Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/191 E. 2022/208 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/191
KARAR NO: 2022/208
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/10/2021
ESAS NO: 2016/782
KARAR NO: 2021/869
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ:02/02/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ:14/02/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 11/10/2021 tarih ve 2016/782 Esas 2021/869 Karar sayılı ilamına karşı , davacılar ve davalılar Kayseri … San. A.Ş. vekili ve davalı … vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilerinden davacı …’in eşi, küçük …, … ve …’nın annesi olan muris …’in üçüncü çocuğu olan …’ya gebelik süreci boyunca Kayseri’de bulunan davalı Özel … Hastanesi’nde görev yapan dava dışı Opr. Dr. … tarafından takip edildiğini, 26/05/2016 gecesi sezeryan ile doğuma alındığını ve davacı küçük …’nın doğduğunu, sezeryan doğum akabinde en az iki gün takibi yapılıp daha sonra taburcu olması gereken ancak 27/05/2015 günü erken saatlerde taburcu edilen müteveffa …’in saatler ilerledikçe kendini kötü hissettiğini, nefes alamadığını, sırt ve göğüs ağrılarının olduğunu söylediğini, lohusalığın erken döneminde; taburcu olduktan hemen sonraki 4. günde; 31/05/2015 gecesi davalı Özel … Hastanesi acil polikliniğine, hırıltılı solunum, nefes alıp verirken zorlanma ve solunum sıkıntıları şikayeti ile başvurduğunu, henüz sezeryan doğum yaptığını ve öyküsünü anlatarak davalı acil hekimi …’na muayene olduğunu, muayene sonrasında müteveffadan kan tetkikleri ve akciğer filmi istendiğini, davalı doktorun, müteveffa ve davacı eş …’a muris …’ya sezeryan sırasında fazla narkoz verildiğini, bu nedenle ciğerlerinde büzüşme ve yapışma olduğunu, bunun nefes egzersizleriyle geçeceğini, evine gidip balon şişirmesini tavsiye ettiğini, akabinde müteveffanın çekilen akciğer filmi ve yapılan tetkiklerinde zatüre hastalığına teşhis koymasına rağmen o sırada sadece bir serum ve oksijen takviyesinde bulunduğunu ve serum sonrası müteveffayı taburcu ettiğini, tedavi sonrasında muris …’nın davalı acil hekimine rahatlamadığını söylemesine rağmen davalı doktorun murisin takibini yapan kadın doğum doktoruna ya da zatüre tedavisi için ilgili branş doktoruna danışma gereği duymadığını ve hastayı sadece 30 dakikalık tedavi sonucunda o halde taburcu ettiğini, o gece davalı hekime güvenerek eve gitmek zorunda kalan müvekkillerinin murisinin henüz 24 saat bile geçmeden daha da ağırlaştığını, davacı müvekkilinin bu kez aynı gün saat öğlen 11:30’da murisi …’ne götürdüğünü, orada hastaneye yatırmak için geç kalındığını yine de ellerinden geleni yapacaklarını söylediklerini ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen hastanın kurtulamadığını ve 19/10/1982 doğumlu ve henüz 32 yaşında olan müteveffa …’in vefat ettiğini, murise yapılan ilan otopsi tutanağında ölüm nedeni olarak “Pnömonlmitral yetmezlik ve akciğer ödem” olarak belirtildiğini, bu tanının basit bir tanı olmayıp davalı acil hekiminin müteveffaya koyduğu tanıyı doğrular nitelikte olduğunu, nitekim davalı doktorun da müteveffaya zatüre teşhisi koyduğunu ve bu hususu 31/05/2016 tarihli epikriz raporunda da belirttiğini, davalı acil hekiminin 31/05/2015 günü aynı hastanede geçirdiği sezeryan operasyonundan sadece dört gün sonrasında muayene için gelen, söz konusu sıkıntılarını beyan eden müteveffaya gerekli tüm tetkikleri yaptıktan sonra EKG’sini de çektirmesi, çekilen akciğer grafisini özenle incelemesi, bu konuun uzmanı bir hekimin görüşünü aldıktan sonra müteveffayı hastaneye yatırması gerekirken; davalı Dr. …’nun, müteveffaya bir hekimin göstereceği dikkat ve özeni göstermediğini ve “balon şişir” gibi tıbbi tedavi ile ilişkisi olmayan ancak tamamlayıcı tedavi olarak verilebilecek, herhangi bir vatandaşın tavsiye edeceği bir telkinle hastaneden gönderdiğini, haricen yaptıkları araştırmada 31/05/2015 günü müvekkillerin murisinin acilde çekilen akciğer filmi başka hekimlere inceletildiğini ve alınan