Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1733 E. 2022/1877 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1733
KARAR NO: 2022/1877
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2022
NUMARASI: 2019/710 E. 2022/432 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 30/09/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 31/05/2022 tarih ve 2019/710 E – 2022/432 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı arasında yaklaşık 3 yıl süren bir alışveriş süreci olduğunu, müvekkilinin son tahlilde davalının ürettiği yatak, baza ve başlıklardan sipariş ederek satın almış ve bedellerini ekte sunulan 131.995.09 TL. Miktarındaki dekontlarla ödemiş olduğunu, Ödemelerin bir kısmı davalının … A.Ş. nezdindeki … İban Nolu hesabına, bir kısmı mobil şube üzerinden … Nolu hesabına, bir kışmı … A.Ş. Nezdindeki hesabına, avans ödemesi, ön ödeme ve cari hesaba istinaden biçimindeki açıklamalarla yapıldığını, Müvekkili bu ödemeleri … A.Ş. … Şubesi nezdindeki hesapları üzerinden yaptığını, davalı şirket bu güne değin 127.295,23-TL. Tutanndaki ürünleri göndermediğini, davalıyla haricen yapılar görüşmeler netice vermediğini, müvekkili şirket hesabına gönderdiği ancak teslim alamadığı ürünlerin bedelini istediğini, davalı tarafça Av. … tarafından 06/11/2019 14:39 ‘de Avukat Portaldan Kayseri 2. Aşliye Ticaret Mahkemesi 2019/710 (Hukuk Dava Dosyası) ‘na gönderildiğini, bedelin izde edileceğine dair verilen sözler tutulmadığını, neticede hukuki uyuşmazlık ortaya çıktığını, Bu gelişmeler üzerine davalı hakkında Kayseri 6. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine geçilmiş olduğunu; borçlunun vaki itirazı sebebiyle takibin durdurulmasına karar verildiğini, Takibin durdurulması üzerine tarafımızca zorunlu arabuluculuk yoluna müracaat edilmiş olduğunu; Kayseri Arabuluculuk Bürosunun … dosya ve … Arabuluculuk numaralı dosyasında da anlaşma sağlanamadığını, icra takibine vaki itiraz üzerine duran icra takibine devam edilmesi ve borçlunun kötü niyetli itirazının iptali için Yüksek Mahkemenize başvuru zorunluluğu hasıl olduğunu, Arz ve izah edilen nedenlerden dolayı davanın kabulü ile davalıyla müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan ve bakiye cari alacağımız olan 127.295,13 TL. ( fazlaya dair haklarımız, takip tarihinden sonra işleyecek faiz, vekâlet ücreti, icra harç ve giderleri ile diğer feriler hariç olmak üzere) alacağımızı tahsile yönelik yaptığımız icra takibine vaki davalının itirazının tüm alacak kalemleri yönünden iptaline ve icra takibinin devamına, ayrıca davalının, alacağın *o 20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmiş olup, HMK ilgili hükümleri gereğince delillerin de tebliğ edilmesi gerektiğini, delillere ilişkin beyan hakkını saklı tuttuğunu ve deliller taraflarına tebliğ edildikten sonra beyanda bulunacaklarını, müvekkiline tebliğ edilmiş olan dava dilekçesi HMK”’ ya uygun olarak düzenlenmediğini, HMK m. 194/2 hükmü uyarınca davacı, öne sürmüş olduğu iddiaların hangi delillerle ispatlanacağını göstermekle yükümlü olduğunu, dava dilekçesinde sözü geçen maddede düzenlenen somutlaştırma yükünün yerine getirilmediği açıkça gözükmekte olduğunu, Dava dilekçesinde olduğu gibi, soyut vakıaların anlatılıp; ardından hiçbir vakıa ile ilişkilendirilmeyen uzun bir delil listesi verilmesi, somutlaştırma yükünün yerine getirildiği anlamına gelmemekte olduğunu, Bu eksikliğin en geç ön inceleme aşatmasında giderilmesi gerekmekte, aksi takdirde davanın reddedilmesi gerekmekte olduğunu, Dava dilekçesinde, davacının müvekkilimize yatak, baza ve başlık bedeli olarak 131.995,09 TL. ödeme yaptığı, bu ödemelerin dekontları sunulan banka EFT’leri vasıtasıyla ‘ *avans ödemesi, ön ödeme ve