Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2544 E. 2022/2555 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2544
KARAR NO: 2022/2555
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/09/2022
ESAS NO: 2022/151
KARAR NO: 2022/673
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 24/11/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2022 tarih ve 2022/151 Esas – 2022/673 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı arasında 11/08/2018 tarihinde “Personel Taşıma Sözleşmesi” imzalanmış olup, bu sözleşmeye göre davalı, davacı şirket çalışanlarının taşıma işini yapmayı üstlenmiş olduğunu, sunulan sözleşmenin “süre” başlıklı 8.inci maddesinde sözleşme süresinin 1(bir) yıl süreli olduğu ve bu sebeple 11/08/2018 tarihinde imzalanan sözleşmenin, 11/08/2019 tarihinde sona ereceği; ancak taraflarca yazılı olarak onaylanması durumunda herhangi bir yazılı mutabakata veya sözleşme yenilenmesine gerek kalmadan otomatik olarak sözleşme süresi kadar uzayacağı açıkça belirtilmiş olduğunu, bu madde hükmü uyarınca davacı şirket ile davalı arasındaki taşıma sözleşmesi ve işbu dilekçemiz ekinde yer alan ihtarnamelerden de anlaşılacağı üzere, önce 2019 yılından 2020 yılına kadar, sonrasında 2020 yılından 2021 yılına kadar uzadığını, söz konusu sözleşme, 11/08/2021 tarihinde de 1(bir) yıl daha uzamış olduğunu, taraflar arasında imzalanan taşıma sözleşmesinin, m.8 hükmü de dikkate alınarak 11/08/2021 tarihinde 1(bir) yıl süre ile 11/08/2022 tarihine kadar uzayacağı açıkça ortada olmasına rağmen, davalı Kayseri 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde sona ereceğini, 2022 yılı için sunulacak taşıma hizmet sözleşmesinin şartları konusunda anlaşma yapılmaması halinde 31/12/2021 tarihinden sonra hizmet sunmaya devam edilmeyeceğini belirtmiş olduğunu, davalının asılsız iddialar içeren Kayseri 13. Noterliği’nin ….. tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesine karşı davacı tarafından, Kayseri 7. Noterliği’nin ….. tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini ve taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde değil, 11/08/2022 tarihinde sona ereceği, dolayısıyla davalının ihtarname içeriğindeki iddialarının kabul edilmediğini, davalının sözleşmeden dolayı üzerine düşen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, ilgili taşıma sözleşmesinin m.8/3 hükmünde yer alan günlük 600,00 TL cezai şartın tahsil edileceği, davalının alacağından mahsup edileceği ihtar edilmiş olduğunu, davacı tarafından keşide edilen ihtarnameye karşılık olarak ise davalı tarafından Kayseri 13. Noterliği’nin….. tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş ve taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde sona ereceği, ancak 11/08/2022 tarihinde sona ereceği kabul edilse dahi ilgili taşıma sözleşmesinin günümüz ekonomik koşullarına uyarlanması gerektiği, bu nedenle aynı şartlar altında taşıma sözleşmesinin sürdürme imkanının bulunmadığı, aşırı ifa güçlüğü çektiği, uyarlamaya ilişkin anlaşma yapılmaması halinde 31/12/2021 gece 23:00 vardiyası giriş ve çıkışı yapıldıktan sonra taşıma hizmetinin sonlanacağı ihtar edilmiş olduğunu, davalının işbu asılsız ihtarına karşılık olarak ise davacı tarafından Kayseri 10. Noterliği’nin ….. tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş ve davalının Ocak 2022 boyunca ilgili taşıma sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle, daha yüksek bedel üzerinden başka bir firma aracılığıyla taşıma işleminin gerçekleştirildiği, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin m.8/3 hükmünde belirtilen günlük 600,00 TL ceza bedelinin, davalının alacağından mahsup edildiği, 25 gün boyunca taşıma hizmeti sunmayan davalıdan, toplam 15.000,00 TL (600,00 TL x 25)’nin alacak miktarından düşülerek, bakiye kalan miktarın davalı hesabına gönderildiği ihtar edilmiş olduğunu, davalı, davacı tarafından ceza bedeli olarak 15.000,00 TL’nin alacak miktarından mahsup edilmesinden sonra davacı aleyhine, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ….. E. Sayılı dosyası kapsamında ilamsız icra takibi yapmış, takibin kesinleşmesi üzerine ise davacı şirketin hesaplarına bloke koydurmuş ancak açıklanacağı üzere davalı tarafından başlatılan ilamsız icra takibi, bu icra takibi sebebiyle konulmuş olan blokeler açıkça hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğundan, davacı davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının ve icra takibinin iptal edilmesi gerektiğinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, öncelikle, davalının ihtarnamelerinde iddia edilen taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde sona ereceği hususunun asılsız ve yersiz olduğu, ek olarak sunmuş oldukları taşıma sözleşmesinin m.8/1 ve 8/2 hükmünden kolaylıkla anlaşılmakta olduğunu, dilekçe ekinde yer alan taşıma sözleşmesinin