cevabın bu akciğer filmini gören her hekimin bu hastaya acil yatış vermesi gerektiği yönünde olduğunu, müteveffa ve davacı eşinin asgari ücretli, geliri ve maddi durumunun elverişsizliğine rağmen; tedavi ve doğum için davalı özel … Hastanesini tercih ederken bu hastanede verilen hizmetin niteliğine ve kalitesine güvenerek geldiğini, oysaki yaşanan bu olaylar ve uygulanan yanlış tedavi neticesinde müteveffanın ölümü, müvekkili …’ın ve küçük çocuklarının telafisi mümkün olmayan bir acıya mahkum edildiğini, müteveffanın ölümünden geriye davacı eş … ile ortak çocukları 10 yaşındaki …, 8 yaşındaki … ve annesinin-ölümünden henüz birkaç gün önce doğan …’nın kaldığını, müvekkillerinin murisin ölümü neticesinde hem bedensel hem de ruhsal anlamda büyük bir çöküş yaşadığını, küçük çocuklar … ve …’nın aileye yeni bir birey, bir kardeş beklerken, kardeşlerinin gelişinin annelerinin sonu olduğunu, anne sevgisi, bakımı ve şefkatine son derece ihtiyaç duyulduğu bu yaştaki çocukların bu travmayı atlatmalarının hayatları boyunca mümkün olmayacağını, küçük bebek …’nın ise henüz dört günlük bir bebekken öksüz kaldığını, anne sütü dahi içemediğini ve anne kokusundan mahrum büyümekte olduğunu, davalıların mesleki sorumluluklarının gereğini, gerekli özen ve dikkat yükümlülüğünü yerine getirmemelerinin maliyetinin müvekkilleri açısından son derece ağır olduğunu beyanla, tahkikat sonucunda madddi zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.500,00-TL maddi tazminat ve müvekkili … için 80.000,00-TL, … için 40.000,00-TL, … için 40.000,00-TL, … için 40.000,00-TL olmak üzere 200.000,00-TL manevi tazminatın, toplamda: 202.500,00-TL maddi ve manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 31/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi birlikte davalılardan (davalı … Anonim Şirketi yönünden sadece maddi tazminat yönünden ve poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI … A.Ş. VEKİLİNCE İLK DERECE MAHKEMESİNE VERİLEN CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Davacıların dilekçesinde iddia ettiği tüm hususların mesnetsiz olduğunu ve kabul etmediklerini, müteveffa …’nın müvekkili hastaneye 26/05/2015 tarihinde müracaat ettiğini ve sezeryan yoluyla doğum gerçekleştirilip, 27/05/2015 tarihinde sağlıklı bir şekilde doğum yapıp hastaneden ayrıldığını, doğum öncesi ve sonrası hastane kayıtlarının tetkikinde görüleceği üzere müteveffanın hastaneye alındığı andan itibaren evvela 15 dakikada bir, daha sonra saat başı olmak üzere gözlem altına alındığını; tansiyon, nabız ve kalp hareketlerinin an be anı takip edildiğini, sezeryan ameliyatı ile 3.650 Gr ağırlığında, 50 cm boyunda, son derece sağlıklı bir bebek dünyaya getirildiğini, müteveffanın hastaneden sağlıklı bir şekilde taburcu edildikten 5 gün sonra nefes darlığı ve öksürük şikâyeti ile tekrar acil servisten giriş yaptığını, kendisine her tür tıbbi desteğin sağlandığını, müteveffa hastaneden taburcu edildikten sonra artık hastanenin sorumluluk alanından çıktığını, kendisine doğum sırasında uygulanmış veya uygulamaya mesnet bir ölümün gerçekleşmediğinden ayrıca ölümün de başka hastanede gerçekleşmesinden dolayı müvekkili hastane açısından illiyet bağının kesildiğini, müvekkili hastanenin, Tababet Kanunu, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Borçlar Kanunu ve ilgili yasal hükümler çerçevesinde müteveffayı; uzman hekime teslim ettiğini, koruyucu tedbirleri aldığını, en emin yolu tercih edip seçtiğini, halin icaplarının gerektirdiği bütün önlemleri aldığını, hastayı gereksiz riskler altına sokmadığını, hastasına değer verip şifa ile hastaneden taburcu ettiğini, dolayısıyla somut olayda müvekkiline atfedilecek bir kusur, ihmal veya hata olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI … VEKİLİNİN İLK DERECE MAHKEMESİNE VERMİŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: Müvekkili doktorun … Hastanesi acil servis nöbetinde bulunmakta iken gece 02.00 sularında doktor eşi …’nun müvekkilini ziyarete geldiğini, sekreterin