Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2584 E. 2022/2623 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2584
KARAR NO: 2022/2623
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2022
ESAS NO: 2021/898
KARAR NO: 2022/647
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/12/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 08/12/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/09/2022 tarih ve 2021/898 Esas – 2022/647 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının bir dönem ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti. tarafından davalı bankadan genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, söz konusu kredinin teminatını teşkil etmek üzere 04/07/2014 tanzim tarihli, 4.000.000,00-TL bedelli şirket ortaklarından … ‘ın borçlu olduğu, lehtarının davacı olan ve tüm şirket ortakları tarafından ciro edilen ancak ödeme tarihi belirtilmemiş olan senet düzenlenerek davalı bankaya teslim edildiğini, davalı banka ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişki devam ederken işbu şirketin ekonomik darboğaza girdiğini ve ödemelerini ifa etmekte sıkıntı yaşamaya başladığını, bu nedenle dava dışı konkordato talepli olarak Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/627 Esas sayılı yargılama dosyasının ikame edildiğini, davalı bankanın ise bu şirketten adi alacağı bulunması nedeniyle söz konusu dava dosyasına müdahil olarak katıldığını, söz konusu yargılama dosyası kapsamında mahkemece ihtiyati tedbir kararı ile şirket hakkındaki tüm takiplerin ve davaların durmasına karar verildiğini, ancak bankanın şirketten alacağını, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının sadece şirket hakkında olması, şirket yetkilileri hakkında icrai işlem yapılmasının yönünde her hangi bir engel bulunmaması nedeniyle şirket ortaklarının borçlu olarak yer aldığı 04/07/2014 tanzim tarihli 4.000.000,00-TL olan senedin vade tarihini 29/05/2019 tarihi olarak doldurulduğunu, ve asıl alacak şirket borcu olan 1.342.000,00-TL üzerinden Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas (birleşmeden önceki esası Kayseri 7. İcra Müdürlüğü’nün … Esas) sayılı icra takibini başlattığını, davalı bankaya, icra takibine dayanak olan borca mahsuben 556.547,26-TL ödeme gerçekleştirildiğini, dava dışı şirket tarafından Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibine de dayanak olan borca istinaden yapılan tüm ödemelere rağmen davalı bankaca yapılan tahsilatların icra müdürlüğüne bildirilemediğini ve cebri icra işlemlerine devam edildiğini belirterek davacının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası kapsamında davalı bankaya yapılan ödeme miktarı olan 556.547,26-TL borçlu olmadığının tespitine ve davalı bankanın kötü niyetli olarak yapmış olduğu tahsilatları icra dosyasına bildirmemiş olması nedeniyle bu miktarın % 20 ‘sinden az olmamak üzere icra kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı tarafın borçlu olmadığının tespitini talep etmişse de huzurdaki davanın ikamesinde davacının hukuki yararı olmadığını, davalı tarafça ödemelerin yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmadığını, zira davalı bankanın ödemeleri inkar etmediğini tam aksine yapılan ödemeleri icra dosyasına bildirdiğini, yine huzurdaki dosyanın konusunun maddi hukuka ilişkin olmayıp takip hukukundan kaynaklandığını, bu kapsamda davacının işbu davayı ikame etmesinde hukuki menfaati olmadığını, yapılan ödemeleri icra dosyasına bildirilmiş olup bu hususun artık maddi vakıa teşkil ettiğini, maddi vakıaların ise tek başına tespit davalarına konu edilemeyeceğini, öte yandan; davacı taraf her ne kadar 556.547,26-TL tutarında ödeme yapıldığını beyan etmişse de; yapılan ödemelerin tamamı davacı tarafından yapılmadığını, bu kapsamda yalnızca davacının yapmış olduğu ödemelerin işbu davaya konu edilmesini; dava dışı şahıslarca yapılan ödemenin nazara alınmamasını talep ettiklerini, zira dava dışı şahıslarca yapılan ödemelerin huzurdaki dava ile bir bağlantısı bulunmadığını, başka bir deyişle; mahkemeden yalnızca davacı … adına olumsuz tespit hükmü kurmasını talep ettiklerini, mahkemenin aksi kanaatte olduğunu kabul edecek olunması halinde bu kapsamda dava dilekçesinde yer alan dava dışı şahıslar yönünden de inceleme yapılacağı da kabul edilirse bu sefer de aktif husumet yokluğu doğacağını belirterek davanın hukuki yarar bulunmaması nedeni ile usulden reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine mahkemece aksi kanaatti olunması halinde davanın konusuz kalması sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde; davalı alacaklının haricen tahsil ettiği borçlu