mahkemece dikkate alınmasını talep ettiklerini, hiçbir şekilde yoruma ve değerlendirmeye gerek olmayacak derecede açık olan m.8/1 ve m./2 hükmü uyarınca, davalının ihtarnamelerinde belirttiği hususların yerinde olmadığı sabit olduğunu, kaldı ki, taraflar arasında taşıma sözleşmesinin 11/08/2018 tarihinde, 1(bir) yıl süre ile imzalandığı ve bu sözleşmenin davalının ihtarnamelerinde de kabul ve ikrar edildiği üzere önce 2019 yılından 2020 yılına kadar, sonrasında 2020 yılından 2021 yılına kadar uzadığı izahtan vareste olduğunu, şu durumda, 11/08/2021 tarihinde halen taraflar arasında geçerli olan taşıma sözleşmesinin, aynı süre ile 2022 yılına kadar değil de, 31/12/2021 yılında sona ereceğinin iddia edilmesinin anlaşılamamış olduğunu, basiretli tacir konumunda olan davalının, bu şekilde asılsız, yersiz iddialarda bulunması, başta dürüstlük kuralı olmak üzere hukukun genel ilkelerine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, kaldı ki, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde sona erdiği düşünülse dahi, ek olarak sunmuş olduğukları taşıma sözleşmesinin m.8/2 hükmünde yer alan; “Taraflar sözleşmenin bitiminden en geç 15 gün önce yeni dönem için görüşmeleri başlatacaktır. Görüşmenin sözleşme süresi bitiminden önce tamamlanamaması durumunda, Taşıyıcı 30 gün daha aynı koşullarla taşımayı kabul edecektir…” şeklindeki açık düzenlemenin dikkate alınmasını talep ettiklerini, bu çerçevede ihtarnamelerinde 31/12/2021 tarihinde sözleşmenin sona ereceğini iddia eden davalının, 30 gün daha aynı koşullarda hizmet vermesi gerektiği; dolayısıyla Ocak 2022 döneminde de davacı personelinin taşınması işini yapması gerektiği açıkça ortada olduğunu ancak davalı 31/12/2021 tarihinde sözleşmenin sona erdiğini iddia ederek, taşıma sözleşmesindeki edimlerini 31/12/2021 tarihinden itibaren yerine getirmemiş olduğunu, bu durum davalının kötüniyetli olduğunu açıkça göstermekte olduğunu, davalı, her ne kadar aşırı ifa güçlüğü çektiğini ve taşıma sözleşmesinin günümüz ekonomik koşullarına uyarlanması gerektiğini iddia etmiş olsa da; işbu iddianın 6098 sayılı TBK m.138 hükmüne açıkça aykırı olduğunu belirtmek istediklerini, zira; “Aşırı İfa Güçlüğü” kenar başlıklı TBK m.138 hükmüne göre, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Maddede, aşırı ifa güçlüğü çektiğini iddia eden borçlu, öncelikle hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkına sahip olduğu, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmeden fesih hakkına sahip olduğu açıkça düzenlenmiş olduğunu, somut olayda ise davalının aşırı ifa güçlüğü çektiği iddiasını kabul etmemekle birlikte, davalı mahkemeye başvurarak, taşıma sözleşmesinin yeni koşullara uyarlanmasını istemeksizin, ilgili taşıma sözleşmesinin 31/12/2021 tarihinde sona erdiğini iddia ederek, sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğunu, kaldı ki, davacının aşırı ifa güçlüğü yönündeki beyanlarının veya olası savunmalarının dikkate alınmaması gerektiğini, bu hususa ilişkin ispat külfetini üzerlerine almamakla birlikte, önemle belirtmek istediklerini, davalının tacir konumunda olması nedeniyle TTK m.18/2 hükmü uyarınca basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiği, bu sebeple henüz 11/08/2021 tarihinde 1(bir) yıl süre ile uzamış olan taşıma sözleşmesinin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiğine, aşırı ifa güçlüğü çektiğine ilişkin iddiasının TTK m.18/2 hükmüne açıkça aykırı olduğu sabit olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, kısa süreli sözleşmelerde, aşırı ifa güçlüğü çekildiği iddia edilerek sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasının istenemeyeceği açıkça kararlaştırılmış olup; huzurdaki davaya konu taşıma sözleşmesinin 1(bir) yıl süreli olması, her döneme ilişkin olarak yenilenmesi, yani taşıma sözleşmesinin kısa süreli olması nedeniyle davalının aşırı ifa güçlüğü içinde olunduğuna ilişkin iddia ve savunmalarına itibar edilmemesi gerektiği açıkça ortada olduğunu, ayrıca taşıma sözleşmesine göre herhangi bir yükümlülüğü olmamasına rağmen, iyiniyetli şekilde davacı tarafından davalıya karşı her türlü kolaylıklar sağlanmış olup; özellikle her ay artış meydana gelen yakıt fiyatlarından dolayı sözleşme bedeli sürekli güncellenmiş, davalının bu yöndeki talepleri doğrultusunda kararlar alınmış, bunun yanında COVİD 19 pandemi döneminde resmi kurum ve kuruluşlar veya meslek kuruluşları tarafından sağlanan teşvikler, kolaylıkla ve önlemler olduğu dönemde dahi, her ay yakıt fiyatına göre bedel güncellemesi yapılmasına rağmen, davalının aşırı ifa güçlüğü içinde olduğunu ileri sürmesi, davalının kötüniyetli olduğunu, davacının iyiniyetinin suistimal edildiğini açıkça göstermekte olduğunu, basiretli tacir konumunda olan davalının, bu şekilde asılsız, yersiz iddialarda bulunması, başta dürüstlük kuralı olmak üzere hukukun genel