Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/201 E. 2022/298 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/201
KARAR NO: 2022/298
KARAR TARİHİ: 10/02/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2021
NUMARASI: 2020/287 E. 2021/945 K.
DAVANIN KONUSU: İtrazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 14/02/2022
KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 26/10/2021 tarih ve 2020/287 E – 2021/945 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile imzalanan Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi/leri gereği dava dışı şirkete ticari krediler kullandırıldığını, davalının ise Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, davacı banka tarafından borçluya kullandırılan kredinin Kredi Garanti Fonu destekli kullanıldığına dair borçlu ile davacı banka arasında Kredi Kullandırım Protokolü de imzalandığını, Kredi Kullandırım Protokolü’nde belirtildiği üzere bu protokolün Genel Kredi Sözleşmesi’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesi ve ekleri ile birlikte hüküm ifade ettiğini, kredilinin ödemede bulunmaması üzerine Beyoğlu 48. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, borçlu şirket ve kefilince ihtarnameye uyulmaması, nedeniyle Kayseri Genel İcra Dairesi … Esas (Kapatılan Kayseri 7. İcra Müdürlüğünün … Esas) sayılı dosyası ile takip tarihi itibariyle 372.992,52-TL nakit ve 41.600,00-TL gayri nakit (depo talepli) banka alacağı için ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının borca itiraz ettiğini, davalının itirazının tamamen Banka alacağını sürüncemede bırakmak amaçlı olduğunu, takip sonrası 198.049,69-TL tahsilat (TBK md.100 uyarınca faize mahsup edilerek) düşüldükten sonra itirazın iptali ile 174.942,83-TL alacak ve takip talebindeki gayri nakit (depo talepli) alacak için takibin kaldığı yerden devamına ve davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının sözleşmeye kefil olup olmadığı ve kefaletin geçerli olup olmadığının mahkemece re’sen denetlenmesi gerektiğini, davalının eşinin rızasının alınmadığını, kefaletin geçerli olmadığını, davacının asıl borçlu ile olan iş ve işlemlerde sürekli yapılandırma yaparak kefillerin durumunu ağırlaştırdığını, bu işlemler nedeni ile davalı ile davalının eşinden rıza almadığını, hesap kat ihtarnamesinin asıl borçluya ve davalıya tebliğ edilmediğini, davacının asıl borçlunun ödemelerindeki gecikmeleri kefil davalıya süresinde bildirmediğini, TBK’nun 594.maddesi uyarınca kefilin uğradığı zarar miktarı kadar kefile başvuru hakkını kaybettiğini, talep edilen faizin yasal olmadığını, davalının yalnız kendi temerrüdünden sorumlu olduğunu, yargılama giderlerinden sorumlu olmayacağını, asıl borçlu şirketin mali durumu kötü olmasına rağmen davacının davalıya kredi verdiğini, davacının bu nedenle kusurlu olduğunu, davacının icra inkar tazminatı talep etmekte haklı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında “..Davalı vekili kötü niyet tazminatı talep etmiş ise de nakde dönmeyen bu nevi talepler için henüz gerçek borç doğmamış bulunduğundan kötü niyet tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan söz konusu gayri nakdi talep maktu karar ilam harcına ve maktu vekalet ücretine tabi olup, davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2020/2890 Esas – 2020/5953 Karar sayılı içtihadı bu yöndedir.Davacının gayri nakdi çek bedelinin depo edilmesi talebinin reddine, Davacının nakdi alacaklar yönünden itirazın iptali davasının HMK’nun 119/1-ğ ve 119/2 maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına, Davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,..” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalının Kayseri Genel İcra Dairesi … Esas sayılı icra dosyasına yapmış oldukları itirazlarının iptali ile durmuş olan takibin devamının istenildiğini, dava dışı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi ile imzalanan Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi/leri gereği şirkete ticari krediler kullandırıldığını, davalı … ise Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, krediye ilişkin ödemelerin yapılmaması üzerine Beyoğlu 48. Noterliğinin … tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnamesi ile hesap kat edildiğini, ihtarnameye rağmen borçlu şirket ve kefillerinde ödeme yapılmaması üzerine Kayseri Genel İcra Dairesi … Esas sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, söz konusu kredinin, Kredi Garanti Fonu destekli olarak kullandırılmış olup, Kredi Garanti Fonu ile davacı müvekkili Banka arasında yapılan protokol gereği Kredi Garanti Fonu tarafından müvekkiline yapılan ödemelerin Bankaca kurum adına tahsil edilmek üzere takip edileceğini, dava öncesinde ya da yargılama sırasında , … A.