Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1691 E. 2022/1777 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1691
KARAR NO: 2022/1777
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2022
ESAS NO: 2020/646
KARAR NO: 2022/313
DAVANIN KONUSU: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/09/2022
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 22/09/2022
Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2022 tarih ve 2020/646 Esas – 2022/313 sayılı kararı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirket ile davalı sigorta şirketi arasında tamamlayıcı ve özel sağlık sigorta hizmet sözleşmesi ve ek protokolleri adı altında sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca sözleşme kapsamında tarafların bir takım yükümlülükleri bulunduğunu, davalının bu yükümlülüklere aykırı davrandığını ve davacının bir takım alacaklarının doğduğunu, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmeler, davalı şirket sigortalılarının mevzuat hükümleri kapsamında anlaşmalı sağlık kurumlarında yapılan tanı veya tedavi işlemleri için önce Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan onay alınması şartına dayalı olduğunu, davalı şirket ile davacı şirket arasında düzenlenmiş işbirliği esas ve usullerini kapsadığını, özel sigortalıların anlaşmalı sağlık kurumlarından sağlık hizmeti alma talebine istinaden davacı tarafından bir takım incelemeler yapılacağı ve akabinde sigortalının talep ettiği hizmetleri alması sağlandığı, davacı, davalı kurum tarafından özel sigortalı olduğunu söyleyen ve sağlık hizmeti almayı talep eden kişilerin, şirket kartı ve/veya kimlik kartları ile kimlik kontrollerini yaptığını ve Özel Sağlık Sigortası Hasta Bilgi formuna işleyerek, Port- ALL’a başvuruda bulunduğunu, Port – ALL üzerinden davacı kurumca yapılan başvurular ön incelemeye tabi tutulmasının ardından provizyon onayı verildiğini, provizyon onayının ardından da davalı kurum tarafından onay alınan hastalara ilişkin verilen sağlık hizmeti ardından, hizmet bedelleri taraflar arasında yapılan sözleşmeler ve protokoller doğrultusunda davacı kuruma ödendiğini, davalı kurum ile imzalanan sözleşme uyarınca da provizyon sisteminde hata olduğunda, onay verilme işlemi yapılamadığında da davalı kurum davacı şirkete tanımlanan sistem üzerindeki sorunları çözmeye ve provizyon onaylarının düzeltilmesi işlemlerini yapmakla da yükümlü olduğunu, ancak davalı kurum tarafından dilekçe ekinde listesi yer alan sağlık hizmeti sunulan hastalara ilişkin olarak, hizmet bedelleri talep ettiğini, davalı kurum tarafından bu bedellerin ödenmediğini, bu sebeple davacının maddi olarak kayıp altında olduğunu, davacı tarafından 2019 yılı başından itibaren davalı şirket provizyon sisteminden hata alındığına ilişkin olarak, sigorta şirketine defalarca mail ve telefon ile bildirim yapıldığını, yapılan bildirime rağmen sorun çözülmediğinden dolayı, bu hastalara ait ödenmeyen hizmet bedelleri bulunduğunu, defalarca provizyon sisteminden hata alındığı, sağlık hizmeti sunulan ve davalı kurumla anlaşmalı sağlık sigortası olan hastalara ait faturaların kesilemediği belirtilmesine rağmen 1 yıl sonra davacı kuruma dönüş yapıldığını, davalı sigorta şirketinden uzun süre sonra dönüş yapılmasına rağmen sorun kalıcı olarak çözülemediğini, davalı taraf ile davacı kurum arasında yapılan sözleşme gereği, provizyon sisteminde meydana gelen tüm sorunları derhal tespit etme ve düzeltme sorumluluğu davalı şirkete ait olduğunu, provizyon sisteminde meydana gelen hatanın sebebi davacı şirket olmayıp, sorunun davalı kuruma bildirildiği halde uzun süre boyunca düzeltilmesi için hiçbir girişim yapılmaması, karşılıklı kontrol edilmemesi ve davalı şirketin bilgi işlem sisteminden kaynaklanmış olduğundan, davalı kurum tarafından tüm bu bedellerin ödenmesi gerektiğini, taraflar arasından imzalanan sözleşmelerden 2018 yılı Özel Sağlık Sigortası kapsamında; 2018 yılı