Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/2342
KARAR NO: 2022/2328
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2022
ESAS NO: 2021/511
KARAR NO: 2022/499
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 04/11/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/06/2022 tarih ve 2021/511 E – 2022/499 K kararına karşı süresi içinde davacı / davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş. (… Nakliyat) tarafından davacı şirketler aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı olarak davacı …’e ait 30.03.2019 tarihli 600.000,00-TL bedelli … Şubesine ait … numaralı çekin gösterildiğini, davaya konu çekin ve bir kısım çeklerin davalı ciranta …’a hatır çeki olarak verildiğini, bu çekten dolayı davacının borcu olmadığını, çekin hamili olan alacaklının söz konusu çekin hatır çeki olduğunu bildiğini, bunun davalı …, davalı şirket ve yetkilisi … ve … arasında imzalanan 04.09.2018 tarihli protokolün 5. Maddesinden anlaşıldığını, söz konusu protokolde davalı şirket elinde olan 7.700.000,00-TL tutarlı çeklerden davacının borçlu olmadığının davalı tarafça ikrar ve kabul edildiğini, diğer çeklerden davalının alacaklı olduğunu, davacı ve davalının alacaklısı arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesinde 11 adet çek ve tutarının 2.851.371,88-TL olarak belirtildiğini, bu 11 çeke istinaden davacı …’in … Belediye Başkanlığı nezdindeki 1.700.000,00-TL tutarındaki alacağının davalının alacaklısı olan …’e temlik edilerek ödendiğini, davalı şirket yetkilisi …’in sözleşmede listesi belirtilen çeklere konu alacaklardan ve ferilerinden ve bakiye alacaktan dolayı temlik eden davacı şirketleri ibra ettiğini kabul ve beyan ettiğini belirterek davacının Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile başlatılan takibe konu çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hatır çeki iddiasını davalıya yöneltemeyeceğini, bahse konu çekin davalılardan …’dan ciro yoluyla geçtiğini, ciro silsilesinde hukuka aykırılık olmadığını, çekin bedelsizlik def’isinin davalıya yöneltilemeyeceğini, davacının sunmuş olduğu protokolde davalı şirkete ilişkin kaşe ya da şerh olmadığını, … tarafından imzalanan protokolün davalı şirketi bağlamayacağını, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre şirket yetkililerinin şirket adına hareket ederken şirket kaşesi ya da şerhi ile açıkça şirket adına imzada bulunması gerektiği, aksi halde şahsi sorumluluklarının ve bağlayıcılıklarının olacağının izah olunduğunu, hatır çeki iddiasının davalıya yöneltilmesi için yazılı ve net bir delille ispatı gerektiğini, alacağın temliki sözleşmesinin geçersiz olduğunu, sözleşmenin ilk sayfasında imza olmadığını, sözleşmenin düzenlendiği ilk sayfada imza olmamasının sözleşmeyi başlı başına geçersiz hale getireceğini, temlike konu çeklerin devri için zilyetliğin devri noktasında da eksiklik olduğunu, derdest davanın menfi tespit davası olması sebebiyle ispat yükünün davacıda olduğunu, dava dilekçesinde sunulan protokol ve sözleşmelerle davalı şirketin bağlantısı olmadığını, davaya konu çekin davalı şirketin doğrudan alacaklısı olduğu çek olduğunu, bahse konu çekin hatır çeki niteliğine haiz olmadığını, davacıların hatır çeki olduğunu ispatlaması gerektiğini, yapılan protokolde çeklerin ayrıntısına yer verilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … tarafından davaya karşı cevap dilekçesi verilmediği anlaşılmakla HKM hükümleri gereği davanın reddini istediği kabul edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Dava, icra takibinden sonra açılan ve kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. Davaya konu edilen çek incelendiğinde; işbu çekin davacılardan … Ltd. Şti. tarafından diğer davacı … A.