Ş. tarafından yapılan ödemelerin düşülmeden karar verilmesi gerektiğini, takip borçlusu davalının icra dosyasına konu borcun tamamına itiraz ederek takibi durdurduğunu, itirazla duran takipteki itirazın iptali ve takibin devamı için arabuluculuk başvurusu sonrasında söz konusu davanın açıldığını, mahkemece yapılan tahkikat sonrasında bilirkişi raporu ile davalının icra takibinde yaptığı borca itirazında haksız olduğunu, davacı alacaklının alacağının varlığının sabit olduğunu, mahkemece hükme esas olan gerekçesinde; nakit alacaklar yönünden davanın açılmamış sayılmasına dair kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, itirazın iptali davası açılırken harca esas değerin, takip çıkış rakamı üzerinden belirlendiğini, takibe ilişkin tahsilat olması durumunda, takipten sonra davadan önceki tahsilatların takip çıkış tutarından düşülerek harca esas değerin belirlendiğini, dosyada da, takip sonrası dava öncesindeki tahsilat toplamının, takip çıkış tutarından düşülerek belirlendiğini, davada da itirazın iptali ve takibin takip talebindeki koşullarda devamı ile yapılan tahsilatların icra müdürlüğünce yapılacak dosya hesabında nazara alınarak karar verilmesinin istenildiğini, harca esas değerin alacak kalemleri olarak ayrıştırılmasının mümkün olmadığını, takip tarihindeki harca esas değer olan takip çıkış rakamı olan 372.992,52-TL.’den tahsilatlar toplamı 117.136,21-TL.düşülmek sureti ile 255.856,31-TL olarak belirlenmesinin, dava tarihindeki müvekkili bankanın alacağı olarak dikkate alınmasının hatalı olduğunu, itirazın iptali ve takibin takip talebindeki koşullarda devamını talep ettikleri davada takip tarihinden sonra davadan önce yapılan tahsilatların icra mdürülüğünce dikkate alınmasının talep edildiğini, BK md.100 hükmünce ödemelerin öncelikle faize mahsup edilmesi gerektiğinden takipten sonra yapılan ödemelerin icrada gözetileceğinin kural olarak kabul edildiğini, düşülen tahsilatların takip tarihindeki banka alacağı toplamından düşüldüğünü, dava tarihindeki banka alacağından düşümü ile belirlenmediğini, kaldı ki ödemelerin farklı tarihlerde yapılmış olmasının bu sürede de temerrüt faizinin işlemeye devam ettiğini, asıl alacak tutarlarından azalma olmadığını, tahsilat yapıldığı tarihlerde işlemiş temerrüt faizinden düşüldüğünü, bu tahsilatların icra dosyasına bildirildiğini, icra müdürlüğünce infaz aşamasında değerlendirilmesi gereken husus olduğunu, tahsilatların, takipten sonra farklı tarihlerde yapıldığını, harca esas değerin ise yasal düzenleme ve uygulama gereği takip çıkış tutarından(372.992,52-TL-117.136,21-TL=255.856,31-TL) ödemeler düşülerek belirlenmiş olması nedeni ile bu rakam üzerinden alacak kalemlerini ayrıştırmanın mümkün olmadığını, müvekkili banka ile dava dışı borçlu şirket arasında, davalının da müteselsil kefil olarak imzaladığı genel kredi ve teminat sözleşmenin 10.13 mad.kredinin kefalet karşılığı kullandırılması ve müteselsil kefilin sorumluluğu başlıklı maddesinde ,müşterinin iş bu sözleşmeyi imzaladığı tarihten önce ve sonrasında mevzuattan kaynaklanan çek garanti tutarlarından, gerek yalnız gerekse diğer kefiller ile birlikte müteselsil kefil sıfatıyla kefalet limitiyle sorumlu olacağına dair açık hüküm bulunduğunu, davacının imzalamış olduğu GKS ile çek garanti tutarlarından sorumlu olacağının açık olarak kabul edilmiş olması nedeni ile, bu yönü ile de kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceğini ileri sürerek çek depo bedeli talebinin reddine dair kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak çek depo talebinin kabulüne karar verilmesini, nakdi alacaklar yönünden itirazın iptali davasının HMK’nun 119/1-ğ ve 119/2 maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına dair kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak itirazın iptali ile takibin takip talebindeki koşullarda