Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1316 E. 2022/1262 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/1316
KARAR NO: 2022/1262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/01/2022
ESAS NO: 2021/391
KARAR NO: 2022/10
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/05/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 30/05/2022
KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/01/2022 tarih ve 2021/391 E – 2022/10 K kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının “…” markası ile ilgili olarak haksız, kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde hiçbir hak sahipliği ve kullanım amacı olmaksızın tamamen davacı şirketin zararına yönelik kast ile marka başvurusunda bulunmuş olduğunu ve davacı şirketin ise bu başvuru nedeniyle maddi ve manevi zarara uğramış olduğunu, davacı şirketin Ticaret Sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 27.12.2019 tarihinde kuruluşunu gerçekleştirerek sicile tescil olmuş olduğu, kuruluşu ile birlikte kuruluş amacına uygun olarak eğitim faaliyetlerine ve “…” ismi ile ilgili olarak reklam, tabela ve marka çalışmalarına başlamış olduğunu, unvanına ve süregelen kullanımına uygun olarak “…” ismi ile ilgili olarak marka başvurusu yapmak istediğinde davalı … adına 16.01.2020 tarihinde … başvuru no ile aynı isimle ilgili olarak marka başvurusunun olduğu görülmüş olduğunu, bu başvurunun haksız ve kötüniyetli olması ve davalının hiçbir hak sahipliği ve kullanım amacı olmaması üzerine gerekli itiraz yollarına başvurulmuş ve Türk Patent ve Marka Kurumunun 17.03.2021 tarih ve … sayılı kararı neticesinde itiraz kabul edilerek davalının başvurusu reddedilmiş olduğunu, bu aşamada davacı adına marka tescil işlemlerinde son aşamaya gelinmiş olduğunu, Ekli el ilanları, broşürler, reklam afişleri, reklam ajansı ile yapılan sosyal medya yazışmaları, aynı şekilde sosyal medya duyuruları, Kayseri Ticaret Odasındaki tüm kayıtlar, davacı şirket adına olan çeşitli faturalar ve kira ödeme belgeleri, SGK ve vergi kayıtları gibi tüm bilgi ve belgelerin davacı şirket tarafından “…” ibareli markanın eskiye dayalı ve süregelen bir kullanımı olduğunun ispatı mahiyetinde olup tüm bu delillerin davacı şirket tarafından kurulan ve aktif olarak faaliyet gösteren bir eğitim kuruluşunun fiziksel varlığının göstergesi olduğunu, davalının ise hiçbir şekilde davacının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdindeki itirazlarına cevap vermediğini ve “…” ibareli markanın kendisi için kullanım amacına yönelik bir ispat aracı sunamamış olduğunu, kaldı ki, davalı hakkında gerek kolluk araştırması ve gerekse vergi dairesi ile SGK araştırması yapılması halinde kendisinin bu marka ile ilgili olarak bir başvuru yapmasını haklı kılacak bir amaç ve ekonomik girişiminin olmayacağı anlaşılacak olduğunu, davacı şirket tarafından yapılan itiraz ile sunulan tüm bilgi ve belgeler neticesinde, başvuru tarihinden önce itiraz konusu “…” ibaresinin aynı veya benzeri için ticaret sırasında tescilsiz şekilde aktif ve yoğun kullanımının olduğu görülmekte olduğunu, davalının ise davacı zararına hareket etmek suretiyle haksız, kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak bu marka başvurusunu yapmış olduğunu, davacı şirket yetkilisi … tarafından ikame edilen Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/250 Esas sayılı dosyalarında davacı zararına hareket eden dava tarafları ile iş bu davamızın davalısı olan …, aynı kötüniyetle hareket etmiş olduklarını, davalı şirket yetkilisi …’ın … Ltd. Şti.ndeki ortaklık sürecinin sona ermesi noktasında diğer şirket ortağı ile 25.12.2019 tarihli protokol yapılmış, iş bu protokole karşı tarafça uyulmaması üzerine müvekkil şirket yetkilisi … tarafından protokolden dönülmüş ve Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas sayılı dosyası üzerinden dava ikame edilmiş olduğunu, buna bağlı olarak yine aynı protokolle bağlantılı olarak Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/250 Esas sayılı dosyası üzerinden … isimli kişiye menfi tespit davası açılmış olduğunu, iş bu davanın davalısı … tarafından davacı şirketin ticari hayatının sekteye uğratılması, zorda bırakılması ve maddi zararının oluşması adına davacı şirketin tescilsiz şekilde aktif ve yoğun kullanımının olduğu “…” markası ile ilgili başvuruda bulunmuş olduğunu, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas sayılı dosyasının davalısı … ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/250 Esas sayılı dosyasının davalısı … akraba olmakla iş bu davamızın davalısı … ile …’ın amcası (…’ın da