Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1996 E. 2022/2014 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1996
KARAR NO: 2022/2014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 13/10/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 01/07/2022 tarih ve 2021/717 E – 2022/585 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Takip alacaklısı davalı … Ltd, Şti.’nin davacıya dava dışı takip borçlusundan (… Ltd. Şti) olan alacağı için 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamesi gönderdiğini, süresinde itiraz edilmemesi üzerine 13.10.2021 tarihinde 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiğini, hal böyle olunca süresi içinde derdest davanın ikame edilme zarureti doğduğunu, müvekkilinin takip borçlusuna iddia edildiği gibi bir borcu bulunmadığını, 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnameletinin mernis adresine tebliğe çıkarıldığını ve mahalle muhtarına tebliğ edildiğinden itiraz etme imkanı olmadığını, dava dışı takip borçlusuna ait ticari defterler incelendiğinde davacının borç kaydı. olmadığının ortaya çıkacağını belirterek, davacının dava dışı takip borçlusuna borcu olmadığınm tespiti ile davalının haksız ve kötüniyetli yapılan icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle; Davacının dava dilekçesindeki tüm iddialarının mesnetsiz olduğunu, İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile borçlu … aleyhine icra takibi başlatıldığını, borçlunun hak ve alacağı olan davacıya 89/1-2 ve 3 ihbarnameleri gönderildiğini, davacının süresinde itiraz etmediğini, tebligatların usulüne uygun yapıldığını, davacının dosya borçlusu şirketin ortağı ve aynı zamanda yöneticisi olduğunu ve aralarında sıkı bir ilişki bulunduğunu, bu nedenle birbirlerinde hak ve alacaklarının olmasının muhtemel olduğunu, davacıya göndertilen ihbamamenin hukuki yetki içinde olduğunu, davacının bu davada takip borçlusuna
borçlu olmadığını ispatlaması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Dava, İİK. 89/3 maddesi uyarınca açılmış olan menfi tespit istemine ilişkindir. İİK 89. maddesi uyarınca 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine 7 gün içerisinde itiraz edilmemesi nedeniyle borç zimmetinde sayılan 3. şahıs İİK’nun 89/3. maddesi gereğince 3. haciz ihbarnamesine karşı 15 günlük süre içinde menfi tespit davası açtığı takdirde bu davada 3. şahıs takip borçlusuna borçlu olmadığını ispata mecburdur. Somut olayda ispat yükü davacıda olup Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/23967 esas 2017/14705 tarihli ilamında da belirtildiği üzere 89/1. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde, davacı borçlunun 3. kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.Mahkememizce mali müşavir bilirkişiden dava dışı şirketin tüm defter ve kayıtları incelenerek davacının dava dışı takip borçlusu şirkete borcu bulunup bulunmadığı,sermaye koyma borcu bulunup bulunmadığı,varsa miktarının belirlenmesine yönelik rapor düzenlemesi talep edilmiş olup bilirkişi tarafından düzenlenen raporda dava dışı … Limited Şirketinin 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede davacı …’ın dava dışı şirkete herhangi bir borcunun kayıtlı olmadığı yönünde rapor düzenlendiği, bu halde dava dışı takip borçlusunun davacıdan istenebilir bir alacağının bulunmadığı tespit edildiğinden davanın kabulü ile İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacıya gönderilen haciz ihbarnamelerinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamadığından İİK’nın 72/5. maddesindeki koşullar oluşmadığı anlaşılmakla davacının kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir. Davanın Kabulü ile İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davacıya gönderilen haciz ihbarnamelerinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin davanın hukuki değerlendirmesinde hata yaptığını, davanın üçüncü haciz