Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2714 E. 2022/2713 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2714
KARAR NO: 2022/2713
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2022
ESAS NO: 2020/132
KARAR NO : 2022/826
KARAR TARİHİ: 14/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 14/12/2022
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait davalı sigorta şirketine … poliçe numarası ile kasko sigortalı … Plakalı … model … marka araçta 20.07.2017 tarihinde … üzerinde duman çıkmaya başladığını ve devamında motordan alev çıkması neticesinde yandığını, araçta bulunan ve çevredeki kamera kayıtları ile de durumun ispatlanacağını belirterek, müvekkilinin aracında meydana gelen zararın giderilmesi için davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını, ancak araçtaki hasarın kavrulma sonucu meydana geldiğinden bahisle kara araçları kasko sigortası genel şartlarının A.1 maddesine girmediği gerekçesi ile tazminat taleplerinin değerlendirilmediğinin bildirildiğini, olay sonrasında araçta oluşan hasarın nedeninin tespiti amaçlı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, bilirkişi raporunda, sistemde elektrik panelinde yapılan müdahale sonucu oluşmuş olması kuvvetle muhtemel olan yanma gerçekleştiği, araçtaki hasarın kavrulma olmadığı, olayın dumanlı ve belki de alevli yanma olduğu kanaatinin bildirildiğini, bilirkişi raporunun iddialarını da destekler nitelikte olduğunu, kasko sigortasının sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimselerin kastı dışında kusurları ile meydana gelen zararlardan sorumlu olduğunun belirtildiğini, somut olayda araca kasten zarar verilmesi durumunun da olmadığını, yanma nedeniyle meydana gelen hasarlardan davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile öncelikle müvekkili aracında oluşan hasar bedelinin ve mahrum kalınan kazancın tespitine, alacak miktarı net ve belirlenebilir olduğunda artırılmak üzere şimdilik 5.000,00-TL olarak olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalı şirketten tahsiline, yine mahrum kalınan kar nedeniyle 1.000,00-TL zararın reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirkete yapılan başvuru sonucu hasar dosyası açıldığını, yapılan incelemeler ve araştırmalar sonucu meydana gelen hasarın kavrulma sonucu oluştuğu ve kara araçları kasko sigortası genel şartları A.1 maddesi kapsamına girmediği tespit edildiğinden teminat talebinin değerlendirilmediğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …D. İş sayılı dosyasında da bilirkişi tarafından otobüsün elektrik sigorta paneline yapılmaması gereken birçok müdahale yapıldığı, sigorta değerlerinin olması gerekenden yüksek takıldığı, sigortalarda tek düzelik olmadığı, her birisinin farklı zamanlarda farklı değerlerde ve sigorta değer gösterge tablosuna hiç bakılmadan takıldığının tespit edildiğini, rapora göre de araçtaki elektrik sistemindeki sigortaların atmasına yani sistemin kendini güvenceye almasına engel olmak için ana şartel diyot ünitesi iptal edilip bunun yerine yüksek elektrik akımı sağlanması için kalın bir kablo takıldığını, sigortalı davacı araçta bu yönde bir hasar meydana gelmesine %100 kusuru ile kendisinin sebebiyet verdiğini, sigortalının ihmalinden ve aracın bakım eksikliğinden doğan durumlar haricindeki yanma olaylarında meydana gelen zarar, kasko sigortası tarafından karşılanmadığını, yüksek elektrik akımı sağlanması için kalın kablo takılması ve sigortaların da yüksek değerde kullanılması nedeni ile araca kasten verilen zararlar sigorta teminat kapsamı dışında olduğunu, kara araçları kasko sigortası genel şartları A.1 maddesi kapsamına girmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “… Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi heyet raporları, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; çıkan yangın sonucu yanan ve zarar gören araçta meydana gelen zararlardan sigortacının sorumlu olacağı, sigorta sözleşmesinde aksi yönde bir hüküm bulunmadığı, dolayısıyla davalı sigortacının araçta meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, aracın sovtaj bedelinin yaklaşık olarak 60.000,00-TL olarak belirlendiği, rayiç bedel üzerinden satış değerinin ise 150.000,00-TL civarında olduğu, ikisi arasındaki farkın 90.000,00-TL olduğu, bu değerler sonrasında ise davacı tarafın 90.000,00-TL zararının olduğu, sigorta şirketi tarafından davacının talebinin 01.11.2017 tarihinde reddedildiği ve bu sebeple bu tarihte temerrüdün oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmakla, davanın kabulü ile bu zararın sigorta şirketinden tahsiline ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Açılan davanın KABULÜNE, 1-90.000,00-TL’nin 01/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının faiz başlangıcına ilişkin fazla talebinin reddine, …” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Gerek yasayla zorunlu kılınan ve gerekse ihtiyari nitelikteki sigorta türlerinin neredeyse hepsinde ve çoğu zaman Hazine Müsteşarlığı tarafından düzenlenen “Genel Şartlar”da sigorta içeriğiyle ilgili detaylar belirlendiğini, normlar