tarafın kısmi ödemesi eldeki dava açıldıktan sonra icra dosyasına bildirdiği açıktır. Bu durumda davanın esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve tayin eder (HMK m. 331/1). O hâlde mahkememizce, bu husus gözetilerek, davacının talebi hakkında konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücreti konularında HMK’nın 331/1. maddesine göre davacının davayı açıldığı tarihteki haklı olduğu dikkate alınarak davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilmek gerekmiştir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır. Somut uyuşmazlıkta davalının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğuna ilişkin delil bulunmamaktadır. Bu nedenle koşulları bulunmadığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.Öte yandan, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (I) sayılı tarifenin, “Yargı Harçları” başlığı altında düzenlenen “Karar ve ilam harcı” başlıklı III. kısmının 1. fıkrasında, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı; 2-(a) fıkrasında ise, 1’inci fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlar ve davanın reddi kararlarında maktu karar ve ilam harcı alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda; konusu belli bir değerle ilgili bulunan davada esas hakkında karar verilmesi halinde nispi harç alınacağı; usule ilişkin nihai kararlarla, davanın konusuz kalması halinde verilecek kararlarda ise maktu harç alınacağı kuşkusuzdur (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 28/12/2021 tarihli, 2021/2913 Esas ve 2021/13762 Karar sayılı ve 27/12/2021 tarihli, 2021/7990 Esas ve 2021/13624 Karar emsal kararları). Bu nedenle maktu harç alınmasına karar verilmiş……” 1-Davanın konusuz kalması nedeni ile ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 2-Koşulları bulunmadığından davacının kötü niyet tazminatı isteminin reddine, dair karar verilmiştir.
İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin 19.09.2022 tarihli celsesinde davanın konusuz kalması nedeni ile “esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş olup aynı zamanda aleyhlerine nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, mahkemenin vermiş olduğu bu kararın hatalı olduğunu, Kayseri Genel İcra Dairesinin … sayılı takip dosyasında davalı banka alacaklının, davacının ise borçlu sıfatı ile yer almakta olup takibin devam ettiğini, davacı tarafça; icra dosyasına 556.547,26 TL ödeme yapıldığı öne sürüldüğünü, ancak bu ödemenin tamamının davacı tarafından değil dava dışı icra dosya borçlularınca da yapıldığını, davalı banka tarafından yukarıda yapılan ödeme miktarı inkar edilmemekte olup yargılamanın her aşamasında beyan edildiği üzere bu hususta bir ihtilaf da bulunmadığını, taraflar arasındaki ihtilaf takip hukukundan kaynaklanmakta olup davacı borçlu tarafın, icra takibi içinde sahip olduğu hakları kullanmak yerine huzurdaki davayı ikame ettiğini, …Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz bir kimsenin (borçlunun), gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava…”(6.HD. 28.06.2012 T. 5835/9683; 28.06.2012 T. 5830/9692; HGK. 07.12.2011 T.) şeklinde tanımladığını, yukarıda yazılı nedenler yönünden davanın açılmasına sebebiyet verecek hiçbir neden olmadığını, zira borcun gerçek bir borç olup davacının bu konuda bir itirazda bulunmadığını, aynı şekilde taraflar arasında mevcut olan hukuki ilişkinin ise icra takibine konu edilen takip dayanağının belge olan alacak-borç ilişkisini içerir belgeden anlaşıldığını, “…Davacının devam eden icra takibi içinde sahip olduğu hakları kullanmak yerine, ayrı bir dava ile borcun bittiğinin tespitinde hukuki yararı bulunmadığından, davacının bu nedenle reddedilmesi gerekeceğini…”(4. HD. 09.10.2006 T. 11321/10575) yukarıda paylaşılan Yargıtay kararından da görüleceği üzere davacı borçlunun icra dosyası üzerinden ikamesi mümkün şikayet hakları mevcutken huzurdaki davanın ikamesinde hukuki yarar mevcut olmadığını, bu nedenle huzurdaki davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, “…Dava menfi tespit davası olup, İİK’nın 72. ve 89. maddeleri gereğince para ödendikten sonra menfi tespit davası açılamaz…Mahkemece açıklanan bu yön gözetilerek hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır… ” (19. HD. 12.12.2013 T. E:15340, K:19787) davacının temel iddiasının davalı bankaya yapılan kısmi ödemelerden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemi olduğunu, yukarıda paylaşılan Yargıtay kararlarından da görüleceği üzere; sadece borcun ödendiği iddiasına dayalı olarak menfi tespit davasının ikamesinde hukuki yarar bulunmadığını, zira davalı bankanın icra dosyasındaki alacağının