de biraz hava almak istediğini söyleyerek dışarı çıktığını, birkaç dakika sonra müvekkilinin … ve …’in giriş aldığını gördüğünü, kayıt ekranına düşünce de kendilerini içeri aldığını, sekreter koltuğunda oturan kişinin de eşi doktor … olduğunu söyleyerek tanıttığını, hasta ve yakını davacının, müvekkilinin acil muayene odasına girdiklerinde müvekkilinin, hastanın eşinden destek almadan, ayakta ve nefes nefese kalmadan gayet sağlıklı durduğunu gözlemlediğini, daha sonra müvekkilinin hastanın anamnezini (öyküsünü) almaya başlayarak öncelikle şikayetini sorduğunu, hastanın nefes darlığı, hırıltı ve ateşinin olduğunu ve 3 gün önce doğum yaptığını ifade ettiğini, müvekkilinin ne kadar süredir nefes darlığı olduğunu sorduğunu, nefes darlığının doğumdan sonra başladığını, yatarken oksijen verildiğini, oksijen alırken rahatladığını söylediğini, müvekkilinin doğumunun sezeryan mi normal doğum mu olduğunu, ameliyatının uyutularak mı belden uyuşturularak mı yapıldığını, ameliyatında herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadığını sorduğunda hastanın, uyutularak sezaryen yapıldığını, bir sorun herhangi bir sıkıntı olmadığını, ancak ameliyatın biraz uzun sürdüğünü beyan ettiğini, davacı eşinin de ameliyatın uzun sürdüğünü söylediğini, müvekkilinin de hastanede yattığı dönemde akciğerinde bir büzüşme, sekresyonlarda birikme olabileceğini, buna yönelik 3 top egzersizi, balon şişirme egzersizi tavsiye edilebileceğini, bu egzersizlerin rahatlamasına yardımcı olabileceğini ve dolayısıyla böyle bir tavsiyede bulunup bulunmadıklarını, tedavi olarak hastaya ne önerildiğini sorduğunu, hasta ve davacı eşin böyle bir tavsiyede bulunulmadığını, antibiyotik ve demir hapı yazıldığını, ancak bebeğini emzirirken antibiyotik kullanmayacağını ve kullanmadığını beyan ettiğini, sonra anamnezine devam edilerek bilinen bir hastalığı, kalpte bilinen bir ritim bozukluğu veya kalp kapak hastalığı olup olmadığı, kalp ameliyatı geçirip geçirmediği, göğüs ve sırt ağrısı olup olmadığının, baş dönmesi, gözlerde kararma, bayılma olup olmadığının müvekkili tarafından sorulduğunu, sadece gebelikte şeker yüksekliği nedeniyle birkaç sefer insülin kullandığını dile getirdiğini, diğer bütün sorulara olumsuz yanıt verdiğini, 3 gündür bu rahatsızlığı ile ilgili bir hekime başvurup başvurmadığının sorulduğunda hastanın buna da antibiyotik yazıldığı, yani ilaç tedavisi verdikleri için gelmediğini ifade ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin hastaya sezeryanla doğum yaptığı için başta yara yeri enfeksiyonu olmak üzere birçok enfeksiyonun kendisinde gelişebileceğini, bu nedenle antibiyotik kullanması gerektiğini, kendisine ilaç reçete eden doktorun da uzman bir hekim olduğunu, yazdığı ilaçları güvenle kullanabileceğini ifade ettiğini, müvekkilinin hastalara her ayrıntısına kadar bilgi vermeyi görev edinmiş bir hekim olarak hasta ve davacı eşine, doğum yapmış bir hastanın aktif bir şikayeti yoksa, 10 gün sonra aktif şikayeti olduğu zaman daha erken poliklinik kontrolü hakkının ücretsiz olduğunu da hatırlattığını, ayrıca her ne kadar dava dilekçesinde hasta …’in sezeryanla doğum yapmasının hemen akabinde taburcu edildiği iddialarının yer alsa da 2 gün boyunca kadın doğumda yatış önerilmesine rağmen ertesi gün sabah kendisinin hastaneden ayrıldığını, müvekkilinin hastanın ve davacı eşin verdiği anamnezde, verilen tedavi ve önerileri dikkate almadığını, ilaç kullanmamakta ısrarcı olduğunu görmesi sebebiyle, hastaya öncelikle kendisine gereken tetkikleri yapacağını, sonrasında kendisini rahatlatacağını ifade ettiğini, kendisini taburcu etse bile sabah öncelikle kendi kadın doğum hastalıkları uzmanına, sonra dahiliye veya göğüs hastalıkları uzmanına mutlaka görünmesi gerektiğini dile getirdiğini belirttiğini, hastanın genç ve bir anne olduğu için ölümü adli vaka olarak değerlendirildiğini ve otopsisi yapıldığını, otopsi raporunda da görüleceği üzere müvekkilinin hastaya koymuş olduğu tanıda bir yanlışlığın söz konusu olmadığını, İl Sağlık