ilkelerine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, davacı, taşıma sözleşmesi kapsamında kendisine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirrdiğini, davacı taşıma sözleşmesinde taşıma başına kararlaştırılan bedelleri, davalıya tam ve zamanında ödemiş olduğunu, 31/12/2021 tarihinde davalının toplam 45.617,77 TL e-fatura kesmiş olduğunu, Davacı ise davalının fazladan mazot bedeli kesmesi nedeniyle 31/12/2021 tarihinde 6.525,40 TL bedelli iade faturası kesmiş, 03/01/2022 tarihinde ise davalı adına 6.525,40 TL fiyat farkı faturası kesilmiş olduğunu, davacı, davalının, ilgili taşıma sözleşmesinin m.8/1 ve m.8/2 hükümlerine aykırı davranması nedeniyle, taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin m.8/3 hükmünde belirtilen günlük 600,00 TL ceza bedelini, davalının alacağından mahsup etmiş, bu çerçevede 25 gün boyunca taşıma hizmeti sunmayan davalıdan, toplam 15.000,00 TL (600,00 TL x 25) ceza bedeli, davalının Aralık 2021 dönemindeki alacağından mahsup edilmiş, kalan miktar ise davalının hesabına gönderildiğini, dolayısıyla davacı şirketin, davalıya, taşıma sözleşmesinden kaynaklı herhangi bir borcunun bulunmadığı sabit olduğunu, süreye ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin iddia ve savunmalarının asılsız olduğu somut olarak ortada olan davalının, davacı aleyhine başlatmış olduğu icra takibinin hukuka aykırı olduğu açık olduğunu belirterek takibin tedbiren durdurulmasına, davacı şirketin Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ….. E. Sayılı dosyası kapsamında davalıya herhangi bir borcu bulunmadığın tespitine, davalı tarafından davacı şirkete karşı kötüniyetli bir şekilde takip başlatması nedeniyle davacı şirket lehine takip çıkışı üzerinden en az %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddiaları gerçeği yansıtmamakta olup mahkemeyi yanıltma amacı güttüğünü, öncelikle davacının dilekçesinde belirtmiş olduğu ilk iddia taraflar arasındaki sözleşmenin bitiş süresi ile alakalı olmuş olup, sözleşmenin bitiş tarihinin 11.08.2022 tarihi olduğu ve bu tarihten önce sözleşmenin bitirilemeyeceği yönündeki iddiasını kabul etmenin mümkün olmadığını belirtmemiz gerektiğini, zira ihtarnamede de belirtmiş oldukları üzere sözleşmeler geçmiş yıllardan beri yıl sonu itibariyle yenilenmiş ve bu nedenle de davacı/borçlu şirkete sözleşme bitmeden önce 09.12.2021 tarihinde ihbarname gönderilerek sözleşme şartlarının revize edilmemesi, anlaşma sağlanmaması halinde hizmet vermeye devam edilemeyeceği belirtilmiş, bunun üzerine davacı/borçlu şirket tarafından cevaben ihtarname gönderilerek; ” taraflar arasındaki sözleşmenin 31.12.2021 tarihinde sonlanmayacağı, sözleşmenin 11.08.2022 tarihinde sonlanacağı, bu tarihe kadar taşıma hizmetinin zorunlu olarak kendilerine sunulması gerektiği, tek taraflı olarak sözleşmeyi feshetme haklarının bulunmadığını, feshedilmesi halinde söz konusu sözleşmenin 8.3. Maddesi uyarınca sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirilmediği gün başına 600 TL cezai şartın davalıdan tahsil edileceği iddia ve beyan edilmiş olduğunu, Davacı/borçlu şirketin bu cevabı üzerine taraflarınca yeniden bir ihtarname gönderilerek; ” taraflar arasındaki sözleşmenin 11.08.2022 tarihinde biteceği yönündeki iddialarını kabul etmediklerini, sözleşmenin 2021 yılı sonu itibariyle sona erdiği, bir an gerçekten sözleşmenin iddia olunduğu gibi 11.08.2022 tarihinde sözleşmenin sona erdiği varsayılsa bile TBK m. 138 hükmü uyarınca olağan üstü maliyet artışlarının (maliyet artışları açıklanmıştır) davacı/borçlu şirket tarafından karşılanmaması nedeniyle haklı nedenlerle sözleşmenin feshedildiği bildirilmiş olduğunu, bu ihtarname üzerine davacı/borçlu şirkete aralık ayında verilen taşıma hizmetine mahsus olmak üzere 31.12.2021 tarihli, 45.617,77 TL bedelli, (….. ) numaralı fatura düzenlenmiş ve söz konusu fatura, davacı/borçlu şirketin muhasebe departmanına gönderilmiş, bunun üzerine davacı/borçlu şirket aynı gün 6.525,40 TL bedelli,(….. ) numarası ile (fazla kesilen mazot bedeli iadesi) açıklamasıyla iade faturası düzenlemiş, davacı/borçlunun düzenlediği bu fatura üzerine davalı tarafından yine aynı gün 31.12.2021 tarihinde iade faturasının yansıtması açıklamasıyla 6.525,40 bedelli, ….. numaralı fatura düzenleyerek alınan hizmetin iadesi olmayacağından dolayı iade faturası davacı/borçlu şirkete yansıtılmış, davalı tarafından düzenlenen bu fatura üzerine davacı/borçlu şirket (….. ) numarası ile yeniden iade faturası düzenlemiş ve davalıya göndermiş, bunun üzerine ise davalı tarafından ….. numaralı yeniden iade faturasının yansıtması açıklamasıyla ve hizmet iadesi de olamayacağından yansıtma faturası düzenleyerek davacı/borçlunun düzenlediği ….. numaralı faturayı yansıtmış/iade etmiş, davacı/borçlu şirket, davalının düzenlediği yansıtma faturasına karşılık ….. numarası ile