gerçek bir alacak olup yukarıda da değindiği gibi söz konusu borcun halen devam ettiğini, aksinin kabulünün icra dosyasındaki alacaklıya haricen kısmi ödeme yapan her borçlunun aradan çok kısa bir zaman dilimi geçmesinden sonra menfi tespit davası açması anlamına gelecek ve bu şekilde davalı alacaklı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi isteneceğini, somut uyuşmazlığın takip hukukundan kaynaklanmakta olup mahkemede davanın ikamesinde davacının hukuki yararı bulunmadığını, bu nedenle huzurdaki davanın usulden reddine kararı verilmesi gerekirken esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, bilahare mahkemenin 19.09.2022 tarihli celsesinde davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve davanın açılışına sebebiyet veren tarafın davalı olduğuna kanaat getirilmesi nedeniyle aleyhine yargılama gideri ve nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, bir an için dahi davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararın isabetli olduğunu kabul edecek olursak; işbu takdirde aleyhimize maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/898 Esas 2022/647 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Mahkemece re’sen nazara alınacak olan nedenlerle davalı tarafın usul ve yasaya aykırı olan istinaf başvurusunun esastan reddine, ilk derece mahkemesi kararının onanmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava; davacı aleyhine takibe konu edilen alacağın bir kısmının takip tarihinden sonra ödendiği ancak harici ödemelerin icra takip dosyasına davalı takip alacaklısı tarafından bildirilmediği iddiasına dayalı borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeniyle reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.Borçlu tarafından haricen yapılan ödemenin icra takip dosyasına bildirilmemesi üzerine yapılacak ödemenin takip dosyasına yansıtılmayacağı düşüncesiyle, kendisini hiç ödeme yapılmamışçasına borcun tamamı üzerinden takibe devam edilebileceği tehdidine karşısında “böyle bir borcu bulunmadığının ödeme yapıldığının saptanması ” için menfi tespit davası açabileceği kabul edilerek, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacı/borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz etmesi, ancak takibin durmasını sağlamakta olup, icra takibini ortadan kaldırmamaktadır. Takibin iptali ise eldeki davanın açılmasından sonra gerçekleşen bir sonuçtur. Bu nedenle, davacının, takibe konu icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararı vardır. Diğer taraftan, davalı/alacaklının harici ödemelerinin icra takip dosyasına bildirilmemesi hiç ödeme yokmuş gibi borcun tamamı üzerinden takibe devam edilebileceği tehdidi altında bulunması nedeniyle davacının menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı vardır.Davalı tarafından davacı ve dava dışı diğer takip borçlularına karşı yapılan takipte haricen 556.547,26 TL ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Davalı bankanın ödemeleri icra dosyasına 31.12.2021 tarihinde dava açıldıktan sonra bildirdiği, dava açıldığı tarihte davalının takip dosyasına yapılan kısmi ödemeyi bildirmediği, takibin devam ettiği, en son yapılan kısmi ödemenin tarihinin 03.06.2021 olduğu görülmekle davalı tarafın haricen tahsil edildiği tartışmasız olan toplam 556.547,26 TL ödemeyi hemen bildirmeyip 31/12/2021 tarihinde bildirerek işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği, iş bu menfi tespit davasına değin harici tahsilatın icra dosyasına bildirilmediği, davalı alacaklı tarafından tahsiller bildirilmediği için takip tüm alacak miktarı üzerinden dava tarihi itibariyle devam olduğu için davacının dava açmakta hukuki yararı bulunduğu, davanın başlangıcındaki duruma göre davacı tarafın haklı olduğu, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 331. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği, icra dosyasına ödemenin ön inceleme tutanağının imzalanmasından önce bildirildiği, bu nedenle AAÜT’nin 6. Maddesi uyarınca vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerektiği kanaatine varıldığı görülmüş olup, mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, ödemenin dava açıldıktan sonra takip dosyasına bildirilmesinden ötürü davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik kararında, hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığına kanaat edilmiş, davalının istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 19/09/2022 tarih ve 2021/898 E. – 2022/647 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL nispi istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davalı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/12/2022