Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1613 E. 2022/1693 K. 16.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1613
KARAR NO: 2022/1693
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2022
ESAS NO: 2017/1300
KARAR NO: 2022/146
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 19/09/2022
Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih ve 2017/1300 Esas – 2022/146 sayılı kararı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin davacı aleyhine Kayseri 2.İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile takip yapıldığını, bu senetlerin davalı tarafından davacıyı işe başlatmak amacıyla teminat olarak alındığını, 2013 yılında taraflar arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle davacının davalı ile olan ilişkisini bitirerek senetleri istediğini, ancak davalının davacıyı oyaladığını, bu nedenlerle davacının davalıya borçlu olmadığının kabulüne, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin TMSF yönetim ve denetimi altında olduğunu, davalı ile davacı arasında ticari ilişki olduğunu, senetlerin borca karşılık verildiğini, senetlerin teminat olarak alındığına dair sözleşme olmadığını, bu nedenlerle icra emrine itiraz eden davacı borçlunun davasının reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “… Asliye Hukuk Mahkemesinden talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; ” Davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin Davacı …’den aldığı senetlerin borcuna karşılık olduğu ve ödenmediği, davacı …’in borçluluk halinin devam ettiği kanaatindeyim…” şeklinde rapor sunulmuştur. Davacı dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olup yemin teklifi hatırlatılmış, davacı karşı tarafa yemin teklifinde bulunmayacağını dilekçe ile bildirmiştir. Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, davacının dava ve takip konusu bono nedeniyle borçlu olmadığının, bononun teminat senedi niteliğinde olduğunu, senede karşı tanıkla ispat yasağı (HMK m.201) kapsamında kesin delillerle ispat etmesi gerektiği, davacının iddiasını kesin delillerle ispat edemediği, dava ve takip konusu kambiyo senedinin geçerli bir alacak borç ilişkisi nedeniyle düzenlendiği, kambiyo ilişkisinin geçerli olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir. Davalı taraf her ne kadar kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuş ise de yargılama kapsamında icra takibi tedbir yoluyla durdurulmamakla yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine….” gerekçesiyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İşbu kararı davacı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı şirketin, davacı aleyhine Kayseri 2. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattığını, davacının, takibe konu olan senetlerden dolayı hiçbir borcu bulunmadığını, iş bu takibe karşı itiraz edildiğini, ancak Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi Hakimliğinin 2017/451 Esas sayılı dosyasında borca itiraza yönelik davanın reddedildiğini, davalı şirketin davacıyı işe başlatmak için; davacının 10.000 TL bedelli bono vermesini şart koştuğunu ve davacının tarihi açık olarak davalı şirkete istenilen bu senedi verdiğini, davacının, kendi aracı ile işe başladıktan bir müddet sonra davalı şirketin aracın modelinin düşük olduğundan bahisle aracını yenilemesini istediğini, davalı şirketin araca rehin konulamadığından dolayı, davacının babası olan …’den bir adet boş senet ile davacıdan tam 4 adet aynı şekilde imzalı boş senet aldığını, davacının davalı şirketin distribütörlük işine ihtiyacı olduğundan ve ayrıca bu senetlerin başkaları tarafından kullanılmasının yasak olduğunu bildiğinden senetleri bu şekilde vermekten imtina etmediğini, davacı ile davalı şirket arasında 2013 yılında anlaşmazlık çıktığını ve müvekkilinin 2013 yılı Ağustos ayında davalı ile olan ilişkisini bitirmek durumunda kaldığını, müvekkilinin, davalı şirketteki gerek kendi senetleri gerekse de babası …’in senetlerini istediğinde her defasında davalı şirketin bunu geçiştirdiğini ve vereceklerini söyleyerek sürekli oyaladığını, 2013 yılı sonu itibariyle 2014 yılı Ocak ayları arasında müvekkilinin ve müvekkilinin babası adına olan bu senetleri müvekkili, davalıdan talep ettiğini, davalının ise