Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/271 E. 2022/287 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/271
KARAR NO: 2022/287
KARAR TARİHİ: 10/02/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2021
NUMARASI: 2019/681 E. 2021/952 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 11/02/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/11/2021 tarih ve 2019/681 E – 2021/952 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle;Davacı kooperatifin 20/02/2011 tarihli genel kurulunda alınan karar gereğince toplam 196 dairenin geçici maliyetinin çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, davacı genel kurulu tarafından şimdiye kadar usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını, önceki tahsilatın geçici maliyet bedellerine ilişkin olduğunu, önceki yönetim tarafından bilinçli olarak kooperatifin yapılah sözleşmeler ile zarara uğratıldığını, davacının bugüne kadar 196 kooperatif üyesi ve 197 arsa sahibi olmak üzere toplam 393 daireyi teslim ettiğini, halihazırda 309 daireninde yarım kaldığını, yapılması gereken toplam 702 daire olduğunu, davacının mevcut 305 üyesi olduğunu ve bunlardan 196’sının davalı gibi dairesi ve tapusunu almış kişiler olduğunu, yanlış hesaplamalar ile tüm yükün 109 üyeye yüklendiğini, dairelerin eksik bedeller ile teslim edildiğini, evini teslim alan üyelerden aylık aidat miktarının %40 oranında kira bedeli alınması yönünde genel kurul kararı olmasına rağmen bu bedelin alınmadığını, borçların tam olarak hesap edilmediğini, yeni yönetim tarafından tüm bu yanlışlıkların tespit edilmesi üzerine 21/04/2019 tarihinde genel kurul yapılarak önceki tüm hesapların iptalı ile yeniden kesin maliyet hesaplanmasına karar verildiğini, önceki yönetim ve ilgililer hakkında Kayseri C. Başsavcılığı’nın 2019/18630 soruşturma nolu dosyasında suç duyurusunda bulunulduğunu, 21/04/2019 tarihli genel kurulda kararların oybirliği ile alındığını, kararların iptali amacı ile açılan dava olmadığını, alınan kararların üyelere tebliğ edildiğini ve sürecin usule uygun yürütüldüğünü, ödeme yapmayan üyeler hakkında takip başlatıldığını, genel kurulda alınan kararların amacının üyeler arasında eşitliğin sağlanması olduğunu, davalının kooperatif üyeliğinin devam ettiğini, üyeliğinin sonlanmasını gerektiren durum olmadığını, davalının kooperatife olan 180.549,00 TL kesin maliyet borcunu ödemediğini, arabulcuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, davalının kooperatiften almış olduğu taşınmaz üzerinde ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talepleri olduğunu belirterek kısmı davaolarak şimdilik 5.000 TL kesin maliyet bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilene karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının açılan davada hukuki yararı olmadığını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davalının taşınmazı 2017 yılı Nisan ayında satmak ile kooperatif üyelğinden ayrıldığını, dava değerinin belli olması nedeni ile kısmi dava açılamayacağını bu nedenle eksik harcın tamamlanması gerektiğini, davacının 2012 yılında dairesini teslim aldığını ve 2017 yılında sattarak devrettiğini, davalının daha sonra Antalya 5. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarı ile kooperatif üyeliğinin sonlandırılması talep ettiğini, sonrasında davalının genel kurul toplantılarına davet edilmediğini, davalının istifası nedeni ile kendisinden talepte bulunulamayacağını, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davalının md.10 gereği kooperatiften çıkma hakkı bulunduğunu, ortaklık payının başkasına devredilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “…Mahkememizce dosya arasına celbedilen tüm kayıt ve belgeler, alınan uzman bilirkişi raporları ve ek raporu bir bütün halinde değerlendirildiğinde; Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1077 E, 2021/1226 K sayılı ilamı da dikkate alındığında, davacının üyesi olan davalıdan kooperatif üyeliğinden kaynaklı kesin maliyet bedeli alacağını talep edebileceği, taşınmazın başkasına devredilmiş olmasının davacıyı kesin maliyet borcundan kurtarmayacağı, davalı istifa etmiş olsa bile taşınmazı devretmediği sürece dava konusu borcunun devam edeceği, benimsenen bilirkişi heyetinin 07/09/2020 ve 25/01/2021 tarihli ek raporuna göre davacının talep edebileceği kesin maliyet bedelinin 179.077,00-TL olduğu, kesin maliyet bedelinin tebliğ tarihinden itibaren 1 ay sonra muaccel olacağı, davalıya … Gazetesinde ilanen yapılan tebligatın 27/07/2019 tarihli olduğu gözönüne alındığında davalı borcuna 28/08/2019 tarihinden itibaren genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oranı üzerinden gecikme faizi uygulanacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve böylece Davanın Kabulü ile, 179.077,00 TL’nin 5.000,00 TL’sinin kısmi dava tarihi olan 29/10/2019 tarihinden itibaren, ıslah dilekçesi ile artırılan bakiye 174.077,00 TL’nin ise ıslah tarihi olan 06/10/2021 tarihinden itibaren yıllık %18(aylık %1,5) oranında işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davanın kabulü ile,…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı müvekkilinin kendisine ait üyelik payına yönelik olarak tüm kesin hesap bedelini ödediğini, 2012 yılında kooperatiften teslim aldığı taşınmazını 2017 yılında satarak devrettiğini, bağımsız bölüm tapusunun devri üzerine müvekkilinin de bu devirden sonra tapuyu devrederek davacı kooperatife de hem üyelikten çıkartılmasını ve hem de devir hususunu ihtar ettiğini, dosya kapsamında müvekkilinin Antalya 5. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarı ile kooperatif üyeliğinin sonlandırılmasını talep ettiği hususunun tartışmasız olduğunu, kararda yer verilen Kooperatiften taşınmazını edinen ortağın, üyelikten istifa etse bile edindiği taşınmazı kooperatife iade etmediği sürece istifası hüküm ve sonuç doğurmayacağına ilişkin değerlendirmenin kabulünün mümkün olmadığını, zira müvekkilinin istifa suretiyle kooperatif ortaklığından çıktığını ve durumu ihtaren kooperatife bildirdiğini, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 10. maddesi uyarınca her ortağın kooperatiften çıkma hakkı olduğunu, davalı müvekkilinin iş bu dava bakımından taraf sıfatının da bulunmadığını, mahkemece müvekkilinin istifa beyanına hiç bir sonuç bağlanmaksızın hüküm tesis edildiğini, müvekkilinin daha önce diğer kooperatif üyelerinden daha fazla ödeme yapmış olması dikkate alınmaksızın karar verildiğini, davalı kooperatifin anasözleşmesinin 17/son maddesi; “Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer, …” hükmünü içerdiğini, kararda devir olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmişse de yeni malikin durumu hakkında yeterli araştırma yapılmaksızın hüküm kurulduğunu, Kooperatiflerde ortaklık sıfatının açık bir yönetim kurulu kararı olmaksızın eylemli olarak yani zımnen kazanılmasının da mümkün olduğunu, ortaklık sıfatının eylemli olarak kazanılmasının da açık kapı ilkesinin bir sonucu olarak görülebildiğini, zira Kooperatiflerin değişir ortaklı ve değişir sermayeli tüzel kişi ortaklıklar olduğunu, mahkemece yeni malikin genel kurullara davet edilmesinin, hazirun cetvellerinde isminin gösterilmesi, diğer kooperatif ortaklarının yararlandıkları haklardan yararlandırılması gibi durumların mevcudiyeti gibi hususlarda hiç bir araştırma yapılmaksızın hüküm tesis edildiğini, bu