Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1655 E. 2022/1757 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1655
KARAR NO: 2022/1757
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2022
ESAS NO: 2021/460
KARAR NO : 2022/281
DAVANIN KONUSU: Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 22/09/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 05/04/2022 tarih ve 2021/460 E – 2022/281 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin konkordato dosyası olup, halen Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/886 Esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, müvekkilinin 07/12/2018 tarihinde konkordato geçici mühlet kararı aldığını ve hakkında konkordato süreci başladığını, mahkemece söz konusu konkordato geçici mühlet kararında tedbirlere de hükmedilmesine rağmen davalı bankaca tedbirlere aykırı olarak müvekkilinin davalı bankada bulunan hesaplarından faiz kesintileri yaptığını, oysaki konkordato sürecinde çek faizi, kredi faizi, KKDF, BSMV veya sair adlar altında kesintiler yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle haksız olarak hesaptan kesin faiz tutarlarının iadesi gerektiğini, müvekkili hakkında konkordato sürecinden haberdar olan davalı bankanın faiz kesintisi yapmasının mevzuata aykırı olduğunu, davalı bankanın kesinti yapmasının konkordatonun amacına ve ruhuna aykırı olduğunu, komiserin bilgisi dışında herhangi bir kesinti yapılmaması gerektiğini, ancak buna rağmen davalı bankanın hukuka aykırı olarak kesinti yaptığını, davalı bankanın müvekkilinin ticari hayatını riske attığını, çalışmasını imkansız hale getirdiğini, mühlet kararının verildiği tarihten sonra borçlunun hesaplarına havale veya EFT yoluyla gelen paraların ya da çek bedellerinden faiz kesintisi adı altında kesinti yapılmaması gerektiğini, aksi halde borçlunun ticari hayatının riske atılmakla birlikte borçlunun çalışmasının imkansız hale geleceğini, davalı banka tarafından konkordatonun amacına ve kanunun ruhuna aykırı olarak resen haksız faiz kesintileri yapıldığını, bu kesintilerin iadesini sağlamak amacıyla dava açma zarureti hasıl olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki ilişki nedeniyle zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu anlaşma sağlanamadığını bildirerek davalı bankanın haksız olarak yaptığı kesinti bedeli olan 74.711,01-TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava takip yetkisinin bulunup bulunmadığı hususunun irdelenmesi gerektiğini, işbu davanın açılmasına ilişkin işleme dair mahkemece verilmiş bir karar olup olmadığı, varsa bu hususta komiserin izninin alınıp alınmadığı, yoksa bilgisinin bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması gerektiğini, davacı tarafça her ne kadar dava dilekçesinde şirket hesabından 74.711,01-TL tutarında faiz kesintisi yapıldığı iddia edilmiş ise de, müvekkili banka tarafından yapılmış bu tutarda bir faiz tahsilatı bulunmadığını, müvekkili banka ile davacı şirket arasında 03/08/2016 tarihli 2.500.000,00-TL limitli GKS imzalandığını ve kredi ilişkisine girildiğini, müvekkili banka tarafından davacı şirkete muhtelif tarihlerde krediler kullandırıldığını, toplamda 568.850,00-TL tutarında kullandırılan krediler sebebi ile müvekkili banka nezdinde geçici mühlet kararının verildiği 07/12/2018 tarihi itibarı ile 517.298,13-TL kredi borcu bulunduğunu, 14.263,97-TL kredili mevduat borcu bulunduğunu, 41.828,72-TL kredi kartı borcu bulunduğunu, vadesi gelmiş ve gecikmedeki bu kredi borçlarının geri ödemelerinin muhtelif tarihlerde tahsil edilip hesaba geçen çeklerin bedellerinden akde ve hukuka uygun bir şekilde mahsup edilerek gerçekleştirildiğini, zira davacı şirketin ilgili çekleri kredi borçlarının ifası uğruna ve çek bedelleri tahsil olduğunda kredi borçlarından mahsup edilmek üzere cirolayarak müvekkili bankaya teslim ettiğini, geçici mühlet kararının verildiği 07/12/2018 tarihinden itibaren davacı şirket hesaplarından gecikmedeki