cari hesaba istinaden ödeme ” açıklamaları ile yapıldığı, buna karşılık müvekkilimizce 127.295,23 TL. Tutarındaki ürünlerin gönderilmediği öne sürülmüş olduğunu, Sözü geçen dekontlar incelendiğinde görüleceği üzere, davacı tarafından müvekkiline gönderilen paraların bir kısmı Türk Lirası bir kısmı bono olup, bu tutarların toplamı 68.770,00 TL. * 63.225,09 Euro olduğunu, Bu tutarın dava dilekçesinde zikredilen tutardan bir hayli fazla olduğu izahtan vareste olup, ayrıca dekantlardan herhangi birkaçının toplamı da 131.995,09 TL. etmemektedir. Yani dava dilekçesinde dekontların toplamına ilişkin zikredilen tutar doğru olmadığı gibi, bir maddi hata niteliğinde de olmadığına, dava dilekçesi incelendiğinde görülmektedir ki davacı; taraflar arasında 3 yıla yayılmış ticari satış sözleşmeleri olduğunu, bu sözleşmelerde kendisinin alıcı müvekkilimizin satıcı olduğunu, yapılan tüm ödemelerin de söz konusu satış sözleşmelerine konu ürünlerin bedeline istinaden yapıldığını öne sürmekte olduğunu, söz konusu iddia maddi gerçeğe aykırı olması nedeniyle tarafımızca kabul edilemez nitelikte olduğunu, davacı tarafından müvekkile gönderilen paralar iki ayrı sebebe dayanmakta olup, bu nedenle her bir sebep yönünden ayrıca açıklama yapma gereksinimi duyulmuştur. Bu doğrultuda, “Avans Ödemesi” ve “Cari Hesaba İstinaden” Açıklamalı Dekontlara İlişkin Açıklamalar; Davacı tarafından sumulan dekontlar incelendiğinde, davacının müvekkile “Avans Ödemesi” açıklamalı bir adet, “Cari Hesaba İstinaden” açıklamalı üç adet dekonta konu tamamı Türk Lirası ve toplamı 68.770,00 TL. olan ödeme yaptığı görülmekte olduğunu, Bu ödemeler müvekkile davacıya satılan ürünlerin bedeli olup, müvekkilimiz söz konusu tutarın karşılığındaki malı davacıya teslim etmiş olduğunu, dekontlardaki EFT açıklamaları bile başlı başına, sözü geçen ilişkide müvekkilimizin üstüne düşen bir miktar olduğunu ortaya koymakta olduğunu, Bundan sonra farklı tarihlerde yapılan üç adet EFT’nin ise açıklaması “’Cari Hesaba İstinaden” olup, bu ifade davacı ile müvekkilimiz arasındaki cari hesap ilişkisinde davacının borçlu olduğunu, ödemelerin söz konusu borca istinaden yapıldığını ortaya koymakta olduğunu, söz konusu alım satım ilişkisinden kaynaklı müvekkilinin bir borcu bulunmadığını, davacı nezdinde alacağı bulunduğunu, yapılan izahatlar, söz konusu alışverişe istinaden düzenlenen faturalar, sevk irsaliyeleri, faturalara ilişkin BA-BS formları, taraflara ait defterler ile sabit olup, aynca tanık beyanlarıyla da sübuta erecek nitelikte olduğunu, sözü geçen dekontlar haricindeki dekontlara bakıldığında ise, davacının müvekkile “’Ön Ödeme” açıklamalı dört adet dekonta konu tamamı Euro ve toplamı 63.225,09 Euro tutarında EFT yaptığı görülmektedir. Bu ödemelerin ise taraflar arasındaki alım-satımlarla bir ilgisi olmayıp, ödemeler başkaca bir hukuki sebebe dayanmakta olduğunu, Taraflar arasında 17.01.2018 tarihinde bir sözleşme akdedilmiş olup, işbu sözleşme ile taraflar müvekkilimizce üretilen ürünlerin yurtdışına ihracatının davacı tarafırdan yapılması ve sair hususlarda anlaşmaya varmış olduğunu, Söz konusu sözleşme tarafımızca ekte sunulmuş olduğunu, İşbu sözleşme davacının üstüne düşen edimleri yerine getirmemesi ve çeşitli kötü niyetli davranışları sebebiyle kısa bir süre sonra ortadan kalkmış olsa da, kısa yürürlük süresi boyunca çeşitli ihracatlar yapılmış olduğunu, Dekontlara konu ödemeler de yurt dışındaki müşteriler tarafından davacıya gönderilen tutarların müvekkile iletilmesinden ibaret olduğunu, Bu açıklamalarımız davacıya ait banka hesap dökümlerinin dosyaya celp edilip incelenmesi ite sübuta ereceğini, taraflara ait ihracat kayıtları, ticari defterler, faturalar. sevk irsaliyeleri, taşıma