Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2187 E. 2022/2123 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2187
KARAR NO: 2022/2123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/06/2022
NUMARASI: 2021/195 E. 2022/493 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 19/10/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 16/06/2022 tarih ve 2021/195 E – 2022/493 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında yaklaşık 10 yıllık bir ticari ilişki bulunduğunu, davalının inşaat faaliyetiyle iştigal ettiğini ve davacıdan emtia satın aldığını, davacının taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden 136.508,44 TL alacaklı olduğunu, davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ileri icra takibi yapıldığını, davalının haksız yere itiraz ederek takibin durdurulmasına karar verildiğini, tarafların ticari defterlerinin incelenmesini talep ettiklerini, davalının davacıya verilmeyen ve bazı çekleri kendi ticari defterlerine işleyerek alacaklı olduğunu ileri sürdüğünü, tarafların 2011 yılından bu tarafa tüm ticari ilişkilerini kapsayan ticari defterlerin incelenmesi halinde dava konusu alacağın ortaya çıkacağını ileri sürerek; davanın kabulü ile, davalının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatın hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 08/06/2021 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah etmiş, 136.508,44 TL’nin dilekçe tarihinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalıdan alınarak tarafına verilmesini ıslah ile talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının davasını önce itirazın iptali davası olarak açıp daha sonra alacak davasına ıslah etmelerine muvafakatlerinin olmadığını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının mal sattığına dair BS formunu vergi dairesine bildirmediğini, konuya ilişkin herhangi bir sevk irsaliyesi olmadığını, müvekkilinin davacıya borcu olmadığı gibi 91.606,28 TL malzeme alacağı olduğunu savunarak; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Somut olayda davalı tarafa iki defa süre verilmiş ancak ticari defterlerin sehven sunulmadığından bahisle tekrar süre istemiştir, ancak verilen kesin süre olması dikkate alınarak kabul edilmemiş ve nihai olarak ticari defterleri sunmaktan kaçınmış olduğundan, davacının defteri usule uygun tutulduğundan ve HMK 6. Maddesi gereğince ödemeyi ispat edemediğinden davanın taleple bağlı kalınarak kabulüne karar verilmiştir.İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ticari defter kayıtları dikkate alındığında alacak likid olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Davacının davasının kısmen kabulü ile, 103.382,96 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa 08/06/2021 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, Fazlaya ilişkin istemin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Yerel mahkeme kararının kararına dayanak yaptığı bilirkişilerce yapılan 103.382,96 TL tutarında bakiye alacak olduğuna ilişkin hesaplamanın 2015 yılından devrettiği iddia edilen 372.280,79 TL bedelin dahil edilmesi, usulüne uygun kesilen mal ve hizmetlere ilişkin bedellerin müvekkili tarafından ödenmesi, defterlere işlenen faturalar bakımından malın satıldığı hususunun davacı tarafça ispatlanamaması, yine … Cari Hesap Senet Çıkışı açıklaması ile kaydedilen alacağın hangi sebeple kaydedildiğinin anlaşılmaması gibi nedenlerle hukuka aykırı olduğundan ve ispatlanamayan alacakların da hesaplamaya dahil edildiğinden söz konusu rapordaki hesaplamaya dayalı olarak verilen yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle kaldırılması gerektiğini ileri sürerek Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/06/2022 tarih ve 2021/195 E – 2021/493 K sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava alacak davasıdır.Davacı davalı ile aralarında 10 yıldan fazla süren açık hesap şeklinde işleyen ticari ilişki bulunduğunu bu ilişki kapsamında davalıdan 136.508,44 TL bakiye alacağının olduğunu iddia etmiştir.Davalı ise davacının başlangıçta 12 adet faturaya dayanarak takip başlattığını davanın itirazın iptali davası olması kısmi ifaya ilişkin 6098 sayılı TBK 100 ve devamı maddeleri uyarınca takibe konu faturalar karşılığı davacıya 31.08.2018 Vadeli 30.000-TL bedelli, 30.09.2018 Vadeli 30.000-TL bedelli, 31.10.2018 Vadeli 30.000-TL bedelli, 30.11.2018 Vadeli 30.000-TL bedelli , 31.12.2018 Vadeli 30.000-TL bedelli, 31.02.2019. Keşide Tarihli 25.000-TL bedelli, 28.02.2019 Keşide Tarihli 25.000-TL Bedelli, 31.03.2019 Keşide Tarihli 25.000-TL Bedelli 30.04.2019 Keşide tarihli 25.000-TL Bedelli Çekler’i verdiklerini davacının daha sonra 08.06.2021 tarihli ıslah dilekçesi sunarak davasını açık hesap ilişkisinden kaynaklanan alacak davası olarak değiştirdiğini davacı tarafın dilekçesinde somut dönem ve mal teslimine ilşkin belgeleri açık ve net olarak belirtmedeği, açık hesap adı altında genel ve soyut iddialar içerdiği, davacı tarafın, kendilerine mal ve hizmet sattığına dair herhangi bir BS formunu vergi dairesine bildirmediği gibi konuya ilişkin herhangi bir sevk irsaliyesini de dosyaya sunmadığını, davacı tarafın dayandığı belgelere itiraz hakkımız saklı kalmak kaydıyla fatura, irsaliye adı altında sunulacak tüm belgeleri kabul etmediklerini, bilakis yaptıkları ödemeler sonucu davacıdan 91.606,28 TL alacaklı olduklarını beyan ettiği görülmüştür.