Müdürlüğü’nde, Bakanlık’tan anne ve çocuk sağlığı ilgili biriminden gelen bir komisyonla bu konuda neler yapılabileceğinin konuşulduğunu, komisyonda hepsi kendi branşlarında uzman birçok profesör doktor komisyon üyeleri tarafından müvekkiline herhangi bir ihmal atfedilmediğini, dava dilekçesinde haksız fiil sorumluluğuna dayanılmış olsa da; haksız fill sorumluluğundan söz edebilmek için ortaya çıkan zararın haksız fiili meydana getiren fiil neticesinde olması gerektiğini, bir diğer ifade ile davranış ile zarar arasında sebep sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini, haksız fiil sorumluluğunun bir şartı olarak illiyet bağının gerekliliğinin TBK’nun 49. maddesinde öngörüldüğünü, söz konusu maddede “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fülle başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür” denildiğini, illiyet bağının ne olduğu konusunda farklı teoriler ileri sürüldüğünü, bunlardan en önemlilerinin “şart teorisi” ile “uygun illiyet bağı teorisi” olduğunu, bugün Türk, İsviçre ve Alman hukuku bakımından hâkim teorinin uygun illiyet bağı teorisi olduğunu, bu teoriye göre; söz konusu fiilin genel hayat tecrübelerine göre ve olayların normal akışına göre, davranışın somut olayda gerçekleşen türden bir zararı, mahiyeti ve ana temayülü itibarıyla gerçekleştirmeye müsait olması, en azından zararın doğumuna ya da artmasına katkısının bulunması gerektiğini, bazı durumlarda davranış ile zarar arasındaki uygun illiyet bağının kesilmesinin mümkün olduğunu, bu durumlarda davranış gerçekleştiren kişiyi haksız fiilden sorumlu tutmanın mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALILAR … VEKİLİNİN İLK DERECE MAHKEMESİNE VERMİŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE: Davacı yanın iddialarının değerlendirilebilmesi ve müvekkil şirketin hukuki sorumluluğunun tespiti açısından söz konusu müdahalede bir komplikasyon mu yoksa malpraktis mi mevzu bahis olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, tıbbi kötü muamele ile komplikasyonun birbirinden farklı kavramlar olup, tıp biliminin gereğini yapan ve tıbbi standartı doğru şekilde uygulayan hekim ile hastanenin elinde olmayan sebeplerle gelişen zararlardan sorumlu tutulmamakta olduğunu, davaya konu olayda tıbbi kötü uygulama mı yoksa komplikasyon mu olduğunun tespiti için Adli Tıp ilgili ihtisas dairesinden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, alınacak raporda dava konusu yapılan iddiaların değerlendirilmesini, yapılan tıbbi müdahalenin tıp kurallarına uygun olup olmadığı belirlenerek, buna göre hukuki sorumluluğun mahkemece tespitini talep ettiklerini, dava konusu olayda sigortalı hastanenin kusurlu olduğu iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, zira hastanenin sorumluluğunun doğabilmesi için, gerçekleştirilen teşhis ve tedavi yöntemlerinde tıbbi standartın uygulanmamış olması gerektiğini, tıbbi standartın uygulandığı yerde, müdahalenin tıp biliminin gereklerine de uygun ise hastanenin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, tıbbi standardın, tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan hekimin/hastanenin tecrübesi, doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade ettiğini, sigortalının hastanesi bünyesinde çalışan hekimlerin tıbbın gerektirdiği azami beceriyi gösterdiğini, yapılabilecek en iyi tedaviyi gerçekleştirdiğini, mesleğinin gereğinin başarılı bir şekilde uygulandığını, olayda sigortalı hastanenin hiçbir kusuru bulunmadığını, salt komplikasyon sebebiyle oluşan bir zarar nedeniyle hastaneye kusur addetmenin tıp literatürünün genel kabul görmüş kurallarına ve hukuka aykırı olacağını, nitekim sigortalı hastanenin, bünyesinde çalıştıracağı personelleri her türlü dikkat ve özen içinde mesleğinde başarılı, yeterli diplomaya sahip kişiler arasından seçmekte olduğunu, işveren olarak da üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiğini, dava konusu olayda iddia edilen zararın, müvekkili şirket sigortalısı hekim/hastane tarafından