ihbarnamesinden kaynaklanan menfi tespit davası olduğunu, iş bu dava da ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, yerel mahkeme tarafından İİK.72 Dayalı menfi tespit davasının kurallarına göre yürütüldüğünü, yerel mahkemenin , tek ortaklı ve ortağı aynı zamanda yetkili müdürü davacının olduğu borçlu şirketin ticari defterlerinin incelendiğini, başkaca da hiç bir delil ileri süremediğini, eksik inceleme yapılarak verilen yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, oysa raporun hükme esas alınacak mahiyette olmadığını, bilirkişi raporunda dava dışı şirketin 2018 yılı ticari defterlerinin kapanış tasdikinin bulunmadığının belirtildiğini, bu nedenle usulüne uygun olarak tutulmayan şirket defterinin şirketin yetkilisi olan davacı lehine delil olarak kullanılmasının mümkün olmadığını, halen faal olan … şirketinin yöneticisi olan davacının bu şirkete ihbarname tarihi itibariyle mevcut bir borcunun olmadığı iddiasının ispat edilemediğini, bilirkişi raporunun hukuka aykırı olarak tanzim edildiğinden hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda, sunulan 2018 yılına ilişkin ticari defterlerin kapanış onayının olmadığının görüldüğünü, açılış ve kapanış onayı bulunmayan ticari defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu kabul edilmediği gibi , kendi lehine delil olarak da kabul edilemeyeceğini, bilirkişi Raporunda; davacının sermaye koyma borcunun bulunup bulunmadığının incelenmediğini, ticaret sicil kayıtlarının incelendiğinde davalı şirketin tek ortağı ve yetkilisinin davacı olduğunu, şirketin kuruluş sermayesinin 1/4 ünün peşin olarak ödendiğini, kalan 3/4 sermaye payının ise taksitlerle ödenmesine karar verildiğinin görüldüğünü, bilirkişi tarafından defter incelemesi sırasında bu konuda inceleme yapılmadığını ve raporda bu konuda değerlendirmede bulunulmadığını, ticari defterlerde davacının sermaye koyma borcunu ödediğine ilişkin kayıt bulunmadığını, İİK md. 89/3 uyarınca borçlu olmadığının ispat yükü altında olan davacının, taahhüt edilen sermayenin 3/4’ünü ödediğine ilişkin bir belgenin mahkemeye sunamadığını, eksik inceleme yapmak suretiyle hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf başvurularının kabulü ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimliğinin 2021/717 Esas, 2022/585 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89/3. maddesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Davacıya İstanbul Anadolu 20.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında İİK 89/3 hükmü uyarınca haciz ihbarnamesi gönderildiği, ihbarnamenin davacıya 13.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği davacı tarafından 19.10.2021 tarihinde eldeki davanın açıldığı görülmüştür.
Anılan maddenin açık hükmü gereğince icra dairesi tarafından gönderilen haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz etmeyen ve menfi tespit davası açan üçüncü şahıs takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Ancak bunun için davalı alacaklının, davacı üçünü kişi ile dava dışı borçlu arasındaki borç doğuran hukuki ilişkiyi ileri sürülmesi gerekir. Herhangi bir hukuki ilişki ileri sürülmeden ve anılan taraflar arasındaki borç ilişkisinin neye dayalı olduğu açıklanmadan davacıdan borçlu olmadığını ispat etmesi beklenemez. Somut olayda takip alacaklısı olan davalı, soyut alacak iddiasında bulunmuş ve bu iddiasını herhangi bir belgeye veya ticari ilişkiye dayandırmamıştır. Davacı üçüncü kişinin iddiasını ispat edebilmesi için davalı alacaklının, takip borçlusunun üçüncü kişiden neden alacaklı olduğunu açıklaması gerekir. -(Yargıtay 4 Hukuk 2021/25823 Esas 2022/7928 Karar)
Davacı İstanbul Anadolu 20.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalı hakkında 08.06.2017 tazim 25.000 TL bedelli senetten dolayı takip başlatmış olup davacının şirket ortağı olduğunu bundan dolayı borçtan sorumlu olduğunu ileri sürdüğü görülmüştür.