kredilerine ilişkin anapara borçları ile birlikte toplamda 69.071,79-TL tutarında faiz ve buna ilişkin BSMV tahsilatı yapıldığını, müvekkili banka tarafından faiz tahsilatı yapılmasında gerek hukuka gerekse de geçici mühlet kararına hiçbir aykırılık bulunmadığını, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/886 Esas sayılı dosyasında verilmiş 07/12/2018 tarihli geçici mühlet kararı incelendiğinde; söz konusu kararın son derece açık ve net olduğunu, ifade ettikleri kapsamda alınmış bir tedbirin kesinlikle bulunmadığını, dolayısıyla müvekkili banka tarafından davacı şirketin vadesi gelmiş ve gecikmedeki kredilerine ilişkin faiz tahsilatları yapılmasında hiçbir hukuka aykırılık olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesindeki iddia ve taleplerinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, işbu asılsız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesi gerektiğini bildirerek öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, bu mümkün olmadığı takdirde ise davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:Tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “… Davacı haksız olarak hesaptan kesilen faiz tutarının iadesini talep etmiş ise de alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere hesapta işlenen faizler belirtilmiştir. İstinaf karar ilamında açıkça belirtildiği üzere rehinle temin edilen bir alacak olduğunun tespiti halinde faiz işlemesinin devam edeceği rehinle temin edilmiş alacak olması halinde ise faiz işlemesinin duracağı belirtilmiştir. Dosyamız da ise ayrı bir rehin sözleşmesi yok ise de 03/08/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinin 9 maddesinde 26/08/2016 tarihli bankacılık hizmetleri çerçeve sözleşmesinin 15.26 maddesinde ve 31/08/2016 tarihli şirket kredi kartı üyelik sözleşmesinin 6 maddesinde davacının banka nezdinde doğmuş veya doğacak asaleten veya kefaleten tüm kredi borçlarını teminen banka nezdindeki her türlü hak ve alacaklar üzerinde davalı bankanın rehin ve hapis hakkının bulunduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda faiz işlemeye devam edeceğinden -Davanın REDDİNE, …” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı tarafından yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığını e eksik hususların araştırılması istendiğini, İstinaf incelemesi neticesinde sayın mahkemece eksiklikler giderildiğini, rapor aldırıldığını ancak yanlış değerlendirme sonucu hatalı bir karar verildiğini, uyuşmazlık konusu alacağın rehinle teminat altına alınıp alınmadığı hususu olduğunu Bir alacağa teminat olarak, alacağın tahsil edilememesi durumunda bunun için alacaklıya verilen eşya veya hak olduğunu , böylece alacaklıya verilen şey rehin veya diğer adıyla merhun olduğunu, rehin, alacaklıya yapılacak ödemeyi belirli bir şey üzerinde teminat altına almayı sağlayan sözleşme olduğunu rehin hakkı, bir alacak yerine getirilmediği takdirde hak sahibine hakkın konusu olan şeyi veya hakkı paraya çevirerek getirisinden alacağını öncelikle elde etme yetkisi veren bir hak olduğunu, İcra hukukunda rehin, bir borçtan veya hak kaybından dolayı, bir şeyi hapsetmek, alıkoymak anlamına geldiğini , genel anlamda; rehin, bir malı, ondan istifadesi, faydalanılması mümkün olan bir hak karşılığında hapsetmek, alıkoymaktır. rehin, alacaklıya yapılacak ödemeyi belirli bir şey üzerinde teminat altına almaya yarayan bir sözleşme olduğunu, alacaklıya yalnız rehin edilen malı sattırıp paraya çevirerek alacağını alma hakkını verdiğini , alacaklı, hakkını teminat altına almak için karşı taraftan ayni teminat istemekte ve bu sebeple rehin hakkı tesis etmekte olduğunu, Rehin hakkı, bir alacağın temin edilebilmesi için, bir menkul, gayrimenkul veya bir hak üzerinde kurulan sınırlı bir ayni hak olarak kabul edilmekte olduğunu, alacağın varlığına bağlı olduğu için bir fer’i haktır yani alacak hakkı yoksa veya geçersizse, rehin hakkı da yok demek olduğunu, rehin, alacaklısına imtiyaz