Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1604 E. 2022/1606 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1604
KARAR NO: 2022/1606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/04/2022
ESAS NO: 2020/856
KARAR NO: 2022/342
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/07/2022
İSTİNAF KARAR
YAZIM TARİHİ: 19/07/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/04/2022 tarih ve 2020/856 Esas – 2022/342 sayılı kararı davalı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını, takip dayanağının davalı şirketin 25.000,00 TL miktarlı 14/11/2016 tanzim tarihli, 30/01/2018 vade tarihli ve 25.000,00 TL miktarı 14/11/2016 tanzim tarihli 28/02/2018 vade tarihli senetlerinin gösterildiğini, borç senetleri incelendiğinde davacının senetlere isminin daha sonradan ve farklı bir yazı örneği ile sıkıştırıldığının sabit olduğunu, davacının böyle bir borcunun olmadığını, dayanak senetleri imzalamadığını, ayrıca senetlerdeki imzanın kendisine ait olmadığını, davacının icra takibini E – devlet üzerinde yaptığı sorgulama sonucunda tesadüfen öğrendiğini, davalı tarafça yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek; davalı tarafça Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davacı aleyhine başlatılan icra takibinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, haksız ve kötü niyetli takipten dolayı alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere tazminatın davalı taraftan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dilekçesinde özetle; davalının ısı, su tesisatı ve yapı malzemeleri alanında üretici konumunda yer alan aynı zamanda bu alanda sektörde önde gelen firmaların distribütörlük faaliyetlerini sürdüren ve yurt genelinde birçok bayiliği bulunan bir firma olduğunu, davacının davalı firmanın… ilinde … – … ticari unvanlı müşterisi ve bayisi olduğunu, davacının davalı firma ile arasında uzun sayılabilecek bir süredir cari hesap ilişkisi bulunduğunu, firmanın davacının siparişleri doğrultusunda malları gönderdiğini bir kısım cari hesap karşılığında senet çek gibi kıymetli evrak aldığını, zaman zaman da hesabın açık olarak işlendiğini, davacının gecikme faizi hariç 76.226,93 TL anapara borcunun bulunduğunu, takip ve daya konu bonoların davalı firmanın pazarlama elemanının bayi çalışmaları ve hesap tahsilatı faaliyeti çerçevesinde davacının iş yerini ziyaretinde davacı tarafından verildiğini, davacının söz konusu senetler haricinde de daha önceden ödemelerini bono senetleriyle yaptığını, belirtilen senetlerle ilgili süreç içerisinde hesap ekstrelerinin karşılıklı teyidi ve hesap mutabakatlarında davacı tarafla herhangi bir uyuşmazlık yaşanmadığını, senet ödenmediği için davalının icra takibi başlatmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; “….Mahkememizce alınan imza incelemesine dair rapora göre bonodaki imzanın davacıya ait olmadığı ve sahte olduğu görülmüştür. Senedin sahte almasından dolayı davalının bonoya bağlanmış bir alacağı olmadığından davanın kabulüne karar verilmiştir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, menfi tespit davası açmak zorunda bırakılan borçlunun tazminat talep edebilmesi için gerekli koşullar; bu yönde bir talep olması, borçluya karşı icra takibi yapılmış bulunması ile takibin haksız ve kötüniyetli olmasıdır.
İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/6546 E., 2019/7768 K. Sayılı ilamı)Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K., 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.Somut olayda davalı tarafın lehtar olması senedi teslim alırken imzayı kontrol etmesi gerektiğinden ve kötüniyetli görüldüğünden” gerekçesiyle Davacının davasının kabulü ile, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına konu keşidecisi …, … Ltd. Şti. Olan 14/11/2016 keşide tarihli 31/01/2018 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli senetten ve keşidecisi …, … Ltd. Şti. Olan 14/11/2016 keşide tarihli 28/02/2018 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli senetten ve ferilerinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-İİK’nın 72/5. Maddesi uyarınca takibin davacı yönünden derhal durdurulmasına, 3-Davacının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacak olan 50.000,00 TL’nin %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.İşbu kararı davalı vekili süresinde istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinde de belirttiği üzere, davacının, davalı firmanın … ilinde, … – … ticari ünvanlı bayisi olup taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, cevap dilekçesi ekinde sunmuş olduğu, davacı ile davalı arasındaki cari hesaba ilişkin, cari hesap ekstre çıktısında ve ticari defter kayıtlarında, davaya müstenit icra takip tarihi itibarıyla ve halen de, gecikme faizi hariç 76.226,93 TL davalının borçlu bulunduğunun son derece açık olarak görüldüğünü, davacının dava konusu senetler haricinde, daha önceden de cari hesaba istinaden ödemelerini bono senetleriyle yaptığının anlaşıldığını, davaya konu bono senetlerinin, davacının kendi iş yerinde, elemanları ve kendisinin de bulunduğu bir ortamda önceden keşide edilmiş bir biçimde davalı firma temsilcisine teslim edildiğini, aradaki bayilik ilişkisi ve güvene dayanarak senetleri teslim aldığını ve davacının cari hesabına girilmek üzere şirket kasasına teslim ettiğini, ancak davacının, tahkikat aşamalarında davaya konu senetlerin, hangi sebeple, neden ve hangi şartlarda verildiği gibi konulara hiç değinmediğini, taraflarının bu yöndeki