uygulanan teşhis ve tedavi işlemleri ile illiyetinin bulunup bulunmadığının araştırılmasını talep ettiklerini, müvekkili nezdinde Doktor …’a ait 02/04/2015-2016 vade tarihli tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin düzenlenmiş olduğunu, sunulan belgelerden sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği anın belirlenemediğinden ve işbu davanın poliçenin vadesinin bitmesinden sonra açılmış olduğundan müvekkilinin söz konusu poliçe kapsamında hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İş bu kararı davacı ve davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “…Toplanan tüm deliller, dosya kapsamı, dosya kapsamına uygun düzenlenen adli tıp raporu ile üniversitelerin tıp fakültelerininden seçilen uzman hekimlerden oluşturulan bilirkişi kurulu raporu, davacılar tarafından itiraz edilmeyen aktüer bilirkişi raporu içeriği dikkate alındığında davacıların davalılardan … ve Kayseri … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki maddi tazminat davasının kabulü ile davacı … için 420.175,76-TL, davacı … için 45.336,43-TL, davacı … için 34.707,92-TL ve davacı … için 117.415,71-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve Kayseri … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, vefat tarihinin 01/06/2015 olması nedeniyle davacıların hükmedilen maddi tazminata 31/05/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine ve davacıların davalı … hakkındaki maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Zaman itibarı ile somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünü zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedelsel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarında da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca 22/06/1966 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda manevi tazminat, bir ceza ya da gerçek anlamda bir tazminat olmayıp, zarara uğrayan kişinin manevi ıstırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araç olabileceğini belirtmiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.Bu açıklamalar, TBK’nun 56/2. maddesi hükmü ve dosya kapsamındaki tüm delillere nazaran; davalı Kayseri … A.Ş.’ne ait hastanenin acil servisinde doktor olarak görev yapan davalı …’nun tıp kurallarına uygun olmayan uygulamaları nedeniyle davacıların murisi …’in 01/06/2015 tarihinde vefat ettiği, olayın davalı tarafı kusurundan kaynaklandığı, davacılardan …’in ölenin eşi, davacılar …, … ve davacı …’in ise ölenin çocukları olduğu, oluş şekli, kusur durumu, zararın ağırlığı, davacıların kaza sonrası duyduğu elem ve üzüntüler, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihine göre paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkeleri, TBK’nun 56. maddesi hükmü ve yukarıda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararı bir arada değerlendirildiğinde davacının manevi tazminat talebinde haklı olduğu değerlendirilmiş ve davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile davacı … için 70.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL ve davacı … için 30.000,00-TL manevi tazminatın vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve Kayseri … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nden müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, vefat tarihi 01/06/2021 olduğundan davacıların hükmedilen manevi tazminata 31/05/2015 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine, yine sübut bulmadığından davacıların davalı … ve Kayseri … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2. maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmü yer almaktadır. Bu husus dikkate alınmak suretiyle red edilen talep yönünden vekalet ücretine hükmedilmiş ve hüküm tesis edilmiştir. Tesis edilen hüküm ile; 1-Davacıların davalılardan … ve Kayseri … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki maddi tazminat davasının KABULÜ ile davacı … için 420.175,76-TL, davacı … için 45.336,43-TL, davacı … için 34.707,92-TL ve davacı … için 117.415,71-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılar … ve Kayseri … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, 2-Davacıların hükmedilen maddi tazminata 31/05/2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine, 3-Davacıların davalı … hakkındaki maddi tazminat davasının REDDİNE, 4-Davacıların … ve Kayseri … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile davacı … için 70.