dayısı) … ile …’ın kardeşi … yakın arkadaş olduklarını, aynı şekilde davalının marka başvurusunda marka vekilliği görevini üstlenen … ile de aynı kişilerin yakın arkadaş olduklarını, bununla birlikte Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas sayılı dosyasının davalısı … ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/250 Esas sayılı dosyasının davalısı …’ın avukatları aynı kişi olmakla iş bu davamızın davalısı … adına yapılan arabuluculuk görüşmelerine de son tutanaktan anlaşılacağı üzere aynı avukat katılmış olduğunu, bununla birlikte davacı şirket yetkilisi … hakkında başlatılan Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası, Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ve Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında da aynı şekilde aynı avukatlar vekillik görevini üstlenmiş olduğunu, bu yakın arkadaşlık ve akrabalık ilişkileri göstermektedir ki, davalının zararına yönelik girişimlerin olduğu ve kötüniyetli başvurunun yapıldığı açıkça ortada olduğunu, davacının kendi markası ile ilgili yapılan kötüniyetli başvuruyu iptal ettirmek adına … Ltd. Şti. isimli firma ile anlaşmış ve bu uğurda 14.665,00 TL’lik bir harcama yapmış olduğunu, bu denli bir kötüniyetli başvuru olmasa idi “…” ibareli marka ile ilgili yapacağı başvuruda daha cüzi bir masraf yeterli olacak iken fazladan 12.665,00 TL ödeme yaparak zarara uğramış olduğunu, anında marka tescilini yapamayıp itiraz yollarıyla uğraştığı da nazara alındığında talebimiz gibi bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek fazlaya ilişkin her türlü talep, dava, ek dava ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle haklı davanın kabulü ile; davalının haksız, kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak yapmış olduğu “…” isimli marka başvurusu nedeniyle davacının uğramış olduğu 12.665,00 tl maddi tazminat ile 3.000,00 tL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının mali müşavirlik işi ile uğraşan ve hiç kimsenin etkisi ve tesiri altında kalmadan ticaret hayatını sürdüren bir kişi olduğunu, ne … ne de dava dışı diğer kişi ve kurumlar ile herhangi bir bağı ya da bağlantısı bulunmadığını, davalının davacı tarafından iş bu söz konusu dava açılmadan arandığını ve dava dışı diğer kişi ve kurumlar ile ilgili olan davalarda kendi lehine ”şahitlik” yapması için baskılamış, eğer kendi lehine şahitlik yapmaz ise davalıya iş bu huzurda ki davayı açmakla tehdit etmiş olduğunu, davacı firma ve vekilinin patent konusunda herhangi bir bilgi birikimine sahip olmadıkları için … Ltd. Şti. İsimli firmayı bularak işlemlerine devam etmek istedikleri ancak halen farkında olmadıkları şekilde firmanın yanlış yönlendirmeleri sonucu belirli bir miktar ödeme yapmak durumunda kalmış olduklarını, davalı tarafından 16/01/2021 tarihinde ”…” ismi ile marka başvurusunda bulunulmuş olduğunu, davacının tuttuğu marka vekilinin 17/02/2020 tarihinde almış olduğu ücreti 5 adet markanın tescil başvurusu için yapmış olduğunu, davacı öncelikle basiretli bir tacir gibi davranarak böyle bir markanın tescilinin yapılıp yapılmadığını araştırmalı daha sonrasında da tescili tespit ettiğinde itiraz prosedürünü işletmesinin gerekli olduğunu, başvurunun yapıldığı tarihte zaten bir itiraz süreci ve askı süreci devam etmekte olduğunu, süreç bu halde iken herhangi bir araştırma yapmadan”reddedileceğini bile bile” böylesi bir başvuruda bulunarak gereksiz maliyet çıkarmak ve bu masraflardan davalının sorumlu olduğunu iddia etmek hukuken yerinde ve kabul edilebilir olmadığını, daha sonra 08/04/2020-22/04/2020-30/07/2020 tarihinde alınan ücretler ise verilen RET kararına karşı yapılan itiraz için alınmış olduğunu, vekil firma itiraz süreci devam ederken yeniden başvuru yapıldığında başvurunun reddedileceğini bilebileceği halde yukarıda izah olunduğu üzere tekrar karara karşı itiraz ederek davacıdan ücret almış olduğunu, yani davalının bu ücretlerin ödenmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığını, davacı dava dilekçesinde dahi bilgi sahibi olmadığı için kendisini ifade edememiş olduğunu, zaten bilirkişi incelemesi yapıldığında bilirkişi de iddiaları doğrulayacak olduğunu, davalının pandemi sebebiyle işleri yolunda gitmeyince farklı bir iş üzerinden ticaret yapmaya karar vermiş ve davaya konu markayı kendi adına tescil ettirmiş olduğunu, davalının bu hususun en doğal hakkı olduğunu, davacı eğer bu markayı daha önceden kullanmakta ise ”o zaman basiretli bir tacir gibi marka tescilini ilk işe başladığında yaptırması gerektiğini,” kendisi kusurlu davranışları yüzünden masraf yaptı ise bunun