müvekkiline “senin borcun var” dediğini, müvekkiline borcunun meblağını dahi söylemeyerek müvekkilini oyaladığını, kaldı ki, müvekkilinin davalıya bir borcu da bulunmadığını, davalıya verilen senetlerin ise teminat senedi olup, iş bitiminde iade edilmesi gereken senetler olduğundan davalı şirketin bunu iade etmek yükümlülüğü bulunduğunu, teminat senedi olan bu senetlerin davalı tarafından 2014 yılı Nisan ayından başlamak suretiyle üzerine belirli tutarlar yazılarak Türkiye … Bankası … Şubesinden ciro edildiğini, verilen senetlerin teminat senedi olup, iş bitiminde iade edilmesi gereken senetler olduğundan davalı şirketin bunu iade etme yükümlülüğü bulunduğunu, müvekkilinin bunun üzerine Kayseri 7. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile senetleri davalı şirketten talep ettiğini, davalı şirketin senetleri aide etmediği gibi Kayseri 2. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden haksız takip başlattığını, söz konusu takip talebinin müvekkiline tebliğ edilir edilmez müvekkilinin borca ve yetkiye itiraz ettiğini, müvekkili ile hiçbir zaman hesap mutabakatı dahi yapmak istemeyen davalı şirketin müvekkilinin bir borcu olmadığı halde kendi işlerinin kötüye gitmesi nedeniyle bu teminat senetlerini müvekkili şirketin borcu varmış gibi göstererek haksız takip yaptığını, oysa ki; bu zamana kadar müvekkilinin çekmiş olduğu ihtaranameye dahi cevap vermeyen davalı şirketin, alacağının varlığını gösterir bir kayıt da gösteremediğini, müvekkilinin böyle bir borcunun varlığını ancak ticari kayıt ile mümkün iken davalı şirketin haksız takip ile para tahsilatı yapmak istemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, yargılama aşamasında Acıpayam 2. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğinin 13.05.2019 tarihli 2019/25 talimat sayılı dosyası üzerinden rapor alındığını, rapora yönelik itirazların mahkemece değerlendirilmediğini, böyle bir kapsamlı dosya ile ilgili tek kişilik bilirkişi raporunun alınması yerine heyet raporu alınması gerektiğini, bilirkişi … Odasına kayıtlı … ruhsat nolu Mali Müşavir davalı şirketin bilgilerine göre bu dosyadan rapor verdiğini, alınan bilirkişi raporunun hüküm tesisine elverişli olmadığını, müvekkili ile davalı şirketin hukuki ilişkisinin doğduğu yerin Kayseri olup, icra takibi de yetkisizlik kararı ile Kayseri İcra Dairesine geldiğini ve davanın da Kayseri’de açılmış olup, davalı şirketin genel merkezi … ise de Bölge Müdürlüğü Kayseri’de olduğu için bu konuda Kayseri’deki bilirkişiden raporun alınması gerektiğini, davalı şirketin müvekkili adına düzenlediği irsaliye faturalarında karşılıklı imzalar bulunmadığını, müvekkili adına kesilen faturaların … Kayseri Bölge Müdürleri ve muhasebecileri tarafından gayrı resmi olarak düzenlenerek müvekkili adına çıkış yapmak suretiyle müvekkilini borçlu gösterdiklerinin görüldüğünü, müvekkili ile davalı şirket arasında düzenlenip karşılıklı olarak imzalanan bir hesap mutabakatı da bulunmadığıın, müvekkilinin, davalı şirkete verdiği senetlerde hesap mutabakatına karşılık olarak verilmediğini, davalı şirketin çalıştığı herkesten teminat amaçlı olarak boş senet aldığı gibi, müvekkilinden de aldığını, zaten daha öncede aynı şekilde müvekkilinin babası …’den de boş olarak senet imzalatıp alan davalı şirketin uygulama adı altında almış olduğu bu senetlerle icra takibi yapmasının yasal olmadığını, senetlerin hiçbir zaman müvekkili tarafından doldurulmadığını, müvekkilinden önce babası adına açık senet isteyen davalı şirketin müvekkilinden icra takibine konu olan 4 adet senet ile birlikte müvekkilinin babası …’in de 1 adet boş senet imzaladığını, ancak açık senedin doldurulması ve kullanılmasının suç olduğu bilindiği için bu hususta davalı şirketin muhasebecisine anlatılmış ve kullanılacağı dahi düşünülmediğini, senetlerde ne tanzim tarihi ne de vade tarihi ne de miktarı yazılı olup, müvekkilinin babasının diğer senetleri imzalamadığı için bu 4 adet senedi imzaladığını, müvekkilinin davalı şirketin kendisi hakkıda icra takibi yapmasından önce Kayseri 7. Noterliğinin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile boş olarak kendisinden alınmış 4 adet senet ile babasından alınan bir adet boş senedin iadesini istediğini, bu ihtarnamede