Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/2024 E. 2022/2015 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2024
KARAR NO: 2022/2015
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2022
NUMARASI: 2021/652 E. 2022/605 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/10/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2022 tarih ve 2021/652 E – 2022/605 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı lehine, davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olduğunu, başlatılan icra takibinde davalı borçluya usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edilmiş olduğunu, davalı borçlu, 24.08.2021 tarihinde takibe. borca, faize ve tüm ferilerine itiraz etmiş ve neticeten takip durmuş olduğunu, itirazın iptali için arabuluculuğa başvurulmuş ise de anlaşma sağlanamadığını, davalı borçlu, ödeme emrine karşı yapmış olduğu itiraz da, “söz konusu takibe konu olan borcumu takip işlemleri başlamadan önce ödemiş olup, şuan borcum bulunmamaktadır” demiş olduğunu, itiraz beyanıyla sabit olduğu üzere davalı borçlu, takibe konu borcu kabul etmekte, ancak ödediğini iddia etmekte olduğunu, dâvalının itirazını somutlaştıracak, icra takibine konu olan borcunu ödediğine dair hiçbir belge veya makbuz sunmamış olduğunu, davalı borçlu, borcu ödediğine ilişkin iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, bu hususta davalı borçlunun, davacı şirkete ödeme yaptığını gösteren yazılı belgeden başka delile muvafakatimiz olmadığı gibi, itiraz dilekçesindeki beyanlarını genişletmesine ve değiştirmesine de muvafakatleri olmadığını, davacı şirkete ait ticari defter ve cari hesap kayıtları incelendiğinde, davalı borçlunun icra takibine konu miktarda borçlu olduğu görülecek olduğunu, ancak ödemeye ilişkin davacı şirket kayıtlarında herhangi bir belge bulunmadığını, davalı borçlu, borcunu ödediğini iddia etmekte olup, iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, aksi halde haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli yapmış olduğu itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, kaldı ki davalı, borcunu takip başlamadan ödediğini beyan ederken, takibe konu borcun varlığını ve aralarındaki ticari ilişkinin varlığını kabul etmiş lakin taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı borçlunun, davacıya 42.753,80 TL ana para borcu mevcut olduğunu, yapılan bu itiraz kötü niyetli olduğunu, davacıya ödeme yapmaktan kaçınma amacı taşımakta olduğunu, davalının da ikrarı ile davacı ile davalı arasında sabit bir şekilde vuku bulanan borcun ve ferilerinin davalı tarafından ödenmesi gerekmekte olduğunu belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, cari hesap alacağı adı altında davalıya karşı icra takibi başlatmış olduğunu, davalının takibe itirazı sonucunda itirazın iptalini talep etmiş olduğunu, ancak davacı taraf işbu davayı ikame etmekte haksız olup davanın reddi gerekmekte olduğunu, öncelikle belirtmek gerekir ki taraflar arasında davacı tarafından iddia edildiği üzere, kesilmiş ve taraflarca kabul edilmiş bir cari hesap sözleşmesi bulunmamakta olduğunu, cari hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri, alacaklı veya borçlu sayılamaz olduğunu, tarafların hukuki durumunu ancak sözleşmenin sonundaki hesabın kesilmesi belirleyeceğini, mevcut uyuşmazlıkta davacı yanca sözleşme süresinin bitmesi veya feshi ihbar ile cari hesap sözleşmesinin sona erdirilmemiş olduğundan icra takibinde haksız olduğunu, bunun yanında davacı taraf, davalıdan birden fazla kez ürün satın almış, ancak son aldığı ürünleri hiçbir hukuki gerekçe olmadan davalıya iade etmek istediğinde bu isteği kabul edilmemiş ve davacı iade isteği kabul edilmediğinden işbu icra takibini başlatma gereği duymuş olduğunu, davalının davacı tarafa bir borcu olmayıp, davacı taraf davalıdan satın aldığı ürünleri kendi müşterilerine satamadığından zararını bu şekilde davalıdan çıkarmak istemekte olduğunu, nitekim davalının tutmuş olduğu ve ekte sunmuş olduğu depo çıkış fişleri ile de sabit olduğu üzere, davacı tarafından talep edilen ve bedelleri ödenen ürünlerin tamamı davacıya teslim edilmiş olduğunu, davalının bu nedenle davacı tarafa hiçbir borcu