Ş. lehine keşide edildiği ve keşide tarihinin …, seri numarasının …, çek bedelinin ise 600.000,00-TL olduğu, işbu çekin lehtar … Ltd. Şti tarafından cirolanarak davalı …’a, daha sonra ise diğer davalı …A.Ş’ye geçtiği anlaşılmıştır. Somut davada, davacılar vekili tarafından davaya konu çekin davalılardan …’a hatır çeki olarak verildiği beyan edilerek bu çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti talep edilmiş olup, kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup illetten mücerret olduğundan mevcut bir borcun ifası amacıyla verildiğinin kabulü gerekmektedir. Çekin hatır için verildiği yolundaki iddianın ise yazılı veya kesin delille ispatlanması gerekir.İspat yükü davacıda olup delil olarak dayandığı protokollerden dava konusu çekin açıkça hatır çeki olarak verildiği anlaşılamadığı gibi davacılar bu protokolün tarafı da değildir.Davacılar iddiasını yazılı delille ispat edemedikleri gibi yemin deliline de dayanmadıkları anlaşıldığından davacıların davasının reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; tanık dinlenme talebini HMK’nın 202. Maddesine aykırı olarak red eden mahkeme, bir başka mahkemede dinlenen tanık ifadelerini dosya içine almış ise de, kararda bu tanıkların beyanlarını dikkate almadığı gibi, davalının “ikrarını içeren” 2 adet belgede (davalının imzası bulunmasına rağmen), davacıların imzasının bulunmadığından bahisle, davamızın “kesin delil” ile ispat edilemediğine karar verdiğini, borcun bulunmadığına işaret eden bir belge veya delil başlangıcı niteliğindeki belge ile gerektiğinde dinlenecek tanık beyanları ile bir kambiyo senedinden borçlu olunmadığına karar vermenin önünde ne gibi bir engel bulunduğu anlaşılamadığını, yerel mahkemenin, bedelsizlik iddiasının kesin delille ispat edilemediği gerekçesiyle davamızı red ettiğini, kesin delilden HMK’nın 199. maddesinde düzenlenen “belge”yi kaset etmekte ise, davada kesin delil zaten mevcut olduğunu, ancak yerel mahkeme, “belge” kavramına ve özellikle de “delil başlangıcı” kavramına, gerekli dikkati vermediğinden, davayı ispat ettiğini fark edemediğini, davanın ispatı yönünden dayandıkları 3 adet protokol HMK m.199 anlamında belge ve senet olduğunu, ancak yerel mahkemenin belge ve senetten farklı bir anlam çıkardığı görüldüğünü, uyuşmazlığın çözümüne dair her türlü yazılı, sözlü veya elektronik veri ile senetlerin tamamı, “belge” olarak kabul edildiğini, genel anlamda “belge” vakıaların ispatına yarayan bilgi verisi iken, senet ise “düzenleyenin iradesinin” dışa yansıması olduğunu, yani senetin varlığı halinde ayrıca irade açıklamasına dahil hukuki ilişkiye ait vakıaların da ispat edildiği kabul edileceğini, bu kapsamda, tarafı “borçtan kurtulan” olsun ya da olmasın, alacaklının ikrar edilmiş imzasını içeren ve borcu sona erdiren ya da bir borcun düşürülmesine dair irade açıklamasını içeren her türlü sözleşme, ibraname, protokol veya sair tek taraflı beyanlar, senet ve kesin delil niteliğinde olduğunu, dava konusu protokollerde, davalı ve dava dışı kişiler arasında bir sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu ve müvekkiller lehine bir kısım, borcu sona erdiren irade açıklamalarına (ve hatta temlik yükümlülüğüne) yer verildiği görüldüğünü, bu kapsamda, müvekkilin borcunun ifa edildiğine dair, alacaklının imzasını içeren irade açıklaması, hangi senette yer alırsa alsın, hukuken sonuçlarını doğuracağını, aksi ancak irade fesadına uğradığının ispat edilmesi veya daha sonraki bir tarihe ait aksi yöndeki senetle mümkün olduğunu, borç ikrarında nasıl ki alacaklının izmasının bulunması gerekmiyor ise, borcun sona erdiğine dair “belge” de de borçlunun imzasına gerek bulunmadığını, kaldı ki üçüncü kişi yararına