Sermaye şirketlerinden biri olarak tanımlanan limited şirkete ilişkin hususlar, TTK’nın 573 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Limited şirket, TTK’nın 602. maddesi uyarınca işlem ve fiilleri neticesinde doğan borçlardan dolayı sadece malvarlığıyla sınırlı olarak sorumlu olup bu husus, sınırlı sorumluluk ilkesi olarak adlandırılmaktadır. Bunun yanında limited şirket ortağı ise TTK’nın 573/2. maddesi gereği şirketin borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettiği esas sermaye payı oranında şirkete karşı sorumludur. Başka bir anlatımla ortağın, taahhüt ettiği sermayeyi koyma borcuyla sınırlı olan sorumluluğu şirkete karşı olup, şirket borçlarından dolayı alacaklılara karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. TTK’nın 573/2. maddesi uyarınca esas sözleşmede öngörülmesi şartıyla sermaye koyma borcu yanında limited şirket ortağı yönünden ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri de öngörülebilecek olup ek ödeme yükümlülüğüne dair şartlar aynı Kanun’un 603 ve devamındaki maddelerde, yan edim yükümlülüğüne dair şartlar ise 606 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. Bu kapsamda limited şirket ortağı, ancak yukarıda anılan kanunî düzenlemelerde belirlenen şekil ve esaslar çerçevesinde, esas sözleşmede belirlenen ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri ile sorumlu tutulabilecektir. Bu durum, ortakların şirkete karşı koymayı taahhüt ettikleri sermaye borcuyla sınırlı olarak sorumlu olduklarına dair kuralın istisnasını teşkil eder. Limited şirket borçlarından şirket ortağının sorumsuzluğuna dair kuralın bir diğer istisnası ise; limited şirketin kamu borçlarına ilişkin olarak kaleme alınan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un (6183 sayılı Kanun/AATUHK) 35. maddesidir. 6183 sayılı Kanun’un, kamu alacaklarının tahsilini güvence altına almak amacıyla ihdas edilen 35. maddesi; “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmünü haiz olup buna göre limited şirket ortağı, şirketten tahsil imkânı bulunmayan kamu alacaklarından sermaye payı oranında sorumludur. Eş söyleyişle ortağın, limited şirketin AATUHK kapsamındaki kamu borçlarından, aynı Kanun’un yukarıdaki maddesinde sayılan şartlar dâhilinde ve şirketteki sermaye payı oranında sorumluluğu mevcut olup bu Kanun kapsamı dışındaki şirket borçlarından TTK’nın 573/2. maddesi gereği sorumluluğu bulunmamaktadır.
Somut olayda takibin dava dışı … Limited Şirketinin davalıya olan borcundan kaynaklandığı, davacının TTK’nın 573 ve devamındaki maddeler uyarınca şirket borçlarından sorumluluğunun bulunduğuna dair dosyaya aksi delil sunulmadığı görülmekle davanın kabulü yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesinde yargılama giderlerinden sorumluluğun ne şekilde olacağı düzenlenmiştir. Buna göre, kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilecek olup davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
İİK’nın 89/3 maddesi hükmünde düzenlenen menfi tespit davası bakımından yargılama giderlerinden sorumluluk konusunda yukarıda anılan HMK’nın 326. maddesinde öngörülen düzenlemeden farklı bir düzenleme öngörülmediği anlaşılmaktadır.
Üçüncü kişinin, birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresi içinde ya da usulüne uygun olarak itiraz etmemiş olması halinde, kendisine gönderilen üçüncü haciz ihbarnamesine karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde menfi tespit davası açma hakkı bulunmaktadır. Birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine itiraz etmemiş olması dolayısıyla kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişinin, İİK’nın 89/3 maddesi hükmü uyarınca açtığı menfi tespit davasının tamamen ya da kısmen kabulüne karar verilmesi durumunda, sırf birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine süresi içinde ya da usulüne uygun olarak itiraz etmediği, kendisine üçüncü haciz ihbarnamesi gönderilmesine ve dava açılmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle yargılama giderlerinden sorumlu olacağı yönünde bir kabul, HMK’nın 326. maddesine aykırı olduğu gibi İİK’nın 89/3 maddesi hükmünde açıkça tanınan dava hakkının kullanılmasına bir kısıtlama oluşturacaktır.
Böyle bir durumda yargılama giderlerinden sorumlu olmak istemeyen davalının, İİK’nın 89/3 maddesi uyarınca aleyhine açılan davada, ön inceleme duruşmasına kadar (ön inceleme duruşmasından önce) davayı tamamen ya da haklı olup olmadığını bildiği kısım yönünden kabul etmesi gerekir. Bu yönde bir kabulü olmadığı sürece davalı, davanın kabulü halinde yargılama giderlerinin tamamından, kısmen kabulü halinde ise haklılık durumuna belirlenen kısmından sorumlu olacaktır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/6640 Esas 2022/2409 Karar) Davacının davası kabul edilmiş bulunup yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu olacağı açıktır.
Açıklamalar ışığında davalının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 01/07/2022 tarih ve 2021/717 E – 2022/585 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 2.441,51-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 610,40 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 1.831,11 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan incelemeyle H.M.K’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13/10/2022