Öncelikle davalının ödeme savunması Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 12 adet fatura alacağına ilişkin olup davacının 08.06.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak sebebini ve dava türünü değiştirerek 2011-2018 yılları arasında gerçekleşen açık hesap ilişkisine dayandırdığı, davalının ıslaha karşı cevap dilekçesinde mal teslimine ilişkin itirazlarda bulunduğu görülmüş olunup bu doğrultuda taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafın 2011-2018 yılları arasında davalıya sattığı ve teslim ettiği mal miktarı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Eldeki dava satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla açılan alacak davası olup davacı taraf öncelikle açık hesap ilişkisi konusunda taraflar arasında bir anlaşmanın olduğunu, bu anlaşma çerçevesinde düzenlediği faturalardaki belirtilen malları davalıya teslim ettiğini ispat külfeti altındadır.Davacı tarafın 2016 -2018 yıllarına ait defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 10.02.2022 tarihli rapor incelendiğinde; Davacının 2016 yılı öncesine ait defterlerini sunmadığı, Davacının ticari defter kayıtlarına göre 2015 yılından devreden bakiyenin 372.280,79 TL olarak gözüktüğü, Davacının ticari defterlerinde 2016-2017 ve 2018 yıllarında davalı adına 705.040,82 TL tutarında fatura düzenlendiği, Davacının ticari defterlerinde 10.06.2016 tarihinde … numaralı yevmiye maddesinde … Cari Hesap Senet Çıkış açıklaması ile 47.475,35 TL davalıdan alacak olarak kaydedildiğini, bu işlemin hangi sebeple yapıldığının anlaşılamadığını, Davacının ticari defterlerinde davalıdan 1.021.414 TL tutarında tahsilat yapıldığının belirtildiği görülmüştür.6100 sayılı HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesi incelendiğinde;
(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter
kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. ” şeklinde düzenleme olduğu görülmektedir.
Mahkemece 11.11.2021 tarihli oturumda ve 03.03.2022 tarihli ara kararda davalı tarafa ” dava konusu tüm ticari kayıt ve defterleri sunması için kesin süre verildiği görülmüştür.
Davalı taraf mahkemeye verdiği 12.11.2021 tarihli dilekçesinde kendilerine ait ticari kayıt ve defterlerin Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/747 E. Sayılı dosyasına sunulduklarını, belgelerin mahkemeden celp edilmesini talep ettiği, devamında 21.12.2021 tarihinde Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden 2019 ve 2020 yıllarına ait yevmiye ve envanter defterlerini teslim aldığı, teslimi aldıktan sonra 04.03.2022 tarihinde Kayseri.1 Asliye Ticaret Mahkemesine verdiği dilekçe ile defterlerini ibraz ettiklerini beyan ettiği, bunun üzerine 11.04.2022 Tarihli bilirkişi ek raporunun tanzim edildiği, raporda taraflar arasında 2019 ve 2021 yıllarında ticari ilişki gözükmediğinin, davalının davacıdan 91.606,28 TL alacağının gözüktüğünün netice itibariyle davalının sunmuş olduğu 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin ticari defterlerden uyuşmazlığın çözümü imkanı bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.Mahkeme ara kararında davalının sunması gereken ticari defterlerin 2011-2018 yılları arasına ait ticari defter ve kayıtlar oldukları açıkça ve somut şekilde belirtilmeden ” dava konusu defterler” şeklinde ara karar kurulduğu, bununla birlikte davalının nihai olarak mahkemeye 2019 ve 2020 yıllarına ait yevmiye ve envanter defterlerini sunduğu sabittir. Somut olayda mahkemece verilen kesin süre usulüne uygun olmadığı gibi davalının defter ibrazından kaçınması da söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece davalıya 2011-2018 yıllarına ait tüm ticari defter ve kayıtlarını sunması için son kez kesin süre verilerek verilen süre içerisinde davalı tarafından defterler sunulduğu takdirde bilirkişiden davacı tarafından davalı adına kesilen ve davalının ticari defterlerinde kayıt altına alınan başka bir deyişle ihtilafsız bulunan tüm alacak kalemlerini belirlemesi ve davacının ticari defterlerinde kayıtlı olan ödemelerin ihtilafsız olan bu kayıtlardan düşülmek suretiyle taraflar arasındaki alacak borç durumunun belirlenmesi yönünde ek rapor alınarak dosyada belirtilen eksiklikler giderildikten sonra ispat durumuna göre her iki tarafında dilekçelerinde açıkça yemin deliline dayandıkları gözetilerek ispat külfeti kendisine düşen tarafa yemin hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 16/06/2022 tarih ve 2021/195 E – 2022/493 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.