müvekkilinin şirkete borcu olmadığı halde bu boş alınan senetlerin bir başkasına geçmesi ve kullanılması halinde geçersiz olması ve suç teşkil etmesi nedeni ile suç duyurusunda bulunulacağının belirtildiğini, söz konusu senetlerin davalı şirket tarafından tanzim edildiğini ve doldurulduğunu, müvekkilinin davalı şirketten alacağı olduğu halde müvekkilinin davalı şirketten aynı yılın 8 ayında ayrıldıktan sonra davalı şirketin 2012 yılında alınan senetleri doldurmak suretiyle müvekkili şirkete borçlandırdığını, bilirkişi raporunun düzenlenmesine delil olarak gösteren ve müvekkili …’in talebi olarak görünen evrakta miktarın hem el yazısı ile olması hem de bilgisayar çıktısı halinde olmasının dikkat çekici olduğunu, zira o tarihdeki müvekkilinin talebi 7 bin lira olmakla bunun 37 bine çevrilmesi ve el yazılı rakam ile bilgisayar rakamının aynı miktara uyarlanmış olması tamamıyle davalı şirketin muhasebesinde yapılan düzenleme olduğunu, hesap tutturmak adına faturaların gece yarısı girildiğinin görüldüğünü, müvekkilinin 6 aydan sonra tamamıyla alışverişi kestiğini ve daha sonra aynı yılın Ekim ayında … adlı bir firmada işçi olarak çalışmaya başladığını, bu durumun SSK kayıtları ile de sabit olduğunu, müvekkilinin şirketin işçisi konumunda iken ondan senet alınmasının yerinde olmadığını, bu anlamda işçi – işveren ilişkisi nedeniyle de aslında aralarında ticari bir ilişki olmadığını, işçi – işveren ilişkisi nedeniyle aslında davaya iş mahkemesi tarafından bakılması halinde davanın reddine karar verilebilmesi için tüm sgk kayıtlarının celbi gerektiği halde ticaret mahkemesinde bunların toplanmadığını, müvekkilinin 2013 yılı 4 ay itibariyle davalı şirket ile ticari ilişkisini bitirmeye davalı şirketin taraflar arasındaki anlaşmaya uymaması nedeni ile karar verdiğini, davalı şirketin bedelsiz ürünlere dahi fatura kestiğini, davalı şirketin bazı ürünlerde 10 koliye 1 koli bedava, tarihi geçmiş ürünlerde geri iade edildiğinde iade tutarının müvekkilinin hesabına aktarılmaması, okullara verilen anlaşmalı bedelsiz ürünlerin tutarlarını da müvekkilinin haksız yere hesabına borç bakiye olarak ilave edilmesi ile kaydedilip borç bakiyesinin yükselmesi ile müvekkili ile davalı şirket arasında anlaşmazlık doğduğundan davalı şirket ile fazla alışveriş olmadığını, mahkeme dosyasına sunulan davalı şirketin …’da bilirkişiye verdiği hesap hareketlerindeki 2013 Nisan 2013 tarihindeki 14 bin, 8 bin ve 5 bin gibi yüklü rakamlarla bir alışveriş olmadığını, bu şekilde yüklü rakamlarla ne müvekkilinin ne de davalı şirket ile çalışan diğer PLASİYER lerin ürün almadığını, müvekkilinin davalı şirket ile ilişiğini kesmeye karar verdiği sırada Kayseri’deki muhasebecilerinden alınan hesap dökümü ile uyum sağlamadığını, her iki hesap dökümü hareketlerinin birbirini tutmadığı için bu konuda yeniden bir rapor gerekmekte iken ek rapor da alınmadığını, davalı şirketin faturalardan değil de elinde bulunan teminat senetleri ile takip yapmış olmasının da zaten böyle bir borcun olmadığını gösterdiğini, faturaların müvekkili ile davalı şirketin ticari ilişkisi bittikten sonra kesildiğini ve üstelik gece yarıları kesilen faturaların müvekkiline gönderilmediğini, müvekkilinin davalı şirket ile ticari ilişkisini bitirdiği sırada davalı şirketten 11.000 TL alacağı bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirkete takibe konu olan senetlerden dolayı bir borcu olmadığını, davalı şirketin müvekkilinden teminat adı altında imzalı olarak elinden boş olarak almış olduğu 4 adet senedin farklı tarih ve miktarlarda doldurulmak suretiyle icraya konulmuş olması da sanki müvekkilinin bu 4 adet senedi kendisinin vade ve miktarları yazılı olarak verdiği ve dolayısıyla bu miktar borcu kabul ettiğini kanıtlamaya yönelik olduğunu delillendirmek amaçlı yapıldığını, yargılama aşamasında müvekkilinin babası …’in dinlemesini talep ettiklerini, mahkemece tanığın beyanı alınmadığını, oysa bu tanığın dinlenmesi halinde davalının haksız ve kötüniyetli olduğunu, açılan davanın yerinde olduğunun açığa çıkacağını belirterek; Kayseri 7. Noterliğinin 30.04.2014 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile belirttiğimiz ve iadesini istediği teminat senedinden dolayı borçlu olması mümkün olmadığından davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin yasal olmadığını, kararın gerekçesiz olduğunu, delillerin dikkate alınmadığını, davalının ticari defterleri tek başına delil olamayacağı ve müvekkilinin şirketin çalışanı olduğu gözardı edilerek senedin tahsiline gidilmiş olması nedeniyle davalının haksız ve kötüniyetli olmakla, haklı davanın kabulü yönünde karar verilmesinin usul ve yasa gereği olduğunu, bu nedenle kararın yerinde olmadığını, istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına ve haklı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava, İİK.72 mad gereği takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, icra takibine konu 4 adet bononun teminat olarak verildiğinden bahisle açılan menfi tespit talebine ilişkindir. Davalı malen kaydı içeren bonoda talil edici bir beyanda bulunmamış, mal alım satımı nedeniyle bononun düzenlendiğini beyan ile davacının teminat iddiasını kabul etmediği görülmüştür. Davalı tarafından davacı aleyhine Kayseri 2. İcra Dairesi’nin … E sayılı icra takip dosyasında 24.02.2014 tanzim tarihli, 30.06.2014 vade tarihli, 10.000,00 TL bedelli malen kaydı içeren, 24.02.2014 tanzim tarihli, 30.07.2014 vade tarihli, 15.000,00 TL bedelli malen kaydı içeren, 24.02.2014 tanzim tarihli, 30.04.2014 vade tarihli, 5.000,00 TL bedelli malen kaydı içeren, 24.02.2014 tanzim tarihli, 31.05.2014 vade tarihli, 5.000,00 TL bedelli malen kaydı içeren bono nedeniyle takip başlatılmış olduğu görülmüştür. Bononun davacı tarafından davalı lehine tanzim edildiği görülmüştür. Kural olarak kambiyo senetleri, kayıtsız şartsız soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. Bu itibarla, dava konusu bononun teminat senedi olduğunu iddia eden davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. Yargıtayın yerleşik içtihatları gereğince açığa imza atan sonucuna katlanır. Belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğu hususunun davacı tarafından aynı kuvvetteki delillerle ispatlanması gerekir.
Somut olayda imzası inkar edilmeyen bono takip konusu yapılmış olup, davacı taraf söz konusu senedin teminat olmak üzere boş olarak verildiğini, senedin iade edilmediğini, doldurularak icra takibine konulduğunu, teminat senedine dayalı olarak takip yapılamayacağını ileri sürmüştür. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için; ya senet metninde açık olarak teminatın hangi hususta verildiği belirtilmeli, ya da ayrı bir sözleşmeyle söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olması sağlanmalıdır. Senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi dahi tek başına senede teminat senedi olma hüviyetini kazandırmaz. “teminat senedidir,” “devredilemez”, “ciro edilemez”, ibareleri de tek başına geçersiz olup, hiç yazılmamış kabul edilir. Aynı yönde (Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2014/11410 E. 2014/13843 K. sayılı ilamı), bir senedin teminat senedi olduğunu ileri süren taraf bunu yazılı bir belge ile ispatlamalıdır. Somut olayda takip konusu bononun teminat senedi olduğu yönündeki iddialar yönünden davacı tarafça dosyaya herhangi bir yazılı belge sunulamadığı, teminat senedi olduğuna dair ibare bulunmadığı, bu hususun tanıkla ispatının mümkün olmadığı, kesin delille ispatı gerekirken davacının bunu ispat edemediği, davacı tarafça yemin deliline de başvurulmayacağının beyan edildiği de gözönüne alınarak bu durumda HMK’nın 200. Maddesine göre senede karşı senetle ispat yükümlülüğü altında bulunan davacı tarafça senedin teminat amacıyla boş olarak verildiği veya anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususunun kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı görülmekle davacının istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda istinaf edilen kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılığın bulunmadığı, kararın hukuka uygun olduğu, bu nedenlerle söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince hukuka uygun olduğu değerlendirilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 24/02/2022 tarih ve 2017/1300 E. – 2022/146 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL nispi istinaf karar ve ilam harcı istinaf eden davacı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 16/09/2022