sözleşmelerde zaten müvekkil üçüncü kişilerin imzasının bulunması “abes” olduğunu, kısaca, bir irade açıklamasının altındaki imza sahibi, imza inkar edilmediği sürece o irade açıklaması, açıklamada bulunan aleyhine “kesin delil” teşkil edeceğini, davada, “bedelsizlik” iddiasının kanıtı olarak 3 adet “belge” ye dayanılmış olup, bu belgeler davalı aleyhine “senet” niteliğinde olduğunu, mahkeme dışı ikrarın, bir belge ile teyit edilmekle, kesin delil niteliğinde olduğunu, protokolün ilk satırında taraflar gösterilirken “… ve-veya … Şirketi” denilmek suretiyle; …’in adının davalı şirketi, davalı Şirket adının ise …’i tanımladığı ve her ikisinin “özdeş” olduğu kabul edilirken imza bölümünde de davalı şirket unvanına yer verildikten sonra, yetkilisi tarafından imza edildiğini, davalı yan cevap dilekçesinde “… tarafından imzalan ve nispi sonuç doğuran bu protokolün müvekkil şirketi bağlayıcılığı yoktur” biçiminde savunma yaparken, imzanın şirket yetkilisine ait olduğunu ikrar da ettiğini, protokolde şirketin unvanı ve altında yetkilisinin imzası bulunmakla, kesin delil niteliğindeki bu senetteki irade açıklamaları, davalı şirketi bağladığını, belge şirketin unvanı ile yetkilisi tarafından imzalandığından, davalı şirketi bağlamakta olup, belgenin şirketi bağlamadığına dair davalı savunmalarının hukuken bir anlamı ve değeri bulunmadığını, davalının 7.700.000,00 TL bedelli çeklerden dolayı alacaklı olmadığı 04.09.2018 tarihli protokolde davalının imzası ile ikrar edilirken, gerçek alacaklısı bulunduğu 11 adet çek ise, yine protokolde bahsi geçen temlikin yapılması ile ödenmiş bulunduğunu, bu bakımdan davaya konu çeklerin bedelsiz olduğu kesin delil ile ispat edilmiş bulunduğunu, … imzasına ve şirket unvanı altında imza edilen başlangıç protokolü olan 04.09.2018 tarihli protokoldeki imzaya ve diğer belgelerdeki imzalara açıkça itiraz edilmediği dikkate alındığında, söz konusu belgeler “imzası ikrar edilmiş belge” (kesin delil) kapsamında olduğunu, Yerel Mahkeme, davanın kesin delil ile ispat edilemediğini söylerken, diğer usul ve ispat kuralları gibi HMK’nın “Adi senetlerin ispat gücü” başlıklı emredici düzenlemesini de gözden kaçırdığını, söz konusu hükme göre “Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkâr edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar”, her 3 belge HMK 205 ve 208 maddeleri gereğince mahkeme huzurunda imzaları ikrar edilmiş belgeler olmakla, davalı aleyhine kesin delil niteliğinde olduğunu, Müvekkiller taraf olmadığı bu sözleşmede kendilerine yüklenen edimi yerine getirmiş olmakla ve davalı bu ödemeyi (edimin ifasını) kabul etmekle, müvekkillerin de sözleşmenin tarafı olduğu tüm gerçekliği ile ortaya çıkmış bulunduğunu, “üçüncü kişi yararına yapılan” sözleşme hükümlerinden müvekkilin istifade hakkı ve sözleşme nedeniyle talepte bulunabilme hakkının varlığı kabul edildiğinde, protokollerde tanık sıfatıyla imza atanların, tanık olarak dinlenmesini talep etme hakkının varlığı da kabul edilmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme, protokol ve sair belgelere, üçüncü kişilerin “tanık” sıfatıyla imza atmaları halinde, tarafların bu konuda, yani hukuki ilişki kapsamında tanık dinlenmesine izin verdiklerinin ve bu anlamda HMK m.193 uyarınca delil sözleşmesi yaptıkları kabul edileceğini, böylesi durumlarda, peşinen tanık deliline dayanıldığından, HMK m.200 hükmüne dayanarak tanık dinlenmesine itiraz edilmesi karşılık bulmayacağını, davanın, imzası ikrar edilmiş belgeler (HMK M.200) kapsamında ispat edilmiş olup, başkaca bir hususun araştırılması dahi gerekmediğini, bu kapsamda davalının dilekçelerinde yer alan diğer protokol ve temliknamede şirketin unvanın yer almadığı ve bu nedenle