kalmadığını, kaldı ki davacı taraf ile davalı ile arasındaki mesaj kayıtlarında da dahi, davacı taraf 7.910,33 TL alacağı kaldığını beyan etmiş olduğunu, işbu bedele ilişkin ürünlerin teslimi de ayrıca yapılmış olduğunu, davacı taraf kendi mesaj kayıtlarında dahi 7.910,33 TL alacağı kaldığını belirtmesine rağmen 45.598,68 TL üzerinden takip başlatması haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı tarafın davalıdan bir alacağının olmadığı sabit olduğundan davanın reddi ile tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkeme kararında; “… Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar davalı tarafça davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş ise de, davacının takibe konu cari hesap alacağının bulunup bulunmadığının tespiti amacı ile deliller toplanmış, davacı ve davalının 2020 yılı form BA-BS beyanlarının birbiri ile uyumlu olduğu görülmüş olup tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu alınan 18/02/2022 tarihli raporda, davacının taraf defter kayıtlarına göre davalıdan 38.753,80 TL alacaklı olduğunun tespiti üzerine davalının icra takibine itiraz dilekçesinde ödeme savunmasında bulunduğu da dikkate alınarak ispat yükünün davalıda olduğu değerlendirilmiş ve davalının delilleri arasında yemin delilinin olması nedeni ile davalı vekiline 4000 TL ödeme iddiası yönünden yemin delili hatırlatılmasına rağmen yemine başvurmaması sonucu davacının asıl alacak yönünden davasında haklı olduğu görülmüş olmakla birlikte davacı tarafça davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne dair dosyaya delil sunulmaması nedeni ile davacının faiz talebi yerinde görülmemiş ve böylece davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün 2021/38089 sayılı dosyasına davalı tarafça yapılmış olan itirazın kısmen iptali ile takibin 42.753,80 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen asıl alacak bedeli olan 42.753,80 TL’nin %20 si oranında icra inkar tazminatının İİK madde 67 gereğince davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı tarafça takibin haksız ve kötü niyetle yapıldığı ispatlanamadığından davalı tarafın tazminat talebinin İİK madde 67/2 gereğince reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına davalı tarafça yapılmış olan itirazın kısmen iptali ile takibin 42.753,80 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine …” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın, müvekkilinden birden fazla kez ürün satın aldığını, ancak son aldığı ürünleri hiçbir hukuki gerekçe olmadan müvekkiline iade etmek istediğinde bu isteğinin kabul edilmediğini ve davacı iade isteği kabul edilmediğinden işbu icra takibini başlatma gereği duyduğunu, müvekkilinin davacı tarafa bir borcu olmayıp, davacı tarafın müvekkilindensatın aldığı ürünleri kendi müşterilerine satamadığından zararını bu şekilde müvekkililinden çıkarmak istediğini, davacı taraf ile müvekkili arasındaki mesaj kayıtlarında da dahi, davacı tarafın 7.910,33 TL alacağı kaldığını beyan ettiğini, işbu bedele ilişkin ürünlerin tesliminin de ayrıca yapıldığını, davacı şirket sahibi kendi mesaj kayıtlarında dahi 7.910,33 TL alacağı kaldığını belirtmesine rağmen 45.598,68 TL üzerinden takip başlatmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin tutmuş olduğu ve dava dosyasına da sunmuş oldukları depo çıkış fişleri ile de sabit olduğu üzere, davacı tarafından talep edilen ve bedelleri ödenen ürünlerin tamamının davacı şirkete teslim edildiğini, müvekkilinin bu nedenle davacı tarafa hiçbir borcunun kalmadığını, ancak yazılı delil niteliğindeki işbu teslim fişlerinin yerel mahkeme tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, nitekim bu fişlerde hem şirket sahibinin, kardeşinin ve şirket çalışanlarının imzalarının bulunduğunu, davacı şirket çalışanları ve yetkililerince imzalanan işbu evrakların yerel mahkemece incelenmediğini, oysa bu fişlerin dikkate alındığını ve bilirkişi incelemesi yapıldığını, hatta gerektiğince imza incelemesi yapılmış olsa idi ürünlerin teslim ettiği ve dolayısıyla davacı şirketin bir alacağın olmadığının ortaya çıkacağını, faturada, fatura muhatabının imzasının bulunmayacağını, dolayısıyla bu haliyle fatura, muhatabı