yeniden iade faturası düzenlemiş fakat bu fatura daha sonradan davacı/borçlu şirket tarafından iptal edilmiş olduğunu, görüleceği üzere taraflar arasındaki fatura uyuşmazlığı esasen mazot farkından kaynaklanan toplamda kdv dahil 6.525,40 TL’lik tutar üzerinde oluşmuş olduğunu, davacı şirket, her ay uyguladığı mazot farkı bedelini, davalı tarafından 2022 yılında hizmet verilmeyeceğinden dolayı ödemek istememiş ve bunun üzerine de yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere (….. ) numarası ile (fazla kesilen mazot bedeli iadesi) açıklamasıyla iade faturası düzenlemiş, bu durum taraflarınca kabul edilmemiş ve karşılıklı olarak iade ve yansıtma faturaları düzenlenmiş fakat önemle belirtmek gerekir ki davacı şirket dava dilekçesinde de belirtmiş olduğu üzere mazot bedellerinin özellikle de son dönemde olağan üstü şekilde artması nedeniyle ve söz konusu taşıma sözleşmesinin 4. maddesi uyarınca gelen mazot artışları fatura bedeline (hizmet bedeline) yansıtılmış, kaldı ki bu durum davacının dava dilekçesinin 4. sayfasının 7. paragrafında her ay mazot farkının davalıya ödendiği ve faturalara yansıtıldığı belirtilmiş, kabul edilmiş, hal böyleyken davacının mazot farkını iade ederek davalıya kendince cezalandırmaya çalışması kabul edilemez olup hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mazota gelen zam uyarınca faturalardaki birim fiyat her ay değişiklik göstermiş ve bu fark da hizmet bedeline yansıtılmış, kimi zaman mazot artarken birim fiyat artırılmış, mazot fiyatı düşüş gösterdiğinde de birim fiyat düşürülmüş, bu kapsamda mahkemeye davalı tarafından, davacı/borçluya 2021 Kasım ayında kesilen faturayı iş bu dilekçe ekinde sunduklarını bildirerek 2021 yılı Aralık ayında kesilen faturada gelen zamlardan daha fazla bir mazot bedelinin belirlenmediğini, gelen mazot farkını dahi karşılamayacak düzeyde fatura birim fiyatında davalı tarafından artış yapıldığını belirtmek istediklerini, öyle ki 2021 kasım ayı faturasında birim fiyat 1.490,74 TL iken, 2021 yılı aralık ayının birim fiyatı 1.609,66 TL olmuş, bu haliyle yapılan mazot farkı artış oranı sadece % 8 olarak gerçekleştirilmiş fakat buna karşın her iki fatura tarihi arasında yaklaşık %18 oranında mazotun birim fiyatında artış olduğu, davacı şirketin ise bu mazottaki fiyat artışının yarısına dahi katlanmadığı ortada olduğunu, buna rağmen davacı şirketin fazla mazot iadesi adı altında iade faturası kesmesinin kabul edilemez olduğunu, davacının açıkça sözleşmeye aykırı davrandığını, 2021 yılı kasım ayından dahi daha az tutarda ödeme yapmak istediği görülmekte olduğunu, 2021 yılı kasım ayı ile 2021 aralık ayındaki akaryakıt fiyatlarını gösterir listeyi dilekçe ekinde sunduklarını, kesilen bu iade faturaları dışında (fazla mazot bedeli konusu dışında) davacı/borçlu şirket tarafından eksik ödeme yapılmasına gerekçe olarak gösterilen diğer husus ise davalının ocak ayında davacı şirkete taşıma hizmeti vermediğinden bahisle 15.000,00 TL tutarında haksız ve keyfi şekilde cezai şart uygulandığı yönündeki beyanları olduğunu, öncelikle belirmek gerekir ki davacı şirketin, sona ermiş bir sözleşmeyi kendilerinin istediği gibi yorumlayarak muaccel hale gelmiş taşıma hizmetinden ”cezai şart” adı altında kesinti yapması kabul edilemez nitelikte olduğunu, zira öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin 31.12.2021 tarihi itibariyle sona erdiği her iki tarafın da kabulünde olup davacı şirketin herhangi bir zarara uğramaması açısından da sözleşme süresinin bitmesinden 3 hafta önce kendilerine ihbarname gönderilmiş ve iradelerinin açıklanmış olduğunu, davacı/borçlu şirket her ne kadar sözleşmenin 11.08.2022 tarihinde biteceğini iddia etse de bu durum gerçeği yansıtmamakta olup gönderilen cevabi ihtarnamemizde bu iddialarına karşı gerekli açıklamada bulunulmuş, kaldı ki davacı şirkete ….. tarihinde Kayseri 13. Noterliği’nden ….. yevmiye numarası ile göndermiş oldukları ihtarnamede de bir an gerçekten sözleşme süresinin 31.12.2021 tarihinde sonlanmadığı kabul edilse dahi TBK m. 138 hükmü uyarınca (aşırı ifa güçlüğü) nedeniyle haklı nedenlerle sözleşmenin feshedildiği ifade edilmiş ve söz konusu ihtarname içerisinde somut olarak örnekler de verilerek sözleşme bedelinin uyarlanmasının zorunlu hale geldiği, basiretli bir tacir olarak bu bilinçte olunması gerektiği ifade edilmiş, böylece her halükarda 31.12.2021 tarihi itibariyle taraflar arasındaki taşıma sözleşmesi sona ermiş olup her halükarda davacı/borçlunun üzerine düşen edimini yerine getirmeyen asıl taraf olduğu, basiretli bir tacir gibi davranmadığı, davalı ile anlaşma yapmadığı, sözleşmenin 8.2. maddesinde belirtilen görüşmenin davacının kusurlu ve kasıtlı eylemleri dolayısıyla başlatılamadığı gerek ihtarnamelerden gerekse de dava dilekçesinden anlaşılmakta olduğunu, davacı/borçlu şirket cezai şart uygulamasına dayanak olarak