Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2664 E. 2022/2793 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2664
KARAR NO: 2022/2793
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/10/2022
NUMARASI: 2020/763 E. 2022/721 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 28/12/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 05/10/2022 tarih ve 2020/763 E – 2022/721 K kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından …. İli, …. İlçesi, …. Köyü, …. Ada, …. Parsel, …. Blok, …. numaralı bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazın davalı borçlu …’ya satıldığını, bu satış işlemi nedeniyle müvekkili şirkete yapılacak ödeme nedeniyle davalı – borçludan takibe konu senedin alındığını ancak şimdiye kadar borçlu tarafından ödemeye ilişkin edimlerin yerine getirilmediğini ve davaya konu takibin başlatıldığını, davalı – borçlunun icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde her ne kadar borcunun bulunmadığını iddia etse de müvekkili şirkete taşınmaz satışı nedeniyle ödemede bulunmadığını ve borcunu ödemede temerrüde düştüğünü, bunun üzerine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyası ile müvekkili şirket tarafından davalı – borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğundan bahisle öncelikle alacaklarının karşılıksız kalmaması adına borçlunun taşınır, taşınmaz mallarıyla, üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, davalının haksız ve yersiz itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; davaya esas teşkil eden icra dosyası incelendiğinde kambiyo senedinin, kambiyo senedi vasfıyla icra edileceği 3 yıllık sürenin geçmiş olmasından sonra icraya konulduğunun görüleceğini, bu sürenin basiretli bir tacirin kesinlikle unutmayacağı ve atlamayacağı bir süre olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa böyle bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin davacıya güvenmesinin bedelini mahkemede yargılanarak ödediğini, kambiyo vasfını yitirecek kadar uzun süre beklenilen bir senedin ödenmediğinin ispatının davacıda olduğunu, senedin üzerinde oynamalar olduğunu, hem senedin süresinin geçtiğini hem geçirilmiş hem de üzerinde oynamalar yapıldığını, senet üzerinde oynamalar yapılarak müvekkilinin zarara uğratılmak istendiğini, senet üzerinde yapılan oynamalar ve düzeltmelerin açıkça bir suç olduğunu, davacı taraf bu senedin gayrimenkul satışına istinaden verildiğini, sundukları ödeme makbuzundan da anlaşılacağı üzere 04.11.2016 tarihinde …. Bankası’ndan 500.000,00-TL olarak kullanılan konut kredisinin şirket yetkilisi …. tarafından bizzat banka şubesinde teslim alındığını, 04.11.2016 tarihinde …. Bankasında hesabı olan müvekkilinin eşi tarafından altın hesabının Türk Lirasına çevrildiğini ve müvekkilinin hesabına aktarıldığını, aynı gün paranın çekildiğini, gayrimenkulün geri kalan tutarı için de müsaade istendiğini, söz konusu alacak ödenmemiş ise bu alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesinin daha kolay bir tahsilat yöntemi olduğunu, davacının kötü niyetli olduğundan bahisle davacının haksız davasının reddine, %100’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, takibin iptaline, davaya konu gayrimenkul üzerindeki davacı lehine ipoteğin kaldırılmasını, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…10/01/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; tarafların ticari defterleri üzerinden yapılan inceleme neticesinde hazırlanan asıl bilirkişi raporunun sonuç kısmında değişikliği gerektiren bir husus bulunmamakla birlikte, davacı tarafından ibraz edilen ve ek bilirkişi raporunun konusumu oluşturan taraflar arasında imzalanan “Satışa Aracılık Yapıldığına Dair Tellaliye Satış Sözleşmesi”nin mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde, davacı tarafından ibraz edilen ve 19.10.2016 tarihinde taraflar araşında (davacı, davalı ve emlak komisyoncusu ….) imzalanan Tellaliye Satış Sözleşmesinde davaya konu edilen ve davacı tarafından davalıya satılan taşınmazın