devamı ile tazminat taleplerine dair davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin nakdi alacaklar yönünden itirazın iptali davasının HMK’nın 119/1-3 ve 119/2 maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına dair kararın istinaf incelemesi ile kaldırılmasını talep etmişse de işbu talebin reddi gerektiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda dilekçedeki bazı eksikliklerin bulunması halinde ne yapılacağının çok açık şekilde yaptırımı ile birlikte düzenlendiğini, HMK m.119/1’de sayılan dilekçenin unsurlarından, (a), (d), (e), (©) ve (g) bentleri dışında kalan durumlarda, önce davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık süre verileceğinin, bu süre içinde de eksiklik tamamlanmazsa, davanın açılmamış sayılacağının belirtildiğini, Hukuk yargılamasındaki dava dilekçesinde talep edilen alacak kalemlerinin bir bütün olarak talep edilmesi durumunda, mahkemece alacak kalemlerinin HMK m. 119/1-ğ hükmü uyarınca tek tek belirtilmesi çerçevesinde verilecek ihtaratlı kesin süre sonunda gerekli açıklamanın yapılmaması durumunda davanın açılmamış sayılması kararı verilmesinin HMK m. 119/1-ğ hükmüne uygun olduğu gibi HMK m. 31 hükmünde düzenlenen “Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi” ilkesine de uygun olduğunu, aksi bir uygulama durumunda ise HMK m. 25/1 hükmünde düzenlenen “Taraflarca Getirilme İlkesi” ve HMK m.26/1 hükmünde düzenlenen “Taleple Bağlılık İlkesi” kurumları göz ardı edilmiş olacağını, mahkemece davacıya alacaklarını kalem kalem açıklaması için iki hafta süre verildiğini, davacı vekilinin 28.04.2015 tarihli dilekçesinde alacak kalemlerinin dava dilekçesinde belirtildiğini, alacaklarının maaş, ücret ve ikramiye farkından ibaret olduğunu beyan etmekle yetindiğini, davacı vekilinin 28.04.2015 tarihli beyanı üzerine düzenlenen bilirkişi raporunda ise, dava dilekçesinin netleştirilmediğini, hangi aylarda maaş ve ücretlerinin ve hangi dönem ikramiye alacaklarının ödenmediğinin belirtilmediğini, dosya içinde yer alan yardım listesi başlıklı listede yer alan ödemelerin neye ait olduğunun belli olmadığını, ibraz edilen yardım listesi için..adındaki bir işçinin açtığı 2014/647 esas sayılı dosyada gönderilen yazıda Belediye Başkanlığınca aylık ücret bordrosu olduğunun belirtildiğini, ancak yardım listelerinin ücret bordrosuyla hiçbir ilişkisinin bulunmadığının anlaşıldığı ifade edilerek mevcut belgeler üzerinden sonuca gidildiğini, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulduğunu, ancak davacının 28.04.2015 tarihli dilekçesinde dava dilekçesini tekrar ederek alacak kalemlerinin ‘maaş, ikramiye ve emsallerine göre ödenmeyen tüm alacaklar” olduğunu yinelediğini, bu beyana göre davacının talep sonucunu açıkladığından söz edilemeyeceğini Hukuk Muhakemeleri Kanunu 119- 1- ğ) Maddesi açık bir şekilde talep sonucunun dava dilekçesinde bulunması gerektiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 119/2 maddesinde, “Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verileceğini, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini düzenlemiş olduğunu, tüm bu anlatılanlar ışığında; Mahkeme tarafından 05/10/2021 tarihli celsenin (1) numaralı ara kararı ile davacı vekiline 17/06/2021 tarihli dilekçesinde harca esas değer olarak gösterdiği 25S.856,31 TL’nin ne kadarının ticari kredinin asıl alacağı, işlemiş faizi ve BSMV’si ve ne kadarının kredi kartı ve ek hesabın asıl alacağı, işlemiş faizi ve BSMV’si olduğunu açıklaması, miktar itibari ile ayrıştırması için bugünden itibaren 1hafta kesin süre verildiğini ve aksi takdirde davanın HMK’nın 119/1-ğ ve 119/2 uyarınca davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtar edildiğini, ancak davacı vekili tarafından mahkemece istenilen ara karar doğrultusunda ayrıştırma yapılmadığını, davacı tarafından ayrıştırma yapılmadan mahkemenin alacaklara ilişkin faiz oranı kararlaştırması mümkün olmadığını, bu yönüyle Yerel Mahkemenin kararı hukuka uygun olup davacının istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, gerek Yargıtay, gerekse isviçre federal mahkemesi kararlarında; kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğunu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiğini, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olacağının kabul