sorumluluğunun davalıya ait olmadığını, T.C. Türk Patent Ve Marka Kurumu yapmış olduğu 17/03/2021 tarihli incelemede davalının kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir emare elde edilemediğini yazmış olduğunu, davalının kusurunun olmadığının bu şekilde resmi evrak ile ispatlanmış olduğunu, davalının sadece birileri ile arkadaşlık yapması tek başına onu kötü niyetli göstermeyeceğini, zaten marka hukuku ile ilgili ilke kararlarda bu husus açıkça görülmekte olduğunu, kötüniyetli marka başvurusu; kişiyi hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanması olarak tanımlanabileceğini, hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusu yapıldığına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetler yapılmış başvuru olarak kabul edilmekte olduğunu, davalının marka başvurusunun iyi niyetli olduğunu, Yargıtay Kararlarında genel kabul gören bu koşullara göre davalının kötü niyetli olduğuna dair davacı tarafından sunulan hiç bir delil bulunmamakta olduğunu, davalı daha henüz adına tescil yaptırmadan askı sürecinde davacının itirazı doğrultusunda davacı adına tescile karar verilmiş olduğunu, davacının davalıya markayı adına tescil ettirdiği tarihte çok uzun zamandır o markayı kullanıyor durumda da olmadığını, davacının zaten ticaret sicil gazetesine göre markayı yeni kullanmaya başlamış olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu zaten davacının lehine karar vererek markayı davacı lehine tescil ettiğini, bunu da yaparken davalının kötü niyetli olduğu için değil daha önceden kullanımda olduğu için yapmış olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İddia ve savunmalar, yapılan yargılama, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporu ve tekmil dosya mündericatı birlikte değerlendirildiğinde; “…Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 24.03.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile; Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan yerlerde; Asliye Ticaret Mahkemesi kurulup kurulmadığına bakılmaksızın; bir Asliye Hukuk Mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, iki Asliye Hukuk Mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı Asliye Hukuk Mahkemesinin, ikiden fazla Asliye Hukuk Mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı Asliye Hukuk Mahkemesinin hukuk davaları için “görevlendirilmesine” karar verilmiştir. 6335 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Kayseri 3. Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir. HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK 20. maddesi uyarınca görevli Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla bakılmak üzere Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine…” şeklinde karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket, Ticaret Sicil kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 27.12.2019 tarihinde kuruluşunu gerçekleştirerek sicile tescil olunuğunu, kuruluşu ile birlikte kuruluş amacına uygun olarak eğitim faaliyetlerine ve “…” ismi ile ilgili olarak reklam, tabela ve marka çalışmalarına başladığını, unvanına ve süregelen kullanımına uygun olarak “…” ismi ile ilgili olarak marka başvurusu yapmak istediğinde davalı … adına 16.01.2020 tarihinde … başvuru no ile aynı isimle ilgili olarak marka başvurusunun olduğu görüldüğünü, bu başvurunun haksız ve kötüniyetli olması ve davalının hiçbir hak sahipliği ve kullanım amacı olmaması üzerine gerekli itiraz yollarına başvurulmuş ve Türk Patent ve Marka Kurumunun … tarih ve … sayılı kararı neticesinde itiraz kabul edilerek davalının başvurusu reddedildiğini ve söz konusu marka müvekkil şirket adına sicile kaydedilerek tescil edildiğini, ekli el ilanları, broşürler, reklam afişleri, reklam ajansı ile yapılan sosyal medya yazışmaları, aynı şekilde sosyal medya duyuruları, Kayseri Ticaret Odasındaki tüm kayıtlar, müvekkil şirket adına olan çeşitli faturalar ve kira ödeme belgeleri, SGK ve vergi kayıtları gibi tüm bilgi ve belgeler müvekkil şirket tarafından “…” ibareli markanın eskiye dayalı ve süregelen bir kullanımı olduğunun ispatı mahiyetinde olup tüm bu deliller müvekkil şirket tarafından kurulan ve aktif olarak faaliyet gösteren bir eğitim kuruluşunun fiziksel varlığının göstergesi olduğunu, davalı hakkında mahkemece yapılan araştırmalarda ise davalının bu yönde bir ekonomik faaliyet yada amacının olmadığı ortaya çıktığını, davalı ise aşağıda açıklayacağımız sebepler ışığında müvekkilin zararına hareket etmek suretiyle haksız, kötüniyetli ve dürüstlük kurallarına aykırı olarak bu marka başvurusunu yaptığını, müvekkil şirket