Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2213 E. 2022/2282 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2213
KARAR NO: 2022/2282
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2021
NUMARASI: 2020/63 E. 2021/945 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 28/10/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/11/2021 tarih ve 2020/63 E – 2021/945 K kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacının …’ndan alacağı olması nedeni ile bu kişiye ciro edilmiş olan çeki aldığını, davacının çekin keşide tarihine uygun olarak yasal süre içerisinde çeki 09/05/2018 tarihinde davalı bankaya ibraz ettiğini, keşideci imzasının uyumsuzluğu nedeni ile çekin arkasının sadece bu hususta yazıldığını ve başka işlem yapılmadığını, davacının Kayseri C. Başsavcılığına başvurmasına rağmen takipsizlik kararı verildiğini, davalı banka personelinin bu uygulamasının davacının maddi ve manevi zararına sebep olduğunu, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, çekin Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı dosyasında takibe konulduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması ile şimdilik 500 TL’nin tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacının taleplerinin kabul edilemeyeceğini, TTK madde 812 ve içtihatlar gereği bankaların kendilerine ibraz edilen çekleri inceleme yükümlülüğünün olduğunu, bu kapsamda davalının çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığı yönünde inceleme yapması gerektiğini, davalının çekin arkasına düştüğü şerhin çekin takibine engel olmadığını, bunun davalının sorumluluğunda olmadığını, olayda davacının sorumluluğunun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkeme kararında; “… Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar davalı tarafça davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş ise de, Kayseri C.Başsavcılığı’nın 2018/27048 soruşturma sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olduğu anlaşılmış olmakla Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin yukarda belirtilen ilamı ve bilirkişi raporları da dikkate alındığında davalı bankanın sadece çek yaprak yasal sorumluluk bedelinden sorumlu olduğu ve bu miktarın ibraz tarihi olan 2018 Tarihi itibari ile 1600 TL olduğu, fazlaya ilişkin talepler yönünden TTK madde 783/3 dikkate alındığında davalı bankayı sorumlu tutmayı gerektirir bir düzenleme olmadığı anlaşılmış ve böylece davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 1.600,00 TL tazminat bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, 1.600,00 TL tazminat bedelinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı taraf vekillerince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili …, …’ndan alacağı olması nedeniyle alacağına karşılık, … LTD ŞTİ ye ait …’a yazılmış olan ve … tarafından …’na ciro edilmiş olan çeki aldığını, müvekkilinin çek üzerinde bulunan keşide tarihine uygun olarak yasal süresi içerisinde elinde bulunan çeki … tarihinde Vakıfbank … şubesine ibraz ettiğini, ancak çeke işlem yapacak olan şube personelinin çek üzerindeki keşideci imzasını gözü ile incelediğini ve imzanın keşideciye ait olmadığı kararına vararak karşılığı var ise ödeme yapmadığını, karşılığı yok ise karşılıksızdır işlemi yapmadığını, çekin arkasına ‘keşideci imzası uyuşmadığından çekin arkası yazılamamıştır’ kaydı düşerek çeki müvekkiline iade ettiğini, devam eden süreçte taraflarınca Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik olduğuna yönelik suç duyurusunda bulunulmuş olup, Savcılık tarafından çek üzerindeki imzaların incelemesinin bilirkişi marifetiyle yapıldığını ve Çekin ön yüzündeki tanzim yazı, rakamları ve atılı bulunan keşideci imzasının … elinden çıktığını, Çekin arka yüzündeki imzaların sırası ile … ve … elinden çıktığı kanaatine varılarak 10.09.2019 tarihinde kovuşturmaya yer bulunmadığını, Savcılık incelemesinden ilgili banka personeli tarafından gerekli dikkat ve özen yükümlülüğü yerine getirilmeyerek kaba inceleme ile keşideci imzasının uyuşmadığı kanaati ile çek karşılığını vermek yahut karşılıksızdır işlemi yapmak yerine çekin arka yüzüne ‘keşideci imzası uyuşmadığından çekin arkası yazılamamıştır’ kaydı koyarak müvekkilinin maddi ve manevi olarak zarara uğramasına sebep olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin geçen süreçte söz konusu çek karşılıksız ise karşılıksız çek şikayeti hakkını kaybederek alacağını tahsil etme imkanının azaldığını, karşılığı var ise de çek bedeli olan 75.000,00 TL den 20 ay süre boyunca mahrum kaldığını, ilgili çekin yapılan inceleme sonrası taraflarınca verildikten sonra icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin ilgili banka şubesi tarafından dikkat ve özen yükümlülüğü yerine getirilmeden yapılan işlem neticesinde çekin karşılığı yok ise keşideciye karşı karşılıksızdır işlemine sebebiyet verme suçundan dolayı şikayet hakkını kaybederek alacağını tahsil edemediğini, çekin yaprak bedelini alamadığını, karşılığı kısmen veyahut tamamen var ise uzun bir süre tahsil edemediğini, icra takibine geçemediğini, borçluların geçen zaman içerisinde mal varlığının aktifini azaltmaya yönelik işlem yapmış olmasından dolayı da ayrıca tahsil kabiliyetini azalttığını, yerel mahkemeden bankanın hatalı işleminden kaynaklanan müvekkilinin zararının tazmini talep edilmişse de yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilerek yasadan doğan bankanın çek