davalı şirketi bağlamayacağı savunması, hukuken bir değere haiz olmadığını, davaya konu 3 adet belgenin senet kabul edilmemesi halinde dahi HMK’nın 202/1 maddesince tanık dinletilmesi mümkündür. Nitekim, davalı şirketin imzasını içeren belgelerin asgari “delil başlangıcı” olarak kabulü zorunlu olduğunu, davalı savunmalarının hukuki bir değeri bulunmamakta olup, alacağı olmadığı halde kötü niyetli takipte bulunduğu ispat edildiğini, … tarihli protokolün ilk satırında yer alan “…/ ve-veya … ŞİRKETİ” sözünün (ikrarının) perdenin kaldırılması için yeterli görülmemesi halinde, bu iddianın ispat edilemediği düşünülmekte ise, bu konudaki delillerimizin toplanması ve sonra bu delillerin değerlendirilerek sonuca ulaşılması gerektiğini, bu iddianın tanıkla ispatının da mümkün olduğunun tartışmasız olduğunu, ancak yerel mahkeme delil listesinin 8-9-10-11-12 (tanık) numaralı delillerini toplamaktan hukuka aykırı bir şekilde imtina ettiğini, Menfi tespit ve istirdat talebimizin kabulü ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından borçlu bulunmadığımızın tespiti ile takibin iptaline, istirdada dönüşen dava nedeniyle davalıya ödenmek zorunda kalınan 974.462,54 TL’nin 02.08.2021 tarihinden itibaren TCMB avans faizi ile davalıdan istirdatına (tahsiline), takip konusu alacağın %20’si oranında davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi ile müvekkile ödenmesine, aksi takdirde; eksik delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesi ile sözleşmelerin yorumlanması suretiyle sonuca gidilmesi gerektiği yönünde, ilk derece kararının kaldırılması ile dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı… A.Ş. vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; işbu dosyada yazılı delil başlangıcı dahi olmayan evraklar söz konusu olduğu için yerel mahkeme nezdinde verilen ”tanık dinlenmesine yer olmadığı” kararı da bu yönü ile hukuka uygun olan, zira işbu evraklarda ismi geçen kişiler tanık olarak dinletilmek istendiğini, yazılı evrak olarak sunum yapıldığı için evrakta ismi geçen şahısların yeniden dinlenmesinin istenilmesi hem yargılamayı uzatma niteliğinde olup hem de işbu dosyamıza yeni bir yönelim kazandırabilecek nitelikte olmadığını, ayrıca yerel mahkeme yargılaması sırasında alına bilirkişi raporunun sonuç kısmında açıkça izah edildiği üzere davaya konu çekler her iki tarafında ticari defterinde yer aldığını, beyan ettikleri gibi taraflar arasında ticari bir ilişki olduğu açıkça ortaya koyulmakta tarafının desteklendiğini, bu yönü ile davacının işbu istinaf başvurusunun kötü niyetli olduğu açık olduğunu, işbu istinaf başvurusunun reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına, davacı taraf aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, icra takibinden sonra açılan ve kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda; Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, istinaf edilen nihai kararda ayrıntıları yazılı açıklama, yasal sebep ve gerekçelere göre, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, mahkemece yapılan tespit ve değerlendirmelerin dosya içeriğine ve yürürlükteki mevzuata uygun olduğu, özellikle ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça, davaya konu çekin davalılardan …’a hatır çeki olarak verildiği iddiasının yazılı veya kesin delillerle ispatlanmadığı dikkate alındığında mahkemenin kanıtları takdirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen, istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilerek, yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nun 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/06/2022 tarih ve 2021/511 E – 2022/499 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/11/2022