göstermiş olduğu sözleşme metni şu şekildedir: ”taşıyıcı sözleşme boyunca yükümlülüklerini yerine getirmezse getirmediği gün başına Oylum’a 600 TL ceza bedeli öder. oylum bu bedeli taşıyıcının alacağından mahsup eder.” Söz konusu sözleşmenin 31.12.2021 tarihi itibariyle sona erdiği yukarıdaki yapmış oldukları açıklamalardan da anlaşılacağı üzere açık olup, bu durum her iki tarafça da kabul edilmekte ve hal böyleyken sözleşme metninde de cezai şartın sözleşme süresince taşıyıcının görevini yerine getirmemesi halinde söz konusu olduğu belirtilmekteyken sona ermiş/sonlandırılmış sözleşme üzerinden cezai şart adı altında kesinti yapılmaya çalışılması tarafımızca hayretle karşılanmakta olup davacı yanın dilekçesinde, aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmeyi sonlandıramayacakları yönündeki iddiası da izahtan vareste olup taraflar her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceklerini, Kanuni ve Anayasal bu haktan sözleşmeyle dahi vazgeçilemez, feragat edilemeyeceğini, kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmede de bu yönde bir irade açıklaması bulunmamakta olduğunu, davacı/borçlu şirketin, davalı tarafından sözleşmenin feshedilemeyeceği yönündeki iddiası anlaşılamamış olduğunu, öte yandan davacı/borçlu şirketin bir yandan sözleşmenin 11.08.2022 tarihinde sona ereceğini iddia ederken bir yandan da taraflarının beyan ettiği şekilde sözleşmenin bitiş tarihini 31.12.2021 tarihi olduğunu kabul ederek sözleşmenin 8.2. Maddesi hükmü gereğince bir ay daha taraflarının, davalı tarafından taşınması gerektiği yönündeki iddiası anlaşılamamakta olduğunu, davacı/borçlunun bu suretle kendi iddialarının dahi birbiri ile çeliştiğini, davalıya gönderilen ihtarnamelerinde de kendilerinin bu yönde bir iddiası da bulunmadığını mahkemenin bilgilerine sunduklarını, tüm bunların yanında cezai şartın amacının sözleşme taraflarının sözleşme süresince zarara uğratılmasının önüne geçmek olduğu düşünüldüğünde, davacının herhangi bir zararı olduğunu ispat edemediğini de göz önünde bulundurulması gerekmekte olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin bir an gerçekten 31.12.2021 tarihinde sona ermediği düşünülse dahi ülkemiz genelinde 2021 yılı Eylül ayı itibariyle olağan dışı ekonomik gelişmeler yaşandığı, döviz kurundaki ani yükseliş ile birlikte hiper düzeyde enflasyon yaşandığı, tüm emtialar üzerine olağan üstü oranlarda zamların geldiği, reel enflasyonun yıllık bazda %100’lere dayandığı, asgari ücretin rekor düzeyde artırıldığı bir ortamda davalının aşırı ifa güçlüğü çekmesi olağan olup bu durumun davacı şirketçe görmezden gelinmesi, hiçbir şekilde sözleşme revizyonuna gidilmemesi, davacı şirket yöneticileri ile görüşme taleplerimizin reddedilmesi ve randevu verilmemesi karşısında davalının sözleşmeye devam etmesi beklenilemeyeceğini, bu suretle davalının gerçekten aşırı ifa güçlüğü yaşadığı ve davacı şirketçe bu durumun görmezden gelindiği ortada olduğunu, bu suretle davacı/borçlu şirketin en baştan beri kötü niyetli olduğu, taraflarını ise iyiniyetli olarak haftalar öncesinde şirkete ihbarname göndermesi, 2022 yılı itibariyle taşıma işini yüklenen firmaya gerekli tüm bilgilerin paylaşılması ve davacının zarar görmemesi adına tüm şeffaflığı ile hareket etmesine rağmen davacı tarafça bu iyi niyetin suistimal edildiği açıkça görülmekte olduğunu, davacı/borçlu şirketin kötü niyetli ve haksız olarak bu davayı açtığını gösterir başka bir delilleri ise davacı/borçlu şirketin davalıya mail aracılığıyla göndermiş olduğu ”mutabakat formu” olduğunu, zira sunmuş oldukları ve davalıya gönderilen mutabakat formunda 03.01.2022 tarihi itibariyle davacı şirketin, davalıya 39.872,19 TL tutarında borçlu olduğunun görüldüğü, bu tutar üzerinde mutabık olup olunmadığı, mutabık olunması yada bir ay içerisinde cevap verilmemesi halinde mutabık sayılınacağı ifade edilerek davalının iade edilen 6.525,40 TL bedelli iade faturası alacağından vazgeçmesi sağlanmaya çalışılmış, bunun üzerine cevaben mail gönderilmiş ve taraflar arasında cari hesap ilişkisi olmadığından mutabakatlaşma talebi reddedilmiş olduğunu, 03.01.2022 tarihinde davalının alacaklı olduğu tutar (davacının hesabına göre) yukarıda belirtildiği şekilde 39.872,19 TL iken ödeme yapılacağı zamanda bu rakamın 24.872,19 olarak değiştirilmesi davacı/borçlunun iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, mutabakatlaşma taleplerinin taraflarınca reddedilmesi üzerine bir kez daha tasvip etmedikleri şekilde hukuka ve hakkaniyete aykırı şekilde davranış sergilediği açıkça görülmekte olduğunu, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi olmamasına rağmen taraflar arasında bir cari hesap ilişkisi varmış gibi 15.000,00 TL tutarında kesinti yapılması, yapılan kesintinin hukuka aykırı olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu ve keyfi hareket ettiğini göstermektedir. Kaldı ki müvekkilin reel alacağı arz edildiği üzere o dönem itibariyle 45.617,77 TL olduğunu, davalının davacı/borçlu şirket adına düzenlediği ….. tarihli, ….. numaralı ve 45.617,77 TL bedelli faturanın ödenmeyen kısmı için Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ….. esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişilmiş ve takip kesinleştirilmiş ve haciz işlemi uygulanmdığını, hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz iddialarla açılan iş bu davanın reddedilmesini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “…. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; davacının davalıya Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ….. sayılı dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespiti için açılan davada deliller toplanmış ve mali müşavir bilirkişiden 10/08/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Taraflarca sözleşmenin hangi tarihte sona ereceği konusunda farklı beyanlarda bulunulduğu görülmüş olup mahkememizce taraflar arasında imzalanan 11/08/2018 tarihli Personel Taşıma Sözleşmesinin incelenmesinde sözleşmenin bir yılı süreli olarak yapıldığı, daha sonra taraflarca taşıma ilişkisinin devam etmesi nedeni ile sözleşme yenilenmesine gidilmeyip her defasında bir yıl sözleşmenin uzaması şeklinde uygulama olduğu değerlendirilmiş ve bu kapsamda davalının sözleşmenin 31/12/2021 tarihinde sona ereceğine ilişkin iddiasına, bu yönde sözleşmede bir hüküm, davacının kabulü veya taraflar arasında daha sonra düzenlenmiş yazılı bir delil olmadığından itibar edilmemiştir. Davalı tarafça aşırı ifa güçlüğüne dayanılmış ise de TBK madde 138 gereğince öncelikle mahkemeden sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanmasının talep edilmesi gerekmekte olup davalının bu konuda yapmış olduğu herhangi bir başvuruya rastlanmamış ve taraf defterlerinin incelenmesi üzerine alınan bilirkişi raporunda da davacının davalıya aydan aya fazla ödeme yaptığının tespit edildiği görülmüştür. Sözleşmenin 8/2. Maddesi gereğince yeni sözleşmenin oluşturulamaması halinde davalının 30 gün süre ile hizmet vermeye devam etmesi gerektiği ve yine davalının sözleşme boyunca yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde davacının sözleşmenin 8/3 maddesi gereğince davalıdan hizmet verilmeyen gün başına 600 TL cezai şart talep edebileceğinin düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalının sözleşme süresi henüz sona ermeden sözleşmeyi, yasal koşulları yerine getirmeden ve davacı tarafça mağduriyetinin azaltılmasına yönelik ödemeler yapılmasına rağmen sona erdirmesi ile davacının 15.000 TL cezai şart bedelini davalıdan kesmesinin uygun olduğu ve bu kısım yönünden davacının haklı olduğu görülmüş ve geri kalan yakıt bedeli yönünden ise davalının fatura konusu hizmeti vermesi ve taraflar defterlerinin incelenmesi ile de davacının artan değerde ödeme yapması ile bu hususu daha öncede kabul etmiş olması hep birlikte değerlendirilerek davalının bu konudaki takibi yerinde görülmüş….” gerekçesiyle DAVANIN KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ….. sayılı dosyasında davacının 15.000 TL asıl alacak ve buna bağlı feriler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, İİK madde 72/5 gereğince kabul edilen asıl alacak bedeli olan 15.000 TL ve buna bağlı feriler yönünden takibin derhal durdurulmasına, bu hususta ilgili icra müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, davacı tarafça takibin haksız ve kötüniyetle yapıldığı ispatlanamadığından, davacı tarafın tazminat talebinin İİK madde 72/5 gereğince reddine, İİK madde 72/4 gereğince, mahkememizce reddedilen 5.745,58 TL asıl alacak ile 19,04 TL işlemiş faiz ve ferileri yönünden tedbirin kaldırılmasına, davacı tarafça reddedilen kısım yönünden alacağın geç alınmış olmasından kaynaklanan durum nedeni ile 5.764,62 TL’nin %20 si oranında tazminat bedelinin kararın kesinleşmesi halinde teminat bedelinden alınarak davalıya iadesine karar verilmiştir.
İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece davalının aşırı ifa güçlüğü sebebiyle öncelikle sözleşmenin uyarlanmasını istemesi gerektiğine yönelik değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olmadığı hallerde sözleşmenin sona erdirilebileceğini, uyarlamanın mümkün olmaması, aşırı ifa güçlüğünü giderecek değişikliğin madden veya hukuken imkânsız olmasından kaynaklanabileceği gibi; bu değişikliğe diğer tarafın katlanmasının beklenemeyecek olmasından da kaynaklanabileceğini, davalının, davacı şirketin personel taşıma işini yaptığını, artan yakıt fiyatları nedeniyle mağduriyet yaşadığını, davacı tarafın mazot farkını dahi ödemediğini, mazot farkına ilişkin davalı tarafından kesilen faturaya karşı davacı yanın iade faturası kestiğinin bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, davalının davacı şirketin personellerini