Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/218
KARAR NO: 2022/160
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2021 ARA KARAR
ESAS NO: 2020/223
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/01/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 28/01/2022
Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/12/2021 tarih ve 2020/223 Esas sayılı ara kararı davacI vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili talep dilekçesinde özetle; 01.12.2021 tarihli duruşmasında, tarafların ticari defter dökümleri ile cari hesapları baz alınarak tanzim edilen 19.10.2021 havale tarihli ve davalı firmadan takip tarihi 09.01.2020 tarihi itibariyle 77.603,00 TL alacaklı olduğu tespiti sağlanmış olan bilirkişi raporunun yeterli ve denetime elverişli olması nedeniyle rapora yapılan itirazlar ve ek rapor talebide bu doğrultuda reddedildiğini, davalı borçlu TTSG’de de sabit olduğu üzere 08.02.2021 tarihinde adres değişikliği yapıldığını, borçlu davalı … San. Tic. Ltd. Şti. Ticaret Sicil Gazetesine Adres değişikliği bildirimi yaptıktan sadece 15 gün sonra, 23.03.2021 tarihinde tasfiyeye giriş ve alacaklılara ilk çağrı duyurusunu da yaptığını, 31.03.2021 tarihindeki 2. Alacaklılar çağrısı ve 08.04.2021 tarihindeki 3. Alacaklılar çağrısı da yapan … şirketi şuan itibariyle tasfiye aşamasında olduğunu, lakin değişiklik yapılan adresin binlerce metre karelik alandan küçük bir ofis/daire adresine yapılması başta olmak üzere; tasfiyeye dair tüm işlemlerin alacaklılara borçlarını ödememek için yapılan işlemler olduğunun aşikar olduğu, TTSG’de verilen ilanda açıkça görüldüğü üzere, davalı borçlu şirket … Mobilyanın 31.05.2017 ve 05.02.2018 tarihlerinde yapılan pay devirleri ile şirket ortağı haline gelen… ve … ile aynı soyisimli … Şirketi kurucususunun … olması, yine davalı… şirketine yapılan fiili hacizde protokol başlıklı 17.04.2019 tarihli evrakta yeni kurulan … şirketinin kurucusu …’ın imzasının bulunması, şirketlerin adresinin aynı olması, şirketlerin faaliyet alanlarının yine aynı olması ve dahi SGK kayıtlarından kontrol edilmesi ihtimalinde yüksek oranda çalışanların dahi aynı olduğunun ispat edileceği bir ortamda, davalı şirketin tasfiyeye girmesinin alacaklılara karşı ödenecek borçlardan kurtulma gayesiyle yapıldığı izahtan vareste bir hal aldığını, yine araştırıldığı takdirde davalı şirketin sair malvarlığının, aracı kişiler vasıtasıyla veya doğrudan … Şirketine muvazaalı şekilde geçirildiği de ortaya çıkacağını, işbu hususta TCK m. 161 kapsamındaki hileli iflas suçundan doğan şikayet/ihbar haklarını saklı tuttuklarını, bu çerçevede eldeki davada aldırılan 19.10.2021 tarihli ve mahkemenizce yeterli ve denetime elverişli görülen bilirkişi raporu ile 77.603,00 TL olarak tespit edilen alacaklarının ve ferilerinin tahsilinin imkansız hale gelme tehlikesi olduğunu, nitekim davacı tarafın hak kaybına uğramaması ile ilgili yine Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmüş olan ve eldeki dava ile aynı mahiyetli bir davada, ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddi kararı Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nce yerinde görülmediği ve bozmaya konu edildiğini, ayrıca dava dosyasında da dava dilekçeleri ile birlikte talep edilen ihtiyati tedbir taleplerinin, 12.03.2021 tarihli ara karar ile reddedildiğini, 12.03.2021 tarihli ara karar ile taleplerinin reddedilirken Yargıtay İçtihadında da olduğu gibi 2004 sayılı İİK m. 257 hükmüne mahkemenizce atıf yapılmış ve ret gerekçesi “…İİK m. 257 kapsamında alacağın varlığı henüz bu aşamada yaklaşık ispat ile ispat olunmadığından İİK 257 maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz talep etmektedir. davacı vekilinin İİK 257/2 maddesi çerçevesinde ihtiyati haciz talebi yerinde görülmemiştir.” şeklinde yazıldığını, müvekkilinin alacağının davanın açıldığı tarih itibariyle İİK m. 257’nin aradığı şartlar yaklaşık ispat ile ispat edilmediğinden bahisle reddedilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talepleinin yinelediklerini, davalının tasfiye aşamasına girdiği ve müvekkilinin bilirkişi raporuyla ispat edilen alacağının akamete uğraması ve/veya tahsilinin imkansız hale gelmesi tehditleri açık olduğundan müvekkilinin menfaatini korumak için işbu taleplerde bulunmak, davanın menfi/müspet sonuçlanmasını beklemekten daha ivedi hale geldiğini, dava dilekçelerinde ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talep ettikleri için, dava açılışında gerekli harçların mahkeme kasasına depo edildiğini, açıklanan sebepler doğrultusunda; tasfiye halinde olan davalı borçlu … şirketi için takdiren teminatsız şekilde (mahkemenin teminat ödenmesine hükmetmesi halinde 77.603,00 TL ve bu miktarın