edildiğini, kefaletin mevcut borçların yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi hâlinde kısmi hükümsüzlüğün söz konusu olacağını, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefaletin geçerli olacağını, tüm bu açıklamalardan ve yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiğini, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığını, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğunu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğunu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceğini, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağını, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğini, tüm bu anlatılanlar ışığında; her ne kadar Genel Kredi Sözleşmelerinde kefilin tüm borçlardan sorumlu olacağına dair matbu düzenlemeler bulunsa da bu genel hükümün çek risk depo bedelini kapsamadığını, yine Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlarda kefilin çek risk depo bedelinden sorumlu olması için kefile yönelik ayrıca ve açıkça düzenleme olması gerektiği yönünde olduğunu, zira Yargıtay çek risk depo bedelini, sözleşme ile üstlenilen edime ek teminat gösterme borcu olarak kabul ettiğini, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporu ve yerleşik Yargıtay uygulamalarının göz önünde bulundurulduğunda Yerel Mahkemenin kararının hukuka uygun olup davacının istinaf başvurusunun reddi gerektiğini ileri sürerek davacının istinaf başvurusunun reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, Banka tarafından Genel Kredi Sözleşmesine dayanılarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir.Mahkemece yapılan yargılama sonucu; Davacı bankanın, dava tarihinde alacağını 255.856,31 TL olarak bildirmesine rağmen mahkemece kendisine verilen kesin süre içerisinde alacağının dayandığı kalemleri somut ve açık şekilde belirtmediğinden bahisle nakdi alacak yönünden itirazın iptali davasının HMK’nun 119/1-ğ ve 119/2 maddeleri uyarınca açılmamış sayılması ile gayri nakdi çek bedelinin depo edilmesi talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.Dava itirazın iptal davası olup takip talebi ile sıkı sıkıya bağlı olduğu gibi davacının alacağıda takip tarihi esas alınarak hesaplanır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/5024 Esas 2021/7310 Karar)Bilindiği üzere henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı dönemde, borçlunun itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür, bunu engelleyen herhangi bir yasa maddesi bulunmamaktadır. Takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur. Sonuç itibariyle, icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Yani, takipten sonra, ancak davadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır.(HGK’nın 19.10.2011 gün ve 2011/532-640 E.K. Sayılı ilamı). Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalının icra takibinden sonra, ancak davadan önce yapmış olduğu ödemeler nazara alınarak davacının 6098 sayılı TBK’nın 100. maddesi uyarınca ne miktar bakımından hukuki yararının bulunduğu tartışılıp, değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar vermek gerekir(Yargıtay 11. HD.nin 11.03.2015 tarih,2014/17299E, 2015/3353K Sayılı İlamı)İcra Müdürlüğünden davalı tarafından yapılan ödeme meblağları ve tarihleri sorulduktan sonra mahkemece bankacılık ve hesap konusunda uzman bilirkişiden banka kayırları üzerinde gerektiğinde yerinde inceleme yaptırılmak suretiyle davacı bankanın takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı yönünde rapor aldırılarak takip tarihi itibariyle bankanın alacaklı olduğunun tespit edilmesi halinde varsa davalı tarafında yapılan ödemeler ve ve bunların tarihleri dikkate alınarak davacının 6098 sayılı TBK’nın 100. maddesi uyarınca ne miktar bakımından hukuki yararının bulunduğu yapılan ödemelerin ne kadarının infaz aşamasında dikkate alınacağı tartışılıp, değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken nakdi alacaklar yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda,istinaf eden davacı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden,HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararın kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 26/10/2021 tarih ve 2020/287 E – 2021/945 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.14/02/2022