Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1756 E. 2022/1821 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1756
KARAR NO: 2022/1821
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2022
ESAS NO: 2022/90
KARAR NO: 2022/433
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2022
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 29/09/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 31/05/2022 tarih ve 2022/90 Esas – 2022/433 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Yolu … . Km … Mevkii … … adresinde kurulu bulunan maden işletme ruhsatı … Madencilik firmasına ait olan ocakta rodevansçı olarak faaliyet gösteren davalı ile davacı arasındaki araç kiralama sözleşmesine istinaden davacıya ait … model … marka … tipinde lastik tekerlekli yükleyicinin davalıya tahsis edildiğini, 03/01/2021 tarihinde maden sahasında kullanılan başka bir aracın arıza yapması üzerine, 300 m uzaklıkta bulunan arızalı aracın yanına gitmek amacıyla iş makinesi operatör belgesi (G sınıfı ehliyeti) bulunmayan ve şantiyede davalıya bağlı formen (şantiyeden sorumlu müdür yardımcısı) olarak çalışan … ‘ün direksiyona geçtiğini, daha sonra aracın hakimiyetini kaybederek alanda bulunan 15 metrelik çukura düştüğünü ve hayatını kaybettiğini, yükleyicinin kullanılamaz hale geldiğini, davacının maddi zarara uğradığını, Borçlar Kanunu hükümlerine göre davalının davacının maddi zararını tazmin etmesi gerektiğini, sözleşme uyarınca borçlunun üzerine düşen borcu gereği gibi ifa etmediğini, davalı ile davacı arasındaki sözleşmenin sözlü kira sözleşmesi olduğunu, davacı tarafından düzenlenmiş ve davalı tarafından kaşelenerek imzalanmış faturalardan anlaşılacağı üzere söz konusu aracın 12/10/2010 tarihinden itibaren günlüğü 200,00-TL olacak şekilde süresiz kiralandığını, bu faturaların taraflar arasında kira sözleşmesinin varlığını ispatladığını, kiracı şirketin kiralananı özenle ve dikkatlice kullanmak ve kiraladığı hali ile teslim etmek zorunda olduğunu, ancak aracın pert hale geldiğini, davalı şirketin emri altında çalışan ve iş makinesi operatör belgesi bulunmayan … ‘ün söz konusu aracı kullanmasını engelleyecek önlem almadığını, vefat eden … ‘ün kiralananı ilk başta operatör belgesi olan, kiralanan iş makinesinden sorumlu … kullanacak olsa da şantiyede amir konumunda olan … ‘ün isteği üzerine kontrolünü kendisine bıraktığını ve bu sebeple söz konusu kazanın meydana geldiğini ve zararın ortaya çıktığını, davalının kusurlu fiili nedeniyle davacının zarara uğradığını, Develi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/3 D.iş dosyasında alınan bilirkişi raporunda kepçe üzerinde 37.500,00-TL hasar tespiti yapıldığını, hasarın giderilmesinin ekonomik olmayacağını, aracın hurdaya ayrılmasının uygun olacağını, aracın hasar öncesi piyasa değerinin 50.000,00-TL, hurda değerinin ise 20.000,00-TL olduğunu, bu nedenle davacının uğradığı zararının 30.000,00-TL olduğunu bildirerek zarar miktarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 03/11/2011 olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, gözetim ve denetim görevinin davacıda olduğunu, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davalının sözleşmeye aykırı harekette bulunmadığını, sözleşmeye konu aracın zarar görmesine davacının bünyesinde çalışan işçinin hareketinin sebep olduğunu, kazadan davacı şirketin sorumlu olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca aracın bakım ve gözetim yükümlülüğünün davacı şirkete ait olduğunu, zarardan davacının sorumlu olduğunu, davaya konu pert hale gelen aracın davacı şirkete ait olduğunu, davacı şirketin G sınıfı ehliyetli çalışanı … ‘in sorumluluğunda ve kullanımında bulunduğunu, ancak kullanma yetkisi kendisinde olmasına rağmen aracı müteveffa … ‘ün kullanımına müsaade ettiğini, İş Kanunu gereğince davacı şirketin işçisini kontrol altında tutmadığını, gözetim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, davacının çalışanının ağır kusuru neticesinde