satış bedelinin 800.000,00-TL olarak belirlendiği, bu tutarın 625.000,00-TL’si için davacı tarafından davalıya fatura düzenlendiği ve bu tutar üzerinden tapuda devir işleminin yapıldığı, kalan 175.000,00-TL’nin, 150.000,00-TL’si için davalı tarafından 43.250,00-Euro dava konusu senedin davacıya verildiği ve bedelinin davalı tarafından ödenmediği, kalan 25.000,00-TL için davalı tarafından davacıya herhangi bir alacak belgesi verilmediği, tellaliye sözleşmesinde belirtilen 800.000,00-TL taşınmaz satış tutarının 625.000,00-TL tutarındaki kısmının davacı defterlerine yansıtıldığı, kalan kısmın davacı defterlerinde kaydının bulunmadığı, tellaliye sözleşmesinin mahkemece kabulü halinde davalı tarafından davacıya verilen 43.250,00-Euro tutarındaki senedin davalı tarafından ödenmediğinin tespit edildiği bildirilmiştir. Davacı tarafça yemin deliline dayanılması nedeniyle mahkememizin 13/04/2022 tarihli duruşmasında, yemin metnini hazırlaması için davacı tarafa 2 haftalık kesin süre verilmiş fakat davacı tarafça yemin metni sunulmamıştır. Bilindiği üzere yemin delili, kesin delildir. Yemin deliline dayanan taraf yemin metnini mahkemeye sunmasının ardından yemin eda edilip edilmemesine göre davanın sonucunu doğrudan etkiler. Yapılan yargılama aşamasında davacı tarafın somut delillerle davasını ispat edemediği, verilen kesin süre içinde yemin metni sunmadığı, yemin deliline dayanmaktan imtina ettiği görülmekle, davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca takip başlatılmasında davacının kötü niyetli olduğunun ispatlanmaması nedeniyle davalı tarafın kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığından aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Açılan davanın reddine,…” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekillerince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflarınca davalı/borçlu aleyhine açılan itirazın iptali davasının yerel mahkemece yemin delilinin kesin delil olduğunu, yemin metni hazırlama için süre verildiğini ancak yemin metninin sunulmadığını, yemin metni akabinde yeminin eda edilip edilmemesine göre davanın sonucunun etkilendiğini, davanın somut delillerle ispatlanamadığını, verilen kesin süre içinde yemin deliline dayanmaktan imtina edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olmakla, verilen karar usul ve esas yönünden yasaya; Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, Müvekkili şirket tarafından davalı/borçluya …. İli …. İlçesi ….Mahallesi …. ada, ….parsel …. Blok …. Bağımsız bölüm nolu taşınmaz satılmış olmakla, satış tarihinde taşınmaz taraflar arasında kararlaştırılan satış bedelinin 800.000,00 TL olduğunu, ancak tapuda devrin düşük bedel üzerinden 625.000 TL olarak gösterildiğini, satış bedelinden kalan 175.000 TL için 25.000 TL’nin hemen ödeneceği beyan edildiği için kalan 150.000 TL bedelli 2. Derece 2. sıra ipotek tesis edildiği ve ipoteğin 2. Sırada olması sebebi ile ayrıca takibe konu edilen 43.250,00 EURO bedelli bono senedinin alındığı (bu bedel senedin tanzim tarihi itibariyle 150.000,00 TL’ye tekabül etmekle) iddia edildiğini ve bu iddiaya ilişkin olarak tapu kaydı, senet sureti, taraflar arasında imzalanan tellaliye sözleşmesinin dosyaya sunulduğunu, ayrıca satış işine aracılık eden ve tellaliye sözleşmesinde de imzası bulunan emlak komisyoncusunun tanık olarak gösterildiğini, davalı tarafından senetteki imzaya, senedin varlığına, tellaliye sözleşmesine ve tellaliye sözleşmesindeki imzaya itiraz edilmediğini, taşınmazın müvekkilinden satın alındığının kabul edildiğini, ancak taşınmazın satış bedelinin 625.000,00 TL olduğunu, bu bedelin 500.000,00 TL’lik kısmının kredi çekilerek ödendiğini, kalan kısmın eşine ait altın hesabının nakde çevrilerek ödendiğini, kalanı için de ipotek tesis edildiğini, taşınmaz satışından kalan borcun bulunmadığının iddia edildiğini, davalının senetteki imzaya ve senedin varlığına itiraz etmediği gibi, tellaliye sözleşmesi altındaki imzasına da itiraz etmiş olmadığını, davanın ispatlanamadığına