ve öncesinde hizmet verilen bazı hastaların hizmet bedelleri, muayene eden bazı doktorların hastaneden ayrıldıkları gerekçesiyle ödenmediğini, davalı kurum anlaşmalısı hastalara hizmet verildiğini, ilgili doktor tarafından da hizmet en iyi şekilde yeterli ve gerekli şekilde uygulanmış olmasına rağmen, sistemde “doktorun ayrılmış” olması gerekçesiyle hizmet bedellerinin ödenmemesi ve bu hususunda ileri sürülmesi de iyi niyetli bir yaklaşım olmadığını, hayatın olağan akışı içerisinde de düşünüldüğünde doktorun hastaneden ayrılmış olması, davalı kurumun özel sigortalısı olan hastasına hizmet verilmediği anlamına gelmediğini, 2018 yılı ve öncesinde hizmet verilen bazı hastaların hizmet bedelleri, hastaların ilgili dönemlerde sigortalarının olmadığı gerekçesiyle ödenmemiş olup, halen bu bedellere ilişkin davacının alacağı bulunduğunu, söz konusu dönemlere ilişkin olarak hastalarla yapılan görüşmelerde ve haricen yapılan araştırmalarda da sağlık hizmetinden yararlanan kişilerin o dönemlere ilişkin davalı kurum nezdinde sigortalı oldukları tespit edildiğini, taraflar arasından imzalanan sözleşmelerden 2019 yılı tamamlayıcı sağlık sigortası kapsamında; davacı şirket ile yapılan tamamlayıcı sağlık sigortası katsayıları için 22.07.2019 tarihli anlaşmada revizyon yapıldığını, davalı kurum tarafından 03.03.2020 tarihinde SUT fiyatlarında gerçekleşen artış gerekçe gösterilerek bu revizyonun değil bir önceki fiyatın ödeneceği belirtilmişse de bu husus da sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenler doğrultusunda davacının kurum alacaklarını talep etmek ve sıkıntıları gidermek için davalı kuruma defalarca mail attığını, iş bu davanın öncesinde de 28.04.2020 tarihinde davalı kuruma ihtar çekildiğini, davalı kurum tarafından 05.06.2020 tebliğ tarihli ihtarname ile dönüş yapıldığını, davalı … A.Ş. Tarafından Kadıköy 29. Noterliği … tarih, … yevmiye numaralı cevap ile tarafımızca gönderilen ihtarnameye itiraz edilmiş ve talplerinin karşılanmayacağının bildirildiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle şimdilik 100,00-TL’nin davalıdan işleyecek faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 2019 yılında sistemden hizmet alan … sigortalıları için güncel provizyon onay talebini yapmadığını ve hizmet alımından 45 günden daha uzun zaman sonra davalı şirkete mail ile dönüş yaparak geriye dönük provizyon onay talebinde bulunduğunu, iletilen mailde provizyon sisteminin çalışmadığının belirtildiğini, süreç incelendiğinde sistemin çalıştığı ancak dosyalarda kurumun medula provizyon sonlandırma işlemini tamamlamadığı için provizyon talebinde bulunamadığının görüldüğünü, davacıya aynı mail üzerinden bu bilgi aktarıldığını, eğitim verilmek istendiğini, telefonla iletişim kurulamayınca mail üzerinden eğitim dökümanı paylaşıldığını, 2019 yılında davacı tarafından provizyon alınabilen dosyalarında olduğunun görüldüğünü, iletilen gerekçede davalı şirket tarafından ret yanıtı oluşturulan bir provizyon yanıtı bulunmadığını, sigortalıların hastane başvurularında sözleşmede belirtilen madde 4.4.2 ‘’ sigortalı kimlik bilgilerini , medula takip numarasını ve Şirket tarafından talep edilen ek bilgi alanlarını TSS-Provizyon’a kayıt ederek başvuruda bulunur ‘’ istinaden davacı tarafından yapılan provizyon başvurlarının incelendiğini, sigortalılara kurum tarafından hizmet sunulan tarihte sigortalıların aktif poliçesi ( alınan hizmet poliçe dönem aralığında değilse ) bulunmuyorsa onay verilemediğini, ek olarak güncel provizyon alınmayan durumlarda, sigortalıların poliçesinin 1.yıl sonunda veya ara dönemde sigortalının/sigorta ettirenin isteğiyle sonlanması durumunda pasif hale gelebilmekte ve yine kurumlar … provizyon sisteminden bu tarih sonrası provizyon talebinde bulunduğunda onay alamayacaklarını, davacıya iletilen yanıt içeriklerinde 45 günlük süre nedeniyle olumsuz değerlendirme sağlandığı hakkında herhangi bir bilgi