taşıma işini yapmak için birçok araç tahsis ettiğini ve bu araçların haftanın altı günü, günde en az iki kez şirket personellerini taşıma işini yaptığını, her gün değişen mazot fiyatlarına rağmen mazot artışının dahi ödenmemesi durumunda davalının sözleşmenin uyarlanmasını talep etmesi, menfaatler dengesini koruyacak bir önlem olmayıp davalının zarara uğramasına sebebiyet vereceğini, her gün verilen bir hizmetin varlığı ve her gün artarak değişen bir giderin varlığı nazara alındığında sözleşmenin uyarlanmasının talep edilmesinin beklenen menfaati sağlamayacağı gibi mağduriyetin artmasına neden olacağını, sözleşmenin uyarlanmasını istemenin menfaatler dengesine zarar vereceğinden ve mahkemece hüküm verilinceye kadar edimini ifa etmekte güçlük çeken taraftan zarara katlanmasını beklemenin adaletli olmayacağından sözleşmenin uyarlanmasını talep zorunluluğu bulunmadığını, böyle bir zorunluluğun kabulünün, kanun metni ile korunmaya çalışılan menfaatler dengesini bozacağını, bu nedenle somut olayda aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasının talep edilebilmesinin mümkün olmadığını, zira davalıya dava açarak sözleşmede uyarlama istemek şeklinde yükümlülük yüklenmesinin, her gün zararına taşıma hizmeti sunmasının kendisinden beklenmesi anlamına geleceğini, davalı tarafından başlatılan dava konusu icra takip dayanaklarından birisinin de mazot farkı ödemesine ilişkin fatura olduğunu, hal böyle iken davacı yanın davalının mağduriyetini azaltmaya yönelik bir eyleminin olmadığı yerel mahkemenin davacının mağduriyetini azaltmaya yönelik ödemeler yaptığına ilişkin kabulünün somut olaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin davacı tarafın davalıya 15.000 TL cezai şart bedelini kesmesinin uygun olduğuna yönelik kabulü ve gerekçesinin somut olaya aykırı olduğunu, zira yukarıda da izah ettikleri üzere davacının mazot bedeli farkını dahi ödemediğini, davalının mağduriyetine sebep olduğunun dosyadaki deliller ve bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, kaldı ki mazot bedeli farkının ödenmediğinin mahkemenin de kabulünde olduğunu, hal böyle iken mahkemece davacı tarafın mağduriyetini azaltmaya yönelik ödemeler yaptığından bahisle cezai şartın uygulanmasının uygun olduğuna ilişkin değerlendirme çelişkiye neden olduğunu, davalı tarafından gönderilen ihtarnamelerle sözleşmenin sona ereceği tarihin bildirilmiş, sözleşmenin davalı tarafından aşırı ifa güçlüğü sebepleri oluştuğundan da ileriye dönük olarak feshedildiğinin ihtar edildiğini, bu nedenle davacı tarafın sözleşmenin 8.3 maddesine göre cezai şart kesintisi yapmasının haksız olduğunu, zira devam etmeyen sözleşme üzerinden cezai şart uygulanmasının mümkün olmadığını, kaldı ki davacı şirketin zarar görmemesi için dava dosyası içerisinde bulunan yazılı ihtarname ve ihbarnamelerden de görüleceği üzere kendilerine yeni yılda taşıma hizmeti verilemeyeceği konusunda gerekli bilgilendirmelerde de bulunulduğunu, bu açıdan davalının üzerine düşen tüm edimleri yerine getirmesine karşın davacının, mazot farkı bedelini dahi ödemediğini, açıkça kötü niyetli davrandığını, yerel mahkemece davalının fatura konusu hizmeti vermesi ve defterlerin incelenmesinde davacının artan değerde ödeme yaptığından bu konudaki takibin haklı görüldüğünü ve 5.745,58 TL yönünden davanın reddine ve 5.745,58 TL’nin %20’si oranında tazminat ödenmesine karar verildiğini,ancak davalının alacağı ve mahkemenin kabulünde olan fatura bedeli 6525,40 TL olduğunu, bu hususun bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, yerel mahkemece mazot bedeli açısından 6.525,40 TL’ye hükmetmesi gerekirken 5.745,58 TL’ye hükmetmesi yönündeki kararının da hatalı olduğunu belirterek; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/151 esas 2022/673 karar sayılı ve 21.09.2022 karar tarihli ilamının kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının istinaf dilekçesindeki aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olmadığını, bu durumun menfaatler dengesine zarar vereceği iddialarının dikkate alınmaması gerektiğini, kaldı ki dosya kapsamı uyarınca davalının tacir konumunda olduğu sabit olduğundan, TTK m.18/2 uyarınca davalının basiretli tacir gibi hareket etmekle yükümlü olduğu dikkate alındığında, taşıma sözleşmesine artık katlanılamayacağını, katlanılmasının kendisinden beklenemeyeceği yönündeki iddiasının dikkate alınamayacağının da açıkça ortada olduğunu, bu sebeple davalının soyut olarak sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olmadığı iddiasına itibar edilmemesi gerektiğini, yasal düzenleme olarak hiçbir yoruma mahal vermeyecek işbu durumun yerleşik Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğunu belirterek; tekrara düşmemek adına 31/08/2022 tarihli dilekçemiz ekinde yer alan Yargıtay ilamlarının dikkate alınmasını talep ettiklerini, söz konusu emsal