Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2542 E. 2022/2554 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2542
KARAR NO: 2022/2554
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2021
ESAS NO: 2018/421
KARAR NO: 2021/817
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 24/11/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2021 tarih ve 2018/421 Esas – 2021/817 sayılı kararı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı aleyhine 24/12/2015 tarihinde Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile 1.164.986,65-TL fatura ve 570.741,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.735.728,43-TL bedelle takip başlattığını, davacının alacağının 58 adet faturaya dayandığını, bahse konu takibin kesinleştiğini ve davacı malları üzerine hacizler konduğunu, davalı tarafça davacının yaptığı ödemelerin ticari defterlere kaydetmediğini, sadece lehe işlemleri kaydettiğini, davacının davalıya hem anapara hem de faiz borcu olmadığını, davalının ticari defterlerinin lehine delil olamayacağını, çünkü davacı tarafça yapılan bir kısım ödemelerin kaydedilmediğini, davalının ticari defterlerine işlemediği ödemelerin dilekçe ekinde 15 madde halinde sunduklarını, söz konusu ödemelerin davalı şirket tarafından resmi muhasebe kayıtlarına kasıtlı olarak işlenmediğini, bu ödemeler resmi kayıtlara işlendiğinde davacının davalıya borçlu değil, alacaklı olduğunun görüleceğini, davalı tarafından kayıtlara yansıtılmayan davacı ödemelerine ilişkin faks ve imzalı fotokopi belgelerin delil başlangıcı olarak dosyaya sunduklarını, davacı şirket ortaklarının babası … ‘in hisse devrinden kaynaklanan 1.200.000,00-TL alacağının davacı şirket hesaplarına mahsubunun yapılmadığını, icra takibinde borcun sebebi olarak 58 adet fatura gösterildiğini ve 10,50 oranında faiz talep edildiğini, davacının takip öncesi dönem için temerrüde düşürülmediğini ileri sürerek davacının davalı tarafça Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile talep edilen faturalardan borçlu olmadığının tespitine; temerrüt ihtarı çekilmeksizin davacının faiz kaynaklı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin; davalının eski ortağı … ‘in çocuklarının şirketi olduğunu, … ‘in ortaklığı zamanında davalı şirketin İstanbul bölgesi distribütörlüğünü aldığını ve buna göre de davalı şirket ile davacı şirket arasında ticaret gerçekleştiğini, davacı şirketin davalı şirketten bol miktarda mal temini sağladığını, edimini yerine getirmemesi nedeniyle … ‘in ortaklık ilişkisi bozulduğunu ve hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, birikmiş borçların tahsili amacıyla takip başlatıldığını ve hacizler yapıldığını, … tarafından Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2017/1335 Esas sayılı dava dosyası ile hisse devir bedelinin ödenmediğinden bahisle dava açıldığını, söz konusu davanın derdest olduğunu, adı geçen … ‘in bahse konu davada önce hisse devir sözleşmesinde belirtilen 1.200.000,00-TL’nın …’nın borcundan düşüleceğinin kararlaştırılmasına rağmen bunun yapılmadığını belirttiğini, daha sonra … ile ilgilisinin olmadığını ileri sürdüğünü, bu davanın derdest olduğunu, davalının malların bedelsiz olduğunu ileri sürdüğünü, takip konusu faturalara ilişkin malların davalıya teslim edildiğine ilişkin sevk irsaliyesi, müşteri sipariş teyit formu, sevkiyat ve mal teslim formu ile nakliye belgelerinin mevcut olduğunu, davacının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığını, 2012 yılı ve öncesinden 1.501.637,57-TL alacaklı olduğunu ileri sürdüğünü 6 yıl öncesinden böyle yüksek tutarlı alacağı talep etmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının … ‘in hisse bedeli olan 1.200.000,00-TL’lık kısmının …’nın borcuna mahsup edileceğinin kararlaştırıldığını beyan ettiğini, bunun borcu ikrar anlamına geldiğini, 06/02/2012 tarihi itibariyle davalıya en az 