dair gerekçenin dosyaya sunulan deliller gözetildiğinde kabulünün mümkün olmadığını, yerel mahkemece davanın somut delillerle ispatlanamadığını, yemin teklifinden de imtina edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, ancak dosya kapsamı incelendiğinde dava konusu alacağın varlığı ve miktarının dosyaya sunulan delillerle ile ispatlanmış olmakla, aksine davalı tarafın taşınmazın satış bedelinin tamamını ödediğini ispat edemediğini, dosyaya sunulan ilk raporda müvekkilinin defterinde taşınmaz faturasının 631.250,00 TL (625.000 TL+6.250,00TL KDV) olduğunu, bu bedelin tahsil edildiğini, taşınmazın satışından kaynaklı başka bir kaydın bulunmadığı tespitinin yapıldığını, ancak söz konusu raporun aksi bizzat davalının dosyaya sunduğu beyan dilekçesi ile açıkça ortaya konulduğunu, bu ikrar ile davnın ispatlandığını, davalının, dosyaya sunduğu tarihsiz beyan dilekçesinde, taşınmazın satış bedelinin 730.000,00 TL; satış masrafının da 25.000,00 TL olduğu bu bedel toplamının 755.000,00 TL’yi ödediğini ileri sürdüğünü, bu beyanına rağmen dosyaya, 500.000,00 TL bedelli dekont ile 105.000,00 TL bedelli eşi adına eşinin hesabından para çekildiğine dair dekont olmak üzere toplam 605.000,00 TL bedelin ödediğini ileri sürdüğünü, kendi ikrarına göre bakiye 125.000,00 TL bedelin ödendiğine dair herhangi bir beyanda bulunmadığını, bu hali ile davalı, taşınmazın satış bedelinin tapuda ve müvekkilinin defterinde görünen gösterilen 625.000,00 TL olmadığını, tapu devir bedelinin düşük gösterildiğini açıkça kabul ve ikrar ettiğini, davalının aynı dilekçede 25.000,00 TL satış masrafı ile kalan 125.000 TL satış bedeli olmak üzere toplam 150.000,00 TL için ipotek tesis edildiğini bildirdiğini, davalının beyanına göre taşınmazın satış bedelinin, tapu masrafı dahil 755.000,00 TL olarak kabul edildiğini, davalı dahi dilekçesinde taşınmazı 625.000,00 TL’ye satın almadığını, taşınmazın bedelinin 625.000,00 TL olmadığını açıkça ikrar ettiğini, mahkeme önündeki ikrarın ise hukuki niteliği itibariyle kesin delil olduğunu, dosyada alınan ek raporda da tellaliye sözleşmesinin kabulü halinde davalı tarafın davacıya 43.250,00 euro tutarında borçlu olduğunun tespiti yapıldığını, bu halde ek raporda alacağın varlığı ve miktarı da tespit edilmiş iken bu raporun gözardı edilmesinin ve bu belgelerin somut ve yazılı delil olarak kabul edilmemesinin yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafça taşınmazın satış bedeli olan 800.000,00 TL’nin tamamının ödendiği hususu ispat edilebilmiş değil iken, yemin metni sunulmaması nedeni ile davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mevcut dosyada taşınmazın satış bedelinin 625.000,00 TL olmadığını, tellaliye sözleşmesi ile sabit olduğu üzere 800.000,00 TL’ye satıldığı ve satış bedelinin tamamının ödenmediğinin ek rapor ile ispat edildiğini, bir an için aksi kanaatle hareket edilmiş olması halinde dahi davalının kendi beyan dilekçesine göre davalının, taşınmazı 730.000,00 TL satış
bedeli ve 25.000,00 TL de masraf olmak üzere 755.000,00 TL’ye satın aldığını ikrar ettiğini, buna karşılık 605.000,00 TL’ ödediğini ileri sürdüğünü ve dosyaya bu kadarlık dekont sunduğunu, bu haliyle karşı tarafın, ikrar ettiği 755.000,00TL bedelden kalan 150.000,00 TL borcun nasıl ve ne şekilde ödendiğini ileri sürmediğini, bu konuda herhangi bir iddiada bulunmadığını, belge sunmadığını taşınmazın tamamının bedelinin ödenmediğinin davalının kendi beyanları ile sabit iken, daire satışı için düzenlenen fatura bedeli dikkate alınarak tanzim edilen kök rapora dayanarak, taraflarına yemin teklif etmek üzere süre verilmesi ve bu husustaki ara karardan rücu taleplerinin reddedilerek, yemin teklif edilmediği gerekçesi ile davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ispat külfetinin yer değiştirdiği ve emsal yargıtay kararlarının gözetilmeden karar tesis edildiğini, taraflarınca sunulan tellaliye sözleşmesi, taşınmaz üzerine tesis edilen ipotek, ilamsız takibe konu edilen senet, davalının açık