bakımdan da söz konusu kararın eksik araştırma nedeni ile yasaya ve Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihadına aykırı olduğunu, davacı kooperatifin 21/04/2019 tarihli genel kurulunda gündemin 10. maddesinde alınan kararlar hükümsüz olup, müvekkiline usulüne uygun çağrı yapılmadığını ve karara ilişkin itiraz hakkı kullanmasına imkan tanınmadığını, davacının alınan kararların üyelere tebliğ edildiğini ve sürecin usule uygun yürütüldüğünü ileri sürmüşse de usulüne uygun çağrıya dayanmayan genel kurul kararının mutlak butlan ile malül olup müvekkili aleyhine sonuç doğurmasının mümkün olmadığını ileri sürerek istinaf başvurularının kabulüne,Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/681 E. 2021/952 K. sayılı kararının kaldırılmasına, Yargılama giderleri, harç ve masraflar ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.İhbar olunan vekilince sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’ın Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/681 E. , 2021/952 K. sayılı dosyada ekli bulunan cevap dilekçesinde ifade ettiği üzere 2017 yılı Nisan ayında müvekkile taşınmazını devretmiş olup kooperatif üyeliğini devretmediğini, müvekkilinin taşınmazı davalı taraftan iyi niyetle o dönem ki rayiç bedel üzerinden satın aldığını, müvekkilinin, davalı tarafın borç bilgilerini kontrol ettiğini ve tapuda herhangi bir ipotek veya şerh kaydıyla karşılaşmadığını, davalının müvekkiline taşınmazı devretmiş olmasının kooperatif üyeliğini de devretmiş olacağı anlamına gelmeyeceğini, zira söz konusu iki işlemin birbirinden bağımsız olduğunu, bunun yanında müvekkilinin taşınmazın kooperatif şirket tarafından yapıldığını bilmeden devraldığını,borç ilişkilerinden doğan alacak haklarının nispi nitelikte olmaları nedeniyle alacaklının bu hakkı sadece borçluya karşı ileri sürebildiğini, davacı ile davalı arasında kooperatif sözleşmesi ilişkisi olup bu sözleşmeden doğan alacakların müvekkiline karşı nispilik ilkesi gereği ileri sürülemeyeceğini, somut olayda müvekkilinin sadece taşınmazı devralmış olup kooperatif üyeliğini devralmadığını, Hal böyleyken davacı ile davalı arasındaki kooperatif sözleşmesinden doğan herhangi bir uyuşmazlığın iyi niyetli üçüncü kişi müvekkiline yükletilmesinin yersiz olduğunu, müvekkilinin kooperatif üyeliğini devralmamış olması sebebiyle Kooperatif Genel Kurul kararıyla çıkarılmış olan maliyet hesabının yalnızca kooperatif üyelerini bağlayacağını, müvekkilinin davalıdan kooperatif tarafından yapılmış olan bir konutu devraldığını, fakat kooperatifle arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin mevcut olmadığını, zira müvekkilinin “S.S. … Kooperatifi” adlı kurumun varlığını ilk kez dava ihbar dilekçesinin kendisine tebliğiyle öğrendiğini, .öylelikle davalı ile müvekkili arasında sadece taşınmazın devri ilişkisinin olup müvekkilinin herhangi bir talepte bulunmadan kooperatife kendiliğinden üye yapılamayacağını, Kooperatif hissesinin devredilmek istendiğinde hissesini devredecek olan kişinin kooperatif yönetimine yazılı müracaatta bulunması gerektiğini, hissesini devrettiğini ve alan kişinin de devir aldığını bildirmesi gerektiğini, aksi takdirde eski üyenin kooperatif üyeliğinin devam ettiğini beyan ederek müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olması ve kooperatif üyesi olmaması nedeniyle haklarının korunmasını talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilİ kooperatifçe 20.02.2011 tarihinde yapılan Genel Kurul ile biten ve teslim edilen konutların geçici maliyetlerinin tespiti için komisyon kurulması, belirlenen maliyetin ve şerefiye bedellerinin ilgili üyelere tebliğ edilmesi kararı alındığını ve üyelere