1.200.000,00-TL borçlu olduğunu, davacının bu belgenin aksine olan beyanları ve bu belgeden önceki tarihlerde düzenlendiğini beyan ettiği belgeler, ödeme dekontları ve diğer tüm belgelerin hukuken bir hükmü olmadığını, davacının 1.200.000,00-TL’nin mahsup edilmediğine ilişkin beyanının gerçeği yansıtmadığını, icra takibinde 06/02/2012 tarihinden sonraki borçların talep edildiğini, davacının dayandığı faks belgelerinin orijinallerinin dosyaya ibrazı gerektiğini, bu faksların … ‘in ortaklığı döneminde çekilen fakslar olduğunu, sunulan hesap kartının tüm hesapları kapsamadığını, hiçbir satış faturasının kayıtlı olmadığını, davacının borcunun sıfırlandığı iddiasının hukuki bir değeri olmadığını, davacının davalıya 1.057.052,75-TL borcu bulunduğunu, 06/02/2012 tarihi sözleşmede … ‘in davalı şirketten olan 1.200.000,00-TL hisse bedeli alacağının davacı …’nın borcuna mahsup edileceğinin kararlaştırıldığının davacının kabulünde olduğunu, buna göre 06/02/2012 tarihi öncesine ait ödeme ya da borçtan kurtulmaya yönelik iddia edilen belgelerin hukuken hükmünün olmadığını, davacının sunduğu örnek muavin defter kayıtlarının geçerliliği olmadığını, eksik ve tutarsız olduğunu, davacının takipten önceki dönem için faize itiraz ettiğini, distribütörlük sözleşmesinin 6.6. maddesinde sipariş tarihinin ödeme günü olarak taraflarca kararlaştırıldığını, davacının faize itirazının haksız olduğunu, davacının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını açtığı davaların sayısının 5 olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Tüm bu genel açıklamalar dikkate alınarak dosya üzerinde yapılan incelemede; Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.Davanın tarafları ticari defterlere ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanmış, mahkememizce tayin edilen bilirkişiler tarafından her iki tarafın ticari defter ve kayıtları inceletilmiştir. Buna göre icra takibine dayanak yapılan 58 adet faturaların her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, fatura tutarlarının toplamının 1.164.986,65-TL olduğu tespit edilmiştir. Ticari defter kayıtlarına göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin eskiye dayandığı, taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin takip dayanağı olan 58 adet faturadan ibaret olmadığı, taraflar arasında mutabakat sağlanmış bir cari hesabın bulunmadığı, tarafların birbirine gönderdiği faks yazılarının imzasız olduğu ve bir mutabakat içermediği görülmüştür. Davacı vekili davalı tarafından gönderilen faks ve e-mail yazışmalarının yazılı delil başlangıcı olduğunu, bu yazışmalara istinaden taraflar arasında karşılıklı alacak borç ilişkisinin bulunmadığını iddia etmişse de bu yazıların tarafların ticari defter ve mali kayıtlarıyla örtüşmediği, karşılıklı alacak ve borç ilişkisinin sıfırlandığına dair mali kayıtlarda bir veri bulunmadığı, davalı tarafından da kabul edilmediği, davacının yazılı delil başlangıcı olduğunu ileri sürdüğü bu yazılara ilişkin bir mutabakatın bulunmadığı, imzasız ve hangi dönemlere ilişkin olduğu belli olmayan bu yazıların hesaplamalarda dikkate alınması mümkün değildir. Davacının kayıtlara girmediğini iddia ettiği ve dosyaya sunduğu belgeler incelendiğinde cari kayıtlara alınması gereken işlemler kayıtlara alındığında, davalı tarafın kabul beyanı bulunduğundan 06/02/2012 … ‘in hisse devrinden kaynaklanan 1.200.000,00-TL’nin davacının borcundan mahsup edildiğinde davacının davalıdan 350.032,11-TL alacaklı olduğu ve daha sonraki ödemeleri nedeni ile 15/05/2012 tarihinli … nolu 51.743,83-TL tutarlı faturanın 4.729,32-TL’nı ödemiş olduğu, 15/05/2012 tarihinli … nolu 51.743,83-TL tutarlı faturadan 47.014,51-TL borçlu olduğu, 15/05/2012 tarihinden sonra davalının davacıya düzenlemiş olduğu faturaların takibe dayanak yapılanlarından dolayı davalının davacıdan 249.529,51-TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Buna