aktarılan yanıtlarda bulunmadığını, sağlık hizmeti alındığında iletilmesi gereken provizyon başvurularının hiç yapılmaması nedeniyle geriye dönük olarak işlemlere onay verilemeyeceğinin belirtildiğini, mailde oluşturulan yanıtın ‘’Bildiğiniz üzere geçtiğimiz yıl sizlere bekleyen dosyalarınız için onay verilmesi için provizyon merkezimiz destek oldu. Ancak süreçte sizlerin de TSS onayları için geliştirmelerinizin yapılması gerekli idi. Provizyon alamama ile ilgili sorununuz ekiplerimiz tarafından değerlendirildi. Aldığımız bilgiye göre , ödeme sorgusu bulunamadı hatası olarak ifade ettiğiniz bilginin , bir hata olmadığı ve Medulladan hizmet kaydı sonlandırması yapılmadığı için bu açıklamanın uyarı olarak geldiği belirtildi. Ekiplerimiz bu bilgiyi de sizlerle paylaşmışlar. Bu durumda dosyalar için ,uygun olarak onay almak yerine manuel destek almak için dönüş yaptığınızı görüyoruz. Talep ettiğiniz son listedeki 2172 adet hiç alınmamış dosyanın manuel destek verilmesi mümkün görünmüyor. Takip numaraları olmadan onay alınamayacağı sizlere daha öncede aktarılmıştı. Halen onaylarınızı bu şekilde aldığınız bilgisi de iletildi. ‘’ ifadelerini içerdiğini, bu nedenlerle davanın reddini, talep edilen yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “……Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, taraflar arasındaki geçerli olarak kurulan doğrudan ödeme sözleşmesi çerçevesinde davacının sigortalılara gerekli sağlık hizmetini sunduğu, sunulan bu hizmet kapsamında sözleşme gereği kararlaştırılan hizmet bedeline hak kazandığı, davacının usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defter ve belgeler ile alacağın varlığının ve miktarının tam ve kesin olarak ispat ettiği, ticari defterlerin dayanağını oluşturan belgelerin fatura ve provizyon sistemi gereği davalıya tebliğ edilen faturalar çerçevesinde dayanak belgelerin dosyaya sunulduğu, fatura düzenlenen ve düzenlenmeyen kısımlar yönünden sağlık hizmetlerinin ilgili sigortalılara sunulduğuna ilişkin kanıtların dosyada mevcut olduğu, fatura düzenlenemeyen sağlık hizmetlerinden dolayı provizyon sistemindeki yaşanan aksaklığın davacı tarafa yükletilemeyeceği, sistemden davalının sorumlu olduğu, davalı tarafça sunulan hizmetlere ilişkin davalıya gerekli onayların verildiği, tüm bu sebeplerle sigortalılık sıfatı sona ermiş ve geçersiz olan hastalara ilişkin gerekli bildirimleri yapmak ve sigorta teminatı kapsamı dışında kalan hizmetlere ilişkin davalının yükümlülük sahibi olarak davacıya bu işlemleri yerine getirmesi ve hizmet onayı vermemesi gerektiği, davalının böyle bir onaydan kaçınma ve davacıya sigortalı olmayan kimselere ilişkin sağlık hizmeti verilmemesi yönünde açıkça bildirimde bulunmamış olması dolayısıyla davacının kendi ticari defter ve kayıtları, hasta takip çizelgeleri, hasta listesi ve diğer belgelerle kanıtlamış olduğu, sunulan sağlık hizmetleri çerçevesinde davalının payına düşen ödemeyi davalıdan talep etmesinin ve dolayısıyla açılan davanın yerinde olduğu…” gerekçesiyle Davanın KABULÜ İLE; 89.706,31-TL alacağın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.İşbu kararı davacı vekili ile davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Sözleşmenin ve iş bu davanın tarafları tacir olduğundan dolayı ticari faize hükmedilmesi gerektiğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/646 Esas, 2022/313 Karar sayılı gerekçeli kararın hüküm kısmının 1 numaralı kararında; ” 89.706,31-TL alacağın karar tarihinden itibaren işlenecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulduğunu, ancak dava konusu sözleşmenin her iki tarafı da tacir olduğundan, ticari iş hükümlerine göre faiz başlangıcının ve faiz türünün belirlenmesi gerektiğini, 6102 Saylı Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari İşler” başlıklı 3. Maddesinde; “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” hükmü, yine aynı Kanunun “Faizin Başlangıcı” başlıklı 