yetkilisi … tarafından ikame edilen Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas ile Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/250 Esas sayılı dosyalarında müvekkilin zararına hareket eden dava tarafları ile iş bu davamızın davalısı olan …, aynı kötüniyetle hareket ettiklerini, müvekkil şirket yetkilisi …’ın … Ltd. Şti.ndeki ortaklık sürecinin sona ermesi noktasında diğer şirket ortağı ile 25.12.2019 tarihli protokol yapıldığını, iş bu protokole karşı tarafça uyulmaması üzerine müvekkil şirket yetkilisi … tarafından protokolden dönüldüğünü ve Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/353 Esas sayılı dosyası üzerinden dava ikame edildiğini, yakın arkadaşlık ve akrabalık ilişkileri göstermektedir ki, müvekkilin zararına yönelik girişimlerin olduğu ve kötüniyetli başvurunun yapıldığını, verilen görevsizlik kararı usule aykırı olduğunu, zira davalı tarafından 16.01.2020 tarihinde marka başvurusu yapıldığını, müvekkil ise 17.02.2020 tarihinde yaptığı başvuruda davalının başvurusunu öğrendiğini, davalının haksız eylemlerinin başladığı tarih itibariyle müvekkilin yoğun kullanımında olduğu markası hakkında henüz tescil işlemi gerçekleşmediğini, öyle ki müvekkilin marka tescili ise iş bu dava devam ederken 07.09.2021 tarihinde sicile kayıt edilerek 30.11.2021 tarihinde Resmi Marka Gazetesinde yayınlandığını, hal böyle olunca davalını haksız eylemlerinin başladığı ve devam ettiği tarih itibariyle henüz müvekkil adına tescil edilmemiş bir marka söz konusu olmakla; davanın haksız rekabet hükümleri kapsamında değerlendirilip bir karar varılması gerekirken yanlış değerlendirme ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi yerinde olmadığını, davanın açıldığı ve haksız fiilin meydana geldiği tarih itibariyle markanın tescilli olup olmadığı nazara alınması gerektiğini, bu bakımdan iş bu yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının vermiş olduğu istinaf dilekçesi işin özünden uzak olarak kaleme alınmış bir dilekçe olduğunu, dilekçenin yazılma sebebi usul anlamında hangi mahkeme tarafından davanın görülmesi gerektiğine ilişkin iken dilekçe içeriğinin somut maddi olaya ve davanın esasına ilişkin olduğu görüldüğünü, davacı kendince mahkemeyi algı altına alarak istediklerini yaptırma gayretindedir ki davalının karakteri birşeyleri haksız olarak elde etme üzerine temellendirildiğini, davacı firma ve vekili patent konusunda herhangi bir bilgi birikimine sahip olmadıkları için … Ltd. Şti. İsimli firmayı bularak işlemlerine devam etmek istediklerini ancak halen farkında olmadıkları şekilde firmanın yanlış yönlendirmeleri sonucu belirli bir miktar ödeme yapmak durumunda kaldıklarını, müvekkil tarafından 16/01/2021 tarihinde ”…” ismi ile marka başvurusunda bulunulduğunu, müvekkil pandemi sebebiyle işleri yolunda gitmeyince farklı bir iş üzerinden ticaret yapmaya karar vermiş ve davaya konu markayı kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkilin bu husus en doğal hakkı olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi marka tescilini ilk işe başladığında yaptırması gerektiğini, kendisi kusurlu davranışları yüzünden masraf yaptı ise bunun sorumluluğu müvekkile ait olmadığını, davacının yapmış olduğu haksız başvurunun reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline dair karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: Dava, davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak marka başvurusu nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkindir.HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Dosya kapsamında toplanan deliller, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, mahkemece yapılan tespit ve sair değerlendirmelerin dosya içeriğine ve yürürlükteki mevzuata uygun olduğu, mahkemece kanıtların takdirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, buna göre Mahkemenin görevsizliğine ilişkin kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacının istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin istinafa konu edilen 12/01/2022 tarih ve 2021/391 E – 2022/10 K sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ve istinaf kanun yoluna başvurma harcının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 302/5.maddesi gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin; harç tahsil işlemlerinin, HMK’nın 359/4 maddesi gereğince işbu kararın taraflara tebliği işlemlerinin yapılması ve varsa artan gider avansının ilgili tarafa iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme ile HMK 362/1-cbendi uyarınca KESİN olarak oy birliği ile karar verildi. 30/05/2022