göre TBK’nun 101 ve 102. maddesi kapsamında icra takibi nedeniyle davacının davalıya 249.529,51-TL asıl alacak yönünden borçlu olduğu, 915.457,14-TL asıl alacak yönünden ise borçlu olmadığı görülmüştür.Kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Temerrüt ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez (TBK’nun l17/1. maddesi).Faturaya dayalı takiplerde takip öncesi borçludan faiz talep edilebilmesi için fatura borçlusunun bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Ödeme talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Somut olayda takip tarihinden önce davalı tarafından davacıya gönderilen bir temerrüt ihtarı olmadığı görülmekle davalının takip öncesi faiz talebinin yasal dayanağının bulunmadığı değerlendirilmiştir.Her ne kadar 28/02/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda takip dayanağı 58 adet fatura nedeniyle işlemiş faiz alacağı 104.621,22-TL olarak bildirilmiş ise de, anılan bu miktar TTK’nun 1530. maddesi hükmü uyarınca hesaplanmıştır. Somut olayda faiz hesabında TTK’nun 1530. maddesi hükmü uygulanamaz. Çünkü TTK’nun 1530. maddesi mal tedarik sözleşmesine ilişkin olup olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. İcra takip tarihinden önceki dönem için temerrüt faizine hükmedilmesi TBK’nun 117. maddesi koşullarına bağlı olup icra takip tarihinden önce davalıya temerrüt ihtarı gönderilmesi gerekir. Taraflar arasında da sözleşme ile ödeme günü kararlaştırılmadığı için davalı alacaklı icra takip tarihinden önceki dönem için temerrüt faizi talebinde bulunamaz.Yargılama sonunda toplanan tüm delillere, özellikle benimsenen 28/02/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve 15/03/2018 tarihli bilirkişi kurulu ek raporuna göre Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası nedeni ile 915.457,14-TL asıl alacak ve 570.741,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.486.198,92-TL tutarında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, hüküm kesinleştiğinde 1.486.198,92-TL tutarlı kısım yönünden takibin iptaline, davacının takip nedeniyle davalıya 249.529,51-TL ana para alacağı borcunun bulunduğu anlaşılmakla davacının fazlaya ilişkin menfi tespit davasının reddine karar vermek gerekmiştir. İİK’nun 72/3-4. maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir.Davacı taraf her ne kadar kötüniyet tazminatı istemiş ve davasının da kabulüne karar verilmişse de, davacıya karşı işbu icra takibini başlatırken davalının kötüniyetli olduğunu gösterir somut delil bulunmadığı ve ayrıca davalının kötüniyetli olduğu iddiasının davacı tarafça kesin ve yeterli kanıtlarla ispatlanamadığı dikkate alınarak yasal koşullarının oluşmaması nedeniyle davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Az yukarıda sözü edilen yasal düzenleme doğrultusunda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmediğinden dolayı yasal koşulları mevcut olmadığından davalının İİK’nun 72/4. maddesi gereğince tazminat isteminin reddi gerekmiştir. Yine HMK’nun 329/2. maddesinde ” Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Mahkememizce davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğinden davacı tarafın kötü niyetli şekilde hareket ettiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı dikkate alınarak HMK’nun 329/2. maddesine göre davacı hakkında disiplin para cezası uygulanmasına yönelik davalı isteminin reddi gerekmiş….” davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 1-Kayseri 6. İcra Dairesi’nin 2 … Esas sayılı takip dosyası nedeni ile 915.457,14-TL asıl alacak ve 570.741,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.486.198,92-TL tutarında davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, hüküm kesinleştiğinde 1.486.198,92-TL tutarlı kısım yönünden takibin İPTALİNE, 2-Davacının fazlaya (249.529,51-TL ana para alacağına) ilişkin menfi tespit davasının REDDİNE, 3-Koşulları bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin, davalının ise İİK’nun 72/4. maddesi gereğince tazminat isteminin ve HMK’nun 329/2. maddesine göre disiplin para cezası uygulanması isteminin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.