10. Maddesinde;””Aksine sözleşme yoksa, ticari bir borcun faizi, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlar.” hükmü, aynı Kanunun “Uygulanacak hükümler” başlıklı 9. Maddesinde; “Ticari işlerde; kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında, ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” hükmü, Kanun hükmünün atıf yaptığı, 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun “Temerrüt faizi” başlıklı 2. Maddesinin ikinci fıkrasında; “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir.” hükümlerinin olduğunu, somut olayda; sözleşmenin iki tarafının da tacir olması ve sözleşme konusunun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması nedeniyle, yukarıda belirtilen kanun hükümleri gereği ticari iş sayıldığını, bu sebeple de verilen kararda ticari faize hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmesinin usul – yasaya aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkeme tarafından faiz başlangıç tarihi olarak, karar tarihinin gösterilmesinin yerinde olmadığını, yerel mahkeme kararında, faiz başlangıcının karar tarihinden itibaren belirlenmesinin usul-yasaya aykırı olduğunu, yukarıda belirtilen Ticaret Kanunu 10. Maddesinde, temerrüt faiz başlangıcının vade tarihi veya vade yoksa ihtar tarihi olduğunun açıkça öngörüldüğünü, davacı şirket ile sigorta şirketi arasında yer alan sözleşmede vade tarihlerinin her bir hastaların hizmet aldığı tarihe göre belirlendiğini ve temerrüt tarihinin belirlenmesinde, her bir hasta açısından bu tarihlerin ayrı ayrı dikkate alınarak temerrüt faizi başlangıç tarihleri olarak kabul edildiğini, vade tarihinin sözleşmede belirlenmemiş olmaması halinde dahi davacı tarafından, dosya içerisinde yer alan Kayseri … . Noterliği … Tarih, … yevmiye numaralı ihtarname ile davalı sigorta şirketi hiç bir tereddüte yer vermeyecek şekilde temerrüde düştüğünü, dolayısıyla faiz başlangıcının, gerekçeli kararın yazıldığı tarih değil; sözleşmede belirtilen her bir hasta açısından ayrı ayrı vade tarihleri veya davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü tarih yani ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 28.04.2020 tarihi olması gerektiğini, tüm bu nedenlerle temerrüt faizi başlangıç tarihinin, karar tarihi olarak belirlenmesinin usul-yasaya aykırı olduğunu belirterek; istinaf başvurusunun kabulüne, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/646 esas, 2022/313 karar sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, istinaf talepleri doğrultusunda haklı davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın sözleşme uyarınca süresi içerisinde provizyon talebinde bulunmayıp daha sonra geriye dönük provizyon talebinde bulunduğunu, dava dilekçesinde iddia edildiği üzere davalı şirket tarafından sözleşme uyarınca provizyon verilmesi gereken sağlık hizmetlerinin reddedilmesinin söz konusu olmadığını, işbu nedenle hükmün bozulması gerektiğini, davacının 2019 yılında sistemden hizmet alan … sigortalıları için güncel provizyon onay talebinde bulunmayıp hizmet alımından 45 günden daha uzun süre sonra davalı şirkete mail ile dönüş yaparak geriye dönük provizyon onay talebinde bulunduğunu, geriye dönük provizyon onay talebinde bulunulurken davalı şirkete iletilen mailde provizyon sisteminde hata olduğunun belirtildiğini, konuya ilişkin yapılan incelemede provizyon sisteminin çalıştığı ancak dosyalarda Kurumun medula provizyon sonlandırma işlemini tamamlamadığı için provizyon talebinde bulunamadığının anlaşıldığını, davacı Kuruma mail ile bilgilendirme yapıldığını ayrıca provizyon sisteminin kullanımına ilişkin tekrar bir eğitim verilmek istendiğini ancak telefon ile iletişim kurulamayınca mail yoluyla ekli eğitim dokümanı paylaşıldığını, akabinde 2019 yılında davacı Kurum tarafından provizyon alınabilen dosyaların da bulunduğunun görüldüğünü, ödeme sözleşmesinde TSS Provizyon – Fatura ve Onay İşlemi başlığı altında