ferileri üzerinden takdir edilecek teminat miktarı mahkemenin kasasına depo edileceği) ihtiyati haciz kararı verilmesini ve davalının tüm malvarlığı üzerinde 3. Kişiye devri engeller mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan duruşma sonucunda; “….Hukuk yargılamasında ihtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen HMK 389/1 maddesine göre ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmü ile ihtiyati tedbir açıklanmıştır. İhtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi için “Yaklaşık ispat” yeterlidir yani çekişmeli vakanın gerçeğe yakın bir derecede kanıtlanması esastır. Mahkeme mevcut delillere göre tedbir isteyenin hakkını muhtemel görmeli ve tedbir verilmesini icap ettiren sebeplerinde varit görülmesi gerekir. HMK’nın 390/3 maddesinde ihtiyati tedbir isteğinin haklılığı konusunda tam kanaat değil kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğu kabul edilmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimali gözardı edilmemelidir, bu sebepledir ki davacının haksız olma ihtimali dikkate alınarak HMK’nın 392. maddesi uyarınca teminat alınması gerekir. İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlemiştir. İhtiyati haciz müessesesi İİK nun 257-268. maddelerinde düzenlenmiştir.İİK 257. maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı ihtiyati haciz isteyebileceği gibi borçlunun belirli yerleşim yeri yoksa veya borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa da alacaklı vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz isteyebilir.” hükmünü amirdir. Dosyadaki mevcut delillerin incelenmesinde, talebin yargılamayı gerektirdiği ve henüz mahkemece verilmiş karar olmadığı dikkate alınarak…” dair ihtiyati tedbir ve ihyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.İşbu ara kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle;dosya içerisindeki delillere ve resmi bir yayın olan TTSG kayıtlarına Yargıtay’ın müstakar kararları ile de desteklemek suretiyle ikame edilen 06.12.2021 tarihli talep dilekçesinin, gerekçesiz şekilde reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında aldırılan 19.10.2021 tarihli bilirkişi raporuna, TTSG kayıtlarına, Mersis Kayıtlarına, dosyada daha önce verilmiş olan ve yaklaşık ispatın İİK m .257 hükmüne göre yeterli olacağına dair verilen ara karara, daha önce yine bir Kayseri Ticaret Mahkemesinde görülen davada yaklaşık ispatın yeterli olduğuna dair bozma kararına ve doğruluğu sabit sair delillere dayandıklarını, 19.10.2021 tarihli ve mahkemece yeterli ve denetime elverişli görülen bilirkişi raporunda müvekkilinin 77.603,00-TL alacaklı olarak tespit edildiğini de göz ardı ederek taleplerinin, hangi “dosya kapsamındaki mevcut delil”e ilişkin ret kararı verildiğinin açıklamaksızın reddedildiğini, davalı borçlunun TTSG’de de sabit olduğu üzere 08.02.2021 tarihinde adres değişikliği yaptığını, adres değişikliği ile daha önce Kayseri …’de üretim merkezlerinin içerisinde binlerce m2 bir alanda faaliyet yürüttükleri … mah. … Cad. No:… …/Kayseri adresinde iken şimdi ise… Mah. … Sok. No:… İç Kapı No:… …/Kayseri adresinde bulunan küçük bir daire/ofis adresine geçtiğini, borçlu davalı … San. Tic. Ltd. Şti. Ticaret Sicil Gazetesine Adres değişikliği bildirimi yaptıktan sadece 15 gün sonra, 23.03.2021 tarihinde tasfiyeye giriş ve alacaklılara ilk çağrı duyurusunu da yaptığını, 31.03.2021 tarihindeki 2. Alacaklılar çağrısı ve 08.04.2021 tarihindeki 3. Alacaklılar çağrısı da yapan … şirketi şuan itibariyle sayın mahkemenin de malumu olduğu üzere tasfiye aşamasında olduğunu, değişiklik yapılan adresin binlerce metre karelik alandan küçük bir ofis/daire adresine yapılması başta olmak üzere; tasfiyeye dair tüm işlemlerin alacaklılara borçlarını ödememek için yapılan işlemler olduğunun aşikar olduğunu, … Mobilya şirketinin şuanki adresinden önceki adresi olan adresin, şuan itibariyle … A. Ş. Şirketin adresi olduğunu, … mobilya şirketinin eski adresi olan … mah. … Cad. No:… …/Kayseri adresi, göstermelik şekilde “A/A” ibaresi eklenerek; … mah. … Cad. No:… A/A …/Kayseri adresinde 02.01.2020 tarihinde kurulan … A. Ş.’nin adresi olarak gösterildiğini, TTSG’de verilen ilanda açıkça görüldüğü üzere, davalı borçlu şirket … Mobilyanın 31.05.2017 ve 05.02.2018 tarihlerinde yapılan pay devirleri ile şirket ortağı haline gelen… ve … ile aynı soyisimli … Şirketi kurucususunun … olması, yine davalı … şirketine yapılan fiili hacizde protokol başlıklı 17.04.2019 tarihli evrakta yeni kurulan … şirketinin kurucusu …’ın imzasının bulunması, yukarıda teferruatıyla izah edildiği şekilde şirketlerin adresinin aynı olması, şirketlerin faaliyet alanlarının yine aynı olması ve dahi SGK kayıtlarından kontrol edilmesi