belgeleri, yurtdışındaki müşterilerle yapılan yazışmalar, dava dışı şirketlere ait ticari defter ve kayıtlar ile sabit durumda olup, ayrıca huzurda dinleteceğimiz tanıkların beyanları ile de sübuta ereceğini. Müvekkili aleyhine açılan işbu dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, müvekkili dehine takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkeme kararında; “…Davacı taraf ile davalı arasında yaklaşık 3 yıl süren bir alışveriş süreci olduğu, son tahlilde davalının ürettiği yatak, baza ve başlıklardan sipariş ederek satın almış ve bedellerini 131.995.09-TL miktarındaki dekontlarla ödemiş olduğu, ödemelerin bir kısmı davalının … A.Ş. nezdindeki … İban Nolu hesabına, bir kısmı mobil şube üzerinden … Nolu hesabına, bir kısmı … A.Ş. Nezdinde ki hesabına, avans ödemesi, ön ödeme ve cari hesaba istinaden biçimindeki açıklamalarla tüm ödemelerin yapıldığı, bu ödemelerin davacının … A.Ş. … Şubesi nezdindeki hesapları üzerinden yapıldığı, davalı şirket bu güne değin 12729523 TL. tutarındaki ürünleri göndermediği, davalı beyanları incelendiğinde ise davalı tarafa gönderilen paraların bir kısmının Türk Lirası bir kısmı Euro olduğu bu tutarların 68.770,00-TL ile 63.225,09-EURO olduğu, bu tutarın dava dilekçesinde zikredilen tutardan bir hayli fazla olduğu belirtilmiş ise de davacı tarafından ödendiği iddia edilen dekontların bir kaçının toplamının bile 131.995,09-TL etmediğini cevap dilekçesinde ve yargılama boyunca sunduğu tüm dilekçelerinde beyan etmiş ise mahkememizce alınan bilirkişi raporları bilirkişi ek raporu ve tüm dosya incelendiğinde, … hesabından davalı şirketin hesabına 68.770,00-TL ve 63.225,09-EURO para transferi yapıldığı, davacının ticari defterlerinin açılış, kapanış kayıtlarının zamanında yapıldığı, defterlerin usulüne göre tutulduğu, kayıtların birbirini doğruladığı davacının 2017-2018-2019 yılları ticari defterlerin açılış, kapanış kayıtlarının zamanında yapıldığı, defterlerin usulüne göre tutulduğu, kayıtların birbirini doğruladığı, davalının 2017-2018 yılları ticari defterleri açılış kapanış kayıtları incelemesi sonucu davalının 182.397,91-TL borcunun olduğu davalının defter kayıtları ve muavin kayıtları incelendiğinde TL havalelerinin olduğu ve davacı firma kayıtları ile birebir örtüştüğü, yapılan Euro ödemelerinin muavin ve defter kayıtlarında olmadığı, bu ödemelerle alakalı alınan sipariş avansları hesaplarının kullanılması gerektiği fakat kayıtlarında avans hesaplarında olmadığı, Kuveyt Türk Katılım Bankasının müzekkeremize cevaben 26/11/2021 tarihinde dosyaya sunduğu CD içeriği ve incelemesi sonucu ise davacı hesabından davalı hesabına 68.770,00-TL ve 63.225,09-EURO para transferi yapıldığı ilgili banka ekstresi ve dosyadaki banka dekontlarından anlaşıldığı ve davacının bu ödemeleri de usulüne uygun olarak ticari defterlerine kayıt edildiği, davacı ve davalı tarafların ticari defterleri incelemesi sonucu banka ekstresi ve dekontlarında tespit edilen 63.225,09-EURO tutarındaki ödemenin taraflar arasında mahsuplaştırılması halinde davalı şirketin 127.295,13-TL borcunun olduğu, tüm incelemeler neticesinde anlaşılmakla ve davalı taraf taraflar arasında ayrıca mal satımı anlaşmalarının olduğu ve bu anlaşmaya göre yurt dışına satılan malların kendilerine yapılan ödemelerinin yani davacıya yapılan ödemelerin kendilerine gönderilmesi olduğu ve 63.225,09-EURO’nun bu şekilde olduğunu iddia etmiş ise de banka dekontlarında ve gönderim belgelerinde ödemelerin avans ödemeleri olduğu belirtilmiş ve bu konuda davacı tarafça da bir itiraz ve karşı bildirim sunulduğuna dair dosyaya bir yazılı bir belge de sunulmadığından davanın kabulü ile Kayseri Kapatılan 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasında davalının vaki itirazının iptali ile 127.295,13-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davanın KABULÜ ile, Kayseri Kapatılan 6. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyasında davalının vaki itirazının iptali ile 127.295,13-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, …” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Eldeki davadaki uyuşmazlığın “davacı tarafça müvekkile “ön ödeme” açıklaması ile gönderilen toplamda 63.225,09 Euro’nun hangi sebeple gönderildiği” olmasına karşın, yerel mahkemece bu uyuşmazlığı çözmeye elverişli hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadığını, uyuşmazlık konusunun “ön ödeme” açıklamalı Euro gönderimlerin taraflar arasındaki 17.01.2018 tarihli sözleşme çerçevesinde yapılan ihracatlar kapsamında elde edilen müvekkiline ait paraların müvekkiline iletilmesi olduğunun açık olmasına rağmen yerel mahkemenin kabulü mümkün olmayan gerekçelerle hüküm kurduğunu, savunmaları, sundukları bütün deliller ve taleplerinin görmezden gelindiğini, hukuka ve maddi gerçeğe aykırı bir biçimde davacının alacaklı olduğu kanaatine varan yerel mahkemenin, cevap dilekçelerinde terditli olarak öne sürdükleri takas def’i hakkında en ufak bir değerlendirme, araştırma yapmadığını, gerekçeli kararda takas def’inden bahsetme gereği dahi duymadığını, somut uyuşmazlıktan tamamen kopuk bir biçimde yürütülen yargılama sonucunda verilen kararın müvekkilinin hukuka ve hakkaniyete aykırı bir biçimde mağdur etmiş olup, bahis konusu kararın izah edilen tüm nedenlerle ortadan kaldırılması için mahkememize başvurma zaruretinin doğduğunu ileri sürerek istinaf başvurularının kabulü ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/710 E.- 2022/432K. sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına, davacının takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının göz önünde tutulması gerektiğini, bunun sonucu olarak; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin ön ödeme açıklamasıyla davalıya gönderdiği paraların da tıpkı avans ödemesi, cari hesaba istinaden açıklamasıyla davalıya gönderdiği paralar gibi sipariş ederek satın aldığını, ancak kendisine teslim edilmeyen ürünlerin bedeli için yapılan ödemeler olduğunu, bilirkişilerce tarafların tüm ticari kayıt ve defterlerin incelendiğini, aralarında ihracat sözleşmesi olduğunu, yapılan ödemelerin ihracat sözleşmesine yapıldığına dair bir kayda rastlanmadığını, davalının bahsettiği 17/01/2018 tarihli sözleşmenin yürürlüğe girip girmediği, taraflarca ifasına başlanıp başlanmadığı, şayet sözleşme ifa edilmeye başlanmışsa hangi tarafın sözleşmeye aykırı hareket ettiği vb. konular bu yargılamanın konusu olmadığı gibi, şayet davalının bu yönde bir iddiası var ise bu iddiasını, açacağı bir davada hukuka uygun delillerle ispat etmesi gerektiğinin tartışma götürmeyecek bir husus olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının onanmasına, haksız ve kötüniyetli olarak istinaf yoluna başvuran davalının disiplin para cezası ile cezalandırılmasına, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır. Görüldüğü üzere davalı tarafından davacı adına 2017 ve 2018 yıllarında 251.167,91 TL ( 2017 yılında 53.445,03 TL, 2018 yılında 197.722,88 TL ) fatura kesildiği her iki taraf ticari defterlerinde sabittir. Yine davacının dosyaya sunduğu ödeme dekontları ve dekontlardaki açıklamaların mahiyetine ilişkin yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında davacı tarafından davalıya 378.463,04 TL (2017 yılında 51.520 TL 2018 Yılında 326.943,04 TL ) ödeme yapıldığı ortadadır. Bu durumda davacı takip tarihi itibariyle davalıdan 127.295,13 TL alacaklı olup mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.