Yargıtay kararları uyarınca, davalının aşırı ifa güçlüğüne ilişkin iddialarını kabul etmemekle birlikte, davalının iddia ettiği aşırı ifa güçlüğünün yasal koşulları oluşmadığı gibi, davalının aşırı ifa güçlüğü nedeniyle mahkeme kanalıyla sözleşmenin uyarlanmasını talep etmediğinin açıkça ortada olduğunu, davacının 15.000,00 TL cezai şarta ilişkin istinaf iddia ve taleplerinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının taşıma sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediğinden, davacı şirket tarafından cezai şart uygulandığını, işbu cezai şart usul ve yasaya uygun olup; taşıma sözleşmesinin süresinden önce sona erdiğini iddia ederek sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalının istinaf iddia ve taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davalının mazot bedeli yönünden ileri sürdüğü istinaf iddia ve taleplerinin de dikkate alınmaması gerektiğini belirterek; davalının asılsız ve yersiz iddialara dayalı istinaf başvurusunun esastan reddine, tüm dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler uyarınca Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/09/2022 tarih ve 2022/151 E., 2022/673 K. sayılı kararının hukuka uygun olduğunun kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava, İİK 72. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasına ilişkindir. Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının davalı, borçlunun davacı olduğu, alacaklının, borçlu hakkında 20.745,58 TL fatura(istenen: %16.75 yıllık diğer)+19,04 TL (31/01/2022-02/02/2022 işlemiş faiz) = 20.764,62 TL toplam alacak nedeniyle ilamsız icra takip başlatılmış olduğu, takibin dayanağı 45.617,77 TL faturadan kalan bakiye tutara dayandığı, söz konusu fatura davacının dosyaya sunulan hesap ekstresinde kayıtlı olduğu, bu faturadan sonra davalıya 01.02.2022 tarihinde 24.872,19 TL ödeme yapıldığına ilişkin kayıt da bulundığı, bu durumda davalının davacıdan bakiye (45.617,77 TL-24.872,19 TL=) 20.745,58 TL alacağı hesaplandığı, davalı taraf da davacıdan bu tutarı talep ettiği anlaşılmıştır. Bu faturanın taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinden kaynaklı olarak düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.Yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararlarında belirtildiği üzere; Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri MK.nun 2 ve 4. maddesinden de esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. 6098 Sayılı Yasanın 138. maddesinde “Aşırı İfa Güçlüğü” madde başlığı altında düzenlemiş, “ Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Maddeye göre ” uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir. Bunun mümkün olmaması hâlinde borçlu, sözleşmeden dönebilir; sürekli edimli sözleşmelerde ise kural olarak, fesih hakkını kullanır.” denilmektedir. Ancak davalı tarafça uyarlama ile ilgili dava yoluna başvurulmamıştır. Buna göre yapılan değerlendirmede sözleşme süresi de nazara alındığında davalının piyasa şartlarındaki değişikliği ileri sürerek belli bir süre sonra sözleşmeyi fesih etmesinin hem sözleşme hükümleri hem maddi hukuk hükümlerine nazaran haklı bulunmamıştır. Taraflar arasında 11/08/2018 tarihli Personel Taşıma Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 8. Maddesine göre sözleşmenin bir yıl süreli olarak yapıldığı, daha sonra taraflarca taşıma ilişkisinin devam etmesi nedeni ile sözleşmenin her defasında yenilemeye gerek kalmadan bir yıl süreyle uzadığı mad. 8 kapsamında değerlendirilmiş ve bu nedenle davalının sözleşmenin 31/12/2021 tarihinde sona ereceğine ilişkin iddiasına, bu yönde sözleşmede bir hüküm olmaması, taraflar arasında daha sonra düzenlenmiş yazılı bir delil, yenileme sözleşmesi olmadığından itibar edilmemiştir. Bu durumda davalının sözleşme boyunca yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde davacının sözleşmenin 8/3 maddesi gereğince davalıdan hizmet verilmeyen gün başına 600,00 TL cezai şart talep edebileceğinin düzenlemesi uyarınca davalının sözleşme süresi henüz sona ermeden sözleşmeyi haksız fesih etmesi nedeni ile davacının 15.000 TL cezai şart alacağının bulunduğunun kabulüne karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır. Yakıt bedeli yönünden ise davalının fatura konusu hizmeti verdiği konusunda ihtilaf olmaması ve taraf defterlerinin incelenmesi ile de davacının artan değerde daha evvelde ödeme yapması ile bu hususu daha öncede kabul etmiş olması hep birlikte değerlendirilerek davalının bu konudaki takibi yerinde görülmüştür. Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 21/09/2022 tarih ve 2022/151 E. – 2022/673 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 1.024,65 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 257,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 767,65 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 23/11/2022