teslim edilen toplam 196 dairenin geçici maliyeti çıkarılarak üyelerden talep ve tahsil edildiğini, Bilirkişi komisyonu tarafından hesaplanan maliyetlerde arsa sahiplerine yapılan dairelerin maliyetleri kooperatif ortaklarına pay edilmediğini, iş bu dairelerin maliyetlerinin kooperatif üzerine yani halihazırda evini teslim almamış üyelerin üzerine bırakıldığını, yine geçici maliyetlerin hesabındaki kat, cephe ve şerefiye bedeli farklarının da gerçeği yansıtmadığını, eksik ve hatalı maliyet hesaplarıyla kooperatif ortaklarına kat mülkiyet tapuları ferdileştirme ile verildiğini ve daireleri teslim edilen 197 arsa sahibinin daire maliyetlerinin hesaplanmayarak ve kooperatiften dairesini teslim almış üyelere yansıtılmayarak 506 dairenin maliyeti (teslim edilen 197 arsa sahibi dairesi, devam eden 152 üye dairesi ve devam eden 157 arsa sahibi dairesi) geriye kalan 109 üyeye yüklendiğini, Kooperatiften istifa eden üyelere olan borçlar, evlerini teslim alan üyeler için kullanılan banka kredisi borçları, vergi, sgk vs. borçlar dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçlar dairesini teslim almamış üyelere bırakılmış tüm bu sebeplerle evini almamış kooperatif üyeleri açısından büyük mağduriyetler ortaya çıktığını, tüm bu nedenlerle 21.04.2019 tarihinde yapılan kooperatif olağan genel kurul toplantısında şimdiye kadar hesaplanan tüm geçici/kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini, bu kararın değişen koşullar çerçevesinde daha önce alınan ve uygulanan kararın üyeler arasında eşitliği sağlamaması sebebiyle alındığı ve üyeler arasında eşitliği sağlama amacı taşıdığını, bu bakımdan geçerli olduğu ve kazanılmış hakları ihlal etmeyeceğinin açıkça ortada olduğunu, davalının, her ne kadar kooperatiften edindiği taşınmazı üçüncü bir kişiye satıp devrettiğini, ardından kooperatife ihtar göndererek kooperatiften istifa ettiğini beyan ettiyse de davalı taşınmaz ile birlikte üyeliğini devretmediğini, Kooperatifin devamlılık ilişkisine dayandığını, şayet davalının kooperatifle ilişkisinin kesilmesini istiyorsa kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmesi gerektiğini, yahut üyeliği taşınmazı devrettiği kişiye devretmesi gerektiğini, bununla birlikte dosya kapsamında alınan bilirkişi ek ve kök raporunda sabit olduğu üzere, davalının ödediği miktarın kesin maliyet ödemesi olmadığının sabit olduğunu, davalının, kendisinin kooperatif üyesi olmadığını, ferdileştirme suretiyle evini aldıktan sonra kooperatif ile bir ilişkisinin kalmadığını iddia ettiğini, ancak müvekkili kooperatifin henüz tasfiye aşamasına geçmemiş olup, halihazırda tamamlanması ve üyelere teslim edilmesi gereken birçok daire bulunduğunu ve bu amaçla inşaat faaliyetlerinin devam ettiğini, davalının da müvekkili kooperatifin önceden tamamlanmış dairelerinden kura ile adına tahsis, teslim ve tapuda devredilmiş olan üyelerinden olup, davalının kooperatif üyeliğinin henüz devam ettiğini, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre kooperatiften dairesini teslim almış olmanın kooperatif üyeliğini sona erdiren sebepler arasında yer almadığını, her ortaın kooperatiften çıkabileceğini ve ortağa tazminat ödeme yükümlülüğünü getirilebileceğini ancak bu durum mutlak olmadığını, zira eşitlik ilkesine göre ortaklıktan çıkma işleminin ortaklığa bağlı hakların alınmasından önce ve hakların alınmasından sonra olmak üzere iki şekilde ele alınması gerektiğini, öyle ki yapı kooperatiflerinde ortağın, kooperatiften ortaklık hakkına bağlı olarak konut veya iş yeri almadan çıkıyorsa bu durumda serbestçe çıkabileceğini, fakat konut ya da işyerini aldıktan sonra çıkıyorsa ortaklık hakkına bağlı olarak aldığı konutu veya