ikrarı,kendi belirlediği satış bedelinin dahi tamamının ödendiğine dair dosyaya belge sunulamadığını, dosyada dinlenen tanık beyanı, ek rapor bir arada değerlendirildiğinde taşınmazın satış bedelinin 800.000,00 TL olduğu ve tamamının ödenmediği taraflarınca ispat edilmiş olmakla, aksi husus yani taşınmazın satış bedelinin 800.000 TL olmadığı ve bedelin tamamının ödendiği konusundaki ispat külfetinin davalıda olduğunu, yemin teklifinin iddianın ispatı hususunda somut ve yasal delil sunulamaması halinde mümkün olduğunu bu hali ile taraflarınca iddianın ispat edilmiş olmakla, aksinin davalı tarafından ispat edilemediğinin ortada olduğunu, bir an için aksi kanaatle hareket edilecek olması halinde davalının bono bedelini ödemiş olması halinde senedi almamış olmasının ipoteğin kaldırılması için talepte bulunmamasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ileri sürerek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/763 esas, 2022/721 karar sayılı kararının kaldırılarak davanın kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen doyasında, mahkeme tarafından verilen kararın sadece kötü niyet tazminatına ilişkin kısmına itiraz etme zorunluluğu hasıl olmakla bu karar bakımından, kararın ortadan kaldırılarak İstinaf Mahkemesince dosya geri gönderilmeden dosya üzerinden karar verilerek davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, yerel mahkeme kararının davacının davasını tam ve eksiksiz delillerle değerlendirerek reddettiğini, davacı tarafın alacaklı olmadığının açık ve net bir şekilde bilirkişi raporlarında dile getirildiğini, ayrıca yine davacı taraf kesin delil olan yemine başvurduğunu, fakat yemin metnini dahi sunamadığını, her türlü yargılama aşamasını bir kenara bıraksak dahi yemin delili nedeniyle dosya hakkında zaten kesin delil nedeniyle karar verildiğini, bu nedenle de istinaf aşamasında davacının istinaf taleplerinin zaten incelenmemesi gerektiğini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatı verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususta yanılgıya düşüldüğünü, davacı tarafın anonim şirket olduğunu, yani basiretli bir tacir kavramının tam da kendisi için yazıldığı muhatap olduğunu, muhasebe sisteminin ve alacak verecek kaydının, en üst seviyede, harfiyen tutulması gereken yegane şirket ve tacir olduğunu, bu bakımdan, davacının kendi alacağı olup olmadığını bilmemesi hayatın olağan akışına ters olduğunu, dosyadaki mevcut bilirkişi raporlarına göre, davacının alacağı olmadığının açıkça ortada olduğunu, ayrıca davaya konu edilen senedin hiçbir yerde kaydının olmadığını, en önemlisinin ise, senet vadesi geçtikten sonra icraya konulduğunu, yani bir diğer deyişle, davacının müvekkiline sattığı dairenin değeri yükselince senedi icraya koyup biraz daha para kazanmak istediğini, davacı tarafın, vadesinden sonra koyduğu senedin vadesini geçtiğini açıkça bildiğini, Yargıtay kararları açıkça müvekkilin haklılığını ortaya koyduğunu, davacının takipteki kötü niyetine karşılık, mahkeme tarafından kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereği Yargıtay kararlarıyla sabit olduğunu, Yargıtay kararlarının açıkça davacının kötü niyetli olduğu durumda, kötü niyetli sayılacağı durumda ve hatta kötü niyetli olmasa bile yaptığı harekete göre de, kötü niyet tazminatıyla cezalandırılacağını belirttiğini, tüm bu şartlar altında yerel mahkeme kararının, sadece kötü niyet tazminatı yönünden ortadan kaldırılarak tazminat taleplerinin kabulüne, verilecek duruşma gününde de ayrıca bu hususları huzurda anlatmak şartıyla ve dosyanın yerel mahkemeye iade edilmeden İstinaf Mahkemesi bünyesinde yeniden karar yazılmak suretiyle değerlendirilmesine karar verilmesini vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yine davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı davalıya ….İli …. ilçesi ….Köyü … Ada …. parsel …. Blok …. Numaralı bağımsız bölümü sattığını satış dolayısıyla davalıdan takibe konu senedi aldığını, tapuyu davalı adına tescil etmelerine rağmen davalının senet bedelini ödemediğini belirterek eldeki takibi başlatığını belirtmiştir. Kayseri Genel İcra Dairesi’nin …. esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklının …… A.Ş., borçlunun … olduğu, 43.250-Euro (381.586,10-TL) toplam alacak üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, takip dayanağı olarak 04.11.2016 düzenleme 04.03.2017 vade tarihli malen kayıtlı 43.250 Euro bedelli senedin gösterildiği görülmüştür. Davacı ticari şirket olup TTK 16. Maddesi uyarınca tacirdir.