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL, davacı … için 30.000,00-TL ve davacı … için 30.000,00-TL manevi tazminatın vefat tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, 5-Davacıların hükmedilen manevi tazminata 31/05/2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesine ilişkin isteminin reddine, 6-Davacıların davalı … Ve Kayseri … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin REDDİNE…” dair karar verilmiştir.İş bu kararı davacılar ve davalılar Kayseri … San. A.Ş. Vekili ve davalı … vekilleri süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mesleki sorumluluk sigortası genel şartlarının B.2 maddesinde sigorta ettirenin ve sigortalının yükümlülükleri arasında sigorta ettiren veya sigortalının derhal bildirim yükümlülüğünü ön gördüğünü, bu yükümlülüğün zarar gören tazminat alacaklısı için ön görülmüş olduğunu, sigorta ettiren veya sigortalının bildirim yükümlülüğüne uymaması sigorta şirketini zarar görene karşı sorumluluktan kurtarıldığı düşüncesinin kabul edilemez olduğunu, mahkemenin tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilerek aşan kısmın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davanın davalı … Şirketine karşı reddi, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile aşan kısmın red edilmesi yönlerinden kısmen kaldırılarak davanın davalı … Şirketi yönünden de kabulüne ve manevi tazminat talebinin tamamen kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Kayseri … San ve Tic A.ş vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; mahkemece dosyada alınan adli tıp kurumu ve bilirkişi heyet raporlarına aykırı olarak karar verildiğinin görüldüğünü, Adli Tıp Kurumu ve bilirkişi heyet raporlarında, müvekkili hastanenin hizmet kusurunun bulunmadığının belirtildiğini, müteveffanın önerilen tedaviye uymayı reddettiğini, kendisine önerilen ilaçları kullanmaması nedeniyle, müteveffanın ölümüyle hekimin eylemi arasındaki illiyet bağının kesildiğini, hükme esas hesap raporunda kusur durumuna ilişkin bir veri bulunmadığından %100 kusur oranı üzerinden hesaplama yapıldığının belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkemenin bu hesap üzerinden hüküm kurduğunu, somut olayda müvekkili hastanenin kusurunun bulunmadığını, yerel mahkemenin %100 kusur oranı üzerinden hüküm kurmasının hatalı olduğunu, müvekkiline atfedilen fahiş kusur oranının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf talepleri ve gerekçelerinin kabulü ile, öncelikle icranın geri bırakılması yönünde bir karar verilmesini, neticeten davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde verilen yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden görülmesi için mahkemesine iadesini, dairemiz tarafından yeniden hüküm kurularak davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinden özetle; Davanın, davalı müvekkili ve davalı hastane açısından görevsiz mahkemede görüldüğünü, davalı müvekkili ve davalı hastane açısından görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, gerekçeli kararda somut olaya ilişkin yapılan ve hükmün gerekçesini oluşturan değerlendirmenin bütünüyle yanlış olduğunu, müteveffanın kendisine reçete edilen antibiyotiği kullanmayı reddetmiş olması nedeniyle müvekkilinin eylemi ile müteveffanın ölümü arasında illiyet bağının kesildiğini, müteveffanın ağır mütefarik kusurunun söz konusu olduğunu, bu durumun mahkemece hiç bir şekilde göz önüne alınmadan hüküm kurulmasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, hastanın hekim talimatına aykırı olarak hastaneyi terk etmiş olduğuna ilişkin iddialarının aydınlatılması gerektiğini, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen … tarihli bilirkişi raporunda belirtilmesine karşı bu durumun açıklığa kavuşturulmadan ve bu hususun neden dikkate alınmadığının gerekçelendirilmeden hüküm kurulduğunu, davalı … şirketinin sorumlu olmadığına ilişkin hüküm kurulmasının mevzuata aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme tarafından verilen kararın istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını, haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.