sağladığını, kanunda da rehinli alacaklılar imtiyazlı alacaklılar olarak belirtildiğini Konkordato sürecinde de rehinli alacaklılar diğer alacaklılara oranla daha şanslıdır ve konkordatoda “takip yapılamamasının” istisnaları rehinli alacaklar için mevcut olduğunu, Sayın mahkeme kararında her ne kadar ” davacının banka nezdinde doğmuş veya doğacak asaleten veya kefaleten tüm kredi borçlarını teminen banka nezdindeki her türlü hak ve alacaklar üzerinde davalı bankanın rehin ve hapis hakkının bulunduğu ” değerlendirmesinde bulunulmuş olsa da bankanın elinde bulundurmuş olduğu her hangi bir ayni veya feri nitelikte rehin hakkının mevcut olmadığını, rehin sözleşmesi alacağın ödenmediği taktirde elinde saklı tuttuğu hakkı kullanabilme yetkisi verdiğini, banka nezdinde müvekkilin doğmuş veya doğacak her hangi bir rehni bulunmadığı, mevcut ve belirli bir rehin bulunmadığından doğmuş veya doğabilecek herhangi bir alacak teminat kapsamında olmayacağını, bu kapsamda rehin hakkı kapsamında değerlendirilebilecek ayni veya feri bir hakkın mevcut olmadığını, İstinaf bozma ilamında da bu hususa dair bir bozma gerçekleşmemiş yalnızca hesap hatasının bulunduğu gerekçesi ile konkordato dosyasının celbi ile yeni bir rapor aldırılması değerlendirildiğini, rehinli alacak doğrultusunda bir bozma ilamı mevcut olmadığından dolayı müvekkil bakımından usulü kazanılmış hak mevcut olduğunu, istinaf bozma ilamında konkordato projesi kapsamında hesaplama yapılması ve faiz işletilecek ve işletilemeyecek dönemin tespit edilerek ona göre karar verilmesi gerektiği belirtildiğini, aslında sayın istinaf mahkemesinde alacağın adi alacak olduğu kabul edildiğini, ihtilaf konusu husus sadece faizin işletileceği ve işletilemeyeceği konkordato dönemini kapsayan husus olduğunu, bu yönde sayın mahkemece yapılan değerlendirme hukuka aykırı olduğu gibi usule de aykırılık teşkil ettiğini, çekler gks sözleşmesine dayalı çekilen kredi için tahsil edildiğinde düşürmek amaçlı verilen çekler olduğunu, tahsil edilemeyen çekler sebebiyle banka müvekkil şirkete GKS’ye dayanarak takip başlatabileceği GKS sözleşmesinde zaten ayrıntılı olacak geçmekte olduğunu, bu çekler tahsil edildiğinde tahsil edilen miktarın kredinin kendisinin veya taksitlerinden düşülmek amacıyla bırakıldığını, bu hususta konkordato komiserliğince de davalı bankaya tahsil edilen çeklerin ayrı bir hesapta tutulması ve nemalandırılması istenmesine karşılık davalı bankaca bu hususa riayet edilmediğini davalı bankaca müvekkile iadesi gereken miktarın yapılan bu yanlış ve eksik değerlendirmeler rehinli alacak kapsamında varsayılarak yok sayıldığını, bu hukuka aykırılığı göz ardı ederek verilen karar hatalı olduğundan bu yönden de istinaf zorunluluğu bulunduğunu açıklanan ve istinaf aşamasında ortaya çıkacak ve resen nazara alınacak nedenlerle; İstinaf talebimizin KABULÜ İLE; Yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve, davamız doğrultusunda davalı bankanın haksız olarak yaptığı kesinti bedeli olan 74.711.01 TL’nin kesinti tarihinden işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkile verilmesine, – Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından İlk Derece Mahkemesi tarafından uyuşmazlık konusu alacağın rehinle teminat altına alınıp alınmadığı hususunda yanlış ve eksik değerlendirmede bulunulduğunu iddia ederek söz konusu kararın ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek istinaf talebinde bulunduğunu, davacı tarafın iddia ve taleplerinin asılsız ve mesnetsizliği gerek dosyada mübrez belgelerle gerekse de bilirkişi raporlarıyla sübuta erdiğinden İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmesinde hiçbir usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını davacı tarafın istinaf başvuru dilekçesindeki iddia ve itirazları tamamen Sayın Bölge Adliye Mahkemenizi yanıltmaya ve yargılamayı uzatmaya yönelik olup söz konusu iddia ve itirazlarına itibar edilmeyerek haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve aynı zamanda açıkça kötü niyetli olduğu aşikâr olan işbu istinaf talebinin reddi gerektiğini cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak arz ve izah edilen ve Sayın Bölge Adliye Mahkemenizce re’sen dikkate alınacak nedenlerle; Davacı tarafın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun istinaf talebinin reddine, herhangi bir mesnedi bulunmayan davacı taraf istinaf sebeplerinin dikkate alınmayarak usul ve yasaya uygun Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/460 E. ve 2022/281 K. sayılı, 05/04/2022 tarihli KARARININ değiştirilmeden onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Dava, hakkında konkordato talebi nedeni ile geçici mühlet kararı verilen davacının davalı banka hesabından tedbir kararına aykırı olarak kesilen faiz tutarlarının istirdadı talebine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Her ne kadar ilk derece mahkemesince davalı alacaklarının taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında rehinle teminat altına alındığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de ; taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen rehin ve hapis hakkının İİK’nun 294/3 maddesi kapsamında rehinle temin edilmiş alacak olarak kabul edilemeyeceği. Çünkü taraflar arasında düzelenmiş rehin konusu ayrıca ve açıkça belirlenmiş herhangi bir rehin sözleşmesi bulunmadığı/ispat edilmediği, bu halde davalının geçici mühlet kararı olan 07/12/2018 tarihinden sonra davacı hesabından yapılan haksız faiz ve fer’ilerine ilişkin kesintilerin davacı tarafından talep edilebileceği, bu kapsamda dosyasına sunulan 21/11/2011 tarihli bilirkişi ek raporunun bu yönden somut olayın özelliklerine uygun,ayrıntılı,gerekçeli ve hesaplamaları da gösterir şekilde olup hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu anlaşılmakla, belirtilen nedenlerle davacı istinafı yerinde görülmekle ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-b.2.maddesi gereğince araştırılması gerekli başka husus bulunmadığından bu yönden düzeltilerek yeniden hüküm kurularak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK ‘nın 353 /1-b-2 maddesi gereğince KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 22/11/2019 tarihli 2021/460 Esas 2022/281 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Düzeltilmek suretiyle esas hakkında yeniden bir karar verilmesine ,buna göre;
3-“1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 37.834,28 TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birilikte davalından alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Alınması gereken 2.584,45-TL karar ve ilam harcının dava açılırken davacı tarafından yatırılan 1.275,88-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.308,57-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40-TL başvurma harcı ile 1.275,88-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan;155,50,00-TL tebligat gideri, 781,20-TL müzekkere, bilirkişi ve posta gideri, olmak üzere toplam 936,70-TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre belirlenen 468,35-TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama boyunca yapılan 95,50-TL yargılama giderinden davanın red oranına göre belirlenen 47,75-TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden (yargılama gideri) davanın kabul oranına göre belirlenen 660,00-TL’lik kısmının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinden (yargılama gideri) davanın red oranına göre belirlenen 660,00 TL’lik kısmının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davacı lehine A.A.Ü.T. 13/1. Maddesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı lehine A.A.Ü.T. 13/1. Maddesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde istinaf başvurusunda bulunan davacıya iadesine,
5-Davacının yatırdığı 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile yaptığı 110,60TL istinaf/posta yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 22/09/2022