illiyet bağının kesilmiş olduğunu, davacının tazminat isteminin reddi gerektiğini, hasara ilişkin alınan raporların gerçeği yansıtmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Davaya konu iş kazasının meydana geldiği maden ocağı alanında gerekli güvenlik tedbirlerinin yeteri düzeyde olmadığı, araç sürüş riskinin yüksek olduğu şartlarda iş makinesinin kullanımının güvensiz olduğu, iş makinesi operatörü olmayan, sürücü belgesi (G sınıfı ehliyet) olmayan kişinin iş makinesini kullanmaması için uygulanabilir ve etkin denetimli tedbir almayan maden ocağı iletmecisi/ asıl işveren/ davalı … Madencilik yönetiminin olayda sorumluluğunun olduğunun cihetiyle “asli kusurlu” olduğu, lastik tekerlekli loader (yükleyici) kepçe iş makinesi operatörü olmayan, G sınıfı ehliyeti olmadan iş makinesini kullanan, aracının, havanın ve zeminin durumunu dikkate almadan dikkatsiz ve özensiz araç kullanarak kazaya sebebiyet veren müteveffa/sürücü … ‘ün “asli kusurlu” olduğu, iş makinesini kiralayan (operatör ve yağcı dahil) davacı … Madencilik yönetimi, aynı zamanda görevlendirdiği elemanlar sebebiyle alt işveren konumunda olduğu, dolayısıyla iş makinesinin kurallara uygun ve ihliyetli kişilerce kullanımından da sorumlu olacağı, iş makinesinin kullanım şartları bakımından etkin denetim ve yönetim görevini yapamadığı cihetiyle “tali kusurlu” olduğu, ayrıca davacının görevlendirdiği elemanı … ‘in sorumluluğunda olan iş makinesini ehliyetsiz/operatör belgesi olmayan kişiye kullandırmakla ve iş makinesini çalıştırarak teslim etmekle ve seyre iştirak etmekle “tali kusurlu” olduğu anlaşılmış olup, bu bağlamda davalı/asıl işveren … Madencilik yönetiminin %35 oranında kusurlu olduğu, müteveffa … ‘ün %40 oranında kusurlu olduğu ve davacı/ alt işveren … Madencilik yönetimi ve … Madencilik elemanı iş makinesi görevlisinin birlikte %25 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla, işçinin kusurundan da işveren sorumlu olduğundan davalı şirketin kusur oranı %75 olarak kabul edilerek, BAM karar ilamı sonucu alınan bilirkişi ek raporunda ise gerçek zarar hasar tutarının 30.000,00-TL olduğu kabul edilerek, ancak davacı tarafında kazadaki kusur oranı da düşüldüğünde ise davanın kısmen kabulü ile, 22.500,00-TL’nin olay tarihi olan 04/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine…” dair karar verilmiştir.
İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı talebi zamanaşımına uğramış olup yerel mahkeme tarafından bu hususun araştırılmadan karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, kaza tarihinin 03.11.2011 tarihi olup iş bu davanın zamanaşımına uğradığını, açılan davanın haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davası olduğunu, 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, olayın üzerinden 8 yıl geçtiğini ve davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının basiretli tacir olup haksız fiili öğrendiği tarihi ispat edemediğini, yerel mahkeme tarafından bu husus değerlendirilmeden davanın kısmen kabul edilmesinin usul, yasa ve yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekmekteyken kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu kazada müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, kazanın meydana gelmesinde asli kusurun davacının işçisine ait olduğunu, gözetim ve denetim yükümlülüğü kendisinde bulunan davacının karşısında müvekkile husumet yöneltilemeyeceğinden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekmekteyken sözleşmeye konu aracın zarar görmesine davacı şirket bünyesinde çalışan işçinin hareketinin sebep olduğunu, bu sebeple davaya konu kazada müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bu duruma rağmen yerel mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davaya konu aracın kiralanmasına ilişkin tüm yükümlülükleri gereği gibi yerine getirdiğini ve davacının iddialarının aksine üzerine düşen sorumluluğa aykırı hareket etmediğini, davaya konu pert hale gelen aracın davacı şirkete ait