gibi dönemlerde yükleniciye yaptırılan kilometreler ya tamamen sıfırlanmış ya da azaltıldığını, yevmiye defterinde her ne kadar yıllar arasındaki rakamlar aynı gibi görünse de bu durum 2020 yılında hakedişlerin bir kısmının yanlış Iban numarasına gönderilmesinden kaynaklı yüksek gözüktüğünü, 2019 yılında yekun 7.318.152,06 TL iken pandemi dönemi olan ve seyahat yasakları olan 2020 yılında yekun yukarıda bahsettiği sebeple yanlış Ibana gönderilen rakamları da içeren 7.475.119,01 TL değil gerçek hak edişi olan ve hesabına geçen 5.467.604,41 TL’ olduğunu, bu sebeple davacının iddiasının aksine dava dışı S.S. Kayseri Özel Halk Otobüsleri Taşıma ve İşletme Kooperatifi’ ne yapılan ödeme de görüleceği üzere maliyetler artmasına rağmen 2.000.000,00 TL civarında düştüğünü, zaten bahse konu otogar taşımacılığı kaynaklı işe ait kilometrelere ilişkin bilgiler davaya cevap dilekçesi ekinde yer aldığını, Kayseri ili mini terminal yolculuğu hizmet alımı 19/02/2020 – 31/05/2021 dönemleri arası toplam ortalama kilometre azalışını gösterir davaya cevap dilekçesi ekindeki tabloda açıkça görüleceği üzere pandemi döneminde bu iş kapsamında yaptırılan kilometrelerde de ciddi düşüşler yaşandığını, maliyetler artmasına rağmen hak edişlerin ise düştüğünü belirterek; davacının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacılar mülkiyeti kendisine ait olan … plakalı Özel Halk Otobüsü ile Kayseri sınırları içerisinde yolcu taşımacılığı yaptığını, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Yönetmeliği 34/1. Maddesi gereğince davalı şirkete devredilen yetki ve aynı Yönetmeliğin 33. maddesi gereğince hak edişler için taşıma sözleşmesi yapmak üzere Noterden vekaletname çıkartılarak vekil sıfatıyla Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası Başkanını yetkilendirdiğini, Oda ile davalı… A.Ş. arasında 10.05.2017 tarihli Yolcu Taşımacılığı Hizmet Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile Özel Halk Otobüsü sahiplerinin hak edişlerinin nasıl nesaplanıp ne şekilde ödeneceğinin düzenlendiğini, akabinde birçok ek sözleşme ile hesaba esas birim bedellerin yeniden değerlendirilerek düzenlemeler yapılmış olduğunu, ancak Oda Yönetimi ile davalı şirket arasında 07.01.2020 tarihli ek sözleşme imzalandığını, hukuka aykırı şekilde imzalanan bu sözleşme ile ciddi zarara uğradığını, Oda yönetimine 07.01.2020 tarihli ek sözleşmeyi yapması için vekaletname vermediğini davalı şirketin bu durumu bile bile Oda yönetimi ile sözleşme imzaladığını beyan ederek eldeki davayı açtığı görülmüştür. Davalı sözleşmeleri Oda ile imzaladığını, Oda yönetimince davacıdan vekalet alınmadan sözleşme yapıldığı (davacı tarafından oda yönetimine vekalet verilmediği) yönündeki iddianın tarafların iç ilişkisine ait bir husus olduğunu, şayet usulsüzlük var ise davanın Odaya yönetilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür. Davalı Şirket ile dava dışı Kayseri Otobüsçüler Esnaf Odası arasında 10.05.2017 tarihli yolcu taşımacılığı hizmet sözleşmesi imzalandığı, daha sonra bu sözleşmenin değişen şartlara yeniden uyarlanması amacıyla 01.08.2017 tarihli, 27.08.2019 tarihli, 07.01.2020 tarihli, 30.04.2020 tarihli, 08.07.2020 tarihli, 28.08.2020 tarihli, 27.10.2020 tarihli, 05.04.2021 tarihli, 30.04.2021 tarihli ek sözleşmeler imzalandığı görülmüştür.
Davacı, Oda Yönetimi ile davalı şirket arasında imzalanan 07.01.2020 tarihli ek sözleşme için oda yönetimine vekalet vermediğini, bu sözleşmenin kendisini ciddi zarara uğratığını beyan ederek eldeki davayı açmıştır. Oda ve Şirket arasında akdedilmiş olan 10.05.2017 tarihli ana sözleşmenin “sözleşme Kapsamına Girme, Çıkarılma ve Ayrılma” başlıklı 20. Maddesi incelendiğinde “İlk kesin hak ediş tarihine kadar bu sözleşme kapsamında çalışmak için oda yönetimine vekalet veren tüm taşımacılar vekalet verdiği tarihi takip eden ilk on günlük kesin olmayan hak ediş döneminde bu sözleşme kapsamına girebilir ve Şirket yönetimi altında taşımacılık yapabilirler Birinci kesin hak ediş süresince vekaletlerini kısmi olarak tamamlayan taşımacılar hisseleri oranında, onar günlük kesin olmayan hak ediş dönemlerinde bu gözleşme şartlarından yararlanırlar. Birinci hak edişten sonraki dönemde bu uygulama bir daha yapılmayacaktır, Ancak ilk kesin hak ediş tarihine kadar bu sözleşme için hiçbir şekilde Oda yönetimine vekalet vermeyen taşımacılar bu sözleşme kapsamındaki gelir modellerinden faydalanamaz, yalnızca bu sürede taşıdıkları – yolcu gelirlerini alabilirler. Bu sözleşme kapsamında çalışan taşımacılar kendi – istekleri doğrultusunda, Oda yönetim kurulunun onayıyla sözleşme kapsamından çıkabilirler.” düzenlemesi mevcut olup, vekaletname şartının bir kereye mahşus arandığı anlaşılmaktadır.
Davacı dava dışı Oda yönetimine vekalet vermiş olup 6098 sayılı TBK 42 maddesinde; Temsil olunanın, hukuki bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabileceği veya geri alabileceği yine Temsil olunan verdiği yetkiyi üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya kısmen geri aldığını onlara bildirmediği takdirde, yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceği düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK 47. Maddesinde; Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesini, yetkisiz temsilciden istenebileceği, ancak, yetkisiz temsilcinin, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesini istenemeyeceği düzenlenmiştir. Davacı tarafından dosyaya, davacının dava dışı oda yönetimine verdiği temsil yetkisini geri aldığı ve sınırlandırdığına ilişkin şirkete yöneltilmiş bir beyanı olduğuna dair bir delil sunulmamıştır. Bununla birlikte davacının faturalar tanzim ederek tahsilat yaptığı, tahsilat belgelerinde ve faturalarda herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediği görülmüştür. Davacı somut olayda zarar uğradığını bu zararın yetkisiz temsilci ile temsilcinin yetkisiz olduğunu bilerek işlem yapan davalının kusurlu eylemleri ile neden olduğunu ispat külfeti altında olup davacının dosyaya bu yönde deliller sunmadığı, istinaf talepleri arasında açıkça yemin delilinin hatırlatılmadığı yönünde bir istinafının bulunmadığı ve bu hususun da HMK 355 uyarınca kamu düzenine ilişkin olmadığı görülmekle davanın reddi yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davacı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 29/09/2022 tarih ve 2021/396 E. – 2022/701 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacılar tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/12/2022