Dava davalıya yapılan ödemelerin istirdadı amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. Kayseri 6. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından davalı aleyhine 127.295,13 TL asıl alacak tutarında ilamsız takip yolu ile icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı olarak “taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu ortaya çıkan bakiye cari hesaba göre ödemesi yapıldığı halde teslim edilmeyen malların bedeli “olarak gösterildiği ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, davalının yasal süresi içerisinde borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Davacının takip talebine dayanak yaptığı ödemelere ait makbuzlar incelendiğinde;
06.11.2017 |tarihinde “Avans Ödemesi” açıklaması ile 12.520,00 | TL;
14.12.2017 |tarihinde “cari Hesaha İstinaden”açıklaması ile 40.000,00 | TL;
11.00.2018 tarihinde “Cari Hesaba istinaden açıklaması ile 7.250 | TL;
25.04.2018 tarihinde “Cari Hesaba istinaden” açıklaması ile 10.000 | TL;
19.03.2018 tarihinde “Ön Ödeme” açıklaması ile
25.236,01 | Euro;
20.04.2018 tarihinde “Ön Ödeme” açıklaması ile
9.774,50 | | Euro;
03.05.2018 tarihinde “Ön Ödeme” açıklaması ile
18.214,58 | | Euro
03.05.2018 tarihinde “Ön Ödeme” açıklaması ile
10.000 | | Euro olmak üzere 68.770,00 TL ve 63.225,09 Euro gönderdiği görülmüştür.
Davacı gönderdiği paraların davalı ile olan ticari ilişki kapsamında gönderdiğini davalının buna rağmen kendisine mal teslimi yapmadığını iddia etmiş buna karşılık davalı “avans ödemesi ve cari hesap açıklaması” ile gönderilen paraların satılan malların karşılığı gönderildiğini, kendilerince bu tutarda davacıya mal teslim edildiğini, “ön ödeme2 açıklaması ile gönderilen paraların ise taraflar arasında imzalanan 17.01.2018 tarihli ortaklık sözleşmesi kapsamında yurt dışına yapılan ihracat karşılığı 3. Kişilerce kendilerine gönderilen paralar olduğunu iddia ettiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir.
Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır. 6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır.
Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Bununla birlikte Havalenin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nun 555. maddesinde yapılmıştır. Bu tanıma göre: “Havale, havale edenin, kendi hesabına, para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.” Yasadaki bu tanımdan, havalenin kural olarak bir borç ödeme vasıtası olduğu anlamı çıkmaz. Havale, bir hukuki işlemdir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 457. Maddesinde daha ileri gidilerek, havalenin bir akit (sözleşme) olduğu kabul edilmiştir. TBK’nun 556/1. Maddesinde “Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun ifası amacıyla yapılıyorsa,…” denilmek suretiyle, havalenin borcun ifası amacıyla yapılması bir istisna olarak kabul edilmiş, bu amaçla yapılan havalenin hukuki sonuçları ayrıca açıklanmıştır. Yasadaki bu tanımlamada havale bir “hukuki
işlem” olarak kabul edildiğine göre, bunun borç olarak mı verildiği, yoksa borcun ödenmesi amacıyla mı yapıldığının HMK’nun 190. maddesindeki ilkelere göre ilgili tarafça kanıtlanması gerekir. (13. Hukuk Dairesi : 2016/26284 E, 2019/2984 K, 06/03/2019 2016/23882 E 2019/1090 K 04/02/2019 Tarih)
Tarafların iddia ve savunmaları dikkate alındığında davacı tarafından davalıya gönderilen 68.770,00 TL tutarlı ödemelerin taraflar arasında süregelen ticari ilişki kapsamında verildiği hususu uyuşmazlık konusu değildir. Tarafalar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafından davalıya “ön ödeme” açıklaması ile gönderilen 63.225,09 TL Euro’nun mahiyeti ( süregelen ticari ilişki kapsamında mı gönderildiği yoksa 17.01.2018 tarihli ortaklık sözleşmesi kapsamında gönderildiği) konusunda toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı davalıya gönderdiği 63.225,09 Euroyu davalı ile aralarında süregelen ticari ilişki kapsamında gönderildiğini iddia etmiş olup buna karşılık davalı gönderilen bu havalenin aralarındaki 17.01.2018 tarihli ortaklık sözleşmesi kapsamında gönderildiğini ileri sürmüştür.