İstinafa cevap veren davacılar vekilinin dilekçesinden özetle; davalı …’in yersiz ve hukuka aykırı itirazları ile yerel mahkeme kararının kaldırılması yönündeki istinaf taleplerinin (… Sigorta Şirketi yönünden davanın kabul edilmesine ilişkin itirazı dışında ) reddine karar verilmesini talep etmiştir.İstinafa cevap veren Kayseri … San Tic A.ş vekilinin dilekçesinden özetle; taraflarınca sunulan istinaf taleplerinin ve gerekçelerinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde verilen yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yeniden görülmesi için mahkemesine iadesini, ya da yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, davalı özel hastanenin istihdam ettiği ( davalı) doktorun yeterli özen ve ihtimamı göstermemesi dolayısıyla davacı …’in eşi diğer davacıların anneleri olan …’in ölümüne neden olunduğu iddiasına dayalı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere ve özellikle hükme esas alınan İstanbul ATK 8.Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan alınan 28.11.2018 heyet raporu ile Üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli olan konularında uzman öğretim görevlilerinden oluşturulan altı kişilik bilirkişi heyetinden alınan 25.08.2020 tarihli heyet raporundaki tespit ve değerlendirmelere göre müteveffanın doğumu sonrası başlayan akciğer enfeksiyonuna (lober pnömoni ) yönelik tedavide davalı doktor tarafından gerekli ihtimam ve özenin gösterilmediği, her ne kadar alınan raporlarda davalı hastaneni kusurunun olmadığı belirtilmiş ise de davalı hastanenin çalıştırdığı personel seçiminde gerekli özen ve dikkati göstermediğinden dolayı çalıştırdığı personel/ doktor ile aynı oranda kusurlu sayılması gerektiği, yine ilk derece mahkemesince hesap bilirkişisinden alınan dosya kapsamında mevcut tazminat hesap raporunun denetime elverişli ve yeterli olduğu ve ilk derece mahkemesinin raporları/ delilleri takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinafa konu karar sonuç olarak usul ve yasaya uygun bulunduğundan taraf vekillerince yapılan istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.Bu itibarla; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu,bu nedenlerle usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf itirazlarının tümünün reddi gerektiği değerlendirilmiştir.Belirtilen nedenlerle, davacılar vekili ile davalılar Kayseri … San. A.Ş. Vekili ve davalı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili ile davalılar Kayseri … San. A.Ş. Vekili ve davalı … vekilinin Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ‘nin 11/10/2021 tarih ve 2016/782Esas 2021/869 Karar sayılı ilamına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davacı tarafından peşin yatırılmış 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 21,4TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davacıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı … ile Kayseri … San. A.Ş.’ den alınması gerekli olan 53.120,3 TL istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalılar tarafından peşin yatırılmış 26.560,16TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 26.560,14TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalılardan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
4-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harçlarının kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair,dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 361/1 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/02/2022