İşbu kararı davacı ve davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde ve istinafa cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle belirtmek gerekir ki, ilk derece mahkemesince davacı tarafın özel evrakta sahtecilik yaptığı, mahkemeye sahte delil oluşturularak sunulduğu, bu nedenle davacı hakkında resen suç duyurusunda bulunulması gerektiği hususundaki ihbarı dikkate alınmayarak, davacı hakkında suç duyurusunda bulunmak üzere davalının muhtariyetine karar verildiğini, olayın ayrıntıları 05.04.2021 tarihli dilekçesinde anlatılmış olup, delillerin de ilk derece mahkemesine sunulduğunu, adil yargılanmayı etkilemeye çalışan ve mahkemeyi yanıltarak hak elde etmek maksadıyla sahte evrak düzenleyen davacı şirket yetkilileri hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına resen suç duyurusunda bulunmasını talep ettiklerini, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinde; “davalı tarafın kabul beyanı bulunduğundan 06/02/2012 … ‘in hisse devrinden kaynaklanan 1.200.000,00-TL’nin davacının borcundan mahsup edildiğinde davacının davalıdan 350.032,11-TL alacaklı olduğu” ndan bahsedildiğini, oysa davacı da 06.09.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinin 4. Sayfasında dava dışı …’in davalı şirketten hisse devir bedelinin 1.200.000,00 TL’lik kısmının borcundan düşülmediğini, borçtan düşülmüş olsa idi 06.02.2012 tarihi itibariyle borcun sıfırlanmış olacağını beyan ettiğini, davacı tarafın 06.02.2012 tarihi itibariyle borcunun sıfırlandığını beyan ettiğini, ilk derece mahkemesinin ise davacıyı alacaklı çıkarttığını, bu durumun usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, borcun sıfırlanması demek, alacak-borç yoktur demek olduğunu, davalının, ilk derece mahkemesinin anladığı şekilde bir kabul beyanı olmadığını, davalının beyanını, 06.02.2012 tarihinden sonra oluşan alacak miktarı tutarını karşılayacak miktarda faturanın icra takibine konu edildiği şeklinde olduğunu, aksine davacının 06.02.2012 tarihi itibariyle en az 1.200.000,00 TL borcu olduğuna dair kabul beyanı olduğunu, davacının bu borca dair ödeme iddiası olmayıp, dava dışı … ‘in davalı şirketten alacağı karşılığında bu borcunun sıfırlandığını iddia ettiğini, İlk derece mahkemesinin hatalı değerlendirme ile davacıyı 06.02.2012 tarihi itibariyle 350.032,11-TL alacaklandırınca haliyle davalının alacağının da hatalı hesaplandığını, 350.032,11-TL lik tutar icra takibine konulan faturalara mahsup edildiğini, yıllardır kötüniyetli davacıdan alacağını alamayan davalının zararı, mağduriyetinin daha da arttığını, bilirkişi heyeti ek raporunda 06.02.2012 tarihinde hesap sıfırlanmış sayılırsa davalı şirketin davacı borçludan alacağının icra takip tarihi itibariyle 1.164.031,56 TL olacağı tespit edildiğini, yani iddianın aksine davacıdan fazla talepte bulunmanın söz konusu olmadığının bilirkişi raporu ile de teyit edildiğini, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 28.02.2018 T. E: 2016/10878, K: 1532 emsal kararı olduğu belirtilerek; öncelikle mahkemeyi yanıltmak için özel evrakta sahtecilik yapmak suretiyle haksız menfaat elde etmeye çalışan davacı şirket yetkilileri hakkında resen suç duyurusunda bulunulmasını, usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesinin kararının ortadan kaldırılarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini, davacının usul ve yasaya aykırı, haksız ve mesnetsiz istinaf talebinin reddine, mahkemenin yanıltmaya çalışan davacı şirket yetkilileri hakkında özel evrakta sahtecilik suçu nedeniyle resen suç duyurusunda bulunulmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyada mevcut muhasebe öğretim üyesi … tarafından sunulan bilirkişi raporunun son derece açık olup davacı şirketin borçlu olmadığının açıkça belirtildiğini, dolayısıyla bu ödemelerin TBK 101, 102 ve Yargıtay 19. HD’nin içtihatları gereği takip konusu faturalara sayılacağı için yapılan ödeme tutarlarının faturalardan fazla olması nedeniyle takip alacaklısı davalının davacı taraftan faturalardan kaynaklı alacaklı olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır… şeklinde net ifadelerle davacının takibe konu faturalardan borçlu olmadığını beyan ettiğini raporladığını, dolayısıyla menfi tespit davasında haklılığı, borçlu olunmadığı halde haksız ve kötüniyetle takip yapıldığını; hacizler uygulanarak davacı şirketin zor durumda bırakıldığını, (T.C.YARGITAY19. HUKUK DAİRESİ E. 2013/2137K. 2013/5405T. 27.3.2013), (T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2016/15633 K. 2018/622 T. 14.2.2018), (YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ 2016/ 3531 E., 2019 / 643 K. T. 21.02.2019) dosyada alınan raporlar doğrultusunda hüküm tesis edildiğini, taraflarınca ileri sürülen beyanların ve itirazların gerekçesiz şekilde dikkate dahi alınmadığını, sözleşme maddelerine göre; çek, senet, eft vs bir ödemesi yapılmayan bir malı davalı şirketin teslim etmediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin açık kuralları da salt faturaya dayalı malın tesliminin bu şirket bakımından mümkün olmadığının da ortada olduğunu, bilirkişilerin raporun sonuç ve kanaat bölümünde yazılı fax ve maillerin delil başlangıcı olarak nitelendirilmesi halinde davaıc şirketin borcunun bulunmadığını açıkça belirttiğini, davacı şirketin gerçekten davalıya bir borcu bulunmamakta olup davalı tarafça davacı şirketin mahvına sebebiyet verildiğini, TBK’nın 117 nci maddesine göre “muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” dolayısıyla takibe konu faturalar bakımından şirkete temerrüt ihtarlarının çekildiğini ispat yükünün davalı alacaklıda olduğunu, davacıya takibe konu faturalara yönelik TBK 117 nci maddesi bağlamında temerrüt ihtarnamesi çekilmediğini, Yargıtay kararlarının da bu doğrultuda olduğunu, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/ 16177 E., 2017 / 476 K. Ve 19.04.2017 tarihli ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/ 1294 E., 2016 / 1064 K. ve 16.11.2016 tarihli İlamı, bir an için yerel mahkeme kararının kabulü halinde dahi, taraflarınca açılan iş bu davada kısmen kabul edilen miktarı yönünden kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemiş olmasının kabul edilemez olduğunu, dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu belirtildiğini, davalı şirketin sadece mahkemece belirlenen tutar üzerinden takip yapmış olsa dahi davacı şirketin batmayacak ve çalışmaya devam edecekken haksız icra dosyası açılarak davacı şirketin mahvına sebebiyet verilmiş olmasının gözden kaçırılmayacağını, davacı şirketin her halükarda borçlu olmadığı alınan tüm raporla tespit edilip somut halde sunulmuş olmasına karşılık yerel mahkemenin davacı aleyhine 249.529,51 TL borçlu olduğunun tespit etmesi, ayrıca bu hali ile hüküm kurmuş olmasına karşılık kabul edilen 1.486.198,92 TL üzerinden ise kötü niyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının yerel mahkemenin kendi içerisinde çelişki yaşadığının göstergesi olup davacının ağır hak kaybı yaşamasına sebebiyet verdiğini, bu hali ile iş bu kararın kabulünün kesinlikle mümkün olmadığını, istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak; Kayseri 6. İcra Müdürlüğünün … E icra takip dosyasından 1.164.986,65 TL 58 adet faturaya dayalı asıl alacak ve 570.741,78 TL % 10,5 işlemiş faizi olmak üzere toplam 1.735.728,43 TL icra takibine yönelik menfi tespit davası olduğunu, dava dilekçesinde davacı şirketin 58 adet faturaya dayalı takipten ve