ihtimalinde yüksek oranda çalışanların dahi aynı olduğunun ispat edileceği bir ortamda, davalı şirketin tasfiyeye girmesinin alacaklılara karşı ödenecek borçlardan kurtulma gayesiyle yapıldığı izahtan vareste bir hal aldığını, yine araştırıldığı takdirde davalı şirketin sair malvarlığının, aracı kişiler vasıtasıyla veya doğrudan … Şirketine muvazaalı şekilde geçirildiğinin de ortaya çıkacağını, işbu hususta TCK m. 161 kapsamındaki hileli iflas suçundan doğan şikayet/ihbar hakkımızı da saklı tuttuklarını, müvekkilinin alacağının davanın açıldığı tarih itibariyle İİK m. 257’nin aradığı şartların yaklaşık ispat ile ispat edilmediğinden bahisle reddedilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerini bu kez ispatlamış olmalarına rağmen, ilk derece mahkemesinin 06.12.2021 tarihli talebi gerekçesiz şekilde reddetmesi ile de işbu istinaf kanun yolu başvurusunda bulunma zaruretinin hasıl olduğunu belirterek; istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü suretiyle tasfiye halinde olan davalı borçlu … şirketi için takdiren teminatsız şekilde (mahkemenin teminat ödenmesine hükmetmesi halinde 77,603.00 TL ve bu miktarın ferileri üzerinden takdir edilecek teminat miktarının mahkeme kasasına depo edilecektir) ihtiyati haciz kararı verilmesini ve davalının tüm malvarlığı üzerinde 3. kişiye devri engeller mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Derdest dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Yargılamanın devamı sırasında davacı vekili mahkemesine sunduğu 06/12/2021 tarihli dilekçe ile dosyada alınan bilirkişi raporu ve davalının adres değişikliği de gözetilerek takip konusu alacaklarının ileride tahsilinin güvence altına alınması amacıyla öncelikle teminatsız olarak,aksi halde 77.603 TL ve ferileri üzerinden takdir edilecek teminat karşılığında olmak üzere ihtiyati haciz ve davalının tüm malvarlığı üzerine 3. Kişiye devrini engeller mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.Mahkemce 10/12/2021 tarihli gerekçeli ara kararıyla bu aşamadaki derdest dava dosyası kapsamına göre HMK 389 vd md. gereğince koşulları bulunmadığından ihtiyati tedbir talebinin, İ.İ.K 257 v.d maddesi gereğince de koşulları bulunmadığından ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili işbu ara kararını süresinde istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebepleri, mahkemenin istinaf edilen ara kararında yazılı açıklamaları ile bu aşamadaki mevcut derdest dava dosyası kapsamı birlikte incelenip değerlendirildiğinde;Derdest davanın bir miktar para alacağıyla ilgili başlatılmış ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olması, HMK 389. maddesine göre diğer yasal ve yeterli koşulları da bulunmak şartıyla ancak doğrudan dava/uyuşmazlık sonusu hakkında ihtiyati tedbir kararının verilebilecek olması, davacı vekilinin üzerine ihtiyati tedbir konulmasını istediği davalının tüm mal varlıklarının (taşınır, taşınmaz mallar v.s.) bizzat kendilerinin, ayınlarının yani mülkiyetlerinin işbu davanın/uyuşmazlığın doğrudan konusu olmaması nedeniyle HMK 389. maddesi gereğince söz konusu ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile yasaca aranan gerekli koşulları bulunmadığından reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebi yönünden yapılan inceleme ve değerlendirmeye göre de; yine derdest davanın ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkin olması, bu aşamadaki derdest dava dosyası kapsamına göre de takip konusu alacağın varlığı ve miktarı yönünden İ.İ.K 257 v.d maddesi gereğince ihtiyati haciz talebinin kabulü ile yasaca aranan gerekli ve yaklaşık ispata yeterli koşulları bulunmadığından ihtiyati haciz talebinin de reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle ve mahkemece de, istinaf edilen 10/12/2021 tarihli gerekçeli ara kararıyla davacı vekilinin söz konusu ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmiş olduğundan, ara kararda mahkemece yazılı ayrıntılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelerine binaen, ara kararda herhangi bir usulsüzlük, usul, yasa ve bu aşamadaki mevcut derdest dava dosyası kapsamı yönlerinden aykırılık bulunmadığı,ara kararının hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin derdest 2020/223 E sayılı dava dosyasında verdiği ve istinafa konu edilen 10/12/20021 tarihli ARA KARARININ usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 21,40 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının derdest dava sonunda ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; HMK’nın 359/4 maddesi gereğince de karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-f, 391/3 ve İ.İ.K 258/son maddeleri uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 28/01/2022