İlamsız Takibe dayanak olarak gösterilen senedin …. İli ….ilçesi …. Köyü …. Ada …. parsel …. Blok …. Numaralı bağımsız bölümü sattığını satış dolayısıyla düzenlendiği hususunda taraflar arasında ihtilaf yoktur.Uyuşmazlık senedin tapuda gösterilen bedeli aşan kısım yönünden düzenlenip düzenlenmediği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.Senedin unsurlarıyla ilgili bir uyuşmazlık ve dava değildir.
6102 sayılı TTK ‘nın “Ticari iş karinesi” başlıklı 19. Maddesi incelendiğinde; “(1) Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.
(2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.” düzenlemesi yer almaktadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.
Yasanın 3. maddesinde; ” mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine anılan yasanın 3/d maddesinde, “hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır.Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Somut olay değerlendirildiğinde, davalının Gelir İdaresi Başkanlığı belgesi incelendiğinde …. tarihinde işini sonlandırdığının anlaşıldığı, yani dava tarihinden önce davalının tacirlik sıfatının sonlandığı,dava tarihi itibariyle tacir olmadığı,davalının mesken olarak kullanmak amacıyla satışa konu taşınmazı satın aldığı, nitekim satışa konu taşınmazın davalının mernis adresinde kayıtlı taşınmaz olduğunun Takbis kayıtlarından anlaşıldığı, belirtilen satış işleminin bu anlamada ticari sayılmasına durumunun elverişli olmadığı, davalının yasada tanımlandığı şekilde mesleki veya ticari amaçla hareket etiğine dair dosyada delil bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı Yasanın kapsamında olduğu, somut davanın/uyuşmazlığın yani “tüketici davası/uyuşmazlığı”, dava konusu işlemin de “tüketici işlemi” niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. O halde mahkemece Tüketici mahkemesine görevsizlik karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı görülmüştür. 6100 sayılı HMK 353/1a-3 hükmünde mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması halinde bölge adliye mahkemesince, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği düzenlenmiş olup bu doğrultuda davacı ve davalının istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının ve Davacının İstinaf Başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile,
2-HMK’nun 353/1-a.3 maddesi gereğince -KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 05/10/2022 tarih ve 2020/763 E – 2022/721 K sayılı kararının esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
3-İstinaf edilen kararın esası ve tarafların istinaf sebepleri incelenmeden HMK nun 353/1-a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının mahkemenin görevsizliği yönünden kaldırılmış olmakla,HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın ilk derece mahkemesince taraflarına tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde taraflarca Yerel Mahkemesine müracaat/talep edilmesi halinde, dosyanın yeniden yargılamasının yapılması için görevli KAYSERİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmek üzere dosyanın KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ İADESİNE,
4-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendilerine ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf eden tarafların istinaf aşamasında yapmış olduğu istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının görevli ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 353/1-a.3 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 22/12/2022