faizlerinden sorumlu olmadığını, faturaların bedelsiz olduğunu, takibin iptali talep edilmekle 11.06.2019 tarihli … tarafından dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, incelemeye konu dönemler (fatura tarihleri sonrasında) içinde çek girişlerini, gelen havaleleri, alış faturalarını, iade edilen çekleri, senet iadelerini defter incelemelerinden araştırmış, incelemiş, hesaplamış; netice olarak 58 adet fatura ile 1.164.986,65 tl faturadan kaynaklı asıl alacak talebinde bulunulduğunu; söz konusu faturaların ticari defterlerde kayıtlı olduğunu; davalı tarafın aleyhe delil teşkil eden defterleri ile de sabit olduğunu tespit ederek, davacının takip konusu faturalardan sonra davalı tarafa yaptığı ödemeler toplamının 1.770.010,27 TL olduğunu tespit etmiş olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilerek takibin iptalini, davalı şirket tarafından gönderilen faks ve maillerin de HMK 199 ve 202 nci maddeleri çerçevesinde delil başlangıcı olarak dikkate alınmasına; dosyaya sunulan fax mesajları incelendiğinde gönderilen fax mesajının alfapen logolu matbu kağıt olduğunu; fax mesajının davalı şirket tarafından resmi telefon fax, mail hesabından gönderildiğini; fax mesajlarının baş kısmında davacı ag alfa cari hesap kartının olduğunun açık olduğu, yine belgede davacı ag alfa şirketinin yetkili temsilcisi … hanım’ın dikkatine şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmekle, hmk 199 ve 202 anlamında bu belgelerin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü ile davanın kabulüne, tarafımıza karşı başlatılan kötüniyetli takip nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, mahkemede aksi kanaat oluşması halinde yerel mahkeme tarafından verilen kısmi hükümde 1.486.198,92 TL tutar üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, sayın mahkemece aksi kanaatteyse iptaline, karar verilen kısım üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, İİK’nun 72. Maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılan menfi tespit talebine ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.
Kayseri 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiştir. Takip dosyasının incelemesinde; … A.Ş. tarafından borçlu … Ltd. Şti. aleyhine 24/12/2015 tarihinde 58 adet muhtelif faturaya dayalı olarak 1.164.986,65-TL asıl alacak ve 570.741,78-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.735.741,78-TL alacağın tahsili istemiyle ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, borçlu davalı tarafından itiraz edilmediğinden davalı borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği görülmüştür.İlk derece mahkemesi tarafından aldırılan bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmakla bu çelişki giderilmeden hüküm tesisi yerinde görülmemiş, iki mali müşavir, bir nitelikli hesap uzmanından oluşan heyetten davacının takip dosyasından kaynaklı borçlu olmadığı iddiası bulunmakla bu kapsamda tarafların itirazları da gözetilerek çelişkileri giderir surette, önceki raporlara uyma- uymama nedenleri de belirtilerek gerekçeli, denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak davacının dava ve takip tarihi itibariyle borçlu olmadığı miktarın belirlenerek sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken eksik araştırma sonucu karar tesisi yerinde görülmemiş, davacı ve davalının istinaf isteminin kabulü gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nın 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda istinaf eden davacı ve davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 04/10/2021 tarih ve 2018/421 Esas – 2021/817 Karar sayılı nihai kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı ve davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde kendilerine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı ve davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 23/11/2022