geçen 4. madde altında ayakta ve yatarak tedavi provizyon işleri süreci hakkında detaylı bilgi verilmiştir: Madde 4.1 “Anlaşmalı Sağlık Kurumu,Şirket’in kullandığı bilişim programı olan TSS-Provizyon’u kullanmayı ve iş süreçlerini buna göre düzenlemeyi kabul, beyan ve taahhüt etmiştir.” Madde 4.9 “Provizyon tarihinden sonra maksimum 3 ay içinde faturalar ödenmek üzere Şirket’ e gönderilmelidir. Bu süreyi aşan faturalara ait bedel Şirket ve / veya sigortalıdan talep edilemez olarak belirtilmektedir.” dava dilekçesinde iddia edilen gerekçeler ile davalı şirket tarafından ret yanıtı oluşturulan bir provizyon yanıtı bulunmadığını, sigortalıların hastane başvurularında ekte yer alan sözleşmede belirtilen madde 4.4.2 “sigortalı kimlik bilgilerini, medula takip numarasını ve Şirket tarafından talep edilen ek bilgi alanlarını TSS-Provizyon’a kayıt ederek başvuruda bulunur.” hükmüne istinaden davacı Kurum tarafından yapılan provizyon başvuruları incelendiğini, sigortalılara kurum tarafından hizmet sunulan tarihte sigortalıların aktif poliçesi (alınan hizmet poliçe dönem aralığında değilse) bulunmuyorsa onay verilemeyeceğini, ek olarak güncel provizyon alınmayan durumlarda, sigortalıların poliçesi 1. yıl sonunda veya ara dönemde sigortalının/sigorta ettirenin isteğiyle sonlanması durumunda pasif hale gelebilmekte ve yine kurumların … provizyon sisteminden bu tarih sonrası için provizyon talebinde bulunması halinde onay almaları mümkün olmayacağını, davacı Kuruma iletilen ret yanıtında sağlık hizmeti alındığında iletilmesi gereken provizyon başvurularının hiç yapılmaması nedeniyle geriye dönük olarak işlemlere onay verilemeyeceğinin belirtildiğini, mailde oluşturulan yanıt “Bildiğiniz üzere geçtiğimiz yıl sizlere bekleyen dosyalarınız için onay verilmesi için provizyon merkezimiz destek oldu. Ancak süreçte sizlerin de TSS onayları için geliştirmelerinizin yapılması gerekli idi. Provizyon alamama ile ilgili sorununuz ekiplerimiz tarafından değerlendirildi. Aldığımız bilgiye göre, ödeme sorgusu bulunamadı hatası olarak ifade ettiğiniz bilginin, bir hata olmadığı ve Medulladan hizmet kaydı sonlandırması yapılmadığı için bu açıklamanın uyarı olarak geldiği belirtildi. Ekiplerimiz bu bilgiyi de sizlerle paylaşmışlar. Bu durumda dosyalar için uygun olarak onay almak yerine manuel destek almak için dönüş yaptığınızı görüyoruz. Talep ettiğiniz son listedeki 2172 adet hiç alınmamış dosyanın manuel destek verilmesi mümkün görünmüyor. Takip numaraları olmadan onay alınamayacağı sizlere daha öncede aktarılmıştı. Halen onaylarınızı bu şekilde aldığınız bilgisi de iletildi. ‘’ ifadelerini içerdiğini, görüldüğü üzere davalı şirket tarafından konuya ilişkin daha önce inceleme yapıldığını ve davacı Kurum ile görüşüldüğünü, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine provizyon sisteminde teknik bir hata olmayıp davacı kurumun provizyon sistemini kullanımında manuel eksiklik bulunduğunu, davacı Kurum zamanında provizyon girişi yapmamış olup geriye dönük olarak provizyon talebinde bulunduğunu, ancak ekli sözleşmede de belirtildiği üzere davacı Kurum sözleşmeyi yaparken şirketin kullandığı bilişim programı olan TSS-Provizyon’u kullanmayı ve iş süreçlerini buna göre düzenlemeyi kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, Kurum ile provizyonlar hususunda yaşanan aksaklıkların giderilmesi amacıyla ayrıca eğitim desteği de verildiğini, nitekim 2019 yılında alınan provizyon onayları mevcut olduğunu, davacı Kurumun konuya ilişkin iddiaları haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, iddia edilenin aksine davacı Kurumun ödeme sözleşmesi ile kabul ve taahhüt ettiği hususları yerine getirmediğini, bununla birlikte taraflarınca provizyon sisteminde teknik bir hata olmadığı, hata olarak bahsedilen aksaklığın davacı Kurumun provizyon sistemini gereği gibi kullanmamasından ileri gelen bir kullanıcı hatası olduğu belirtilmekle