iş yerini kooperatife iade etmesi gerektiğini, Yargıtay kararları ve doktrinde hakim olan görüşe göre üyenin kooperatiften elde etmiş olduğu menfaati iade etmeden istifasının geçerli olmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davaya konu üyenin kooperatife ulaşmış herhangi bir istifası, ortaklıktan çıkmaya yönelik irade beyanı ya da kooperatif üyeliğinden ihracına yönelik bir kararın bulunmadığını, davalı vekilinin iddia ettiği şekilde bir üyenin genel kurula davet edilmemesinin üyelik sıfatını etkilemediğini, hususta bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde değerlendirildiğini, bu sebeple davalının halen kooperatif üyesi olduğunu ve usulüne uygun şekilde hesaplanmış, tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş olan kesin maliyet bedelinden sorumlu olduğunu, bu bağlamda yerel mahkeme kararının usule, yasaya, kooperatif mevzuatı ve hukukuna, yerleşik Yargıtay ve İstinaf içtihatlarına uygun olduğu kanaatinde olduklarını, her ne kadar davalı tarafından davalıya ibraname ve ilişik kesme belgesi verildiği belirtilmiş olsa da benzer mahiyetteki müvekkili kooperatifin Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/877 K. Sayılı dosyasında yapılan istinaf incelemesinde; yönetim kurulu tarafından verilen ilişik kesme belgesinin hüküm ifade edemeyeceğini, genel kurul kararının gerekli olduğuna hükmedildiğini, yine dava dışı başka bir kooperatifçe yine davaya benzer mahiyette üyeden inşaat maliyeti istemine ilişkin görülen davalarda istinaf mahkemelerince; üyenin ibra edilmesinin ancak o tarih itibariyle borcunun olmadığı anlamına geleceğini, ileride doğacak olan borçlardan üyelenin sorumlu olacağının hüküm altına alındığını, davalının istinaf dilekçesinde, davaya konu kesin maliyet hesabını kooperatifçe düzenlenen 2019 tarihli genel kurulda alındığını bu ölçüde bu genel kurulun yoklukla malul olduğunu beyan ettiyse de bu iddianın kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili kooperatifin söz konusu kesin maliyet hesabını yalnızca genel kurul kararına istinaden değil Kooperatif anasözleşmesinin 61. Maddesine göre çıkarttığını, keza bu maddeye göre kooperatiften tapusunu alan üyelere kesin maliyet hesabı çıkartma yetkisinin yönetim kuruluna verildiğini, bu doğrultuda 2019 tarihli genel kurul iptal dahi edilse bu durumun davalarına herhangi bir etkisinin olmayacağını, bununla birlikte görülmekte olan dava ile aynı mahiyette başkaca davalılar tarafından söz konusu genel kurulun iptali için dava açılmış olup bu dava olan Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/54E. 2021/1135K sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, kaldı ki davalarına dayanak olan 2019 tarihli genel kurula ilişkin iptal davasının açılması için hak düşürücü sürenin geçtiğini, sonuç olarak 2019 tarihli genel kurul usul ve yasaya uygun olarak yapıldığını beyan ederek davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, kooperatif ortağına karşı açılmış kesin maliyet bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalı kooperatif ortağı olmadığını kooperatiften taşınmazı devr aldıktan sonra hiç bir genel kurula çağrılmadığını bu doğrultuda kesin maliyet adı altında kendisinden herhangi bir alacağın istenmeyeceğini beyan ederek karara karşı istinaf yasa yoluna baş vurduğu görülmüştür.Bilindiği üzere bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur.İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de talep halinde sorumlu olacaktırKooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin verilmesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir. (23. Hukuk Dairesi 2015/9334 Esas 2016/1573)Bununla birlikte Kooperatifler Kanun’un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.Somut olayda davalının sabit ücretli üye olduğuna yada istifa ettiği ve bu istifanın kabul edildiğine dair dosyada delil bulunmadığı gibi davalını kooperatifçe kendisine teslim edilen taşınmazı kullandığı kooperatife iade etmediği sabit olup davacı kooperatifçe usulune uygun genel kurul kararı sonucu alınan kesin maliyet bedelinin istenebileceği yönündeki mahkeme kararı yerinde olup davalının bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.Yine bilindiği üzere Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurullarda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alındığı gibi daha önceden alınan kararlarda değiştirilebilir. Eşitlik ilkesi gereğince hak ve görevlerde ortakların eşit olması kuralı gözetilerek önceki genel kurul kararının değişen şartlar ve kooperatifin diğer ortaklarının durumları da nazara alınarak şartlarda eşitleme yapılmak üzere değiştirilmesine karar verilmesinde ilke olarak müktesep hak ihlali ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. (Yargıtay 23 H.D 2011/933 Esas 2011/936 Karar)Kooperatifler aidat toplayarak inşaatlarını yapar ve amaçlarını gerçekleştirir. Ayrıca kooperatiflerde eşitlik ilkesi geçerlidir. Kooperatiften bağımsız bölüm alınması aidat ödenmesine engel değildir.Davalı kooperatif inşaatlarının devam ediyor olması nazara alındığında kooperatifin aidat toplaması olağandır. Daha önceki genel kurulda alınan kesin maliyet ile ilgili kararın iptal edilmiş olması da aidat toplamaya engel teşkil etmez.( Yargıtay 23 HD 2016/7545 Esas 2019/5329 Karar)Davalı kooperatifçe adına tescil yapıldığını bundan dolayı ibar edildiğini iddia etmiş olup; Bilindiği üzer bir kooperatif ortağının bağımsız bölümüne ait tapu kaydının adına tescil edilebilmesi için, ortağın taşınmazına yönelik olarak kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olması gerekmektedir. Davacı kooperatifçe, bu ilkeye uygun olarak, davalı ortağın bağımsız bölüm davalı adına tescil edilmiştir.Kooperatifçe taşınmaz davalı adına tescil edilmiş ise de , kooperatifin inşaatlarının devam etmesi, ana sözleşmede belirtilen kesin hesabın somut olayda sözkonusu olmadığı, yapılan hesabın tapu tescili öncesi ortağın borcunun belirlenmesine yönelik olduğu açıktır. Böyle bir durumda kooperatifçe davalının borcu bulunmadığına yönelik yapılan işlemler, tapu tescili öncesi hiçbir borcunun kalmadığının belirlenmesine yönelik olup, ileride doğacak borçların talep edilmeyeceği anlamını içermemektedir. Bu açıklamalar ışığında davalının ibra edildiği yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir. İş bu davanın genel kurul kararının iptali davası olmaması nedeniyle genel kurul kararlarının yerindeliğinin denetlenemeyeceği anlaşılmış olup davalının bekletici mesele yapılması yönündeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Davalı alacağın zaman aşımına uğradığını iddia etmiş olup; Bilindiği üzere Kooperatif üyesinin bağımsız bölüm talep hakkı zamanaşımına uğramaz. Bununla birlikte Kooperatif tarafından bunun karşılığında talep edilecek olan inşaat gideri olarak talep edilen aidata da zamanaşımı işlemesi mümkün değildir.(23. Hukuk Dairesi 2017/391 Esas 2020/1615 Karar) Bu durumda mahkemece davalının zaman aşımı itirazın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.
Tüm bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/11/2021 tarih ve 2019/681 E – 2021/952 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 12.232,75 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 3.059,00 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 9.173,75 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/02/2022