Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1747
KARAR NO: 2022/1791
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/04/2022
ESAS NO: 2022/5
KARAR NO: 2022/339
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ:28/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM
TARİHİ:12/10/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarih ve 2022/5 Esas 2022/339 Karar sayılı ilamına karşı ,davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya dairemize gelmekle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından ilamın gereğini yerine getirmediğini, kanunsuzluklara devam edilerek haksız tahsilat yapıldığını ve bu tahsilatı da İİK 40. maddesi gereği icra dosyasına iadesi hakkındaki kesin hükümlere rağmen icra dosyasına yasal faizleri ile iade edilmediğini, icra dosyasında ilamın icrasında, yasal olarak yer alan haklarının yerine getirilmesi konusunda sürekli ihtilaf çıktığını, icra mahkemelerince icra dosyasında yer alan kesinleşmiş ilamdaki teslimi gereken makine konusunda taraflar arasında ki ihtilaf giderilememiş olması ve ihtilafın yaklaşık on yıl olmasına rağmen giderilmemiş olması nedeniyle adil yargılama yapılmasını, adaletin sağlanmasını hakklarının ortadan kalkmamasını kendilerine teslim edilmesi gereken çalışan makineden başka bir şey teslim edilmeye çalışıldığını, hak kaybına ugramamız ve de kanunsuz yapılmış tahsilatın kesin hükümler gereği yasal faizleri ile beraber icra dosyasına iade edilebilmesi ve de zararımızın kalmaması için mevcut yasal hukuki duruma uygun olarak ilamın icrasının sağlanabilmesinin temini bakımından sayın mahkemeden ilamlı icranın konusu olan mahkeme kararı ve bu kararın dayanağı olan tespit dosyası esas alınarak davalı tarafından yediemine teslim edilen şeyin gerek tespit dosyasında ve gerekse kararda yer alan davalının iş yerine kurulup 2003 yılı üretime alınan 3 yıl kullanıldıktan sonra, çalışmasında ve çalışma prensiplerinde proplem olup olmadığının tespit edildiği, ancak verimli çalışmadığı, yetersiz olduğu, bu nedenle ayıplı olduğuna karar verilen makinenin , hüküm gereği ön şart olarak icra dosyasına esasen icra dosyasından gösterilmiş olan yere teslim edilmiş olup olmadığı, bu teslim edilen şeyin ilamda kesin hükümde yer alan makine olup olmadığının tespit edilmesi ile bizden kanunsuz yapılan tahsilatın kesin hükümler gereği yasal faizler ile birlikte icra dosyasına iadesinin yapılıp yapılmadığının tespiti için , hak kaybına uğramaları, zarar görmemeleri bakımından, hakların korunmasının sağlanması için işbu davayı açmak zarureti doğduğunu, ilamın icrasında ihtilaf çıktığı, geçen 10 yıl içinde taraflar arasında bir türlü ihtilafın son bulmadığı , adaletin sağlanmadığı, icra hukuk mahkemsin den verilen kararların ve değişik iş dosyasından verilen kararların bağlayıcı olmadığı da dikkate alındığında Anayasanın 36. 141. ve HMK 30. Ve 106. maddeleri gereği işbu konuda taraflar arasındaki güvensizliğin , endişenin giderilmesi, adaletin sağlanması bakımından ikame olunduğunu, davanın kabulü ile HMK 106. maddesi gereği tespitin yapılmasını, her türlü harç masraf ve ücretin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİ’NİN İLK DERECE MAHKEMESİNE SUNMUŞ OLDUĞU CEVAP DİLEKÇESİNDEN ÖZETLE;Davacının talep sonucunu yeterince açık olmadığını, davaya konu ilamda belirtilen makine ile … teslim edilen makinenin aynı makine olup olmadığının ve borçlunun icra dosyasına yaptığı ödemelerin faiziyle birlikte tesliminin tespitinin istendiğini, Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalının alacağının dava açıltığı tarih itibariyle 152.130,00-TL olduğunu, davacının eksik harç yatırıldığını, tamamlatılması gerektiğini, aksi halde davanın usulden reddi gerektiğini, davanın menfi tespit davası olduğunu, dava ile borçlu para alacağının hiç doğmadığını ya da sonradan sonar erdiğini iddia ederek bu durumunun tespitin talep ettiğini, sözleşmenin hata, hile veya ikrah nedeniyle geçersiz olduğunu iddia ettiğini, ancak borçlu olmadığının tespitinin talep edilmediğini, ilama dayalı makinenin teslim edilip edilmediğinin tespitini talep ettiğini, işbu talebin takip hukukuna ilişkin olduğunu, genel mahkemede dava açmasını gerektirecek bir durum olmadığını, davayı açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının icra dosyasında yer alan ve tespit yaptırılan makinenin ilama konu makine olmadığı iddiasının yerinde olmadığını, alınan bilirkişi raporların ile yediemine konu makinenin ilama konu makine olduğunu, davacının makinenin teslim edilmediği iddiasının yerinde olmadığını, 2012 yılından bu zamana kadar malın eksiksiz ve tam olarak davacı şirkete tezlim edilmek istenmesine rağmen davacı şirketin haksız yere teslim almaktan kaçınması nedeniyle malın haksız yere teslim alınmadığını, Kayseri 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/38 D.iş. Sayılı dosyası ve Kayseri BAM 6.HD’nin 2020/192 Esas sayılı ilamıyla tevdi mahalli tayininin kesin hükümle karara bağlandığını, makinenin ihtilafsız teslim edildiğinin mahkeme kararıyla gerçekleştiğini, davacı tarafın beyanlarına itibar edilmemesini talep ettiklerini, davacının iddialarının somut gerçeklikle uyuşmadığını, ilama dayalı takipte borçlu olmadığının tespiti isteminde hukuki yarar bulunmadığını, bu nedenle haksız ve hukuka aykırı taleplerin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda “.. her ne kadar davacı tarafından davalıya borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş ise de; tarafları, konusu, dava sebebi aynı olan Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/471 Esas, 2018/847 Karar sayılı dosyası kapsamında bozma sonrası yargılama yapıldığı, bozmaya