hiyerarşisi kavramı çerçevesinde bakıldığında,her bir norm kendinden sonra gelen hukuk normuna kaynak teşkil etmekte ve sıralamada sonraki normlar önceki normlara uygun olmak zorunda olduğunu, bu durumda, Genel İşlem Şartları niteliğinde olan Kasko Sigortası Genel Şartlarının genel hüküm niteliğindeki Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olamayacağı tartışmasız olduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ve davacının talebi üzerine yapılan tespit sonucu, davacı tarafından sigortalı otobüsün elektrik sigorta paneline yapılmaması gereken birçok müdahale yapıldığı, sigorta değerlerinin olması gerekenden yüksek takıldığı, sigortalarda tek düzelik olmadığı, her birisinin farklı zamanlarda farklı değerlerde ve sigorta değer gösterge tablosuna hiç bakılmadan takıldığı, sistemdeki ana şartel diyot ünitesinin iptal edilip ,bunun yerine yüksek akım geçişinde bile yanmayacak kalınlıkta , sistemi beslemeye devam eder nitelikte ve yine yangına sebep olabilecek bir kablo takıldığı ve bu tür müdahalelerin elektrik sistemindeki herhangi bir aşırı yüklenme ya da kısa devre anında atması gereken sigortaların atmasına engel olduğu, zararın bu sebeple meydana geldiği tespit edildiğini, mahkemenin gerekçesinde, Mülga TTK 1281.maddesiyle kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın, sigortacı tarafından kanıtlanması gerektiği belirtilmiş, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında meydana gelen zararın, sigortalının ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin eylemleri sonucu malın ayıplı hale getirilmesinden kaynaklandığı açık ve net bir şekilde ispat edilmişken, mahkemece müvekkil sigorta şirketi tarafından zararın teminat dışında kaldığının ispat edilmediğinin belirtilmesi de şaşırtıcı olduğunu, ayrıca mahkeme tarafından, sigortalı araçta arıza meydana geldiğinin belirtilmesi de kabul edilemediğini, davacı sigortalının, aracın şartellerini bilerek ve isteyerek iptal etmesi ve bu sebeple aşırı yüklenme sonucu şartellerin atmayarak söz konusu zararın meydana gelmesine arıza demek mümkün olmadığını, bunun bir teknik arıza olmadığını, zararın göz göre göre meydana geldiğini, davacı sigortalı sonucu doğrudan doğruya istemese de bu sonucun meydana gelmesi ihtimalini göze alarak hareket ettiğini, bu sebeple zararın meydana gelmesinde dolaylı veya ihmali kastı bulunmaktadır ve zarar teminat dışı olduğunu, sigortalı, zararı azaltmak, artmasına engel olmak, önlem almak gibi yükümlülükleri varken tam tersine sigortalı malı ayıplı hale getirmiştir. Davacı sigortalının sözleşmenin gereklerini yerine getirmemesi ayrıca akdi kusur olduğunu, dava konusu zararın meydana gelmesine malın ayıplı hale getirilmesinin sebebiyet verdiği sabitken, mahkeme tarafından bu hususun tamamen gözardı edilerek, sigortalının olaydaki kusurunun ağırlığına dahi değinilmeden, meydana gelen zararın tamamının davalı sigorta şirketine tahmil edilmesi hukuka aykırı olduğunu, dava konusu hasarın 20/07/2017 tarihinde meydana geldiğini, söz konusu dava 13/03/2018 tarihinde açıldığını, 6102 sayılı TTK 1420. maddesine göre, sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağını, meydana gelen zararın, sigortalının ya da eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin sigorta sistemindeki oynamalar sonucu, sigortalı malın ayıplı hale getirilmesinden kaynaklamış olup, sigorta edilen malın ayıbından kaynaklanan zararlar kanunen teminat dışıdır ve aksi poliçe ile de kararlaştırılmadığını, bu durumda müvekkil şirketinin sorumluluğu poliçe özel ve genel şartları ile sınırlı olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka ve usule aykırı olması nedeniyle istinaf başvurumuzun kabulü ile kaldırılmasını, davacı tarafça müvekkil şirket aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamlı icra takibine geçildiği için tehiri icraya karar verilmesini, yargılama giderleri, masrafların ve vekalet ücretinin de davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; belirtilen hususlar ve Yargıtay kararları ışığında; dava konusu olayın yanma olduğu, müvekkilin herhangi bir kastı veya kusuru olmadığı sabit olup, zarar yanma nedeniyle gerçekleştiğinden kara taşıtları kasko sigortası genel şartları A.1. maddesi d bendi gereğince zarar teminat kapsamındadır. işbu kara taşıtları kasko sigortası genel şartları madde A.5. ise teminat dışında kalan hususları tek tek sıralamış olup; dava konusu olayın teminat kapsamı dışında olan bir hal olmadığı yerel mahkeme tarafından da tespit edildiğini, hukuka ve hakkaniyete uygun yerel mahkeme kararının işbu gerekçeler doğrultusunda kabulü gerekmekte olup; davalı tarafın istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, davalı tarafın istinaf nedenlerinin hukuki mesnetten yoksun olduğu anlaşılmakla birlikte reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava kasko sigortasından kaynaklı alacak davası olup, davacı ile davalı sigorta şirketi arasında 15/07/2017 başlangıç tarihli genişletilmiş kasko poliçesi düzenlenildiği davacının … plakalı aracında 20/07/2017 tarihinde arızanın meydana geldiği sabittir.