için medenî usûl hukukunda kesin delillerden olan senet niteliğinde olmadığını, bu nedenle fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılmasından sonra aksini ispat her türlü delil ile mümkün olması gerektiğini, fatura muhatabının, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması karinesinin aksini ispatlarken her türlü delile başvurabilmesi, mahkemenin daha adil karar vermesine olanak verdiğini, bu durumda yerel mahkemenin yukarıda bahsetmiş oldukları imzalı fişleri de dikkate almak kaydıyla davanın reddine karar vermesi gerekirken davanın kısmen kabulü kararının hatalı olduğunu ileri sürerek Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/652 E. 2022/605 K. Sayılı ilamının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesinde yemin deliline dayanan, akabinde kendisine verilen süre içerisinde yemin metni hazırlamayan ve taraflarına teklif etmeyen, yapılan yargılama kapsamında davanın kabulüne karar verilen iş bu yerel mahkeme kararının, davalı tarafça kötüniyetli olarak istinaf edildiğini, davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatılmış olup başlatılan icra takibi dosyası ile borçluya usulüne uygun olarak ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalı borçlunun ise 24.08.2021 tarihinde takibe, borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiğini ve neticeten icra takibinin durduğunu, davalı borçlu icra dosyası kapsamında yapmış olduğu itirazda, “söz konusu takibe konu olan borcumu takip işlemleri başlamadan önce ödemiş olup şu an borcum bulunmamaktadır” dediğini, işbu itiraz kapsamında açıkça görüleceği üzere davalı borçlunun, takibe konu borç ilişkisini kabul ettiğini, lakin ödediğini iddia ettiğini, ancak davalı tarafın istinaf dilekçesinde, müvekkilinin davalı taraftan birden fazla kez ürün satın aldığını ve son aldığı ürünleri hiçbir hukuki gerekçe olmadan davalı tarafa iade etmek istediğini, davalı tarafça iade isteğinin kabul edilmediğini ve müvekkilin davalıdan aldığı ürünleri kendi müşterilerine satamadığı için davalıdan zararını tazmin etmeyi istediğini iddia ettiğini, icra dosyasına yapılan itiraz dilekçesinin içeriği ve davaya cevap dilekçesi/istinaf dilekçesi içeriği birbirinden tamamen farklı savunmalar içermekte olup, bu hususun taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, zira davalı tarafın borca itiraz dilekçesinde borcu ödediğini beyan ettiğini, lakin davalının, borcunu müvekkiline ödediğine dair hiçbir belge ve delil sunmadığını, yapılan yargılama esnasında da bu hususta hiçbir savunma yapmadığını, dolayısıyla davalı tarafın, kabulünde olan borcun varlığının söz konusu olduğunu, dolayısıyla borcun ödendiğinin ise ancak ve ancak yazılı delille ispat edilmeye muhtaç olduğunu, davalı tarafça borca itiraz dilekçesi ile sunulmadığını, cevap ve istinaf dilekçesi ile müvekkili aleyhine iddiaların öne sürülmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, davalı tarafın iddialarını ispat ile yükümlü iken borcun ödendiği iddiasını ispatlayamadığını, akabinde ispattan yoksun yeni iddiaları öne sürdüğünü, ayrıca borcun ödenmesi ile müvekkiline ürün teslim edilmesi iddialarının birbirinden oldukça farklı iddialar olduğunu, bu kapsamda davalı borçlu tarafından sunulan ödeme ve ürün teslim iddialarının kabulünün taraflarınca mümkün olmadığını, yargılama aşamasında tarafların ticari kayıtlarının incelendiğini ve davalının müvekkiline borçlu olduğunun ticari defter ve kayıtlarla da sabit olduğunu, davalı tarafın müvekkili ile aralarında mesaj kayıtları olduğunu beyan etse de bu mesaj kayıtlarını da kabul etmediklerini, zira müvekkili şirket yetkilisi olan … tarafından davalı tarafa, herhangi bir mesaj gönderilmediğini, müvekkilinin davalı taraftan haksız bir şekilde zarar tazmini yapması mesnetsiz bir iddia olduğunu, davalı tarafça ayrıca yargılama sürecinde belirtilen depo fişlerinin delil olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, keza işbu belgelerin kesinliği ve doğruluğununşüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanamadığından mahkemece bu belgelerin dikkate alınmasının hukuka aykırı olacağını, bu belgelerin ticari defter ve kayıtlarda da yeri olmadığını, müvekkili tarafından veya müvekkili şirket yetkilisi tarafından müvekkili şirket aleyhine imzalanmış herhangi bir evrak da bulunmadığını, bu nedenle davalı tarafın iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava bakiye fatura alacağına dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür.Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasını incelenmesinde, cari hesap alacağı dayanak yapılarak 42.753,80 TL asıl alacak 2.844,88 TL işlemiş faiz toplam 45.598,68 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından ödeme itirazında bulunulduğu bunun üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse;HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir.Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır. Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise; “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalının icra dosyasındaki itirazında borcunu ödediğini iddia ettiği görülmüştür. Bu durumda davalı taraf takibe konu borcun davacıya ödediğini ispat külfeti altındadır.Taraf ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda; davalı tarafın ve davacı tarafın ticari defterlerine göre davalının davacıya takip tarihi itibariyle 38.753,80 TL borcunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu husus her iki tarafın ticari defterleriyle sabit olup davalının UYAP üzerinden cevap dilekçesine ekli şekilde depo fişleri ile “…” isimli kişi ile yapmış olduğu görüşmeye ilişkin mesaj kayıtları sunduğu görülmüştür.
a-) Davacı davalı hakkında 23.01.2021 tarihinde takip başlatmış olup davalının dosyaya sunduğu mesaj çıktısında davalı ile …isimli kişi arasında 04.08.2021 tarihinden önce görüşme gerçekleştirildiği görüşmüştür. Takip konusu alacak tarihlerinin bu yazışmadan önce olduğu ve HMK 199 maddesi gereğince kısa mesajların yazılı delil başlangıcı kabul edildiğine göre davacı şirketyetkilisinin isticvabına karar verilerek bahse konu görüşmenin yapılıp yapılmadığı numaranın kendisine yada şirketine ait olup olmadığı, numarayı kullanıp kullanmadığı, mesajları yazıp yazmadığı ve mesaj içeriklerinde belirtilen şekilde hesap mutabakatı bulunup bulunmadığı sorularak davacının inkarı durumunda görüşme yapılan numara davalıdan sorularak ilgili şirkete müzekkere yazılarak numaranın davacı şirkete yada yöneticisine ait olup olmadığı belirlendikten sonra davalının cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığı ve 6100 sayılı yasanın 202’nci maddesinin birinci fıkrasında ‘’senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği hükmü uyarınca araştırma yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yeterince araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır
b-)Mahkemece depo fişleri dosya içerisine fiziki olarak alınmadan davalı tarafa fişleri fiziken dosyaya sunması için süre verilmeden depo fişlerindeki tarihlerin takip tarihinde öncemi sonramı olduğu belirlenmeden takip tarihi öncesi düzenlenen depo fişlerindeki imza ve isimlerin davalı şirket çalışanları ve temsilcileri olup olmadığı hususunda davacı tarafa isticvap edilmeden karar verildiği görülmüştür.Mahkemece öncelikle belirtilen hususlarda davacı tarafa isticvap edilerek depo fişlerinde imza ve isim bulunan kişilerin şirketlerinde çalışıp çalışmadığı sorularak isim ve imza inkarı durumunda fişlerde ismi ve imzası bulunan şahısların davacı şirkette çalışıp çalışmadığı yönünde SGK ve ilgili kurumlardan bir araştırma yapılarak fişlerdeki ürünlerin davacı şirket çalışılanlarınca teslim alınıp alınmadığı teslim alınmış ise taraflar arasındaki alacak borç durumu hususunda bilir kişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yeterince araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır
c-)Bununla birlikte davacı tarafından kredi kartı ile yapılan 4.000 TL’lik ödemenin davalıya yapıldığı noktasında davalının açık bir kabulü bulunmayıp mahkemece bu hususta davalıya isticvab edilerek gerektiğinde davacıya yemin hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklamalar ışığında davalının istinaf talebin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 06/07/2022 tarih ve 2021/652 E – 2022/605 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.12/10/2022