uygun karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmış; 6100 sayılı HMK’nun 114/1-i bendi gereğince aynı davanın daha önceden açılmış ve hükme bağlanmış olmamasının dava şartlarından olduğu gözetildiğinde davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği bir an için düşünülse de; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/10/2018 tarih, 2018/471 Esas, 2018/847 Karar sayılı kararın davanın esasına ilişkin olmayıp dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair bir karar olması nedeniyle eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve sırf bu sebeple davanın usulden reddine karar verilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın diğer dava şartları bakımından ve daha önce yapılan yargılama sonucu davanın usulden reddine karar verilmesine gerekçe oluşturan “hukuki yarar” dava şartı bakımından değerlendirilmesi gerekmektedir. 6100 Sayılı HMK’nun m.114/1-h bendi uyarınca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Madde hükmünün gerekçesine göre; hukuki yarardan maksat, davacının subjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hali hazırda mahkeme kararına muhtaç bir durumda değil ise onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. (… – Hukuk Muhakemeleri kanunu Şerhi, Ankara – 2013, s.789-790) Yine HMK’nun m.106/2 fıkrası uyarınca tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Tespit davası, davacının, dava dilekçesini talep sonucunda bir hakkın veya hukuksal ilişkinin varlığının veya yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitini istediği davadır. (Age, s.733) Tespit davası, menfi (olumsuz) tespit davası ve müspet (olumlu) tespit davası olarak ikiye ayrılır. Tespit davasının hukukumuzda en bilineni ve sıkça uygulananı, 2004 sayılı İİK’nun m.72’de düzenlenen menfi tespit davasıdır. Tespit davası, eda davasına oranla istisnai bir davadır. Bu husus özellikle tespit davası açmada davacının hukuki menfaatinin bulunup bulunmaması ile ilgilidir. Eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında kural olarak hukuki yarar yoktur. (Age, s.734) Hukuki menfaat bir dava şartıdır ve mahkemece kendiliğinden göz önüne alınır. Bu nedenle mahkeme, açılan tespit davasının başında (ön inceleme aşamasında -m.134vd-) davacının hukuki menfaati bulunup bulunmadığı konusunda karar vermek zorundadır. Tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı, şu üç şartın varlığına bağlıdır: a-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı, b-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı, c-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. (Age s.735) HMK’nun düzenlediği menfi veya müspet tespit davası, genel tespit davasıdır. Buna karşılık İİK m.72’deki menfi tespit davası, özel bir dava türüdür ve bu davada öncelikle İİK m.72 hükmü geçerlidir. Bu davada HMK m.106 ve ona bağlı olarak diğer HMK hükümlerinin uygulanabilmesi, İİK m.72’de açık düzenleme bulunmayan hallerde mümkündür. Bu genel açıklamalar ve somut olay değerlendirildiğinde; yukarıda alıntılanan Yargıtay bozma kararında belirtilen sebep ve gerekçeler çerçevesinde, davacının İİK m.40 hükmüne dayalı olarak icranın eski hale iadesini talep edebileceği gözetildiğinde iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı, diğer bir deyimle davacının dava açmakla korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmadığı anlaşılmakla davanın dava şartı yokluğundan ötürü HMK’nun 114/1-h, 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine…” dair karar verilmiştir.
İş bu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Mahkemenin davaya istirdat davası olarak devam etmesi gerekirken davayı açmakta menfaatlerinin olmadığı gerekçesiyle davayı ret etmesinin açıkça kanuna aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğundan kaldırılmasını, İ.İ.K 72/6 maddesinde yer alan yasal düzenleme gereği icra dosyasına kanuna aykırı olarak ödenmek zorunda kaldıkları paranın istirdatı için yasanın açık düzenlenmesi gereği davaya istirdat davası olarak devam edilmesini, her türlü harç masraf ve ücretin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinden özetle; davacının istinaf başvurusunun reddi ile yerel mahkeme ilamının onanmasını, yargılama giderleri ili vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dava, HMK 106 maddesi kapsamında menfi/ olumsuz ve olumlu tespit hükmü verilmesi istemlerine ilişkindir.HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, mahkemece dosyası arasına getirtilen ve taraflar arasında görülen önceki dava dosyalarına, somut olayda uyuşmazlık konusu işin esasına yönelik olarak icranın eski hale iadesinin talep edilmesinin yeterli olacağının anlaşılmasına, keza ilk derece mahkemesinin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmış olmasına göre mahkemece yazılı yasal sebep ve gerekçelere binaen davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı görülmüştür.Sonuç itibariyle; yerel mahkemece verilen kararda yazılı açıklamalara,yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı,kararın hukuka uygun olduğu, dolayısıyla usul ve yasaya uygun mahkeme kararına yapılan istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Belirtilen nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarih ve 2022/5 Esas 2022/339 Karar sayılı ilamına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70TL istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı taraftan peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden davacının yaptığı istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK’nın 361 vd. Maddeleri uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/09/2022