Taraflar arasında 2017 yılında başlayan ticari ilişki bulunduğu her iki tarafın ticari defter kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere avans kelimesi “öndelik” “ileride hesaptan düşülmek üzere önceden verilen para” “Alacağın bir kısımının süresinden önce ödenmesi” anlamına gelmektedir. (Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü Avukat Hüseyin Özcan Seçkin Kitabevi 1985.; Türk Dil Kurumu güncel sözlük)
Davacı”ön ödeme” ibaresi ile gönderdiği paralarında tıpkı “avans” ve “cari hesap” açıklamasıyla gönderilen paralar gibi kendisine satılan ancak teslim edilmeyen ürünlere ilişkin olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı ise gönderilen paraların 17.01.2018 tarihli sözleşeme kapsamında gönderildiğini iddia etmiştir.
4721 sayılı TMK’nın 6 maddeleri uyarınca somut olayda ispat külfeti davalıda olup davalının dosyaya 17.01.2018 tarihli sözleşme sureti ve dava dışı … şirketi tarafından gönderilen 14.05.2019 tarihli yazı suretini sunduğu görülmüştür.
Somut olayda ispat külfeti kendisinde olan davalının sunduğu belgeler davalının iddiasını ispat etmeye yeterli olmayıp bununla birlikte davalının mahkemece kendisine hatırlatılmasına rağmen yemin deliline de dayanmadığı görülmüştür. Davalı kendisine “ön ödeme” açıklamasıyla gönderilen 63.225,09 Euronun 17.01.2018 tarihli sözleşme kapsamında gönderildiği yönündeki iddiasını ispat edememiş olup bu durumda bu meblağın taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında avans olarak gönderildiğinin kabulü gerekecektir.
Davacı tarafından davalıya süregelen ticari ilişki kapsamında ve avans mahiyetinde 68.770,00 TL ve 63.225,09 Euro gönderdiği ortaya konulduktan sonra davalı tarafından davacıya yapılan çekişmesiz mal teslim miktarının ortaya konması gerekmektedir.
Bu amaçla mahkemece bilirkişi raporu aldırılmış olunup davacının 2017-2018 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan 03.08.2022 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; davalı
şirket tarafından davacı adına 251.167,91 TL ( 2017 yılında 53.445,03 TL, 2018 yılında 197.722,88 TL ) tutarında fatura kesildiği, buna karşılık davacı tarafından 378.463,04 TL (2017 yılında 51.520 TL 2018 Yılında 326.943,04 TL ) ödeme yapıldığının belirtildiği görülmüştür.
Davacının 2017-2018 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan 03.08.2022 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; davalı şirket tarafından davacı adına 251.167,91 TL ( 2017 yılında 53.445,03 TL, 2018 yılında 197.722,88 TL ) tutarında fatura kesildiği, buna karşılık davacı tarafından 68.770 TL (2017 yılında 51.520 TL 2018 Yılında 17.250 TL ) ödeme yapıldığının belirtildiği görülmüştür.
Görüldüğü üzere davalı tarafından davacı adına 2017 ve 2018 yıllarında 251.167,91 TL ( 2017 yılında 53.445,03 TL, 2018 yılında 197.722,88 TL ) fatura kesildiği her iki taraf ticari defterlerinde sabittir. Yine davacının dosyaya sunduğu ödeme dekontları ve dekontlardaki açıklamaların mahiyetine ilişkin yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında davacı tarafından davalıya 378.463,04 TL (2017 yılında 51.520 TL 2018 Yılında 326.943,04 TL ) ödeme yapıldığı ortadadır. Bu durumda davacı takip tarihi itibariyle davalıdan 127.295,13 TL alacaklı olup mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmüştür.
Eldeki davanın itirazın iptali davası olup, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olması, taraf ticari defterlerinin incelenmesi sonucu hazırlanan 03.08.2022 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler, davalı tarafından yapılan ödemelerin taraflar arasında süre gelen ticari ilişki kapsamında yapılan ödemeler ile avans mahiyetinde ödemeler olması, davalının bu durumunun aksi yönünde dosyaya yazılı kesin delil sunamamış olması, yemin deliline dayanmayacağını beyan etmiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davanın kabulü yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklamalar ışığında davalının istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 31/05/2022 tarih ve 2019/710 E – 2022/432 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 8.695,53 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 2.173,88 TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 6.521,65 TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/09/2022