olup davacı şirket çalışanı … ‘in sorumluluğunda bulunduğunu, belirtildiği üzere … davacı … şirketinin işçisi olarak çalıştığını ve davaya konu iş makinesinin kullanımından sorumlu elaman olduğunu, davacı şirket çalışanı … G sınıfı ehliyete sahip olup kazaya konu aracı kullanma yetkisine sahip işçi olduğunu, ancak davacı şirket çalışanı … ‘in aracı kullanma yetkisi kendisinde olmasına karşın aracı müteveffa … ‘ün kullanmasına müsaade ettiğini, davacı şirket çalışanının bu davranışıyla işçinin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyma (6098 S.K. 399. Madde, 6331 S.K. 19. Madde ) borcuna aykırı davrandığını, davacı şirket çalışanı kazaya konu aracın kullanımından sorumlu çalışan olup söz konusu aracın kullanımında her türlü dikkat ve özeni göstermesi gerektiğinin bilincinde olmasına rağmen kendi hakimiyetinde bulunan aracı başka bir işçinin kullanmasına müsaade ettiğini, kazanın davacı şirket çalışanının bu ihmali neticesinde gerçekleşmiş olup müvekkili şirketin bir sorumluluğu bulunmadığını, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı, E. 2014/9-790, K. 2015/146, T. 05.05.2015 yargıtay kararında da açıkça görüldüğü üzere aracın kullanımıyla yükümlü kişi, aracı ehliyeti bulunmayan bir kimseye devretmesi kusurlu, usul ve yasalara aykırı bir davrandığını, bu sebeple müvekkili şirketin herhangi bir kusuru bulunmadığını, davacının işçisi ve üçüncü kişinin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağı kesildiğini, bu sebeple de müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, illiyet bağı sorumluluğun temel öğesi olduğunu, zararla eylem arasında illiyet bağının mevcut olması, zararın eylemin bir neticesi olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmeyeceğinin kesin olarak bilinmesi, hiçbir hukuk düzeni mantık yasalarına göre mevcut olmayan illiyeti yaratamaz. Mantık bakımından bu illete sonsuz zincir halinde neticeler bağlanabilir. Hukuki netice olarak zararın tazmin sorumluluğunun kabulü için, bir sebebe illi olarak bağlanan neticeler silsilesinin içinde hangi kesimin gerekli ve yeter olacağını belirlemek yine hukuk düzeninin görevidir (… , Mesuliyet, s.74). Kusur sorumluluğunda, üç halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar, mücbir neden ile zarar görenin veya 3. kişinin ağır kusurudur. Öğretide, illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri için geçerli olduğu vurgulanmaktadır. Kusurlu olmadığı halde işvereni, meydana gelen zarardan sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyet duygularını incitir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.3.1987 tarih ve 1986/9-722 Esas, 203 Karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır. Yargıtay uygulamalarına göre, kusur sorumluluğunda illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir. Bu gibi hallerde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir. İşçinin ve üçüncü kişilerin kusuru ile sebep oldukları zararlardan işveren sorumlu değildir. İş kazasının meydana gelmesinde işçinin ve üçüncü kişinin ağır kusuru varsa illiyet bağı kesilir. Üçüncü kişi, işverenin bir başka işçisi ya da işverenle bağlantısı olmayan diğer bir şahıs olabilir. Meydana gelen kazada hayatını kaybeden … ve davacı … kusurludur. Müvekkilin meydana gelen olayda herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Bu durumda meydana gelen kazada davacı ve yukarıda belirtilen şahısların ağır kusurlu olduğu aşikardır. Zarar gören işçinin ve üçüncü kişilerin ağır kusuru sonucu meydana gelen zarardan, kusuru bulunmayan müvekkil şirketin sorumlu tutulması hukuka aykırılık teşkil edeceğini, davaya konu iş kazası nedeniyle Kayseri 6. Asliye Ceza Mahkemesi 2011/241 Esas ve 2013/376 Karar sayılı dosyası ile verilen kararda davacı … ise kusurlu bulunarak hapis cezası verilmiş, söz konusu hükmün açıklanması geri bırakıldığını, bu hususun dahi davacının asli kusurlu olduğunu ispatladığını, kaldı ki, davacının kazaya konu aracı müvekkili şirketin personeline