sorumluluk bedeli olan 1600 TL ye hükmettiğini, usul ve yasaya aykırı karar bankanın hatalı işlemini değerlendirmediğini, yalnızca bankaya ait karşılığı bulunmayan her çekin ibrazında ödenmesi zorunlu miktarı değerlendirdiğini, sonuç olarak davalı bankanın kusuru müvekkiline izafe edildiğini, yerel mahkemece yapılan yargılamada hazırlanan bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere güncel yargıtay kararları değerlendirildiğinde yapılan işlemden dolayı davalı bankanın sorumluluğunun bulunduğunu, yüksek mahkeme kararlarının da bu doğrultuda olduğunu beyan ederek İlk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa başvuru ve davacı tarafın istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde özetle; Kabul edilen yön itibari ile kararın kaldırılması gerektiğini, huzurdaki davada yerel mahkemece davacının taleplerine dayanak kambiyo evrakı üzerinde yeniden imza incelemesi yapılmadan soruşturma dosyasından aldırılan rapor ile yetinildiğini, oysa öncelikle, yasa ile yerleşik içtihatlara uygun şekilde yeniden imza incelemesi yapılması ve yargılamanın buna göre sürdürülmesi gerektiğini, bu hususun mahkemece resen nazara alınması gerektiğini, eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararının kaldırılması, çek üzerindeki imza için rapor aldırılması gerektiğini ve neticede davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek davacının istinaf başvurusunun reddi ile Kayseri 2. ATM’nin 2020/63 E sayılı dosyasından verilen 10.11.2021 tarihli kararının kaldırılarak neticede davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirme;Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile 1600 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği görülmüştür.Karara karşı davalı ve davacı tarafından istinaf yasa yoluna baş vurulduğu görülmüştür.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” 4. Fıkrasında :”(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükmü getirilmiştir.Mahkemece 10.11.2021 tarihli karar verilmiş olup, kararın verildiği tarih itibariyle kesinlik (İstinaf edilebilme) sınırı 5.880 TL’dir. Davalı tarafından istinaf kanun yoluna konu edilen alacağın yani kabul edilen dava değeri 1.600,00 TL’ye ilişkin olduğu görülmüş olup HMK 341/2 maddesi gereğince hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri 5.880,00 Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar ve asıl karara ilişkin ek kararlar da kesin olduğundan, mahkemece her ne kadar ilgili istinaf başvuru dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 346/1. maddesi uyarınca reddine karar verilmemiş ise de; aynı Kanun hükmü ve 352. madde hükmü uyarınca, istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin olması sebebiyle davalının istinaf dilekçesinin/başvurusunun HMK 341/2 ve HMK 352/1-b maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiştir.Davacı istinaf talepleri yönünden yapılan değerlendirme:Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın “sahte ve tahrif edilmiş çek” başlıklı 812 (TTK’nun 724.maddesi) maddesi ” Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun” hükmünü içermekte olup, sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödeyen muhatap banka ayrıksı durumlar dışında kural olarak oluşan zarardan sorumludur. Çekle ödeme yapmayı kabul eden ve müşterileri ile çek anlaşmaları yapan bir bankanın, basiretli bir tacir gibi davranarak gerekli dikkat ve özeni göstermesi ve duraksama halinde çeki uzman kişilere inceletmesi, gerektiğinde konuyu keşideciye iletip alacağı cevaba göre hareket etmesi beklenir. Bankanın anılan yasal düzenlemeden doğan sorumluluğu kusursuz sorumluluk nevindendir. Banka, bu şekilde doğan sorumluluğunu yerine getirdiği taktirde sahteciliği yapan çek hamiline rücu edebilecektir. Banka, bu şekilde doğan sorumluluğunu yerine getirdiği taktirde sahteciliği yapan çek hamiline rücu edebilecektir. Bu durumda, somut olaydaki keşideci imzasının sıhhatinden şüphelenerek ödeme yapmayan bankanın bu nedenle sorumluluğundan bahsedilemez. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2009/1153 Esas 2010/7159 Karar 2009/11413 Esas 2011/3771 Karar : 2015/4012 Esas 2015/10481 Karar )
6098 sayılı TBK’nın 74 üncü maddesinde; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” şeklindeki bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında Yargıtay 19. Ceza Dairesinin kusura ilişkin yaptığı değerlendirme ve tespitin hukuk mahkemesi hakimini bağlamayacağı sabit olup mahkemece Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararları doğrultusunda karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur.Açıklamalar ışığında davacının istinaf baş vurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)Davalının istinaf başvurusu yönünden;
1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2 ve 352/1-b maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2- İstinaf eden davalının peşin yatırdığı 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde istinaf eden davalıya iadesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf posta/yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvuru harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
B)Davacının istinaf başvurusu yönünden;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 10/11/2021 tarih ve 2020/63 E – 2021/945 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafça peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/10/2022