Dairemizin 2020/36 E-2020/60 K sayılı kararıyla;”Buna göre davacı ile davalı sigorta şirketi arasında 15/07/2017 başlangıç tarihli genişletilmiş kasko poliçesi düzenlenildiği, davaya konu hasarın … plakalı aracında 20/07/2017 tarihinde arızanın meydana geldiği sabittir. Açıklamalar ve toplanan deliller ışığında davalı sigorta şirketi davacının gerçeğe aykırı şekilde ihbarda bulunduğunu ispatlayamamış olup bu durumda araçta meydana gelen maddi zararı poliçe kapsamında karşılaması gerekecektir. Öte yandan davacının yoksun kaldığı kazancı talep edebilmesi için sigorta sözleşmesinde bu hususta açık bir düzenleme olması gerekmekte olup taraflar arasındaki sigorta sözleşmesi de incelenerek inceleme sonucu bu yöndeki talep hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda mahkemece davacı tarafa ait aracın servis kayıtları da getirtilerek araçta meydana gelen maddi zarar miktarının ne kadar olduğu, taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinde yoksun kalınan kazancın istenebileceğine dair açık düzenleme olup olmadığı açık düzenleme var ise bu meblağın da hesaplanması için alanında uzman bilirkişi heyeti tarafından ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle kaldırıldığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi incelendiğinde davacının talebinin; meydana gelen yanma olayı sonucunda sigortalı araçta oluşan hasar bedelinin ve mahrum kalınan kazanç bedelinin tahsili talebine ilişkin olduğu, mahkemece Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile araç sovtaj bedeli 60.000,00-TL’nin, araç rayiç satış bedeli olan 150.000,00 TL’den düşülmesiyle kalan 90.000,00 TL zararın ihbar tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, ancak mahkemece davacının mahrum kalınan kar talebi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gibi, davalı vekilince ıslah dilekçesine karşı süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı defi itirazının da değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 294. maddesinde hükmün verilip tefhim edilmesi düzenlenmiş, yasanın 297/II maddesinde ise, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.Bu hükümler, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olmasını zorunlu kılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kısa kararında “davanın kabulüne” denildikten sonra davacının mahrum kalınan kar talebi ile ilgili anlaşılabilir ve denetlenebilir bir hüküm kurulmadığı, usule ve kanuna uygun kısa karar oluşturulmadan gerekçeli karar yazıldığı görülmektedir. Bu durum, HMK’nun 294,297/2 maddesine ve 10.4.1992 gün ve 1991/7 E.,1992/4K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı kararına aykırılık teşkil ettiğinden, (aynı yönde Y.3HD.,2020/4210E. 2020/4034K) ortada denetlenebilir bir karardan (Kısa karardan) söz edebilme olanağı bulunmamaktadır. Yukarıda açıkça belirtildiği üzere mahkemece davacının mahrum kalınan kar talebi konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gibi, davalı vekilince ıslah dilekçesine karşı süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı defi itirazının da değerlendirilmediği görülmüştür. Bu nedenlerle istinaf başvurusunun sair hususları incelenmeksizin, istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, sair istinaf itirazlarının ise bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak; 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a.6.maddesi gereğine Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması ve talebin önemli bir kısmı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 26/10/2022 tarih ve 2020/132 E – 2022/826 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş ve talebin önemli bir kısmı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 14/12/2022