vermek ve kendisi de asılı gitmek suretiyle asli kusur işlediğini, iş verenin meydana gelen zarardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle işverenin kusurlu davranışı ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunması gerektiğini, iş kazalarında uygun illiyet bağının gerçekleşmesi için işçinin, işverenin emir ve talimatı altında bulunduğu sırada kazanın gerçekleşmiş olması gerektiğini, illiyet bağı kaza esnasında işverenin işçi üzerindeki hakimiyet ve otorite ilişkisinin mevcut olup olmamasına göre değerlendirildiğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davaya konu olayda müvekkilinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin kusuru bulunmamasına rağmen bilirkişi raporunda kısmen kusurlu kabul edilmesi müvekkili şirketin gerçekten kusurlu olduğu anlamına gelmediğini, bilirkişi raporunun kesin delil hükmünde olmayıp takdiri delil niteliğinde olduğunu, yani bilirkişi raporunun hakimi bağlamayacağının anlaşılması gerektiğini, hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği, raporu yeter derecede kanaat verici bulmaz ise ek rapor ister. Bu raporun yetersiz olması veya tarafların itiraz durumunda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabilir. tüm bunlara rağmen raporda varılan sonucun yanlış, yetersiz, açıklayıcı bulunmadı durumlarda ise yeniden inceleme yaptırmaksızın raporun aksine hüküm verebilmesi mümkündür. Hakim, bilirkişi raporu ile bağlı değildir. Diğer delillerde olduğu gibi bilirkişi raporunun sebestçe değerlendirilmesi de hakime aittir. (Yargıtay 9. HD 2022/4733 Esas, 2022/5281 Karar) ayrıca dosya içerisinde hasara ilişkin alınan raporların gerçeği yansıtmadığını, hasara ilişkin raporların müvekkili şirkete tebliğ edilmemiş olup gerçeklikten uzak olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca aracın bakım ve gözetim yükümlülüğü davacı şirkete aittir ve meydana gelecek zarardan da davacı şirket sorumlu olduğunu, davacı şirketun bilinçli olarak taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi sunmadığını, taraflar arasındaki anlaşma uyarınca aracın çalıştırılması, bakım ve gözetim yükümlülüğü davacı şirkete ait olup bunun aksini iddia etmesinin kabul edilemez olduğunu, davaya konu aracın kazaya karışan araç olup olmadığının tespiti yapılmadığını, tespit yaptırılan araç ile kazaya karışan aracın aynı araç olup olmadığı hususunda dosyada açıklık bulunmadığını, bu tespit yapılmadan karar verilmesinin bozma nedeni olduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/90 Esas, 2022/433 Karar sayılı ilamının kısmen kabul edilen kısmın bozularak, davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı taraf dilekçesinde talebinin haksız fiil kaynaklı olduğunu, davaya konu iş makinesinin 03.11.2011 tarihinde zarara uğradığını bu sebeple 2 yıllık haksız fiil zaman aşımı süresinin dolduğunu iddia etse de dava dilekçesin de belirttiği üzere taleplerinin sözleşme kaynaklı olup bu sebeple zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını, TBK-MADDE 146: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” T.C YARGITAY 3.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 8337 Karar: 2014 / 17159 taraflar arasında akdedilen araç kiralama sözleşmesinin 2011 tarihli olup taraflarınca sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zararın giderilmesi talepli davanın 17.06.2019 tarihinde açıldığını, bu kapsamda kanun maddesinden, Yargıtay Kararından ve olayın gerçekleşme tarihlerinden görüleceği üzere zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını, bu bakımdan ilk derece mahkemesinin zaman aşımı itirazını dikkate almamasının usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğunu, davalı taraf dilekçesinde … Ltd. Şti.’nin sözleşme hükümlerine aykırı davranmadığını kazaya … Ltd. Şti.’i çalışanının sebebiyet verdiğini belirtse de davacı ve davalı taraf arasında kira sözleşmesi mevcut olduğunu, bu bakımdan taraflar arasında kurulan sözleşme gereği TBK md. 116 uyarınca