Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1624 E. 2022/1866 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1624
KARAR NO: 2022/1866
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/05/2022
NUMARASI: 2021/307 E. 2022/378 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 30/09/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/05/2022 tarih ve 2021/307 E – 2022/378 K kararına karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 18.09.2020 tarihli sözleşme olduğunu, bu sözleşmeye göre davalının üretmiş olduğu şekerin şeker ambarlarına yükleme boşaltma ve istifleme işini davacının yürüttüğünü, taraflar arasındaki sözleşme ifa edilirken davalı şeker fabrikasının düzenlediği ödeme notuna göre davacının 31.01.20121 tarihli 2021… … numaralı 192.431,93-TL tutarlı faturayı tanzim ettiğini ve davalıya tebliğ ettiğini, bu faturaya göre davalırın 32.431,93-TL ödeme yaptığını ve bakiye 160.000-TL alacağı kaldığını, eksik kalan kısmın ödenmesi için Konya 16. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve eksik bedelin talep edildiğini, davalının ödeme yapmayarak temerrüde düştüğünü, davalı borcu için Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosya ile takip başlatıldığını davalının itirazı ile takibin durduğunu, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının edimini ifa ettiğini, davalının ödemeyi ispatlaması gerektiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Taraflar arasında açık hesap ilişkisi bulunduğunu, davacının dava dilekçesinde bir faturanın ödenmemesine rağmezn sonradan ticari ilişkinin devam ettiği ve sonraki faturaların ödendiğini ileri sürdüğünü, davalı tarafından davacıya icra takibi başlatılmadan önce 82.396,98 TL ve 113.746,46 TL olmak üzere toplamı 196.143,44 TL ödeme yapıldığımı, davacının iddia ettiği gibi söz konusu faturaya dayalı olarak alacağın mevcut ise bu bedelin davalı tarafından açıklama yapılmadan ödenen 196.113,44 TL’nin önceki borçlara sayılması, bu miktar içesinden davacının varlığını iddia ettiği alacağın mahsup edilmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği fatura nedeniyle alacağı olmadığını, davacının açık hesap ilişkisi nedeniyle değil tek bir fatura nedeniyle alacaklı olduğunu iddia ederek icra takibi başlattığını, faturanın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının alacaklı olduğu kabul edilse bile, davalının … Ltd. Şti isimli şirketle sözleşme yaptığını, daha sonra bu şirketin çalışanlarından … ‘ın iş kazası geçirdiğini, sommqlâuktm kurtulmak için davacı şirket olarak ticari hayatına devam ettiğini, bu iki şirket arasında organik bağ olduğunu, davacının çalışanlarının bile … Nakliye şirketinden davacı şirkete geçtiğini, davacı ile … şirketinin faaliyet konularının aynı olduğunu, davalı şirketin … şirketinin devamı niteliğinde olduğunu, davacı ile organik bağı olan … şirketinin süresiz teminat mektubunu davalıya teslim etmesinin ihtar edildiğini, ancak … şirketinin davalıyı oyaladığını ve süresiz teminat mektubu vermediğini, bu nedenle davalının … şirketinin devamı olan ve aralarında organik bağ olan davacı şirketin 160.000 TL’sine bloke koyma hakkı olduğunu, bu bedeli davacının talep edemeyeceğini, … şirketinin çalışanı…’ın iş kazası sonrasında Mersin 4. İş Mahkemesinin 2020/191 E sayılı dosyası jle davalı aleyhine tazminat davası açıldığını, … şirketi ile davalı arasındaki sözleşmenin 7. Maddesine göre dava sonuna kadar davalının teminat mektubunu elinde tutma hakkı olduğunu, sözleşme gereğince davacıyla arasında organik bağ olan … şirketinin davalıya 160.000 TL teminat mektubu vermesi gerekirken bunu vermediğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkeme kararında; “…Dava, faturadan kaynaklı bakiye alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Takip dayanağı Kayseri Genel İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacıklının … Limited Şirketi, Borçlusunun … Anonim Şirketi olduğu, 160.000,00-TL bakiye fatura bedeli, 160,260-TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 160.260,00-TL üzerinden takip başlatıldığı, ödeme emrinin 10/03/2021 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 16/03/2021 tarihinde borca itiraz ettiği ve takibin durduğu anlaşılmııştır.Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenen raporlardan anlaşıldığı üzere dava konusu faturanın her iki tarafın defterinde kayıtlı olduğu ve bakiye fatura tutarı olan 160.000,00 TL’nin davacıya ödenmediği sabittir.Her ne kadar davalı vekili tarafından dava konusu faturanın düzenlenmesinden sonra davacıya ödemeler yapıldığı bu nedenle dava konusu fatura alacağının ödendiği beyan edilmişse de dava konusu faturanın düzenlenmesinden sonra davacı tarafından bir kısım faturaların düzenlendiği ve davalının yaptığı ödeme tutarlarının davacının sonradan düzenlediği bu fatura tutarlarını birebir karşıladığı, dava konusu fatura içinse yalnızca 32.431,93 TL ödeme yapıldığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu beyanına itibar edilmemiştir.Yine davalı tarafça davacı şirket ile aralarında sözleşme imzaladıkları … Ltd Şti arasında organik bağ bulunduğu, 24/09/2018 tarihli sözleşme gereği müvekkiline süresiz teminat mektubunun teslim edilmesi gerektiği ancak teminat mektubu teslim edilmediğinden … Ltd Şti’nin devamı niteliğinde olan davacı şirketin 160.000,00 TL’sine bloke koyma hakkı bulunduğu ve bu nedenle de davanın reddedilmesi gerektiği beyan edilmiş ise de davacı ve dava dışı … Ltd Şti arasında organik bağ bulunsa dahi taraflar arasında imzalanan sözleşmede teminat mektubunun teslim edilmemesi halinde şirket alacağına bloke konulabileceğine dair bir hüküm bulunmadığından davalının organik bağ iddiasına yönelik bir araştırma yapılmamış,davacının fatura alacağı ticari defter ve kayıtlar ile ispatlandığından ve borcun ödenmemesi üzerine çekilen noter ihtarname masrafı da davalıdan talep edilebileceğinden davacının davasının kabulüne karar verilmiş, davalı dava konusu faturadan kaynaklı bakiye borcunun bulunduğunu kendi ticari defterlerini incelemekle bilebilecek durumda iken takibe itiraz etmiş olduğundan hükmedilen miktarın likid bir alacak olduğunun kabulü ile davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Davanın kabulü ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faizi işletilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Türk Borçlar Kanununun 101. VE 102.maddeleri kapsamında değerlendirme yapılmaması ve rapor alınmadan karar verilmesinin bozma nedeni olduğunu, müvekkili ile davacı arasında açık hesap ilişkisinin bulunduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinde bir faturanın ödenmemesine rağmen sonradan ticari ilişkinin devam ettiğini ve sonraki faturaların ödendiğinin ileri sürüldüğünü, davacının iddialarının dahi müvekkilli ile davacı arasında açık hesap ilişkisi olduğunun ortaya çıktığını, müvekkili tarafından davacıya icra takibi başlatılmadan önce 82.396,98TL ve 113.746,46 TL olmak üzere toplamda 196.143,44 tl ödeme yapıldığını, açık hesap ilişkisi gereğince davacının iddia ettiği gibi söz konusu faturaya dayalı olarak alacağı mevcut ise bu bedelin müvekkili tarafından açıklama yapmadan ödenen 196.143,44 TL’nin önceki borçlara sayılması,bu miktar içerisinden davacının varlığını iddia ettiği alacağının mahsup edilmesi gerektiğini, bu nedenle de davacının söz konusu fatura nedeniyle alacağının bulunmadığını, davacı … ltd şti, … nakliye ltd şti’nin devamı niteliğinde olduğunu ve bu şirketler arasında organik bağ olduğunu, yerel mahkemenin organik bağı araştırmaksızın karar vermesinin kabul edilemeyeceğini, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi gerekçeli kararında ”Davanın KABULÜ ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faizi işletilmesine” şeklinde hüküm verdiğini, verilen kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, müvekkilinin cari hesaplarına göre davacı tarafından icra takibi başlatılan tarih olan 05.03.2021 tarihinde alacağının bulunmadığını, davacının haksız olan davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddialarının tamamen asılsız olduğunu, davacı ile … şirketi arasındaki organik bağın açık olup tüzel kişilik perdesinin aralanmasının gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine, istinaf başvurularının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, karar ve ilam harcının davalıdan alınmasına ve davacı yararına hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin de hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde taleplerinin yerine getirilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek Kayseri 2. Asliye Ticret Mahkemesinin 2021/307 E. – 2022/378 K. Sayılı kararında istinaf neticesinde kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatteyse kararın kaldırılmasını ve ”Hükmün Bozulmasına ve Dosyanın Yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinaf cevap dilekçesinde özetle; Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.05.2022 Tarihli, 2021/307 Esas ve 2022/378 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın, hiç bir hukuki dayanağı olmadan, usul ve yasaya aykırı olarak müvekkilinin alacağını ödemediğini, ülkemizde yaşanan fahiş enflasyon nedeni ile müvekkilinin alacağı paranın oldukça değer kaybettiğini, davalı tarafın istinaf sebeplerinin davayı uzatmaya yönelik olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:H.M.K 355. Maddesi gereğince inceleme Kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava bakiye faturaya alacağına dayalı olarak başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verildiği görülmüştür.Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … Ltd Şti., borçlusunun … A.Ş olduğu alacaklı tarafından borçlu aleyhine 160.000 TL asıl alacak 260,61 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 160.260,61 TL üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, takip dayanağı olarak “Bakiye fatura bedeli 160.000 TL ihtarname masrafı 260,61 TL” olarak gösterildiği ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlu vekilinin borcun tamamına, faize, faiz oranına ve tüm ferilerine itiraz ettiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği ve 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır. TBK 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarihli ve 2006/19-260 E., 2006/251 K.; 09.06.2010 tarihli ve 2010/19-262 E. 2010/304 K; 27.01.2016 tarihli ve 2015/15-1830 E.,2016/98 K.; 25.04.2018 tarihli ve 2017/19-903 E., 2018/974 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır. Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz. Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir. Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı 31.01.2021 tarih … numaralı 192.431,93 TL meblağlı faturadan bakiye 160.000 Tl’nin ödenmediğini beyan etmiş davalı ise davacı ile aralarında açık hesap ilişkisi bulunduğunu takibe konu fatura tarihinden sonra takipten önce 196.143,44 TL ödeme yapıldığını beyan ettiği görülmüştür.Taraflar arasında davacı tarafından davalıya 31.01.2021 tarih … numaralı 192.431,93 TL meblağlı faturadaki mal ve hizmetin verildiği noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı tarafından yapılan bir kısım ödemelerin takibe konu fatura için yapılıp yapılmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.Eldeki dava satıştan kaynaklanan bakiye fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup taraf beyanları doğrultusunda öncelikle davalı taraf davacıya borcunu ödediğini ispat külfeti altındadır.Davacı tarafından davalı aleyhine 08.03.2021 tarihinde 31.01.2021 tarih … numaralı 192.431,93 TL meblağlı faturadan kaynaklı bakiye alacağın tahsili amacıyla takip başlatılmış olunup davalı tarafından fatura tarihinden sonra takip tarihinden önce 05.02.2021 tarihinde …. numaralı fatura bedeli açıklamasıyla 32.431,93 TL; 05.03.2021 tarihinde “… Mamulleri fatura bedeli” açıklaması ile 196.143,44 TL olmak üzere toplam 228.575,37 TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Yukarıda açıklamalarda belirtildiği üzere dava itirazın iptali davası olup takip talebiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu gibi TBK 100, 101 ve 102. Maddesinde düzenlenen kısmi ifaya ilişkin kurallarda uygulanacaktır.Davalı tarafından fatura tarihinden sonra takip tarihinden önce 05.02.2021 tarihinde “… numaralı fatura bedeli açıklamasıyla” yapılan 32.431,93 TL’nin takibe konu fatura için yapıldığı tarafların kabulünde olup bu husus uyuşmazlık konusu değildir.Yine takip tarihinden sonra dava tarihinde önce fatura numarası belirtilmek suretiyle 09.04.2021 tarihinde yapılan 85.567,77 TL’lik ödemenin de makbuzda belirtilen ilgili fatura için yapıldığıda uyuşmazlık konusu değildir.Davalı tarafından fatura tarihinden sonra takip tarihinden önce 05.03.2021 tarihinde “… Mamulleri fatura bedeli” açıklaması ile yapılan 196.143,44 TL’nin takibe konu fatura için yapıldığı 6098 sayılı TBK 102. maddesi uyarınca karine olarak geçerli olup karinenin aksini davacı kesin delillerle ispat etmek durumundadır.Davacı davalı tarafından fatura tarihinden sonra takip tarihinden önce 05.03.2021 tarihinde “… Mamulleri fatura bedeli” açıklaması ile yapılan 196.143,44 TL’nin takibe konu fatura için yapılmadığını kesin delillerle ispat etmek durumunda olup davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görülmekle mahkemece davacıya bu hususta davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi amacıyla kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklamalar ışığında davalının istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
2-HMK’nın 353/1-a.6 md. gereğince, KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 13/05/2022 tarih ve 2021/307 E – 2022/378 K sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talepleri halinde kendilerine iadesine ,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı olarak yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve isitnaf kanun yoluna başvurma harcının ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-H.M.K. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, H.M.K. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dava dosyası üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.29/09/2022