iddialarına karşı hiç bir beyan ileri sürmediğini, bu hususun davacının iyi niyetli olmadığı kanaatini ortaya çıkardığını, bütün bunların yanında, cevap dilekçesi ekinde sunmuş oldukları cari hesap ekstre bilgileri, delilleri arasında bildirdikleri davalı şirkete ait her türlü defter ve cari hesap kayıtları ile davacının defter ve cari hesap kayıtlarının mahkemece hiç incelenmediğini, göstermiş oldukları tanık beyanlarının dinlenmediğini, dolayısıyla, taraflarınca ileri sürülen delillerin hiç dikkate alınmadan eksik inceleme ile yasa ve usule aykırı haksız bir karar verildiğini, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunmasının bu cari hesaba göre, davaya müstenit icra takip tarihi itibarıyla ve halen de, davalı şirkete, gecikme faizi hariç 76.226,93 TL borçlu bulunduğunu, bu hususun taraf defter kayıtları ile sabit olduğunu, davalı şirket yetkililerinin senetteki imza sorunundan kesinlikle hiç bir bilgilerinin olmadığını, davalı şirketin, borçlu olan davacının cari hesap borcunu tahsil amacıyla, iyi niyetle, gayet doğal ve haklı olarak söz konusu icra takibini başlattığı hususları dikkate alındığında, davalı şirketin, takip alacaklısı olarak, kesinlikle hiç bir kötü niyet taşımadığını, imza ile ilgili sorun hakkında önceden hiç bir bilgilerinin bulunmadığı ve alacağını tahsil etmekten başka bir amacının olmadığının açıkça anlaşılabileceğini, Yargıtay 3. HD 2018/6546 E, 2019/7768 K. sayılı kararında, ” … İİK 67. Maddesi uyarınca … borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için, icra takibinin haksız olmasının yanında, takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı, icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmez.” denildiğini, yerleşik içtihatlara göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğunun kabul edildiğini, buna göre somut olayda, cari hesap ve defter kayıtlarına göre, alacaklı davalının davacıdan, takip tarihi itibarıyla ve halen, takip tutarından daha fazla alacağı bulunduğunu, dava konusu senetlerin bu alacağı karşılığında almış olduğunu, senetteki imza sorunundan kesinlikle bilgisinin bulunmadığı ve gayet doğal ve haklı olarak, alacağını almak için takip başlattığının son derece açık olduğunu, ancak mahkemece bu hususlar, araştırılmadan ve değerlendirilmeden davalı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilmesinin yasa usul ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, mahkemece, hem borç / alacak tespiti yönünden, hem de kötü niyet tazminatına hükmedilmesi yönünden, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, süresinde bildirip, toplanıp değerlendirilmesini talep ettikleri delilleri toplanmadan, tanık beyanı alınmadan yasa ve usule aykırı bir karar verildiğini belirterek; Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.04.2022 Tarih ve 2022/342 sayılı kararın kaldırılmasına / bozulmasına ve davacının haksız davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilemesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzeniyle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava bonodaki imza inkarı nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı bonoların lehdarıdır. İmza inkarı herkese karşı ileri sürülebilen mutlak defidir.Kural olarak kambiyo senetleri, kayıtsız şartsız soyut borç ikrarını içeren senetlerdir. Kambiyo senetlerinde soyutluk prensibinin en önemli işlevi ispat açısından kendisini gösterir. Buna göre, bir kambiyo senediyle borç altına giren kimse, borçlu olmadığını iddia ediyor ise bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bakımdan kambiyo senedinin bedelsiz olduğu iddiasıyla açılan menfi tespit davasında ispat külfeti davacı borçluya düşer. HMK’nın 200. Maddesine göre senede karşı senetle ispat yükümlülüğü altında bulunan davacının borçlu olmadığını aynı kuvvette delil ile ispat etmesi gerekir. Davacının öncelikle bu iddiasını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı delille ispatlaması gerekmektedir.Davacı keşideciye ait takibe konu bonodaki imza ile davacıya ait incelemeye esas imzalar üzerinde konusunda uzman bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu alınan raporda imzaların davacıya ait olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne, davacı lehine tazminata hükmedilmesine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf isteminin reddi gerekmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle ve HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf başvurusu sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda davalı tarafın söz konusu istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu edilen nihai kararının HMK’nın 353/1-b.1.maddesi gereğince usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu değerlendirilerek istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 28/04/2022 tarih ve 2020/856 E. – 2022/342 sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 3.906,17TL nispi istinaf karar ve ilam harcından istinaf eden davalı tarafından peşin yatırılmış 976,55TL harcın mahsubu ile bakiye 2.929,62TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalıdan alınarak Hazineye Gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK. 302/5 maddesi gereğince iş bu ilamın kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararın yerine getirilmesi için gerekli bildirilmlerin, HMK. 359/4 maddesi gereğince iş bu kararın taraflarına tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-a bendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi.19/07/2022