Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2472 E. 2022/2430 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2472
KARAR NO: 2022/2430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2022
NUMARASI: 2022/264 E. 2022/659 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 10/11/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 15/09/2022 tarih ve 2022/264 E – 2022/659 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davacıların murisinin, davalı şirkette hisse senedi sahibi olduğunu, muris vefat ettikten sonra davacılara düşen kar payının mirasçılara ödenmediğini, davacıların birikmiş alacağının sonradan öğrendiğini, bunun üzerine Kayseri 13. Noterliğinin …. tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarının durumu davalı şirkete bildirdiğini, ancak başvurudan sonuç alınamadığını, konuya ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2022/13209 Esas 2003/5053 Karar sayılı ilamında durumun sabit olduğunu, yine dava konusu olaya ilişkin Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, hal böyle olunca davacıların kar payı alacağı isteme hakkının haiz olduğunu, ayrıca davalı şirketin bu süreçte kötün niyetle hareket ederek hiçbir genel kurul toplantısından müvekkillere haber vermediğini, açıklanın nedenlerle müvekkillerin miras paylarına düşen kar payı alacağının tespit ve tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; davanın arabuluculuk kapsamında olduğunu, arabulucuya başvurulmadan açılan davanın reddi gerektiğini, davacıların elinde bulunan senetlerin hamiline yazılı senetler olduğunu, senedi elinde bulunduranların genel kurul toplantısından en geç bir gün içinde şirket merkezine gelip hisse senedi sahibi olduklarının kanıtlamaları gerektiğini, davacıların ilk müracaatlarının gönderilen ihtarname ile yapıldığını, bu tarihten önce şirkete herhangi bir başvuru olmadığını, açılan davanın kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “… Dava öncesi arabulucuya başvuruya ilişkin dava şartı sonradan tamamlanamayan dava şartı olduğundan davadan önce bu dava şartını yerine getirilmediğinden, işbu davanın açıldığının anlaşılması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nun 5/A. maddesi ile 6325 sayılı kanunun 18/a maddesi uyarınca dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Arabuluculuğa başvurulmadan açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin ara buluculuğa başvurmaksızın ikame olunan davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddettiğini, başlangıçta doğru olarak avukatlık ücret tarifesinin 7/2.maddesi uyarınca 9.200 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine ilişkin hüküm tesis ettiğini, ne var ki daha sonra maktu olması lazım gelen bu vekalet ücretini 21.09.2022 tarihli tashih şerhi başlıklı bir yazı ile bu kerre davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden avukatlık ücret tarifesinin 7/2.maddesi uyarınca belirlenen 100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine şeklinde tashih ettiğini belirtir karar verdiğini, kararın gerekçesini ise önce verilen 9.200 TL.nin sehven yazıldığı gerekçesine dayandırdığını, mahkemenin önce verdiği ve taraflara tebliğ ettiği kararı değiştirme hak ve yetkisinin bulunmadığını, Öte yandan tarife md 7/2 ise “Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde olduğunu, bu durumun ise belirsiz alacak davalarında kısmi talep ihtiva eden işlerde 100 TL gibi komik rakamlarla ikame edilen davalarda özellik arz ettiğini, tarifenin belli olduğunu, hükmün başlangıçta tarifeye uygun olarak verildiğini, karar tebliğe çıktıktan sonra karşı tarafın talebiyle karar üzerinde değişiklik yapılabilmesi için ancak duruşma açılması gerektiğini, bunun yapılmadan kararın sehven yazıldığı gerekçe gösterilerek tashihi mümkün olmadığını, bu itibarla kararda HMK hükümlerine de uygun olmayan tashih şerhinin kaldırılması hükmün önceki şekliyle tasdikini temin açısından işbu istinaf başvurusunun yapılması zaruretinin hasıl olduğunu ileri sürerek yerel mahkemece verilen tashih şerhinin kaldırılmasını, istinaf başvuru ve giderleri ile vekillik ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda davacının 100 TL’nin davalıdan tahsili amacıyla eldeki davayı açtığı görülmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
Davalı tarafından istinaf yasa yoluna baş vurulduğu görülmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.”
Mahkemece 15.09.2022 tarihli karar verilmiş olup, kararın verildiği tarih itibariyle kesinlik (İstinaf edilebilme) sınırı 8.000,00 TL’dir.
Davalı tarafından istinaf kanun yoluna konu edilen alacağın dava değeri 100 TL’ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/2 maddesi gereğince hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri 8.000,00 (sekizbin) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olduğundan, mahkemece her ne kadar ilgili istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346/1. maddesi uyarınca reddine karar verilmemiş ise de; aynı Kanun hükmü ve 352. madde hükmü uyarınca, istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin olması sebebiyle davalının istinaf dilekçesinin/başvurusunun HMK 341/2 ve HMK 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinafa konu ettiği nihai kararın dava değeri karar tarihi itibari ile kesinlik (istinaf edilebilme) sınırı kapsamında kaldığı anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2 ve 352/1-b maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davalıdan alınan istinaf karar harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 09/11/2022