davalı şirket çalışanı müteveffa … ‘ün fiillerinden yardımcı şahsın fiillerinden dolayı sorumlu olduğunu, dava konusu olayda da müvekkili ile, kiracı … Ltd. Şti. arasında sözleşme ilişkisi kurulmuş, sözleşme kapsamındaki hakkın kullanımı yardımcı şahıs olan … ‘e bırakıldığını, dolayısı ile yardımcı kişi konumunda olan … ‘ün verdiği zarardan da davalı şirketin TBK madde 116 kapsamında sorumluluğu mevcut olduğunu, bu kapsamda ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında açıkladığı üzere … Ltd. Şti.’ne %75 oranında kusur yüklenmesi ve zararın ondan tazmin edilmesine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup yerinde olduğunu, aksine müvekkilinin meydana gelen olayda kusuru bulunmadığını, davalı taraf dilekçesinde kira sözleşmesine aykırı eylemi olmadığını bu sebeple kusur atfedilemeyeceğini belirtse de davacı müvekkili … Şti. ile … Ltd. Şti. arasında iş makinesinin kirasına ilişkin sözleşme bulunmaktadır. Kira sözleşmesinin asli unsurlarından biriside edimlerinin karşılıklı ve birbirine uygun ifa edilmesidir. Bu durumda kira sözleşmesinde kiralayan taraf sözleşme konusu kiralananı sözleşmeye uygun olarak kullanarak kira bedelini ödemeli ve sözleşme sona erdiğinde sözleşme konusu kiralananı eksiksiz olarak kiraya verene iade etmelidir. Olayımızda ise kira sözleşmesine konu iş makinesi … Ltd. Şti.’nin yanında çalışan … tarafından kullanılmakta olup bu kullanım neticesinde kira sözleşmesine konu iş makinesi kullanılamaz hale gelmiştir. Bu durum ise … Madencilik’in TBK md. 116 gereği yardımcı şahsın fiilinden dolayı sorumlu olmasına sebep olmuştur. Dolayısı ile … Madencilik kusur oranın %75’inden sorumlu olduğunu, davalı taraf dilekçesinde davacı taraf işçisinin ve 3. Kişinin ağır kusuru sebebiyle illiyet bağının kesildiğini iddia etse de tazminat talebinin kabul edilebilmesi için meydana gelen zarar ile borçlunun kusurlu fiili arasında illiyet bağının bulunması gerektiğini, ilk derece mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinin ekinde yer alan bilhassa 2011/3 D.iş sayılı dosyaya sunulanbilirkişi raporundan ve diğer bilirkişi raporlarından da açıkça anlaşılacağı üzere kiralanan iş makinesinde zararın meydana gelmesinin sebebi gerek kazalı müteveffa iş … ‘ün gerekse işveren konumunda yer alan davalı şirketin kusurlu fiileri ayrıca müvekkili şirketin bu illiyet bağını kesecek ölçüde herhangi bir kusurlu fiili bulunmadığını, zira yine 2011/3 D.iş numaralı dosyaya sunulan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere kaza sonrasında kazalı kepçe üzerinde yapılan incelemede fren tertibatında, lastiklerde, fren bloğunda ve balatalarında herhangi bir arıza ve eksiklik olmadığı ve kaza öncesinde de normal olduğu tespit edildiğini, iş bu sebeplerle davalı şirketin kusurunun önüne geçecek bir illiyet bağlantısı kesintisi gerçekleşmemiş olup bu kapsamda kaza sonucu oluşan zarardan davalı … Ltd. Şti. sorumlu ve kusurlu olduğunu belirterek; davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Davacı ile davalı arasında davacıya ait iş makinesinin davalıya kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesi yapıldığı tarafların kabulünde olup davacı bu sözleşme gereği iş makinesinin kira sözleşmesi devam ederken kazaya uğraması nedeniyle araçta oluşan zararın tazminini davalıdan talep etmektedir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda kazada taraflara isabet eden kusur oranının, zararın miktarının hesaplandığı görülmüş, zararın kusura oranlanması sonucu bulunan miktara ilk derece mahkemesince hükmedildiği görülmekle kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmış, davalının istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 31/05/2022 tarih ve 2022/90 E. – 2022/433 K. sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 1.536,98TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılan toplam 384,25 TL harcın mahsubuyla eksik kalan 1.152,73TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 28/09/2022