birlikte bu hususta hiçbir şekilde bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hüküm kurulduğunu, eksik inceleme nedeniyle hükmün bozulmasını talep ettiklerini, davacı kurum ile fesih mutabakatı sağlanmış olup bakiye alacak bulunmadığını, davacı Kurum ile yapılan sözleşme 29.09.2020 tarihinde davalı şirket tarafından feshedildiğini, fesih bildiriminde bulunulurken davacı Kurum ile mutabakat sağlanmış olup tahakkuk etmiş olan 43.531,50 TL tutarlı bakiye 17.02.2021 tarihinde davacı Kuruma ödendiğini, dava konusu alacağa ilişkin olarak davalı şirket tarafından cari alacak incelemesi yapılmış olup şirket kayıtlarında Kuruma karşı herhangi bir borç görünmediğini, nitekim 29.09.2020 tarihinde fesih bildiriminde bulunulurken davalı şirket kayıtlarında tespit edilen 43.531,50 TL tutarlı bakiyenin tamamı davacı Kuruma ödenerek mutabakat sağlandığını, ancak hükme esas alınan bilirkişi incelemesinde alacak borç ilişkisi tespiti yapılırken tek taraflı olarak davacı Kurumun ticari defter ve kayıtlarının incelendiğini, davalı şirket tarafından tutulan ticari kayıtların incelenmeksizin hüküm kurulması haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte taraflar arasında alacak borç ilişkisi bulunup bulunmadığının tespiti için davalı şirketin de ticari kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, eksik inceleme nedeniyle hükmün bozulmasını talep ettiklerini belirterek; Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/646 E. sayılı davada vermiş olduğu 14.04.2022 tarih ve 2022/313 K. sayılı kararının kaldırılmasını, davalı şirket aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulması için tehir-i icra kararı verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, alacak davası olup davacı ile davalı arasında 16.06.2014 tarihinde tamamlayıcı ve özel sağlık sigorta hizmet sözleşmesi, sözleşmenin eki olmak üzere ek protokoller ve uygulama esaslarının belirlenerek imzalandığı, davacının alacak talebinin bu sözleşmeye dayandığı anlaşılmıştır. Davacı yaptığı hizmetin karşılığında iş bedelini alamadığını belirtmiş, davalı ise borcunun olmadığını savunmuştur.HMK’nın 222/1. maddesi gereğince, mahkeme ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Yasa koyucu bu madde ile tacirlerin ticari işletmeleriyle ilgili işlemlerinden kaynaklanan davalarda tarafların delilleri arasında açıkça ticari defterlere dayanılmamış olsa dahi hakimin re’sen ticari defterleri inceleyebileceği ilkesini kabul etmiştir.İlk derece mahkemesi tarafından sadece davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak sonuca varılmışsa da uyuşmazlığa ilişkin olmak üzere davalının ticari defter ve kayıtları da getirtilerek taraflar arasındaki sözleşme hükümleri değerlendirilerek, davalının ödemeleri, mutabakat olup olmadığına bakılarak davalının rapora itirazlarını da karşılar nitelikte bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak bunun sonucunda hüküm tesisi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu nedenlerle davalının istinaf talebinin kabulü ile ve belirtilen nedenlerle davacının istinaf talebinin şimdilik değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle sonuç olarak HMK’nun 355. Maddesi uyarınca istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda istinaf eden davalı vekilinin istinaf sebepleri yukarıda belirtilen yönlerden yerinde görüldüğünden HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince istinafa konu edilen yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 14/04/2022 tarih ve 2020/646 Esas – 2022/313 sayılı nihai kararının KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri GÖNDERİLMESİNE,
Davacının istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-Davalı ve davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde davacı ve davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı ve davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi. 22/09/2022